Merhaba arkadaşlar. Bu benim ilk kurgum. Ve bu bölümde ilk bölüm olduğu için biraz kısa oldu giriş gibi düşünün burayı lütfen diğer bölümler daha uzun olacak. Umarım beğenirsiniz😊
***
Haziran ayının son günleriydi ve yine bir düğün günüydü. E malum bizde Van’ın en büyük aşiretlerinden biri olduğumuzdan yine yeni yeniden düğüne katılmak zorundaydım.
Ah pardon önce kendimi tanıtmalıydım değil mi? Ben Asu, Asu Şahin. Şahin Ağa Aşireti’nin en büyük kızıyım. Bakmayın aşiret kızı olduğuma burada bana pek te aşiretin büyük kızıymışım gibi davranmazlar genelde köle konumuna koyulurum ve asla kimseye kendimi sevdiremem.
Her neyse biz konumuza dönelim heh düğün diyordum. Bu gün bizim kadar olmasa da büyük bir aşiretin düğünü var yani Van’da ki tüm aşiretler bu düğünde olacak.
Bende üzerime aşiret kızlarının düğünlerde giydiği ertoşi elbisesini giydim yüzüme de morluklarımı kapatan bir makyaj yaptım. Evet, doğru duydunuz morluk. Demiştim burada bana pek te iyi davranmıyorlar.
“ Asuu! Hayde artık nediysen orada iki saattir. Vallah babanı kızdıracaksın gene.” Ve ding dong sınav saati başlamıştır. Cevap verirken aynı zamanda da aşağı indim.
“Napayım anne, babamın açtığı morlukları kapatıyorum.”
Bu sözlerimin ardından kısa bir sessizlik oldu ikimizin arasında. Annem bana o kadar kötü davranmaz ama babama da sesini çıkarmaz, çıkarılmasına da asla müsaade etmez. Hatta şuan susmasının sebebi de benim için üzülmesi değil babam duyup ta sinirlenmesin diye.
“E hayde hayde çok konuşma da yörü Devran Ağa sinir küpüne dönmüştür şimdiye.” Sanki dönmediği zaman vardı da.
“ Tamam, hazırım zaten hadi gidelim.”
Babamın kısa süren ( düğün olmasa yine yüzümde yeni morlukların oluşacağı ) bir sinir krizi sonrası nihayet düğün alanına geldik.
Ve sanırım beni bu gün mutlu edebilecek tek şey en sevdiğim kuzenim İrem’in de burada olması olabilir. Selamlaşmaların ardından bizde diğer büyük aşiretlerle birlikte en öndeki yerimizi aldık.
Tam düğünlerde en sevdiğim kısım olan İrem’le akrabaların dedikodusunu yapıyorduk ki üzerimde bir çift elanın dolaştığını hissettim. Arkamı döndüğüm de onun elalarıyla benim kahvelerim kesişti. Ben biraz daha bakarsam kuzenimle yaptığım dedikoduların aynısını akrabalarım benim için yapacağını bildiğimden hemen önüme döndüm.
Ama onun elaları hala benim üzerimdeydi bunu hissedebiliyordum. Hadi ama düşmanız biz be! Bu klişeye düşmeyeceğim.
Benim utançtan yanaklarım kızarsa da fazla belli etmemeye çalışarak dedikoduya dönmek istedim ancak İrem fark etmişti birle.
“Ohaa! Asu yok artık. İnanamıyorum Seymenlerin ağası Ömer Seymen sana mı bakıyor şuan yuh! Ne yaptığının farkında mı bu herif? Düşmanının kızını dikizliyor şuan. Dikkatli ol kuzen içimden bir ses bu adam seni kaçıracak diyor. Silahlarımdan birini vermemi ister misin?”
Ayaklı cephane gibi gezen kuzenime tepkim tabii ki gecikmedi. “Asıl sana oha İrem iki dakikada senaryo yazdın. Abartma istersen.”
“Kızım ne abartması bak görürsün bu adamda bir şeyler var. Sonra İrem demişti dersin. Acaba sende…” susmuştu burada ne demek istediğini birliyordum ama yine de sormak istedim.
“Acaba bende, ne İrem?” ve beklediğim cevap gelmişti.
“Sende ailenden kurtulmak için onlardan yardım mı istesen. Geri çevirmeyeceklerine eminim düşmanlarının damarına basmak hoşlarına gidecektir. Benim yardımı kabul etmiyorsun belki onlar sayesinde kurtulursun.” Ah benim İrem’im üzümlü kekim benim.
“İrem bunu senle kırk defa hatta daha fazla konuştuk dimi güzelim benim kurtuluşum okumak, bir meslek sahibi olmak. Düşünsene ya onlarda beni kullandıktan sonra beni alıkoyarlarsa. Onlar için düşman kızıyım bana acıyacaklarını sanmıyorum. O zaman ne yaparım ömür boyu eziyetlere belki de daha kötülerine maruz kalırım. O yüzden olmaz izin veremem böyle bir şeye.”
Neyse ki beni çok yormadı üzümlü kekim. “Off tamam haklısın ama yine de bu adamın bakışı bakış değil. Ya gerçekten seni kaçırıp zorla evlenmeye kalkarsa? O zaman ne yapmayı düşünüyorsun?”
İşte korktuğum nadir sorulardan biri daha. Sessiz kaldım bu soruya gerçekten ne yapacaktım öyle olursa. Tek ümidim böyle bir şeyin olmaması olursa da Ömer Seymen’in anlayışlı biri çıkıp bu işten vazgeçmesiydi. Ki buda bayağı imkânsız bir şeydi.
Düğün nihayet bitmişti, dağılmaya başlamıştık. Tam gidecekken Seymenlerin tek bekâr kızı Melek beni kolumdan tuttu ve bir köşeye çekti.
“Dur Asu abla korkma benim Melek. Abim seninle konuşmamı istedi seni görmüş bu gün beğenmişte eğer sen de istersen seninle görüşmek istiyor. Sende onaylarsan seninle evlenmeyi düşünüyor. Bir de abla babanın sana zulüm ettiğini duyduk. Düşman aileleriz ama seni oradan kurtarabiliriz.”
Ya gerçekten mi yani tamam insanın korktuğu başına gelirdi de bu kadar hızlı olması şart mıydı?
Melek kimsenin bilmediğini düşünse de uzun bir süredir abimle aralarında bir şey olduğunu biliyordum. İyi bir kızdı, o yüzden bu konuda ona açık oldum.
“Melek sen miydin? Korkuttun beni. Bak Melek ben aslında evlenmek istemiyorum yani şimdi değil eğer abin benim fikrimi soruyorsa anlayışlı birisidir bu yüzden söylemekten çekinmeyeceğim. Eğer abin beni gerçekten istiyorsa bana yardım etsin ondan tek istediğim ben okulumu bitirene kadar beni beklemesi ve bana görücü çıkmasını engellemesi. Tüm bunları yapabilirse o zaman bir yıl sonra okulum bittiğinde onunla evlenebilirim. Abine böyle söyle tamam mı?”
Abisinin beni sevip sevmediğini bilmiyordum. Ama bu işten kârlı çıkabilirdim. İrem’e tam tersini söylemiştim fakat okulumu bitirmeme izin verirlerse bu işin oluru vardı. Ayrıca bana gelen görücüleri birilerinin durdurması lazımdı. Bir sözleşmeyle onu yola getirebilirdim.
Biraz durdu ve düşündü sonra da “Tamam abla ileteceğim, cevabını yarın abim sana bizzat kendisi iletir. Sen yarın saat 10:30 da bizim restoranda gel abim orayı kapatır olur mu?”
Ve istediğim cevap geldi. Direkt adamla konuşacağız şimdi iyimi hay ben benim kara talihimi ya! “Tamam, Melek orda olacağım.”
Umarım yokluğum fark edilmemiştir. Yoksa babamın elinden çekeceğim vardı. Neyse ki babamlarda bir arkadaşıyla konuşmaya dalmış yokluğumu fark etmemişlerdi. Ve en sonunda eve dönebilmiştik. Gelir gelmez direkt odama gidip bu gün olanları ve yarın olacakları düşündüm umarım benimle konuşacağım ayağına beni kaçırmazdı. Beklenen bir durumdu.
Bunları düşünerek uykuya dalmak istedim ama annem bir anda odama özel harekât baskını yapar gibi dalınca bu isteğim yarım kaldı.
“Kız sen nereye kayboldun düğünde? Fark etmedim sanma gördüm bir kızla konuşuyordun. Tam yüzünü de göremedim. Kimdi o kız? Ne konuştunuz?”
Aman ne güzel birde bunla uğraş. Neyse ki üstün yalan söyleme becerilerim çalışıyordu.
“Aman anne kim olacak eski okulumdan bir arkadaşımdı. Beni görünce durdurdu biraz konuştuk, sizin sohbetiniz bitene kadarda geldim zaten. Korkma yani babamı kızdıracak bir şey yapmadım”
Külliyen yalandı. “İyi bakalım öyle olsun ama eğer ki bu işin altından bir şey çıksın bu kez ben dahi alamam seni Devran Ağa’nın elinden.”
“Normalde alıyormuşsun gibi konuşuyorsun ya anne… Neyse iyi geceler sana ben uyuyacağım çünkü.” İlk cümlemi yarım bırakmıştım çünkü asla yapmadığı bir şeyi sanki yapmaya çalışıyormuş gibi konuşması can sıkıcıydı. Oda bir şey demeden çıkıp gitti zaten odadan. Ve bende nihayet rahat bir uykuya dalabildim.
***
Ses giderek uzaklaşıyordu tanıdıktı ses ama tam olarak hatırlayamıyordum.
Ve ses tamamen kaybolmuştu, bembeyazdı burası etrafta hiç bir şey yoktu ama ses uzaklaştıkça beyaz olan her yer kan kırmızıya dönüyordu. Çürümüş leş kokuları almaya başlamıştım.
Biran yine o yerdeyim sandım eskileri hatırlar gibi olmuştum ama sonra kendimi toparlamaya çalıştım. Sese doğru gitmek istedim ama ses o kadar boğuktu ki nereden geldiğini algılayamadım.
Ve başka bir ses duymaya başladım
“Asu, Asuu” annem mi o ya? “Asu uyan artık!” Ne nerden uyanıyım? Anlamadım.
Ve güne müthiş bir başlangıç, bir bardak su yaşasın daha güzel bir uyanma şekli olamazdı. Evet, tahmin ettiğiniz gibi rüya görmüşüm.
“Sana da günaydın anne.” Bana hiç gün aydırmıyorlardı ama neyse.
“ He he günaydın de hayde kalk, saat gelmiş 8’e bizim hanım ağa daha uykuda.” Dakika bir gol iki bir dur be kadın bir dur. Dur da bir kendime geleyim şu rüyayı bir düşüneyim değil mi? Ama yok illa başımda duracak on saat laf edecek yoksa içi rahatlamaz… Bir dakika ne! Saat 8 mi oha oha oha. Ben daha restoranda gideceğim hi!
“Kız hala ne oylanıyorsun hayde in aşağı Devran Ağa’nın diyeceği varmış sana.”
Aha şimdi naneyi yedik. Evet, sayın seyirciler durum üç sıfır inşallah bu maç buradan döner. Ya daha gitmedim bile nerden duydun be adam. İnşallah duymamıştır. “Tamam, tamam geliyorum.”
Ve o muhteşem sofra. Başköşede babam namı değer Devran Ağa hemen yanında amcam İshak onun yanında abim Azad karşılarında hiç sevmediğim şirret kuzenim Eylül onun yanında yılan yengem Gülçin ve babamın diğer yanında ise annem Sevda en sonda da küçük kardeşim Dilan ve ben deniz Asu Şahin efenim. Kim demiş efsane Milan kadrosundan daha iyi bir kadro yok diye. Lütfen gelsin şu kadro karşısında tövbe etsin kardeşim.
“ Ooo Asu Hanım teşrif ettiniz sonunda.” Ay uyuz kadın sen git de bir kendi kızına bak ilk önce.
“Uyuya kalmışım yenge ne yapayım.” Allah bilir ne şeytanlıklar geçiyordur aklından. Benim şivem onlarınki kadar yoktu ama arada ağzımdan kaçıyordu.
“Tamam, yeter kesin sesinizi. Bana bak Asu kısa konuşacağım. Celesun Aşireti’nin ortanca oğlu Hikmet seni istemeğe gelecek. Akşama hazır olasan.” Oha ama ya lan ters köşeden yedik golü iyi mi? Neyse bu gün Ömer Seymen’le anlaşabilirsem yırtarız paçayı. Yani, umarım.
“Sözümü ikiletmeyesen Asu yoksa sonunun nereye gideceğini biliysen!”
“Peki baba.” Of ama ya! Neyse, neyse, sakin olalım değil mi? Nede olsa Ömer Ağa halleder. Yani umarım. Bu umarımlar başıma iş açmasa bari!
“Hazırlansa ne olacak sanki bir şey değişecek. Hikmet Ağa’nın biraz aklı varsa almaz bunu.” Ay götüm. Kıskanç köpek kudur inşallah.
“En azından ben senin gibi evde kalmadım Eylül. Senin yaşın kaçtı ya 29 muydu 30 muydu?” Oh, sefam olsun ay görmeniz lazım ya nasıl morardı var ya şuan. Öyle susarsın işte şirret seni. Beni de çirkefleştirdi ya ona da helal olsun yani.
Neyse, kahvaltı biter bitmez gidip hazırlanmaya başladım. Allah’tan bahanem hazırdı. Aşağı indiğimde babam her zaman ki koltuğunda oturuyordu.
“Ee ağam ben akşama hazırlık için çarşıya gideceğim de sana da bir danışayım dedim.” Lan şüphelendi mi acaba niye öyle garip baktı ki neyse şuan bunu düşünemem.
“Eyi git bakalım çoh geç galma.” Huh neyse ki bir şey çakmadı.
Hızlı adımlarla evden çıtım. Bir taksiye atlayıp Seğmenlerin restorantına doğru gittim. Tam restorandın önüne yaklaşmıştım ki bir anda önüme bizim arabalardan ikisi durdu. İşte şimdi naneyi yedin kızım Ahu. Bu maç buradan dönmez sayın seyirciler. Bu cezadan sağ çıkamazsam mezarıma birer sığla ağacı dalı koyarsınız artık.
***
“Seni şıllık” bir tokat daha artık hissedemiyordum acıyı. O kadar alışmışım ki bunlara. Yüzüm gözüm kan içinde kalmıştı ama acı yoktu.
“Sen nasıl gidersin düşmanın mekânına ha!? Şerefimizi iki paralık ettin.” Ve bir tekme daha artık bilincim tamamen kapanıyordu gördüğüm son şeyse babamın üzerime kırbacıyla gelmesiydi tam kırbacı savururken bilincimi tamamen kaybettim.
Uyandığımda en çok korktuğum yerde karanlık, fare seslerinin yankılandığı, çocukluğumun hatta hayatımın öldüğü o yerde, mahzendeydim.
Çok korkuyordum ama birliyordum bu sefer beni burada fazla tutamazlardı. Çünkü akşama hazır olmalıydım.
Tam titremeye başlamıştım ki birden mahzenin kapısı açıldı. İçeri iki kişi girdi birisi annemdi diğeriyse korumalardan biri. Annem yine o benden tiksinen bakışını attı ve önden yürümeye başladı.
O gidince koruma sakince yanıma gelip beni kaldırdı. Bu korumayı tanıyordum babamın en sadık adamlarındandı. Tam yürüyordum ki beni durdurdu. Şaşkın bir şekilde suratına bakarken konuşmaya başladı.
“Efendim akşam için hazırlanın lütfen ama yüzünüzdeki yaralar kalsın Ömer Ağam öyle istedi. Akşam için gelecek görücüleri ağam halletti. Gelmeyecekler. Siz saat 8’e kadar hazır olun sadece, sizin her zaman kaçtığınız bahçedeki yerin orada Ömer Ağam sizi bekliyor olacak.” Hohoov bir dakika bir dakika dur, ne! Ömer Ağam mı?
“Bir dakika bir dakika ne? Anlamadım şimdi sen Ömer Ağa’nın adamı mısın? Ama nasıl olur sen babamın en sadık adamı..” Konuşmamı bir anda kesti hadsiz bu ayol.
“Asu Hanım konuşacak vakit yok maalesef, akşam Ömer Ağam size anlatır her şeyi.” Yuh bee. Sen neymişsin be Ömer Ağa?
“Peki tamam.” Zaten konuşacak ta mecalim yoktu düşünecekte. Ne olacaksa bir an önce olmalıydı.
Gerçekten de görücü işi iptal olmuştu. Saat te 8’e gelmek üzereydi ben hemen hazırlanıp sürekli evden kaçmak için kullandığım bahçenin boşluk olan duvar kısmına geldim.
Garipti doğrusu normalde bu saatte korumalar nöbet değişmezdi. Sanırım bu Ömer Ağa’nın adamı Miraç’ın işiydi. Çok vakit kaybetmeden dışarı çıktım.
Çıkar çıkmaz biri beni kolumdan tuttuğu gibi bir arabanın içine oturttu.
Tam çığlığı basacakken eliyle ağzımı kapatıp “Sana da merhaba Devran’ın kızı. Yalnız bağırmasan daha iyi olur sanki. İnsanları başımıza toplamayalım ne dersin?” Vaov. Tamam, kabul çok havalıydı. Ve bu adam bu kadar yakışıklı mıydı ya? Düğünde dikkat edememiştim.
Duyduklarıma inanamamıştım. Tamam, Miraç biraz bahsetmişti ama bu kadarını bende beklemiyordum. Kızın suratı yara bere içindeydi şerefsiz herif bir de kırbaçla vurmuş omuz açıklığından yara izleri görünüyordu.
Ulan ben bile acıyorum şu kıza da her şeyi anlatıyorum. Lan elin adamı acıyor kızına adam acımıyor namussuz puşt.
Olanları duyar duymaz hemen işe koyuldum çokta yormadı beni bu konu aslında. Asu’nun abisi Azad’ın kardeşim Melek’e zaafı vardı. Her ne kadar o aileyi Devran denen şerefsizi sevmesem de oğlu iyi birisi. O piç kardeşimi gerçekten seviyordu. Melek’le konuşurken babasının Asu’yu dövdüğünü yanlışlıkla ağzından kaçırmıştı. Melek anlatınca Miraç’a sorarak teyit ettim. Hemen ardından görücüleri bir anlaşma sözü ile vazgeçirdim. Benim kadınıma kimse talip olamazdı. Sahte bile olsa bu böyleydi.
Asu’nun kaçabilme işine gelirsek te o en kolayıydı. Miraç Asu’nun her zaman ki kaçtığı yeri birliyor ancak benim emrimle kimseye söylemiyor hatta genellikle ona kaçması için yardım ediyordu.
İntikamım için en uygun kişi oydu çünkü babası olacak o piç kıza harbi zulüm ediyordu. Bu işi sadece o kabul edebilirdi. Aslında kıza daha fazla acı çektirmeyip kuzenini alacaktım ama o kıza zerrece güvenmiyordum. Sırf Devran itinin gözüne girebilmek için her şeyi ötebilirdi. O ailedeki herkesin her şeyini Miraç ve oradaki diğer adamlarım sayesinde biliyordum.
Miraç benim oradaki en sağlam adamım aynı zamanda iyi de bir dostumdu. Ondan bu gün için Asu’ya yardım edip kendini Asu’ya açık etmesini istedim. O da korumaların değişim saatini değiştirip Asu’nun çıkmasını kolaylaştırdı. Ve en nihayetinde Asu şuan burada yanımdaydı.
“İyi misin baban olacak o piç çok vurdu mu sana?” lan ne biçim soru bu körmüşüm gibi kızı ne hale getirmiş orospu çocuğu.
“İyiyim. Yani galiba…” sözünü acı bir iniltiyle kesip kolunu tutunca hemen baktım, mosmordu kolu!
Ulan şu iş olmasa bir dakika durmam sıkarım kafasına ama dedem elimi kolumu bağladı amınakoyıyım. Hayatım boyunca en nefret ettiğim şeyi bu kıza yapıyordu it herif. Kadına, kıza ulan küçücük çocuğa el kalkar mı? Kanı bozuk şerefsiz!
“Emin misin bak bir doktora falan gidelim istersen.” Ne oldu bilmiyorum ama birden gözbebekleri titredi korkuyla baktı bana.
“Yok, yok olmaz yani gerek yok. Ne konuşacaksak konuşalım bir an önce Ömer Ağa!” Sorgulamadım, arabayı bizim mekâna sürdüm.
Gerçekten dolu dolu bir gün geçiriyordum. Yani şuan olduğum konuma bakacak olursam oldukça da gerilim dolu bir an.
“Evet, seni dinliyorum Ömer Ağa.” Gayet makul bir giriş yaptım bence.
Şuan Ömer Ağa’nın mekânlarından birindeydik, bir masada karşılıklı oturuyorduk.
“Ağa demene gerek yok Ömer desen yeter.” Onunda şivesi pek yoktu. O da arada benim gibi ağzından kaçırıyordu.
“Peki tamam.” Onu tanımadığım için verdiğim cevaplara sinirlenebileceğini düşündüm. Şimdilik suyuna gidebilirdim.
Sonunda anlatmaya başlamıştı. “Bak aslında tam olarak seni sevdiğim senden hoşlandığım söylenemez. Aslında sana anlatmamam gerekiyordu ama kimseye anlaşmamızdan bahsetmeyeceğini umuyorum.” What dedin gülüm. Ne, ne, ne? Ne oluyor yine be?
“Anlamadım Melek bana dedi ki…”
“Melek anlatması gerekeni anlattı. Merak etme şimdi bu gün burada her şeyi anlatacağım. Birliyorsun ki Seymenlerle Şahin Ağa Aşireti’nin arasında geçmişten gelen bir kin var. Bu yüzden dedem seni kendime âşık edip evlenmemi söyledi. Böylelikle de Şahin Ağa Aşireti’nin şerefini beş paralık edip intikamımızı alacaktık. Normalde senin bunu bilmemen lazımdı. Ama senin de bana ihtiyacın olduğunu duyunca anlatmam gerektiğini düşündüm. Melek bana her şeyi anlattı şartlarını ve isteklerini birliyorum eğer istersen detayları konuşup bir anlaşma imzalayalım.”
Vaovv. Haddi be olaya gel. Sanırım şaşkınlıktan olsa gerek ağzım bir karış açık olacak ki Ömer yüzüme bir garip bakıyordu. Ne bekliyorsun be adam. He iyiymiş ya hadi deyip normalmiş gibi davranmamı mı?
“Bir dakika bir dakika bir dur. Şimdi ben doğrumu anladım sen beni senin aşiretinin kin davasında mı kullanacaksın? Benim ailemden intikam almak için yani.”
“Ya hemen hayır demesen bir dinle...”
“Tamam kabul.” Hahayt böyle şaşırtırım adamı işte. Yazık ya ağzı açık kaldı.
Gülme dürtümü bastırmaya çalışırken o söze girdi. “Ne, nasıl yani hemen kabul mü edeceksin.” Ama bu da bir karar versin canım kabul etsek suç etmesek suç.
“Tamam, tamam dur, sende ne garip kızsın be sağın solun belli değil.” Nerde gözlüklü, havalı emojim e ben şaşırtırım demiştim.
“Ee sonuca gelelim o zaman kabul ettim ama benim de şartlarım var.” Canım prensipli insanız sonuçta.
“Peki, seni dinliyorum ama benimde isteklerim olacak.” Ayy paşam ya aman en fazla ne isteyebilir ki.
“Tamam. O zaman ben başlıyorum.” Onaylar bir kafa hareketi yaptı.
“Öncelikle en önemlisi okulumu bitirmem gerekli. Bu zamana kadar bazı dersleri dışardan alarak devam ediyordum ama son sınıfa başlayacağım için artık derslere gitmem gerek. Ve doğal olarak bu zaman içerisinde evlenecek ve aşiretime kafa tutacak vaktim yok yani beni bir yıl idare edip beklemen lazım.” Bunu kabul etmezse şu saniye kalkardım bu masadan ama sanmıyorum bunu göze alamaz.
“Tamam, ama seni okula ben götürürüm. Hem evden gizli çıkabilmen için Miraç sana yardımcı olur.” Harika ben şimdi okula bununla mı gideceğim ve kimsede bir şey anlamayacak yani öylemi. Buna tam olarak neremizle gülüyorduk.
“Olmaz, birileri görür seni saçmalama.” Küçümseyici bir bakış mı attı o bana mı öyle geldi?
“Sakin ol okula yakın kimsenin görmeyeceği bir yerde indiririm. Kimse de bir şey anlamaz.” He bak bu mantıklı. Ama ben senle gelemem ki ya! Of!
“Gelelim Miraç konusuna ona gerek yok kuzenim aynı zamanda da en yakınım İrem bütün bu anlaşmayı bileceği gibi çıkmam için bana yardım edecek.” Buna da itiraz hakkı yok çünkü İrem benim ikinci yarım bunları bilmesi şart. Hem onun engin mafya bilgileri benim işime yarıyor.
“Hayır olmaz. Bu anlaşmayı sadece sen, ben, Miraç ve Özgür bilecek.” Pardon! Hayır, mı dedi o? yok ya oldu canım başka?
“Anlamadım? Şimdi bu anlaşmayı senin arkadaşların bilecek ama benim can dostum bilmeyecek öylemi. Olmaz o zaman bu anlaşmayı unutursun her şey karşılıklı Ömer.” Yumuşadı sanki. Ne olur tamam de. Ne olur tamam de.
“Of! İnat mısın kızım sen? Tamam. Tamam, kabul ama sadece İrem başka yok.” Yes be. Zaten İrem’den başkasına anlatmam canım niye anlatıyım ki?
“Tamam kabul. Gelelim diğer isteğe. Bana görücü çıkmasını önlemen gerek ki bu senin içinde önemli. Yani başkasıyla evlenmemi istemezsin herhalde.” Buna kesin evet der çünkü bir moodu düştü bir sinir hali falan geldi adama. E tabi malum güzel kızız sonuçta görücümüz çok.
“Merak etme en başta o işi ayarladım. Özgür o mevzuyla alakadar olacak. Maşallah senin de taliplin bol. Her gün başkasıyla uğraşıyor çocuk.” Size görücüm çok demiş miydim?
“Güzel. Başka, temas yok bu kural evlilikten sonrası içinde geçerli. Zaten sonra ben iş bulunca anlaşmalı boşanırız herkes yoluna bakar.”
Ya belki bu adam dayanırda lan ben nasıl dayanacağım acaba. Adam yunan heykeli mübarek. Neyse konuya dön Asu kendine gel kızım.
“Şimdilik tamam.” Ayy Allah şimdilik mi dedi o. Ama beyefendi böyle yapmasanız mı? Hani kendine zor hâkim olanlar var.
“Nasıl yani? Şimdilik derken?” bıkkınlık belirtisi aldım sanki.
“Devam et Devran’ın kızı, hadi.”
“Peki, tamam. Bunu bir önceki kuralda söylemiştim ama es geçildi sanırım tekrar söylüyorum o yüzden son olarak ta biz evlendikten sonra ben iş bulunca yollarımız ayrılacak. Sorunsuz bir şekilde anlaşmalı boşanacağız. Kabul mü?”
Biraz düşündü ve yine o küçümseyici bakışı atıp “Tamam, tamam kabul. Evet, o zaman benim kurallarım ve isteklerime geçebiliriz.” Ben de ona onaylar bir kafa işareti yaptım.
“Çok bir şey istemiyorum senden, sadece dedeme rol yapmamız lazım. Arada seni alıp bizim konağa götürürüm ve orada da mecburen el ele tutuşmalıyız yani bana aşıkmışsın gibi davranmalısın.”
Lan dede nerden çıktı. Offf aynen Asu ‘ en fazla ne isteyebilir ki dimi. Aman ya bir de el ele tutuşacağız diyor neyse buna dayanırım herhalde.
“Peki, tamam ama sadece el ele tutuşuruz dahası yok. E bende mecburen aşıkmışım gibi bakarım. Sorun çıkmaz.”
Bak gene ya bu adam niye sürekli küçümseyici bakış atıyor? Sanki ‘ he he aynen kesin öyle olur.’ der gibi.
“Tamamdır o zaman anlaştık. Ben diğer şartlarımı senin isteklerinle beraber söylemiştim zaten.”
A ah bu kadar mıydı? E iyi bana uyar. Kârlı bir anlaşma oldu. “Tamam anlaştık.”
Ve yeni bir bakış keşfetti sanırım, sinsi bir bakış attı sanki. Herhalde ben yanlış gördüm. “E o halde el sıkışabiliriz.” Demesiyle ayağa kalkması bir oldu. E otomatik olarak bende kalktım tabi.
“O zaman müstakbel eşim anlaşma akdimizi el sıkışarak imzalayalım.” Eşim mi dedi o? Bir de cilvelendi sanırım. Garip adam vesselam.
“Öyle olsun bakalım imzalayalım.”
Tam elimi uzatırken birden bir silah patladı, aynı anda mekândaki camlar kırıldı.
Sağ omzumda bir ılıklık hissettim. Ve duyup gördüğüm son şey se Ömer’in bana doğru koşması ve sözleriydi.
“Asu! Asuu! Lan beceriksiz herifler bir mekânı koruyamıyor musunuz lan siz! Asu! Benimle kal güzelim sakın kapama gözlerini tamam mı? Asu, Asu hayır. Uyuma sakın uyuma.”
Bilincimin kapanmasına az kalmıştı. Yediğim dayaklardan sonra bilincim kapanırken de böyle hissediyordum.
Söylediğim son şeyse “Ömer ha has hastane ol olma…” ve gözüm tamamen karardı bilincimi kaybetmiştim ama bu sefer dayaktan değil de kurşun yarasından kaybetmiştim. Ve bir diğer farksa soğuk zeminde değil onun kollarında yitirmiştim bilincimi.
***
Evet ne düşünüyorsunuz? Sizce başlangıç bölümü nasıldı? 🤔
Yorumlarınızı merak ediyorum 🤗
Okur Yorumları | Yorum Ekle |