
(Olay yeri)
"Peki, o kişinin Nil olduğuna emin miyiz?" dedim "Tabii ki eminiz." dedi abim. "Doğum lekesi bile yerinde!" diye devam ettirdi Delfin. Peki nerede miydik? Tabii ki Nil'in evinde. Sadist'in *, -yani öldürdü mü bilmiyoruz, şu an Zeynep ve bazı polisler onu her yerde arıyor.- ona işkence çektirdiği yerdeyiz. "Off, Nil Zeze'nin intihar etmeye çalıştığı gün neden hemen öyle gitti ki?" diye hayıflandı Delfin. Harbi? Neden gitmesi gerekmişti? Belki de Zeynep'i o öldürmek istedi. "Bişey söylemek istiyorum." dedim polislerle konuşan abime ve aynı zamanda polislere. "Evet, İrem?" diye bana döndü abim. "Belki bazı şeyleri bilmiyoruzdur?" dedim.
*Sadist-Başkalarına zarar vermeyi seven.
"Nasıl yani?"
"Yani şöyle ki, belki aynı şeyleri bilmiyoruzdur. Belki Delfin, Zeynep, sen ve ben abi, daha farklı şeyler biliyoruzdur?" diye açıkladım.
"Neler biliyorsun?" dedi bana tamamen dönerken. "Ben sadec-" "Hatta dur Zeynep'i çağıralım gelsin. Beraber konuşuruz." dediğinde telefonumun çaldığını duydum. Telefon ekranına baktığımda, Zeynep'in adını gördüm ve abime gösterdim.
"İyi insan, lafın üstüne gelirmiş." dedim gülümseyerek. Ve telefonu açtım. "Alo?" "İrem.." dedi "Efendim? Birşey mi oldu Zeynep?" "İrem.. Katil.." Hayır, hayır, hayır olamaz. Nil ölmüş olamazdı.
"Yani, Nasıl desem.. Seri katil.." "Öldü değil mi?" dedim gözümden yaşlar akarken. "İrem.. Belki bana inanmayacaksın ama Nil beni öldürmeye çalıştı." dedi Zeynep. "Zeynep," "Efendim?" "Abim ve Delfin ile konuşmam gerek." "İrem, şimdi değil." "Ne demek şimdi değil?" "Annemi düşün. Babam öldüğünde kendini asmak istedi." Ne demek istediğini anlamıştım. Bir şeyler ters gidiyordu. "Peki kendini asarken biz onu duyduk mu?" "Hayır İrem, Biz duymadık. Ama başkaları duymuş." Şu an demek istediği tam olarak telefon hoparlörde, başkaları beni duyuyor ama ben onları duyamıyormuşum. "Peki, biz neredeydik?" "Biz.. Hatırlamıyorum." dedi hüzünle. "Yanımızda başka telefon var mıydı?" "Evet vardı. Abimin ve benim." "Şimdi sana çok sor bir soru soracağım." dedim. "Peki? Annem nerde olduğumuzu biliyor muydu? Yani telefonların konumu açık mıydı?" "Galiba hayır." "Peki açtık mı?" "Evet." dedi ve sesinden ağlamaya başladığını fark ettim. "Zeynep. Ağlıyor musun?" "Yok hayır sadece bi an kalbim acıdı." dediğinde, benimde kalbim acıdı. "Zeynep. Peki seni görebilecek miyim?" "İrem bu söylediklerim kulağına küpe olsun, sanırım onu sen göreceksin." dedi ve devam etti. "İrem. İpucu; İlk üç kelimenin baş harfi." dedi ve telefonu yüzüme kapattı.
"Abi. Kağıt var mı?" dedim yanaklarımdan yaşlar süzülürken. "İrem, n'oldu?" dedi kağıt ve kalemi uzatırken. Sorusunu cevaplamadan kağıt ve kalemi alıp Zeynep'in son söylediğini kağıda yazdım. 'Sanırım Onu Sen Göreceksin.' yazdım ve baş harflerini de altına yazdım. "İrem bu ne?" dedi abim.
"Zeynep beni aradı, konuştuk. Başı dertte. Telefonunun konumu açık. İyi sandığımız polisler onu bilmediği bir yere götürüyor. Ve en son dedi ki," dedim kağıdı göstererek. "Telefonunu ver." dedi abim.
Telefonumu verdim. "Şifreni gir." dedi, girdim. Abimin yanına geçip ne yaptığına baktım. Ayarlardan Zeynep'in konumunu arıyordu. "Öyle olmaz o." dedim abime ve telefonu aldım. Zeynep'in konumunu bulunca, konuma baktım. Konum sabitti. Konumu abime gönderdim ve Delfin'in yanına gittim. Zeynep'in durumunu ona söylememiştim.
"Delfin sana bir iyi, iki tane de çok kötü haberim var." dedim. "Çok kötü olandan başla." dedi. "İkisini de mi?" dedim şaşkınlıkla. 'Evet.' anlamında başını sallayınca konuşmaya başladım. "Zeynep kaçırılmış." "Eee." dedi bana arkası dönükken. "Ve, Nil, Zeynep'i öldürmeye çalışmış. Öldüremedi diye bir tane sadist ona işkence çektirmiş. Nil'de en sonunda ölmüş." dedim çok normalmiş gibi. "İyi haber ise, Zeynep'in konumunu bulduk." diye de devam ettim. Delfin'in arkası hâlâ bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. "Delfin, bir sorun mu var?" dedim omzuna dokunarak. İrkilerek bana baktı.
Ama bu Delfin değildi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |