
KEYİFLİ OKUMALAR
Seni bulmaktan önce aramak isterim
Seni sevmekten önce anlamak isterim
Seni bir yaşam boyu bitirmek değilde
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
Özdemir Asaf
Hazer Han, içinde ki şaşkınlığı her ne kadar gizlemeye çalışsa da içi içini yiyordu. Aklına gelenin başına gelmesinden korkuyordu. Askeriyeye girdi. Şuan ona yardım edecek tek bir kişi vardı.
İsmet üsteğmen
Kapıda nöbet tutan askeri çağırdı.
"Bana hızlıca gidip İsmet üsteğmeni çağır! 1 dakika içerisinde burada olsun." Dedi gür sesiyle asker selamını verdi ve koşar adımlarla İsmet üsteğmeni çağırdı.
Tam 1 dakika sonra ona doğru gelen İsmet üsteğmeni gördü.
" Hayırdır aga sorun ne? " Dedi İsmet.
" Sorma aga sorma. Bana yardım etmen gerek sana bir isim söyleyeceğim onu hızlıca araştır." Dedi Han sabırsız bir şekilde.
İsmet kafa salladı. Durum mühim gibiydi. Yoksa Hazer'in bu kadar çok ısrar etmeyeceğini biliyordu.
15 Dakika sonra
Aradan geçen 15 dakika sonra Hazer'in eline bir dosya verdi İsmet. Hazer görevden gelmiş olmasına rağmen duş dahi almadan dosyayı incelemeye koyuldu.
Hilal Türkyılmaz,
09.09.2000 doğumlu,
Anne adı Azize,
Baba adı Cevdet ,
Gördüğü bilgilerle şaşkınlığı da artmıştı. Hilal Türkyılmaz onun küçükken peşini bırakmayan, onunla zıtlaşan, kardeşi Umay ile sürekli kavga eden Hilal Türkyılmazdı.
Hilal bu kadar büyümüş müydü?
Nasıl bunca zaman ondan haber alamamıştı.
Gördüğü bilgiler ile şaşkınlığı artarken bir bilgiye daha rastladı.
Binbaşı Cevdet 08.09. 2012 ölüm tarihi.
Adeta kanı donmuştu. Cevdet amca ölmüştü ve bundan ne babasının haberi olmuştu nede Hazer'in, alnında ki damar sinirden ortaya çıktı ve kalınlaştı.
Hilal hakkın da okuduğu liseye kadar bilgi edinmişti.
Hilal onun ulaşabileceği bir yerdeydi.
Artık eskisi gibi olmayacaktı.
Bundan sonra Hilal'in attığı adımdan, aldığı nefesten dahi haberi olacaktı.
***
1 hafta sonra;
Altıma siyah bir kot pantolon, Üstüme ise beyaz bir gömlek giydim. Gömleğimi pantolonumun içine soktum. Evet, bugünde çalışacaktım. 10 saatlik bir nöbetim vardı. Bu yüzden hiç makyajla falan uğraşamazdım. Bir rimel, bir ruj yeterliydi. Aralık ayında olduğumuz için hava soğuk ve yağmurluydu .Üstüme trençkotumu geçirdim. Evden çıkmaya hazırdım. Siyah botlarımı da giydim ve dışarıda ki soğuk yüzüme bir tokat gibi vurdu.
Hastaneye gelmiştim. Nöbetim yine acildeydi. Benim zaten nöbetlerimin hepsi acilde oluyordu. Masanın üzerine çantamı bıraktım. Üstüme beyaz önlüğümü giydim. Üzerime yakıştırdığım tek beyaz kıyafet önlüğümdü. Nedenini ne siz sorun ne de ben cevaplayayım.
Aklıma gelen tüm kötü anıları unutmaya çalıştım. Bu sırada bana doğru gelen Ayşegül'ü gördüm. Onun da nöbeti vardı. Onun ki benim aksime tam iki gündü. Uykusuzluktan gözlerinin altı kararmış zor bir şekilde ayakta duruyordu.
" Hilal." Dedi.
" Efendim, canım." dedim.
" Şurada bir Teyze var sabahtan beri seni sorup duruyor." Dedi, elini karşı tarafa doğru uzattı. Sedyenin üzerinde oturmuş, sırıta sırıta bana bakan yaşlı Teyzeyi gördüm. Esma Teyze. Lanet olsun diye içimden geçirdim. Esma Teyze neredeyse her gün bıkmadan hastaneye geliyordu.
Neden mi?
Çünkü beni oğlu İsmail'e istiyordu.
Bıkmış bir yüz ifadesi ile Ayşegül'e baktım. Ayşegül de bana baktı. Anlamıştı, ama sessiz kalmayı tercih etti. Yapacak bir şey yoktu. Yanına gittiğimde yine aynı şeyleri söyleyip duracaktı. Ben de öyle.
Ona doğru ilerledim. Attığım her adımda kulağıma gelen Maşallah Maşallah seslerini duyuyordum.
" Esma Teyze, beni sormuşsun. Ne oldu?" Dedim.
" Sen önce otur bir ben sana anlatıcam." Dedi elini sedyenin üzerine iki defa vurarak. Bu sefer itiraz etmedim. Oturdum ve ne diyeceğini bilsem de sesimi çıkarmadım.
" Şimdi gızım ben seni bu hastaneye geldiğin ilk günden beri sevdim. Ağırbaşlı hareketlerin, saygın, duruşun, efendiliğini hep beğendim. Bizim oğlan da seni görmüş beğenmiş, sevdalanmış sana sende ona bir umut olsan bir kere görüşseniz olur mu ha?" Dedi.
