20. Bölüm

20. Bölüm

Kelebek Ruhhu
kelebekruhhu

Alaca'dan devam :

Ne yaparsan yap, bazen de hayat böyledir. Kendi bildiğini uygular.

Uyandığımdan beri bir sürü tuhaf şey oluyor. Bir kaç saat öncesine kadar deli gibi odaya dalan adamı unutamıyordum. Yeşil gözleri, tanıdık gibi... “Of! Saçmalama Alaca.” Diyordu iç sesim. Fakat ben neden, odaya öyle daldığını hala bilmiyordum.

Bana ne olduğunu dahi açıklayan yoktu. Öncelik toplanmammış! Toplandım işte, kendimdeydim. Saatte baktım tam on iki oldu. Annem ve babamı özledim ama ben.

Telefonumu aradım ama ne yatağımda ne de baş ucumda bulunan komodinin üstündeydi. Son çare acil ziline bastım.

“Bir sorun mu var, Alaca hanım!” dedi, içeri giren hemşire.

“Anne ve babam nerede?” dedim.

“Siz iyi misiniz?” diye sordu.

“Evet, iyiyim. Lütfen, ailemi çağırır mısınız?”

“Sevgiliniz şu an burada değil. Anne ve babanız dinlenme odasında hemen çağırıyorum.” Dedi, ve arkasına döndü gidecek iken :

“Sevgilim mi?” Diye sordum.

Hemşire bana döndü. “Evet, Kaan bey!” dedi.

Şaşkınlıkla baktım, benim sevgilim yoktu ki.

“Özür dilerim, hafızanızı kaybettiğinizi unutmuşum.” Diye devam etti.

“Hafızamı mı kaybettim? Ne oluyor?” diye bağırdım ve kolumdaki serumu çıkarıp attım. Hemşirenin “yapma,” demesine aldırış etmeden hemen dışarı çıktım. Odalara tek tek baktım ve annem ile babamın odasını bulduktan sonra içeri daldım.

“Kızım!” dedi, babam.

“Burada ne oluyor?” diye bağırdım.

“Ne, ne oluyor? Kızım ne oldu?” dedi telaşla annem.

“Engel olmaya çalıştım ama...” dedi, hemşire ama lafını keserek:

“Sen çık dışarı!” diye bağırdım.

Annem ve babama baktı, onaylarını alınca çıktı.

“Benim sevgilim mi var? Ne saçmalıyor bu hemşire o mağara kılıklı adam nasıl benim sevgilim olur?” diye sordum.

“Bunu kim dedi sana?” Diyen babamdı.

“Kimin söylediği neden umurunda? Burada bir şey soruyorum, soruya soruyla yanıt vermeyin.”

“Otur, kızım her şeyi anlatalım sana,”

“Hayır, ben hafızamı kaybetmişmişim bu ne saçmalık herkesi hatırlıyorum bi’ sevgilim olsa o’nu mu hatırlamayaca’m!” Dedim, annem elimden tuttu ve beni yatağa oturttu.

“Güzel kızım, karıştırmıştır hemşire. Takılma sen o’nun dediklerine, öyle bir şey yok.” Dedi.

Yoktu, benim hayatım da sadece ‘Bartu’ olacak. Ölümden dönmelerim de, yaşadıklarım da hiçbiri bunu unutturamaz bana.

“Kızım, gel odana gidelim, dinlen.” Dedi.

Annem, koluma girerek destek oldu, odadan çıkınca arkası dönük biri yürüyüp gidiyordu, içimde tuhaf bir his oluştu.

İçeri girdiğimden beri tuhaf hissediyordum. Bi’ yanım eksik gibiydi. Hem bana ne olmuştu, neden, nasıl olmuştu tüm bu yaşananlar?

Annem ve babam doktorun yanına gitmişti. İçerde tek başımaydım ve tek olunca kafamda kuruyordum, derken kapı açıldı. Anıl içeri girdi.

“Nasılsın, canım?” diye sordu.

Yatağın üzerine bağdaş kurup oturdum. Sandalyeyi gösterdim. “Otursana sende,” dedim.

Sandalyeyi, yatağa doğru yaklaştırıp oturdu.

“İyi misin?” dedi, sorusunu yenileyerek.

“Bilmiyorum, bir şeyler karmaşık geliyor. Çözemediğim şeyler var.” Dedim.

“Şüphelerini gidermek için buradayım canım, merak ettiğin her şeyin cevabını vermeye hazırım.” Dedi, içtenlikle.

“Benim bir sevgilim var mı?” diye sordum, en çok merak ettiğim, cevabını bulmaya çalıştığım soruyu sordum.

“... Evet,”

Neden endişe duyuyordum bilmiyorum ama endişeli bir şekilde :

“Ne!” Diyebildim.

“Hatırlamıyor musun, cidden?” dedi, sesinde tuhaf bir tını vardı.

Başımı iki yana salladım.

“Hatırlamıyorum,”

“Sen ve...”

“Ben ve...” o olabilir miydi? İçeri girdiğinde, yüz ifadesi gözümün önünden gitmiyordu. Endişeli, şaşkın; ve bir o kadar mutlu, huzurlu...

“Ben ve sen, nasıl unutursun ya kısa bir süre önce sevgili olduk.” Dedi.

Beynimi zorlamaya başladım fakat hiçbir şekilde böyle bir şey olduğunu hatırlayamıyordum. Anıl’a şans vermiş olabilir miydim?

Kaan'ın anlatımıyla :

​​​​​Duyduklarım beni daha da derine sürüklüyordu. Beni unuttuğunu henüz kabul edemeden, Alaca’nın küçümser sözleri daha çok yaralıyordu. Hastanenin, bankında oturdum, bi’ sigara yaktım.

.... Şimdi ise kaçıncı sigaram olduğunu bilmeden içmeye devam ediyordum. Uzaklara dalıp gitmiş iken bir el omzuma dokundu. Başımı kaldırıp baktığımda Kenan amca ve Derya hanım yanıma oturdu.

“Sana tekrardan teşekkür etmek istiyoruz, her daim kızımızın yanında olduğun için ama...”

“Ama, aması ne Kenan amca!” dedim, hafif kızgın bir tınıyla.

“Ama kızım seni unutmayı tercih etti, yaşadığı şeyleri bir daha yaşatamayız. Sende bizi anla,” diye devam etti Derya hanım.

Ayağa kalktım, derin nefes aldım. Sözlerimi dikkatli seçmem gerekiyordu ama benden bunu isteyemezlerdi.

“Alaca, her şeyi hatırlayacak. Unutmayı bilerek seçmedi.”

Ayağa kalktılar ve önümde durdular.

“Lütfen, ben kızımı bir daha ölüm döşeğinde göremem sende bize bunu yapma!” dedi, Derya hanım ve ağlamaya başladı. Yanlarından hızla geçip gittim.

Bize yine uzaktan bakmak, beklemek düşüyor...

Alaca'dan devam :

Tek başıma olmak yeterince sıkıcı geliyordu, bu kadar uzun süre bir odada olmak berbat bir şey.

Telefonumu aradım ama bulamadım, aradığım hiçbir şeyi bulamıyordum zaten. Kafamda tam oturmayan şeyler vardı, eksik bir şeyler ama ne, bulamıyordum. Ayağa kalktım ve pencereden baktığımda o adamın gidişini gördüm. Sigarasındaki duman her yeri sarıyordu. İçim huzursuzlukla kapladı. Bir insanın canımı acıtmasına anlam veremedim.

Arabasına kadar arkasına bakmadan yürüdü. Arabasının kapısını açtı ve bana doğru baktı. Uzun zaman sonra ilk defa kalbim böyle hızla atmaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim, ayrılmak istedim pencere kenarından fakat o yeşil hareleri bi’ karanlık bakıyordu. Bir kaç saniye sonra da arabasına binip gitti. Kapı açılma sesiyle, döndüğümde Derin içeri geldi.

“Ama kuşum hemen ayaklanmışsın, gel oturalım.” Dedi ve elimden tutup yatağa oturttu.

“Derin?” dedim, sorgularcasına.

Yüz ifadesi şüpheyle baktı. “Efendim canım,”

“Bana gerçeği söylersin değil mi?” diye sordum.

“Tabii... Tabii söylerim.”

“Benim sevgilim oldu mu?”

“Bunun cevabını kendin bulmalısın.” Dedi ve eliyle sol göğsüme dokundu. “Burası sana gerçeği söyleyecektir.” Dedi.

“Gözümden damla damla yaş aktı. Derin, sıkıca sarıldı. “Her şey yoluna girecek.” Diye teselli verdi. Ama hiçbir şey yoluna girmiyordu aksine her şey sapa sarıyordu.

“Buradan çıkmak istiyorum anne ve babama haber verebilir misin?” dedim.

“Ama canım?”

“Aması yok, sıkıldım buradan evime gitmek istiyorum.” Dedim.

Derin, ayağa kalktı ve çıktı.

Tekrardan pencereye baktım, kimse yoktu ama o yeşil gözler, gözümün önünden gitmiyordu.

.......

Israrım üzerine eve gelmiştik, kendimi yormamam şartıyla. Şimdi ise odama çekildim; hafızamı zorluyordum ama en son hatırladığım Poyraz’ın bir maça çıkacak oluşu, gerisi yok... Orada mı bana bir şey oldu? Of! Hatırlamıyordum ne olmuştu ondan sonra?..

Aramam gerekiyordu Poyraz’ı ama telefonum nerede onu bile bilmiyordum. Koşar adımlarla çıktım:

“Anne, baba!” diye seslendim.

“Kızım,” dedi babam telaşla. Oturdukları yerden hızla ayağa kalktılar.

“Telefonum nerede?” diye sordum.

“İyi misin?” dedi annem.

“Bir şey mi hatırladın?” dedi babam.

“Hayır, hayır sadece telefonumu istiyorum.” Dedim. Babam ve annem birbirine baktı.

“Güzelim, telefonun kırıldı.” Dedi annem.

“O zaman telefonunu kullanabilir miyim? Derin’i arayacağım.” Dedim.

Herkes bir tuhaf davranıyordu, Derin’den sonra ailem şüphe ile bakmaya başladı. Gizlediklerini er ya da geç bulacaktım.

“Az önce beraberdiniz tatlım.” Deyince, artık emin oldum, annem asla karışmazdı.

“Anne verecek misin telefonu yoksa dışarı çıkıp yeni bir tane alacağım.” Diye tehdit savurdum, beni bu halde göndermezlerdi.

“Canım, telefonunu verebilirsin, daha iyi olduğunda sana yeni bir tane almaya gideriz.” Dedi babam.

Annem istemeyerek de olsa telefonu uzattı. Elinden aldığım gibi yukarı kendi odama geçtim. Annem asla bu kadar katı davranmazdı, hissediyorum bir şeyleri ve yakında öğreneceğim.

Derin’i aradım ve bir kaç saniye sonra:

“Derya teyze, Alaca hatırladı mı?” diye telaşla açtı.

“Neyi hatırlayacakmışım ben!”

“A.. Alaca!” dedi, şaşırarak ve “Hiçbir şeyi sadece hatırlamadığın için dedim,” diye düzeltti.

“Derin! Yeter!” dedim, ayağa kalkarak. “Bir şeyleri saklıyorsanız ve ben kendim hatırlarsam affetmem.” Dedim ciddi bir tınıyla.

“Hazırlan, almaya geliyorum.” Dedi.

Telefonu kapattık ve anneme geri götürdüm.

“Derin, almaya gelecek o’nunla olacağım.” Dedim.

“Henüz iyileşmedin güzelim, dışarı çıkman sağlığın için kötü olabilir.” Dedi, babam.

“Uzun zamandır yatıyorum ve sıkıldım Derin bana iyi bakar.”

Annem ayağa kalktı ve sarıldı.

“Annem,”

“Sana bir şey olacak korkusu ile yaşamak çok zordu, tam iyileşmeden dışarı çıkmanı istemiyorum kızım, lütfen anla bizleri. Bizde çok zor zamanlar yaşadık.” Dedi.

Haklılardı, annemin ve babamın gözlerinin feri sönmüşlerdi, uykusuzluktan ve doğru düzgün beslenememekten dolayı bitap düşmüşlerdi.

“Tamam, haklısınız.”

Derin’e mesaj atmıştım gelemeyeceğime dair.

Şimdi ise ailem ile yemek yiyordum, bunun tadını çıkarmak en güzel şeydi. Özlemiştim ailem ile olmayı. Kaybetmekten korktukları gibi bende onlara zarar gelmesinden korkardım bu yüzden vakit geçirmeyi ihmal etmeyecektim.

 

Bölüm : 16.01.2025 00:34 tarihinde eklendi
Hikayeyi Paylaş
Loading...