Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayalım🦋
32.Bölüm "Umutlar Ve Gerçekler"
Dakikalarca bekledim Sare'yi. Umut ettim, belki son dakika vazgeçer de aldırmaz diye.
Belkiydi benimki, umuttu işte.
Çıktı Sare hastaneden. Başını yere eğmiş öylece ilerledi hastane bahçesinde.
Yine bekledim, başını kaldırsın da gözlerinin içine bakayım diye bekledim.
Kaldırdı başını. Gözleri ağır ağır etrafta gezindi. Birini arıyor gibiydi. Haklıydı annem, yanında birini istiyordu şu anda. Arkasında arkadaşları vardı, Eymen vardı, Ali vardı ama o onları değil de başkasını arıyor gibiydi.
Umutla aradı gözleri bahçenin içinde. Daha sonra gözleri değdi gözlerime. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm görünce aynı tebessüm bende de oldu ama bu kez gözleri karnına kayınca yüzü asıldı.
Yüzümdeki tebessüme acı eklendi. Derin bir nefes alıp kaçıncıyı içtiğimi bilmediğim sigarayı söndürdüm.
Aldırmıştı. Umut etmiştim ama aldırmıştı.
Kalbimde bir şeylerin kırıldığını hissettim ama ona rağmen gülümsedim. Kırıldım ama yine gülümsedim.
Sare bana doğru gelirken elimdeki izmariti çöpe atıp ona doğru ilerledim ben de. Yanıma gelip karşımda öylece durunca kolundan tutup kendime çektim ve sarıldım. Bu anı bekliyormuş gibi kollarını belime sardı.
"İyi misin?" Diye sordum kulağına doğru.
Başını kaldırıp alttan bana baktı. Ben de onunla göz göze gelebilmek için hafif başımı eğdim. "Sanırım," Dedi keyifsiz bir sesle. "Sen iyi misin?"
"Sen iyi olursan iyi olurum." Sözlerim hoşuna gitmiş olacak ki yüzü güldü.
"Sigarayı bırakmamış mıydın?" Konuyu değiştirdi ama üstünde fazla durmayıp elinden tuttum ve arabaya doğru ilerledim.
"Bırakacağım," Dedim dürüst olarak. "Ama biraz zaman alabilir."
Bir şey demedi, sessizliğini korudu. Arabaya gelince Sare'yi araba oturtup arkamı döndüm, elimi kaldırarak bizimkilere selam verdikten sonra ben de arabaya yerleşip çalıştırdım.
Kısa süre içinde eve gelince Sare yukarı çıkıp üstüne rahat bir şeyler giydi. Üstünü değiştirirken kendimi yatağa sırt üstü atıp uzandım. Sare ise üstünü değiştirip yanıma oturdu.
"Ağrın var mı?" Diye sordum elimi yüzüne koyup yanağını okşarken.
Alt dudağını sarkıttı. "Sanırım."
Sare'yi kendime doğru çekip "Gel, biraz uyuyalım, her şey geçer o zaman."
Sare itiraz etmeden bana sokulurken başımı boynuna koyup derin bir nefes aldım. Bebeğimizi aldırıp kalbimi kıran kendisiydi ama yine kendisinde huzur arıyor ve buluyordum.
Ne kadar süre uyudum bilmiyorum ama bir türlü susmak bilmeyen telefonun sesiyle uyandım ve gözümü açmadan yatağın içinde telefonumu aradım. Sonunda telefon elime gelirken yine gözümü açmadım, telefonu açıp sinirli bir şekilde "Ne var?" Diye sordum karşı tarafa.
"Abi iyi misin?" Dedi telefonun diğer ucundaki Yiğit.
Kendimi sırt üstü çevirip gözlerimi araladım. "Aramadan önce iyiydim Yiğit! Ne var da arayıp duruyorsun?"
"Abi dünden beri evden çıkmadın, bugün de şirkete gelmedin, neredeyse akşam olacak ve senden ses soluk yok."
Dün mü? Neredeyse iki gündür uyuyor muydum?
"İyiyim," Demiştim ki yatağın diğer tarafında Sare'yi göremeyip şaşırdım. Şaşırmamın sebebi Sare'nin olmaması değil yatakta gördüğüm şeydi. "Kapat Yiğit, sonra konuşuruz." Yiğit'in bir şey demesine izin vermeden telefonu yüzüne kapattım ve telefonu yatağa koydum.
Henüz ayılamadığımı düşünüp etrafa baktıktan sonra tekrardan yatağa baktım. Hâlâ oradaydı...
Yatağın üstündeki kağıdı aldığım gibi bir hışımla yataktan kalkıp alt kata indim. "Sare!" Diye seslendim salona gelince. Sare üstü başı un olmuş halde mutfaktan çıkınca bir kez daha şaşırdım. Ne yapıyordu bu kadın? Üstü niye un içinde kalmıştı?
"Ne oldu?" Dedi beni süzerken.
Elimdeki kağıdı, ultrason görüntüsünü kaldırdım. "Bu ne?"
Omuz silkip mutfağa doğru ilerledi. "Ultrason görüntüsü."
Peşinden giderken "Onu görebiliyorum. Nereden çıktı bu? Aldırmadın mı?" Bir umut sordum, gerçeği bildim halde sordum. Aldırmıştı ama yine de sordum.
Tezgaha yaslanıp bana döndü. "Sürpriz," Dedi gülerek. "Gittim ama aldırmadan çıktım. Sana da sürpriz yapmak istedim ama neredeyse iki gündür uyuyorsun. Hevesimi kursağımda bıraktın." Sonlara doğru sesi kırgın çıkmıştı.
Şaşkınlıkla Sare'ye doğru ilerledim. "Ne?"
"İyi bir aile oluruz dedin. Ben de bir şans daha verdim. Mutlu olursun diye tahmin etmiştim."
Yüzümdeki şaşkınlığın yerini histerik bir gülüş aldı ve tam önünde durdum. Benimle göz göze gelebilmek için başını kaldırıp bana baktı. Yüzünün ve üstünün her yeri un içinde kalmıştı. Onu umursamadan ellerimi yüzüne koyup başımı eğdim. "Ciddi misin sen?"
Başını aşağı yukarı salladı. "Evet, yapamadım. Ne sana ne de ona bunu yapamadım. Belki dediğin gibi olur, iyi bir aile olmayı başarabiliriz."
Ellerimi yüzünden çekip beline koydum ve sıkıca sarıldım. "Atakan üstüm un içinde." Deyip benden ayrılmaya çalıştı ama izin vermedim. Daha sıkı sardım onu.
"Pişman etmeyeceğim," Dedim başımı boynuna koyarak. "Ne seni ne de bebeğimizi."
"Bebeğimiz," dedim ben de. "Bizim bebeğimiz." Geri çekilip yüzüne baktım. "İkimizin bebeği." Bir elimi yüzüne koyup yanağını okşadım. "Çok güzel bir anne olacaksın."
"Bilmiyorum," Diye mırıldandı. "Ama sen iyi bir baba olmak için çabalayacaksın. Bunu biliyorum. Aldıracağımı söylediğimdeki hallerinden bunu anlayabiliyorum."
"Sen onu aldırmayarak zaten iyi bir anne olmak için çabaladın."
"Pişman olmaktan korkuyorum Atakan." Dedi kısık bir sesle. "Benim yaşadıklarımı yaşasın istemiyorum."
"Yaşamayacak, çünkü hem sen hem de ben varım onun yanına."
"Bana bir şey olursa ona iyi bak." Demesiyle kaşlarım otomatikman çatıldı.
Omuz silkti. "Annemi araştırdım. Babama rağmen beni doğurmuş, bakmak istemiş ama sonra kanser olup ölmüş. Belki annemin kaderini yaşarım. Öyle bir söz var ya, kızlar annesinin kaderini yaşar diye. Belki de doğumda bir sıkıntı olur. İkimiz arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsan onu seç. Benim yaşayamadıklarımı yaşasın, güzel yaşat onu."
"Saçmalıyorsun." Dedim sert bir ses tonuyla. "Hamilelikten kaynaklı mı bu saçma cümlelerin?"
Bir kez daha omuz silkti. "Bu dediklerim olabilir."
"Olmayacak!" Dedim sakin kalmaya çalışarak. "Sana bir şey olmayacak. Birlikte büyüteceğiz." Sessiz kaldı, cevap vermedi. Konuyu dağıtmak adına "Bu üstünün hali ne?" Diye sordum.
Dudaklarını büzdü. "Canım kek çekti yapayım dedim son durum bu." Diyerek kendisini ve tezgahı gösterdi.
Yüzümde alaylı bir ifade peydah oldu. "Hani mutfakta iyiydin sen?"
Benden uzaklaşıp kollarını göğsünün altında bağladı. "İyiyim zaten."
"Görüyorum," Diye dalga geçmemle kaşlarını çatarak bana baktı.
"Ben iki canlıyım artık ve sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Demesiyle kaşlarım havalandı.
"Çabuk alıştınız Sare Hanım hamileliğe."
"Ama sen alışamadım." Dedi kınayıcı bir tonda bana bakarken. "Üzüyorsun beni. Hem de hamile halimle."
Birkaç adım atıp açtığı mesafeyi kapattım ve ellerimi yüzüne koyup dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum. Sanki bu haberle ikimizin de hayat enerjisi yerine gelmiş gibiydi. Hissediyordum, bebeğimiz ikimize de iyi gelecekti.
"Ben seni üzer miyim hiç?" Deyip belinden tuttum ve tezgaha oturttum. "Şimdi ne istiyorsan ben yaparım sana kendi ellerimle."
Burun kıvırıp üstten bana baktı. "Çok ısrar ettin madem öyle olsun."
Başımı iki yana sallayarak güldüm ve yanağından öptüm. "Sen adamı ipe de götürürsün ipten de döndürürsün Sare."
*
*
*
"Biz dokuz ay boyunca boku yedik!" Yiğit'in söylenmesi kulağıma ilişirken hiç oralı olmadım.
"Sayılı gün çabuk geçermiş abi. Hem dokuz ay değil sekiz ay kaldı." Dedi Eymen.
"Kes lan! Sen de şu kızı koruyup duruyorsun!" Dedi Yiğit sinirli bir şekilde.
"Ne var abi Sare Hanım da? Kadın iki canlı, tabii canı sürekli bir şeyler isteyecek." Eymen yine beni savununca sırıttım.
Henüz beş haftalık hamileydim, bu aylarda aşerme olur muydu bilmiyorum ama ben sürekli bir şeyler isteyip Yiğit'i bezdiriyordum. Canım çekiyordu sonuçta ya da psikolojik olarak çekiyordu bilmiyorum ama Yiğit artık bıkmıştı benden. Hem de daha bir haftada. Şimdi ise bana mangal yakıyordu. Mangalı yellerken ise söylenmesi sürekli kulağıma ilişiyordu.
Atakan ise uzun süredir işe gitmediği için birkaç imza ve toplantısı birikmişti. Bu yüzden birkaç gündür şirketteydi, şimdi olduğu gibi. Adamlarını ise peşinden getirmeyip benim yanımda bırakıyordu. Haliyle Yiğit patlama noktasına gelmişti.
Oturduğum bahçe salıncağından kalkıp ayaklandım. Gözüm bir anlığına bahçe duvarına yaşlanmış Ali'ye kayınca onun yanına doğru ilerledim çünkü sırıtarak biriyle mesajlaşıyordu. Defne'den duyduğuma göre ise Duru'yla mesajlaştığına emindim.
Ben yanına gelince ilk başta beni fark etmedi. Daha sonra başını telefondan kaldırıp yanında beni görünce irkildi ama kendisini çabuk toparladı. "Buyrun Sare Hanım?" Dedi.
"Sor bakayım nasılmış?" Dedim ben de sırtımı duvara yaslayarak.
Ali anlamayarak bana baktı. "Kime?"
"Mesajlaştığın kişiye, Duru'ya." Dedim. "İyimiymiş sor."
Ali utanmış bir edayla ensesini kaşıyıp bakışlarını benden kaçırdı. "Siz yanlış anladınız herhalde."
Kaşlarım otomatikman çatıldı. "Bana yalan mı söyleceksin?" Dedim. "Hamileyim ben biliyorsun değil mi?" Dememle ağzının içinden küfür etti.
"Siktir!" Ne olacağını iyi biliyordu çünkü bir haftadır herkesi bu şekilde bezdirmiştim ve hiç de pişman değildim doğrusu.
"Hamile halimle bana yalan atıp üzüyor musun yani?" Dedim duygulu bir sesle. "Kalbimi kırdın Ali. Hiç üzgün değilim ve bunu kesinlikle Atakan'a söyleceğim." Arkamı dönüp yanından gidiyordum ki durdurdu beni.
"İyiymiş Sare Hanım. Evet onunla konuşuyorum."
Yüzümdeki zafer gülümsemesiyle tekrardan ona döndüm. "Teşekkür ederim doğruyu söylediğin için." Yanından ayrılırken arkamdan söylendiğini duydum.
"Zorla oldu ama rica ederim." Söylenmesine kızmak yerine kıkırdadım.
Eymen ve Yiğit'in yanına geçip mangala baktım. "Ne zaman pişecek bu?" Dedim mangalın üstündeki etlere bakarken. "Çok acıktım ben."
"Pişince pişecek!" Dedi Yiğit aksi bir sesle. "Ayrıca evde bir sürü yemek var, gittin ben mangal yiyeceğim diye tutturdun. Sabret de pişsin!"
Kollarımı göğsümün altında bağlayıp ters ters Yiğit'e baktım. "Benimle düzgün konuş! İki canlıyım ben!"
"Bir hafta da bezdim yemin ediyorum!" Diye isyan etti. "Düzgün konuşuyorum zaten, manyak kadın!"
Kaşlarım çatıldı. "Manyak kadın düzgün konuşmuş halin mi?"
"Senin Defne'yle evlenmene izin vermeyeceğim!" Dedim beni sinir ettiği için. "Hakan abiyle konuşup buluşmanıza da izin vermeyeceğim."
Yiğit elindeki yelpazeyi Eymen'in eline tutuşurup iyice bana döndü. "Kaçırırım ben de!"
"Bok mu kaçırıyorum artık onu o zaman görürüz." Dedi. "Hatta lütfen yap da kaçırıp yıldırım nikahıyla evleneyim."
"Evlenmeyeceksiniz! Senin gibi biriyle evlenmesini istemiyorum!"
"Bak deli etme gider şimdi kaçırırım!"
Ben tam yine onunle inatlaşacakken araya başka bir ses girdi. "Ne oluyor burada?" Atakan'ın sesiyle bakışlarım bahçenin girişine kaydı. Yiğit'le tartışmaya öyle bir dalmışım ki geldiğini bile duymamıştım.
"Ne olacak?" Dedi Yiğit aksi bir sesle. "Karınla uğraşıyoruz." Yiğit kısa bir an bana baktıktan sonra Atakan'a döndü. "Çocuğun doğana kadar kov beni Ateş, sonra işe geri al." Demesiyle bahçedeki birkaç koruma gülmeye başladı. "Ben dokuz ay çekemem bu karını. Bir haftada yaşlandım. Daha gencim evleneceğim ama hayat enerjimi sömürdü."
Ben sessiz kalıp somurturken Atakan yanımıza gelip önce Yiğit'in ensesine bir tane geçirdi, daha sonra benim yanıma gelip kolunun altına aldı beni. "Sana karım iki canlı, düzgün davran, istediğini yap demedim mi Yiğit?" Demesiyle gülmemek için alt dudağımı ısırdım.
"Ulan karısı bitti bu başladı!" Yiğit söylenip ilerlemeye başladı. "Çocuk doğunca arayın beni, kendime kafa izni veriyorum aylarca. Çocuk doğunca da altın falan takmam haberiniz olsun." Yiğit bahçeden çıkıp arabasına binerken Atakan başını eğip bana baktı.
"Ne yaptın da bezdirdin adamı?"
Bilmiyorum anlamında dudağımı büzdüm. "Hiçbir şey şey," Gözüm mangalla ilgilenen Eymen'e kaydı ve onu işaret ettim. "Sor Eymen'e, bir şey yapmadım."
Atakan daha Eymen'e sormadan hemen başını sallayarak onayladı beni. "Doğru söylüyor Sare Hanım, hiçbir şey yapmadı." Kendimi tutamayıp kıkırdadım, her koşulda arkamda oluyordu.
Atakan'ın "Bozacının şahidi şıracı." Demesiyle Eymen'le öylece bakıştık. Bu hiç iyi olmamıştı işte. Bizi artık bir arada bir yere bile göndermez yalan söylediğimizde anında anlardı.
"Ayıp oluyor ama." Dedim üste çıkmaya çalışarak.
"Hiç ayıp olmuyor yavrum." Deyip yanağımdan öptü ve yanımızdan ayrılırken eve girdi. Arkasından sadece bakakaldım. Haklı olabilirdi, ben Eymen'e bir şey söylediğimde hep yanımda olurdu. Arada bir Atakan'a yetiştirsede hep yanımdaydı.
Atakan'ın arkasından bakmayı kesip oturdum. Gözüm karnıma kayınca yüzümde bir tebessüm belirdi. Henüz karnım belli olmaya başlamamıştı ama bende bir değişiklik vardı, o da hamileliğe alışmamdı.
Değişik bir duyguydu, karnımda sevdiğim adamdan olan çocuğu taşımak değiştik. Aslında pek bir fark yoktu şu anda, belki de daha erken olduğu içindi. Artık büyümeye başlayıp hareketlendiğinde daha farklı duygular yaşayabilirdim, onun varlığını tam anlamıyla hissedebilirdim belki.
Bir haftada gördüğüm muameleye dayanakarak Atakan'ın gerçekten iyi bir baba olacağından emindim. Şimdiden beni el üstünde tutuyor desem yalan söylemiş olmazdım sanırım.
Kim bilir belki bende çok iyi bir anne olurdum...
Daldığım düşüncelerden Atakan'ın üstünü değiştirip gelmesiyle sıyrıldım. Ali'yle birlikte sofrayı hazırlarken ben de kalkıp yardım ettim. Sofra hazır olunca bahçede benim isteğimle bütün korumalarla birlikte yemek yedik. Atakan bütün korumaların yemeğini veriyordu ama biz yerken onların nöbet tutması hoşuma gitmediği için bahçeye kocaman bir masa ayarlayıp hep birlikte yemiştik.
Karnım daha tam doymadan arkama yaslanıp karnıma dokundum. "İyi misin?" Diyen Atakan'a bakmadan başımı aşağı yukarı salaldım ama pek iyi değildim sanki. Midem bulanıyordu.
Masadan bir bardak su alıp daha bir yudum anca içmiştim ki midemin daha da bulunmasıyla bardağı bırakıp ayaklandım. Elimle ağzımı kapatarak kendimi zor eve attım, oradan da banyoya girip klozetin önüne çöktüm. Midemdeki her şey ağzıma gelirken ne varsa çıkardım.
Kusmanın etkisiyle gözlerimden birkaç damla yaş geldi. Önüme dökülen saçlarımı kulağım arkasına sıkıştırdığım esnada bir el gelip bütün saçlarımı topladı. Bu kişi Atakan'dan başkası değildi.
Kusmaktan boğazım yanarken Atakan sifonu çekip beni kaldırdı. Önce lavaboda yüzümü yıkadı, daha sonra havluyla kurulayıp kucağına aldı beni ve üst kata, odamıza çıkardı. Beni yatağa yatırıp komdinin üstündeki sudan bardağa doldurup birkaç yudum içmemi sağladı.
"İyi misin?" Dedi ilgili bir sesle.
Ağır ağır başımı salladım. "İyiyim, doktor kusma ve mide bulantısı olabilir demişti."
Bilmiyorum anlamında dudağımı büzdüm. "Bilmiyorum, değişyormuş."
Atakan alnıma bir öpücük kondurup "Ben sana meyve tabağı hazırlayıp getireyim." Diyerek ayaklandı ve odadan çıktı. Elimi karnıma koyup yan bir şekilde yattım.
"Buna alışmam gerekiyor sanırım." Kendi kendime mırıldandım. "Ama böyle yediğim her şeyde kusarsam ben seni nasıl doyuracağım ki?"
Sesli bir nefes alıp elimi karnımda gezdirdim. Kusmanın etkisinden midir bilmiyorum ama üstüme bir ağırlık çökmüş gibiydi.
Atakan kısa süre içinde elinde soyup dilimlediği meyvelerle geri geldi. Yanıma oturup tek tek meyvelerden yedirdi ama midem almadığı için çok fazla yiyemedim. Atakan da üstelemeyip tabağı komodinin üstünne koydu, yanıma uzanıp beni göğsünü çekti. Elini de tişörtümün altına koyup karnımı okşamak başladı.
Bunu son bir haftadır hep yapıyordu. Sanki bebeğimize varlığını hissettirmek ister gibi eli hep karnımda oluyordu. Tabii diğer eli de şimdi olduğu gibi saçımda geziniyordu. Bu durum beni iyice mayıştırırken Atakan'a biraz daha sokuldum. Uykuya dalmadan önce ise Atakan'ın "Sizi çok seviyorum." Diye mırıldanısını duydum.
*
*
*
Havanın aydınlanmasıyla yan bir şekilde dönüp geri uyumaya çalıştım ama odanın içi fazla aydınlık olduğu için bir türlü uykuya dalamamıştım.
Kısık gözlerle etrafa baktıktan sonra gözüm yanımda uyuyan Atakan'a kaydı. Hâlâ uyuyordu.
Elimi usulca kaldırıp yanağına dokundum. Bir tepki vermeyince elimi yavaş yavaş yanağında gezdirdim. Bu onu huylandırıp hareketlendirdi ama uyanmadı. Biraz daha yüzüne dokunduktan sonra uykusunu açmış olmalıyım ki belimden tutup beni kendisine doğru çekti ama yine uyanmadı.
Canım iyice sıkılırken belimdeki elini tuttum ve çektim. Yanında uzanmayıp doğruldum, Atakan'ın uyanmasını istediğim için kucağına oturdum. Anında eli belimi bulup beni kendisine doğru çekti ve kucağında göğsüne doğru yatmamı sağladı.
"Uyutmayacaksın anlaşılan beni." Dedi uyku mahrumu sesiyle.
"Yoo," Dedim uzatarak. "Bu şekilde de uyuyabilirsin bence."
"Hem de çok güzel uyurum." Deyince kıkırdadım ve başımı hafif kaldırıp yüzüne baktım. Hâlâ gözleri kapalıydı, bir umut uyumaya devam ederim diye düşünüyordu sanırım.
Başımı geri boynuna koyup dudaklarımı boynuna bastırarak öpmeye başladım. Ard arda boynuna öpücük kondururken dudaklarım yavaşça yanağına kaydı. Yüzünün her yerini öperken Atakan belimden tutarak beni kucağından indirdi, yatağa sırt üstü uzanmamı salladı. Bu kez kendisi üstüme çıkıp çatık kaşlarla bana baktı.
"Kızdım," Dedi sesini sinirli tutmaya çalışarak ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. "Şimdi küçük bir ceza vermem lazım." Diye ekleyip bu kez o beni öpmeye başladı. Boynuma batan sakalları beni huylandırırken kıkırdadım.
Atakan bir süre boynumu öptükten sonra geri çekilip bu kez de açılan karnıma öpücükler kondurmaya başladı. "Günaydın bebeğim." Dedi öpücüklerinin arasında.
Geri çekilip bu kez de benim dudaklarıma kısa bir öpücük kondurup "Günaydın yavrum." Dedi.
Kollarımı boynuna dolayıp "Günaydın kocacığım." Dedim cilveli bir sesle.
Atakan başını boynuma koyup boğuk bir sesle "Ölürüm senin için." Dedi. Boynumdan öpüp geri çekildi. Bu kez yanağımdan, cenemden ve dudağımın kenarından öptü. "Hiç kalkmak, dudaklarımı teninden ayırmak istemiyorum ama gidip karnınızı duyurmamız lazım."
"Bugün ayın 5'i," Dedim Atakan doğrulurken. "Çocukların yanına gitmem lazım."
"Önce kahvaltı. Sonra gidersin."
İtiraz etmedim, acıkmıştım zaten. "Sen gelecek misin?"
"Şirketteki işlerim henüz bitmedi ama bizim çocuklar gelecek. Ne gerekiyorsa fazla fazla al."
Gülümseyip onayladım onu. Yataktan kalkıp üstümü değiştirirken Atakan aşağıya inmişti. Üstümü değiştirince bende aşağıya inip birlikte kahvaltı hazırladık. Güzelce kahvaltımızı yapınca Atakan şirkete, ben, Ali, Eymen ve birkaç koruma ise çocukların yanına gitmek için yola çıkmıştık.
Neyse ki bu kez midem bulunmamıştı da karnımızı güzelce doyurabilmiştim. Henüz koku hassasiyetim yoktu, olacak mıyıdı bilmiyorum ama umarım olmazdı da rahat bir hamilelik geçirirdim.
Korumalarla birlikte markette gerekli olacak her şeyi alıp tekrardan yola çıktık. Çocukların kaldığı eve gelince bizimkilerin çoktan geldiğini gördüm.
Korumalar bana bırakmayıp bütün poşetleri indirirken Ayşe koşarak yanıma gelip bacağıma sarıldı. "Abla, Defne ablam hamile olduğunu söyledi. Doğru mu?" Çocuksu hevesiyle sorduğu şeyle gülüp yere eğildim, onunla aynı boya gelebilmek için.
"Evet, bir bebeğim olacak." Dedim.
"Henüz erken onu ilerleyen zamanlarda öğreneceğiz."
"Onunla oynayabileceğiz değil mi?"
"Tabii ki." Dedim gülümseyerek. "Onun ablası olacaksın artık sen." Ayağa kalkıp Ayşe'nin elinden tutarak ilerlemeye başladım.
Gözüm bir an Defne'nin yanındaki Yiğit'e kaydı, burada olmasına şaşırdım. Evde göremeyince Atakan'la birlikte gittiğini düşünmüştüm.
Defne beni görünce kocaman gülümseyip el sallayınca onların yanına ilerledim. Ayşe ise yanımdan ayrılıp diğer çocukların yanına gitmişti.
"Senin burada ne işin var?" Dedim Yiğit'e bakarak.
"Sevgilimin yanına geldim." Deyince umursamaz bir şekilde omuz silktim. Bizim didişeceğimizi anlayan Defne ise hemen aramıza girdi.
"Ya başlamayın sakın tartışmaya."
"Ne tarışacağım bununla." Diye burun kıvırıp etrafıma bakındım.
"Nasılsın?" Dedi Defne koluma girerek. "Hamilelik nasıl gidiyor?"
"Tabii iyi olur, şimdiden herkesi etrafında pervane etti." Yiğit'in sözleriyle Defne sinirle ona baktı.
"Tabii öyle olacak, hamile sonuçta." Kendime hakim olamayıp güldüm. Yiğit ise ağzının içinden söyleniyordu.
"Sana şimdiden geçmiş olsun," Dedim Yiğit'in omzunu dosthane bir şekilde sıkarak. "Defne benden daha beter olacak gibi duruyor."
Yiğit başını iki yana sallayıp yüzünü ekşitti. "Bu bir hafta boyunca seni fazla kınadım, bunu yapmamalıydım."
Bir kez daha güldüm. Gözlerimi etrafta gezdirince herkesin mutlu olduğunu gördüm. Defne ve Yiğit mutluydu. Duru, Ali sayesinde artık daha iyiydi ve insanlara güvenmeye başlamıştı. Mert ve Sedef ise çok güzel bir çift olmuştu. Hakan abi Atakan'a artık alışmıştı. Keşke şu anda burada onca yaptığı şeye rağmen onu affettiğim Ece de olsaydı. Ve babamın öldürdüğü İhtiyar...
İçime bir hüzün çökerken gözüm ileride telefonuyla konuşan Eymen'e takıldı. Biraz telaşlı görünüyordu.
"Bir derdi mi var Eymen'in?" Diye sordum Yiğit'e.
Yiğit'te benim gibi Eymen'e baktı. "Sevgilisiyle sıkıntıları var diye biliyorum. Kızın bir derdi varmış ama söylemiyormuş bizimkine."
İçime bir merak doğdu ama onların arasında özel bir şeydir diye burnumu sokmak istemedi. Daha fazla Eymen'e bakmayıp önüme döndüğüm esnada Yiğit'in bağırdığını duydum.
Tekrardan Eymen'e dönünce telefonu kapatmış arabasına doğru gittiğini gördüm. "İşim var abi." Deyip arabaya binecekken Yiğit yanına gidip durdurdu onu. Ben de yanlarına giderken diğerleri de yanımıza geldi.
"Ne oldu oğlum? Ne bu sinir?" Dedi Yiğit bir kez daha.
"Babası Sinem'i zorla evlendirecekmiş." Demesiyle şaşırdım.
"Ne?" Dedik Defne'yle aynı anda.
"Olur mu öyle şey?" Dedi Yiğit rahat bir edayla. "Dağ başımı burası?"
"Bunu mafyanın sağ kolumu söylüyor?" Dedi Defne de hemen.
Yiğit daha fazla Defne'yle tartışmak istemiyor olacak ki üstelemedi. "Sen ne yapacaksın?" Diye sordu Eymen'e.
"Babası evlendirmeden ben kaçıracağım."
"Ne kaçırması lan?" Diye kızdı Yiğit.
"Ben yardım ederim." Dedim hemen ortaya atlayarak.
"Hey Allah'ım ya! Akıllı biri yok mu burada?" Yiğit söylenirken onu takmadım bile.
"Defne'yi sana vermezsek kaçırmaz mısın sen?" Dedi bu kez de Mert.
Bir sessizlik çöktü. Herkes merakla Yiğit'e bakarken Yiğit ensesini kaşıdı. "Nasıl kaçıracağız?"
"O iş bizde, bize ayak uydurun." Dedim rahat bir şekilde. "Sonuçta hırsızız biz, ha para çalmışız ha kız kaçırmışız, aynı şey."
"İşte şimdi boku yedik." Dedi Yiğit. "Sizin hırsızlığı da biliyorum ben kesin yakalanacağız." Abartıyordu bence, alt tarafı onlara yakalanmıştık hırsızlık yaparken. Belki birkaç kişiye daha olabilir ama kız kaçırmak en fazla ne kadar zor olabilir ki?
Kız kaçırmada neler olur sizce?
Bebek doğarken Sare'ye bir şey olur dersiniz? Yoksa Sare hamilelikten fazla mı duygusal yaklaşıyor?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın🫶
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
25.68k Okunma |
1.89k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |