35. Bölüm
Kitap gezegeni / ATEŞ VE GÖLGE / 35.Bölüm 'Umutlar, Gerçekler Ve Mucizeler

35.Bölüm "Umutlar, Gerçekler Ve Mucizeler

Kitap gezegeni
kitap__gezegeni1

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayalım🦋

Keyifli okumalar✨️

35.Bölüm "Umutlar, Gerçekler Ve Mucizeler"

YAZARDAN

Umutlar yıkılmıştı.

Hayaller yok olmuş gibiydi.

Hayatın acımasızlıklarıyla gençliğinin baharında bir kız çocuğu her şeyden kurtulmak için canına kıymıştı.

Ne olacaktı şimdi?

Mucizeler gerçek olur muydu?

Sağ kurtulabilir miydi?

Sare? Bebeği hayatta kalabilir miydi?

Duru'nun kendisini aşağıya atmasıyla bir çığlık firar etti Sare'nin dudaklarından. Bu çığlık hem karnındaki ağrıdan hem de Duru'nun intihar etmesindendi.

"Siktir!" Diye mırıldandı Yiğit. Daha fazla koridorda durmayıp kucağında Sare'yle koştururcasına ilerledi. "Defne!" Dedi arkasında şok olmuş bir şekilde odaya bakan Defne'ye. "Çabuk ol!"

Defne daha kendisine gelemeden zorlukla ilerledi, Yiğit'in peşine takıldı.

Hâlâ üstündeki şoku atlatamayan Ali ise koşarak Duru'nun yanına gitti. Yanına varamadan ayağı kayarken umursamadı ve koşmaya devam etti. Kendisini Duru'nun yanını atıp önce nabzını kontrol etti. Parmağında Duru'nun cılız nabzını hissederken titrek bir nefes aldı.

Sağ elindeki silahı sıkıca tutup üstte, balkonda onlara bakan Faruk'a baktı. Bir an bile tereddüt etmeden silahı Faruk'a doğrulttu. Faruk daha kaçmaya fırsat bulamadan Ali gözünü bile kırpmadan silahı ateşledi, Faruk'un alnından vurunca balkondan aşağıya düştü.

Ali silahı beline yerleştirip yanına düşen Faruk'u umursamadan Duru'yu kucağına aldı. Arabaya doğru giderken evden kucağında Sare'yle birlikte Yiğit çıktı. Yiğit bahçede Atakan'ı görünce derin bir nefes almadan edemedi. "Abi!" Dedi koşturmaya devam ederken. "Kanaması var."

Atakan, Sare'yi kucağına alırken Yiğit onu sarstı. "Acele et abi!" Atakan kucağında Sare'yle birlikte arabaya binerken Yiğit direksiyona geçti. Yanındaki koltuğa Defne oturunca Yiğit arabayı çalıştırdı ama ellerine bulaşan kanı görünce kısa bir an duraksadı.

Eline ve üstüne defalarca kan bulaşmıştı ama bu kan Yiğit'in duraksamasına sebep olmuştu.

Defne, Yiğit'in omzuna dokundu. Onu daldığı derin düşüncelerden çıkarmak istedi. "Acele et Yiğit!"

Yigit başını iki yana sallayarak kendisine gelirken gaza basıp oradan uzaklaştı.

Ali de kucağında Duru'yla birlikte aracın arka koltuğuna geçerken Eymen gaza basıp Yiğit'in aracının peşinden çıktı.

"Duru," Dedi Ali elini onun yüzünde gezdirerek. "Duyuyor musun beni?" Bilinci kapalıydı, Ali farkındaydı ama belki bir umut duyuyordur diye konuşmaya devam etti. "Lütfen dayan. Benin için dayan."

Atakan kucağında can çekişen karısına baktı. "Bebeğimiz..." Dedi Sare acılar içinde. "Bir şey olmasın Atakan, lütfen bir şey olmasın ona."

Atakan dolan gözlerini umursamadan Sare'ye baktı. "Olmayacak," Dedi başını iki yana sallayarak. "Söz veriyorum ikinize de bir şey olmayacak." Atakan uzun zaman sonra ilk defa söz veriyordu. Sare'nin cezaevine girmesinden sonra ilk defa söz veriyordu ve verdiği sözden emin bile değildi.

Yalvardı içinden, Allah'a yalvardı. Ne Sare'ye ne de bebeğine bir şey olmasın diye yalvardı.

Yalvarırım alma onları benden.

Kısa süre içinde arabalar hastanenin acil bölümünde ani bir frenle durdu. Yiğit araçtan inip "Doktor!" Diye bağırdı. "Sedye getirin!"

Atakan kucağında Sare'yle hastaneye girerken onun arkasından ise Ali kucağındaki Duru ile girdi. Doktorlar ve hemşireler sedyelerle yanlarına gelip Sare'yle Duru'yu sedyeye yatırıp acil müdahale odasına aldılar.

Doktorlar, hemşireler odaya giderken arkalarından kapıyı kapattılar. Geride kalanlar ise üstleri kan içinde öylece koridorda beklemeye başladılar.

Ali titreyen eliyle yüzünü sıvazlarken Yiğit yanına gitti. Vicdan azabıyla Ali'nin omzunu sıktı. "Gördüm onu," Dedi. "Balkonda onu gördüm, intihar edeceğini anladım ama kucağımda Sare vardı. Can çekişiyordu. Ne yapacağımı şaşırdım Ali. Kimi kurtaracağımı şaşırdım." Yiğit pişmanlık içindeydi. Eğer ikilemde kalmasaydım Duru intihar etmeyecekti diye geçirdi içinde.

"Biz daha erken gelmeliydik." Dedi Ali onu suçlamayarak. Suçlayacak bir şey yok diye geçirdi içinden. Bir tarafta Duru diğer tarafta ise Sare vardı. Yiğit'in de elinden bir şey gelmezdi, gelmedi de. "Sizi daha erken bulmalıydım. Kaçırıldığınızı daha erken fark etmeliydik."

Kimse birbirini suçlamadı, herkes kendisini suçladı.

Atakan keşke dedi. Keşke gitmesi için ısrar etmeseydin diye geçirdi içinden. İşlerini bir kenara koyup Sare'yle ilgilenseydim keşke dedi.

Yiğit onları korumalıydım dedi. Eli silah tutuyordu Yiğit'in, sayısız adamla dövüşmüş, sayısız kere kaçırılmıştı. Bir tacizci, tecavüzcü yüzünden kimseyi koruyamadım diye geçirdi içinden.. Kendisinde buldu en büyük suçu.

Ali söz verdim diye geçirdi içinden. Duru'yu koruyacağını dair söz vermişti. Geç kalmıştı ama. Koruyamadım diye geçirdi içinden. Daha erken gelebilirdim diye düşündü.

Defne iç çekip hastane sandalyelerinden birine oturdu. Elleriyle yüzünü kapatıp birkaç dakika önce olan her şeyi unutmak istedi. Gözlerinin önünde Duru intihar etmişti, o görüntüler Defne'nin aklına kazınmış gibi beyni hep o anı hatırlatıyordu ona.

Titrek bir nefes aldı Defne. Aklına gelip duruyordu, beyni bir türlü o görüntüleri silmiyordu. Delirecek gibi hissediyordu kendisini.

Yiğit, Defne'nin kötü olduğunu fark edip yanına gitti. Yüzüne koyduğu elini tutup önünde diz çöktü. "İyi misin?" Dedi Defne'yi incelerken. İyi olmadığının farkındaydı ama bu soruyu yine de sormuştu.

Defne dudaklarını araladığı esnada dudakları titredi. "Aklımdan çıkmıyor," Dedi. "Duru'nun kendisini aşağıya attığı görüntüler aklımdan çıkmıyor."

Yiğit ayağa kalkıp Defne'nin yanına oturdu. "Geçecek," Dedi sadece. Sahi her şey geçecek miydi? Duru yaşayacak mıydı? Sare'nin bebeğine bir şey olmayacak mıydı?

Mucizeler gerçek olabilir miydi?

İki hemşire ameliyathaneden çıkarken Ali önlerine geçti. "Bir şey mi oldu? İyi mi durumu?" Korkuyordu Ali. Belki de hayatı boyunca ilk defa bu denli korkuyordu.

"Ameliyat henüz sürüyor bir şey söyleyemeyiz." Hemşire Ali'nin yanından ayrılıp bir ünite kanla ameliyathaneye geri girdi. Birkaç dakika sonra hemşire geri çıkıp "Hasta çok kan kaybetmiş, 0 negatif kana ihtiyacımız var." Zor bulunan bir kandı. Hastanedeki son kanı da kullanmışlardı ama Duru çok fazla kan kaybetmişti. "Kan bankamızda yeterince kan kalmadı. Sizin veya yakınlarınızda bu kan grubunda olan var mı?"

Ali'nin omuzları çöktü. Kendi kan grubu uymuyordu. Bir çaresizlik daha eklenmişti Ali'ye.

"Benim," Dedi Defne zorlukla. "Benim kan grubum."

Hemşire gülümsedi. Hemşire daha bir şey diyemeden Yiğit "Benim de kan grubum."

"Benimle gelin lütfen." Dedi Hemşire. Yiğit Defne'ye destek olarak hemşireyle birlikte kan alınan odaya geçtiler. Hemşire, Defne ve Yiğit'e damar yolu açıp kanlarını alırken Yiğit de Defne'nin elini bırakmadan yanında olduğunu belli ediyordu. Bu durum Defne'yi bir nebzede olsa iyi hissettiriyordu.

Hemşire, Defne ve Yiğit'ten birer ünite kan alıp odadan çıktı. Defne'yle Yiğit odada yalnız kaldırlar.

Defne bir süre kolundaki iğne izine pamuğu bastırıp pamuğu çöpe attı. Yiğit ise hiç pamuğu bastırmamıştı bile.

Yiğit oturduğu sedyeden ani bir şekilde kalmasıyla karnındaki ağrı yüzünden inledi. Eli karnına giderken Defne yanına gidip "İyi misin?" Diye sordu. Yiğit'in karnındaki elini çekip üstündeki tişörtü sıyırdı. Gördüğü manzara Defne'ye iç çektirmişti çünkü Yiğit'in karnı Faruk'un attığı tekmelerden dolayı mosmor kalmıştı.

"Doktora görünmelisin." Dedi Defne. "Karnın çok kötü durumdan."

Yiğit başını iki yana sallayarak tişörtünü geri indirdi. "Önemli bir şey değil. Alt tarafı birkaç morluk." Yiğit hiçbir zaman kendisini umursamazdı. Hep etrafındakilerin iyiliğini isterdi. Şimdiki gibi.

Yiğit elini kaldırıp Defne'nin patlayan dudağına ve moraran yanağına dokundu. "Asıl senin doktora görünmen lazım."

Defne de omuz silkip Yiğit gibi itiraz etti. "Önemli bir şey değil."

"Önemli." Yiğit'in sesi netti. Defne'nin itiraz etmesine fırsat vermeden bir hemşireye yaralarına baktırdı. Defne de Yiğit'in karnındaki morluklara baktırdıktan sonra ikisi de geri ameliyathanenin olduğu kata geçtiler.

Sare'nin bulunduğu odadan doktor çıkarken Atakan daha fazla volta atmayı kesip doktorun yanına geçti. "Durumu iyi mi?" Dedi korka korka. Alacağı en ufak kötü haber Atakan'ı adeta yerle bir edecekti.

"Sare Hanım'ın neyi oluyorsunuz?" Dedi doktor.

"Eşiyim."

"Sare Hanım'ın durumu iyi merak etmeyin." Dedi doktor. Atakan derin bir nefes aldı ama rahatlamadı. Korkutuğu soruyu sormak için dudaklarını araladı ama o soruyu sormaya dili varmadı.

Atakan'ın soramayacağını anlayan Defne öne atıldı. "Bebek nasıl?"

"O da iyi," Doktorun cevabıyla Atakan'la birlikte herkes rahatladı. "Ama düşük tehlikesi var."

Atakan'ın kaşları havalandı. "Bu durumda ne yapmamız gerekiyor?" Bilmiyordu Atakan, bu tür durumlarda ne yapılacak bilmiyordu. Bütün duyguları, kayıpları, mutluluğu Sare'yle öğreniyordu.

"Kesinlikle stresten uzak duracak. Ağır kaldıramayacak, ani haretlerden kaçınacak. Mümkün olduğunca yatarak geçirecek gebeliğini."

"Bu ne kadar sürecek?" Dedi Atakan. "Düşük riski ne kadar sürer?"

"Bunu ilerleyen süreçlerde göreceğiz. Kontrollerde düşük riskinin geçip geçmediğini doktoruz size söyler zaten ama mümkün olduğunca bu saydıklarıma dikkat edin."

Atakan doktoru onayladı. "Görebilir miyim?"

"Tabii." Doktorun cevabıyla Atakan doktorun yanından geçip odaya girdi.

Sare başını pencereden tarafa çevirmiş öylece dışarıya bakarken Atakan'ın geldiğini bile duymadı. Atakan sessizce yanına gidip yatağın kenarına oturdu ama Sare yine fark etmedi onu.

Atakan bu duruma şaşırırken elini kaldırıp Sare'nin yüzüne dokundu. Sare yüzünde Atakan'ın parmaklarını hissedince ilk başta irkildi ama Atakan'la göz göze gelmesiyle gülümsemeye çalıştı.

"Dalmışım." Dedi Sare sadece.

"Fark ettim." Dedi Atakan da. Sare'yi inceleyip hastane çarşafının üstünden karnına dokundu. "Nereye dalıp gittin?" Atakan'ın eli usulca Sare'nin karnında geziniyordu. Bu durum Sare'yi bir nebzede olsa rahatlatmıştı.

"Duru nasıl?" Dedi Sare titreyen sesiyle. "Yaşıyor mu?" Korka korka sordu Sare. Kendisi can çekişirken Duru'nun intihar ettiğini görmüştü. Onu koruyacağını dair o cezaevinde ona söz vermişti ama koruyamamıştı.

"Şu anda ameliyatta. Henüz bir haber yok." Dedi Atakan. "Ama iyi olacağından eminim."

Umarım diye geçirdi içinden Sare.

Umarım.

Saatler geçti, Duru'nun ameliyatı iyi geçti. Şimdilik iyiydi.

Şimdilik...

Durumu kritik olduğu için yoğun bakıma alındı. İç kanama riski vardı.

Saatler sonra Sare'yi taburcu ettiler.

"Ben gitmek istemiyorum." Dedi Sare. "Duru uyansın öyle gidelim." En zor anında yanında olamamıştı, şimdi olmak istiyordu.

Atakan adamlarına aldırdığı kıyafetleri Sare'nin üstüne giydirirken "Olmaz," Dedi net bir şekilde. "Dinlenmen lazım, strese girmemen lazımmış. Hem hastane burası, her yer hasta ve mikrop kaynıyor."

Sare omuz silkti. "Maske takarım." Dedi Atakan'ı ikna etmek için ama karnında hissettiği ağrıyla yüzünü ekşitti.

Atakan kısa bir an Sare'nin yüzüne bakıp "Bu halinle mi?" Dedi. "Hâlâ ağrın var. İnat etme işte bir kere."

Sare'nin otomatikman kaşları çatıldı. "İnat mı ediyorum ben?"

Atakan bir saniye bile düşünmedi. "Evet."

"Etmiyorum!"

"Ediyorsun!"

"Etmiyorum dedim, Atakan!"

"Ediyorsun işte Sare! Bu yaptığında inat!"

Sare giderek sinirlenirken kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Etmiyorum!" Dedi bir kez daha. "Ateş!" Diye ekleyince bu kez de Atakan'ın kaşları çatıldı.

"Ne dedin sen?" Sare cevap vermek yerine omuz silkti. Bir de üstüne başını başka tarafa çevirdi.

Atakan Sare'nin çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı. "Ne dedin dedim Sare?"

"Ateş dedim!" Atakan birden Sare'nin dudaklarından öpüp geri çekildi.

"Bir daha söyle bakayım."

Sare umursamaz bir edayla omuz silkti. "Söylerim. Hem beni öperek mi korkutuyorsun?"

"Korkutma yok, sen ne kadar bana soyismimle hitap etmeye devam edersen ben de bir o kadar öperim seni."

Sare bir kez daha omuz silkerken Atakan Sare'yi kucağına alıp ilerledi. "Eve gidiyoruz itiraz istemiyorum." Dedi, kapıya varınca kısa bir an duraksadı. "Bizimkiler burada, en ufak şeyi haber ederler. Eve gidiyoruz o yüzden."

Sare ellerini Atakan'ın göğsüne koyup inmeye çalıştı. "Tamam, indir ben yürürüm."

"Yok, iyi böyle." Dedi Atakan. Kucağında Sare'yle birlikte odadan çıktı. "Ali, burası senden."

Ali hemen "Tamam abi." Dedi.

Atakan kucağında Sare ile ilerleyip asansöre bindi. Zemin katın düğmesine basarken bir anlığına gözleri Sare'ye kaydı. "Kollarını boynuma sar." Dedi ama Sare direkt omuz silkti.

"Yok, iyi böyle."

Atakan sabır çekip sırtını duvara yasladı. "Güzelim burada beklesen Duru'ya bir yardımın mı dokunacak?"

"Dokunmasın, yanında olayım yeter."

"Söz veriyorum bir şey olursa getireceğim seni. Tamam mı?"

Sare göz ucuyla Atakan'a bakıp başını salladı. "Tamam değil ama senin için tamam olsun." Atakan Sare'nin bu haline gülüp iç çekerek yanağından öptü.

Asansörün kapıları açılırken Atakan ilerlemeye başladı. "Herkes bize bakıyor Atakan, indir de yürüyeyim ben."

Atakan kaşlarını kaldırarak çıkladı. "Baksınlar. Karımı kucağımda da taşıyamacaksam," Kısa bir an Sare'ye kaydı gözleri. "Sen bu tür şeyleri umursamazsın, arsızsın sen."

Sare sessizce güldü. "Doğru."

Atakan'ın gözleri bu kez de Sare'nin kollarına kaydı. "Şu kollarını boynuma sarsana güzelim." Sare göz ucuyla ona bakıp inatla dediğini yapmadı. Atakan Sare'nin inat ettiğini anlayıp ilerlerken kulağına doğru eğildi. "Yoksa seni herkesin içinde öperim."

Sare insanları umursamadan sesli bir şekilde güldü ama bu kısa sürdü. Karnında ağrı hissedince gülüşü yarıda kalmıştı. "Daha az önce arsız olduğumu söyleyen sendin. Öpsen umursamam."

Atakan öyle mi der gibi Sare'ye baktı ve dudaklarına doğru eğildi. Bir yandan da hâlâ yürümeyi ihmal etmiyordu. Tam dudaklarını Sare'nin dudaklarına değdirecekken Sare ittirdi onu ve kollarını boynuna sardı. "Bir de bana inatçı diyorsun." Diye söylenmeden edemedi Sare.

Atakan keyifli bir şekilde önüne dönüp dışarı çıktı. Arabasının yanına gidip Sare'yi ön koltuğa oturttu. Emniyet kemerini de takıp kapıyı kapattı.

Atakan arabanın etrafından dolaşırken Sare karnını tuttu. Belli etmek istemiyordu ama canı hâlâ yanıyordu.

Atakan arabaya binince gözü Sare'ye kaydı. "İyi misin?" Dedi onu incelerken. Canının yandığının Atakan da farkındaydı ama üstünde durum da Sare'nin moralini bozmak istemiyordu

Sare sadece başını sallamakla yetindi ve başını cama yasladı. Atakan daha fazla üstüne gitmemek için sessizliğini korudu, arabayı çalıştırıp yola çıktı.

Ali hastane koridorunda bir sağa bir sola volta atarken saatler geçti. Yoğun bakıma doktorlar girdi, hemşireler girdi. Ali her seferinde durumunu sordu. Doktorların ve hemşirelerin tek dediği ise "Bekleyeceğiz." Oldu.

Ali bıkmadan ne zaman uyanacak dediğinde tek dedikleri bekleyeceğiz.

Duru komayada girebilirmiş, durumu daha da kötüye gidebilirmiş, durumu iyi de olabilirmiş. Bunu zaman gösterecekmiş. Ve bu belirsizlik Ali'yi çıkılmaz bir yola sokuyordu.

Hava kararıp akşam olurken artık duvarlar Ali'nin üstüne üstüne gelmeye başladı. Kısa bir an dışarıya çıktı, sadece beş dakika sigara için geri üst kata çıktı ama Duru'nun bulunduğu yoğun bakım odasındaki hareketlilikle duraksadı.

"Ne oldu?" Dedi hızlı adımlarla odanın önüne giderken.

Defne bakışlarını kaçırıp birkaç adım geriledi. "Kalbi durdu."

Ali'nin dünyası başına yıkılırken koridorun ortasında kalakaldı. Ayakları ne ileri gitti ne de geri. Öylece koridorun ortasında durdu.

Ali'nin kalbi sıkışırken odanın içinden "Solunum yok," Diyen doktorun sesini duydu.

"Nabız yok," Aynı doktorun sesi yine ilişti Ali'nin kulağına.

Defne'nin dudaklarından bir hıçkırık firar ederken Yiğit Defne'nin yanındaki yerini aldı. Elini beline koyarak ona destek olmaya çalıştı.

"CPR'a başlıyorum!" Dedi aynı kişi.

Ali zorlukla olduğu yerden birkaç adım attı ve odanın kapısına ilerledi. Tam kapının önünde durup içeriye baktı. Doktorlardan biri kalp masajı yapıyordu.

Doktor kalp masajı yaparken "Adrenalin yapalım." Dedi. Ali ayakta durmakta zorlanırken kapı pervazına tutundu.

Koridorda sadece Defne'nin hıçkırıkları, Ali'nin aldığı kesik nefesler ve doktorun sözleri duyuluyordu. Ama onları yarıp geçen başka bir ses vardı. O da Duru'nun bağlı olduğu cihazdan gelen tiz ses. Kalbinin atmadığını bildiren o ses.

"Adrenalin yapalım!" Dedi doktor ellerini Duru'nun göğsünden çekerek. Duru'nun iki gögsüne adrenalin yaparken Duru'nun göğsü kalkıp indi.

"Bir daha!" Bir kez daha Duru'nun göğsüne adrenalin yapıldı. Bir kez daha, bir kez daha ve bir kez daha.

Aradan dakikalar geçerken Ali bir saniyeliğine gözlerini sıkıca kapattı. İşte o an kulaklarını dolduran o sesi duydum.

Monitörden gelen ses.

Duru'nun kalabinin atıp atmadığını gösteren ses.

O tiz ses gitmişti. Kalbi tekrardan atmaya başlamıştı.

"Hasta geri döndü."

Ali gözlerini açıp odanın içine baktı. Önce gözleri doktorlar ve hemşirelerde gezindi. Hepsi rahatmış görünüyordu. Daha sonra monitöre baktı, o düz çizgi gitmişti, zikzaklı çizgiler görünüyordu.

Ali rahatlamayla geri çekilip sırtını duvara yasladı. Duvardan destek alarak yere oturdu ve elleriyle yüzünü kapattı.

Yiğit, Defne'yi hastane sandalyelerine oturturken Eymen Ali'nin yanına gidip omzunu sıktı. Ali zorlukla "Yaşıyor," Diyebildi.

"Yaşıyor abi." Dedi Eymen gülümseyerek. "Yaşıyor."

Ali'nin kulaklarında sadece yaşıyor kelimesi çınlıyordu.

Yaşıyor... Mucizeler gerçek olmuştu.

*

*

*

24 SAAT SONRA

Sare, Duru'nun iyi olduğu haberini almasıyla rahat bir nefes aldı. Duru'yu yoğun bakımdan normal odaya almışlardı. Artık uyanmasını bekleyecekti herkes. Hayati tehlikesi de kalmamıştı.

Sare rahat bir duş aldıktan sonra üstüne bornozunu geçirip banyodan çıktı. Saçına saç havlusu sarıp yatağa oturdu. Eli karnına giderken yüzünü ekşitmeden edemedi. Ağrıları hâlâ devam ediyordu.

Birkaç dakika yatakta oturduktan sonra kalkmadan saçlarındaki havluyu aldı. Havluyla saçındaki fazla suyu alıdıktan sonra havluyu kenara koydu. Parmaklarını kısa saçlarında gezdirirken aklına gelen şeyle birden gözleri dolmaya başladı. Saniyeler içinde gözyaşları yanaklarını ıslatırken iç çekerek ağlmaya başladı.

Atakan mutfakta yemek yaparken bir gözü kolundaki saate kaydı. Sare'nin uzun süredir duşta olduğunu fark edip elindeki işleri bırakarak üst kata çıktı. Yatak odasına girmesiyle gördüğü manzara Atakan'ı korkuttu. Sare yatağa bornozuyla uzanmış hüngür hüngür ağlıyordu.

"Sare," Dedi Atakan hızlı adımlarla Sare'nin yanına giderken. "Ne oldu? Ağrın mı var?" Atakan Sare'nin yanına oturup elini ıslak saçlarına koymuştu ki Sare birden ittirdi onun elini.

Atakan şok içinde kalırken "Git!" Dedi Sare. "İstemiyorum seni!"

Atakan anlamsızca Sare'ye bakarken dudaklarından "Ha," Diye bir nida çıktı. "Ben ne yaptım?"

Sare iç çekip başını Atakan'a çevirdi. "Sen beni sevmiyorsun!" Diye kızdı.

Atakan yüzünü ekşitti. "Sevmiyor muyum?" Dedi. Hâlâ hiçbir şey anlamamıştı. Sare'nin neye kızdığını anlamıyordu.

Sare karnını tutarak doğruldu ve elleriyle yüzünü sildi. Bir yandan da başını sallıyordu. "Evet, sevmiyorsun."

"Bunu sana düşündüren ne, güzelim?"

"Güzelim deme bana!" Diye kızdı Sare. Sonra ellerini ıslak saçlarına götürüp havaya kaldırdı. "Bu işte, saçlarım."

Atakan uzun uzun Sare'nin saçlarına baktı ama yine bir şey anlamadı. "Saçların," Diye tekrar etti. "Yavrum valla bir şey anlamıyorum. Düzgünce anlatsana!" En son dayanamayarak isyan etti Atakan.

"Bağırma bana!" Diye kızdı Sare. "Sevmiyorsun işte beni! Sevsen bağırmazdın!"

"Ya sabır," Atakan ellerini Sare'nin yüzüne koyup kendisine bakmasını sağladı. "Düzgünce anlatacak mısın bana artık?"

Sare dudağını sarkıttı. "Anlattım işte!" Diye isyan etti. "Sevmiyorsun beni."

Atakan kısa bir an Sare'nin sarkıttığı dudağına baktı. Önce dudaklarına kısa bir öpücük kondurduktan sonra "Seviyorum." Diye mırıldandı. "Hem de çok seviyorum."

Sare omuz silkti. "Önceden saçlarımla ilgilenirdin, şimdi ilgilenmiyorsun. Sevmiyorsun işte." Çocuksu bir edayla konuştu. Hormonları tavan yapmış durumdaydı. "Söz vermiştin hergün saçlarımla ilgilenecektin."

Atakan aydınlanmayla güldü. "Bu muydu derdin?"

"Komik mi?" Dedi Sare kaşlarını çatarak. Atakan'ın gülmesiyle daha sinirlenmişti şu anda.

Atakan anında yüzündeki gülümsemeyi sildi. "Değil, valla değil. Tekrar ağlama."

Sare sesli bir şekilde burnunu çekip omuz silkti.

Atakan başını iki yana sallayarak karısına baktı. "Hamilelikten mi böylesin sen?" Dedi.

"Yoo," Dedi Sare uzatarak.

Atakan anlamıştı, hamilelikte en ufak şeye takılıp ağlıyordu ama ona da hak vermişti. Saçlarını cezaevinde kestikten sonra eskisi gibi onunla ilgilenmemişti çünkü yine bir şey olur da keser diye korkmuştu.

"Seviyorum," Diye mırıldandı Atakan. "Seni seviyorum, saçlarını seviyorum, her şeyini seviyorum." Ellerini Sare'nin ıslak saçlarında gezdirdi. Saçları hâlâ kısaydı ama biraz uzamıştı, omzunun altına geliyordu artık. "Bir daha kesersin diye korktum."

"Bu bir bahane mi şimdi?" Dedi Sare.

"Hayır tabii ki de, haklısın. Bunun arkasına sığınmamam lazımdı." Atakan ayağa kalkıp makyaj masasından tarak alarak geri Sare'nin yanına oturdu. "Şimdi kendimi telafi edeceğim. Bundan sonra her gün ben ilgileneceğim saçlarınla." Tarakla önüne düşen saçları bir güzel taradı. Bütün saçlarını taradından sonra güzelce kurttu.

Saçlarıyla işi bittikten sonra Atakan kendisine ait olan bir tane tişört çıkardı. Sare'nin kıyafetlerinin arasından bir tane de şort alıp onu üstüne giydirdi.

Atakan işi bitince ellerini Sare'nin yüzüne koyup eğildi. "Oldu mu hanımefendi, mutlu edebildim mi sizi?" Sare bir an gülecek gibi oldu ama kendisini sıkıp omuz silkti. Keyfi yerine gelmişti artık.

"Eh işte," Dedi. "İdare eder."

Atakan Sare'nin bu haline gülüp yanağından sesli bir şekilde öptü. "Ölürüm senin için." Dedi. Bir elini Sare'nin yüzünden çekip karnına koydu. "İkiniz için ölürüm."

Sare bunun bir sevgi sözcüğü olduğunu bildiği için ellerini Atakan'ın boynuna sararak "Ben de seni seviyorum, kocacığım." Dedi.

Atakan'ın gülümsemesi genişlerken bir elini Sare'nin beline diğer elini de bacaklarının altına koyup kucağına aldı. "Seni seviyorum, karıcığım." Diyerek Sare'nin boynundan birkaç kere öptü.

Kucağında Sare'yle birlikte ilerleyip odadan çıktı. Sare ise Atakan'ın boynundaki ellerini hareket ettirip ensesindeki saçlarıyla oynuyordu. "Sen kız mı olsun erkek mi olsun istersin?" Dedi Sare birdenbire. Atakan merdivenlerden inerken bir anlığına Sare'ye baktı. "Bebeğimizin cinsiyeti ne olsun istersin?"

"Önemli mi?" Dedi Atakan.

"Tabii ki de."

Atakan cıkladı. "Bence değil. Kız da olsa erke de olsa bizim bebeğimiz olacak. Her koşulda seveceğiz."

"Tabii ki öyle ama cinsiyetinin ne olmasını istersin?"

Atakan derin bir nefes alıp salona girdi ve Sare'yi koltuğa oturttu. Ellerini Sare'nin yüzüne koyup yüzünü inceledi. Uzun uzun Sare'nin yüzüne baktıktan sonra dudaklarından sadece "Kız," Çıktı. Sare'nin bir şey demesine izin vermeden arkasını dönüp mutfağa girdi.

Sare merakla dudaklarını araladı. "Neden?" Diye Atakan'ın arkasından bağırdı.

Atakan elinde bir kase dolusu çobayla geri gelip Sare'nin yanına oturdu. "Neden peki?" Diye sorusunu yineledi Sare.

Atakan bilmem anlamında dudaklarını büzdü. "Bilmem, kız olmasını isterdim." Sare ısrarla Atakan'a bakarken Atakan çorbayı karıştırıp kaşığı Sare'nin dudaklarına yaklaştırdı. Sare kaşığındaki çorbayı içip inatla Atakan'a bakmaya devam etti. Atakan Sare'nin bakışlarından ve sorularından kurtulamayacağını anlayıp pes etti.

"Senin gibi bir kızım olsun isterim." Dedi. "Saçları senin gibi turuncu olsun, yüzü senin gibi olsun, bazen beni çıldırtsanda huyu senin gibi olsun. Sürekli senin gibi konuşsun, başımı şişirsin."

Sare dudaklarını sarkıttı. "Ben senin başını mı şişiriyorum?" Demesiyle Atakan ciddi misin der gibi ona baktı.

"Hadi ama yavrum," Dedi Atakan. "O kadar şeyin içinden bunu çıkardın?"

Sare ne kadar ciddi durmak istesede başaramadı ve güldü. "Şaka yaptım ama dua et tartışma kotamı doldurdum. Yoksa çok pis kavga ederdim. Beni övdün ama överken sanki şikayet de etmişsin gibi hissettim."

Atakan elindeki kaşığı çorbanın içine koyup Sare'nin çenesinden tuttu. "Etmedim, etmem de. Sen hep benim yanımda ol yeter, ne yaparsan yap şikayet etmem. Yeter gibi ki ömür boyu beni sev."

Sare kocaman gülümseken "Seveceğim," Dedi. "Söz veriyorum."

Aynı gülümseme Atakan'a bulaşırken Sare'nin dudaklarına kısa bir öpücük kondurup çorbayı Sare'ye içirmeye devan etti.

Ali doktorlardan aldığı izinle beş dakikalık da olsa Duru'nun odasına girebilmişti. Ağır adımlarla hastane yatağının yanına gidip bir süre ayakta durdu. Daha sonra yatağın ucuna oturup Duru'yu inceledi.

Yüzü bembeyazdı, dudakları morarmış göz altlarında da mor mor halkalar oluşmuştu. Ama bu haliyle bile Ali'ye çok güzel görünüyordu.

Ali parmağının ucuyla Duru'nun bileğinden dirseğine kadar sargılı olan eline dokundu. Kolu kırık olduğu için alçılıydı şu anda.

"Bir an önce uyan be kızım." Dedi Ali daha fazla sessiz kalamazken. "Geç kaldığım için özür dilerim."

Ali elini Duru'nun elinden çekip yüzüne koydu. Usul usul Duru'nun yüzünü okşadı. Ayağa kalkıp Duru'nun üstüne doğru eğildi, dudaklarını Duru'nun alnına bastırıp "Uyanmanı bekliyorum, ufaklık." Diye mırıldandıktan sonra son kez yüzüne dokundu ve arkasını döndü. Kapıya doğru ilerlerken Duru usulca gözlerini açmıştı.

"Biraz daha kalsan olmaz mı?" Duru'nun kısık çıkan sesiyle Ali olduğu yerde kalıp hayal mi duydum diye birkaç saniye düşündü. Omzunun üstünden arkasına bakmasıyla Duru'nun kısılmış gözleriyle göze göze geldi.

Ali gözünden düşen bir damla yaşa hakim olmazken tekrardan Duru'nun yanına gidip alçılı elini tuttu.

"Özür dilerim," Dedi Ali titreyen sesiyle. "Geç kaldığım için özür dilerim."

Duru sessiz kalırken Ali ellerini Duru'nun yüzüne koyup alnını alnına yasladı. "Ben sana gerçekten çok pis aşık olmuşum be kızım." Geriye çekilip Duru'nun dudağının kenarına dudaklarını bastırdı.

*

*

*

2 HAFTA SONRA

Atakan koltukta oturan karısını birden kucağına almasıyla Sare utançla Atakan'ın omzunu cimcirdi. "Şuradan şuraya yürüyebilirim, Atakan!" Sitem etmeden duramadı.

Başka zaman olsa utamazdı ama şu anda Atakan'ın annesi de burada olduğu için utanmıştı Sare.

Atakan'ın annesi mutfağa girerken Atakan Sare'nin boynundan öptü. "Olmaz, ben hep kucağımda taşırım seni." Diye mırıldanıp Sare'yi masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturttu. O sırada Atakan'ın annesi mutfaktan elindeki tencereyle çıkıp kaselere çorbaları koydu.

"Zahmet oluyor size de." Dedi Sare mahcup bir sesle.

Melek Hanım içten bir şekilde gülümsedi. İki haftadır Melek Hanım sık sık gelip Sare'ye yardımcı oluyordu. Onların yanında rahatsız etmemek için kalmasa da her gün gelmeye çalışıp Sare'yi yalnız bırakmıyordu.

"Olur mu öyle şey?" Demişti ki kapı zili çaldı.

"Ben bakarım." Deyip Atakan kapıya gitti. Kapıyı açmasıyla karşısında el ele tutuşmuş Mert ve Sedef'le karşılaştı.

Gözleri onların ellerine kayarken tek kaşı kalktı. "Hayırdır?" Dedi Atakan sorgulayıcı bir sesle.

"Bir şey konuşacaktık abi sizinle." Dedi Sedef rahat bir şekilde ama Mert Sedef kadar rahat değildi. Diken üstünde gibiydi.

Atakan bir şey demeden kenara çekildi. Sedef önden içeriye girerken Mert gerginlikle Atakan'a bakıp öyle girdi.

Sare salona gelen Mert ve Sedef'i görünce mutlu oldu. "İyi ki geldiniz," Dedi. Bu iki haftada canı çok sıkılmıştı. Melek Hanım ve Atakan hep yanında olsa da ikisi de Sare'nin kolunu kaldırmasına dahi izin vermediği için Sare'nin canı bir hayli sıkılmıştı.

Mert gerginlikten zorla gülümserken Sedef Mert'in aksine gayet rahattı.

Sare Mert'teki gerginli fark edince kaşlarını çattı. "Bir şey mi oldu?" Diye sormadan edemedi.

"Biz bir karar aldık," Dedi Mert. Önce Atakan'a daha sonra Melek Hanım'a baktı. "Müsadeniz varsa yarın Sedef'i istemeye geleceğiz."

"Ne?" Diye istemsizce bağırdı Sare. Bunu beklemiyordu. Gerçi salondaki kimse bunu beklemediği için donup kalmışlardı. Özellikle Atakan.

Selam, nasılsınız?

Bölüm nasıldı?

Finale çok yaklaştık... birkaç bölüm sonra onlara veda ediyoruz.

Atakan kız istemeye müsaade eder mi dersiniz? Nasıl karşılar bu durumu?

En sevdiğiniz sahne?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın🫶

Bölüm : 29.03.2025 21:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...