
Gördüğüm şeyleri kolay kolay atlatamayacaktım bunu biliyordum. Ama güçlü olduğumuda biliyordum. Yatay bir pozisyon da olduğum için nereye gittiğimizi bilmiyordum.
Ağzımı oynatarak bandı çıkarmaya çalışıyordum ama nafile o kadar sıkı bir banttı ki açamıyordum.
Hala gidiyorduk bitmeyen bir yoldu yaklaşık bir satir yoldaydım ve aracın sağ dönmesiyle durması bir oldu.
Kapım hemen açıldı ve ayaklarımı çözdüler “yürü” arkadan kafama baskı yapan adamın verdiği emirle mecbur yürüdüm. Şatoya benzeyen bu evin kapısına yaklaştığımızda Büyük kapı açıldı. Hiç kimse konuşmuyordu evin en büyük odasına girdiğimizde tam ortada bir adam oturuyordu. Arkadaki adam beni bir leş gibi yere fırlattı. “Getirdik ağabey” dediğinde anladım ki bu adam en büyükleriydi. “Çıkın” adamın kelimesiyle beraber hepsi birden dışarı çıktı.
Adam ayağa kalkıp bana yaklaşmaya başladı. Adam muhtemelen geriye kaçmamı planlıyordu ama bu olmadı aksine pozisyonumu dikleştirdim ve ağzımı yırtarcasına çektiği bantta da tepkisiz kaldım. “kimsin” bu soru benden gelmişti çünkü o beni tanıyor olacaktı. Bu tavrım adamın hoşuna gitmiş olacaktı ki hafif bir şekilde dudaklarının kenarı kıvrıldı. “Kimsin dedim konuşsana!” adama meydan okuyan tavrımla adam konuşmaya başladı. “Kim olduğumun bir önemi var mı?” aslında zerre kadar umurumda değildi sadece geberteceğim kişiyi tanımak istiyordum. Bir an ayaklarımın çözülü olduğunu hatırlayarak ayağa kalktım ve adamın belinde olan silaha aldırmadan konuşmaya başladım. “Geberteceğim kişi daha iyi tanımak istedim diyelim” dedi ciddi bir tavır takınarak.
“Seni birkaç gün evimde ağırlamak istiyorum” adama dikkatlice baktığımda aslında benden çok fazla büyük değildi. “Ben istemiyorum ama” Adam elini beline doğru atınca yutkundum ama bozuntuya vermedim madem zorluk istiyor o zaman bende zorlardım. Adam silahı eline alıp bana doğrulttuğunda konuşmaya başladım. “Namlu sana bakmayınca ne rahatsın değimli, hadi ama bu kadar korkak olma elerimi çöz ki eşit olalım ne dersin ?” Bu tavrımı asla beklemediği için biraz sinirlenmişti ama benim bir şey yapamayacağımı düşündüğü için ellerimi çözmeye başlamıştı ama hayatım hakkında bilmediği bir şey vardı o da onu alt edecek güce sahip olmamdı.
Ellerimi çözmesiyle birlikte tekrar önüme geçti. İlk kurak asla yapacağın hamleyi belli etme . Kendimi iyice namlunun ucuna değdirdiğimde adamın elini kontrol etmeye başladım. Eli tetiğe gitmişti ama ben muhtemelen ona lağzım olduğum için istese de öldüremezdi sadece yaralardı.
Adamın elini hiç beklemediği bir anda tavana çevirdim ve adam tavana ateş etmiş oldu ve hiç vakit kaybetmeden kolunu ters pozisyona çevirdim . Silah bana doğru değildi o yüzden konuşmaya başladım. “Şuan istesem kolunu tam iki yerden kırabilirim nedersin ?” dedim gülerek adam diğer eliyle bir şey yapmaya çalışsa da yapamıyordu. Adamın bileğini büktüğümde adam inledi ve silah elinden düştü muhtemelen ordaki kemiği çatlamıştı.
Bir hızla yerden silahı aldım ve adama doğrulttum ve kulağına yaklaşarak konuşmaya başladım “ Ben Elis Güneş ve emin ol bu daha hiç bir şey” dediğimde silahı eşofmanımın kenarına koydum. “Beklediğimden daha iyisin ama hiç kimsesiz bir hiçsin ”
Dediği kelime karşısında sinirlensem de ağzımı açmadım. “Otur şuraya” artık konuşmamız gerektiği için oturdum. “Alara soylu” Adam söylediği isim karşısında hem üzüldü hem de baya sinirlenmiş gözlerle bakıyordu . “Nerden tanıyorsun” çenesi seğiren adamın dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. “Tanımıyor-“ sözümü yarıda kesip “ Tanıyorsun! Tanımıyor olsaydın o bebekten bu kadar korkmazdın” işte şuan tüm bilgiler kafamda oturmaya başladı. Bir çöp poşeti ve kanlı bir bebek üstünde on bir yazıyor , on bir yıl önce hatırladığım tek anı çöp poşetindeki küçük kız…Aman Tanrım… “S-Sen onu nerden tanıyorsun , eğer o kızı sen öldürdüyse-“ ama bir saniye kız yaşıyordu. “Yaşıyordu” adamın muhtemelen beklediği cümle buydu hemen ayağa kalkıp telefondan bir numara çevirdi. Adam konuşmak için içerideki odaya yönelirken bende dayanamayıp peşinden gittim fark ettirmeden. Son duyduğum cümle şuydu “Kızı ortadan kaldırın yarın akşam” dehşete düşmüştüm , gerçi ne bekliyordum ki alacağını almıştı ama kafama takılan şey şuydu o kızla ne bağlantısı vardı.
Buradan çıkmanın bir yolu olmalıydı ve olacaktı da ama şimdi yapabileceğim tek şey plan kurmaktı . Tam o sırada adam içeriden korumalarına benim hakkımda bir şeyler söyledi ama ben tam olarak ne dediğini anlamadan içeri üç adam girdi. Kafamı ve ellerimi bir anda tuttlar. Çok güçlü oldukları için çabalasam boş olacaktı. Beni merdivenlerden indirmeye başladılar muhtemelen bodruma iniyorduk. Karşımıza çıkan ilk ve tek kapıya giriş yaptığımız sırada ellerimi bıraktılar ve konuşmaya fırsatım bile olmadan aralarında ki en güçlü duran kişi yanağıma güçlü bir tokat atmıştı. Tokatın gücüyle sersemleyerek yere düştüm ve orada bulunan taş kaşımı yarmaya yetmişti. Ben yerdeyken ellerimi ve ayaklarımı bağlamaya başladılar , hala düştüğüm yerdeydim son olarak ağzımı bağladılar ve dışarı çıkıp kapıyı kitlediler.
Kendi kendime kalmıştım sonunda. Kafamda parçaları birleştirmeye çalıştırıyordum ama çok karışıktı, o bebekten korktuğumu gördüklerinde beni buraya getirmişlerdi ve yarım yamalak hatırladığım olaydaki kızı sormuşlardı.
Kızın suratını bile hatırlamıyorum!
O kız şuan napıyor bilmiyordum , ödlümü kaldımı aslında çokta umurumda değildi ama şuan o kızı bulduğum için bu durumdaydım. Belkide kız yaşıyordu ve onu öldüreceklerdi , her şey karma karışıktı. Kafamda bir sürü olası senaryo dönüyordu.
Bu adamlar alacaklarını almışlardı ve işlerini önlememi istemedikleri için benden kurtulacaklardı.Her şey çok hızlı gelişmişti hayatımda yaşadığım en hızlı anlardı . sanırım bir süre hiçbir şey düşünmemeye ihtiyacım vardı yoksa kaçınılmaz bir son beni bekliyordu.
***
Hiçbir yerde pencere yoktu bu yüzden saatin kaç olduğunu göremiyordum ama yaklaşık dört satir buradaydım ondan emindim. Benim için hiçbir şey getirmemişlerdi ve buradaki alan çok dardı.Hayır, bu odada ölmeyecektim ama nasıl kurtulacaktım. Muhtemelen şuan evdekiler yemek yiyordu tam olarak emin değildim çünkü bir ara dalmıştım ve o zaman ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum.
Acaba çocuklar ne yapmıştı , onları da çok merak ediyordum. Buradan kurtulmak için ev ahalisinin uyumasını beklemeliydim.
Muhtemelen şuan tüm ev ahalisi uyumuştu . Önce elimdeki banttan kurtulmalıydım ama bu odada işime yarar hiçbir şey yoktu . Biraz düşündükten sonra aklıma canımı yakan bir şey geldi…taş… kaşımı yaran o taş ellerimdeki bandı da kesebilirdi. Önce kendimi oturur pozisyona getirmeye çalıştım , biraz zor olmuştu ama başarmıştım. Parmaklarımı kullanarak yerdeki taşı tutmaya başladım. Parmaklarımı ter tutarak banda sürtmeye başladım , beşinci denememde sonunda bir kısmı kopmuştu içime kendime yetecek kadar nefesi çektikten sonra geri vermeden son kez taşı banda sürttüm ve evet, başarmıştım.
Şuan mutluluktan ağlayabilirdim. Acele bir şekilde ağzımdaki kumaşı çıkarttım ve tuttuğumu unuttuğum nefesimi sakin bir şekilde geri verdim, ayaklarımdaki bandı hızlı bir şekilde çözdükten sonra kapıya yöneldim. Hay aksi unuttuğum bir şey vardı … kapı kilitliydi… .
Tek yapacağım şey kafamdaki tel tokayla açmak olacaktı tabi bu mümkünse. Kapı kilidine tel tokayı soktuğumda bir şeyi fark ettim kilit diğer tarafta kapının üstüne bırakılmıştı, şansıma lanetler yağdırarak kapıya sırtımı yasladım ve yere çömeldim. Odanın içinde küçülüp yok olmak istedim , yanımda duran taşı sinirle odanın karşı duvarına attım. Biraz ses çıkmıştı ama bunu kimse duymazdı.
Tüm umudumu kesmek üzereyken merdivenlerin ışığının yandığını fark ettim iste şimdi ayvayı yemiştim. Kapıdan yavaşça çekildiğim sırada kapının kilidi birkaç kez çevrilmeye başlandı ama bunu yapan kişi biraz beceriksizce yapıyordu. Kapının kilidi açıldığında kol yavaş bir şekilde aşağı indi ve içeri biri girdi.
Gördüğüm şey karşısında tuttuğumu fark etmediğim nefesi geri verdim. Karşımda elinde ayıcığıyla beraber duran küçük yeşil gözlü uzun kumral saçlı bir kız duruyordu. Kız korkmuş gibiydi , yüzüme bir gülümseme ekleyip konuşmaya başladım.
“Selam” kız ürkek bir şekilde konuşmaya başladı. “Senin burada ne işin var abla” kız olayları anlayamayacak kadar küçüktü. “Bende bilmiyorum ablacım ama bana yardım etmek istermisin” kız bir adım yaklaşarak yanıma geldi ve minik ellerini suratıma koydu “Kaşın yara olmuş , ben ve ayıcığım yardım isteyen kişilere yardım ederiz bu yüzden sana yardım edeceğiz değil mi?” soruyu ayıcığına dönerek sormuştu. Biraz bekledikten sonra bana gülümseyen bir yüzle bakmaya başladı. “Öncelikle adın ne?” kız hemen cevap verdi. “ lena yıldız” dediği an bende kendimi tanıttım ve konuşmaya başladım. “Burdan kurtulmam lazım yoksa beni merak ederler, öncelikle herkes uyuyor mu?”
“Bahçedeki bir abi hariç evet” biraz rahatlayarak kapıyı kontrol ettim ve tekrar konuştum. “Bana bir telefon getirebilir misin?” kız önce biraz düşündü ve hızlıca merdivenlere yöneldi. Bu kız benim son şansımdı, beş dakika kadar bekledikten sonra kız elinde bir telefonla döndü.
“Çok teşekkür ederim, bu iyiliğini asla unutmayacağım ve bir gün seni bulacağım anlaştık mı?”
“Oyunda oynarmıyız” kıza gülümseyerek “oynarız , hadi sen kimseye gözükmeden git yat ve kimseye benden bahsetme olur mu?” kız tamam manasında başını salladı ve merdivenlerden çıkarak kayboldu.
Derin bir nefes aldım ve yavaşça merdivenlerden çıkmaya başladım . Tam orta kata geldiğimde birkaç aydınlatma hariç her yer karanlıktı. Kapıyla aramda çok mesafe yoktu. Hızlıca kapıya koştum ve kenara çömelerek nefes aldım . Yavaş ve sakin bir şekilde kapıyı açtım . Dışarıda bir koruma vardı tamda kapının oradaydı . Dışarı çıktığımda ılık rüzgar tenimle birleşti. Bu korumayı tabiî ki alt edebilirdim . Yavaş ve sessizce yanına yaklaştım ve arkasından dokundum. “Selam” adamın dönmesiyle beraber yumruğumu suratına indirdim ve bir baç kez tekme atıp koşarak dışarı çıktım. Ayaklarımda ayakkabı yoktu ama kaybedecek vaktimde yoktu. Elimi cebime atarak telefonu duşarı çıkardım , bir taraftan da koşuyordum. Titreyen ellerimle aras’ın telefonunu tuşladım ve telefonu kulağıma götürdüm.
Çalıyor
Bir
İki
“Alo” içime bir ferahlama geldiğinde hemen konuştum “ Aras benim elis lütfen konuşma ve beni dinle” neredesin, nasılsın demdedi dinliyorum dedi. “ Nerede olduğumu bilmiyorum sadece evden çok uzaktayım, yan tarafımda bir orman var ve birazdan beni öldürmek için gelecekler bende ormana girerim muhtemelen. Senden istediğim şey en yakın karakola git ve numaradan yerimi tespit ettir yoksa…”
“Tamam , seni kurtarmaya geliyorum” tekrar konuşmaya başlayacağım sırada hat kesildi ve bir daha asla ulaşamadım. Gökyüzü benim yerime ağlamaya başladı bir anda , çok feci bir haldeydim.
Bu olanların o kızla bir bağlantısı vardı ama neydi kafam çok karışık ve yorulmuş biçimdeydi , bir an yolda daha fazla bulunursam beni bulabilecekleri ihtimali ile yan tarafımda duran ormana bakmaya başladı. O an gökyüzü sustu , gökyüzü susuyor ben ağlıyordum. Kendime gelip hızlıca ormana girdim başka çarem yoktu, yoldan da kimse geçmiyordu.
Ormanda kaybolmak istemiyordum . Ölmek için iyi bir yer olduğunu düşünmüyorum. Bir gündür açtım ama onu dert etmiyordum benim için bir sıkıntı değildi. Kendimi çok yalnız hissediyordum , bu hayatın bana merhameti yoktu olaysız bir günüm yoktu ama bundan sonra daha dikkatli olacaktım okula gidip normal bir hayat yaşayacaktım. Yaşananlar aklıma gelince midem de bir bulantı belirdi ve öğürmeye başladım , dayanamayıp midemdeki her şeyi boşalttım. Ağzımda kötü bir tat vardı ve üşüyordum . Oturduğum ağacın dibinden yıldızları izlemeye başladım.
Halime bakınca bir an gülesim geldi ve kahkaha atmaya başladım , ayaklarımı ön tarafıma uzatıp sallamaya başladım. Bir an önce beni kurtarmaları gerekiyordu. Aras bana sürekli güneş , kuzey arada cimri , nil kuzum , balım gibi kelimelerle bana sesleniyordu , bir an onları olduklarından daha da çok sevdiğimi fark ettim . Onlar benim hayatımdı. Hala yıldızları izliyordum belki de yıldızlar bize güzel görünmek için parlıyordu. Yıldızlar benim anılarımı saklıyordu çünkü onları unutamıyordum hem silinmesi zor olan şey insanlar değil anılardı.
Düşüncelerle kendimi rahatlatıyordum çünkü düşüp bayılmak istemiyordum. Yaklaşık İki saat sonra güneş doğacaktı. Telefona baktığımda maalesef ki çekmiyordu. Ölüm size bu kadar yakınken sevdiklerinizin değerini bilin çünkü hayat onları sizden alabilir , her sabah uyandığınız yatak boş kalabilir veya gece kapattığınız gözler bir daha açılmaya bilir , sevdiğiniz insan gidebilir,gelecek diye bekledikleriniz gelemeye bilir , görüşürüz dediklerinizi son kez mezarda görebilirsiniz yani hayatta her şeyi yaşayabilirsiniz. Yaşadığını hayatı sevmelisiniz. Çok fazla dayanacak gücüm kalmamıştı bundan sonra ne olur bilmiyordum ama yaşananlar bana yetiyordu . Daha fazla duramayıp kafamı omzuma yasladım ve uyumaya başladım.
-Aras-
Şuan tam bir felaket yaşanıyordu.
Sabah kalktığımda yanımda Elis yoktu . Önce herkes simit almaya gittiğini düşündü bende dahil ama aradan 2 saat geçmesine rağmen gelmedi . Bu arada onu çok kez aramıştık ama tabii ki telefonunu evde bırakmıştı. Bir insan neden telefonsuz bir yere gider anlamıyordum.
Yinede çok telaş etmemeye çalıştık çünkü başka yerlere de gitmiş ve bize haber vermeyi unutmuş olabilirdi,en azından öyle düşünmüştük. Dayanamayıp dışarı çıktık çünkü üç buçuk satir yoktu . Mahalleyi aramaya karar verdik. Kaldırımlarda gördüğüm kırmızı kana benzeyen sıvı içimi biraz ürpertmiş olsa da yinede devam ettim ama yoktu.
Dört saatin sonunda Nil ,Kuzey ve ben artık oluşabilecek senaryoları düşündük ama hepsinde bir tutarsızlık oluyordu. Kendimizi kötü düşüncelerin esaretinden bir an önce kurtulmalıydık.
Elis karanlıktan korkardı ama kendi daha karanlıktı.
Belayı sevmezdi ama beladan çıkamazdı.
Babam polisti bu yüzden direk onun yanına gidip olayı anlattık. Tabii babam hemen işe koyuldu. Ona zarar gelmesini istemiyordum ve bu asla olmayacaktı.
***
Saat gecenin üçüydü ama hiç birimiz uyumamıştık, Elisten bir haber bekliyorduk. Saat tam üç buçuk olduğunda telefonum çalmaya başladı , bir umut telefona baktım ve bilinmeyen numara yazısıyla bakıştım. Telefonu hemen açtım . Karşıdaki kişi elitsi. “Elis” herkes bu kelimeyi duyduğu anda nefesini tutmaya başladı. Elis bana karakola gitmemi söyledi o bilmiyordu ama ben sabahtan beri zaten buradaydım.
Numaradan yerini tespit etmeyi başardığımız anda araçlara atlayıp yola koyulduk ama beklediğimizden uzun sürmüştü ve sürecekti de.
Arabalar bir ormanın önünde durduğunda hemen arabadan indik . Ormana girmeyi başarmıştık , telefonun son çektiği yer boyu aramaya başladık. Önümdeki çalıyı yavaşça çektiğimde arksından biri güçlü bir çığlık atmıştı , onu gördüğümde geriye doğru gidiyordu ve berbat haldeydi.
Beni gördüğünde titrek bir sesle adımı tekrarladı. Yaşadığı şeyin şokunu atlatamamışa benziyordu.
-Elis-
Şiddetli bir öksürükle uyandım. Güneş hala doğmamıştı ama etraf o kadar karanlık değildi. Derin nefesler almaya başladım beni bulacaklardı ama kimler bulacaktı o sonuç beni tedirgin ediyordu. Önümdeki çalı oynamaya başladığında orda biri olduğunu anlamıştım. Onlar bulmuştu beni . Tedirgin bir şekilde geriye giderken istemsizce çığlık atmıştım.
Gözlerimi açtığımda ne olduğunu tam idrak edememiştim ama beni bulmuşlardı .
Yaşadığım adrenalini daha çok kaldıramazdı kalbim ama dayanmam lazımdı . Kalbin çok hızlı çarpıyor ve ben nefes almakta güçlük çekiyordum. Tam anlamadım ama aras birilerine seslendi ve koşarak yanıma geldi. Kısa süre içinde herkes buradaydı. Aras yüzümü avuçlarının arasına aldı ve konuşmaya başladı. “Eli,s bende kal, bana bak güzelim, derin nefesler al” Dediği şeyleri tam algılayamıyordum . Kısa bir anlığına gözlerimi kapattığım da kendimi arabada yatar bir pozisyonda buldum.
Biraz yol gittikten sonra koca bir hastane yazısıyla karşılaşınca hastanede olduğumuzu anladım. Yarı uyanık yarı gidik bir haldeydim. Sanki üzerimden tır geçmişti , tamam abartmıyım ama işte çokta iyi değildim. İyi bir vaziyette değiliz arkadaşlar. Hatırladığım kadarıyla yarama pansuman yapıldı ve birkaç test yaptılar şimdiyse kolumda serumla duruyordum ve baya kendime gelmiştim.
Çocuklarla konuştum ve polislere ifademi verdim. O evde kimseyi bulamamışlardı. Doktor içeri girip bana nasıl hissettiğimi falan sordu sonra konuşmaya başladı. “Elis hanım değerleriniz çoğunlukla iyi yaralarınız birkaç güne iyileşir verdiğimiz serum sayesinde biraz kendinize geldiğinizi umuyorum, başınıza herhangi bir darbe aldınız mı?” önce bir duraksadım ve geçmişi hatırlamak için kendimi zorladım ve depoda bana vuran adam yüzünden kafamı yere çarpmıştım. Doktora gereken cevabı verdikten sonra tekrar konuşmaya başladı. “lütfen öğleye kadar uyumayın” doktoru kafamla onayladıktan sonra dışarı çıktı. Çocuklara döndüğümde hiç birinin beni uyutmaya niyeti yokmuş gibiydi.Uykum vardı çünkü uykusuz ve aç bir gece geçirmiştim.
Aras yanıma yaklaşıp yüzümü incelemeye başladı. Yüzüme biraz daha baktıktan sona muhtemelen parmak izlerinin olduğunu gördü. Hassas bir cildim olduğu için en ufak bir şeyde iz kalıyordu. Arasın yüzü ciddi bir ifade alırken çenemden tutup başımı sağ çevirdi . Boynundaki damarlar belli oluyordu. Dişlerinin arasından tek bir cümle çıktı “Bunu kim yaptı?” gözlerinde kopan fırtınanın arkasında hafif bir üzülmüşlük vardı. Beni önemsiyordu yada bana öyle geliyordu. Gözlerindeki o bakış her şeyi kanıtlıyordu o adamı öldürecek gibi bir bakıştı. “Bu gün Galatasaray’ın maçı var” kuzey olaydan bağımsız ilk on biri araştırıyordu.
Aras dikkatleri üzerine toplayınca bana döndü. “Anlat bakalım küçük kaçık” derin bir nefes alıp olanları anlatmaya başladım. Kuzey ve Aras çılgına dönmüş Nil’in ağzı açık kalmıştı. “Anlamıyorum kızım bak bir daha sakın birimizi yanına almadan bir yere gitmiyorsun anladın mı güzelim”
Güzelim?
Her neyse bu ayrıntıya takılmayacaktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |