İnsanlar o kadar çok kendilerini düşünür ki,
çevresindekileri kötülüğe sürükler.
Kuzey’e sinirlenip uyuyakalmışım. Gözümü açtığımda hava kararmış, akşam olmuştu. Pek yumuşak olmayan bir yerde yatıyordum. Gözümü yavaş yavaş açtım. Burası… ama burası bizim kaldığımız yerden çok farklıydı. Hemen kalktım. Kuzey karşımdaki koltukta uyuyordu. Çok masum görünüyordu. Keşke uyanıkken de bu kadar masum olsa. Ben ona bakarak düşüncelere dalmışken bir anda kıkırdamaya başladı. Kaşlarım çatıldı. Birden gözlerini açmasıyla gözlerimi kapamam bir oldu. Kıkırdaması daha da sesli olmaya başlamıştı.
“Tamam amazon kızı görmedim.” Yeni uyanıyormuş gibi yaptım. Önce esnedim.
“Ha? Ne oldu? Neyi görmedin.” hiç becerememiştim. Gülümsemesi yavaş yavaş soldu. Ne oldu şimdi? Kötü bir şey mi demiştim? Aldırmıyormuş gibi yaptım ama kendimi tutamadım.
“Biz neredeyiz şu anda?” cevap vermemesini bekliyordum fakat beni şaşırtmıştı.
“Dağ kulübesinde.” Nasıl ya? Beni kaçırmış mıydı? Bir bunu yapmadığı kalmıştı zaten.
“Evet. Hatta birazdan katil gelip seni alacak.” Benimle dalga geçiyordu.
“Şaka olduğunu nereden biliyorsun?” sözünü tamamlar tamamlamaz kapı kırılırcasına çalmaya başladı.
“KUZEEYY!” Kuzey bir anda ciddileşti.
“Çabuk şuraya sakla-” Kapı kırılmıştı.
Deren’in çığlıklarıyla koşarak Beren’in odasına gittik. Gördüğüm manzara karşısında nutkum tutulmuştu fakat zaman kaybetmeden koştum. Beren kendini balkondan aşağı bırakırken son anda elinden ve belinden yakaladım. Gözleri kapalıydı. Kendime doğru çekip sarıldım ve kokusunu içime çektim. Çok korkmuştum. Deren’de ona sarıldıktan sonra Deren’ e söyleyip onu dağ evine götürmek için çıktım. Tabi ki yolda giderken susmadı. Ama bir süre sonra uykuya daldı. Çok güzel uyuyordu. Dağ evine götürme amacım onun sıkıntılarını öğrenmekti çünkü bu şekilde görev yapamazdık. Psikolojik olarak çökmüş durumda. Dağ evine vardığımızda onu koltuğa yatırdım ve karşı koltuğa geçerek onu izlemeye başladım. Onu izlerken bende uyuyakalmışım. Uyandığımda hava kararmıştı. Hışırtı duyduğumda Beren’in uyandığını anladım. Hemen gözümü kapadım. Bana bakıyordu. Kendimi daha fazla tutamadan kıkırdamaya başladım. Kaşları çatılınca daha da kıkırdamaya başladım. Gözümü bir anda açtım o kapadı.
“Ha? Ne oldu? Neyi görmedin.” İfadem ciddileşti.
“Evet. Hatta birazdan katil gelip seni alacak.” Ona bunu yapmak istemiyordum fakat eğleniyordum. Çok masumdu.
“Şaka olduğunu nereden biliyorsun?” sözümü tamamlar tamamlamaz kapı kırılırcasına çalmaya başladı.
“KUZEEYY!” Bir anda ciddileştim.
“Çabuk şuraya sakla-” Kapı kırılmıştı.
Kapı kırılmıştı. Gördüklerim bizimkilerdi. Biz uzun saate kadar gelmeyince meraklanmış olmalılardı. Ama ben daha Beren ile konuşmamıştım. Elimle gidin yaptığımda anlayıp hemen gitmeye kalktıklarında Pelin tam itiraz ediyordu ki hemen onu alıp gittiler. Koltuğun arkasına saklanan Beren’in yanına gittim. Ağlıyordu.
“Sakin ol amazon kızı çok rüzgar olduğu için kapı açılmış sadece. Gel hadi koltuğa geç. Su getireyim sana. Senle konuşmam gereken şeyler var.
Kuzey benimle konuşması gerektiğini söylemişti. Ne konuşacaktı ki? Elinde suyla gelince suyu bana uzattı ve ben teşekkür ettikten sonra konuşmaya başladı:
“Beren bugün olanlarla ilgili konuşmamız gerek.”
“Hayır gerek değil.” Bu onu ilgilendirmezdi. Anlatsam da bunu o anlamazdı.
“Beren intihar etmeye kalktın farkında mısın?”
“Anlatsam anlayacaksın sanki.”
“Anlarım yeter ki anlat.” Gözleri yalvarır gibi bakıyordu.
“Daha yeni tanıştığım birine neden bunu anlatayım?”
“Eğer içinde kalırsa bu seni daha çok üzecek ve seni mahvedecek. Anlat ki kurtul ondan.” Bu fikre hiç katılmıyordum.
Acılar paylaştıkça azalmazdı, artardı. Çünkü insanlar zamanı geldiğinde sizi o acılarla vururdu.
“Anlat. Çözüm bulamazsam bu konu burada kapanır.” Ona inanmalı mıyım bilmiyorum ama içimden bir ses anlat diyordu. Her şeye en başından başladım. O günden hayatımızı karartan o günden…
“ Ben 7 yaşındayken ailemle yaptığım bir araba kazasında annemi ve babamı kaybettim. Deren ile çok zor zamanlardan geçtik ve yanımızda bir tek kişi vardı.”
“ Atlas. Benim çocukluğum onunla birlikte geçti. Aramızda duygusal bir bağ oluşmuştu.” Hüzünlü bir gülüşle devam ettim. “ Sanırım ondan hoşlanıyordum. 15 yaşımıza geldiğimizde bana olan hislerini söyledi ve sevgili olduk. Ama daha sonra-” ağladığım için devam edemedim. O günleri hatırlamak bile yeniden yaşamama sebep oluyordu.
“Devam et.” Bir insan nasıl bu kadar namussuz olabilir. Devam ettim.
“Sonra o da benden gitti. Kimsesiz kaldım. Kimsesiz kaldık.”
“Çok mu seviyordun onu? Başka hiç kimseyi sevemeyecek kadar mı?” Başımı salladım.
“Evet çok seviyordum. Kimseyi sevemeyecek kadar…”
“Artık yalnız değilsin. Biz varız ben varım.” Güldüm.
“Bu zamana kadar kaç kişiyle çalıştığımı tahmin edemezsin. Onların hiç birine yakınlık hissetmedim. Siz benim yalnızlığımı giderecek son kişi bile olamazsınız. Özellikle de sen.” Son söylediklerim biraz ağır gelmiş olmalı ki gözlerindeki hüznü gördüm. Ama bu benim umurumda bile değildi.
“Anlattım ve bitti. Şimdi bana onları geri verebilecek misin? Annemi, babamı ve Atlas’ı bana geri verebilecek misin? En önemlisi bana çocukluğumu geri verebilecek misin Kuzey?!” Bana çocukluğumu geri veremeyecekti. Annemi, babamı, çocukluk aşkımı geri getiremeyecekti.
“Peki o nasıl öldü? Yani Atlas.”
“ Ben tam eve geliyordum ki karşıma sarhoş bir adam çıktı. Bana tecavüz etmeye kalktı ve Atlas bağırışlarımı duyarak yanıma geldi. Adam cebinden bıçak çıkararak onu bıçakladı.” Bir telefonum yoktu, yardımıma koşacak kimsem yoktu. Ben o gün sevdiğim insanın gözlerimin önünde ölmesine bakmaktan başka bir şey yapamadım.
Siz sevdiğiniz insan gözlerinizin önünde ölürken ki çaresizliği bilir misiniz? Gözünüzün önünde kan kaybından ölürken hiçbir şey yapamamanın çaresizliğini. Kahrolası cahilliğin çaresizliğini. Ben bilirim. Bu hayattaki her şeyin en kötüsünü en çok ben bilirim.
........................................................
Eve vardığımızda hava aydınlanmak üzereydi. Koşarak Deren’in odasına çıktım. Kapıyı tıklattığımda ses çıkmamıştı. Telaşla içeri girdim. Deren hiçbir yerde yoktu. Deniz’in odasındadır diye oraya gittim fakat orada da değillerdi. Koşarak Kuzey’in yanına gittim.
“Kuzey hiçbir yerde yoklar. Ormana tek başlarına çıkmak gibi bir aptallık yapmazlar değil mi?”
“Bir şey mi biliyorsun? Açıkla hemen!”
“Ben seni kulübeye götürdüm ve geç saatlere kadar getirmediğim için merak edip geldiler. Kapıyı kıranlar da onlardı. Ama seninle daha konuşmadığım için onları yolladım.” Bunu iyi bir şeymiş gibi bir de bu kadar rahat mı söylüyordu?
“Bunu birde marifetmiş gibi söylüyor musun?” dediğim an telefon çaldı. Hoparlöre aldım.
“Pislik adam! Kardeşimi sen kaçırdın değil mi? Adi şerefsiz!” güldü.
“Ah güzel kız. Hepsi de öldü biliyor musun? Ne yazık sana.”
“Hepsi öldü diyorum. Şimdi sende gelip bana teslim olacaksın. Bende yanındaki o suratsıza bir şey yapmayacağım.”
“O kız sana teslim olmayacak. Beni öldü-” Hayır, hayır, hayır. Bu şimdi olamazdı.
“KUZEEYY! Kuzey şimdi olmaz. Burada olmaz. KUZEYY!” Pis pis sırıtınca anladım her şeyi. Pislik bana oyun mu oynamıştı.
“Bakıyorum da endişelenmişsin BİRAZCIK.”
“Kuzey benim kardeşim öldü!Sen burada oyun oynayacak kadar zavallı mısın gerçekten?” Benim artık bir kardeşim yoktu. Benim artık bir ailem yoktu.
“Beren gerçekten o adama inanıyor musun? Sence gerçekten öldürseydi bu kadar rahat olabilir miydi?” Doğru söylüyor olabilir miydi? Kafam iyice karıştı. Hangisine inanacağıma şaşırdım.
“Hemen patrona ulaşmalıyız.” Telefonu aldım ve patronun numarasını yazdım. Telefon çaldı, çaldı ve sonunda açıldı.
“Evet. Kuzey ve ben dışında herkes kaçırıldı ve katil arayıp onları öldürdüğünü söyledi.” Bu onu sinirlendirmişti. Öyle bir bağırmaya başladı ki korktum.
“Tüm bunlar olurken siz neredeydiniz? Bu ne sorumsuzluk!” işte bu soruda kalakaldım. Bu halimi gören Kuzey telefonu elimden aldı.
“Bunda onun suçu yok. Ben onu kaçırdım ve diğerlerini bir başına ormana gönderdim. Şimdi bize derhal bir kişi hatta iki kişi daha yolla.”
“Mecburen yollayacağım ve eğer onlar öldüyse ölümünüz bizzat benim elimden olacak.” Bu sözler çok ağırdı. Çok korkuyordum. Hayatımda hiç korkmadığım kadar çok. Tüm bunlar benim suçumdu.
“Ben özür dilerim. Hepsi benim suçum.”
“Evet hepsi senin suçun. Eğer onların kılına zarar gelirse hiç görmeyi istemediğin yüzümü görürsün Beren.” Gözlerim dolmuştu. Sırf benim sahip çıkamadığım duygularım yüzünden 3 kişi ölürse kendimi bizzat kendim öldürürdüm.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |