46. Bölüm

45. Bölüm

Kelebek Ruhhu
kelebekruhhu

Zaman bize ne kanıtlamaya çalışıyordu? Neden, sürekli geçip gidiyordu, neden durması gerektiği yerde hızla akıp gitmişti? Benim yedi yılım, az önce ki yüzleşmeden daha çabuk geçmişti... Bu yüzleşme bana değil yedi yıl yetmiş yıl gibi ağırdı.

Şimdi ise kendimi başka bir kapının önünde buldum. Beni yargılamadan yanımda olacaklarını bildiğim bir yerdi önceden, şimdi ise beni ne bekliyor bilemiyordum. Yine de zile bastım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Beni görünce ufak bir şaşkına uğrayan Ada’ya baktım.

“Hoş geldin, içeri gelsene,” dedi.

Karşılık olarak sarıldım sıkıca. Aynı şekilde karşılık verdi.

“İyi misin?” diye sordu.

“Bilmiyorum,” dedim.

İçeri geçtik ve yan yana oturduk.

“Ne oldu anlatmak ister misin?” diye sordu.

“Araf ve Nehir ne zaman, nasıl başladı?” dedim, merakla.

Ada, beni süzdü. Durumumun iyi olmadığını düşünüyordu ama bilmesem de içim içimi kemirecekti, buna sebep olan şeyi merak ediyorum çünkü aşk olmadığına eminim.

“Şey..”

“Ne?”

Konuşacağı sırada telefonuna bildirim geldi. “Pardon, canım.” Dedi ve telefonuna baktı. Yüz şekli değişse de bozuntuya vermedi, bana döndü yüzünde tebessümle.

“Bir sorun mu var?” diye sordum şaşkınlıkla.

“Ah, hayır canım önemli bir şey değil.” Dedi.

“Anlatacak mısın o zaman?”

“Evet, senden sonra Araf ve bizler çok zor zamanlar geçirdik. Hem gidişin hem düşmanlarımız tarafından çok yıprandık, bu esnada Nehir hep Araf’ın yanında oldu; çok iyi bir oyuncuydu hep destek rolleri ve bingo Araf, sonunda kabul etti.” Dedi.

“Sevmediği birini hayatına almaz, bu kadar basit değil, olamaz seviyor mu cidden?” diye sordum.

Dudaklarını büzdü. “Bilmiyorum, bu sorunun cevabını sadece Araf verebilir.” Dedi.

Ama Araf bana asla gerçeği söylemez ki. Seviyorum kelimesini de duymaya hazır değilim.

“Sen anlatmak ister misin?” diye soru yönetti.

“Neyi?” dedim çünkü kafam çok karışıktı.

“Berke kim?”

“Çok iyi bir dost, arkadaş, sırdaş... Sadece bunlara sahip olan biri.”

“Başka?”

“Ada! Başka yok hep en iyi destekçim oldu.”

“Sevgilin değil mi?” diye sordu şüpheyle.

Başımı sallamakla yetindim.

Uzun uzun konuştuk. Çok zor zamanlar yaşadık, onlar ayrı ben ayrı. “Keşke birlikte büyüyebilseydik.” Dedi. Bunun cümlenin altında ezildim. Evet, bende isterdim fakat o zamanlar öyle gerekiyordu. Geçmişi sürekli deşmenin anlamı yoktu fakat kimseye kendimi açıklamıyordum...

“Senin, çok güzel bir ressam olacağından şüphem yoktu.” Dedim.

“Hala, istediğim yeteneğe sahip olduğumu düşünmüyorum.” Dedi.

“Çok mütevazısın. Ya! Şu duvardaki resimlerin güzelliğine bak.” Dedim, hepsi birbirinden muhteşemdi, kendini hafife almamalıydı.

“Eskisi gibi beceremiyorum, hevesim yok.” Dedi...

Diyecek bir şey yoktu, herkes için zor zamanlar vardı. Destek olabilmek gerekiyordu birbirimize, hayatın öğrettiği en büyük derslerden biri de buydu, yanımızdaki insanların kıymetini kaybetmeden bilmek lazımdı sonradan pişman olsan dahi telafisi olmuyordu. Dertleştikçe ne zor durumlardan geçtiğimizi fark ettik; bu zor günler, hep olacaktı ama artık yalnız değildik...

✨✨

Sabah huzurla uyandım. Yanımda Ada uyuyordu. Gece uzun uzun konuşmuş sonra da uykuya dalmıştık. Telefonumda saate baktım. Sabahın sekiziydi. Birden odanın kapısı açıldı.

Deniz beni görünce şaşkınca baktı.

“Burada olduğunu bilmiyordum, özür dilerim.” Dedi. Hala eskisi gibi kibardı.

“Konuşalım mı?” diye sordum.

“Olur, aşağıda bekliyorum.” Dedi ve çıktı.

Çıktığında, bende üzerimde ki pijamaları çıkardım ve kendi kıyafetlerimi giydim.

Aşağıda Deniz kahvaltı masasındaydı. “Gel, kahvaltı yapalım.” Dedi.

Masaya oturdum. “Kızgın mısın?” diye sordum.

“Sen olsan nasıl hissederdin? Bi’ anda çekip gittin, şimdi ise bir şey olmamış gibi davranmamızı nasıl beklersin?” dedi, hafif sert çıkan tınısıyla.

B’ tık haklı bir isyandı bu yüzden :

“Beklemiyorum ama bu kadar yargılanmayı da hak etmiyorum. Gerçekleri saklayan sizlerdiniz, biz seninle o kadar dertleştik; kafe açtık, yönettik. Her başım sıkıştığında sana geldim. Bana da ağırdı bazı şeyler.”

“Haklı haklı konuşma,” dedi, ayağa kalktı ve arkadan boynuma sarıldı.

“Gitmeni kabullenmeyi öğrenemedik sadece.” Dedi.

“Deniz!” dedim, masum bir tınıyla.

“Gelmene çok sevindim,” dedi, yerine geçerken.

“Seninle dertleşmeyi özledim en çokta deniz kenarında olduğumuz zamanları,”

“Bende,” diye karşılık verdi arkadan Ada’nın sesi.

“Böyle olmayı özlemişim, oh be! Sonunda.” Dedim.

Böylece huzur bulduğum bir yeri kaybetmeyi göze alamazdım artık. Olan oldu, bundan sonrası önemli artık.

Deniz ve Ada ile vedalaştım ve kendi evime geçtim. Direkt banyoya girdim. Sular tenimde usulca süzülüyordu. Sadece ne yapacağımı biliyor ve ona göre davranmam gerektiğine karar verdim.

Duştan çıkıp, üzerime siyah, askılı taş detaylı mini yırtmaçlı kısa mini elbise giydim. Saçlarımı kuruladım.

Yatağın üzerinde oturup, Ufuk’u aradım.

“Bak bu iki oluyor üçüncüde kalp krizi geçiririm, kızım çok güzel lan! Gerçeksin ve beni arıyorsun.” Dedi, heyecanla.

“Evet, gerçeğim ve bir süre daha seni rahatsız edecek gibiyim.” Dedim.

“Et lan, senden gelsin yeter ki..”

“Tamam, o zaman sen ve Tekin ile görüşmek istiyorum.” Dedim.

Bir süre ses gelmedi.

“Ne oldu?” diye sordum.

“Biz, Araf’ın yanındayız. Sancısı var da.” Dedi.

Tabii inanmadım. Ufuk bu sonuçta beni oraya çağırmak için yapıyordur diye düşündüm...

“Kesin öyledir...”

“Kızım, cidd..”

“Ufuk, ben seni daha sonra ararım ve o zaman görüşürüz.” Dedim konuşmasına fırsat vermeden kapattım.

O zaman geriye bir kişi daha kalıyordu. Arayıp aramamak konusunda kararsız kalsam da, konuşmak iyi gelecektir diye düşündüm ve aradım.

Hemen açıldı.

“Kızım,” diye açtı telefonu.

“Selim bey müsait iseniz, görüşebilir miyiz?” diye sordum.

“Şirketeyim kızım, buraya gelebilir misin?” diye sordu.

“Olur, geliyorum.” Dedim.

Aynadan kendime baktım ve hazır olduğuma göre çıkabilirdim.

Şirketin kapısından içeri girdim. Beni resepsiyonist karşıladı. “Hoş geldiniz,” dedi.

“Selim Asafoğlu ile görüşecektim.” Dedim.

“Randevunuz var mıydı?” diye sordu.

“Hayır, ama beni bekliyor ararsanız...” konuşmamı bitiremeden.

“Maalesef, randevusuz içeri alamıyoruz.” Dedi.

Telefonu elime aldım, arayacak iken :

“Kızım,” diye seslenen Selim beye döndü bakışlarımız.

“Selim bey,” dedi, kadın.

“Nalin, benim kızımdır, randevu ile içeri girecek biri değil, unutma.” Dedi.

“Tamam, Selim bey!” dedi, şaşkınca.

Biz, oradan ayrılıp yukarı çıktık. Selim beyin odasına girdik. Odada bulunan koltuğa oturduk, manzarası denizdi, en sevdiğim... Konuşmaya nasıl başlayacağımı bilemedim.

“Konuşmak için kendini zorlama, kimse seni yargılamıyor. Hak veremiyorum gidişine ama gelmen en büyük mutluluk bizim için. Geride olanlar geride kaldı.” Dedi.

“Kalması için bedel ödememiz gerekiyordu.”

“O bedeli sen bize ödetmek istedin ama kendin ödeyeceğin bedelin farkında değildin,” deyince gözlerimde yaşlar aktı.

“Güzel kızım, ağlama,” deyip, sarıldı.

“Geçti mi artık, unutabiliyor muyuz?” diye sordum.

“Hiçbir şey unutulmaz ama onun yerine çok güzel günler eklenebilir.” Dedi.

Pahalı bir bedeldi fakat o bedel yaşanması gerekiyordu. Şimdi ise ne kadar ömrümüz kaldı bilmiyorum fakat o günlere mutluluk ekleyebilirdik.

Artık, gitme vaktim gelmişti. Selim amca, dışarı kadar bana eşlik etti. Kapı önünde vedalaşacağımız zaman siyah bir araba önümüzde durdu. Ne olduğunu anlayamadan, silahlı adamlar çıktı. Selim amca belinde silahı çıkardı fakat onlardan biri bana doğru silahını doğrulttu.

“Silahını indir,” dedi biri.

Selim amca bana baktı, korktuğumu fark edince silahını indirdi.

“Aferin, babalık seni böyle arabaya alalım.” Dedi.

“Hayır,” diye bağırdım.

“Bir şey yok,” dedi Selim amca.

“Hayır, hayır ne olur gitme...” diye yalvardım.

“Nalin, içeri geç! Murat içeri al,” dedi, kendi korumalarından birine karşı.

“Dokunma bana!” diye bağırdım fakat Murat beni içeri doğru götürüyordu.

Arabaya bindiğini görünce:

“Selim baba!” diye bağırdım.

Bana mutlu bir şekilde baktı ve arabaya bindi...

Mutluluk neden hep kısa an'dan ibaretti, neden uzunca mutlu olmayı başaramıyorduk? Hep bir sorun hep bir engel vardı. Bu engelleri aşmanın yolları dikenli ve o dikenler canımı çok yakıyordu...

 

 

 

Bölüm : 02.01.2025 01:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...