10. Bölüm
🌹 / BEKLENEN, YAŞANAN, ÖDENEN / YIKIM

YIKIM

🌹
kireina

“İnanamıyorum Arya!”

Lavin gözyaşları içinde koşarak arkadaşının hissiz bedenine doğru sarıldı.

“Ne oldu sana? Neden bana daha önce haber vermediniz neden neden? Bende aptal gibi üç aydır Keremin sözlerini sorgulamadan öylece beni aramanı bekliyordum. Eğer yurt dışından gelmeseydim hatta pardon herhalde Vefaya sormasaydım asla haberim olmayacaktı. Nasıl olur Arya nasıl?”

Arya sadece ağladı, gözleri puslu görüyordu arkadaşını yine de ağlamaya devam etti. Elinde başka ne geliyordu ki başka sadece ağlayan bir su çeşmesi gibiydi. İkisi sessizliğin içinde ağlarken Lavin ellerini tuttu.

“Keremi aradım öğrenir öğrenmez, seni birkaç tanıdığı doktora daha götürecekmiş merak etme olur mu arkadaşım. Canım arkadaşım iyileşeceksin, göreceksin o kadar güzel olacak ki, ayağa kalkacaksın hepsi geçecek. İnanıyorum tekrar eskisi gibi olacağız.”

Gözyaşları içinde verdiği teselliler Arya’nın yüreğine sadece acı veriyordu, inandıkça batmamış mıydı zaten? Lavin saatlerce kendince verdiği dostluk tesellisinin altında hissiz bedeni ile daha da ezildi Arya ardından yemek için odaya giren hizmetçileri izledi Lavin gün boyu sadece ağlamışlardı sadece büyük ağıtlar kaplamıştı evi.

“Şimdi gidiyorum ama her gün geleceğim yanına Arya söz veriyorum asla yalnız kalmayacaksın ayağa kalkana kadar asla yalnız bırakmayacağım seni.”

Minnetle baktı arkadaşına gerçekten böyle dostluklar kalmış mıydı? Evet ve dünya da nadir bulunan bir dosttu Lavin. O akşam Kerem eve geldiğinde yemekten önce odalarına girdi ve hemen Alyanın boş bir şekilde karşısındaki duvarı izlerken buldu onu.

“Ah benim minik karım.”

Alyaya sarıldı sımsıkı. Çok özlemişti kocasını o kadar çok özlemişti ki saatler geçmişti ama onsuz durmak elzem olana hissiz ruhunu acıtıyordu ancak hissetmese de sarılan kolları hayal etmek bir nebze de olsa hafifletiyordu.

“Hadi bakalım önce güzelce duşunu aldırayım sana daha sonra güzelce yemeğimizi yiyelim daha sonra da film izleriz.”

Kucağına aldığında o hissi hatırlamaya çalıştı Arya, o heyecanı, mutluluğu. Yavaş yavaş bu mutluluğu unutmaya başlıyordu. Günler geçtikçe Lavin verdiği sözü tutarak her gün Aryayı ziyaret etti, ona teselliler vererek üzüntüsüne ortak oldu, her anında yanında oldu. Kerem, Kerem her gün asla pes etmeyeceğini hatırlatıyordu Aryaya. Fakat bir ay sonra kaçınılmaz olan yine gerçekleşti, Kerem yine erkenden çıkmıştı evden ve yine Aryayı uyandırmadan gitmişti, uyandığında yanında görmediği için yine üzülse de içeriye giren hizmetçinin bir ay önce söylediği sözler tekrar yankılandı kulaklarında. Keremin yine acil bir işi çıkmıştı bu yüzden içeriye giren bakıcılar ilgilendi ama o gün bir farklı hissediyordu Arya. Yüreğinde bir korku filizlenmişti ama kendini korkutmak istemiyordu. O akşam sabırla Keremin gelmesini bekledi. Kocası odaya girdiğinde dışından olmasa da ruhunda bir gülümseme belirdi. Kerem kendisine baktığında o an gözleri doldu istemsizce hissediyordu ilk kez bu bakışlarda garip bir yabancılık vardı.

Kerem hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek yaklaştı karısına ve öpücük kondurdu ama sanki ruhu hissetti Arya nın bir farklılık vardı Kerem de ama bir türlü anlayamıyordu.

“Güzelim.”

Uzun bir öpücük kondurdu ama hayır yoktu hissiz bedeninde bile bir karıncalanma vardı sanki, Kerem rutin bir şekilde yemeğini yedirip ilaçlarını içirdi Aryaya. Ertesi gün yine yoktu Kerem, ertesi günde ve sonraki günlerde her uyandığında kendisine pes etmeden bakan gülen gözlerle kocasını görmeyi özlüyordu ama yoktu Kerem her ne kadar her geldiğinde öpücüklere boğsa da karşısında sadece Aryayı ağlayarak buluyordu. Ne kadar sebebini de sorsa da gözleri sel olmuş bakışlardan başka bir şey yoktu. Lavinde her gün ziyaret etmeyi sürdürse de kendi hayatı vardı ve yurt dışındaki işlerinden dolayı bazı zamanlar aksamaya başlamıştı.

Aryanın babası ve vefa da sürekli akşamları Aryayı ziyaret ediyorlardı öyle bir andı ki sanki herkes Arya da dahil bu durumu kabullenmişlerdi. Kimse bunu dile getirmiyordu hatta çaresiz kalan Kerem bile ama Arya hissediyordu. İki hafta sonra uyandığında yine kerem yoktu yanında bu yokluğa bile alışmıştı Arya ama o günü diğer günlerden farklı kılan bir şey olmuştu. O akşam Kerem gelmesi gereken vakitten çok daha geç bir saatte aralamıştı odalarının kapısını. İçeriye girdiğinde Aryanın meraklı ve endişeli bakışları ile karşılaşmıştı, Arya burnuna gelen o alkol kokusu ile üzerindeki takım elbisesi dağılmış ve tek elinde bulunan şarap şişesini gördüğünde irileştirdi bakışlarını. Sormak istedi, sarıp sarmalamak ama içinde bir yerlerde senin yüzünden bu halde diyordu bir ses. Kerem ayakta zor duruyordu yine de tekerlekli sandalye de oturan Aryaya baktı ve bilinçli bir şekilde gülmeye başladı.

“Merhaba karıcığım.”

Sesi öyle alaylı çıkıyordu ki Arya duyduklarının gerçek olup olmadığını sorguluyordu, Kerem durdu ve sarsak adımlarla elindeki şarap şişesini komodinin üzerine bıraktı daha sonra odanın dışına çıkıp iki dakika sonra elinde bir sürü kargo kutuları ile geri dönüp hepsini Aryanın önüne doğru fırlattı. Arya hiçbir şey anlamıyordu. Açılmamış kargolara bakış attığında Kerem bir kahkaha daha attı ve kargoları işaret ederek histerik bir şekilde baktı Aryaya.

“Bunlar ne biliyor musun karıcığım.”

“Bilmiyorsun tabii ki, gerçi bilsen de konuşamazsın neden? Çünkü sen felçlisin.”

Delirmiş gibi kahkahalar atarken Aryanın kırılan kalbi ile gözlerinden yağmurlar yağmaya başladı ama Kerem delirmiş gibi kahkahalar atıyordu sonra bir anda durdu sanki kaskastı kesilmişti, kanı çekilmişte ruhu bedeninden ayrılmış gibi durdu belki de birkaç saniyenin ardından ömrü boyunca asla görmeyeceği bir nefret gördü gözlerinde kocasının. Kerem dişlerini sıkarak baktı Aryaya daha sonra aryanın dizlerinin dibindeki açılmamış kutuları cebinden çıkardığı bir makasla hızla kutuları vahşice açmaya başladı ya da parçalamaya. Kutuların içinden çıkanları gördüğü an yüreği bir kez daha söküldü ayaklarının dibine düştü sanki Aryanın. Evlendiklerinde balayına gitmeden önce sipariş ettiği kıyafetlerdi içinde şükür namazı için aldığı namaz elbisesi bile vardı ama geldiklerini bile görmemişti Kerem namaz elbisesini eline alıp Aryanın gözlerinin içine doğru yaklaştırdı şu anda asla normal bakmıyordu ve bu hali çok korkutuyordu Aryayı.

Avuçlarında sıktığı elbiseyi salladı Kerem vahşi bir hayvan gibi.

“Bak, bak bunları görüyor musun bunları balayımızdan sonra giyecektin beraber şükür namazı kılacaktık seninle bak ama ne oldu ancak bodrum katında bunca ay kilitli kaldılar.”

Daha sonra başka bir elbise aldı eline.

“bak.”

Daha sonra başka bir elbise daha.

“Bak.”

Kargoların içindeki elbiseleri deliler gibi etrafına saçıyordu.

“Bunları giyecektin lan bunları giyecektin bana giyecektin, biz aile olacaktın ama olmadı. Bak, her eve geldiğimde beni cıvıl cıvıl sarılarak karşılaması gereken karım yerine karşılaştığım manzara ne biliyor musun? Ağzındaki salyaya hakim olamayan bir adet felçli bir kadın.”

İşte bu kadardı. Öyle sözlerdi ki bunlar dört duvarda bir kez ama Aryanın zihninden bundan sonraki her saniye yankılanacak yıkımın sözleriydi bunlar.

 

 

 

 

 

Bölüm : 28.11.2024 22:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...