45. Bölüm

💝

Sümeyye Sarı
kralice7

Gözleri, kaşları, kirpikleri... Her hücresi bu kadar intizamla nasıl yaratılabilirdi ?

O bana her bir şey anlatışında ben anlattıklarından çok bütün yüz hatlarını ezberliyordum. Olurda bir gün giderse, her noktasının aklımda kalmasını istiyordum.

Heyecanla bir şeyler anlatırken birden durdu.

"Bana öyle bakma.."

"Nasıl bakıyorum.."

"Aşık gibi.."

"O zaman sende öyle bakma."

"Nasıl?"

"Hayran bir aşık gibi."

"Belkide öyleyimdir? Nerden biliyorsun?"

 

Bir sigara çıkarttım çantamdan, hayretle bana bakıyordu.

"Müsade var mı?" Diyerek sigarayı işaret ettim.

"Müsade senindir." Dedi sakince.. ve devam etti."çok içer misin ?"

"Çok içerim."

"Neden?"

İstemsizce güldüm. Hangi birinin nedeninden bahsedeceğim ki? İçimde asla bitmeyen ateşin mi? Asla hiç bir yere ait hissedemeyişimin mi? İçimde ki bu boşluğun mu? Hangisinden bahsedeceğim...

"Keyfi.." dedim "can sıkıntısı.."

"Canın bu kadar sıkılıyorsa bir hobi edin mesala.."

"Tamam sen canın sıkıldığında öyle yaparsın." Dedim biraz sinirlenmiş bir şekilde.

"Kızma bana, senin için söylüyorum genceciksin, çok güzelsin... kendini heba etme şunlarla.."

 

Genceciğim..öyleyse ben neden 80 yaşında hissediyorum? Diyemedim tabi..

"Doğrudur." Dedim.

"Var senin bir derdin ama neyse bakalım.."

 

Artık dürüst olmak istiyordum. Bu yaşadığımız her neyse dürüstçe konuşmak, anlamak bilmek istiyordum...

"Sen neden böyle davranıyorsun bana?"

"Nasıl davranıyorum?"

"Off sürekli aynı baga mı gireceğiz, yani bak belkide ben yanlış anlıyorum bilmiyorum ama benimle flört ediyorsun. Yani hoşlanıyor gibi tavırların var anlam veremiyorum."

"Mine belkide hoşlanıyorumdur gerçekten olamaz mı?"

 

Kalbim ağzımda atıyordu. Sessiz kaldım..

" Kendine layık göremiyor musun beni yoksa?"

"Bak Mustafa konunun bununla ilgisi yok. Daha çok olmadı sana iddia yüzünden yazdığımı söyleyeli ve sen yani..."

Sözümü kesti.

"Normalde intikam almam gerekirken neden buradayım değil mi?"

"Yani üzgünüm ama evet... Bu biraz tuhaf..."

Elinde ki çekirdekleri pakete geri koydu. Ellerini kenera doğru uzatıp birbirine sürterek silkeledi. Bedenini bana doğru döndürerek, bir kolunu bankın tepsine koydu. Ama bana doğru uzatmıyordu, sadece dirseğini koydu ve kolu kendisine doğruydu. Diğer eliylede dirseğini koyduğu elini tuttu. Çok sakindi. Sesi çok sakindi. Her şeyi çok olgundu.

"Bak Mine, intikam küçük insanların işidir. Ben hiç bir zaman intikamcı bir insan olmadım. Ama ben hiç bir zaman bana böyle davranana da dönüp bakacak insan değildim... Ama o gün toplantıya geldiğimiz gün..."

Sözünü kestim.

"Sahi sen neden oradaydın? Sen ne alaka yani?"

"Ben bir yerlerde şiir okuduğum ve okuldada edebiyat klübünde olduğum için kendimi daha iyi geliştirebilmem adına geldim. Yani daha doğrusu böyle bir yer var diye haberi geldi ve benim içinde iyi bir motivasyon olur diye katıldım.

Asıl seni orda görmeyi hiç beklemiyordum... Yani açık konuşacağım, ben seni ilk gördüğüm de yani sen bana ilk yazdığında direkt fotoğraflarına baktım. İlk baktığımda güzelliğinden çok etkilendim, yalan yok... Sonra okulda beni bulduğunda..."

Sözünü kestim.

"Sen beni bulduğunda..."

Gülmeye başladı..

"Tamam ben seni bulduğumda o an ki tavrın hem çok etkileyici hem bir o kadarda serserice geldi.."

"Ahahahah serserice ne be?"

"Senin o gün ki tavrın işte... Neyse kesme sözümü. O gün işte senin çok serseri olduğunu düşündüm ama benim nasıl olurda böyle birisinden etkilenmiş olduğuma pek inanamadım."

"He beni kendine yakıştıramadın yani."

"Yok. Ben seni ilk gördüğüm an kendime çok yakıştırdım... Ama o günki tavrın benden çok uzak bir tavır şaşırdım yani anlatabiliyor muyum?"

 

Utanmıştım... "Hı hı" diyerek başımı eğdim.

 

" Sonra sen bana bu bir iddia için dediğinde ben çok fazla öfkelendim. Hemde çok. Ama sonra düşününce bu öfkemin sebebi kandırılmış olmaktan ziyade, seni kaybetme düşüncesiymiş. Yani kalbinde zerre bir yerim yok olduğunu bilmek beni o an gerçekten yerle bir etti. Çünkü o bakışlar, öyle yaklaşmalar... Ancak gerçekten bir şey hissettiğine yapabilirdi insan... O çok gerçekti.."

 

Ah ah gülüm sen öyle san, diyordum içimden... Ama sonra bir anda kendi düşüncelerim bir toz bulutu gibi dağıldı ve o anı düşündüm. O an gerçekten derin bir çekim hissediyordum. O an aslında bakışlarım sahte değildi belki de ...

 

Devam etti; " Yani benim yıkılışım o bakışları birdaha göremeyecek olmamdı.. Sonra toplantıda karşılaşınca, lanet olsun ki yine çok güzeldin. Bir de üstüne şiir yazmışsın yani bunca şeyi nasıl yapabiliyorsun ve hepsiyle ruhuma dokunuyorsun anlayamıyorum."

Dedi ve bir anda gözlerime kilitlendi ve öfkeli bakışıyla sordu.

"Sahi sen kime yazdın o şiiri?"

 

Haydaaaaaa... Şuan sorulacak en son soruydu gerçekten...

 

"Yani Mustafa anlaşılmıyor mu Allah aşkına konuşturma beni şimdi."

 

"Haklısın evet sus. Konuşma."

 

Sessizlik...

 

Boğazını temizledi kısık bir ses tonuyla ama birazdan vereceğim cevaptan korkan bir ses tonuyla sordu, "Hayatında değil dimi o kişi.."

"Hayatımda olsaydı benim burada ne işim var?"

"Haklısın kusura bakma." Diyerek toparladı hemen.

Bir süre yine ağaçlara bakındı. Geçmişimden biri olduğunun farkında ama yinede birine şiir yazacak kadar sevmiş olmamın hazımsızlığını yaşıyordu...

 

"Ee " dedim ortamın negatifi dağılması için..

 

" