19. Bölüm

BÖLÜM-19

Fatmanur Kaymaz
kitaphayatsiir

Annem iyi gözüküyordu. Ömrümden ömür gitmişti. Gelene kadar neler yaşamıştık. Halesu zengin çıkmıştı. Dedesiyle arasında sorun vardı. Tek sorun da şuydu; fabrikatör olan dedesi, Halesu’nun işlerin başına geçmesini istiyordu. Bunu reddeden ve üniversite okumak için diretmişti biricik oda arkadaşım. Aşılmayacak, çözülmeyecek mesele değildi. Çünkü benim şu anki gördüğüm anlamsız manzara günün dert rekor ihtiyacını karşılardı.

Annem serumlara bağlanmış, kaşının kenarında hafif çizik vardı. Yatağın kenarındaki sandalyede oturan Halil’le bakıştım. Bir anneme bakıyordum bir halile. Halil’in burada ne işi vardı?

“Annecim.” Koşturmaya başladım. Kalkmasına müsaade etmeden hemen sarıldım. Kokusunu ciğerlerime çekince gözümden yaşlar akmaya başladı. “İyi misin annecim?” saçlarını okşamaya başladım. Yüzünü dikkatlice yüzüme yaklaştırdım. İyi olduğunu detaylıca görmek istiyordum. “Bana neler olduğunu anlatır mısın?”

Annem beni kendisine doğru tekrardan çekip sıkıca sarıldı. “Endişelenmeni istemedim.” Gözyaşları saçlarımı nemlendirmişti. Canı yanıyordu hissediyordum. Yatakta iyice doğruldu. Bende yanına oturdum.

“Babam yapmış bunu sana. Öyle söylediler ama neden?”

Annem kapının orada dikilen iki arkadaşıma dikkatlice baktı. Onları tanımıyordu. Yanlarında anlatmak istemiyordu. Keşke onları tanıştırma fırsatım olsaydı daha önceden. Halesu’nun yaptığı fedakarlıkları öğrenince onu çok seveceğinden adım kadar emindim.

Annemin bakışlarından anlamış olacaklar ki Halesu önce bize doğru bir adım attı. “Geçmiş olsun Nesrin teyze. Biz dışarıda bekleyelim.” Cenk’in kolundan tutup çıkarttı. Çünkü cenk olayı bu şekilde anlayamazdı. Anne edasıyla küçük çocuğunu çıkarmış gibiydi Halesu.

Kapıdan çıkanlar sadece Halesu ve cenk değildi. Sandalyesinden kalkan Halil de bizi yalnız bırakmıştı. Annem dinliyorum dercesine kafamı ona doğru çevirdim. Gözümdeki yaşı elimin tersiyle yavaşça sildim.

“Baban geldi yine. Kapıyı kitlerim normalde bilirsin. Unutmuşum. Şiddet uyguladı bana. Komşular yetişti kurtardı beni.”

“Neden yaptı bunu sana?”

Annem hafifçe gülümsemeye çalıştı. “Babanın bunu yapması için neden ihtiyacı yok ki. Babanı tanımıyor gibi konuşma Duru. İçip içip geldiği zamanlar az dayağını yemedik.”

Annem haklıydı. Ufak şeyleri bahane edip bile döverdi. Ama çok uzun yıllardır görmüyordum. Yıllar sonra durduk yere ben geldim, dövmeye geldim havası vardı psikopat adamda.

Konuşmasına devam etti annem. “Az önceki delikanlı da beni kurtaran komşular arasında. Annesi de rahatsızmış, hastaneye kontrole gelmişler. Arada bana da uğradı.”

Halil annemi mi kurtarmıştı. Ve annemi tekrardan ziyarete gelmişti. Ama neden günlerce haber verememişti. Annem gibi üzülmemi istememişti.

“Babam.” Dedim yutkunarak.

“O adama baba mı denir Duru?” annemin gözleri alev atıyordu.

“Haklısın. Gerçekten çok haklısın.” Avuçlarımı yüzünün içine yerleştirdim. “Şikayetci olsaydın o adamdan. Öyle yaptın değil mi?”

“Evet.” Dedi yutkundu. “Bu sefer ondan korkmuyorum. Ne olacaksa olsun artık.”

“Ben Üniversiteyi bitirince çok daha güzel hayatımız olacak annecim. Hem şehir merkezinden ev tutarız. Senin çalışmana gerek kalmaz. Ben bakarım sana.”

Yatağında iyice doğruldu annem. “Burada birkaç gün boyunca yatarken bunu çok düşündüm. Gökmaslı’da kalmam için bir neden yok. Şehir merkezinde de bir sürü fabrika var. Küçük bir ev tutarız. Kirası uygun olan bir ev. Hem sen yurda para vermemiş oluruz. Hem evden gidersin üniversiteye. Nasıl fikir canım kızım?”

Gökmaslı’dan ayrılınca babam olacak o adam izimizi bulamazdı. Annemin dediği gibi küçük bir ev tutardık. Belki tek odası olurdu ama en azından annemin yanında olurdum. Onu her geçen gün çok daha fazla özlüyordum. Ayrıca bu şekilde her gün babam acaba bir şey yapar mı diye yaşayamazdım. Hem bende üniversiteden kalan vakitlerimde çalışırdım.

“Annecim.” Alnına öpücük kondurdum. “Son zamanlarda duyduğum en harika fikir.” Oturduğum yerden hareketlendim. “Sen iyileşene kadar biraz daha dinlen. Ben evi de sana işi de ayarlayacağım. Yani ayarlamaya çalışacağım. Güven bana.”

Annem şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Tek seçenek vardı. Yine Halesu’dan yardım isteyecektim. Kapıya doğru ilerledim. Koridordaki iki sandalye vardı. Birine cenk diğerine Halesu oturuyordu. Halil ise ayaktaydı. Önce halile konuşmalıydım.

“Biraz konuşabilir miyiz?” ela gözlerini kaçırdı. Sonrasında koridor boyunca beni takip etmeye başladı.

“Günlerdir haber alamıyorum. Annemin başına neler gelmiş haberim yok. Aklım çıktı Halil. Haber vermek bu kadar mı zor?” tam cevap verecekti susturturdum. “Bana senin üzülmeni istemedim gibi klişe cümleler kurma. Dizi çekmiyoruz burada. Bana daha gerçekçi açıklama yap.”

Yüzüme bakamıyordu. Bir şey mi saklıyordu yoksa? “Ben.” Dedi yutkundu. “İstediğin kadar klişe olduğunu düşün senin üzülmeni istemedim.” Kafasını bir sağa bir sola çevirdi. Yaptığı hareketler anlamsızdı. Bu ilk tanıdığım Halil değildi. Sanki burada olmak ona zulüm gibi geliyordu. “Duru. Ben. Şey.”

“Halil, lütfen ne söylemek istiyorsan söyler misin?”

“Ben seninle görüşmek istemiyorum.”

Mektuplar, çiçekler, buluşma, güzel sözler hepsi yalan mıydı? Günlerce cevap vermeyip şimdi karşıma geçip görüşmek istemediğini söylüyordu. Şu an yaşadıklarım kamera şakası olmalıydı. Senin ismin geçince benim kalbim çarpıyordu. Senin yazdığın mektubu her gece uyumadan önce okuyordum. Sende izlersin diye her gece gökyüzüne bakıyordum. Aynı anda aynı yıldıza baktığımı hayal ediyordum. Neden böyle yaptın Halil. Neden beni kimsesizmişim gibi yarı yolda bıraktın. Neden babam gibi gittin? Babamdan ne farkın var? Açıklama yapmaya bile tenezzül etmeden görüşmek istemediğini söylüyorsun. Hevesini alınca geçti mi her şey. Aldın mı güzelce hevesini. Görüşmek istemeyene zorla benle görüş denmez ki. Ben senin için ne kitaplar yazardım Halil, ne şiirler ezberlerdim. Sen kitabı kapatmayı tercih ettin. Bırakalım kapansın, her kapanan kitap bir gün açılmaya mahkumdur.

“Bir şey demeyecek misin Duru?”

“Ne dememi bekliyorsun? Sebepsiz yere aramıza mesafe koymak isteyen sensin.” Yanından uzaklaştım. Ne diyeceğinin ne söyleyeceğinin gram hükmü yoktu şu an. Son kez yaptığı iyiliğin altına kalmak istemediğim için bu cümleyi kurmalıydım. “Annemi kurtardığın için teşekkürler, annende rahatsızmış galiba geçmiş olsun. Geçmiş olsun dileklerimi iletmeni isterdim ama benden bahsetmemiştin. Bahsetmeni istememiştim. Vakti var demiştim. Ama vakti yokmuş. Sen benden kimseye bahsetme hatta kendine bile bahsetme.” Ve sonrasında görmediği gözyaşımı silerek arkadaşlarıma doğru ilerledim.

 

 

Bölüm : 21.07.2025 12:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...