
Burak'ın ağzından dökülen cümleler sinir kat sayımı arşa çıkarırken yerimden fırladım. Burak ve Buğra beni tutmak için ayağa kalktığında sınıftan çıktım ve bahçeye ulaştım. O kadın buradan hemen geldiği gibi gidecekti.
"Mehir! " Biri bileğimi yakaladığında bahçenin tam ortasındaydık. Arkamı dönmemi sağlayan kişi Burak'dı. Öfkeyle ona baktığımda gözlerinin hala dolu olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bileğimi kurtarmaya çalışırken aynı zamanda da konuşuyordum.
"Bırak beni! " Çırpınmam onu durdurmamıştı. Bileğimi daha da sıkı sararken ne bizi izleyen öğrenciler önemliydi ne de Burak ve Buğra.
"Mehir, lütfen yapma. " Gözlerimden akan öfke dilime yansıdı.
"Ne yapma ne?! " Bileğimi hızla kendime doğru çektim.
"Bana nasıl söylemezsiniz ya siz? " İkisine birden bakıyordum.
"Nasıl ya nasıl? " Geri geri giderken ellerim başımdaydı.
"Benden nasıl saklarsınız? " Sessiz fısıltılarım gözlerimin dolmasını engelleyemedi.
"Neden ki? " Küçük bir çocuk gibi çıkan sesim beni gafil avladığında omuzlarım çöktü.
"Güvenmiyor musunuz bana? " Kafamı kaldırdığımda seslerinin çıkmaması canımı öyle bir yaktı ki o an öldüm sandım. Sadece dolu gözleriyle bana bakmaları nefes yetimi kaybetmeme neden oldu. Adımlarım sendelerken ellerim boğazıma gitmişti.
Birinin adımı haykırdığını duydum ama kendimde değildim. Bir çift kol beni sardığında, birlikte yere çöktük. Sessizce ağlarken kim olduğunu bilmediğim kollar beni sarıp sarmaladı. Kulaklarım uğuldarken bir başkası beni o kişinin kollarından çekip aldı. Yorgunlukla ayaklarım yere bastığında beni kaldıranın Safir, yerde olanın ise Emir olduğunu gördüm. Safirden ayrıldım ve ağır adımlarla okulun içinden çıktım.
Kendimi attığım sahil kenarında ne kadardır oturduğumu bilmiyordum. Telefonum saatlerdir çalıyordu ama açmamıştım. Gözlerim kararan havanın vurduğu Deniz manzarasındayken telefonumun üst üste titremesi ile aydınlanan ekrana baktım. Ekranda yazan isim kalbimi hareketlendirirken Safir'in attığı mesajları okumaya başladım.
@Safir:Mehir,
@Safir:Saatlerdir yoksun seni çok merak ediyorum.
@Safir:İnan bana daha önce hiç bu kadar çıldırmamıştım.
@Safir:Kokun ve senin yokluğun,
@Safir:İnanılmaz zormuş.
@Safir:Işığım lütfen bana nerede olduğunu söyle,
@Safir:Sadece iki dakikaya orada olacağım.
Kalbim hızlı çarpmaya başlarken onu aradım. Telefon kulağıma değdiği an açmıştı.
"Mehir'im, yavrum, güzelim. " Kalbimi daha ne kadar hızlandıracaktı ki? Sesim titrerken konuşmaya çalıştım.
"Safir, ben-"
"Sadece konum at güzelim. " Onaylayan bir mırıltı çıkardıktan sonra Safir'e konum yolladım. Gerçekten de iki dakika dolduğunda, arkamdan gelen motor sesi ile oraya döndüğümde gelmişti. Hızla motordan indi ve kaskını fırlatarak yanıma gelip beni kolları arasına aldı. Derin nefesler alırken kollarını sıkılaştırdı.
"Bir daha sakın beni ardında bırakıp gitme. " Keskin sesini duyduğumda onu ne kadar özlediğimi anladım. Benden ayrıldığında gözlerimin içine bakmaya başladı. Dolan gözlerimi gördüğünde iç çekti. Bileğimi kavrayıp az önce kalktığım banka yöneldiğinde onu bozmadım.
"Ne oldu güzelim? " Ondan kaçınırken derin bir nefes aldım.
"Burak ve Buğra'nın annesi, " Dedim zorlukla. Kelimeler bir bir boğazıma dizildi.
"Dönmüş." Fısıltı şeklinde çıkan sesim içini burkuyordu. Biliyordum ama engel olamıyordum.
"Seher abla mı? " Gözlerim nefretle kısıldı. O kadından nefret ediyordum.
"Evet, Seher. " Öfkemi kontrol edemezken Safir'e döndüm.
"O iğrenç kadın hem ikizlerin hem de Ahmet amcanın hayatını mahvetti! Önce kendine bağladı sonrada çekip gitti! Bir anne kendi evlatlarına bunu nasıl yapar? " Omuzlarım sarsılırken çaresiz sesim Safir'i mahvediyordu. Beni tekrar kendine çektiğinde asıl olayın bu olmadığını anlamış olmalıydı, ya da ben öyle sanıyordum.
"Bana söylemediler, güvenmemişler bana. " Asıl konu tam olarak buydu. Biz ikizler ile yıllardık arkadaştık. Arkadaştan da öte kardeştik. Bana güvenmemeleri için bir neden bile yokken böyle önemli bir şeyi bana nasıl söylemezlerdi?
Safir beni tekrar ayağa kaldırdığında az önce kaskını fırlattığı yerden alıp eliyle tozları temizledi ve kafama taktı. Tatlı tatlı gülümseyip motora binmesi kalbimi titretirken oyalanmadım ve bende bindim.
Motoru sürmeye başladığında kollarımı beline doladım ve yanağımı baskın imkan verdiği şekilde sırtına yasladım. Motor kullanırken ekstra bir efor sarf etmiyordu ancak bu bile kalbimin hızlanmasına neden oluyordu. Ben olduğum için daha dikkatli kullanmıştı ve bizi ikizlerin evine getirmişti. Motordan hızlıca atladığında asılmış suratım karşısında iç çekti. Gelip ellerimi belime koyarak beni motordan indirdi. Sonrasında da kaskı kafamdan çıkardığında asık suratım gözler önüne serilmişti.
"Mehir'im, " Diyen naif tonu sayesinde bütün odağım ondaydı.
"Hm? "
"Dinleyelim, sonra eğer istersen gideriz tamam mı? " Zorundalıkla kafamı salladım. Fark ettiğim detay bir süre duraksamama neden olduğunda Safir benğ çekiştirmişti. İkizlerin evine değil eskiden kaldıkları malikaneye gelmiştik. El ele malikanenin kapısına geldiğimizde Safir kapıyı çaldı. Evin kapısını açan hizmetli sayesinde içeri geçtiğimiz de Safir bizi doğrudan salona yönlendirmişti.
Salonun kapısında kalmama neden olan şey o kadındı. Seher. Buradaydı, boya olduğu belli olan sarı saçları kalçasını geçiyordu. Mavi gözleri atmış olduğu kahkaha sayesinde kısılmıştı. Kolları ve boynu takı doluydu. Gözleri bana döndüğünde irislerinde gördüğüm tek ifade tiksintiydi.
"Vay, masalımızın masum kızı da gelmiş! " Abartıyla söylediği sözler ikizlerin ve Ahmet amcanın bana dönmesine sebep olmuştu. Onlara bakmadım ve umursamaz gözlerimi Seher'in üstüne diktim. Sırıtması birazdan olacakların fragmanı misaliydi.
"Nerelerdesin küçük fare? Sensiz çok eksik kaldık. " Dişlerimi sıktığımda Safir elimi sakinleştirmek amacı ile sıktı.
"Ne için var senin burada? " Tekrar kahkaha attığında sinir bozukluğu ile bende güldüm.
"Pardon, canım kendi evimde gelirken senden izin mi alacaktım? " Bedenimi aşağılayıcı gözler ile süzdü. İşte bu sertçe yutkunmama sebep oldu.
"Kimsin ki sen? Kendi oğullarımın bile değer vermediği bir çöp parçası falan mı? " Cevap vermek için ağzımı açtığımda kulaklarımın uğuldamasına sebep olacak o sözleri kurdu.
"Baban senin yüzümden öldü diye, beni de oğullarımdan mı ayıracaksın? " Salonda çıkan ölüm sessizliği bile uğultuyu durduramadı. Beni bir kez daha babamdan vurmuşlardı. İlk değildi. Sorun değil. Öyle bir sorun ki kalbime kadar paramparçayım. Yere bakmayı sürdürdüğümde korktuğum şey oldu. Babam ve sesi zihnimi doldurduğunda gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Kafamı iki yana salladım.
"Güzel kızım."
"Babam." Dizlerimin üstüne çöktüğünde kulaklarımı kapatmaya çalıştım.
"Sus artık! " Babalar her zaman kızlarının en büyük yaralarıdır. Sen de mi benim en büyük yaram olmak istiyorsun baba?
"Canım kızım benim, ne kadar lezzetli olmuş! "
"Afiyet olsun babacım. "
"Lütfen susun! " Birileri bana sesleniyordu ama ben sadece babamı ve küçük Mehir'i duyuyordum. Küçük Mehir'in tek hayali ailesi ile bir ömür geçirmekti. Öyleyse neden babam şimdi yanımda değil de aklımdaydı?
Kendimde değildim, yerde dizlerimin üstündeydim. Zihnim o kadar doluydu ki nefes alamıyordum. Hayat mutlu olmamdan nefret ediyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Selamlarrrr bir sonraki bölümü tamamıyla Emir'in ağzından yazacağım haberiniz olsun canlarımm. Birde yeni bölüm spoileri için beni instagramdan takip etmeyi unutmayınnn.
Bölüm hakkında düşünceleriniz⭐🌊
İnstagram:kitapkolik948
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |