34. Bölüm

33

kitsudaphne
kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

INSTAGRAM, TİKTOK VE YOUTUBE'DAN TAKİP ETMEK İSTERSENİZ; @MİSTYVİBE3

 

DAHA FAZLA KARAKTER TANITIMI VİDEOSU İÇİN INSTAGRAM VE TİKTOK;

@MİSTYVİBE3

 

“Ona her baktığımda kalbim hızlanıyor, aynı zamanda kaçmak istiyorum. Dante, benim hem sığınağım hem felaketim.” — Lucia

Lucia

Hayat, acı bir ironiyle örülüydü. Yaşamak bile bunun kanıtıydı. Yaşam nihayetinde ölüme yürümekti. Kötü sürprizler yolumuzu keserken, bazen beklenmedik güzellikler de karşımıza çıkıyordu. Ama ironi her şeyin içindeydi—karşıtlıklar, anlamlar ve en çok da zaman. Hem akıp giden hem de bir türlü yetişilemeyen zaman... Şimdi, göz açıp kapayıncaya kadar geçerken, içimde bir rüzgar gibi savrulduğunu hissediyordum. Bazen o kadar hızlı, bazen de acelesiz. Ama her defasında bir şeyleri alıp götürerek.

Yakında 19 yaşına girecektim. Son yıllarım, kayıplar ve kazançlarla örülmüştü. Travmalar, izler bırakan hatıralarla da… özellikle ilk aşkımla. Dante. O, zihnimde yankılanan bir melodi gibiydi. Bazen renklerle parlayan bir anı, bazen de içimde tarif edemediğim bir boşluk. Ne anıları ne de hissettiklerimi bir yere koymayı başaramıyordum.

Aylardır konuşmamıştık. Carlo burada olmadığını söylemişti. Zaten dışarı adım atmıyordum, derslere henüz başlamamıştım. Onunla karşılaşma ihtimalim hiç yoktu. Bu süreçte Chloe, Carlo ve Adrian yanımdaydı. Onların varlığı, yara almış ruhum için bir sığınaktı.

O sabah, Carlo ve Adrian kahvaltıya gelmişti. Yemekten sonra Chloe, kahve fincanını masaya bıraktı ve gülümsedi. O gülümseme, bir anlığına ortamdaki enerjiyi değiştirdi.

“İki hafta sonrası için harika bir planım var,” dedi.

Bir an sessizlik oldu. Ne demek istediğini tam anlamamıştım.

“Doğum günün, Lucia,” dedi. Sanki bir zaman diliminden diğerine geçiyorduk.

İçimde hafif bir sızı hissettim ama yüzüme yansıtmadım. “Ne düşünüyorsun?” diye sordum.

“Bir barbekü partisi,” dedi heyecanla. “Danışmanlar binasının arkasındaki alan mükemmel olur.”

Carlo ve Adrian, başlarını sallayarak onu onayladı. Neşeyle ama içimde hafif bir ağırlıkla, “Peki, Chloe,” dedim.

Chloe heyecanla ayağa kalkıp detayları sıralamaya başlarken, içimde tuhaf bir his kabardı. “Anılar biriktirmeliyiz, değil mi?” diye ekledi.

O cümle, içimde eski bir yarayı usulca kanattı. Biriktiremediğim her anı… sızlayarak geri döndü. Acı vericiydi. Belli etmemeye çalıştım. Ama içimdeki fırtına büyüyordu. Chloe’ye belli etmemeye çalışarak başımı salladım. O an, Carlo ile göz göze geldik. O bakışta sessiz ama derin bir kavrayış vardı. Sözlere dökülmese de her şeyin farkındaydı.

Chloe, mutlulukla planlarını yapmaya devam etti, sonra yanımızdan ayrılıp odaya geçti. Ben ise, içimde büyüyen sessiz bir çığlığı taşıyordum.

“Burada kalmayacağız.”

Carlo bunu söylerken gözlerimi ona diktim. Devamını bekledim.

“Sana hastanedeyken bir soru sormuştum,” dedi. Sesi her zamanki gibi sakindi ama içinde bir şeyler gizliydi. “Chloe’yle seni buradan götürmek istesem bizimle geleceğini söylemiştin, bebeğim. Yakında gidiyoruz. Yapmam gereken son bir şey kaldı. Bittiği anda yola çıkacağız.”

Boğazımdan sözcükler zor çıktı. “Peki, Carlo.”

Carlo ayağa kalktı. “Şimdilik gitmem gerekiyor. Sen de geliyor musun, Adrian?”

“Beraber çıkarız, Carlo.”

“Tamam. Önce Chloe’ye gideceğimi söyleyeyim.”

Carlo, alnıma hafif bir öpücük kondurdu ve Chloe’nin peşinden odaya yöneldi. O giderken, Adrian gözlerini gözlerime kilitledi. Derin, dikkatli bir bakış…1

“İyi misin?”

Derin bir nefes aldım. “Hayır.”

Adrian kaşlarını çattı. “Sorun sadece yaşadığın travma değil. Bir de Dante.”

Yutkundum. “Evet.”

Başımı öne eğdim. Sessizlik üzerimize çöktü. Sonra, onu ilk bozan ben oldum.

“Güçlü biri olmayı dilemiştim,” dedim. “Şimdi bunun ne kadar yanlış bir dua olduğunu fark ediyorum, Adrian.”

Kaşlarını kaldırdı. “Neden?”

“Annem için… Onun hastalığı sırasında dayanıklı olmam gerekiyordu. Ama şimdi fark ediyorum ki, güçlü olmayı dilediğimde aslında bambaşka birine dönüştüm. Keskin, sert… hatta soğuk.” Sesim titredi. “En kötüsü ne biliyor musun? Şu an her zamankinden daha kırılganım. Su ile bardak aynı materyalden yapılır, Adrian. Ama ben güçlenmek için bardak olmak zorunda kaldım. Şartlar beni bu Lucia’ya dönüştürdü… ve ben artık kolayca kırılabiliyorum.”

Adrian elimi tuttu. Parmakları, avucumun içinde sıcak ve rahattı. Göz göze geldik.

“Güçlü olmak seçtiğimiz bir şey değil, Lucia,” dedi. “Çoğu zaman, yaşadıklarımız bizi güçlü biri haline getirir. Hatta bizi bir savaşçıya dönüştürür. Ama güçlü kalamadığımızda… işte o zaman sevdiklerimiz devreye girer. Elimizi tutarlar, yanımızda durur, bize güç verirler. Yorulduysan, gücünü bizden al, bize yaslan Lucia Birlikte her şeyi aşabiliriz.”

Gözlerim dolmuştu. Başımı çevirmek istedim ama Adrian ellerini yüzüme götürdü, parmaklarını yanağımda hissettim.

“Hayat, bizi olmamız gereken kişiye dönüştürürken hırpalar, yaralar, zorlar. Ama yalnız değilsin, güzelim.” Sesi alçak ama kararlıydı. “Biz hep yanındayız. Bundan sonra da olacağız.”

Gözyaşlarımı sildi. İçten bir gülümsemeyle elini çektiğinde, içimde sıcak bir şeyler kıpırdadı.

“Dante konusunda hâlâ emin değilim,” dedi aniden. “İlişkinize henüz onay veremiyorum. Aslında aranızdaki durumu nasıl adlandıracağımı bilemiyorum.”

İçimde hafif bir acı yankılandı. “Bir ilişkimiz yok.”

Adrian alaycı bir tavırla dudağının sol köşesini yukarı kaldırdı. “Emin misin, güzelim?”

İç çektim. “Of Adrian.”

O ise pes eder gibi ellerini kaldırıp gülümsedi. Sonra ayağa kalktı.

“Kızma, tamam.”

Biz sohbet ederken, Carlo ve Chloe yanımıza gelmişti.

“Chloe, bu akşam birlikte yemek yiyelim diyor, Adrian. Ne dersin?”

Adrian gözlerini kısıp düşündü. “İşlerin durumuna bağlı. Akşamüstü sizi ararız, olur mu?”

Tam çıkacakları sırada kapı çaldı. Carlo gidip açtı. Eşiğin diğer tarafında tanımadığımız biri duruyordu.

“Merhaba efendim. Ben yeni baş yöneticinin asistanıyım. Nasılsınız?”

Carlo, kısa bir duraksamayla adama baktı. “Teşekkür ederiz. Siz?”

Adam başını eğdi. “Ben de iyiyim.”

Bu sırada Chloe de odadan çıktı ve kapıya yaklaştı. Adam gözlerini ona çevirdi.

“Merhaba, Bayan Chloe. Baş yöneticimiz sizinle görüşmek istiyor. Öğrenciniz Lucia ve son yaşananlarla ilgili sizinle konuşması gerek.”

Chloe'nin yüzü ciddileşti. “Ne zaman?”

“Bir saat içinde sizi bekliyor.”

“Gelirim.”

Kapı kapandı. Odadaki hava değişti. Birbirlerine kısa ama anlam yüklü bakışlar attılar. Gerginlik, havada asılı kaldı.

Kaşlarımı çatıp Chloe’ye döndüm. “Bir sorun mu var?”

Derin bir nefes aldı. “Bilmiyorum, canım. Önce gidip durumu anlamam lazım.”

Carlo, çenesini kaşıdı. “Seninle halletmemiz gereken bir iş vardı. İstersen beraber çıkalım, Chloe.”

Chloe başını salladı, masadan telefonunu aldı.

“Lucia, işim biter bitmez döneceğim.”

“Sorun değil, Chloe.”

Onlara el salladım. Kapı kapandığında içimde bir huzursuzluk kıpırdandı ama beklemeyi tercih ettim. Nasılsa benimle paylaşacaklardı. Yalnız kalınca sıkıldım. Daha önce defalarca izlediğim halde Aşk ve Gurur’u açtım. Henüz yarım saat bile olmamıştı ki kapı çaldı. Şaşkınlıkla kalkıp açtım.

Dante. Tüm yakışıklılığıyla karşımda duruyordu.

“Girebilir miyim?”

Ağzımı açtım ama kelimeler çıkmadı. Burada değildi. Carlo öyle söylemişti, değil mi? Şaşkınlığımı görmezden geldi ve kapıyı ittirip içeri geçti. Elimden tutarak kapıyı arkamızdan kapattı. Sonra eliyle salonu işaret etti. Önde ben, arkada o yürüdük. Bir eli belime, diğeri saçlarıma gittiğinde dudaklarıma eğildi.

“Bunun için bana sonra kızarsın,” diye fısıldadı.

“Ne—”

Kelimeyi tamamlamama izin vermedi. Beni öpmeye başladığında sabırsızdı. Gözlerimi kapadığımda düşündüğüm tek şey, onu ne kadar özlediğimdi. Kollarımı boynuna doladım. Onu kendime çektim. Neden her seferinde yaralarımı açıp sonra yalnızca kendisi iyileştiriyordu? Neden hep onunla iyileşmek, ama aynı zamanda onun yüzünden acı çekmek zorundaydım?

Ensesindeki saçlarını sertçe çektim. Ona acı vermek ve onu yeniden öpmek istedim. Anlamış gibi alt dudağımı ısırdı ve beni daha da tutkuyla kendine çekti. Beni kucağına alıp koltuğa oturduğunda bile dudakları dudaklarımdan ayrılmadı. Bu öpücük… Acılarımı hafifletiyordu.

Onun sebep olduğu tüm acılar, yalnızca onunla hafifliyordu. Hayat buydu. Dut lekesi bile kendi yaprağıyla temizlenmiyor muydu? Ama sonra… Kalbim sustuğunda, mantığım konuşmaya başladı. İçimde yükselen sesi bastırmaya çalıştım ama boşunaydı. Dante’yi durdurmak için ellerimi göğsüne koydum ve kendimden uzaklaştırdım.

“Burada ne işin var, Dante?”

“Seni özledim.”

Ne olduğunu bile anlayamadan beni kavradığı gibi koltuktan kaldırdı, sonra yavaşça yatırdı. Kendime gelmeye çalışırken ayak ucuma oturdu, sol ayağımı eline aldı ve dikkatle inceledi.

Kaşlarımı çattım. “Ne yapıyorsun?”

“Hala yanlış basıyorsun.”

Ağzım şaşkınlıkla aralandı. Birkaç hareket yaptırırken, canımın yanıp yanmadığını sordu.

“Acımıyor.” dedim.

Gözlerini gözlerime dikti. “Ama henüz iyileşmemiş.”

Başımı hafifçe yana eğdim. “Belki. Bazı yaralar iyileşmiyor zaten, değil mi?”

Odadaki hava ağırlaştı. Bir süre ikimiz de konuşmadık. Sonra sesi kararlı ve yumuşaktı.

“Her yara iyileşir, Lucia. Sadece biraz zaman tanımak gerekir.”

Sözlerine karşılık vermedim. Başını salladı, sonra o karanlık gözler beni buldu.

“Sensiz delirmemeye çalışıyorum. Aylardır. Sensiz nefes bile alamıyorum, Lucia. Keşke seni alıp…”

Doğrulup oturdum. Elimi yüzünde gezdirdim. Gerginliği geçmese de dokunuşumdan hoşlandığını biliyordum.

“Sen susmayı tercih ederken, sana gelemem, Dante. Bana yaklaşmana da izin veremem. Birbirimize daha fazla ne ümit ne de zarar verelim.”

“Sana asla zarar vermem, S.”

Gözlerimi kırptım. “Sen, ben… veya zaman. Hiçbiri doğru değil. Artık olmaz, mümkün değil.”

“Bu hayatta her şey mümkün olabilir.”

Öylece kaldım. Sözler ne kadar güçlü olursa olsun bazen yeterli gelmezdi. Başımı eğdim. Her şey gibi bunu da anlamıştı. Ayağa kalktı.

“Şimdilik gidiyorum. Ama yakında görüşeceğiz, S.”

Başımı kaldırdım, göz göze geldik. Konuşmayacağımı anladığında önüne döndü, ama adım bile atamadan duraksadı.

Gözleri ekrana kaydı.

“Güzel film.”

“Her zaman gurur kazanır.” diye ekledim.

Dudağının sol köşesi kıvrıldı. “Hayır, tatlı işkencem.” Yüzüme eğildi. “Gerçek aşk söz konusuysa, her zaman aşk kazanır. Ve sen, S, benim için aşkın her türüsün.”

Nefesim hızlandı. Gitmeliydi, hem de bir an önce. Dudağındaki kıvrımı gördüğümde sinirlendim. Elimi uzatıp onu hafifçe ittim. Beni bu kadar üzerken… böyle derinden anlamamalıydı. İçimi. Düşüncelerimi.

Öfkemi kontrol edemedim. Cümleler dudaklarımdan taştı. “Yakında buradan gideceğiz ve her şey bitecek. Senden uzaklaşacağım. Her şeyi geride bırakacağım.”

Dante’nin bakışlarındaki o jaguar… karanlıktan aydınlığa çıktı. Sanki hep o bakışlarının gerisinde yaşıyor… ve zamanını bekliyordu.

“Nereye?”

Kararlı bir ifadeyle ona baktım. “Carlo, Chloe ve Adrian ile buradan gideceğim.”

Dante’nin bakışları karardı. “Benim dışımda kimseyle hiçbir yere gidemezsin.”

“Sen benim için kimsin ki, Dante?”

Çenemi aniden kavradığında, bakışlarındaki keskinlik iliklerime kadar işledi. Korktum. Ama geri adım atmadım.

“Ben senin her anın ve geleceğinim Lucia.”

Yüzüme yaklaştı. Dudakları, neredeyse dudaklarıma değecekti.

“Buradan sadece benimle çıkıp gidebilirsin.”

“Görürsün,” dedim, sesimin onunki kadar kararlı çıkmasına özen göstererek.2

Gözleri gözlerime kilitlendi. “Görürsün,” diye yanıtladı, sesi fısıltı kadar yumuşak ama bir o kadar tehditkârdı.

Bakışlarımı kaçırdım. O ise aniden doğrulup arkasını döndü. Kapıya yöneldiğinde eli kapı kolunda asılı kaldı. İçimdeki acının, aşkın ve yangının aynısını onun gözlerinde gördüm. Biz… birbirine çekilen ve yok etmeye hazır bir girdap gibiydik. Daima birbirimizde kaybolacaktık.

Tam o sırada telefonu çaldı. Sert bir hareketle açtı, tek kelime etmeden dinledi. Her saniye yüzü daha da kararıyordu. Çene kasları gerildi, damarları belirginleşti.

Kapattığında bana döndü. “Baş yöneticinin asistanı burada mıydı?”

Ondan gelen hiçbir şeyin beni şaşırtmaması gerekiyordu. Ama şaşırıyordum. Hem de her seferinde.

Başımı salladım. “Evet.”

Duyduğu tek kelimeden sonra… Öfkesi, dalga dalga vücuduna yayılıyordu. Onu tanıyordum. Fırtınanın tam ortasındaydık.

“Baş yönetici seni çağırırsa gitmeyeceksin, S.”

Kaşlarımı çattım. “Neden?”

“Sadece dediğimi yap.”

Ayağa kalktım. “Bana karışamazsın, Dante. Buna hakkın yok. En önemlisi de… sana izin vermiyorum.”

Gözleri kısıldı. “Öyle mi, S?”

Gerginlik dolu bir bakışmadan sonra hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve çıktı. Beni öylece ardında bırakarak.

Nefesim düzensizdi. Düşünceler beynimi, duygular ruhumu kemiriyordu.

Hayat… En karmaşık anları seçip daha da kördüğüme çevirerek bize ne anlatmaya çalışıyordu? Yoksa bizi, yönümüzü kaybetmiş şekilde izlemekten zevk mi alıyordu? Kaos teorisi, karmaşadan düzenin doğduğunu anlatırdı. Ama benim hayatım kaosun kendisi olmuştu.

Balkona çıktım, dizlerimi kendime çekerek oturdum. Saatler geçti. Düşüncelerim ağırlaştı. Göğsüm daraldı. Geçmiyor. Bitmiyor. Azalmıyordu. Dante’nin aşkı beni mahvediyordu.

Dante

Onu ardımda bırakıp hızla dışarı çıktım. Baş yöneticinin odasına doğru ilerlerken adımlarım sert, düşüncelerim keskin bir bıçak gibiydi. Onunla geldiği gün tanışmıştım. Eduardo’nun bir başka adamıydı. Beni tanıdığını sanan, sıradan ve önemsiz bir piyon. Eduardo’ya sadık olduğunu düşünen bir kukla.

Ama dünya üzerindeki her şey değişirdi. Herkes ikna edilebilirdi. Ve her senaryo, yeniden yazılabilirdi. Ben de bunu yapmak üzereydim. Kapının önüne vardığımda asistan beni gördü. Anında ayağa kalktı.

“Git ve bir süre gelme.”

Beni gördüğü ilk andan beri korkuyordu. Sadece başını salladı ve hızla uzaklaştı. Kapının dışında Carlo ve Adrian’ı gördüm. İkisi de şaşkındı.

“Dante?”

“Chloe içeride mi?”

Carlo başını salladı. “Evet, sadece konuşacaklar.”

“Hayır Carlo. Ben konuşacağım.”

Carlo ve Adrian, kısa bir an birbirlerine baktılar. Sessiz bir anlaşma gibi. Sonra Adrian konuştu.

“Lucia’yı sınava mı almak istiyor?”

“Derdi sınav değil.” dedim, sesimdeki soğukluk havayı keser gibiydi.

Carlo gerildi. Ama ben öfkelendiğimde konuşmayacak kadar akıllıydı.

“Benden haber bekleyeceksiniz.”

Kapıya yöneldiğimde duraksadım. Lucia’nın söylediği cümle canımı fazlasıyla sıkmıştı. Başımı çevirip Carlo’ya baktım.

“Benim haberim olmadan Lucia’yı İtalya’ya götürmeye kalkarsan…”

Carlo karşılık verdi. “Buradan ayrılmamız gerekecek. Onu arkamda bırakmayacağım, Dante. O da Chloe de benim ailem.”

İçimde bir yerlerde, bunun gerçek olduğunu biliyordum.

“Chloe her şeyi biliyor mu?”

“Önemli olan kısmını anlattım. Seni de tanıyor. Ama asla konuşmaz.”

“Öyle olsa iyi olur.”

Derin bir nefes aldım.

“Her şeyi konuşacağız. Ama Lucia’yı sen götüremezsin. En azından ben öyle uygun görmediğim sürece.”

Carlo ısrar etmedi. Biliyordu. Boş konuşmalardan nefret ettiğimi… ve bu durumda sağlam bir gerekçem olduğunu.

Daha fazla oyalanmadan, kapıyı açıp içeri girdim. Chloe ve baş yönetici, karşılıklı oturuyorlardı.

Chloe beni görünce şaşırdı. “Dante?”

Gözlerimi ondan ayırmadan konuştum. “Chloe, bizi biraz yalnız bırakır mısın?”

Chloe ile bakıştığımızda, anlaması sadece birkaç saniyesini aldı. Sessizce ayağa kalktı ve çıktı. Şimdi, baş yöneticiyle karşı karşıyaydım. Masaya yaslandım, gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan gülümsedim.

“Şimdi seninle bir oyun oynayacağız.”

Kaşlarını çatıp bana baktı.

“Sana üç hak vereceğim.” dedim sakince. “Eğer haklarını düzgün kullanırsan, sana bir şey olmayacak ve buradan gitmene izin vereceğim.”

Sustu, bakışlarında tereddüt vardı.

“Ama Eduardo’nun tarafını seçmeye kararlıysan…” Cümlemi tamamlamadım. Sadece alaycı bir şekilde gülümsedim. “Ben cümleleri değil, eylemleri etkili bulurum. Şimdi söyle bakalım, Eduardo ne planlıyor?”

Beni yanıtladığında, sesindeki titreme oldukça belirgindi. “Ben size bunu…” Cümleyi tamamlayamadan sustu.

“Bir oldu. Eduardo ne planlıyor?”

“Bay Dante, eğer bunu size söylersem…”

“İki. Eduardo ne planlıyor?” Tam itiraz edecekken, elimi kaldırarak durdurdum. “Son şansın. Bunu iyi kullan.”

Adam derin bir nefes aldı. Artık pes etmişti. Eduardo gibi beni de tanıyordu. Aslında ona bir seçenek sunmamıştım. Eduardo’nun onu eninde sonunda yok edeceğini biliyordu. Her piyon gibi, bir süre kullanılıp sonra yok olup gidecekti. Ama ben… ben ona başka bir yol göstermiştim. Kaçış. Geçici de olsa bir kurtuluş. Eduardo onu bulduğunda sonuç değişmeyecekti ama şu an, şimdilik özgürdü. Hem Eduardo’dan hem de benden kurtulma şansına sahipti.

“Sınav esnasında… Bayan Lucia’nın…”

Göz göze geldik. Vücudu titredi. Ter damlaları şakaklarından süzülmeye başlamıştı.

“Ciddi şekilde yaralanmasını… ve o anın videoya alınmasını istedi. Bildiğim tek şey bu. Yemin ederim.”

Nedenini hemen anlamıştım. Amacı başkaydı. Videonun da öyle.

“Yani öldürmeyi düşünmedi,” dedim.

Adam gözlerini panikle kaçırırken, sesi titriyordu. “Bunu sormuştum. Ya ciddi yaralanma ölümle sonuçlanırsa… ‘Zamanı değil, dikkatli olun,’ dedi.”

Zamanı değil… Bu cümle her şeyi özetliyordu. “Senden planı istiyorum. Dosya. Adamlar. Yer. Hepsi.”

Eliyle çantasını yokladı, bir dosya çıkardı. İçinde her şey vardı. Yer, zaman, kimlerin görevli olduğu… Bütün ayrıntılar. Dosyayı kapatıp ona döndüm.

“Bugün buradan hemen ayrıl. Eduardo bu yaptığını öğrenecek.”

Yutkundu. Hızla ayağa kalktı. Gitmeden önce bir anlığına duraksadı.

“Peki ya siz?”

“Hiç kimse duymayacak. Eduardo’ya da ben söylemeyeceğim. Ama şimdi… kaç.”

Daha fazla beklemedi. Gitti. Kapı kapanırken içerisi karanlık bir sessizliğe büründü. Ardından Carlo, Chloe ve Adrian içeri girdiler.

“Dante, neler oldu?” diye sordu Carlo.

Hiçbir şey söylemedim. Dosyayı uzattım. İncelemeye koyulurken Chloe ve Adrian da yanına geçti. Hepsinin yüzünde aynı şey vardı: gerginlik, kaygı… korku.

“Adrian, adamları ortadan kaldır. Ben liderleriyle ilgilenirim.” Sonra Carlo’ya döndüm. “Carlo, geçici bir baş yönetici lazım. Bunu sen hallet.”

Eduardo, yöneticinin adadan ayrıldığını öğrenmemeliydi. Bu plan sızarsa, hepimiz tehlikedeydik.

“Eduardo, şimdilik hiçbir şeyden haberdar olmamalı ve asla şüphelenmemeli. Lucia’nın sınavı tamamlanmış gibi davranacağız. Ona benzeyen birini bulup, videoyu tam zamanında Eduardo’ya vereceğiz.”

“Ya anlarsa?” Adrian sormuştu. Sesi düşük ama tehditkârdı. Gözleri beni yokluyordu.

“Benimle hesaplaşır. O zamana kadar siz buradan ayrılmış olursunuz.”

“Az önce farklı konuşuyordun,” dedi Carlo.

“Eduardo’nun ne planladığını anlamadan önceydi.”

“Neymiş?” Adrian’ın sesi daha sertti bu kez.

“Lucia’ya zarar verecek. Belki daha da fazlası.”

Chloe’nin gözleri büyüdü. Şaşkındı. Korkmuştu. Ama Carlo ve Adrian… Onlar ne demek istediğimi çok iyi anlamıştı. Sözlerime gerek yoktu. Biliyorlardı.

“Herkes işinin başına geçsin.”

“Ben?” Chloe konuşmuştu. Yavaşça ona döndüm.

“Sen, Lucia’nın yanında olmalısın, Chloe.”

Gözlerini gözlerime dikti. Benden korkuyordu. Ve evet… Bu korkuyu hak ediyordum. Eğer Carlo bana dair biraz olsun bir şeyler anlatmışsa, bu tepki tamamen normaldi.

Oradan ayrılmak için kapıya ilerledim. “Marino ile yanınıza geleceğim.”

Tam çıkacaktım ki, Chloe’nin sesi arkadan geldi. “Lucia seni affedecek.”

Bir an için durdum, sonra geri döndüm. Yüzümde hüzünle karışık bir tebessüm vardı.

“Biliyorum. Ama o gün bugün değil, Chloe.”

Henüz kapıdan adımımı atmamışken, bir kez daha duraksadım.

“Ben yanında olana kadar... onu sakın yalnız bırakma.”

Birkaç saat sonra… Planın ilk aşamasını halletmiştik. Eve zar zor vardım. Yorgundum. Öfkeliydim. Tükenmiştim. İçimde, kabuğunu çatlatan bir volkan gibi bastırdığım her şey, beni yavaşça parça parça tüketiyordu.

Bana iyi gelecek tek bir kişi vardı. Lucia. Ama o… beni görmek bile istemiyordu. Yatağa uzandım. Birkaç saat uyumayı başardım. Sabaha karşı bir ışık göz kapaklarımı zorladı. Telefon ekranım yanıp sönüyordu. Gözlerimi açtığımda ekranda onun ismini gördüm. Lucia.

Kalbim… Ne yapacağını şaşırdı. Bir ritim atladı. Sonra hızlandı. Mesajı açtım.

“Bana ne yapıyorsun?”

Elim titredi. Yanıt yazarken dudaklarımda acı bir gülümseme belirdi.

“Bana yaptığından farklı bir şey yapmıyorum, tatlı işkencem.”

Yanıt hemen geldi.

“Neden bu kadar yakıcısın? Niye aklımdan ve rüyalarımdan çıkmıyorsun?”

Gözlerimi kapattım. Parmaklarım ekrana döküldü.

“Çünkü biz birbirimize aitiz. Tenin, dudakların, kalbin… hatta düşüncelerin bile benim.”

Bir süre sessizlik oldu. Sonra…

“Her yer alevler içinde, Dante. Bu… fazla. Ateş her zaman yok eder.”

İçimden geçen cümleyi haykırmak istedim. Onu yok etmeyecektim. Hiçbir zaman.

“Ben seni asla yok etmem. Şimdi o güzel gözlerini kapa ve uyu, güzelim.”

Son mesajı atmamalıydım. Ama attım. Yanlış olduğunu biliyordum, hatta zamanı olmadığını da… Ama yine de dayanamadım.

“Uyanacağın ana kadar… huzurla uyu.”

Telefon ekranı karardığında, aklımda beliren tek düşünce Lucia’ydı. Onu sadece istemiyordum; her anını, her saniyesini içime çekiyor, soluyordum.

Lucia

Gözlerimi kapattığımda, onu gördüm. Dante.

Rüyamda ellerim, onun ellerindeydi. Sanki dünya durmuş, sadece biz kalmıştık. Zamanın bile nefes almayı unuttuğu bir andı. Etrafımızda alevler vardı, ama korkmuyordum. Çünkü o, tam karşımdaydı. Bakışlarında… ateşten çok daha güçlü bir şey vardı. Tutku. Sahipleniş.

Aşk mıydı? Yoksa sadece bir yanılsama mı?

Uyandığımda kalbim deli gibi atıyordu. Yastığım terden ıslanmıştı ama vücudumun titremesi ondan değildi. Hâlâ rüyanın içindeydim sanki. Tenimde onun dokunuşları… Kulaklarımda sesi…

Telefonuma uzandım. Parmaklarım, ne yaptığını bilmeden hareket ederken, o an… Ona mesaj attım.

“Bana ne yapıyorsun?”

Cevap çok hızlı geldi. Gözlerimi kıstım, satırları okudum.

“Bana yaptığından farklı bir şey yapmıyorum, tatlı işkencem.”

İçim sızladı. Kalbim, onun sesini duymuş gibi çırpındı. Yine aynı duygunun içine hapsolmuştuk.

“Neden bu kadar yakıcısın? Niye aklımdan ve rüyalarımdan çıkmıyorsun?”

Bu hisler normal değildi. Ama ondan gelen kelimeler bir ilaç gibiydi. Tatlı, acı, yakıcı ama vazgeçilmez.

“Çünkü biz birbirimize aitiz. Tenin, dudakların, kalbin… hatta düşüncelerin bile benim.”

Gözlerim doldu. O an… Sadece sarılmak istedim ona. Susmak. Sarılmak ve orada kalmak. Onunla kalmak.

“Her yer alevler içinde, Dante. Bu… fazla. Ateş her zaman yok eder.”

“Ben seni asla yok etmem. Şimdi o güzel gözlerini kapa ve uyu, güzelim.”

Sanki parmak uçlarıyla saçlarımı okşuyormuş gibi hissettim o cümleyi. Sanki başımı göğsüne yaslamışım gibi… Son bir mesaj daha geldi.

“Uyanacağın ana kadar… huzurla uyu.”

Telefonu göğsüme bastırdım. Gözlerimi kapattım.

En huzursuz uykuma geri döndüm.

 

Bölüm : 27.09.2024 10:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Buraya kadar yani 33.bolüme kadar mı düzenlendi?
Rica ederim, keyifle okumanı dilerim✨️🌷
Evet düzenlendi, 34 yeni bölüm. 35 ilk ktiap finali olacak.
diğer yanıtları göster
Iııı yapma.
Meleğim bize bunu yapma.
Yalvarırım...
Yapma.
Bu Carlo ve Adrian benim abim olsun.
Ben alayım onları.
35. Bölüm ve sonrası düzenlemeleri sürüyor bugün yayınlanacak, keyifle okumanızı dilerim🙏
Lucia 16, 17ye girecek. Lucas için bazı kısımları düzenliyorum aralarında bir yada iki yaş olacak✨️
Hikayeyi Paylaş