" Şimdi Esma Teyzeciğim, senin de oğlunun da kalbini kırmak istemem ama benim bir sevgilim var." Dedim.
Yalandı. Benim bir sevgilim yoktu.
Bu sırada duyduğum sesle kafamı o yöne doğru çevirdim. Yüzüme tanıdık gelen simayı ikinci defa görüşümdü.
"Doktor Hilal!" dedi gür sesiyle.
" Buyurun." Dedim tebessümle ona doğru dönerek.
" Pansuman yapılması gereken bir yaram var bakabilir misiniz? " dedi onu gördüğümden bu yana kurduğu en uzun cümle buydu. Esma Teyzeye döndüm, şüpheli bir şekilde ikimize de bakıyordu. Esma Teyzeye tebessüm ettim ve dev adama yolu göstererek ilerledim.
"Sedyeye oturup yara olan yeri açar mısınız?" Dedim. Elime eldiveni taktım pansuman yapılacağı için malzemeleri ayarladım ve yönümü dev adama doğru döndüm. Üstünde ki asker kamuflajını ve atletini çıkarmış bir şekilde duruyordu. Gözlerini bana doğru kaldırdı. Gözlerimiz buluştu. Gözleri siyah desem siyah değil kahverengi desem kahverengi değildi. Göz tonu fazlasıyla koyuydu.
Kendi kendime bana ne dedim ve işime döndüm. Elimde ki pamuğu yaraya doğru bastırdım, önceki gelişinde benim canım yanmaz doktor demişti. Bu yüzden ona göre davranıyordum.
Pansuman işi bitmişti. Bitmesine ama bu dev adam bana fazlasıyla bana tanıdık geliyordu. Ya onu eskiden görmüştüm, ya da onu bir yerden tanıyordum. Elimde ki eldiveni çıkardım, o da üzerini giyiniyordu.
Ardından beklenmedik bir şekilde varlığını sırtımda hissettim. Refleks ile ona doğru döndüm. Yüzüm göğsüne temas etti. Beklenmedik bir hareket olduğundan dolayı dudaklarımdan küçük bir nida dökülüverdi. Gözlerine bakabilmek için kafamı kaldırdım. Onun zaten bana baktığını fark ettim. Bana doğru eğildi ve tam göz hizama geldi.
" Hazer. Hazer Han. " Dedi ve geriye doğru çekildi. Kalbim ağzımda atıyordu. Bu ses bu isim beni geçmişe dığeu sürükledi.
" Ben senden 7 yaş büyüğüm bana abi diyeceksin tamam mı? " Dedi Hazer. Neredeyse bir saattir Hilal'e ondan büyük olduğunu ona abi demesi gerektiğini söylüyordu.
" Tamam. Hazer Han. " Dedi Hilal yine Hazer'i sinir ederek.
" Sana bana abi diyeceksin dedim. Abi. " Dedi demesine ama sesi biraz fazla yüksek çıkmıştı. Hilal'e baktı. Alt dudağının titrediğini gördü. Şimdi durmadan ağlayacaktı bu yüzden de hemen ayağa kalktı. Önce saçma sapan bir şekilde dans etmeye çalıştı ama Hilal'in ağlaması durmadı, devam etti. Sonra yüzünü değişik şekillere sokmaya çalıştı, kendini maymuna benzetti. Hilal'in ağlaması yine durmayınca Hilal'i kucağına aldı ve onu sanki bir kuşmuş gibi uçurmaya başladı. Hilal'in en sevdiği oyun buydu. Babası Cevdet bu oyunu kızıyla çok oynardı. Hilal'in artık ağlama sesi gitmiş yerine şen kahkaları odayı doldurmuştu.
Bu olaydan bir kaç gün sonra yine kavga ettiler ama hiç bir şey bir daha geri tekrarlayamadı.
Aklıma gelen anıyla şaşkınlığımda arttı. O Hazer bu Hazer miydi? İyide bunun olması imkansızdı.
Hazer'e doğru döndüm acilin çıkışına doğru ilerliyordu. Ona yetişebilirdim. Bu yüzden hiç yürümedim ve koştum.
Ona yetişmiştim. Ama beni fark etmemişti. Ya da çaktırmamıştı.
Elimi koluna doğru götürdüm. Duraksadı ama bir şey söylemeden bana doğru döndü ve ne oldu der gibi baktı. Nefes alış verişi mi düzelttim ve lafı uzatmadan konuşmaya başladım.
" Seninle daha önce karşılaştık mı Hazer Han? " Dedim. Önce şaşırmış bir şekilde baktı. Sonra etrafa göz gezdirdi sanırım biri var mı diye bakıyordu. Biri olmadığını kanaat getirdikten sonra bana döndü.
Bana doğru eğildi, gözleri gözlerimle buluştu.
" Bilmem, daha önce karşılaştık mı Küçük Hanım? " Dedi ve beni beynimden vurulmuşa döndürdü.
Küçük Hanım dedi. kesin seni tanıyor dedi sağdaki melek ama pek takmadım.
Ardından Hazer Han geriye doğru çekildi. Arkasına döndü ve acilden çıktı.
Ben de şaşkınlığımı gizleme gereği duymadan ağzım açık bir şekilde arkasından bakakaldım.
Yeni bir bölümün sonundan merhabalar!
Umarım beğenmişsinizdir benim çok içine sinen bir bölüm oldu.
OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |