12. Bölüm

12. Bölüm

Buğlem Yücelik
kitaplardakaybolms

12. BÖLÜM

 

 

 

Sabah beni Cemil uyandırdı. Onunla artık gerekmedikçe konuşmuyordum. Kahvaltı yaparken eski neşemin olmadığını fark etti. “Esat için mi bu kadar mutsuzsun?”

“Sence tek sorun bu mu?”

“Ben başka sorun göremiyorum?” Derin bir nefes aldım. Hayatımda aldığım en derin nefesi. “Aslında, boş versene! Niye takıyorsun ki? Ama bir şey söylemeden kapatmayalım konuyu, madem satacaktın o zaman niye isteğimi kabul ettin!” Hızlıca masadan kalkıp valizimi toplamaya başladım. “Neyden bahsediyorsun ya sen? Babama senin yerini ben mi verdim sanıyorsun?” Hiddetle ona döndüm. “Sanmak mı? Biliyorum! Babamı duydum! Başka Cemil’i yok onun. Olmaz. Gerçi, kimin umurunda ki?” Önüme dönüp valizi toplamaya devam ettim. “Rüya, saçmaladığının farkındasın değil mi?” Tekrar ona döndüm. “Ben mi saçmalıyorum? Haklısın belki de saçmalıyorumdur.” Onun da yavaştan sinirlendiğini hissediyordum. "Yemin ederim ben bir şey yapmadım Rüya! Saçmala artık.”

“Ne saçmalamayayım be! hiç mi üzülmedin halime? Kardeşinim be senin kardeşin!”

“Babamın yerini nasıl öğrendiğini bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var,” Sakin konuşmaya başlamıştı. “Bir gün beni içmeye çıkardı.” Ne? “Seni zaten çok özlemiştim. Birde fazla kaçırınca söylemiş olmalıyım. Ama iki gözüm önüme aksın hatırlamıyorum.” Ona inanıyordum. Belki de inanmamalıydım. Ama kalbim beni buna zorluyordu. “Buraya alışmaya başlamıştım. Esat gitti, babam beni yakaladı ve bunlar yaşanırken senin bana ihanet ettiğini düşündüm. Ben üniversite sınavına girdim. Hayalimi gerçekleştirdim, ama bir halt olmadı. Zaten ne yapsam olmuyor. Esat yerine ben ölmeliydim. Hiçbir halta yaramıyorum. Babamın ve annemin bana nasıl davrandığını görüyorsun zaten.” Ağlamıyordum. Ağlayamıyordum. Ağlamamalıydım. Artık karşılarında ezik Rüya yoktu. Onun canından can eksildiği gün bitmişti o kız. Bakalım yeni Rüya’yı nasıl karşılayacaklardı? Umarım sevmezlerdi. Cemil bana cevap vermedi. Sadece yanıma geldi ve tereddüt ederek de olsa bana sarıldı. Aslında ihtiyacım yoktu da değildi. “İyi ki sen ölmemişsin. Ben gitmeden seni salmam ona göre. Belan olacağım kızım.”

“Sen ne biçim konuşuyorsun be? şu durumda bile şaka yapıyorsun. Pes yani.” Moralim biraz da olsa yerine gelmişti. Ama bunun saniyelik süreceğini tahmin etmemiştim. Bir şey olmamıştı aslında. Olan zaten olmuştu. Sadece o an aklıma gelmişti. Esat’ın cansız ve soğuk bedenini gördüğüm an, Esat’a çarpan o araba geldi aklıma. Kulaklarım duymamaya başladı. Gözlerim görmemeye başladı. Arkadan yavaşça gelen o sesi duydum. ‘Rüya!’ diye bağıran bir ses. ‘Niye beni öldürdün?’ diyordu. Sesin sahibi tanıdıktı. Esat’ın yüzünü beynim bulanıklaştırmaya başlıyordu. Unutmamı istiyordu. Ama beni tekrar hayata döndüren o çocuğun yüzünü unutmam imkansızdı. Aklım yanılıyordu. Onu ben öldürdüm, o beni hayata tutundurmasına rağmen. Belki de başka bir evrende o eni öldürüyordur. Ya da onun beni öldürmesine izin vermeden ben kendimi atıyorumdur. Artık yaşam hevesi olmayan, her şeye rağmen pes etmeyen Rüya olmayacaktı. Yaşamak istemiyordum. Esat’ı yanına alan Allah beni hayatta tutuyordu. Esat’ın gitmesi yeni başlangıçlara çıkan yolu gösteren bir işaretti. İyi olmuş muydu? Asla! Başlangıçları sever miydim? Evet. Birinin beni dürtmesiyle o karanlık evrenden ayrıldım. Cemil bana ‘iyi misin?’ der gibi bakıyordu. “İyiyim” diyerek cevap verdim. Valizimi toplamaya devam ettim.

 

 

Yaklaşık bir saat sonra hazırlanmış bir taksi çağırmıştık. Cemil ile aramızda olan her şeyi düzeltmiştik. Yani, ben öyle düşünüyordum. Umarım gerçekten olay anlattığı gibidir demeden de kendimi alamıyordum doğrusu. Uçağa henüz 2 saat vardı. Bu nedenle zaten şehirden uzak olan otelin yarım saat uzaklığındaki mezarlığa gittik. Fatoş abla ve Ali abi İstanbul’a taşınıyorlardı. Oğullarının evini yaşatmak istiyorlarmış. Bu yüzden mezarı da burada.

 

 

Mezarlıktan çıktığımızda ikimiz de çok yıpranmıştık. Üçümüz oturup son kez dertleşiyormuşuz gibi dertleştik. Cemil bir taksi çağırdı. Taksi zaten yakınlarda olduğu için hemen binip havaalanına gidebilmiştik. Uçağa tam on beş dakika kala yetişmiştik. Uçağa bindikten sonra Alp’ten aldığım kulaklıkları takıp müzik dinlemeye başladım. Benim hikayem yine uçakta başlamıştı. Alp ile başlamıştı. Güzeldi aslında. Keşke bitmeseydi. Gelecekten alıntı: ‘Benim hikayem bitmemiş, sadece ben yanlış anlamışım…’ müziklerle aramda farklı bir bağ vardı. Çocukluğumdan beri müziklerin hep binlerce anlam taşıdığını düşünürdüm. Mesela bir şarkıda aşk geçiyorsa orda özlem de vardır. Özlemin olduğu yerde bir sürü duygu karmakarışık bir şekilde geçer. Küçük bir hüzün hissedersin, ardından eskiden yaşadığın mutluluk, bir burukluk bırakır, o burukluk bizi daha da üzer ama sonra toparlanır. Dersin ki tüm hikayeler kötü biter zaten erken bittiyse ne olmuş? Ve mutlu olursun. Çünkü belki de daha büyük sorunlar açacaktı o tehlikeli aşk…

Bir kitap mutlu biterse o kitabın daha da ilerisinde ne olacağını kimse düşünmez. Ben kırk kere düşünürüm. Onlardan biri illa ölecek. Ya yaşlılıktan ya hastalıktan. İlla bir gün ölecek. Bu hikaye aslında kötü bitmiş oluyor demektir.

 

Bunları düşünmeyi bırakıp kendimi her zamanki gibi rüyalara bıraktım…

 

Fazla rahat uyuyamamıştım. Saçma uykumu da Cemil birkaç zaman sonra bölmüştü zaten. Yorgun bir şekilde başımı kaldırdım. “Uçak iniyor. Başını vurma diye demiştim.” Hafifçe kafamı salladım. “Zaten uyuyamadım ki doğru dürüst.” Bu sefer Cemil kafasını salladı. Uçak birkaç dakika sonra inmiş kapılarını açmıştı. Antalya her zamanki gibi nemliydi. Normalde insanlar yaşadığı yere geri dönünce içlerine derin bir nefes çekerlerdi. Ah benim güzel şehrim derlerdi. Ama benim evimin burada olduğunu sanmıyordum. Beni zorla burada tutuyorlardı. Benim evim İstanbul’du belki de. Belki Ankara, belki başka bir yer. Ama bura değildi. Düşüncelerimden sıyrılıp havaalanının içine doğru yürümeye başladım. Cemil biraz daha önden gidiyordu. Bir anda arkamdan küçücük bir ses işittim. Sanki biri ‘Rüya!’ diye bağırıyordu. Kaşlarımı çattım ve kafamı sağa sola salladım. Burada tanıdığım doğru dürüst biri yok diye geçirdim içimden. Ama ses gitmedi. Bu sefer bir kadın sesi ismimi söylüyordu. Dayanamadım ve arkamı döndüm. Onlar olamazdı değil mi? Benimle beraber gelmiş olamazlardı değil mi? Üstelik arkadaşlığımız birkaç günden ibaretken. Karşımda tam kadro Alp, Ilgaz, İnci, Duru, Balkız, Akasya, Görkay duruyordu…

 

 

 

Nasıl buldunuz yeni bölümü? Umarım sevmişsinizdir!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 25.05.2025 19:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...