OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.
INSTAGRAM, TİKTOK VE YOUTUBE'DAN TAKİP ETMEK İSTERSENİZ; @MİSTYVİBE3
“Kalbimin bana söylediği gibi yaşamayı tercih edecektim.” – Vera Vasiliev
Vera
Kahvaltı masasında Ekaterina ve Ivan bana eşlik ediyorlardı. Gözümün önünde duran çay bardağının buharı, sabahın sakinliğini yansıtıyordu. Onlarla sıradan konular hakkında konuşmak, zihnimi bir süreliğine de olsa meşgul etmişti. Rahatsız edici duyguların gölgesi geride kalmış gibiydi. Ancak bu sakinlik, içimdeki dalgaları durdurmaya yetmezdi; farkındaydım.
Bir an sessizlik çöktü. Kahvemi yudumlarken telefonum çaldı. Ekranda tanıdık bir isim belirdi: Yulia teyze.
“Merhaba Vera,” dedi, sesi oldukça içtendi.
“Merhaba Yulia teyze, nasılsınız?”
“Ben de iyiyim,” diye yanıtladım, ama içimde hafif bir huzursuzluk vardı. Onunla konuşmak, daima karmaşık duyguları beraberinde getirirdi.
“Müsaitsen,” diye devam etti, “seni Bolshoy’da sanat yönetmeni olan bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum.”
Sanki bir anda tüm dikkat dağıtıcılar yok oldu. Dans, hayatımın en önemli parçasıydı. Ve böylesi bir fırsat... Evet, bu kesinlikle beni fazlasıyla meşgul ederdi. İçimdeki heyecanı saklamak mümkün değildi.
“Harika olur,” dedim, sesimdeki hevesi fark ederek. “Ne zaman görüşeceğiz?”
“Bugün öğleden sonra, saat bir gibi seni evden alırım. Birlikte öğle yemeği yer, aklındakileri onunla paylaşırsın. Daha önce ondan bahsetmiştim sana; Maksim Sidorov ismini duymuş muydun?”
Ağzım açık kaldı. Maksim Sidorov, Bolshoy’un efsanelerinden biriydi. Sanat yönetmenliğini yaptığı baleler, sahnelerde yankılanan birer mucizeye dönüşmüştü. İsmi bile heyecanımı alevlendirmeye yetmişti.
“Arkadaşınız Maksim Sidorov mu?” dedim, neredeyse nefesim kesilerek. “Elbette onu duydum, bir efsane.”
Sesime yansıyan heyecanı saklamak imkânsızdı. Bu bir hayaldi, neredeyse gerçek olamayacak kadar güzel bir hayal.
“Onunla tanışmak... şimdiden heyecanlandım.”
Yulia teyzenin hafif gülümsemesi neredeyse telefondan duyulacak kadar açıktı. “Bunu duyduğuma sevindim,” dedi. “Çünkü senden epey etkilendi. O da seni tanımak için sabırsızlanıyor.”
Kalbim bir anda hızlandı. Midemdeki kelebekler öylesine güçlüydü ki, nefes almakta zorlandım. Bolshoy... Her balerinin hayalini süsleyen o büyük sahne. Ve o sahnenin ardındaki en büyük efsanelerden biriyle tanışmak... Bu bir mucizeydi.
“Bu harika olur, Yulia teyze. Ayrıca...” Bir an duraksadım. “Çok teşekkür ederim.”
“Sana yardım etmek benim için bir onur, sevgili kızım. Sen bana Nadia’nın emanetisin. Elbette sana destek olacağım. Hem uzun zamandır görüşmedik. Bu, bir vesile olur.”
Telefonu kapattığımda, Ekaterina ve Ivan’a olan biteni anlattım. Ekaterina heyecanıma ortak olmuş gibiydi, ama ben hâlâ arada kalmıştım. Yulia teyze ile olan ilişkimiz... tam anlamıyla açıklayamadığım bir şeydi. İçimde ona karşı garip bir karmaşa vardı. Onunla ilgili hislerimi hâlâ tam olarak çözememiştim. Yine de, ön yargılı olmak bana göre değildi. Hislerimi zamana bırakmıştım.
Bir yandan dansa olan tutkumla yanıp tutuşurken, diğer yandan Yulia teyzenin varlığı... İkisi arasında bir denge kurmaya çalışıyordum. Ancak o denge, bazen öylesine kırılgandı ki, bir adımım her şeyi değiştirebilirdi.
Hayat, her seferinde bir kapı açarken, geride bıraktıklarımızın ağırlığını da omuzlarımıza yükler. Bazen, geçmişin gölgeleri bile ışıkların arasında kaybolup gidebilir. Ama ben yine de dans edebilmek için o gölgelerin ardında kalmayı seçiyorum; çünkü her dans, yeni bir hikaye ve her hikaye, beni ben yapan bir parça taşıyor.
Büyükannemin kütüphanesinde bir süre oyalandıktan sonra, saatin bire yaklaştığını fark edip hazırlanmak için odadan çıktım. Tam kapıdan adımımı atmıştım ki telefonum çaldı. Arayan Yulia teyzeydi; kapıda olduğunu haber veriyordu. Derin bir nefes alıp dışarı çıktım. Borya hemen yanıma geldi, ona durumu açıklayıp Yulia teyzenin aracına yöneldim. Borya, gölge gibi beni takip ediyor, dikkatle hareket ediyordu. Yulia teyzenin korumalarından biri kapıyı açtı, içeri girdiğimde sıcak bir gülümsemeyle karşılandım.
“Vera, seni görmek ne güzel,” dedi Yulia teyze, ellerimi nazikçe tutarak.
“Sizi görmek de güzel, Yulia teyze,” dedim, hafif bir gülümsemeyle. İçimdeki karmaşayı ona yansıtmamak için çabalıyordum.
Şoförüne başıyla hareket etmesini işaret ederken, bana yöneldi. “Neler yaptın? Buradaki hayatına alışabildin mi?”
Bakışlarım, o an içimdeki fırtınayı ele vermiş olmalıydı. Gözlerimi kaçırıp gülümsemeye çalıştım. “Evet, Yulia teyze. Buraya giderek daha fazla ısınıyorum.”
Viktor’un adı her aklıma düştüğünde içimde bir şey kırılıyordu. Yulia teyze, yüzümdeki gölgeyi fark etti. “Viktor’un yanından ne zaman döndün?” diye sordu, sesi yumuşak ama sorgulayıcıydı.
Sanki kalbim o an çatladı, acısı yüzüme yansıdı. Yulia teyze de fark etmiş olmalıydı.
“Affedersin Vera, yanlış bir soru mu sordum?” diye sordu, sesi içten bir endişe taşıyordu.
“Hayır, yani... bilmiyorum,” diye yanıtladım, kelimeleri bulmakta zorlanarak.
“Şimdilik bu konu hakkında konuşmasak olur mu?” dedim, sesim hafifçe titreyerek.
“Elbette,” dedi, nazik bir gülümsemeyle, “ama telefonda söylediklerim hâlâ geçerli. Konuşmak istersen her zaman yanında olduğumu bil, kızım.”
“Teşekkür ederim, Yulia teyze.”
Bir süre sessiz kaldık. Arabada sadece motorun hafif uğultusu duyuluyordu. Yulia teyzeye ailesini sordum ve konu yavaşça dağıldı. Onun anlattıklarını dinlerken, aklımı Viktor’dan uzaklaştırmaya çalışıyordum. Ama zihnim ihanet ediyordu. Kalbim, Viktor’la geçen anıları birbiri ardına gözümün önüne getiriyordu.
Restorana vardığımızda içimdeki huzursuzluk aniden alevlendi. Restoranın tam yanındaki yer, Boris Volkov’a aitti. Viktor’un burada olma ihtimalini düşünmek bile duygularımı alt üst etti. Arabadan inerken Yulia teyzenin koruması yanımdaydı, fakat zihnim hâlâ Viktor’la doluydu. Borya ise gözlerini üstümden bir an olsun ayırmıyordu.
Restoranın içine adım attık. Yulia teyze bizi bekleyen masaya yönelirken, şef garson hızla yanımıza geldi.
“Bayan Kuznetsova, hoş geldiniz,” dedi şef garson, sesinde derin bir saygı vardı.
“Teşekkürler,” dedi Yulia teyze, gülümseyerek. Şef garson, “Başlangıçlar hazır, hemen getirmemi ister misiniz?” diye sordu.
“Hayır, Maxim gelecek. Onu bekleyelim, servisi sonra yaparsınız,” dedi. Şef garson saygıyla eğilip uzaklaştı. Yulia teyze bana döndü.
“Burası kocam Gavrel’in restoranı,” dedi, gözleri etrafı tarıyordu.
Çevreyi dikkatlice inceledim. Gerçekten şık ve zarif bir yerdi, ama manzara beni en çok etkileyen detaydı.
“Sahiden çok güzelmiş,” dedim. “Özellikle de manzara.” Ama asıl zihnimi meşgul eden, Viktor’la amcası Boris’in restoranında geçirdiğimiz o unutulmaz gündü. Manzara orada daha da büyüleyiciydi. Tabii Viktor da öyle.
Düşüncelerimi susturmak için kendimi zorladım, fakat zihnim her seferinde Viktor’a geri dönüyordu. Yulia teyzenin sesi, beni bulunduğum ana geri çekti.
“Boris Volkov’un restoranının manzarası, açısı dolayısıyla daha da etkileyici. Oraya gitmiş miydin?”
Bir an tereddüt ettim, sonra başımı salladım. “Evet.”
Tam bana bir şey diyecekti ki, içeri uzun boylu, siyah saçlı, oldukça karizmatik bir adam girdi. Kırklı yaşların sonlarında görünüyordu ve her adımında özgüven vardı.
“Ah, Maksim de geldi,” dedi Yulia teyze, gözleri parlayarak.
Maksim, önce Yulia teyzenin yanına geldi. “Yulia, nasılsın?” diye sordu, sesi samimi ve rahattı.
“Teşekkürler Maksim, sen nasılsın?”
“Her zamanki gibi harika,” dedi gülümseyerek. Sonra bana döndü. Gözlerindeki hayranlık hemen dikkatimi çekti. “Siz de Vera olmalısınız,” dedi, hafifçe eğilerek.
Ayağa kalktım. Maksim, elimi nazikçe tuttu ve hafifçe öptü. “Maksim Sidorov. Tanıştığımıza memnun oldum.”
“Sadece Maksim de lütfen,” dedi, gözleri sıcak ve samimiydi.
“Peki,” diyerek oturdum. Yulia teyze ve Maksim, sohbete daldı. Başlangıçlar ve içecekler masaya gelene kadar onları sessizce dinledim. Ancak yemeğe geçildiğinde sohbet tamamen bana ve bale hayatıma döndü. Kahvelerimizi yudumlarken, Maksim New York’taki bale kariyerim hakkında neredeyse her şeyi öğrenmişti.
Onun ilgisi samimiydi, ama zihnimde dolanan başka bir isim vardı. Viktor... İçimde bir yer sızlıyor, onunla aynı şehirde olmak bile bana acı veriyordu. Ancak tüm bu duygu karmaşasına rağmen, Maksim gibi bir efsane ile tanışmak bana hayatımın başka bir kapısını aralıyordu. Ve belki de bu yeni yol, içimdeki fırtınaları dindirebilirdi.
Maksim, yüzünde samimi bir gülümsemeyle gözlerime baktı. “Aslında bunları bir de senden duymak istedim. Lütfen kızma ama seninle ilgili birçok bilgi edindim bile,” dedi.
Sözlerinin ardında saklı bir mahcubiyet vardı, ancak bunu açıkça belli etmeden devam etti. “Jacque ve Claudia yakın dostlarımdır.”
Şaşkınlıkla ona baktım. “Bilmiyordum,” dedim yavaşça.
“Evet, öyle. Öğrencilik yıllarımızda ve iş hayatımın başında hep beraberdik,” dediğinde, onları ne kadar özlediğimi fark ettim.
“Her ikisini de çok severim. Bana adeta mentor oldular ve her anlamda destek çıktılar,” dedim.
Maksim başını hafifçe eğip, gözlerindeki dikkatli parıltıyla bana baktı. “Gelişiminde katkıları büyük olmalı, ama yetenek sana ait, Vera,” dedi yumuşak bir tonda. “Onların veremeyeceği tek şey bu. Yetenek olmadan sadece çalışmak bu alanda bir yıldız olmaya yetmez. Ve bence sen, bir yıldız olmak için doğmuşsun.”
Sözlerimin ağırlığını hissettim, yüzümde hafif bir sıcaklık dalgası vardı. Maksim Sidorov gibi birinden övgü almak tarifsizdi. Tam o anda Yulia teyze ile Maksim’in göz göze geldiğini fark ettim, aralarında sessiz bir iletişim vardı. Yulia teyze yüzünü bana döndü.
“Yulia burada kalabileceğini söyledi, bu konudaki fikrin nedir?” diye sordu Maksim.
Bir an derin bir nefes alarak bakışlarımı Yulia teyzeye çevirdim. Gözlerinde hafif bir sabırsızlık ve beklenti vardı. Kalbim buradan gitmek istemiyordu, bu yüzden sessizliğimi korudum. Mantık başka şeyler söylüyordu belki, ama bazı anlarda mantık, kalbin sesinin yanında yetersiz kalıyordu. İçimdeki hisleri bastıramadım.
“Sanırım bir süre burada yaşamayı deneyeceğim,” dedim yavaşça.
Maksim’in yüzünde sıcak bir tebessüm belirdi. “Bu harika, Vera. O halde sana gerçek bir teklif yapmama izin ver,” dedi.
Sözleriyle birlikte heyecanla Yulia teyzeye döndüm; yüzünde derin bir kararlılık vardı. Maksim bir an duraksadıktan sonra sözlerine devam etti.
“Sana Giselle balesinde başrol teklif etmek istiyorum,” dedi gözlerimin içine bakarak. “Performansını izlediğimde, duygularını dansına yansıtan bir balerin gördüm. Giselle’in acısını dansına aktarması gerekiyor; bu rol, onun gibi hislerini ifade edebilen birine ihtiyaç duyuyor. Acıyı bilen, onu dansına yansıtabilen birine. Sen, bu duyguyu tanıyorsun, Vera.”
Bu sözler, en yetenekli olduğum şeyle onurlandırılıyordu. Bir sanat yönetmeninin ağzından duymak, tarifsiz bir mutluluktu.
“Oyun tam bir yıl sahnelenecek,” diye devam etti Maksim. “Evet dediğin anda çalışmalara başlayabiliriz. Önce yapımcımız ve sponsorlar da seni izleyecek, ama benim gördüğümü göreceklerinden eminim.”
“Bu olağanüstü bir teklif Maksim,” dedim, kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu. Aynı anda hem bu fırsatı deli gibi istemek hem de sonuçlarından korkmak arasındaydım. Bu şehirde kalırsam… Viktor’la aynı yerde ama ondan uzakta nasıl yaşayabilirdim?
Tam o anda, kapı açıldı ve Viktor içeri girdi. Şaşkınlıkla ona bakarken, yanımıza doğru sert adımlarla ilerledi. Onu takip eden Andrei ve Sacha da aynı kararlılıkla yürüyordu, Viktor’un her adımında bakışları daha da sertleşiyordu. Yanımdaki Yulia teyze gergin bir şekilde dikildi, Maksim ise Viktor’a bakarak ayağa kalktı.
“Viktor, ne sürpriz,” dedi Maksim hafif bir şaşkınlıkla.
“Merhaba Maksim,” diye yanıtladı Viktor, bakışları doğrudan üzerimde sabitlenmişti.
Viktor, Maksim’in sorusuna kısa bir sessizlikle yanıt verdi, bakışları benden bir an bile ayrılmıyordu. “Burada ne işin var?”
Maksim şaşkınlıkla Viktor’a bakarken, tedirginlikle Yulia teyzeye döndü. Sanki vereceği yanıttan emin değildi. Yeniden konuştuğunda sesi titriyordu. “Yulia sayesinde yeni yıldızımla tanışıyordum.”
Viktor’un bakışları, Yulia teyzeye yöneldiğinde aralarında sessiz ama amansız bir mücadele başlamıştı. İkisinin bakışları, sözsüz bir güç savaşı gibiydi.
“Demek öyle, Bayan Kuznetsova,” dedi Viktor.
“Evet Viktor,” diye yanıtladı Yulia, Viktor’un sert bakışlarına aldırmadan.
Viktor, masaya doğru eğilerek bir elini sertçe masanın kenarına dayadı. “Vera’ya baskı yapmamanızı söylemiştim.”
Yulia teyzeyse sakin bir soğukkanlılıkla yanıt verdi. “Ben de onun her zaman bir seçim şansı olması gerektiğini belirtmiştim.”
İkisi arasındaki konuşmayı dinlerken, şaşkınlıkla olan biteni anlamaya çalışıyordum. Aralarındaki gerilimin esas sebebi sadece ben miydim? Yoksa geçmiş miydi? O sırada Viktor’un bakışları, benim arkamdaki bir yere sabitlendi.
“Viktor Volkov. Benim mekânımda, bu şerefi neye borçluyum?” dedi arkamdaki bir ses.
Arkamı döndüğümde siyah saçlı, koyu renk gözlü, Viktor’dan biraz kısa ama oldukça ürkütücü görünümlü bir adamın yanımıza geldiğini gördüm. Adam, Yulia teyzeyi yanağından öptü ve bana doğru döndüğünde Yulia teyze araya girdi. “Bu yeğenim, Mikhail. Mikhail, Vera’dan bahsetmiştim,” dedi.
Mikhail Voronin. Vasiyetin şartları aklıma geldiği anda kalbimde bir ürperti hissettim. Mikhail elimi tutmak için uzandığında, bir el hızla araya girdi. Viktor, adeta görünmez bir hızla yanıma ulaşmış ve Mikhail’in elini yakalamıştı.
Gözlerim Viktor’un yüzüne döndüğünde, kararlı ve sahiplenici bakışlarının Mikhail’in gözlerine dikildiğini gördüm. Aralarında sessiz ama bariz bir güç savaşı vardı. Her ikisi de geri adım atmak niyetinde değildi.
Aralarındaki soğuk hava etrafımızı sararken, içinde bulunduğum durumun ağırlığını hissettim. İçimdeki ses bana bu yeni sayfanın hem kalbimi hem de irademi sınayacağını fısıldıyordu. Ama bu, engel olamayacağım bir durumdu; bu anı tüm zorlukları ve sınamalarıyla yaşamak zorundaydım.
“Ne smey yeё trogat', Voronin. (Ona dokunmayacaksın, Voronin),” diye hırladı Viktor, sesi buz gibi, ama içerdiği tehdit öyle barizdi ki, anlamasam bile tüylerim diken diken olmuştu.
Mikhail ise sakin bir tavırla Viktor’a döndü, yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. “Uspokoysya, Viktor. Ili boyish'sya, chto ya yeё u tebya otnimu? (Sakin ol, Viktor. Yoksa onu elinden alacağımdan mı korkuyorsun?)” dedi, sesindeki soğukluk içimi ürpertti.
Rusça konuştukları için söylediklerini tam olarak anlamıyordum ama ortamdaki gerginlik elle tutulur hale gelmişti. Maksim, korku dolu bir bakışla yerine otururken, Yulia teyze sanki bu çatışmaya alışkınmış gibi serinkanlı duruyordu. Ancak Mikhail’in adamlarının bir anda odaya doluşmasıyla ortam iyice gerildi.
Viktor bir adım ileri atıldı, Mikhail’in gözlerine adeta meydan okuyan bir bakışla baktı. “Her zaman teke tek karşıma çıkmaktan korktun,” dedi, sesindeki kararlılık keskindi.
Mikhail, kapıyı işaret ederek alaycı bir gülümsemeyle Viktor’a baktı. “Adamların buradayken bunu söylemen biraz mantıksız, Viktor,” diye karşılık verdi, sanki Viktor’un bu meydan okuması onu eğlendiriyormuş gibi.
Viktor’un kaşları çatıldı, sesi daha da sertleşti. “Ondan uzak duracaksın Mikhail. Bu konu tartışmaya kapalı.”
Mikhail ise soğukkanlı bir şekilde başını salladı, yüzünde sinsice bir gülümseme belirdi. “Neden Vera’ya fikrini sormuyoruz, Volkov?” diye sordu, gözleri bana döndü.
O an Viktor, Mikhail’i yakasından kavradı. Onun hareketiyle birlikte Mikhail’in adamlarının hepsi ellerini silahlarına götürdü. Ortamdaki gerginlik dayanılmaz bir noktaya gelmişti. Korkuyla nefesimi tutarken, Yulia teyzenin bir eli, beni sakinleştirmeye çalışırcasına koluma dokundu ve iki adamın arasına bir kez daha müdahale etti.
“Khvatit, Mikhail, eto delo zdes' ne reshitsya. (Yeter Mikhail, bu iş burada halledilmeyecek),” dedi, sesi sanki aramızdaki tek sabır taşı oymuş gibi sakindi.
Viktor, Yulia teyzeye dönüp gözlerinde öfke dolu bir alevle baktı ama Mikhail, Viktor’un elinden yakasını kurtararak sinir bozucu bir gülüşle yüzüme döndü. “Evet, güzel Vera’yı daha fazla korkutmayalım,” dedi alaycı bir sesle.
Viktor gözlerini bana çevirdi, bakışları bu defa tamamen bana odaklanmıştı. Kolumu nazik ama kararlı bir şekilde tuttu. “Gidelim, Vera,” dedi, sesinde tartışmaya kapalı bir ton vardı.
İçimde bir direnç yükseldi, ama Viktor’un bakışlarındaki koyu öfkeyi görünce onu daha fazla zorlamam gerektiğini düşündüm. “Ama ben—” diye başlayacak oldum, ancak sözümü gözlerindeki keskin kararlılık durdurdu.
“Gidiyoruz,” dedi. Bu sorgulanmaz bir emirdi.
Sacha, o anda yanıma gelip montumu uzatırken bakışlarım istemsizce Yulia teyzeye döndü. Öfkesine rağmen bana yumuşak bir gülümsemeyle bakıyordu.
“Endişelenme kızım,” dedi nazik bir sesle, “görüşeceğiz.”
Bir şeyler söylemek istiyordum, ancak kelimeler dudaklarımdan çıkmadı. Maksim, olayları kavramaya çalışır gibi hepimizin yüzlerine tek tek bakarken Viktor masadaki çantamı aldı, montumu giydim. Kalbimdeki öfke iyice yükselirken Yulia teyzenin yanına yaklaşıp elini tuttum.
“Özür dilerim, sizinle sonra tekrar görüşeceğiz, Yulia teyze.”
O başını hafifçe salladı. “Tabii ki, kızım, her zaman.”
Viktor’a döndüğümde hangimizin öfkesi daha derin, daha yakıcıydı kestiremiyordum. Arabaya kadar sessizce ilerledik, kapıyı kapatıp içeri geçtiğimizde Sacha ve Andrei arabaya binmediler, sanırım bu bir bakıma özel bir konuşmaya işaretti.
Viktor beni kollarına almaya çalıştığında, ilk kez ona asi bir tavırla karşılık verdim. Beni sakinleştirmek için bir kez daha kollarına almak istediğinde, ittim, göğsüne doğru vurmaya çalıştım ama elimi yakaladı.
“Bu yaptığın ne demek oluyor, Viktor?”
Etrafımızdaki havayı kasvetli bir karanlık sardı, o anda Viktor’un içindeki öfke bedeninden dışarı taşıyor gibiydi.
“Esas sen ne yapıyorsun, Vera? O kadınla konuşman…”
Çenemi tek eliyle kavradı, bakışları hırçın bir ateşle doluydu. “Sana onlardan bahsettim. Bu, onlarla görüşmemen için yeterli değil mi?”
Derin bir nefes alarak, sakinleşmeye çalıştım ama sesim titremeden kendimi ifade etmem zordu. “Kendi kararlarımı alabilecek yaştayım, Viktor. Bu yaptığın beni küçük düşürdü. Ayrıca Yulia teyze sadece bana Bolshoy için bir fırsat sundu.”
Viktor’un gözleri daha da karardı, sanki içindeki karanlık katmanlar yavaş yavaş açığa çıkıyordu. “Anlamıyorsun, Vera. Onların senin etrafında olmaları sana iyi gelmez. Sana anlattım. Onlar…”
Ona bir an bakıp derin bir nefes aldım. “Peki ya sen, Viktor? Senin etrafımda olman iyi mi?”
Vera’nın bu sorusu beni derinden sarsmıştı. Anlamıyordu. Kuznetsov ve Voroninler kimsenin hayatında olumlu bir etki yaratacak insanlar değildi. Haberi aldığım an tüm işlerimi bırakıp buraya koştum, içimdeki öfke ve endişe bir çığ gibi büyürken Mikhail Voronin’in en değerlimin yanında olduğunu bilmek içimi kavuruyordu.
Sakinleşmeye çalışsam da içimdeki gerginlik henüz dağılmamıştı. Hele ki Vera’nın o sorusuyla iyice altüst olmuştum.
“Belki de bu soruya cevap vermesi gereken sensindir, Vera,” dedim ve belini kavrayarak onu kendime çektim. Kokusu burnuma dolarken içimdeki öfke yavaş yavaş hafifledi, ama endişelerim hala yerli yerindeydi. Vera, bu dünyada asla karşı koyamayacağım tek kişiydi.
“Sana zarar verebilirler, Vera. Neden anlamıyorsun?” diye fısıldadım, sesim adeta yalvarıyordu. “Gözbebeğimsin, en değerli varlığımsın. Voronin sırf bu nedenle sana zarar verebilir. Buraya gelirken aklımı yitiriyordum…”
Alnımı onun alnına yasladım, aramızdaki mesafe yok denecek kadar azalmıştı. “Güneşimsin, sana bir şey olursa... devam edemem Vera. Sensiz nefes bile alamam; senin yokluğuna tahammül edemem. Lütfen, onlardan uzak dur.”
Yavaşça geri çekildiğimde Vera’nın gözlerindeki kararlılık beni yine çaresiz bıraktı.
Bir an şaşkınlıkla yüzüne baktım. “Neden?”
Vera derin bir nefes alarak gözlerini benden kaçırdı. “Sanırım Yulia teyzenin arkadaşının teklifini kabul edeceğim. Ayrıca anlattıklarını unutmadım; dikkatli olacağım. Ama Yulia teyze şimdiye kadar bana sadece yardım etti.”
İçimden kopan bir haykırış dudaklarıma yansıdı. “Ah, Vera…”
O kadar masum, o kadar saf bir kalbi vardı ki... Ona bu dünyanın tüm kirlenmişliğini nasıl anlatacaktım?
“Beni dinlemeyeceksin, değil mi?” dedim, içimde karanlık bir umutsuzluk yeşerirken.
Vera, dudaklarını hafifçe büzdü ve bakışlarını benden kaçırdı. “Giselle balesinde başrol teklif edildi.”
Duyduğum şeyin şoku içime dolarken öfkem yerini buz gibi bir endişeye bıraktı. Yulia Kuznetsova, yine her şeyi ustaca planlamıştı. Bu, mali sponsoru olmadığım tek gösteriydi. Çünkü bu, Mikhail Voronin’in projesiydi. Vera’nın en büyük hayali, düşmanımın eline koz vermek üzereydi.
“Hayır, Vera,” dedim, sesimdeki tını neredeyse yalvarışa dönüşüyordu. “O gösteride yer alamazsın.”
Kaşları çatıldı, o an öfkeyle dudaklarını büzerken bile güzelliği karşısında büyülenmiştim. Tanrım, onun her hali bir başka mucizeydi. Ama bu büyü, onunla aramızdaki çatışmayı daha da zor kılıyordu.
“Benim adıma karar veremezsin, Viktor,” dedi soğuk bir netlikle.
“Bir kere, sadece bir kere bana güvenemez misin, Vera?” diye sordum, gözlerim derin bir hüzünle onun bakışlarına kilitlenmişti. “Sorgusuz sualsiz.”
“Benden açıklama yapmadan bunu beklemen doğru değil, Viktor.”
“Sana yeterince açıklama yaptığımı düşünüyorum, Vera.”
Alt dudağını gergin bir şekilde ısırdı, bakışlarındaki keskin inat canımı daha da yaktı. “Dans benim her şeyim. Neden bunu anlamıyorsun?”
Bir elimi yüzüne koydum, o yumuşak teni hissetmek bile bana huzur vermeye yetmedi. Gözlerim dudaklarına kaydı, ama içimdeki endişe durulmamıştı.
“Bir süre burada kalmak istiyorum, Viktor. Bu gösteri, kalmam için iyi bir sebep yaratıyor.”
Vera, dudaklarıma hafif bir öpücük kondurdu. Ama bu dokunuş, içimde daha fazlasını isteme arzusunu körükledi; yine de onu zorlamadım. Geri çekildiğinde gözlerindeki hüzün, yüreğimde kapanması zor bir yara açtı.
“Üzgünüm, Viktor. Ama deneyeceğim.”
Ona karşı koyamazdım. Vera, benim için yalnızca aşk değil, yaşamak için tek sebepti. Onsuz bir dünya nefessiz bir beden gibiydi. Varlığı, kalbimde atan tek gerçekti. Ayrıca burada kalmak için bir sebep yaratmaya çalışırken içimdeki umudun yeniden alevlendiğini hissediyordum.
Sonunda yenilgiyi kabul eden bir nefes vererek gözlerine baktım. “Öyle olsun, Vera. Sen nasıl istersen öyle olsun.”
Ondan yavaşça uzaklaşırken içimde kaynayan bir fırtınayla Sacha ve Andrei’yi çağırdım. Vera’yı evine bırakırken kafamda onlarca düşünce dönüyordu. Vera’yı her durumda korurdum ama bu defa daha fazlasına ihtiyaç vardı. Çünkü Mikhail, bir oyun kurmaya başlamıştı ve Vera artık benim düşmanlarım için açık bir hedef haline gelmişti.
Onu büyükannesinin evine getirdiğimde kapıya kadar eşlik ettim. Ayrılmadan önce çenesini nazikçe tuttum, yüzünü bana doğru çevirerek ona bir kez daha baktım.
“Bana bir söz ver, malysh. Onlarla yakınlaşmayacağına ve onlara güvenmeyeceğine dair. Özellikle Mikhail Voronin’le asla bir araya gelmeyeceksin.”
Gözlerinde bir parıltı belirdi. “Beni sadece dans ilgilendiriyor, Viktor,” dedi, sesi sakin ama kararlıydı.
“Lütfen, Vera… Senden bu sözü almalıyım,” dedim, sesim adeta yalvarıyordu.
Vera bakışlarını benden kaçırarak derin bir nefes aldı. “Viktor, bugün yaptığın her şey… fazla...”
Cümlenin devamını getiremedi ama gerek de yoktu. Fazla sahiplenici, fazla müdahale ediciydim; bunu biliyordum. Ancak bu hisse engel olamıyordum. Vera benim güneşimdi ve kimsenin o ışığı ondan çalmasına izin veremezdim.
Yüzüne eğildim, nefesim tenine değerken fısıldadım. “Senin bana hissettirdiklerin gibi.”
“Bu kabul edilemez, Viktor. Bugün yaptıkların... akıl dışı.”
Onu duvara yasladığımda bakışlarında derin bir aşk ve tutku gördüm. Gözlerinde hissettiklerimden kaçmak imkansızdı.
“Aşkın imkansız, akıl dışı ve durdurulamaz,” diye fısıldadım. “Seninle ne yapacağımı bilmiyorum. Senden uzak duramıyorum, Vera. Gidemiyorum. Ve biliyor musun…”
Gözlerinde teslimiyetin o parıltısı belirdi, bir an yutkundu. Ona karşı koymam her zamankinden daha zor hale gelmişti. “Adil değil, Vera. Üzerimdeki bu etkin, bana yaptıkların... adil değil.”
Geri çekildiğimde nefesi düzensizdi, benimki de. Parmaklarım yavaşça dudaklarında gezindi. Bu dokunuş bile içimde daha fazlasını isteme arzusunu körüklüyordu. Ama kendime engel oldum.
“Eğer bir tek saçının teline zarar gelirse, Vera, bu dünyayı onların başına yıkarım. Bu gösteriyi kabul edeceksen bunu da unutma, olur mu?”
Gözlerinde şaşkınlıkla aralanan dudaklarına baktım. O an yüzümdeki karanlık bakışı ilk kez görüyordu belki, ama yine de bakışlarıyla beni yerle bir etmişti. Kalbim avuçlarının arasında bir oyuncak gibi sarsılırken, ona öpmemek için savaşarak baktım.
“Seni her şeyden koruyacağımı unutma,” dedim ve arkamı dönüp gitmeye hazırlanırken, Vera’nın sesi beni durdurdu.
Ona döndüm ve gözlerim, dolan gözlerine kenetlendi. “Belki... belki ben de gidemiyorumdur.”
Sözleri yüreğimde ağır bir yankı yarattı. Aramızdaki mesafeyi anında kapattım ve onu tek kolumla sardığımda, gözlerinden bir damla yaş yanağına süzüldü.
“O zaman bana gel, moye solntse (güneşim). Benim ol ve benden gitme.”
İçinde o masum kararlılıkla bana baktı. “Bu kadar kolay mı?”
Hafifçe güldüm, içimdeki hüzne rağmen. “Hiç denemedin ki, Vera. Nereden bileceksin?”
Parmak ucunda yükselip yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. “Hepimizin başa çıkma yolları farklıdır. Belki bu da benim yolum, bir çözüm bulma çabam.”
Geri çekildiğinde acı dolu bir gülümseme dudaklarına yerleşti. Bu gülümseme kalbimde kapanmaz yaralar açarken bile, varlığının verdiği huzur bambaşkaydı.
“Dans... her zaman kurtuluşum oldu. Şimdi, nefes almakta zorlanırken senden tek isteğim bana biraz zaman tanıman, Viktor. Başka türlü ne nefes alabileceğim ne de bir karara varabileceğim. Lütfen isteğime saygı duy ve bana izin ver.”
Sözleri yüreğime bir hançer gibi saplanmıştı, ama güzelliği karşısında yine de boyun eğdim. “Benimle her zaman bir seçeneğin olacak, güneşim. Sen, bu hayatta zorlayamayacağım, karşı koyamayacağım tek kişisin.”
Gözlerinde bir umut yeşerirken durmadım; Vera’nın verdiği sözleri hatırlaması gerekiyordu. “Ama sen de sözünü unutma. Eğer tek bir şey... bir tehdit, bir zarar, bir yanlış olursa her şeyi bırakıp yanıma geleceksin. Bunu daha önce konuşmuştuk.”
Bakışlarındaki parıltı bana her şeyi hatırladığını fısıldıyordu. “Seni bırakabileceğim bir evren yok, Vera,” dedim. “Belki senden uzak durmayı denerim, ama seni bırakamam. Çünkü sen, yaşama sebebimsin ve bu dünyada bunu değiştirebilecek hiçbir şey yok.”
Arkamda, Vera’nın bakışlarındaki aşkı gördüğüm son andan sonra arabaya geçtiğimde, onun omuzları çökmüş halde eve girdiğini gördüm. Sacha ve Andrei emrimi beklerken Vera’nın kapıyı kapatmasını izledim. Andrei sorgulayan bir bakışla bana döndü.
“Giselle balesi için baş balerin rolünü teklif etmişler,” dedim.
Andrei ve Sacha aynı anda bir küfür savurdu.
“Ne yapacağız?” diye sordu Andrei.
Bir an derin bir nefes aldım. “Şimdilik izin vereceğim.”
“Viktor?” Andrei’nin sesindeki endişe, içimdeki karmaşayı daha da derinleştiriyordu.
“Aşk çaresiz kararlar aldırıyor, Andrei. Ve bu, gerçek bir çaresizlik anı.”
Andrei, ne söyleyeceğini bilemediğinden sessiz kaldı. Gözlerimi Sacha’ya çevirerek emir verdim.
Yolda, Dmitriy’i aradım. Zihnimde dönen düşünceler arasında, iyi bir plana ihtiyaç duyduğumu biliyordum; doğru bir kurgu olmalıydı bu. Zamanı geldiğinde etkili bir şekilde devreye girmeliydi.
“Vera, sen benim için sadece bir aşk değil, yaşama sebebimsin. Sensiz bir dünya, nefessiz bir beden gibi. Senin varlığın, kalbimde atmaya devam eden tek gerçek.” – Viktor Volkov
Okur Yorumları | Yorum Ekle |