23. Bölüm

23. Bölüm

Zeynep
kelebekruhhu

Gitmek hiç bu kadar zor olmamıştı, kalbim deli gibi burada olmayı arzularken. Çok zor olmak zorunda mıydı? Sarılıp, öpmek var iken “bir daha görmek istemiyorum” demenin yükünü taşımak zoruma gidiyor.

“Ne saçmalıyorsun?” Dedi, ses tonu yüksek çıkarken.

“Bu sondu diyorum, bir daha ne siz benim yoluma çıkın ne de ben sizin yolunuza çıkacağım!” Dedim ve çıkmak için adım attım ama ardımdan herkes ayağa kalktı.

“Sen kimsin? N’aptın Alaca’ya?” Diye sordu Doğu.

Başımı ona doğru döndürdüm, herkes teker teker baktığımda yüzlerinde ki şaşkınlığı ve kırgın ifadeyi unutmayacaktım... Özür dilerim!

“Ben Alaca Karadağlı! Her zaman buydum, şımarık zengin kızı; sıkılınca her şeyi geride bırakıyorum sizden de alacağımı aldım ve neredeyse bunu hayatımla ödüyordum. Bitti!” dedim ve çıktım.

Motosiklete dayandım ve ağladığım belli olmasın diye hemen kaskı başıma geçirdim. Aynadan Bartu’nun yansıması görünüyordu ama şimdi gitmesem bir daha asla gidemeyecektim, gaza bastım herkesi ardımda bıraktım...

Yollar, beni şimdi nasıl o eve götürecekti. Birilerini mutlu edeceğim diye diğer tarafımı paramparça ettim. O evde ben artık nasıl mutlu olacaktım? Neden, sadece kendi taraflarından bakmak zorundalar?

“NEDENNN?!” diye haykırdım sesimi duyan var mı?

Ev dediğim ama bir daha içinde asla mutlu olamayacağım yere geri geldim. Aşağı katta bulunan kilere gittim ve bulduğum bir kaç şişeyi alıp, odama çıktım.

Yatağımın kenarına sırtımı dayadım ve şişeyi açtım. Her bir damla beni bile unutturması lazım yoksa bu acıyla yaşayamazdım.

Ne kadar içtiğimi bilmiyordum, Bartu yaşıyor ve ben kendimi avutmak için içiyordum ama faydası yoktu. Elimdeki son şişede bitince ayağa kalkmaya çalıştım ama beceremedim, başım o kadar çok dönüyordu ki; her şey çiftti. Zor olsa da ayağa kalktım ve karşımda bulunan aynadan yansıyan görüntüme baktım. Yüzümde anlamsızca bir sırıtış “İyi oldu mu?” diye sordum. Ama cevap veren yoktu.

“İYİ OLDU MU ALACA KARADAĞLI!?” diye bağırdım ama ses yoktu sol elimi yumruk yaptım ve aynaya vurdum.

Ayna parçalara ayrıldı, tıpkı benim gibi...

“Kızım,” diye içeri girdi annem.

“Anne!”

“Bu halin n” dedikten sonra yanıma geldi. Saçlarımı geriye attı, elimi kontrol etti.

“Bu nasıl oldu? Bekle pansuman eşyalarını getireyim.” Dedi.

Annemin elini tuttum.

“İstediğiniz oldu, mutlu musunuz?”

“Konuşmanın sırası değil.”

“Sevinmeniz gerekiyor ama d’imi? Biz ayrılınca siz mutlu olacaksınız peki ya biz? Bizi hiç düşündünüz mü? Ah! Hayır, tabii... Mutlu olun o sözlerden sonra asl Bartu beni istemeyecek!” dedim ve ağlamaya başladım.

Tekrardan dayandığım yatağın yanına annem de oturdu. Başımı dizlerine koydum. Annem okşamaya başladı.

“Hepsi geçecek...”

.........

Uyandığımda yatağımdaydım. Baş ağrısından doğrulamıyordum, elimle şakaklarımı ovdum ama faydası yoktu. Kapım çalındı:

“Gel!” diye seslendim.

Zehra hanım elinde bir tepsi ile içeri girdi.

“Alaca hanım, annenin ve babanız iş için Almanya’ya gitti sabah erkenden, uyuduğunuz için söylemeyedirler.

“E, yani?” kısa tutmasını isteyerek.

“Bu çorba baş ağrınıza iyi gelecek yanında da ilaç var.” Dedi ve tepsiyi komodinin üstüne bıraktı.

“Çıkabilirsin.”

Yataktan çıktım ve banyoya ilerledim. Kıyafetlerimi çıkarıp, soğuk suyu açıp, jakuzinin içine girdim.

Annem hep “Uyandırmaya kıyamıyoruz.” Der. Oysa ki ben onları giderken, uğurlamak ya da ne bileyim sarılıp öperek göndermek isterdim. Ama işlerin yoğunluğu hep buna engel oldu.

Çok güzel bir yaşantım oldu, inkar edemem. Zenginlik içinde büyüdüm; anne, baba sevgisini iliklerime kadar hissettirseler de çoğu zaman içimde bir yerlerde eksik bir şey vardı... O eksik şeyi geri kazandığımı düşünmüştüm Bartu’yla ama yine yeniden o yalnızlığın içine sürükleniyorum.

Duşumu alıp çıktım, giyinme odasından kıyafetlerimi giydim. Yatağın üzerinde bulunan telefonu aldım ve Derin’i aradım.

“Aşkım!”

“Sabah sabah bu enerji ne be kızım!” söylenerek açtı telefonu.

“Hadiii uyan yarın gece bizim evde parti veriyorum.” Dedim, neşeyle.

“Ne partisi kızım, ne diyorsun?”

“Herkese haber yollayacağım, sende hazırlan yarına.” Dedim ve kapattım.

Aşağı indiğimde Zehra hanım temizlik yapıyordu.

“Zehra hanım!”

“Efendim Alaca hanım,”

“Vereceğim listedeki herkesi arayıp yarın gece için davet edeceksiniz buraya ve ona göre hazırlığınızı yapın.” Dedikten sonra çıkıyordum ki ardımda :

“Ama...” dediğini duyunca dönüp:

“Aması yok dediğimi yapın!” dedim ve çıktım evden.

“Anıl?”

“Seni görmeye geldim, müsait değilsen gidebilirim.”

“Hadi atla arabaya, gidelim.” Deyince yüzünde tebessüm oldu.

Arabaya bindik. Yüzüme bakıp, duruyordu.

“Ne oldu? Gitmeyecek miyiz?”

“Affettin mi beni?”

Biraz düşündükten sonra:

“Sana kırgın değilim, unut gitsin.” Dedim ve ekledim :

“Hadi sür arabayı,”

Ünlü moda tasarımcısı, Oya Doğan’ın butiğine geldik.

“Güzelim, özel bir gün mü var?” diye sordu.

“Evet ama sende herkes ile birlikte öğreneceksin Anıl’cım bu yüzden inelim artık arabadan.”

Biraz bozulsa da, bozuntuya vermedi yine de.

Bizi kapıda sekreteri Banu hanım karşıladı.

“Hoş geldiniz,”

“Oya Doğan ile randevum vardı.”

“Evet, içerde sizi bekliyor.”

İçeriye doğru gittik. Oya hanım :

“Merhaba Alaca hanım, Anıl bey! Şöyle buyurun.” Dedi.

“Fazla vaktimiz yok, yarına kadar hazır olması lazım.”

“Tabii, katalogdan seçebilirsiniz.”

“Hayır, özel dikim olacak.”

“Yarına kadar özel bir dikim mi istiyorsunuz?” diye sordu, şaşkınlıkla.

“Evet, beden ölçülerimi almanız yeterli. Dikeceğiniz elbiseyi size tasarladım ben.” Dedim ve çantamda tasarladığım elbiseyi gösterdim.

Çizime dikkatlice baktı. Gözleri parlıyordu.

“Bu çizim çok güzel fakat yarına kadar yetişebilir mi?”

“Size güveniyoruz” dedi Anıl.

Bi’ an tereddütte kaldı. Ama sonunda kabul etti. Beden ölçülerimi, Banu hanım aldı. Artık burada yapacak bir şeyimiz kalmadı.

“Elbiseyi yarın eve gönderirsiniz.”

“Provaya gelmeyecek misiniz?”

“Hayır, size inanıyorum.” Dedim ve çıktık.

“Şimdi ki durağımız nereye Alaca hanım!”

“Hmm, anahtarı alayım.”

“Emin misin?”

“Evet, anahtarlar.” Dememle anahtarı bana verdi.

Aslında nereye gideceğimle ilgili bir fikrim yoktu sadece kafamın dağıtılmasına ihtiyacım var. Bu yüzden deniz kenarına geldik.

“Burası...” dedi, Anıl ve devamını ben getirdim.

“Burası ne zaman Bartu’yu özlesem beni getirip, sakinleştirdiğin yer.” Dedim.

“Neden, burası?”

“Çünkü veda etmeye geldim.”

“Alaca, iyi misin? Sabahtandır bir garip haller.”

Her zaman oturduğumuz ağacın gölgesine geçtim. Anıl’da yanıma oturdu.

“Veda etmenin ne olduğunu biliyorsun diye umuyorum!”

“Şakanın sırası değil ciddiyim.”

“Anıl! Veda etmek, veda etmektir. Bitti, bu u o’na da söyledim bir daha görüşmeyeceğim.” Dedim.

Anıl, hem şaşkın hem de mutluydu. Başımı omzuna yasladı...

✨✨

Artık, parti için her şey hazırdı. Bahçede hazırlanan organizasyon son derece şık görünüyordu.

“Alaca hanım, kıyafetiniz geldi.” Dedi, Zehra hanım.

“Odama çıkarın geliyorum.”

Son kez bahçeye göz gezdirdim, çalışanlar son ayarlamaları yapıyorlardı.

Odama çıktım, yatağın üzerinde bulunan kıyafete baktım. Tam istediğim gibiydi.

Kıyafeti üzerime geçirdim. Makyajımı yapmak için sandalyeye oturdum, bittiğinde ise saçımı yaptım. Aynanın karşısına geçtim.

Kırmızı renkte olan düşük kol omuzlu, büzgülü ve kısa olmasına rağmen arkada yırtmacı bulunan bir elbiseydi.

Pencereden dışarı baktığımda herkes toplanmıştı. Benimde aşağı inme vaktimdi. Aşağı doğru ağır adımlarla ilerledim.

Herkes şok içinde bana bakıyordu. Derin hemen yanıma geldi.

“Ne ara saçlarını kestin?” dedi.

“Bugün.”

“Uzun saçlarına kıyamayan sen mi?”

“Uzatma Derin, misafirlerle ilgilenelim.” Dedim çünkü bazı şeylerin acısını çıkarmam lazımdı ve saçımda biriken tüm anılarla birlikte yok olmasını istedim.

Karşılaştığım herkese selam verdikten sonra beni görecekleri bir yere geçtim.

“Öncelikle herkese geldiği için teşekkür ediyorum.” Dedikten sonra annem ve babamın kapı önünde gördüm.

“Anıl, seni buraya alabilir miyim?” dedim, önde beni izliyordu.

Anıl, yanıma geldi ama hala ne olduğunu anlayamıyordu. Birden Anıl’ın elini tuttum ve :

“Evlenmeye karar verdik.” Cümlesi çıkıverdi dudaklarımdan...

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.02.2025 01:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...