“Benimle burada evlenir misin?” Dedikten sonra ekledi :
“Ben ayrı bir günü daha geçirmek istemiyorum. Ben seni sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmedim, sevemem. Değil bir ömrüm bin ömrüm olsaydı hepsini senin için harcarım be kadın!”
“Evet, sevgilim evet! Sensiz bir gün bile istemiyorum artık.” Dedim ve ellerimi boynuna doladım.
Araf sol eliyle önce yanağımı okşadı, çenemi tutup öpmeye başladı. Öpmeleri giderek şiddetli bir hal aldı ve beni kucağına alarak odaya geçtik...
Bir insanın varlığı huzur, yokluğu cehennem olabilir miydi? Araf, öyleydi. Yokluğu her gün ıstıraptı şimdi ise varlığı ile bana huzuru, mutluluğu yaşatıyordu.
Sakalını okşamak bile çok güzeldi. Yüzümde tebessüm oluştu.
“Hmm, seni bu kadar sevmek delice; of! Seni çok seviyorum be adam!” dememle, sakalını okşayan elimi öptü.
Gün çoktan ağarmıştı, Araf yanımdayken zaman kavramını unutuyordum. Bu en güzel unutkanlıktı.
“Bakmaya devam mı edeceksin?” diye sordu gözleri kapalıydı ve dedikten sonra açarak bana baktı.
Belimden tutup kendine çekti. “Bugün herhangi bir olumsuz cümle duymak istemiyorum sevgilim. Bugün en güzel günümüz olacak.” Dedi.
“Bugün seni istemeye geliyoruz.”
Gözlerim kocaman açıldı. “Ne!?” Diye çığlık attım.
“Haber verdiğin için teşekkür ederim sevgilim!” dedim ve ayağa kalktım. “Hazırlık yapmamız gerekiyor, kalk gidelim.”
Araf, benim gibi doğruldu ve :
“Sakin ol! Her şey ayarlandı sadece orada bulunmamız gerekiyor.” Dedi.
“Hayır, en özel günümde kendim hazırlık yapmam lazım.” Dedim ve ayağa kalktım.
...... İkimizde gitmek için hazırdık. Araf, abarttığımı düşünse de bu en güzel anım olacaktı, belki ilerde çocuklarıma anlatacaktım. Of! Bu konuda neden çok duygusuzlar!
Eve vardığımda gerçekten de çok sayıda korumalar ve yardım etmeleri için organizasyon ekibi vardı.
Arabadan indim ve sıkıca sarıldım Araf’a.
Dudağıma küçük bir öpücük kondurdu ve akşam için hazırlanmak üzere ayrıldık.
“Hayır, size kaç defa söyleyeceğim, o masa oraya değil. Şuraya diye!” diyerek hazırlıklara yardım ediyor ya da insanları bezdiriyordu!
Beni fark edince “Ah! Gelmişsin canım,” dedi.
“Burada ne oluyor?” diye sordum. Zira evimi tanıyamıyorum.
“Ne olduğunu biliyorsun, hadi yukarı odana çık.”
“Güzelim, sadece isteme neden bu kadar abarttığınızı anlamıyorum.” Deyince Ada, gözlerini kısıp bana baktı.
“Bunu nasıl dersin? İlk kez böyle bir şeyi yaşıyorum – yaşıyoruz hiç mi hevesin yok?”
“Tamam, tamam. Bu konuşma bitmez ben yukarı çıkıyorum.”
Odama girdiğimde abim pencerenin önünde beni bekliyordu.
Bir kaç saniye sonra arkasını döndü. Abimin gözleri mi nemliydi?
“Güzel kızım benim! Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim,”
“Asıl ben teşekkür ederim anne ve babam gibi olduğun için kollayıp yanımda olduğun için.”
“Unutma senin hep bir evin var, mutlu değilsen; üzülürsen, canın sıkıldığında ne bileyim işte kızım bu ev bu oda hep senin ve bende hep yanında olacağım!” Deyince gözyaşlarıma engel olamadım.
Yatağımın üzerinde bulunan kıyafete baktım. Annemin kıyafetiydi...
Baktığım yere baktı. “Bu elbise sana çok yakışacak?”
“Ciddi misin? Bunu giyebilir miyim?” dedim sevinçle.
“Tabii, sen hazırlan aşağıda bekliyor olacağım.” Dedi ve çıktı.
Kıyafeti elime aldım. Diz boyunda biten elbisenin göğüs dekoltesi dışında bir dekoltesi yoktu, baştan sona dantelli olan, uzun kollu bir elbiseydi. O kadar güzel görünüyordu ki hemen giymek için sabırsızlanıyorum.
Önce duşumu aldım, yatağın üzerinde bulunan kıyafeti üzerime geçirdim. Aynanın karşısında kendime baktım. Çok güzeldi tam üzerime oldu. Masanın üzerinde bulunan anne ve babamın fotoğrafını elime aldım.
“Keşke sizleri tanıma fırsatım olsaydı, bu en özel günümde yanımda olmanızı isterdim. Ama merak etmeyin abim her şey oldu bana.” Dedim ve yerine bıraktım.
Kapım açıldı. “Müsait misin?” diye sordu Ada.
“Hadi otur saçını ve makyajını yapayım.”
... Aynada yansımama baktım. Dağınık bir topuz ve abartıya kaçmayan bir makyaj yapmıştı.
Ada “Of, çok güzel oldun. Araf abi bir daha aşık olacak sana.” Dedi.
Biz zaten her gün daha fazla aşık oluyorduk birbirimize. Bu sevgi yüreğimden taşıyordu. Bir insanı her gün daha fazla sevmek çok güzel bir duyguydu.
Artık, her şey tamamlanmıştı. Ufuk, erkenden gelmişti çünkü kız tarafından olduğunu söyleyip beni yalnız bırakmadı. Ada, hazırlanmak üzere ayrıldı.
Heyecanla beklerken, zil sesi geldi. Heyecanla oturduğum yerden kalktım.
“Derin nefes al,” diyerek uygulamalı bir şekilde gösteriyordu Ufuk.
“Benden çok senin ihtiyacın var gibi.”
“Kardeşimi vermek istemiyorum ya geri gitsinler.” Deyince abim :
“İlk kez doğru dedin, kapıyı açmayalım.” Dedi ciddi bir tınıyla.
“Ben kapıyı açıyorum sizlerde kendinize gelin.” Dedim ve kapıyı açtım.
Ama karşımda Julia ve Berke vardı.
“Hoş geldiniz.” Deyip sarıldım.
Berke’ye baktım ve “Gelmene sevindim.” Dedim.
“Seni böyle bir günde yalnız bırakmak olmazdı ve çok güzel görünüyorsun.” Dedi.
Sarıldım ve minnettar olduğumu söyledim.
İçeri girdik. Heyecandan kalbim hızla atıyordu.
“Nalin! Otur yerine beni de tedirgin ediyorsun.” Diye söylendi abim.
“Şu hareketlere bak, hiç yakışmıyor sana. Hem seni vereceğimizi nereden çıkardın?” diye söze girdi Ufuk.
“Ufuk!” Dediğimde, ağzına sahte bir fermuar çekti.
Ve sanırım beklenen an geldi. Kapı çaldığında “Sakiren ol!” dedim kendime.
Kapıyı açtığımda siyah takım elbise içinde Araf karşımda duruyordu. Diğer tüm herkese kördüm, Araf’ın karizmasına odaklanmıştım. Ta ki Tekin’in :
‘İçeri davet etmeyeceksen biz gidelim,” demesi üzerine, onlara döndüm.
“Ah! Hoş geldiniz. Lütfen içeri geçelim.” Diye saçmaladım!
Selim amca ve Kaya amca önden içeri geçtiler. Julia onları karşılıyordu. Deniz, Ada, Tekin ve Araf ile baş başa kaldık.
Araf “Çok güzel görünüyorsun, sevgilim.” Dedi ve elindeki çiçekleri bana uzattı.
Çiçekleri aldım ve kokladım. “Çok güzeller,” dedim.
Deniz “Gerçekten, içeri alacak gibi görünmüyorsun biz gidelim mi?” Demesiyle içeri aldım ve tam kapıyı kapatacak iken Efsun geldi. Şaşkın ve mutluydum ailesi ile problemini çözmüş olmalıydı.
“Resmiyete gerek yok,” dedi ve içeri geçti. Ah, nedense birini hatırlattı. Araf’ın kime benzediği belli oldu.
Herkes, buradaydı. Erkek tarafının karşısında oturuyorduk. Herkes bir ağızdan konuşuyordu. Ben ve Araf ise birbirimize bakıyorduk. Şu anki mutluluğumu dile getirecek hiçbir ifade yoktu.
Ada “Biz kahveleri yapalım,” deyip beni oturduğum yerden kaldırdı. Efsun da bizimle beraber geldi.
“Hadi bakalım gelin hanım görelim marifetini,” dedi Efsun. Şimdiden görümcelik mi yapıyordu?
Ada “Hadi hadi kahveleri yap da bekletmeyelim.”
Ada ve Efsun “Hayır!” dedi aynı anda.
Sabırsızlıkla yaptığım kahveler sonunda oldu. Fincanlara koyduğum kahveleri götüreceğim sırada :
“Ne yapıyorsun tuz koymadın,” dedi Ada.
Bu çok saçmaydı, sevdiğim kişinin ağzının tadını nasıl bozabilirdim.
“Ama adettendir,” diyen Efsun oldu.
Tuzluğu istemeyerek de olsa aldım ve kahveye tuzu döktüm. İşte hazırdık.
Kahveleri dağıttım ve en son Araf’ın kahvesini verdim. Tam karşısına geçtim oturdum. İçimden “Bu çok klişe,” desem de olan olmuştu.
Araf, kahveyi yudumladı ve yüzünü buruşturdu o an göz göze geldik ve sadece dudaklarımı hareket ettirerek “Kusura bakma,” dedim.
Ve bırakacağını zannederken bir yudumda bitirdi.
Tekin’in “İyi misin?” sorusuna cevap yerine sert bakışlarını konuşturdu.
Selim amca “Artık, gelme sebebimize gelelim. İki gönlün bir olması üzerine toplandık. Birbirini seven bu iki genci Allah’ın emriyle Peygamber’in kavliyle kızımız Nalin’i oğlum Araf’a istiyorum.” Dedi.
Abim, dolu gözlerle bana baktı. Elimi avucunun içine aldı.
“Kız kardeşten öte o benim çocuğum gibi oldu. Kendi kızımı evlendiriyor gibiyim. Adettendir kızımıza soralım istiyor mu?”
Abim ile göz gözeydik. Utancımdan sadece başımı sallayabildim.
“Araf, kızım sana emanet ediyorum.” Dedi ve bana döndü. “Ve sen güzel kızım, unutma her daim yanında olan bir abin var. Mutlu değilsen çıkıp gelebileceğin bir evin var ama dilerim ki hep mutlu olun. Araf, sana emanet ediyorum.” Dedi.
Ayağa kalktık. Sıkıca abime sarıldım. “İyi ki varsın abim,”
Selim amca ve Kaya amcanın elini öptüm.
“Hep mutlu olun,” diyerek sarıldı Tekin.
Ve herkes ile sarılmış oldum. En son Araf kaldı.
Yan yana durduk ve Kaya amca yüzükleri parmağımıza takmadan önce:
“Her evliliğin zor bir yanı vardır, önemli olan yan yana durup üstesinden gelebilmektir. Sizlerde hep yan yana olun.” Dedi ve yüzükleri parmağımıza geçirdi.
Artık, resmi olarak Araf ile nişanlanmıştım.
Araf’a sarıldım ve sarılmam ile silah sesleri evin her yerini sardı. Araf, beni arkasına aldı ve silahını çıkardı. Bağırışımalar ve silah sesleri yükseliyordu.
“Araf?” desem de beni duymadı. Uyuşan parmağımla ceketini tuttum. Düşmek üzereydim, silah sesleri kesilince herkes birbirine iyi olup olmadığını soruyordu. Araf bana doğru döndü.
“Seninle olmak güzeldi...” dememle Araf’ın kucağına düşmem bir oldu.
Araf’ın çığlıklarını duyuyordum ama tepki veremiyordum, kısa bir süre sonra da gözlerim
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
40.56k Okunma |
2.12k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |