Bir gün önce Araf'ın anlatımıyla :
Nalin’e olan kırgınlığım yüzünden evliliği erkene almıştım. Nalin, inatlaşıp durmasaydı bu evliliğin ardındaki gerçeği söyleyecektim ama dün geceki tartışmamız beni sinir etti. Bu sefer kimseden değil benden duyması gerekiyordu bu yüzden hazırlanıp hastaneye yanına gidecektim.
Kırgınlığım, haber vermeden çekip gitmeseydi. Yalan söylemek değildi amacımız ama karşı tarafın gururunu hiçe sayıp; söylediğimiz yalana devam etmiştik. Artık hayatımızda yalan olmayacaktı. Bunun bedelini çok ağır bir şekilde hep beraber ödedik.
Arabama bindim ve hastaneye doğru sürmeye başladım. O’nunla, yedi yıldan sonra ilk kez karşılaşmamız geldi aklıma; yüzümde anlamsızca bir gülümse oldu. Onca zamandan sonra yanımda tekrar uyanmasını özlemiştim. Kokusuna o kadar alıştıktan sonra bi’ anda çekip gitmesini kabullenemiyordum. Şimdi ise her şey bambaşka olacak.
Hastaneye varmıştım. Ardımda iki koruma geliyordu. Sanki ilk kez görecekmişim gibi heyecanlıydım. Asansöre bindik ve kendisi için yapılan dördüncü katta tuşladım.
Odasının, kapısına vurmadan içeri geçtim fakat kimse yoktu. Etrafa bakındığımda kimseyi göremedim.
Mustafa ve Oktay hemen ayrıldı. Etrafta nasıl kimseler olmazdı, hiçbir şey normal görünmüyordu. Telefonu çıkardım ve Tekin’i aradım.
“Evet, ne oluyor?” dedi, telaşla.
Yanlış giden bir şey vardı. Bundan emindim.
Hemen, kameraların bulunduğu odaya girdim.
“Bana hemen, bu sabahın tüm görüntülerini gösterin!” dedim.
“Bir sorun mu var Araf bey!” dedi, gözlemcilerden biri.
Nalin’in hastaya bakmak için girdiği oda vardı, hastanın yanına gittikten sonra odadan iki saat sonra çıkıyor. Fakat çıktığından sonra, kameraya bakacak iken duruyor bir süre sonra devam ediyor.
“Bu kaydı hemen verin bana!” dedim ve bugüne ait tüm kaydı alıp çıktım.
En alt katta indiğimde Berke’yi gördüm. Boynumdaki damarlar sertleşse de :
“Ne oldu?” diye karşılık verdi. Buraya gömmek vardı da, zamanı değildi.
“Nalin’i göremedim, ameliyata mı?”
“Hayır, ameliyatı yoktu, bir sorun mu var?”
“Sabah işe beraber geldik, sonra görmedim,” dedi, öfkem artıyordu.
“Kardeşim nerede lan?” diye içeri girdi, Arslan
Ulan bunun nerede haberi oldu? Arslan abiyi asla sakinleştiremezdik.
“Abi, nasıl nerede, içerde hastalarla ilgileniyor.” Dedi, Berke.
“Mal mısın oğlum, ben toplantıdaydım telefonuma mesaj gelmiş iki saat önce Nalin mesaj atmış, gidiyorum diye.”
Duyduklarım doğru olamazdı, kendi isteği ile gidemezdi.
“Ne diyorsun lan?” diye gürledim.
Arslan abi, gelen mesajı gösterdi.
"Abi, ben bir kaç gün olmayacağım. Açıkçası bu düğünü izlemeye gücüm yok. İsveç'e gidiyorum. En kısa zamanda görüşürüz."
Yazıyordu, Nalin gideceği yeri asla söylemezdi.
“Nalin, nerede?” diyen Ufuk oldu.
“Senin yüzünden!” diye saldırmaya çalıştı, Berke.
“Kapa çeneni yoksa ben kapatacağım.”
“Ne yaparsın lan! Sen her şeyi mahvedip duruyorsun.”
Berke’nin yüzüne bir yumruk attım.
“Ne oldu? Gerçekler canını mı yaktı? Sen yoktun ve ben her daim yanındaydım, beni bir arkadaş, dost gibi görse de ben hiç vazgeçmedim. Ve en önemlisi hiç yalana başvurmadım.” Dedi, bilerek canımı yakmaya çalışarak ama benim öfkem artırıyordu; yüzüne çok güçlü bir yumruk attım, yere düştü.
Ufuk ve Tekin “Abi, yapma!” dedi, aynı anda.
Güvenlik geldi ve etraf gittikçe kalabalıklaştı, biz ise birbirimize yumruk atıp, duruyorduk.
O kargaşanın ortasında kendimizi karakolda gördük.
“Evet, Araf Asafoğlu anlat bakalım Nalin Poyraz nerede?” dedi, kıl herifin biri.
“Asafoğlu soyadına fazla güvenme en ufak hatanda ömür boyu gün yüzü göremezsin!” dedi. Bi’ soyadımıza takan polis eksikti.
“Kemal Budak! Tanıştığımıza memnun oldum.” Dedim eve içeri polis memuru girdi.
“Araf Asafoğlu, serbestsiniz.” Dedi.
“Görüşeceğiz!” dedim ve çıktım.
Çıkışta Berke hariç herkes toplanmıştı.
“Abi, niye bu kadar uzun sürdü.” Dedi, Ufuk.
O sırada polis memuru bize bakıyordu :
“Boş ver o’nu önceliğimiz olan Nalin’i bulalım.”
“Bize gidiyoruz, Berke ile herhangi bir husumet istemiyorum.” Dedikten sonra Arslan abiye gitmek üzere yola çıktık.
Arslan abinin çalışma odasına geçtik. Ufuk bilgisayar başına geçti ve kaydı izlemeye başladık. O oda da kim vardı? Kayıttın o yerleri atlanmıştı ve iki saat sonrası yoktu. Bu kayıt bize hiçbir ipucu vermiyordu.
“Nalin, gerçekten de gitmiş olabilir mi?” diyen Ufuk’a sinirle baktım.
“İsveç’e gidiyorum, Nalin’i yalnız bırakmayacağım.” Dedi, Berke. Kendi ölümüne susamış olmalıydı.
“Çeneni kapat, gömerim seni buraya.”
“Arslan abi? Nalin, yalnız kalmamalı,”4
“Bu çocuk mal mı? Oğlum kız ortada yok İsveç de falan değil.” Diye patladı Ufuk.
“Ya gerçekten de gittiyse ve burada zaman kaybı yaşıyorsak.” Diyen Berke’ye gözler çevrildi.
“Boş yapacaksan, çık dışarı!” dedi, Tekin.
“Çenenizi kapatın!” diye gürledi, Arslan abi.
Zaman kaybı mı olurdu cidden, bilemiyordum. Havalimanının kayıtlarını almak için Mustafa’yı gönderdim, gerçekten de gitmiş ise görecektik.
Kapı tıklatıldı. İçeri Mustafa girdi.
“Abi, burada bugünün kayıtları. Ve sizin araştırdım Nalin Poyraz adında İsveç’e giden bir bilet bulunuyordu.” Dedi.
Gitmiş miydi? Benim yüzümden ikinci kez aynı şeyi mi yapıyordu? Bunu kabullenemiyordum.
Saatlerce her kamerayı detaylıca izledik fakat Nalin yoktu? O’nun adına kim bilet almış bilemiyorduk.
“Herkesi tek tek sorgulamamız gerekecek. O kadar zamanımız yok. Yapan belli Ateş’ten başkası değildir.” Diyen Tekin’e döndü bakışlar. Haklıydı.
Aramıza Nehir’i de koyan o değil miydi? Nehir’den her şeyi beklerdim fakat o kadar bana olan aşkını haykırırken, can düşmanım ile bağlantısı olduğunu kabullenmek zordu.
“Olmaz, işleri daha da zorlaştırır. Yarın düğün olacak ve herkes tedbirini alsın.” Dedim.
“Evin içine kamera koymuştum, sende mi kayıtlar.”
“Telefonun bir süre bizde kalacak.”
Telefonunda kayıtları izledik ve gördüğüm kişi ile şoka uğradım. Esma abla on beş yıldan beridir bizimleydi ve şimdi Ateş’e çalışıyordu, inanması güçtü. Dün evden çıktıktan sonra oturma odasına kamera yerleştirmiş! Şimdi oyun oynama sırası bizdeydi.
Düğünde her şey kusursuz ilerliyordu, Nalin’in bunları izlediğini biliyordum ve kalbinin kırıldığını da tahmin ediyordum fakat çok az kaldı, yerini tespit ettik ve bizden önce Arslan, Berke ve ekiplerimiz gitti.
Şimdi ise herkes “evet” dememi beklerken :
Nehir, heyecanla bana bakıyordu.
Herkes bi’ ağızdan konuşmaya başladı ama şimdi bunun cevabını vermek yerine Nalin’in yanına gitmem lazımdı.
Mustafa, Nehir’i aldı götürdü. Babası ve annesi ile babam ilgilendi.
Bende bizim ekip ile yola çıktım, gittiğimizde ise bomboş bi’ depo gördük. Arslan ve Berke şaşkınlıkla etrafa bakıyorlardı.
“Ne oluyor lan bu s... Yerden?” dedim.
Ama cevap vermediler. Ufuk ve Tekin içeri daldı. Kısa bir süre sonra :
Berke “Bunu hemen araştıracağım, Nalin’e ait değil, değil tamam mı” diye bağırdı.
Ufuk “Bizden önce davranan kim?
Burada, biz değilsek çatışan kimdi?3
Boran’ın kanları her yerime bulaşmıştı, o’nu geride bırakıp, Ateş beni zorla bir arabaya bindirip götürdü.
Maskeli bir sürü adamlar vardı. Bizimkiler olsaydı beni alırlardı. Burada hedef ben değildim. Ben değilsem kimdi?
“Nereye gidiyoruz?” diye sordum.
“Çok çabuk heveslendin Araf’ın seni bulacağını mı sandın?” diyerek beynimin içinde bir algı oluşturmaya çalışıyordu.
Bunlara kanacak değildim. Araf, olmasa da abim vardı ve er ya da geç beni bulacaklardı.
“Kendini böyle kandır, az önce ki korkunu gözlerinden gördüm.” Dedim ve bir tokat attı hırsından.
“Asla sana yenilmeyeceğim.” Dedim ve gideceğimiz yere kadar bir daha konuşmadım.
Bu sefer geldiğimiz bir çiftlik eviydi. Ormanın içinde bir yerde. Burada mahkum olmasaydım, buraya bayılırdım ama konumuz bu değil. Abim ne zaman bulacaktı beni?
En alt katta bulunan odaya koydu ve kapıyı üzerime kilitledi.
Her yeri kilitliydi, odadan çıkmak imkansızdı ben şimdi burada nasıl duracaktım. Panik atağım tutuyordu. Her şey üstüme geliyordu, nefes alamıyordum. Yatağa oturdum ve gözlerimi kapattım. Burası, Araf’ın odasıydı ve oda Araf kokuyordu. Sanki koku varmış gibi içime çektim. Gözümde yaşlar akıyordu. Ama yine de devam ettim. Neredesin be nerede? Gelirdin hani, benimle her yere, beni bırakmazdın bir başıma ne oldu da biz bu hale düştük? “Seni çok özledim, kara gözlüm! Lütfen, beni bul...
Gözümde sicim gibi yaşlar boşalıyordu. Gözümü açtım ve derin nefes aldım. Panik atağım durmuştu.
Etrafı inceledim ve ayağa kalktım, mutlaka bir yol olmalıydı. Odada bulunan dolabı açtım fakat içinde genç kız elbiseleri vardı. Elbiseleri incelediğim sırada kapı açıldı. O yöne doğru döndüm ve Ateş, ela gözleri ile ateş püskürtüyordu.
“Ne hakla karıştırırsın?” diye bağırdı.
“Manyak mısın? Beni bu odaya kapatan sensin, ne yapmamı bekliyorsun?”
“Sessizce oturup, ölmeni bekliyorum.”
“Öldürsene o zaman,” diye üstüne yürüdüm.
“Zamanı gelecek, Araf, nasıl benim sevdiğime kıydı ise bende aynı şeyi o’na yapacağım?” Dedi.
Araf, kimi öldürmüştü, sevdiğini mi? Gözlerim kocaman açıldı. Nasıl yani? Bu mümkün olabilir miydi?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![]() | @rnkeem 4a önce |
![]() | @premses02 4a önce |
![]() | @kelebekruhhu (Yazan) 4a önce |
![]() | @sadece_yazar 4a önce |
![]() | @kelebekruhhu (Yazan) 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @kelebekruhhu (Yazan) 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @kelebekruhhu (Yazan) 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @gizli1234 4a önce |
![]() | @kelebekruhhu (Yazan) 4a önce |
40.44k Okunma |
2.12k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |