40. Bölüm

39. Bölüm

Kelebek Ruhhu
kelebekruhhu

Hayat, o kadar garipti ki, kaçmak istediğin kişiden milim ayırılmana izin vermiyordu. Sol tarafımda yatan kişiye baktım. Neden, hep sol tarafımdan vuruyorlardı? O ise iyi olacak hayatına devam edecek, peki ya ben, ben devam edebilecek miydim? Devam etmeyi o kadar çok istiyordum ki, bu konu ne ara bu kadar imkansız oldu? Hayata yetişemiyordum...

Ayağa kalktım. Başım ağrıyordu, zor olsa da o’nun yanına gittim. Saçlarına elimi götürüp , götürmeme konusunda kararsızdım, elim havada kaldı. Saçını, sakalını okşamak istiyordum. Yüzünü her bir zerresini o kadar çok özlemişim ki... Bu gurur bana o kadar fazlaydı ki. Dudağımı ısırdım. Titreyen elimi, önce saçlarına götürdüm. Sonra sakalını okşadım. Aşk mıydı, bana bunları yaptıran. “Aşık mıyım sana?” diye fısıldadım.

“Bana bunca acıyı yaşatan sana aşık değilim, aşık değilim, aşık değilim...” gittikçe sesim güçsüzleşiyordu. "O halde bu halin ne? Bir harabeden farksızsın be kızım!" Diyordu içimdeki ses.

Söylediklerim, yaptıklarım, yapacaklarım, neden hiçbiri birbirini tutmuyordu. Bi’ yanım gitmek istiyor, bi’ yanım burada o’nunla olmak istiyor. Hayatımdaki belki de en zor karar bu... Gitmek isteyen tarafımla, gitmek istemeyen tarafım arasında bi’ yerde öylece kaldım...

“Hadi uyan! Lütfen. Uyan da bende gidebileyim. Sen burada yatarken ben nasıl giderim?” dedim, tiz çıkan sesimle. O kara gözlerini özledim, görmeden gitmek istemiyordum.

İçeri bi’ anda Ufuk girdi.

“Ne yapıyorsun sen?” diye sordu. Burnumu çektim, gözlerimdeki yaşı sildim. “Sadece durumuna baktım.” Dedim, sırtım hala o’na dönüktü.

“Onu sormuyorum, senin ayakta ne işin var? Dinlenmen gerekiyor.” Dedi.

Gözümü yumdum. Beni gerçekten düşünüyor muydu? Onlara yaptıklarıma rağmen mi? Arkamı döndüm.

“Bu ne şimdi? Yeni taktik falan mı?”

"Yok canım, taktiği biz değil sen uygularsın. O iş senden sorulur.” Dedi, kırgın bir sesle.

Bir kaç saniye durdum. Sahi ne denirdi ki?

“Haklısın. Yalancılara karşı her zaman bir taktiğim vardır.” Dedim ve omuzuna çarpıp, çıktım. İki koruma dışında kimse yoktu. Orada bulunan korumalara döndüm :

“Abim, nerede?” diye sordum. Korumalardan biri “Selim beye bir telefon geldi ve hepsi birlikte gitti. Nalin hanım!” dedi. Adımı nereden biliyordu? Ama şu an önemi yoktu. Asıl önemli olan Berke ne alaka? Ve Ufuk neden gitmemişti?

“Kafanda deli sorular ama gururundan ödün vermek istemediğin için, gelmelerini bekliyorsun.” Dedi.

“Yalanlara karnım duyduğu içindir. Beklemeyi tercih ediyorum. En azından bana gerçeği söyleyecek kişiler var.”

Öyle bir bağırarak söyledi ki “Bize yalancı demeyi kes!” diye.

Hiç beklemediğim ama bu tartışmanın büyümesi için gerekliydi, artık ikimizde eteğimizdeki taşları dökebiliriz.Yanına gittim. Histerik bir kahkaha attım.

“Ne oluyorsunuz o zaman? Gerçekleri bile bile sakladınız. Bu yalancılık oluyor, dolandırıcılık oluyor. Siz benim gözümün içine baka baka yalanlar söylediniz. En büyük ihaneti ben sizden yedim. Benim gitmem hayatınızdan bir şey eksik etmemiştir.” Yapma der gibiydi fakat geçen zaman sadece benden aldı. Hem de her şeyimi...

Ufuk “Bilmediğin şeyler var, pişman olacağın şeyler söyleme!” dedi, ciddi bir şekilde. Konuşacağım sırada kapı sertçe açıldı. Tekin “Ufuk, sus! Ağzını açarsan o ağzını kırarım.” Diye içeri girdi. Tekin yine bildiğimiz gibiydi, zorba!

“Neden abi, bırak gerçeği bilsin.” Dedi.

Bende buradayım diye bağırmak istedim ama “Bana da söyleyin gerçeği bilmek istiyorum.” Dedim.

Tekin “Sana anlatacak bir şeyimiz yok! İşini yaptın, iyi de görünüyorsun. Şimdi gidebilirsin.” Dedi, kapıyı göstererek.

Olduğum yerde kalakaldım. Yıllar önce de bana kapıyı göstermişti, dediğini yapmıştım. Bu öfke, kin neden? Acı bir tebessüm ile baktım. Ağzımı açtım ama kelimeler boğazımda kaldı... Diyecek bir şey yoktu. Yaraladık birbirimizi yeterince. Gitme zamanı gelmişti. Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüyordum. İçimde ise bir savaş vardı. Bu halde bırakmak istemiyordum, ama buradan da istenmiyordum. Kalbim hızla çarpıp duruyordu.

“Ne oldu gitmek istemiyor musun?” dedi, Tekin.

Dönüp ardıma baktım. “Ne anlatıyorsun sen?” dedim.

“Ardından yaralı biri bırakmak bu kadar zor olmamalı senin için, şimdi niye gidemiyorsun?” dedi.

Bunların bana düşman olmasını kaldıramıyorum, benim onlara düşman olmam gerekirken bu eziyeti bana onlar yapıyorlardı.

“Acımasızlığından bir şey kaybetmemişsin. Tekin. Bana olan düşmanlığın ezelden beriydi. Bana gitme fikrini ortaya atan sen değil miydin?” dedim, ve Tekin’e doğru yürüdüm. Sözlerime devam ettim. “Hatta yardım edeceğini dahi söylemiştin, sahi abim olduğunu da söyler miydin? Yoksa beni kimsenin bilmediği bir yaşama mı sürükleyecektin? Planın neydi?” dedim, gözlerinin içine bakarak.

Ufuk, duydukları karşısında ağzı açık kaldı. Tekin’e doğru döndü. “Gerçek mi bunlar?” diye sordu.

“Evet, doğru.” Dedi.

“Bunu nasıl yaparsın?”

"O zaman öyle olması gerekiyordu.” Diye bağırdı.

“Değil mi? Bazen öyle olması gerekiyor. Bende o zaman kendi yaptığımı doğru buluyorum. Çünkü haklıydım.” Dedim.

“Bize gelmeliydin!” diye arkadan bir ses yükseldi. Ardıma baktım, Ada’ydı.

"Gelecektin, konuşacaktın, bağıracaktın; hakaret edecektin, küfürler savuracaktın olması gereken buydu. Çekip gitmen değil. Bizimle kendince vedalaştın bizi öylece bıraktın. Senin bize layık gördüğün şey bu muydu?” dedi, acı bir tonla.

Herkes toplanmıştı, Selim bey, Deniz, abim ve Berke. Bir koridorda, hesaplaşıyorduk.

“Arslan abi! Sen bunu nasıl yapabildin. Hepimizin abisi, büyüğü değil miydin? Bize yol gösterendin. Kardeşini alıp gitmek, kimseye haber vermeden, oldu mu sence?” diye devam etti Ada.

“Birbirinizin arkasında iş çevirmeyi öğretmemiştim oysa ki.” Dedi, abim.

“Anlatsak öldüreceklerdi. Nalin, namlunun ucundaydın. Kaç kere silah doğrultmuş fotoğrafı geldi haberiniz var mı? Buradan göndermeyi ben teklif ettim. Ufuk, bunu yapamazdı. Nalin’e değer veriyordu. Tekin ile konuştum ve o’na bu teklifi yapmasını söyledim. Başta inkar etse de fotoğraflardan dolayı kabul etti. Nalin kızım, sen bana baban ve annenin emanetiydin. Seni korumayı istedim sadece. Bu yüzden birine kızacaksan bana kız. Diğerleri masum. Susmalarını ben istedim. Bilmiyorsun, Araf ile kaç kere tartıştığımızı, sen gitmeden öncede anlatacağını söyledi ama ben engel oldum.” Dedi, Selim bey. Pişmanlık dolu sesiyle.

Ama çok geç, üzerinden yedi yıl geçti... Tekin’e baktım. Yüz ifadesi aynıydı. Haklı olmanın verdiği bir ifade. Ne olursa olsun ben bunları hak etmedim. İnsanın gözüne baka baka yalan söylemek, hiçbir söylediklerini desteklemez. Herkes suspus olmuştu. Berke ve abim yan yanaydı. Abimin yanına gittim, küçük bir kız çocuğu gibi. Abim beni bağrına bastı.

Selim bey, oğlunun yanına gitti, kapıyı kapattı. Ufuk ve Tekin yan yanaydı. Ufuk, az önce söylediği şeylerden dolayı, Tekin’in omzuna dokundu. Ada ve Deniz birbirine sarılmıştı. Sahiden bu aileyi biz mi paramparça etmiştik?..

...........

Abim ve Berke ile dışarı çıkmıştık. Berke:

“Arslan, bizi biraz yalnız bırakabilir misin?” dedi. Abim, bana baktı. Başımı onaylar biçimde salladım. Abim içeri girdi. Bizde bankların bir tanesine oturduk. İlk başta ikimizde sessizdik. Bu sessizliği Berke bozdu.

“Yaşadıklarını bana anlatmanı, yanında olabilmeyi çok isterdim. Seni gerçekten...” diyemedi. “Sana değer veriyorum.” Diyerek değiştirdi, devam etti :

“Bunları tek başına atlatman gerekmezdi. Cidden buna çok kızıyorum, senelerdir yan yanayız. Hiç mi... Yani arkadaş olarak da mı görmedin?” dedi, kırgın bir tonla.

“Sana çok değer veriyorum bunu biliyorsun. Geçmişi unutmak için hiç açmak istemedim. Ama kaçmak mümkün olmuyor, gördüğümüz üzere kaçtığımız şey bizi daha çok o’na itebiliyormuş.” Dedim.

Kapıya baktığımda Ufuk, elinde sigarasıyla bize bakıyordu. “Of şu manyağı da çok özlemişim.” Diyen iç sesimi bastırmam gerekiyordu. Berke’ye döndüm. “Özür dilerim,” dedim ve sarıldım.

“Ne oluyor?” dedi, şaşkınca.

“Bir şeyi test etmek istiyorum. Özür dilerim, ayrılmak istersen anlarım.”

“Sorun değil, sana böyle sarılmak bile güzel.”

Ufuk’un güçlü öksürmesini duyduktan sonra, sırıttım. Ayrılmayınca “Nalin!” Dedi.

Berke’den ayrıldım. Ufuk, hemen aramıza oturdu. Yok, bunların koruma içgüdüsü hiç değişmeyecek.

“E?” dedi, Ufuk.

Berke “Ne e den bahsediyorsun? Aramıza oturmak da neyin nesi oluyor?” diye, çıkıştı.

“Sen anlat bakayım sen ne ayaksın?” dedi.

“Ayak falan, ne oluyor? Sen kimsin? Hesap soruyorsun?”

"Bak! Anlat diyorsam anlatacaksın. Soru sormak bana aittir. Sen cevap veren tarafsın, anladın mı?” dedi.

Berke, bana baktı. Derin iç çektim.

“Merak ettiğin şey ne?” dedim. Ufuk, bana baktı. Ardından gözlerini kapıya dikti. Başımı çevirdim. Kapıdan içeri takım elbiseli adamlar giriyordu. Ufuk, hemen ayağa kalktı.

“Burada bitmedi.” Dedi ve hızlıca içeri girdi. Ardından bizde kalktık. Hemen içeri girdik. Ufuk, ile birlikte merdivenleri koşarak iniyorduk. En katta ulaştığımızda adamlar her tarafı sarmıştı. Ufuk, silahını çıkardı. Ama adamlar çok fazlaydı. Berke’ye baktım, bana başıyla onay verdiğinde ikimizde belimizdeki silahı çıkardık. Ufuk, şaşkınlıkla bize baktı.

Ufuk, ateş açınca bizde ateş ettik ve silahlı çatışma başladı. Ufuk:

“Geride kal, Nalin!” diye uyardı. Ama sırası değildi.

Dinlemeyince söylendi. “Bi’ kere de dinle!” cebinden telefonunu çıkardı. Tekin’i ara!” dedi. Hemen aradım, bi’ kaç saniye sonra :

“Ne oldu?” diye sorarak açtı, telefonu.

“Neredesin? Otoparkta çatışma çıktı.” Dedim. “Hemen, geliyoruz.” Dedi ve kapattı.

Karşı tarafın gücü çok fazlaydı. Bizim, onların karşısında gücümüz yetmezdi. Elimdeki silahı, rastgele ateşe veriyordum. Ama Ufuk, beni iki de bir arkasına alıyordu.

“Kızım, bir dur!” diyordu. Bir kaç dakika sonra duvar kenara itildi ve Selim bey, abim, Tekin ve Deniz silahlı bir şekilde geldiler. Ateş açarak bir kaç dakikada karşı tarafta kimse kalmadı. Abim yanıma geldi.

“İyi misin?” dedi, beni konuşmama fırsat vermeden Ufuk :

“Benden daha güzel silah kullanıyordu. En son kandan midesi bulanan biri olarak bırakmıştık ama!” diye dalgaya aldı.

Gülüşmeler, başladı. Abim “Ben yetiştirdim!” dedi, gururla. İyi ki de sen abim.

“Neden, içerdeydin?” diye sordum abime.

“Burada kalıyoruz. Hollanda’ya dönmek yok!” dedi.

Bölüm : 11.12.2024 23:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
ya kızı korumak için yaptıkar tamam tepki göster kız ama çekip gitmek ne
ufuk haklııı araf ı başta çok sevmiyodum da yazık çocuğa
Araf`ın da çok üstüne gitmeyin 🥲
Bölüm gelmedi ama yazarcıgim 😔
Şu an düzenlemesini yapıyorum, bittikten sonra atacağım 🌸
Belirli bir bölüm günleri var mı 🥹
Genelde iki günde bir yeni bölüm geliyor, bazen uzayabiliyor ✨
Yeni bölümü dört gözle bekliyorum yazarcıgim
Cumartesi günü yeni bölüm gelecek ✨
KİTABA DÜN BAŞLADIM HAAARRRİİKA dmmdmdmd daha uzun bölümler gelsin lütfen
Teşekkür ederim, tabii bölüm uzunluğuna dikkat edeceğim 🌸
Hikayeyi Paylaş