
2014
Dostluk neydi? Dostluk emekti…
Selvi boylum al yazmalım filminde yaşanan son sahne canlandı gözümde. Dostluk herkesin sahip olamayacağı en kıymetli hazineydi. Bazılarımız bu hazineye geç ulaşırdı, bazılarımız doğar doğmaz sahip olurdu. Gerçek dostluğun anlatılmasına kelimelerin müsaade etmeyeceğine emindim. Ama emin olduğum tek şey gerçek dostluğun insanı asla yormayacağıydı. Asla yıpratmaz asla eskitmezdi. Sırtını dayağında arkanda kocaman bir dağ olduğunu hissederdi. Görmese de olurdu. Hissetse yeterdi.
Dostum, dostum… kadim dostum sevgi. Gönlümdeki en büyük sevgi, sevgim. Çocukluğum, gençliğim, geçip giden hayatım, anılarım… her şeyim sevgiyle taçlanmıştı. Benim en kıymetlilerimden biri annem, diğeri gerçek dostum sevgiydi.
Gökmaslı benim yuvam olduğu kadar imtihanım olduğu bir yerdi. Okuyan insan az olduğu kadar cahillik bir o kadar fazlaydı. Cahillikten kastım okuyanlara olan düşmalıkları. Özellikle kendi yaş grubumuz tarafından tarafından dışlanmamız gibi. Sayısızca geçtikleri dalgaları saymak bile istemiyorum. Üniversite sınav sonuçları açıklanmıştı ve sınavı kazananın sadece benim olduğuma yemin edebilirdim. Sevgi? Sevgi çalışkan bir öğrenci değildi. Aslında çok zekiydi. Ama şartları çok farklıydı. Annesinin ve babasının geçimsizlikleri psikolojisini bozmuştu. Hiçbir çocuk ailesiyle imtihan olunmamalıydı. Ailen yoksa veya parçalı bulutluysa hayata bir sıfır yenik başlıyordu çocuklar. Yıllar önce terk edip gitmiş babam olsa bile kendini parçalarcasına feda eden bir annem vardı. Her gece uyurken saçlarımı öpüp koklayıp “iyi ki varsın” cümlelerini duyabiliyordum.
Sevgilerin evinden gelen her gün kavga gürültü sesleri bizim evin salonundan çok rahat duyuluyordu. Sanki olay bizim salonda yaşanıyordu. Defalarca babasının duvarları yumruklayışıyla uykumdan sıçrayarak uyanmıştım. Sevgiye bir şey olmasın diye dua ederdim sabahlara kadar. Sabah alelacele kahvaltımı yapıp sevgilerin kapısında alırdım soluğu. Babasının kapıyı çarpıp çıkmasıyla tekrardan sıçrayarak sevgiyi beklemeye devam ederdim. Paslanmaya yüz tutmuş demir kapılarını gıcırtıyla açınca yüzümde güller açardı. “Çok şükür iyiydi.” Diye iç geçirirdim gözümdeki yaşı hemen silerek. Beni üzgün görünce üzülümesini istemezdim. Sıkıca sarılıp “Günaydın tek ve gerçek dostum” derdim. Ona iyi davranmam ona bazen garip gelirdi. Çünkü ailesinden asla sıcaklık görmüyordu. Bazen mavi önlüğünün yakasını düzelterek “Sana da.” Diye tepki verse de. Beni sevdiğini biliyordum. Bir gün her şey geçecekti dostum. Yeter ki biz birbirimize sıkıca kenetlenelim.
Okul çıkışları annesiyle birlikte evlere temizliğe giderdi. Gitmek istemezdi ama zorla götürülürdü. Çünkü annesinin Sevgiye değer verdiğini düşünmüyordum. Değer verseydi eğer benim annem gibi olurdu. 45 dakikalık mesafeden geldikten sonra ödev yapmaya mecali kalmayan Sevgi’nin ödevlerinin yardımına koşardım. Ben ödevlerini yaparken sevgi sobanın kenarında ikinci rüyasını gördüğüne emindim. Bir gün o güzel rüyalarımız gerçek olacaktı sevgi. Buna tüm kalbimle inanıyordum. Biz bu hayatlara mahkûm olmayacağız. Kendi hayatımızı kendimiz yazacağız. Çünkü herkes kendi kaderini yazar.
“Boşu boşuna girmişim sınava duru. Sınav ücretine verdiğim paraya yanarım. O parayı kazanmak için 3 gün temizliğe gittim ben.” Elindeki sonuç kağıdını parçalayarak sobaya attı. Havalar sıcaktı. Sobaları yakmıyorduk ama baş köşede yerini alan sobamız aynı zamanda çöp kovası görevi görüyordu.
“Hemen pes etme” dedim sarılmaya çalışarak. “Seneye kazanırsın. Her şey bitmiş değil.”
Sarılmamı engelleyerek “Senin için hava hoş tabi. Senin tuzun kuru. Kurtuluyorsun bu lanet yerden. Uğramazsın da artık buralara.”
Gözleri çok öfkeliydi. Genelde böyleydi. Çabuk sinirlenirdi. Bu huyunu her şeye bağırıp, duvarları yumruklayan ailesinden aldığını düşünüyordum. Ama kim isterdi ki öyle bir ailede büyümek. Sevgi de istemezdi. Üstelik kendini kurtarma hayallerinin az önce suya düştüğünü gördüğünü anladığında.
“Benim seni bıraktığım, bir yere gittiğim yok.” Dedim yüzünü kendi yüzüme çevirerek. “Söz veriyorum, seni de buradan kurtaracağım.” Bir yandan gözüm, sevginin babasının yumruklayarak çukurlaştığı duvara kaydı.
“Söz veriyorum.” Dedim tekrardan cümlemi yenileyerek.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |