39. Bölüm

31.Bölüm HAYATIMIN TEKLİFİ

Rojda Kara Bahçe
karayazar

 

1 HAFTA SONRA

 

 

Dinçer, evlilik teklifini bir süredir planlıyordu, ancak her detayı kusursuz yapmak istiyordu. Kafasında pek çok fikir dolaşıyordu, ama sonunda Mehtap’ın en sevdiği yerlerden biri olan parkta karar kıldı. Onu ilk öptüğü yere... Onun sade ama anlamlı şeylerden hoşlandığını bildiği için abartılı bir organizasyon yerine samimi bir sürpriz yapmaya odaklandı.

Yakın arkadaşı Burak’a planını anlattığında Burak, önce biraz alaycı bir şekilde, “Bu işten alnının akıyla çıkabilecek misin?” diye takılmıştı. Ama sonra hemen destek olmayı kabul etmişti. Dinçer, teklifin her detayını düşündükçe heyecanlanıyordu. Burak’ın önerisiyle parkta kullanılacak taşları ve masayı düzenlemek için birkaç kişi daha dahil oldu.

Dinçer, Mehtap’ın en sevdiği çiçek olan beyaz sambakları da unutmamıştı. Bir çiçekçiden sade bir vazo seçti ve içine sambakları yerleştirdi. Ayrıca masanın çevresine mumlar yerleştirerek romantik bir atmosfer yaratmayı planladı. Parkın en tenha ve güzel köşesini seçmiş, bir süre bu alanı nasıl süsleyebileceğini hayal etmişti.

Burak da Dinçer’e taşlarla yere bir daire yapmayı önerdi. “Bu küçük ama etkili bir detay olur. Mehtap bunu fark ettiğinde hoşuna gider,” demişti. Dinçer önce kararsız kalsa da bu fikri uygulamaya karar verdi. Taşları parkın etrafından toplamak biraz zaman almıştı, ama sonunda her şey istediği gibi oldu.

Hazırlık tamamlandığında, Dinçer derin bir nefes aldı. “Burak, her şey yolunda gider mi?” diye sordu, hala biraz tedirgin.

Burak, ona güven veren bir ifadeyle gülümseyip omzuna dokundu. “Dinçer, her şey mükemmel olacak. Mehtap seni seviyor ve sen de ona bunu göstermek için elinden geleni yaptın. Daha ne olsun?”

Dinçer yüzüğünü kontrol etti. Her şey hazırdı. Tek yapması gereken Mehtap’ı parka getirmek ve doğru zamanı beklemekti.

 

***

 

Mehtap o sırada bankada, arkadaşlarının verdiği işleri yapmaya devam ediyordu. Faruk, Serdar ve diğerleri sırayla ona dosyalar ve belgeler uzatıp sürekli iş çıkarmakla meşguldü. Mehtap, her birini hızlıca halletmeye çalışırken, gözleri ekrandan kayıyor, yorgunluğuna rağmen yaptığı işleri doğru yapmaya özen gösteriyordu. "Bir an önce bu işleri bitirip çıkmalıyım," diye geçirdi içinden, ama bir türlü önüne gelen işleri tamamlamak mümkün olmuyordu.

"Mehtap, şu ödeme işlemini bir gözden geçir, çok önemli," dedi Serdar, bir dosya daha uzatarak. Mehtap, başını kaldırıp kısa bir bakış attıktan sonra, “Tamam, hemen bakıyorum,” diye cevapladı. Bir şeylerin garip olduğunu hissediyordu, ama ne olduğunu tam olarak anlayamıyordu. Dinçer’in son günlerdeki tuhaf davranışları kafasında dönüp duruyordu. “Ne oldu da son zamanlarda o kadar değişti?” diye düşündü. O an Dinçer’in sürekli uzaklaşması, daha mesafeli olması ona garip geliyordu.

Zihninde bu düşünceler arasında kaybolmuşken, Faruk bir dosya daha uzatarak, “Mehtap, şu anlaşma ile ilgili bir şeyler yapman gerek. Biraz zorlayıcı olabilir ama sen halledersin," dedi. Mehtap, usulca başını sallayarak, dosyayı aldı ve tekrar bilgisayarın başına geçti.

Bir yandan bu kadar işin içinde kaybolmuşken, diğer yandan Dinçer’in davranışları aklından çıkmıyordu. Son zamanlarda hep bir mesafe vardı aralarında. “Acaba başka biri mi var?” diye düşündü. Ama böyle bir şeyi aklından geçirecek kadar kendini şüpheye düşürmeyi hiç istemiyordu.

Sonunda tüm belgeleri tamamlayıp işlerini bitirdiğinde, bankadaki saat neredeyse 8.30'u bulmuştu. Masasını toplayıp çantasını koluna atıp dışarı çıktı, arabasına yöneldi. Yolda giderken, Dinçer’den bir sesli mesaj aldı. "Seni evin yakınındaki parka bekliyorum. Lütfen gel," diyordu mesajda.

Mehtap, arabasını sürerken bir yandan aklındaki düşüncelerle boğuşuyordu. “Son günlerde neden bu kadar garip davranıyor? Birde bu sesli mesaj? Acaba benden ayrılmak istediğini mi söyleyecek, kesin. Of anne bunun tek suçlusu sensin. Ne vardı bu kadar Dinçer’i sıkıştıracak. Ne kadar oldu ki ilişkimiz, beni istemeye gelsin? Belki de hiç bir zaman olmayacak böyle bir şey..."

Evin önüne gelip arabasını park etti ve yavaşça arabadan inip parka doğru içindeki belirsizlikle yürümeye başladı.

Mehtap, parka adım attığında, içindeki karışıklık bir nebze olsun azalmıştı. Parkın o sakin havası, kuytu köşelerindeki ağaçların gölgeleri ve kuşların sesi, her şey normalmiş gibi görünüyordu. Ama o an bile, içindeki huzursuzluğu bir türlü susturamıyordu. Dinçer, son birkaç gündür mesafeli davranmış, sanki bir şeyler değişmişti. Mehtap, bu değişimin ne olduğunu anlamadan sadece içinde bir boşluk hissi büyüyordu. Düşünceleri, sesli mesajla gelen o garip davetle karışmıştı. “Seni evin yakındaki parka bekliyorum,” diyordu Dinçer’in sesli mesajı. Gerçekten de, son birkaç günün aksine, Dinçer onu bir araya gelmeye çağırıyordu. Ama nedense içinde bir kuşku vardı.

Adımlarını biraz hızlandırdı, ne olacaksa bir an önce olup bitsin istiyordu...

Dinçer, parkın kuytu köşesinde sabırsızca bekliyordu. Taşlarla çevrilmiş küçük alan, ışıkların yansıdığı o anın büyüsüne adeta davet ediyordu. Beyaz sambakların zarifliği, mumların hafif ışıkları ve taşların oluşturduğu dairenin verdiği huzur, her şeyin özenle hazırlandığını gösteriyordu. Dinçer derin bir nefes aldı, kalbi hızla çarpıyordu. Her şeyin tam olmasını istiyordu, ama içindeki gerginlik onu terk etmiyordu.

Mehtap, Dinçer’in bulunduğu yere vardığında, gözleri, önce taşlarla yapılmış daireyi fark etti, ardından masanın üzerindeki beyaz sambaklar ve mumların etrafında dans eden hafif ışıkları izledi. İnsanın gözlerini alabilecek kadar zarifti her şey, ama Mehtap’ı en çok etkileyen, bu düzenlemelerin Dinçer’in emeğiyle yapılmış olmasıydı. Bir an, bir şeyler hissetmeye başlamıştı, ama ne olduğunu tam olarak anlayamıyordu. İçindeki merak, ona garip bir huzursuzluk getiriyordu.

Dinçer, Mehtap’ın geldiğini fark edince, bir adım daha atarak gülümseyerek “Hoş geldin,” dedi. Sesindeki samimiyet, Mehtap’ın endişelerini biraz olsun hafifletti.

Mehtap, başını kaldırıp Dinçer’e bakarken, “Dinçer, burası… Bütün bunlar… ” Hala şaşkındı, ama o an, içinde hafif bir umut kıvılcımı da doğuyordu. Parkın o kadar sakin, huzurlu atmosferinde, her şeyin başka bir anlam taşıyor olabileceğini fark ediyordu.

Dinçer, bir adım daha atarak, gözlerini Mehtap’ınkilerle buluşturdu. “Çünkü seni seviyorum, Mehtap. Bu sevgiyi sana en güzel şekilde göstermek istedim,” dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. “Ve çünkü sonsuza kadar seninle olmak istiyorum.”

Mehtap, Dinçer’in söyledikleriyle şaşkınlıkla karışık bir mutluluk hissetti. Gözlerinde, ona olan sevgisini, ona duyduğu güveni görebiliyordu. Zihninde binbir düşünce arasında bir anda her şey berraklaştı. Dinçer’in sözleri, kalbinin derinliklerine dokunmuştu. Kendi içinde uzun zamandır bulmak istediği huzuru, şimdi tam da burada, bu anın içinde buluyordu.

Dinçer, bir an Mehtap’ın gözlerinden ayrılmadan cebinden küçük bir kutu çıkardı ve dikkatlice ona uzattı. Kutunun içinde, zarif bir yüzük vardı. “Mehtap, seni hayatımın bir parçası yapmak istiyorum. Bu yüzüğü kabul eder misin?” dedi, sesinde kararsızlık yoktu.

Mehtap, kutuyu eline alıp, bir an sessizce yüzüğe baktı. Sonra yavaşça başını kaldırarak Dinçer’in gözlerine baktı. "Emin misin, sonra pişman olma." dediğinde o anın büyüsü bir anda yerini hüzüne bıraktı.

"Neden olayım ki, seni seviyorum, ama sen benimle evlenmek istemiyorsan..." dedi, başını hafifçe eğerek.

"Çok istiyorum," diye itiraf etti ve devam etti sözlerine. "Bunu annemin sana söylediklerinden dolayı yapıyor olabilirsin.." dediğinde Dinçer araya itiraz etti. "Hayır asla. Ben istiyorum hem de tüm kalbimle."

Mehtap "O halde gerekeni yapalım." dedi iri gözlerine ulaşan parlamayla. Ve elindeki kutuyu Dinçer’e uzatarak "Yüzüğünü takar mısın?" diye sordu.

Dinçer'in duyduklarıyla yüzü aydınlandı. "Büyük bir zevkle." dedi ve kutuyu alıp içindeki yüzüğü Mehtap’ın ince zarif parmağına taktı ve önce alnına sonra da dudağına uzun bir öpücük kondurdu.

 

Tabii, işte devamı:

 

 

---

 

Dinçer, gözleri Mehtap'ınkilerle buluştuğunda, derin bir nefes aldı. O an, her şeyin doğru olduğuna dair bir hisse kapıldı. Mehtap, elindeki kutuyu Dinçer’e uzattığında, kalbinin hızla çarptığını hissetti.

 

“Yüzüğünü takar mısın?” diye sordu, bakışlarında hem güven hem de içindeki mutluluğun yansıması vardı.

 

Dinçer, gözlerinde bir parıltı belirdi. Kutuyu alırken elleri titredi. "Büyük bir zevkle."

O an, zaman sanki durmuş gibiydi. Dinçer, Mehtap'ın parmağındaki yüzüğü dikkatle yerine oturturken, bir yandan da onun gözlerine bakıyordu. Sadece birkaç saniye sürse de o anın büyüsü, her ikisinin de içinde derin bir etki bırakmıştı.

Yüzük parmağında, hayatının en özel anlarından birini yaşarken, Dinçer, alnına nazik bir öpücük kondurdu ve sonra dudağını Mehtap’ınkilerle buluşturdu. Uzun bir öpücük… Sadece iki kişi arasında paylaşılan bir anın simgesi gibi. Bu an, onlara sadece bir adım daha yaklaştırmakla kalmamış, aynı zamanda birbirlerinin kalplerine olan bağlılıklarını derinleştirmişti.

Mehtap, öpücüğün ardından, gözlerini açtığında, Dinçer’in bakışlarında huzur ve sevgi gördü. Bir süre sessiz kaldılar, sadece birbirlerine bakarak, kelimelere ihtiyaç duymadılar. İçlerinde birbirlerine ait olduklarını hissettikleri bir sessizlik vardı.

Sonunda Mehtap, hafifçe gülümsedi. “Artık gerçekten sonsuza kadar seninle olmak istiyorum, Dinçer.” dedi, gözlerindeki ışıltı daha da belirginleşerek.

Dinçer, gülümseyerek başını salladı. “Ben de, Mehtap. Sonsuza kadar seninle…”

Mehtap ve Dinçer, birbirlerine olan bakışlarıyla, bu özel anın huzurunu daha da derinleştiriyorlardı. Evlenme teklifinin ve yüzüklerin ardından, kalplerindeki heyecan hala taze ve canlıydı. Dinçer, elini Mehtap’ın beline koyarak onu nazikçe parkta hazırlanmış masanın yanına yönlendirdi.

Masada yer alan beyaz sambaklar ve mum ışıkları, akşamın karanlığında dans eden ışıklarla birlikte yavaşça parlıyordu. Dinçer, Mehtap’ı dikkatlice masaya oturturken, “Burası senin için,” dedi. Sözleri, bir anlamda ona duyduğu minnettarlığı ve sevgiyi dile getiriyordu. Mehtap, hafifçe gülümsedi ve derin bir nefes aldı. Masanın üzerindeki güzel detaylar, geceye özel hazırlanan içkiler ve özellikle taşlarla çevrili daire, anı daha da özel kılıyordu.

İkisi de birer kadeh alarak birbirlerine bakmaya başladılar. Dinçer, bir an için Mehtap’a gözlerini sabitleyerek, “Şimdi daha ne isteyebilirim ki?” diye fısıldadı. Mehtap, kadehini kaldırıp onunla birlikte çınlatırken, “Her şey harika, Dinçer,” dedi. O an, her şeyin tam olması gerektiği gibi olduğunu düşündü.

Dışarıda hafif bir rüzgar vardı, çiçeklerin kokusu ve mumların sıcak ışığı arasında, zaman yavaşlıyor gibiydi. Her şeyin düzeni, bu anı daha da anlamlı kılıyordu.

İkisi de masanın etrafındaki taşlardan yapılmış dairenin ortasında, birbirlerinin yanında olmanın verdiği huzuru paylaşıyorlardı. Aralarındaki sessizlik, söyledikleri her kelimeden çok daha derin bir anlam taşıyordu. Gözlerinde, hayatı birlikte geçirecekleri o büyük ve belirsiz yolculuğun başlangıcı vardı.

Mehtap, etrafındaki hazırlıkları hayretle inceledi. Çiçekler, mumlar, taşlardan yapılmış zarif desenler, masadaki şarap şişesi ve şampanya kadehleri... Her şey mükemmel bir uyum içindeydi. Gözlerini bir köşeye, sonra diğerine kaydırarak her detayda bir yenilik keşfetmeye çalıştı. Nihayet Dinçer’e döndü, hâlâ şaşkın bir şekilde.

“Bütün bunları ne ara hazırladın?” dedi, sesi titrek ve hayranlıkla.

Dinçer gülümseyerek, “Burak’tan biraz yardım aldım,” dedi, biraz alçakgönüllülükle. “O aslında her şeyi organize etti. Ben sadece son dokunuşları yapabildim. Yoksa hiç yetiştiremezdik.”

Mehtap, gözlerini kısarak, “Burak mı? Beni kandırmıyorsun değil mi?"diye sordu, biraz da şaşkınlıkla.

Dinçer, başını sallayarak, “Evet, inanması güç,” dedi. “Ama her şeyi o planladı. Çiçekler, taşlardan yaptığı desenler… Gerçekten de onun fikri.”

Mehtap, dudağını ısırarak, " Burak’tan böyle bir şey beklemiyordum doğrusu,” dedi, gözlerini yuvarlayarak.

Dinçer gülerek, “Evet, bende yeni fark ettim,” dedi, “Ama sağ olsun, her şeyi çok güzel ayarladı. Sonra ben birkaç küçük dokunuş yaptım, o kadar.”

Mehtap gülümsedi. "Beni şaşırttı.

Dinçer, “Evet, beni de gerçekten şaşırttı. Ama ne diyeyim, Burak bazen benden bile daha organize olabiliyor,” dedi, gülerek. “Benim katkım sadece bu geceyi senin için özel kılmak oldu.”

Mehtap, etrafına bakarak, “Bunları düşünmek için çok emek harcanmış. Gerçekten çok şık olmuş,” dedi. “Teşekkür ederim,” diye ekledi, gözlerinde mutluluk ışığı vardı.

 

 

Bölüm : 10.01.2025 10:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...