
‘Bazen ne çok şeye sahip olduğumuzu hatırlamak için bir sürü şey kaybetmemiz gerekir.’
“3 veya 4 sene oldu. Tam olarak hatırlamıyorum bile.” Dediğinde olayı daha farklı bir bakış açısından bakmaya çalışmıştım ama beceremedim. “Bana bu olay nasıl gerçekleşti anlatır mısın?” Diye sordum.
(Geçmiş zaman)
(Emre'nin anlatımıyla)
İşten çıkmış eve gidiyordum. Telefonumun çalmasıyla beraber markete girdim. Telefonu açtığımda benim minik kızımın sesini duydum. "Baba eve gelirken bana çikolatalı süt alır mısın?" Diye sormuştu. "Tabi ki alırım benim minnak kızım." Dedim sevecen bir sesle. "Çok teşekkür ederim baba." Dediğinde "Hadi sen derslerinin başına geç annene de söyle birazdan evdeyim." Diye cevapladım.
Telefonu kapattım ve minik kızımın istediği sütten birkaç tane aldım ve eve doğru gitmek için arabama bindim. Eve doğru giderken izlendiğimi fark edip yol değiştirdim. Araba da biraz oyalandığım sırada yine telefonum çaldı. Tam açtığım sırada bir bağırma sesleri duydum. "Baba kurtar bizi! Ya bırakın beni ne olur!" Diye bağırıyordu benim minik bebeğim. “Bırakın lan kızı mı? Şerefsizler!" Diye gürledim arabanın içinde.
"Bana bak Emre Bey şuan ya benim istediğim şeyi yaparsın ya da kızın ölür." Dediğinde "Ne istiyorsun benden şerefsiz. Rahat bırak kızımı. Derdin neyse gel benimle gör." Dedim.
"Aaa! Hiç oluyor mu böyle nereden bilelim senin bizim isteğimizi yerine getireceğini. Sonuçta sen bir polissin değil mi? Sana nasıl güvenme mi bekliyorsun? İyi düşün ya istediğimizi yaparsın ya da ne olacağını biliyorsun." Dediğinde telefonu suratıma kapattı. Arabayı köşeye çektim ve 'Ne yapacaktım ben?' Diye iç geçirdim içimden nasıl kurtulacaktım ben bu durumdan. Ne kadar sürecekti bu ayrılık?
Belirsiz bir durumdayım ne yapacağım belli bile değilken işe nasıl gidip gelecektim. 'Bu durumdan ekibe bahsetmeli miydin? Yoksa bahsetmemeli miydim?' Diye kafamda onlarca soru vardı yanıtlanmayı bekleyen.
*****
Karar vermiştim. Beni birkaç saat önce arayan numarayı geri aradım. Çalıyordu. Sonunda telefon açılmıştı ve karşı taraftan "Kararını verdin bakıyorum. Yoksa aramazdın beni kesin. Evet, kararın ne?" Diye bir soru gelmişti. "İstediğinizi yapıcam ama ne olur kızımı bırakın." Dedim ağlamaklı bir sesle.
Normalde böyle ağlamazdım ben. Kızım benim ilk göz ağrımdı. Onsuz nasıl yaşayacağımı bile bilmiyordum. Onun güzel adı sırf daha doğmadan önce annesinin en çok aşerdiği meyve olunca bizde adını yapalım dedik ve bizim minik Kirazımız oldu. Evet, adı Kiraz. Kiraz gibi tatlı bir kızdı ama aynı zamanda Kiraz gibi narinde.
"İlk önce sana güvenmemiz lazım öyle ki yarınki ilk görevin hazır bile. Yarın seni sabah altıda arayacağım. O zaman uyanmış olsan iyi olur." Dediği gibi telefon kapanmıştı.
Ben şimdi eve nasıl gidecektim. Nazlının yüzüne nasıl bakacaktım. 'Üzgünüm kızımızın kaçırılması engel olamadım mı?' Diyecektim. Eve gidince hiçbir zaman duymak istemediğim o iki kelimeyi duyacaktım. 'Bitti boşanıyoruz!' Diyecekti Nazlı. Psikolojik olarak kendimi hazırlasam iyi olacaktı çünkü ben Psikolojik olarak şuan çökmüş bir şekildeydim. Ailem dağılmıştı. Onlarsız yaşamayı öğrenmem gerekecekti.
(Birkaç saat sonra)
Sabah saat 06.00 olmuştu. Telefonu elime aldım ve aramalarını bekledim bakalım ilk görev neydi. Ne isteyeceklerdi benden. Dün akşam eve geldiğimde tahmin ettiğim o iki kelimeyi duymuştum. O kadar zordu ki onlarsız ilk geceyi bile zar zor geçirmiştim.
Nazlı ve Kiraz benim her zaman hayatımın bir parçasıydı. Öyle de kalacaktı. Kimsenin onların anılarını benden almasına izin vermeyecektim. O kişi kim olursa olsun.
Elimdeki telefonun titremesiyle kendime gelmiştim. Hemen telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. "Bu senin ilk görevin, hazır mısın?" Diye sordu. "Evet. Hazırım ne yapmam gerek?" Sert bir ses tonuyla sormuştum.
"Bir kız var adı Melek. Melek Kılıç. Senden onu Takip etmeni ve ne yaptığını bana mesaj atarak bildirmeni istiyorum." Dediğinde sakin kalmam gerektiğini sürekli kendime hatırlatıyordum. "Ayrıca ikinci görevini zamanı geldiğinde alacaksın." Sert bir ses tonuyla söylemişti bunu.
(Şimdi ki zaman)
Anlattıklarına o kadar şok olmuştum ki konuşamıyordum bile. Bu nasıl bir caniliktir. Ben o zamandan beri takip edildiğimi nasıl anlamam. Bu adam yıllarca beni takip etmiş ve sırf kızını kurtarabilmek için beni kaçırmıştı. Allah bilir kızı şuan nasıl bir haldedir. Ben bunu düşünmek bile istemiyordum. Beynim ve kalbim farklı konuşuyordu. Kalbim korkuyla atıyordu. Beynim ise 'sakin kal kendini koru bu bir yalan olabilir.' diyordu. Ben kalbimi dinledim o kızı kurtarmak için ne yapmam gerekiyorsa yapacaktım. Tabi bunu Emre’nin haberi olmadan yapmam gerekiyordu.
Bu biraz sıkıntılıydı çünkü telsizden anons bile geçemezdim. Telsizler fazla ses çıkartırdı. Mecburen adamlardan birinin telefonunu çalmam gerekiyordu ama bu kolay olmayacaktı.
*****
Akşam yemeği için yine yemek masasında oturuyorduk. İkimizde sessizdik. Tabi ben içimden telefon almak için planlar yapıyordum. Bunu şuan da kimse anlamamıştı. İnşallah anlamazlarda. Yoksa nasıl kurtulurdum bilmiyordum ama benim o kızı bulup kurtarmam gerekiyordu. Öldü mü? Kaldı mı? Durumu bile bilinmiyor. Tek dileğim o kızın hayatta olması ve iyi olmasıydı.
Şuan için yapabileceklerim sınırlıydı. Kızın adını ve soy ismini bizim ekibe verecektim. Umarım kızı bulabilirlerdi. Tabi bu süre zarfında benimde Emre ile uğraşan adam hakkında biraz daha bilgi edinmem gerekiyordu. Yani ekibe kızın adını hemen vermeyecektim ilk önce adam hakkında bilgi öğrenmem öyle kızın adını vermem gerekiyordu.
Yani bu birkaç gün veya haftalar boyunca sürecekti. O zamana kadar dayanmam lazımdı, bu süre boyunca onlara iyi davranacak ve doğru yola çekmeye çalışacaktım ama bunu başaramayabilirimde nasıl olsa hayat acımasızdı. Dünya bizim için bir ölüm ve yaşam savaşı demekti. O kadarki bazen insanlar daha günü gelmeden ölüyordu.
Bizim meslekte ki herkes bunu yapanlara cani derdi. İnsan zamanı gelmeden hayatı doya doya yaşamadan ölmemeliydi. Daha yeni hayatın baharında olanlar ilk önce hayatın tadını çıkarmaları zamanı geldiğinde göçmeliydi bu dünyadan.
Düşünceme öyle bir dalmışım ki bana sorulan soru ile kendime gelmek zorunda kaldım."Ne düşünüyorsun öyle kara kara?" Diye bir ses duyduğumda sesin sahibine baktım. "Hiç öylesine düşünüyorum. Bundan sonra ne yapacaksın?" Meraklı bir sesle sordum. "Bilmiyorum. Kızımı geri alana kadar bu işlere devam edecem galiba?" Dediğinde içim acıdı. Bu adama ne olduysa sadece kızını düşünmeye başlamıştı. Bu da yetmezmiş gibi kendini soktuğu durumu görmezden geliyordu.
Ben bu durumu değiştirip Emre'nin kendini soktuğu durumu görmesine sebep olacaktım. Çünkü şuan bir suçluydu ancak eğer polisliğe devam etmek istiyorsa bu durumdan kurtulmalıydı. "Emre sana bir şey sorulan ve bana sadece 'Evet' veya 'hayır' demeni istiyorum." Dedim sakin bir sesle. Emre "Sor bakalım ne soracaksın acaba?" Dediğinde "Kızını aldıktan sonra ne yapacaksın? Polisliğe devam edecek misin?" Diye sordum merakla.
Bunun cevabını aslında tahmin edebiliyordum daha önce ona böyle sorular sorulmadığı için büyük olasılıkla bilmiyordu ama olsun yine de arada kendisini düşünmesi gerektiğini hatırlatacaktım ona.
"Bilmiyorum. Daha önce düşünmedim ne yapacağımı. Sadece şuan kızımı kurtarmak istiyorum." Dediğinde hafif gülümseyerek baktım Emre'ye. "Tahmin ediyorum şuan kızının senin için ne kadar önemli olduğunu ama kendini de düşünmelisin bunu unutma. Diyelim ki kızını kurtardın nerede çalışacaksın? Ayrıca o adamlar senin peşini bırakacak mı sanıyorsun?" Dedim fısıltılı bir sesle. Bu konuşmayı korumaların pek fazla duymasını pek istemiyordum. Sonuçta korumalardan bazıları onların adamı olabilirdi.
Adamlardan biri bu konuşmayı duymuş olacak ki bana dik bir şekilde baktı. Bende ona 'Ne var?' Anlamında bakınca kafasını çevirdi hiçbir şey olmamış gibi. O adama güvenmemem gerektiğini anlamıştım bu bakışmadan. O adam normal biri değildi. Eğer bizimkilere haber verme planında başarısız olursam bittim ben.
Bu adamda bir şey vardı. Normal bir koruma değildi. Onların adamı olma ihtimali çok yüksekti kafamın içinden sürekli 'Bu adam koruma olamaz. Onların adamı olmalı?' Bu cümleler geçiyordu.
Korumayla bakışmamızın üzerinden on beş dakika geçmişti. Şuan kaldığım odaya gelmiş o koruma hakkında düşünüyordum. Benim planlarıma en büyük engel o olacaktı. Ben Emre'nin kızını kurtarma planları yaparken nasıl bizimkilere gizlice haber vereceğim? O koruma varken biraz zor olacak galiba? Planımı bitirmiştim. Ben planlarımda fazla düşünmezdim.
Zamanı geldiğinde uygulayacaktım planımı sonuçta kızı hakkında birkaç bilgiye daha ihtiyacım vardı. 'Mesela Nazlı Hanım neredeydi? Eski karısının yerini biliyor muydu? Kızı şuan kaç yaşındaydı? Fiziksel özellikleri neydi?' Bunun gibi birçok soru vardı kafamda.
Şimdilik bunları boş vererek önüme odaklanmaya çalıştım. Kimse kimseyi tanımadan asla karar vermemeliydi. Koruma ile ilgili olan şüphelerimi belli etmeyecektim. Asla bu tür kişilere güven olmazdı. İlk önce Emre'nin karısını araştırmam gerekiyordu bu yüzdende evdeki herhangi bir bilgisayarı ele geçirmem gerekiyordu ama evde bu kadar koruma varken 1 tane bilgisayarı kaçırmam çokta mümkün görünmüyordu.
O koruma cidden Emre'nin kızını kaçıranlarının adamı olabilir miydi? Eğer öyleyse Emre'ye yardım etmem zorlaşırdı. O koruma benim için şüpheliler listesinde birinci sıradaydı. Araştırmamı bir kenara bırakıp ne yapacağıma odaklanmam lazımdı sonuçta Emre'nin eski karısını araştırmam gerekiyordu ve bu bilgisayar olmadan çok zordu. Sonuçta telefonumu açamazdım, açtığım an sesinden anlarlardı. bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum telefon benim için en son çareydi. Bu evde bilgisayarı almam için bir yolunu bulmaydım. O kızı kurtarıp emniyete geri dönmek istiyordum. sonuçta ora benim iş yerimdi.
Oraya gitmek için elimden ne geliyorsa yapacaktım.
*****
Aradan kaç saat geçmişti, bilmiyorum ama herkesin uyuduğundan emindim. Kapıyı açıp kimse var mı diye kontrol ettim. Etrafta herhangi birisi gözükmüyordu. Bu yüzden sessiz adımlarla odadan çıktım yavaş bir şekilde basamakları indim. Yavaş adımlarla ilk girdiğim oda mutfak olmuştu. İkinci girdiğim oda salondu. benim çalışma odasını bulmam gerekiyordu. üst katta benim kaldığım oda dışında iki oda vardı. Onlardan biri banyo, diğeri ise Emre'nin odasıydı. Bu oda dağılımı yüzünden çalışma odasının yukarı katta olmayacağından emindim. Üçüncü girdiğim oda, bir kız çoçuğu odasıydı. Bakmadığım son iki oda kalmıştı. Onlardan biri yemek masasının olduğu odaydı. bu yüzden o odayı es geçip diğer odaya girdim. TAK. Doğru oda.
İçimdeki dürtüye engel olamadım ve etrafı kontrol etme kararı aldım. İyi ki bu kararı almışım yoksa yakalanmıştım. Yavaş bir şekilde içeri girip kendime saklanacak bir yer buldum ve oraya girdim. Girdiğim gibi kapının açılması bir olmuştu. Hangi korumanın geldiğini bilmiyordum bu yüzden sesimi çıkarmadan beklemeye başladım. "Evet efendim. istediğiniz kızı aldık. Ne yapalım isterseniz?" diye sormuştu koruma. 'istediğiniz kızı aldık.' Cümlesi kafamda yankılanıyordu adeta. Bahsettiği kız ben miydim? korumanın sesini duyduğumda kendime gelmiştim. "Ama efendim. Bu çok ağır değil mi?" Dediğinde sesi üzüntülü çıkıyordu. Telefonu kapatmıştı galiba tam emin olamıyordum konuşmadığı için.
"Allah kahretsin. Allah senin cezanı versin adi herif!" Diye bağırdığında hafif ürkmüştüm ama saklandığım yerden çıkmadım. Benim bir amacım vardı. O bilgisayarı alıp kaldığım odaya götürmek. Birkaç dakika sonra koruma çıkmıştı bunun üzerine saklandığım yerden çıkmıştım. Allahtan o Sinirle sandığı açmamıştı. Aksi halde bana yapacaklarını bile düşünemiyorum bu adamların şakası yoktu. Hemen masalardaki çekmeceleri kontrol etmeye başladım. Açtığım çekmecelerden birinde istediğim şeyi bulmuştum. Bunu hemen tişörtümün içime sokmuştum ve hemen odadan yavaş adımlarla çıktım. Hızlı ve sessiz bir şekilde merdivenleri çıkmıştım. Kaldığım oda hemen merdivenin yanı başındaydı bu yüzden fark edilmeden hemen odama girmiştim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |