7. Bölüm

6.- Ejderha Ateşi ve Yerdeki Kan İzleri

Gece Prensi
kitapvegece_prensi

Merhaba yeni bölümle beraber sizlerleyim. Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar!

♕✵✵✵✵𖥸✵✵✵✵♕

Ejderha ateşi seni bulacak, tanrı sana bahşettiği ateş ile seni yakacak. 12 ejderha bir araya gelince büyük bir güç ortaya çıkacak. Kaç ya da öl. Ama kimse tanrılardan kaçamaz. Bütün taşlar senin elinde. Altını bul. Tanrılar altın gücünü istiyorlar almazlarsa sonuçlarını kendileri bile düşünmüyorlar çünkü onlar istediklerini alırlar. Sen bu oyunda sadece vezirsin. Ya kadere karış ya da kaderin kendini sen yaz ama dikkatli ol ejderha varis. Ve unutma tanrılar senin kaderini yazalı çok oldu. Anlatma kimselere de gördüklerini. Ödersin tek tek bedellerini.

 

Bir anda gözlerimi açtım. Rüya görüyordum ama farklı bir rüyaydı. Dün bahçenin ortasında duran kılıcın önündeydim Gökyüzünden sesler geliyordu. Benimle konuşuyorlardı ve bu uzun zamandır olmayan bir şeydi. En son 2 yıl önce gökyüzünün benimle konuştuğunu görmüştüm. Ve hatırladığım kadarı ile oradada tanrı ve ejderha ile ilgili şeylerden bahsediyordu ama hatırladığım sadece buydu daha fazlasını hatırlamıyordum. Yatağımda doğruldum ve arkaya doğru yaslandım. Güneş daha doğmamıştı.

 

Bir oyundaydım. Vezir olduğum iddia ediliyordu ama ben hep şah olmaya daha çok yatkındım. İçe dönük bir yapım olabilirdi ama her zaman zirveye oynamayi severdim ve gerekirse bunun için herşeyi yapabilirdim. Diğer taşlar gibi sırf bir taşı korumak adına oyun oynamazdım. Ve gördüğüm kadarı ile korunacak bir şah bile yoktu. Belkide benim kaderim gerçekten çok öncelerden belkide bundan asırlar önce bile yazılmış olabilirdi. Ama kader sadece bir insanın üzerine göre ayarlanmış bir kumaş gibiydi. Onu kesip biçerek kendi vücudunuza göre ayarlamak insanın elindeydi.2

 

Odanın ortasında bir canlılık belirdigini hissettim ve sanarim ruh hayvanım olduğu için Drago'nun geldiğini hissetmiştim. Ve küçük ejderha önce odanın ortasında belirip hemen sonrasında ise yatağımın üstüne zıplayarak uykulu bir sesle "günaydın saygıdeğer taşıyıcım. Bugün erkencisiniz bunun sebebini öğrenebilir miyim?" Bir yerde ruh hayvanımin benim herşeyimi biliyor ve hayatımın geri kalanında hep benimle olacağı rahatsız edici geliyordu henüz hiçbir şeye alınmamıştım ama bir şekilde kabul ediyordum.

 

"Günaydın saygıdeğer ruh hayvanım. Bugün erken uyanmamın sebebi rahatsız edici bir rüya görmüş olmam olmam."

"Nasıl bir rüya"

"Gökyüzünün benimle konuştuğu bir rüya ve bir şekilde rahatsız ediciydi."

"Ne! Gökyüzü seninle mi konuştu, bana daha çok bilgi vermelisin."

"Rüyada tanrılardan bahsediyordu tanrıların kaderi yazdığını ve 12 ejderhanın bir araya gelince büyük bir güç ortaya çıkaracağından. Ejderha varis diye bahsediyordu benden. Ve altın gücünü bulmam gerektiğinden, tanrılar bunu istiyorlarmış."

"Sen ciddi misin, ejder varis.. hayır hayır bu Sen olamazsın."

"Gizemli gizemli konuşmak yerine bana bir şeyler açıklamaya ne dersin?"

"Duyacakları hazır olduğundan emin misin?"

"Eminim."

"Peki o zaman beni dikkatle dinle. Bundan asırlar önce diyarda ilk elflerin ortaya çıktığı zamanlarda diyarda tam elli ejderha vardı içlerinde bende dahil olmak üzere on iki ejderha ata ejderhalardık güçleri olan ve tanrıdan gelen ejderhalar. Bir gün diyar kendi kehanetini yazmaya başladı bu görülmedik bir şeydi orada bir varisten bahsediyordu ejder varisten. Ejder Varis tanrıdan gelmiş ve tanrının ışık ve gücü ile adanacak olan seçili kişi olarak bahsediyordu kehanette. Tanrılar onu sınayacak ve gerektiği yerlerde ya mükafatlandaracak yada cezalandıracağından bahsediyordu. Aynı zamanda bunun için büyük şeyler göze alması gerektiğinden. Oldukça zorlu bir mücadele olacak ve her biçimde zorlanacaksın ve tabi bende sen ne yaşarsan onu yaşayacağım çünkü senin ruh hayvanınım ve bunu birlikte kazanacak veya kaybedeceğiz Drake."

"Peki ya sonunda ne olacak?"

"Bunu kimse bilemez, hatta tanrıların bile tam olarak bilmediğinden eminim."

"Anlıyorum, peki eğer vaktimiz varsa diyarla ilgi kafama takılan bazı sorular var onları cevaplayabili misin?"

"Elimden geldiğince cevaplarım ama her zaman bilgileri bu kadar kolay öğrenemezsin haberin olsun."

"Burdaki herkes büyü yapabilir mi mesela bende ilerde yapabilecek miyim?"

"Dört element özde olmak üzere herkes sihir yapabilir ama senin yapabilmen için daha çok erken ama yavaş yavaş öğreneceksin ve senenin sonunda eminim ki en iyi ateş taşıyıcılarından birisi sen olacaksın."

"Dört element özü derken ne demek istedin ve artı olarak ben nasıl ateş taşıyıcısıyım?"

"Dört element ateş, su, toprak ve hava insanların içindedir bunlar ana elementler ve ana güçler bu güçlere göre sınıflara ayrılırsınız. Ben bir ateş ejderhasiyim ve sende bu durumda ateş taşıyıcısı oluyorsun ama güçler sadece elementler ile kalmazlar ve taşıyıcıları ruh hayvanlarının bilmediği farklı güçler verirler bunu önceden kimse bilemez kendin keşfedeceksin."

"Anladım peki dün kaçırılan kız hakkımda bir şey biliyor musun."

"Senin gördüğün herşeyi bende senin kadar görüyorum ama dün nouserlar arasında bir toplantı yapıldı ve bu hiç görülmemiş bir olay ne yapılacağını bilmiyoruz ama kız kurtulacak. Ruh hayvanı Kelvin ile iletişime geçemedik sihir yolu ile alıkoyulduklarını biliyoruz şimdilik."

"Önceki senelerde böyle veya daha farklı karmaşalar olmuş mu kılıç gibi mesela."

"Hayır önceki dönemlerde sıradandı kılıç olayı ise çok farklı bir olay yine tanrılar ile alakası var ben olayın sadece öğrencilerin çözebileciği bir olay olduğunu savunuyor olsamda profesörler kendileri çözmekte oldukça kararlılar."

"Biliyor musun burası hiç ev gibi hissettirmiyor. "

 

Drago ile tanışalı çok az zaman geçmişti hatta onunla çok konuşamamıştım bile ama ruhumun bir yerlerinde onunla bağlı olduğunu biliyordum ve onu her gördüğümde bu bağ kafamın içinde olduğunu resmen hissettiriyordu. Bir şeklide onu asırlardır tanıyormuşum gibi hissediyordum ve sanarim bu yüzden ona kendimi açmam daha kolay oluyordu.

 

"Seni anlıyorum sonuçta yeni bir dünyaya geldin hiç tanımadığın insanlar ile berabersin burada yalnızsın ama alışacaksın ve belkide gün geçtikçe bu diyarin senin evin olduğunu daha iyi anlayacaksın. Eğer sen ejder varissen Drake diyar senin önünde diz çöker ve senin iyiliğin için her şeyi yapar."

"Eğer ejder varissem bence diyar benim için hiçbir iyilik yapmaz ve herseyi daha çok zorlaştırır gibi hissediyorum."

"Diyar bilmeceler ile doludur."

"Diyelim ki ejder varis benim ne olacak yani biliyorum büyük ihtimal bilmiyorsun ama nasıl bir süreçten geçeceğiz?"

"Eğitim sürecin diğer öğrenciler gibi olacak burada eğitim almadan başına kötü şeyler gelmeye başlayacağını düşünmüyorum ki bence tanrılar sana merhamet gösterirdi ve birsey bilmeden seni zorlukların önüne atmazlar."

"Umarim öyle olur öğrenecek çok şeyim var."

"Artık hazırlanma vaktin geldi bence akşam olduğunda senin için bir kitap getireceğim diyar hakkında bir kitap ve eminimki kafandaki sorularının bir kısmınada olsa cevap alacaksındır ve bir şey olursa artık beni çağırmayı biliyorsun."

 

Sözlerini bitirir bitirmez bir toz bulutun dönüştü ve odada yine tek kaldım. Her şeyi atlatabileceğimi biliyordum ama yaşadıklarım bir şekilde ağır geliyordu bu okul yalnız kaldığım zamanlarda özellikle geceleri üstüme üstüme geliyordu.

 

Sanarım kahvaltı saati gelmişti o yüzden ayağa kalktım ve önce elimi yüzümü soğuk su ile yıkadım zaten erken kalktığım için kendimi toparlaması ve uykum yoktu daha sonra gardıroptan siyah bir takım aldım. Aslında çoğunlukla siyah giyerdim ama bugün dün olan şeylere, o kızın kaçırılmasına ithafen siyah giymiştim.

 

Bu sefer dışarı çıktığımda kimse görünmüyordu belkide erken kalkmıştım o yüzdendi. Zaten yemek saatinin geldiğini belirten zilde çalmamıştı. Ahşap ve nostaljik görünen merdivenlerden en alt kata indim. Etrafta çok az öğrenci vardı, yemek sırasında sadece 2 kişi bekliyordu. Gözlerim sınıftan olanlardan birini aradı ama kimse yoktu. Gidip yemeğimi aldım ve boş olan masalardan birine oturdum.

 

Bugün etrafa farklı ve kasvetli bir hava hakimdi. Yemeğimi yerken bir andan da dün olan şeyleri ve bugün ki rüyamda gördüklerimi düşünüyordum ta ki arkadan tanıdık bir ses günaydın diyerek düşüncelerimi bölene kadar.

 

"Yanına oturabilir miyim?" Gelen Almilaydı.

"Tabiki." Dedim gülümseyerek ve hemen karşıma geçti. O da bugün siyah bir gömlek ve pantolon giyerek siyahlara bürünmüştü. İtiraf etmek gerekirse pembe renkli saçları ve siyah onun üzerinde en iyi renk kombinasyonu olarak duruyordu.

"Nasılsın? dün olanlardan sonra ortak salonlarda seni hiç görmedim."

"İyiyim sen nasılsın? Ve dün odama geçer geçmez uyuayaklamışım zaten odaların dışarısını çıkılmasına izin verilmez diye düşünmüştüm.

"Bende iyiyim, ve evet aslında ilk olarak odalardan çıkmayı yasakladılar fakat sonra 4. Kattan çıkmamak şartı ile izin verdiler."

 

İçimden bir ses profesörlerin bile böyle bir durumda kararsız olduğunu ve son günlerinde kararsız şekillerde geçeceğini düşünüyordu. Tam Almilaya cevap verecektim ki yine arkamdan günaydın afiyet olsun diye ses geldi. Arkamı biraz döndüğümde Talya ve yanında onun gibi beyaz saçlı ve nerdeyse tıpkı aynısı olan bir kız daha vardı. Talya benim yanıma kız ise Almila'nın yanına geçip oturdular. Daha sonra Talya diğer kızı bizimle tanıştırdı.

 

"Bu Dalya benim ikizim. Diğer sınıftan."

"Ben Almila tanıştığımiza memnun oldum." Almila içten bir gülümseme ile kıza kendini tanıttı Dalya ise daha çekimser bir gülümse ile bende Tanıştığıma memnun oldum dedi. Daha sonra ise bende ismimi söyledim. Ve yemek geri kalan süreçte sessiz bir biçimde ilerledi.

 

Yemeğimi bitirmiştim ama masadakilerin bitirmesini bekleyip onlarla beraber kalmak veya hemen kalkmak arasında kararsızdım. Tam kalkmaya karar vermiştim ki müdüre ve yanında iki profesör ile beraber odaya girdi ve müdüre "kimse kalkmasın" diye bağırdı.

 

"Sevgili öğrenciler dün yaşanan olaylardan sonra Bugün dersler olmayacaktır." Müdüre sözünü bitirmeden diğer öğrenciler mutlu bir şekilde konuşmaya başladı. "Fakat okuldan dışarı bir adım bile atmanız kesinlikle yasaktır." Bu sözleri öğrencilerin moralinin bozulmasına sebep olmuş gibiydi galiba herkes dersler olmadığı için rahatlıkla istediklerini yapabileceklerini düşunmüşlerdi. Müdüre ve profesörler son sözleri ile beraber salondan dışarı çıktılar ve onlar çıkınca bende direk olarak odama gitmek için kalktım.

 

En üst katta çıktığımda ortak salonda bizim sınıftan Davin Esila ve Adrian birlikte sohbet ediyorlardı. Adrian beni görünce yanlarına gitmem için el kaldırdı. Günaydın diyerek bende oradaki tekli koltuklardan birine oturdum. Ortak salon her yerde olduğu gibi beyaza boyanmıştı ve oldukça büyüktü. Ortada bir tane büyük (yaklaşık 3 kişi sığabilirdi) kırmızı koltuk yanlarda 3 tane tekli koltuk ve ortada bir masa vardı. Ve böyle böyle tam 4 oturma alanı vardı. Diğer koltukların rengine sarı, yeşil ve maviydi. Sınıf arkadaşlarımda benim gibi siyah giyinmişti okula göre büyük bir tezatlık oluşturuyordu.

 

"Bizde tam dün olan olaylar hakkında konuşuyorduk. Adrian ile düşündükte belkide sizi yani farklı bir dünyadan gelenlerinizi eğitebiliriz. Çünkü bu olanlar normal değil ve yarın bizim başımıza gelip gelmeyeceğini bilemeyiz." Dedi Esila sesinde bilgelik ve ablalık içgüdüsü taşıyordu resmen.

 

"Aslında haklısın bu dünyaya çok yabancıyız ama ne tür bir eğitim bu?" diye sordum

"En başta kılıç eğitimi Adrian çok iyi kılıç kullanabiliyor bende size hançer kullanımında yardımcı olabilirim. Ve profesörlerden nouserlar hakkındaki dersleri ve savaşçı hal derslerini hızlandırmak isteyebiliriz aslında." Esila lafını bitirir bitirmez Adrian lafa atladı. "Geçici nedenlerden dolayı derslerde değişikliklere girebileceklerini düşünmüyorum. Müdüre çok katı biri ve buna izin vermez diye düşünüyorum." Sesinde kararsızlık vardı Davinde benim gibi susmayı tercih ediyordu çünkü o da bu dünyaya fazla yabancıydı ve çekingen bir yapısı vardı.

 

"Evet belki değiştirmeyebilirler ama iki dalında profesörleri yumuşak insanlar ve buna anlayış göstereceklerini düşünüyorum."

"Olabilir bu okul bilinmezliklerle dolu."

 

Arada minik bir sessizlik oluşmuştu herkes düşünüyordu. Haklılardı bu okul bilinmezliklerle doluydu neyin ne olacağı belli değildi ve ekstra savunma veya saldırı dersleri almak her türlü aleyhimize olur diye düşünüyordum. Sessizliği bölen Davin'in çekingen sesi oldu "Peki bu derslere ne zaman başlarız?" Bu sefer cevap veren Adrian oldu "diğerleri de gelsin ortak karar alırız ama bana kalırsa bu akşam bile başlayabiliriz." Esila kararsız bir sesle cevap verdi. "Aslında bunu gözler önünde yapmamız insanlara biraz garip gelebilir. Herkes genel olarak iyi huylu gözüküyor ama kimsenin gerçek yüzleri belli değil. Herkes birer maskenin ardında ve o maskeler tamamen aralanmadan ortak alanlarda çalışma yapmamız doğru olmaz. Gizli bir yer seçmeliyiz. " İçimden göz devirdim.. Bu kız hep mantıklı konuşuyordu aslında ama kelimeleri fazla süslemesi onu biraz itici kılıyordu. Yinede sevip sevmediğime hatta güvenip güvenemeyeceğime karar vermek için çok erkendi. Herkes birer maskenin altında saklanıyordu o da buna dahildi.

 

"Gizli bir yer olarak bir önerin var mı peki?" Adrian'ın sesi biraz sıkılmış şekilde geliyordu. "Aslına bakarsan evet var" Esila kararsız bir şekilde konuşuyordu. Belkide böyle şeylere hiç bulaşmamalıyız diye geçirdim içimden. "Ama burası çok kullanılmayan ve tahminimce kimsenin bilmediği bir yer yani giriş çıkışlarda dikkat etmeliyiz." "Uzatmada söyle artık Esila." Adrian benim için sesim gini davranıyordu... "4. Ve 3. Katın merdivenlerinin orada büyük bir manzara tablosu var illaki görmüşsünüzdür. O tablonun arkasında bir kapı var. Kapı duvar ile aynı renk ve çok iyi kamufle edilmiş. Odanın içinde eşyalar var fakat hepsi beyaz örtülerle kaplı ve tozlu biraz temizlersek orayı kendimiz için bir çalışma alanı haline getirebiliriz."

 

Bu okulda keşfedilmeyi bekleyen sırlarla doluydu. Ne kadar eve gitmek istesemde yinede burada kalmakta heyecanlı olabilirdi.. Evi ev yapan aileydi ve oradaki ailemi unutmak ne kadar zor olsada belki burada yeni bir aile edinebilirdim. İmkansız diye bir şey yoktu sonuçta. İnsan hayal ederek bile imkansızlıkları bir olasılığa çevirebilirdi.

 

"Merhaba." Dedi çekingen bir ses ve beni iç dünyamdan çıkardı. Almila ve Talya gelmişti. Gurupta sadece 1 kişi eksikti. Afra yoktu ve ben onun yokluğu daha yeni farketmiştim. Talya ve Almila boş koltuklara gecip oturdular. "Konu ne?" diye soran Talya oldu. "Bir takım planlarimiz var. Dünyadan buraya gelen arkadaşlarımız için silah ve savunma eğitimi verebiliriz diye düşünüyorduk. Siz ne dersiniz?" Esila heyecanlı bir şekilde öne atılmıştı yine. "Güzel bir fikir aslında hemen başlayabiliriz bugün boşuz sonuçta."

 

Merakımı yenik düştüm ve "Afra nerede?" diye sordum. Herkes birbirine baktı. Yokluğunu yeni hissetmiş gibiydiler. "Odasındadır. Birazdan bakarız." Diye geçiştirici bir cevap verdi Esila ve daha sonra planı Talya ve Almila'ya da anlatmaya başladı. Anlatılanlar en çok Talya'nın dikkatini çekmiş gibiydi. Büyük bir merakla dinledi. Ve ardından haklı olduğunu söyledi Almila da ona katıldı. Ve ortak bir karar olarak akşam o gizli yerde buluşma kararı almıştık. Ve silah eksiğimiz olduğu için biz dünyadan gelenler için en yakın zamanda okuldan çıkıp alışveriş yapmamız gerekliydi. Onlar bunları söylerken parayı nereden bulacağımızı düşünmedim değil. Gruptakiler konuşmaya devam ediyor ve fikirlerini öne sürüyorlardı bense sessiz bir şekilde sadece takip ediyordum. Taki çığlık sesi dikkatimi dağıtana kadar.

 

Bir kız bir yandan bağırarak bir yandan koşarak ortak salona girdi. Çoğu kişi refleks olarak ayağa kalkmıştı. Ve kızın etrafına doğru bir kalabalık oluşmuştu. Birisi "Ne oldu, iyi misin?" Diye sordu. Kız yere duvarın köşesine geçmiş ayaklarını kendine doğru çekmiş ağlıyordu. Uzun sarı saçları yüzünü kapatıyordu. "O-o yok yerde kan izleri var" dedi bunları söylerken sesi titriyordu. Kalabalıktan bir ses çekilin diye bağırdı arkamı döndüğümde müdürenin geldiğini gördüm. Kızın yanına gidip dizlerinin üzerine çekti. "Bana ne olduğunu sakince anlat." Kız sakinleşmeye çalışıyordu. Kimin getirdiğini görmedim ama.birisi kıza bir bardak su uzattı. Kız suyu içip sakinleşene kadar bekledi.

 

"Afra'yı dün geceden beri görmemiştim ve bugün yemek için aşağıya inmemişti biraz önce odasına baktım. Cam açıktı ve yerde kan izleri vardı." Cümlesini bitirir bitirmez yine ağlamaya başladı. Müdüre ayağa kalktı "kimse buradan ayrılmasın." Daha sonra ise kızların odalarının olduğu yöne doğru hızlıca gitti. Arkasından ise beş profesör koşarak gelip odalara doğru gittiler.

 

Kalabalıktan uğultulu bir ses geliyordu. Gittim ve daha önce oturduğum yere oturdum. Zaten Afra'nın başına bir şey gelmiş olmasından şüpheleniyordum ve biraz önce yaşananlar bunu kanıtlamış oldu. Dün başka bir kuz bugün ise Afra. Her gün birine başka birşey mi olacaktı? Ne olursa bunlar duracaktı? Bu şeyleri kim yapıyordu? Dahada önemlisi neden yapıyordu? Sorular ve daha çok sorular, ardı gelmeyen bu bilinmezlikten bıkmıştım. Eve geri dönmek istiyordum.

 

Yanıma birinin oturduğunu hissedince düşüncelerimden sıyrılıp yana doğru baktım. Almila ellerini başının iki yanına koymuş düşünüyordu. Ona baktığımda o da bana baktı pembenin her tonuna sahip olan gözleri ile gözlerim buluşunca içimde farklı bir şey hissettim. Güvendeymişim gibi evimdeymişim gibi hissettim. Ve bir anda içimde kelebekler uçuşmaya başlamıştı. Kulağa bir melodi gibi gelen sesi ile kelebekler daha yükseğe uçtu.

 

"Dünyamızda da böyleydi birileri kaçırılır hatta öldürülürdü. Fakat burada içinde olmak biraz garip hissettirdi. Belkide dünyada onlarca vaka vardı fakat biz onlardan uzak olduğumuz için bilmeden rahat bir şekilde yaşıyorduk. Kötülük heryerde. Biz sadece görmemeyi seçmişiz ve ondan kaçmışız." Sesinde ağlamaklı bir ton vardı.

"Kaçtığımız şeyler her zaman gelip bizi bulur. Önemli olan onlarla yüzleşmek."

"Haklısın ama bazen dayanamıyorum ve dünden beri hatta buraya geldiğimizden beri korkuyorum. Kendimi çok savunmasız hissediyorum."

 

Onunla konuşmak ve cümlelerimi kurmak için ekstra bir efor sarfetmem gerekiyordu şu anda. Ne diyeceğimi bir türlü bilmiyordum ve sessiz kalmamak için "seni çok iyi anlıyorum. Ve savunmasız değilsin eminim tedbirleri artıracaklardır." Bunları derken kendimi çok aptal hissetmiştim. Ama başka ne diyebilirdim ki savunmasız hissetme çünkü ben hep burdayım felan mı?! Daha kendime bir yararım yoktu ama umarım kurduğum cümle onun birazcıkta olsa iyi hissetmesini sağlardı.

 

Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Dünyada gördüğüm en güzel gülümseme. Tam konuşmak için ağzını açmıştı ki arkadan bir gürültü geldi. Ve oraya doğru dönmek zorunda kaldık. Müdüre gelmişti ve herkes ona baksın diye ayağını iki kere yere vurmuştu. Daha sonrasında ise saçlarını arkaya doğru attı ve öksürerek konuşmaya başladı.

 

"Sevgili öğrenciler son olaylardan sonra artık herkesin bir oda arkadaşı olması gerektiğine karar verdik. Lütfen hepiniz en alt kata yemek salonuna inin ve olabildiğince sessiz bir şekilde bekleyin. Odalarının düzenlenecek ve kimlerle kalacağınız belirlenecek daha sonra sizleri yerleşmeniz için çağıracağız."

 

Uğultu yükseldi ve herkes aşağıya doğru yürümeye başladı. Çok güzel zaten bir bu eksikti. Artık odada iki kişi kalacağımız için belirli bir mahremiyetimizde olmayacaktı. Neden böyle oluyordu bilmiyordum ama içimden bir ses bu olayların kolay kolay çözülmeyecegini söylüyordu.

                

♕✵✵✵✵𖥸✵✵✵✵♕

 

 

Ne kadardır burada bekliyorduk bilmiyorum ama uzun bir süreydi. Herkes neler olduğu hakkında konuşmuştu ilk başta. Daha sonradan ise konu gündelik ve daha sıradan şeylere gelmişti. Arada sohbete katılmaya çalışıyordum. Fakat yinede aklım hep Afra'daydı.

 

Biz insanların bence en büyük sorunu üzüldüğümüz şeyleri hemen unutmamız ve hiç bir şey yokmuşçasına davranabilmemizdi. Hayat uzun süre yas tutmak için çok kısa olabilirdi ama aynı zamanda da kısa sürede unutturacak kadar acımasızdı.

 

Akşam için olanlar yapmıştık. Hepimiz odalara gittiğinizde biraz uyuyup dinlenecek ve gece olunca orada bulunacaktık. Büyük ihtimalle güvenlik tedbirleri çoğaltılacaktı bu yüzden işimiz zordu. Fakat biraz savunma ve saldırı dersi alıp hepimiz kendimizi koruyabilecek durumda olduğumuzda ilerde olabilecek şeyler için hazırlıklı olabilir ve öylece hayatımızı başkalarının gelip kurtarmasını beklemek zorunda kalmayacaktık. Bu yüzden bu planı sevmiştim hem ne kadar düşünmek istemesem de eğer Afra bulunmazsa o vakte kadar bizimde yardımımız dokunabilirdi. Fakat emindim ki en kısa sürede bulunacak ve aramıza dönecekti.

 

Onu kısa bir süredir tanıyor olsam bile gitmesi beni üzmüştü ve şuan nasıl bir durumda olduğunu düşünmek ise acı veriyordu..

 

♕✵✵✵✵𖥸✵✵✵✵♕

 

İki profesör gelmişti. Birisi kızların diğeri erkeklerin isimlerini ikişer ikişer anons ederek hangi odalarda kalacağımızı söylüyordu. Sıra bana gelmişti ve benim ismim ile birlikte Adrian'ın ismi söylendi. Aslında buna biraz sevinmiştim tanımadığım birisi ilede kalma şansım vardı sonuçta.

Oda numaramız ise 264 olarak söylendi. Ve buna mutlu oldum çünkü benim kaldığım odaydı. Yabancılık çekmedim en azından diye düşündüm.

 

Arka tarafımdan Adrian geldi ve birlikte ismi anons edilenler gibi bizde yukarı doğru çıkmaya başladık. Merdivenleri çıkarken ikimizde sessizdik. Ve bu sessizlik biraz gericiydi.

 

Odaya girdiğimizde şaşırmıştım çünkü oda resmen büyütülmüştü. Odada artık iki yatak ve iki gardırop vardı fakat eski odanın iki katı şeklindeydi. Bu kadar kısa sürede burayı nasıl düzeltmiş olduklarını fazlaca merak ettiğim için Adrian'a sordum. "Sihir sayesinde tabikide. Profesörlerin hepsi güçlerini iyi bir şekilde kullanmayı biliyorlar fakat tahminimce inşaat işiyle uğraşan bazı sihirbazlarfan yardım almışlardır." Diye cevap aldım. Tabiki de mantıklıydı. Bu dünyada sihir yerdeydi.

 

Benim yatağım halen eski yerindeydi fakat yinede direk oraya geçmek yerine Adrian'a seçim şansı tanıdım ve o diğer yatağı seçti. Eskim yerim yine bana kalmıştı.

 

"Uyumalıyız gece size kılıç kullanmayı ve kendinizi savunmayı öğreteceğiz ve bu sizi zorlayabilir. O yüzden ne kadar dinç olursanız o kadar iyi şeyler öğrenirsiniz." Haklıydı bunları derken bir yandan da battaniyenin altına girmişti. Burada kıyafet değiştirip pijama ile uyumak gibi bir rutin yoktu anlaşılan. Bende öyle yaptım.

"Haklısın. O zaman iyi uykular."

"İyi uykular farklı evrenden gelen oda arkadaşım." Bunu söylerken gülümsemişti. Büyük ihtimal biz onların dünyasını ne kadar garip buluyorsak onlarda bizim o dünyada olmamızı garip buluyorlardı. Ve oda arkadaşı işini aslında sevmiştim. Belki ondan çok şey öğrenebilirdim. Ve tek kalma fikrinden kesinlikle daha güvenliydi.

 

Bölüm : 04.01.2025 20:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...