
Hayat bazen size hiç istemediğiniz şeyler yaptırabiliyordu. Safir'in zoru ile hiç istemediğim bir şeyi yapmam gibi. Babamın olayı ortaya çıktığı andan beri okula gitmemekte kesindim, ancak Safir beni zorla okula getirmişti. Huysuz bakışlar atarak etrafa baktığımda örgülü saçlarım omuzumdan sarkıyordu. Sağ tarafımda Safir sol tarafımda ise ikizler vardı. Onlarda etrafa sıkıntılı bakışlar atıyordu çünkü üzülmemden korkuyorlardı. Oflayarak adımlarımı yavaşlattım ikizler de bunu fark ederek benimle beraber yavaşladıklarında Safir, arkasını dönerek gözlerini bana kilitledi. Artık tamamıyla gözler önündeyken bunu istemiyordum. Hayır, bütün okulun önünde tekrar olmazdı. Öyle bir andaydım ki, bütün okul etrafımı çevrelemişti ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Kalabalıktan saçları kısa ve kırmızı renk olan kız bir adım öne çıktı.
"Yalancımız da gelmiş, hadi ona bir alkış alalım! " Etrafta alkış sesleri yükselirken çaresizlik başımı aşmıştı. Korkuyla sağıma soluma baktım. Kalabalık açıldığında arasından Emir çıktı. Elleri cebinde etrafa bakarken gözleri ne olduğunu anlamak ister gibiydi. Safir bana yaklaşmaya çalışırken bunalmıştım. Beni buraya zorla o getirmişti! Eğer getirmeseydi bir şey olmazdı. Belki o zaman babam yine kanatmazdı. Emir en sonunda bana baktığında ne halde olduğumu gördü. İkizler yanıma gelmeye ya da bana bir şey fırlatmaya çalışanları engellemeye çalışıyordu. Safir yanıma gelmişti benimle konuşmaya çalıştığında bileklerimi saran ellerinden kurtulmaya çalıştım. Ne ara geldiğini bilmediğim Emir beni Safir'den kurtardıktan sonra yavaş tutuşuyla beni o insanların arasından kaçırdı. Bahçeye çıktığımızda nefes alamıyordum. Gözlerimden akan çaresiz yaşlar boğazıma sardığım ellerimden kayıp gidiyordu. Emir beni bir banka oturttuğunda ellerini boğazıma götürdü.
"Mehir, nefes al. İyi olacaksın güzelim." Onu dinlemeye çalıştım ama ağlamam arttı. Bu kadarı çok fazlaydı. Çok kötüydü. Babalar hep mi yara olmalıydı? Hiç mi yara bandı olamazlardı? Emir çaresizce bana bakarken önümde dik çöktü.
"Balım bana bak, şimdi benimle beraber nefes al nefes ver." Dediğini yaptım. Titrek de olsa sonunda nefes alabildiğimde Emir, sıkıca sarıldı. Saçlarımı okşarken ben omuzunda ağlıyordum. Kendimden geçmiş gibiydim.
"Yemin ederim, yemin ederim ki yanında olamasam bile bu saçmalığı bitireceğim. Artık kanamayacaksın." Sözleri daha çok ağlamama sebep oldu. Daha bir kaç hafta öncesinde ona aşıktım. Hayallerimi o süslüyordu. Sonrasında olmadı. Birbirimize iyi gelemedik ve bitti. O zaman neden hala ona iyi geldiğimi hissediyorum? Orada ne kadar kaldık bilmiyorum, ama uzun süre ağladım. En sonunda yorgun düştüğümü hissettiğimde gözlerimi kapattım.
Yazardan~
Emir göğsünde uyuyakalmış masum kızı izliyordu. Etrafı bu kadar doluyken hala masum kalmış olması Emir'in ona daha çok çekilmesine neden oluyordu. Ama bundan sonrası olmazdı. Kalbi başka birine mühürlü olan kızı zor duruma sokmayacaktı. Bu sefer değil. Safir'e bir mesaj gönderdiğinde yanlış anlaşılmamak için Mehir'in kafasını ve sırtını banka verdi. Aralarına da mesafe koyduğunda Safir koşarak gelmişti bile. Endişeli olan Safir, aslında olanları anlasa da Emir'i yaptığından dolayı taktir etti. Ona bakarak kafa hareketi yaptığında Emir şaşırsa da karşılık verdi. Safir, Mehir'i kucakladığında ikizlerin arabasına doğru yürümeye başladı. Bu sırada Mehir'i kontrol ediyor, ve onun canını acıtmadan taşımaya çalışıyordu. Arabaya ulaştığında ikizler gergin şekilde birbirlerine bakmaya başladıklarında, Buğra'nın sözlerini dinlemeyen Burak öfkeyle atıldı.
"Ya kız istemiyorum dedi sana! Hissetmiş demek ki ama sen illa getirdin kızı! Bak ne oldu şimdi? Yine zarar gördü! Üstelik bu sefer senin yüzünden." Safir çıtını çıkaramadı. Sessizce kalakaldı. Burak o kadar haklıydı ki, sarsılmasına engel olamadı. Mehir'i korumaya çalışırken zarar mı vermişti? Evet. Mehir'i arka koltuğa bıraktıktan sonra Buğra'ya:
"Uyanınca ara beni." dedi ve arkasını döndü. Kendisini sadece Mehir söz konusu iken güçsüz görebilirdiniz. Şu an omuzlarının çökmesi gibi. Yeri izleyerek yürümeye başladı Safir. Araba çoktan yola çıkmıştı. Mehir kötü bir durumdaydı ve atlatması zor olacaktı. Babalar, kızların kabuk bağlamayan yaralarıdır. Mehir'i Emir'den korumak isterken kendinden de koruyamamıştı. Oflayarak geldiği sahil kenarında yere çöktü. Kumların üstüne bıraktığı vücutu rahatlarken aklı eski okul günlerine gitti. Mehir'i ilk görüşü, sonrasında sık sık bakışmaları. Kurduğu nice hayaller, gerçekleşir miydi bilmiyordu. Ama her ne olursa olsun hissettirdiği her şey için Mehir'e minnettardı. Aşk ile tanışmasının sebebi olan kızı hep sevecekti. Ve bu doğruydu da. Ne o, ne de Emir hiç bir zaman Mehir'i sevmeyi bırakmayacaklardı. İkisinin de kalbine çocuklaşmayı getiren kız, ikisi içinde hep böyle kalacaktı. Sırların hepsi ortaya çıktı diye düşünen herkesin aslında bilmediği en önemli şey Emir'di. Emir'in önündeki engellerdi. Safir yüzüne vuran sokak lambaları eşliğinde düşünmeye devam etti. Çok düşünmek beyninizi saran, ve yavaş yavaş sizi zehirleyen bir yılandı. Fazla yaparsanız yılan zehrini içinize işlerdi.
Burak'ın kollarında uyuyan Mehir, yatağına kavuştuğunda huzurla kıvrıldı. Buğra başına bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktı. Buğra ile salona geçtiklerinde, Burak sıkıntı içinde ikizine baktı.
"Bu şeyi nasıl atlatacağız?" Buğra da aynı çaresizlikle ona baktığında nefeslendi ve telefonunu alarak Safir'e kısa bir mesaj çekti. Mehir özellikle ikizler için çok önemliydi. En zor zamanlarında yanlarında olmuştu.
Emir yürüdüğü okul koridorunda sağa saptı ve hedefiyle göz göze geldi. Adımları hızlandı ve onu bekleyen çocuğun yakalarına yapıştı.
"Sana bu saçmalığı bitirmeni söylemiştim." Sesini ve kendini sakin tutmaya çalışıyordu. Kendisine korkuyla bakan gözler hoşuna gitmiyordu.
"Biliyorum, uğraşıyordum! Ama o kadar kolay değil! " Emir nefeslendi. Yine kendi sorununu kendi çözecekti. Çocuğu bıraktıktan sonra sakin adımlarla müdürün odasına yürüdü. Müdür Emir'i gördüğü an ayaklanırken bunun onu ne kadar rahatsız ettiğini kimse görmedi.
"Ne oldu Emir evladım? " Müdürün telaşlı sorusunu yanıtsız bırakmadı.
"Kısa bir işim var, o yüzden geldim. " Rahatlayan müdür Emir'e elleri ile odayı gösterdi.
"Rahatına bak. " Emir megafona doğru yürüdü ve açtı. Bütün okul çıkan cılız ses ile söylense de en sonunda korktukları Emir'in sesini duydular.
"Herkes beni dinlesin. " Müdüre yandan bir bakış attı ve devam etti.
"Bundan sonra kimse Mehir hakkında konuşmayacak, her şeyi unutacaksınız. Ondan uzak duracaksınız. " Müdür bile onu dikkatle dinliyordu.
"Yeterince açık oldu. " Megafonu kapattıktan sonra müdüre bir baş selamı verdi ve odadan çıktı. Bir kez daha Mehir'in hayatını kurtarmıştı. Bundan asla şikayet etmiyordu.
"En azından böyle ulaşabiliyorum ona. " Fısıltısı yine havaya karıştı. Her zamanki gibi kimse onu duymadı. Ya da duymak, görmek istemedi. İnsanlar genelde nasıl kabul ederlerse öyle devam ederlerdi. Değiştiremezdiniz. İnsanlar Emir'i korkulacak, kalpsiz, şımarık, zengin, biri olarak görüyordu. Kimse onun aşık halini görmemişti. Görmeyeceklerdi de. Emir bu dünyada ölene kadar Mehir'i sevecekti. Ama Mehir çoktan yeni adalara yelkenlerini açmıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yeni bölümünüzzz umarım beğenmişsinizdirrrr uğraştım bu bölüm için 🫢🫢
Bölüm hakkında düşünceleriniz ❤️🩹
İnstagram:kitapkolik948
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |