Ölüm gibiydi ama ölmüyordum işte, yaşamıyordum da. Gözleri bana her gün aşkla bakan bu adam ne olmuştu? Bu soruyu sormak bile saçma geliyordu bana. Gözlerindeki ışığı ben söndürmüştüm, ben o sevgiyi nefrete dönüştürmüştüm. Kerem yine yanımda yatmadı, beni bir çöp poşeti gibi yatağa attığında o yine artık yeni yatağı olan koltuğa doğru ilerlemişti. Allahım her zaman sana inanıp sana sığınırken yaşadığım bu durumun sebebi nedir?
Sonraki günler nerdeyse hiç konuşmamaya başladı Kerem benimle. Eve geldiğinde yüzüme bile bakmıyordu ama göz göze geldiğimiz o kısacık anlarda bakışlarındaki nefretin arttığını görebiliyordum ama konuşmuyordu. Ertesi gün hizmetçiler yemeğimi yedirirken yemeği üzerime döktüler. Birine muhtaç olmaktan daha kötüsü ne diye sorsalar üzerime dökülen yemeğe bakıp
“Ay şuna bak koskoca kadın yemeğini düzgünce yiyemiyor birde üzerine döktü görgüsüz.”
Gibi cümlelere maruz kalmaktır herhalde. Üzerimi sildi ama değiştirmedi ben bütün gün lekeli bir kıyafetle dolaştım, Kerem eve geldiğinde yine konuşmadı ama süzdü beni bakışlarının bir süre yemek lekesinde takılı olduğunu gördüm. Ağlasam da bir umut yardım etsin diye baktım ona. Hayatımda hiç kirli kıyafetler ile dolaşmamıştım ve bu yaşımda bu halde durmak çok utandırıyordu beni ruhumu yaralıyordu sürekli. Baktı lekeye sonra gözlerime baktı, dudaklarım yine kontrol edemediğim için ayrılmış salya akıyor olmalıydı ki yanındaki bezi alarak yanıma yaklaştı. Eskiden bana dokunmaya kıyamayan adam şimdi sert bir şekilde acımadan dudaklarımı silerken eli ile kapattı dudağımı iğrenir gibi ama geri ayrılmıştı.
Dedi tiksinircesine o an yok olmak istedim.
“Aslında bu halin baya sana uyuyor bence üzerini değiştirmeyelim. Baksana zaten hiçbir şey hissetmiyorsun. Kirli kıyafetle dolaşsan bir sorun olmaz zaten kocana sarılıp uyuyamıyorsun da, onunla konuşamıyorsun bile bu yüzden bir köpek gibi salyaların akması da sorun değil. Böyle kal. Ben gidiyorum.”
Geri çekilirken soğuk gülümsemesi ile ürktüm nereye gidiyordu ki bu saate.
Üzerini değiştirdi, rahat ama şık bir kombinle karşıma çıktığında sadece titreyen bakışlarımla yalvarırcasına ona bakıyordum. Üzerini son bir kez düzeltirken bana baktı yarım bir gülüşle.
“Nasıl merak ediyorsun değil mi?”
Ellerini tekerlekli sandalyemin yanlarına doğru dayayarak bana doğru eğildi. Ona yakın olmayalı çok uzun zaman olmuştu sanki. Vahşi bakıyordu sanki beni üzmek onu eğlendiren bir zevkti artık.
“EE KARICIĞIM sen kocanın ihtiyaçlarını karşılayamazsan başkaları karşılar öyle değil mi? merak etme ama kimse senin kadar iyi değildir eminim bu gece öğreneceğiz tabii. Ah ne oldu üzüldün mü?”
Bu kadarı fazlaydı bunu yapamazdı, öfkesini, üzüntüsünü her şeyini anlayabiliyordum ama beni aldatırsa o zaman yıkılırdım bunu hak etmemiştim. Kerem geri çekildiğinde hala soğuk bir gülümseme ile bana bakıyordu ama bakışları artık benim tanıdığım o adamdan çok daha farklıydı.
Odanın kapısından çıkmak üzereyken dönüp son kez bana baktı. Yüreğimi delip geçmek istiyor gibiydi. Başka yöne doğru bakmak istesem de sürekli ona dönüyordum.
“İyi geceler karıcığım beni bekleme sen uyu, zira benim için gece baya uzun olacak yat sen. tabii yatağa gidebilirsen.”
Gitti, gururumu, onurumu, onun yaptıklarına rağmen, ona rağmen olan sevgimi hiçe sayarak çıktı odadan ve o gece gelmedi. Sabaha kadar gözüme uyku girmemişti. Güneş doğarken üzeri dağınık bir şekilde odaya geldiğinde ağlamaktan puslu görüyordum yine de bana baktı ama gevşek bir gülümseme ile selam verip direk yatağa yattı. Ben bir kor olmuştum sanki için için yanıyordum ama Kerem beni, bizi terk etmişti boşanalım istiyordum eğer gerçekten beni aldattıysa artık burada onun yanında duramazdım. Odaya giren hizmetçiler beni odadan çıkarmaya yeltendiler.
Keremin sesiyle durduklarında hangi ara uyandığını anlayamadım fakat yataktan kalkarak bize doğru baktı.
Sinirli sormuştu. Hizmetçi bir an ne yapacağını şaşırmış gibi baktı.
“Efendim Arya hanımı banyoya götürüyorum bakıcıları her an gelebilir.”
“Bugün banyo yapmayacak bırak onu.”
“Anlayamadım efendim nasıl yani?”
Kerem tam önümüzde durduğunda yine beni üzen o gülümsemesi ile baktı bana. Altımın değişmesi gerekiyordu pis kokuyordum ve bu utanmama sebep oluyordu ki Kerem de bu kokuyu alarak burnunu kırıştırdı.
“Artık haftada bir banyo yapacak şimdi çıkarın şunu da altını temizlesinler oda bok kokuyor.”
Arkamdaki hizmetçi bir an gülmemek için kendini zor tutuyormuş gibi sesler çıkardığında başımı utançla yere eğmek istedim yapamıyordum bu yüzden sadece gözlerimi kapattım ve bana iğrelti ile bakan bu gözleri görmemeyi diledim. O gün altımı değiştiren bakıcının ardından Kerem üzerimi değiştirmelerine de izin vermedi. Evden hızla çıktığında ben yine aynı camın önünde yağan yağmuru izliyordum kirli bir şekilde. İki hizmetçi yine arkamda benim hakkımda konuşuyorlardı.
“Bugün Kerem beyi görsen neler neler söyledi, eskiden olsa dokunurken bile bir şey olacağından korkan adam bugün sanki buz gibi bakıyordu karısına, dalga geçer gibi. Ee ben söylemiştim adam genç, yakışıklı hayatı boyunca felçli bir kadınla nasıl yaşasın. Altına yapması ile bile dalga geçti baksana haline rezil gibi.”
“Keşke benle evlense Kerem bey o zaman onu hiçbir şeye muhtaç etmezdim biliyor musun dün bir kadınla konuştuğunu duydum.”
Yüreğime bu sözler bıçak gibi saplanırken her şeyi bir kenara bırakıp duyduklarıma odaklandım kadın mı? kimdi bu kadın?
“Bilmiyorum ki ama bu akşam görüşürüz aşkım dedi telefonunun sesi dışarıya geliyordu.”
“Of ya keşke bana da baksa. Kerem beyin metresi bile olmaya razıyım.”
Artık yanımda yüksek sesle konuşmaya bile çekinmiyorlardı, ben arkam onlara dönük bir şekilde ağlarken çalan kapının zili ile ancak o zaman konuşmalarını bitirmişlerdi.
Tekerlekli sandalyemin önünde durup benimle aynı hizaya gelerek bakan Vefaya baktım, üzerimi süzdüğünde daha da çok utandım. Kerem ile tek yumurta ikizleriydiler. Başkaları onları karıştırabilirdi ama benim için ikisi de çok farklıydı şu an karşımda yumuşak ve şefkatle bakan Vefa. Keremin eskiden bana bakışlarını anımsatıyordu ama sanki bu anlar bile çok uzak bir zamanda kalmış gibiydi.
Hizmetçilerden Büşra hemen saygılı bir şekilde yanımıza geldiğinde sinirlendim ama her şey gibi bunu da belli edemiyordum.
“Hoş geldiniz Vefa Bey kahvenizi nasıl alırsınız?”
Vefa Büşraya bakmadan cevapladı.
Büşra yanımızdan ayrıldığında Vefa bir sandalye alarak tam karşıma oturdu şu an ikimizde cama vuran yağmurun sessizliğinde birbirimize bakıyorduk. Ben yeniden ağlamaya başladığımda Vefa tedirgin oldu.
“İyi misin Arya. Eğer kötü bir şey oluyorsa gözlerini kırp.”
Kırpmaya korktum. Ne olacaktı ki ama dayanamadım dediğini yaptığımda sanki bunu biliyormuş gibi dudaklarını büzdü.
“Neler oluyor. Evet anlatamıyorsun ama azda olsa anlayabiliyorum Kerem yüzünden mi üzgünsün? Bak biz çocukluğumuzdan beri yakınız seni Keremden daha çok tanıyorum biliyorsun ne olduysa çekinmeden bana işaret et. Kerem mi üzüyor seni?”
Hiçbir şey yapamadım, o bana Kerem dedikçe benim ağlamalarım çoğalıyordu. Kerem bana sarıldı kaç zamandır ilk kez biri bana sarılıyordu bu hissetmeyen bedenime o kadar iyi gelmişti ki, ruhum biraz olsun o soğukluğundan kurtulmuş gibiydi ağlıyordum ama Vefaya minnettarca bakıyordum. Büşra kahvesini getirdiğinde Vefa benden ayrıldı.
“Uzun süredir gelemedim özür dilerim yurt dışında işlerim vardı bu yüzden ama bundan sonra her gün ziyaret edeceğim seni söz.”
Vefa başka bakıyordu, bakışlarında yalan yoktu ama ben o kadar kırılmıştım ki bu hayatta en güvendiğimden yediğim darbeler yüzünden güvenimi kaybetmiştim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |