
"Abicim, yemek-" "Hıhı, oraya yere bırak, alırım." dedim yemediğim yemeklerin yanını işaret ettiğimde. Tabii ne olduğunu anlamadınız. Ben size anlatayım. Adamın sırtına bıçak sapladıktan sonra polis geldi. Ve beni karakola götürdü. Abim bütün herşeyi halletti, daha sonra okula gitmeyi tercih etmedim, kimseyle görüşmüyorum. Telefonun konumunu, mobilini, bluetoothunu, wifisini her neyi varsa kapattım ve odadaki eşyaları alt kata, kilere taşıdım. Şuan ise odamda yatağımın minderi -yerde- var, yastık var, yerde kıyafetlerim var. Öyle işte. Yeşim tutuklandı. Babası öldü. Kızlar beraber aynı evde kalıyor. Nil'de dahil. Tuvalet ihtiyacım haricinde ise dışarı çıkmadım. Son olarak da eve psikiatrist geliyor. Böyle işte. Ruh hastasıyım(!).
☔︎☔︎☔︎
Bu gün içimden gelen büyük bir istekle dışarı çıktım. Yani odamdan dışarı. Abim yemeğimi hazırlıyor olmalıydı, çünkü sokaktaki kadın köpeğini gezdirmeye çıkmıştı. Abim hep kadın çıktığında yemeği hazırlamaya başlardı çünkü. Kapının yanına gittim ve kilitledim. Bu sefer de yerde duran kıyafetlerimin yanına gittim. Ve en renkli olan yeşil kazağımı ve lacivert esofmanımı giydim. Canım şimdi de müzik dinlemek istemişti. Telefonumun yanına gidip, spotifyı açtım ve en sevdiğim şarkıcı olan maneskin'in 'GOSSİP' şarısını açtım. Neden bilmem fakat bu şarkı bana enerji veriyordu.
☔︎☔︎☔︎
Alt kattan sesler duydum. Psikiatrist gelmiş olmalıydı. Ayak sesleri. Kapının kilidini açtım ve dışarı baktım. Delfin, Nil, Zeynep ve yanlarında başka bir kız. Küçük bir kız.
"Hoşgeldiniz, bu kim?"
"Aa, konuşabiliyormuş!" dedi Delfin şakaya karışık.
"Şarkı mı dinliyorsun sen?" dedi Zeynep içeri bakarken.
"Bu.. Senin kuzenin İrem." dedi Nil açıklama ihiyacı duymuş gibi. Bir dakika, kuzenim mi? "Kuzenim mi?" dedim. "Rümeysa? Elif? Sevilay? Belis? Hangisi? Gerçi bu yabancı gibi bakıyor."
"İrem, bu Alara. Yağmur ablanın kızı."
"Yağmur mu?" bu isim bir yerden tanıdık geliyordu. Zeynep benim anlamadığımı anlayınca açıkladı. "Hani şu 5 sene önce Rusya ya giden, halan. Bu da kızı. 10 yaşında." "10 mu?" bu kız on yaşında olamazdı. Kız 13-14 yaşlarında değilse benim adım İrem değil. "Adım İrem." dedim Alara'ya elimi uzatarak. "Senin adın ne?" "İl-" dedi ve bir şey hatırlamış gibi duraksadı. "Alara. Ben Alara."
☔︎☔︎☔︎
"Pelmeni, yapmayacak?" diye sordu, Alara. "Nasıl yapılıyordu pelimen?" "Pelimen değil ki! Pelmeni!" "Pelimen o. Hatta daha kolay olsun, pelikan!" "Yaa!" diya sızlandı, Alara. "Şimdi Aliş, sen bize nasıl yapıldığını söylersen yapabiliriz."
"Okey!" dedi Alara. Telefonuma bildirim geldi, "Bir dakika." dedim bekleterek. Telefonuma bu aralar bildirim düşmüyordu. 'ABİM kişisi bir grup oluşturdu. ABİM kişisi Delfin adlı kişiyi ekledi. ABİM kişisi Zeynep adlı kişiyi ekledi. ABİM kişisi Nil adlı kişiyi ekledi. ABİM kişisi 0533******* kişisini ekledi. ABİM kişisi 0532******* kişisini ekledi.' Gruba ilk mesajı yazmadan önce adını değiştirdim.
'İrem(Ben) kişisi grup adını Küstüm Çiçeği olarak değiştirdi.'
Bu çiçeği seviyordum. "İrem başlıyor biz!" diye bağırdı içeriden, Alara. "Geliyorum siz başlayın!" diye seslendim. Ve ilk mesajı yazmak için hazırdım.
Küstüm Çiçeği
Ben: Merhaba!
0533*******: Merhaba İrem. Ben Murat. Çok hızlı bir geçiş oldu ama olsun. En yakın zamanda hepimiz buluşalım.
0532*******: Harbi yaa! Bu arada merhaba İrem! Ben de Efe.
Ben: Çok memnun oldum. Umarım en yakın zamanda görüşürüz. Bay.
Diye mesajlaştık ve telefonu kapatıp mutfağa gittim. "Bir daha soğan kesmeyeceğim!" "İlk ve son deneyimin oldu bence." diye tersledi Zeynep, Delfin'i. "Ee, sonra ne koyacağız?" "Iıı, nasıl denir? Olive.. Oil.. " "Zeytinyağı!" diye bağırdım. "Kızım ne bağırıyorsun kulağımın dibinde?" "Tuz and pepper. Bir sonraki." dedi Alara. Tuz ve karabiberi getirdikten sonra, karabiber ve tuzu gelmeni içine ekeledim. "Şimdi hamur!" dedi Alara. Böyle güzeldi. Yeni arkadaşlar edinmiştim. Herşey normaldi. Ayrıca Alara, yarı türkçe yarı İngilizce konuştuğunda çok komik olduğu için kıkırdamadan duramadım.
☔︎☔︎☔︎
Telefona gelen aramayla sabaha başlamak nasıldır bilirmisiniz? Heh, işte aynı öyle oldum.
"Ne var da sabah sabah uyandırıyorsun beni?" diye konuştum kim olduğuna bakmadan.
"İrem, iyi misin abiciğim?"
"Yok çok iyiyim ya."
"Ben n'aptım ya?"
"Ne yapmadın ki? Neyse, sen ne söyleyecektin?"
"Heh, bugün Efe, Murat, siz ve ben buluşalım diyoruz, ne dersin?"
"Olur derim de.. Alara bizde."
"Alara'yı oyun parkına bırakırız." dedi.
"Tamam, o zaman.. Hadi bay." dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Daha sonra yanımda uyuyan Delfin'e baktım. Cenin pozisyonunda uyurken, bir ayağı benim bacağımın üzerindeydi. Daha sonra kafamı kaldırıp Zeynep ile Nil'e baktım. Nil, Delfin'e benzer bir şekilde uyuyordu. Zeynep ise Alara ile birbirlerine sarılmış uyuyorlardı. Gülümseyerek yer yatağından kalktım ve odamdan dışarı çıkıp mutfağa gittim. Biri "Böö!" diye bağırınca -sabah sabah- korkarsınız değil mi? Delfin böyle yapınca ağzımdan minik bir çığlık kaçtı.
"Gülme. Komik mi?" dedim ters ters bakarken. Hâlâ gülüyordu. "Kızım salak salak gülmesene sabah sabah ya!" dedim yüksek sesle.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |