
Yazardan~
Safir kollarında uyuyakalan kıza dikkat ederek çalan kapıyı açmak için ayağa kalktı. Burak ve Buğra gözleri kıpkırmızı şekilde içeri girdiler. Salona girdiklerinde, uyuyan Mehir'i görmek içlerini rahatlatmıştı. Mehir onların hiç var olmamış kardeşleriydi. Burak ve Buğra, Mehir'e en yakın koltuğa oturduktan sonra sessizce kız kardeşlerine baktılar. Safir bu sessizlikten faydalanarak sevdiği kızı izlemeye devam etti.
"Nasıl gidiyor?" Buğra'nın sorduğu soru ile kendine gelen Safir, uyuyan meleğinden gözlerini ayırdı.
"Uyanmaktan korktuğum bir rüya gibi." Büyülenmiş gibi çıkan sesi ikizleri biraz daha rahatlatmıştı. Burak sessizliğini korurken Buğra yine konuşmaya başladı.
"Peki, bize çok kızdı mı?" Safir bakışlarını Burak ve Buğra'da gezdirdi. Perişan halleri onu da üzüyordu.
"Kızgın değil, kırgın." Sözlerinin ağırlığı ikizlerin kalbine batarken sessizce yutkundular. Mehir herşeydi. Burak titreyen sesi ile, ilk defa ağzını araladı.
"Benim Mehir'e çok ihtiyacım var." Burak daha soğuk bir insandı, sevdiklerini paylaşmayı sevmezdi, şakayı ise sadece sevdiklerine yapardı. Buğra ise gözlüklerinin ardındaki gözleri ile neşe saçan, sıcakkanlı, kıvırcık saçlı biriydi. Buğra, Burak'a göre daha duygusaldı. Ancak şimdi Burak da bitik haldeydi. Mehir yattığı yerde kıpırdanıp dururken ikizler heyecanla ona döndü. Mehir gözlerini araladığında hemen yerinde doğruldu. İkizler, Mehir'in üstüne atladıklarında hemen onları kucakladı. Safir tatlı bir gülümseme ile onları izlerken üçlü çok huzurlu görünüyordu. Sarılmaları bittikten sonra Burak bir yanına, Buğra bir yanına oturmuştu. İkisi de Mehir'e sarılmışlardı, bir anne edasıyla.
"Gitti." Dedi Buğra burnunu çekerek. Mehir sessiz kaldı ve ikizlerin saçlarını okşamayı bırakmadı. İkizler söz konusu ise Mehir hep affederdi. Safir içinden onun ne kadar güzel bir anne olacağını düşünürken, en sonunda hepsi uyuyakaldı. Sabah onları ne bekleyecekti bilmiyorlardı.
Emir her zamanki gibi penceresine vuran ay ışığını izleyip Mehir'i düşünüyordu. Ölene kadar sevecekti, bundan emindi. Ama artık bütün ihtimaller bitmişti. O kalp artık başkası için atıyordu. Emir iç çekti.
"En azından hala rüyalarımdasın." Sessiz fısıltısı geceye karıştı. Mehir onu hiç duymamıştı, ama o konuşmaktan hiç vazgeçmedi. Gömerdi kalbine. Onunla yaşardı ölene kadar, ama Mehir'in ruhu bile duymazdı. Zaten platonik de bu değil miydi? Sen seversin ama o senin varlığı bile bilmez. Annesinin sesini duyduğunda öfke doldu bedenine. Kaçıp gitmek istedi. Sonuçta artık Mehir onu sevmiyordu. Ama özlemden ölürse? O zaman ne yapacaktı? Yapamazdı.
"Benden uzak ol, ama tırnağın dahi kırılmasın be güzelim." Sessiz haykırışlarını kimse duymadı. Zaten Emir gibiler duyulmazdı sadece dedikodu konusu olurdu. Nedeni değil sonucu önemliydi onlar için.
Mehir'den~
Sabah gözlerimi boynumun ağrısı ile araladım. Dizimde ve omuzumda yatan iki çocuğa baktım. Ailem bu kadardı işte. Çatıları yoktu, bacıları yoktu ama evim onlardı. İkisini de dikkatlice yatırdıktan sonra koltukta kollarını bağlamış ve uyuyakalmış Safir'in üstünü örttüm. Telefonumu da alıp mutfağa girdiğimde amacım sadece kahvaltı hazırlamaktı. Saate bakmak için açtığım telefonumda bir sürü etiket görmek beynimi sersemletirken, etikete basmak gibi bir gaflete düştüm.
@okulmagazini:Bilmeyenler varsa diye söylüyorum, Mehir Ulusoy'un babası, aslında babası değilmiş arkadaşlar. Hepimizi kandırmış. Asıl babası ölmüş ve annesi başka biri ile evlenmiş. Ona da baba bile demiyormuş. Yazık sana @Mehirulusoy
Bu yetmezmiş gibi altındaki yorumlar ile sendeledim.
"Nasıl?" Tutunduğum masadan da kaydığımda dizlerimin üzerine düştüm. Baba sende artık yaram olmaktan sıkılmadın mı? Nereden öğrendiklerini bilmiyordum. Midem boğazımdayken yerde dizlerimin üzerinde oturuyordum. Elimdeki telefon deli gibi titreyen ellerimden yere düştü. Bir insanın acıları ile dalga geçmek bu kadar kolay olmamalıydı.
->@okulmagazini:..Ona da baba bile demiyormuş yazık sana @Mehirulusoy
SERRİN:Ahahahaah yazık sana tatlım. Nasıl babasızlık ay pardon parasızlık diyecektim.
Canım çok acıyordu. Babam beni bırakıp gitmişti işte ama acısı neden hiç gitmiyor ki? Hiç mi sevmedin beni baba, eğer birazcık sevdiysen bırak beni artık. Daha fazla dayanamadım nefes alma ihtiyacı ile telefonumu bırakıp evden çıktım. Dışarıda yağan yağmur da sanki bana ağlıyordu. Gözlerimden akan yaşları gizlediği için yağmura minnet ettim. Yağmur anında beni sırılsıklam yapmışken üzerime yapışan hırka beni rahatsız etmedi. Tek derdim kalbimin ağrısıydı. Acaba bu insanlar bu yazıları yazarken sonucunu düşünüyorlar mıydı? Tabii ki de hayır. İşleri sadece dedikodu yapmak olan bir grup genç farkındalık yaşayabilir miydi?
Önüme çıkan ilk banka çöktüm. Neredeydim bilmiyorum, ama kalbimin ağrısının sonuçlarını çok iyi biliyorum. Ellerimi kalbime yaslarken geçmesi için yalvarıyordum.
"Allah'ım ne olur geçsin, yalvarırım. " Bankta küçücük kalmıştım. Yağmur şiddetiyle üstüme savrulurken tek derdim unutup gitmekti. Bu yerler bana iyi gelmiyordu. Babam buradaydı onu nasıl bırakacaktım?
Bencilsin.
"Hayır, değilim sus artık! " Sesim tüm sokakta yankılanırken umursamadım. Susmalıydı.
Yazardan~
Mehir, titreyen elleriyle başını banktan kaldırdı. Yağmur çoktan durmuş, yerini sessiz bir sokak huzuruna bırakmıştı. Soğuk iliklerine işlerken derin bir nefes aldı. Telefonunu düşünmek bile istemiyordu. Safir’in yüzüne bakabilecek gücü olup olmadığından emin değildi.
"Seni böyle mi bulamayacağım sandın?"
Derin, kararlı bir sesle gelen bu cümle Mehir’i irkiltti. Başını yavaşça kaldırdığında karşısında Safir’i gördü. Islanmış saçları alnına yapışmış, elleri cebinde dimdik bir şekilde duruyordu.
"Ne işin var burada?" dedi Mehir, sesi çatallaşmıştı.
Safir bir adım daha yaklaştı. Gözlerinde aynı tanıdık sıcaklık vardı ama bu kez ona kızgın gibiydi.
"Ne işim mi var? Sana ne olduğunu merak etmek gibi bir hakkım yok mu artık?"
Mehir sustu. Sessizliği, Safir’in derin bir nefes almasına neden oldu. Yanına çöküp onun gözlerine baktı.
"Mehir, kim ne derse desin. Bu insanlar kim olursa olsun… Sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim."
Mehir bir an gözlerini kaçırdı. İçindeki ağırlığı tarif etmek ister gibi elini kalbine bastırdı.
"Ama yapıyorlar, Safir. Hem de her defasında…" dedi, sesi titriyordu.
Safir, ona bir adım daha yaklaştı. Şimdi diz çökmüş, iki eliyle onun ellerini tutuyordu.
"Senin için savaşırım, Mehir. Herkesle, her şeyle. Ama yeter ki bana izin ver."
Bu sözler, Mehir’in içinde bir dalga gibi yankılandı. İkisi bir süre birbirlerine baktılar, sonra Safir hafifçe gülümsedi.
"Hem, beni bırakıp gideceksen bunu böyle sessizce yapmana izin veremem."
Mehir’in dudakları hafifçe kıvrıldı. İlk kez o gün bir şeyler biraz olsun hafifliyormuş gibi hissetti.
Başka bir yerde, aynı gece…
Emir, karanlık odasında pencerenin önünde durmuş, bir sigara yakmıştı. Parmakları sigarayı sımsıkı kavrarken gözleri sokağın derinliklerinde bir şeyler arıyor gibiydi. Yağmurun bıraktığı izlere bakarken Mehir’in o sokağa doğru yürüdüğünü hayal etti. Belki gerçekten oradaydı. Belki çoktan bir başkasının yanında huzuru bulmuştu.
Bir anlık cesaretle telefonunu eline aldı. Numara tuşlayıp hemen ardından duraksadı.
"Yapma, Emir. Artık onun için yoktun, yok olmaya devam et." diye kendi kendine mırıldandı.
Ama kalbindeki ağrı, beynindeki mantıktan daha kuvvetliydi. Bir mesaj yazmaya başladı:
"Ben iyiyim. Sen de iyi ol, olur mu?"
Gönder tuşuna basamadan telefonu bir kenara fırlattı. Bir sigara daha yaktı. "Unutacağım seni," dedi kendi kendine. Ama kalbinin aynı yalanı tekrar tekrar söylediğini fark etti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Merhabaaa fazla geçişli oldu ama herkesin ağzından görün istedimm. Emir çikolatalı kekim🥺 neyse ya çok üzülmeyin Mutlu son da yeterince ağladınız. Aşndöwldöwlms.
Bölüm hakkında düşünceleriniz 🌊⭐
İnstagram:kitapkolik948
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |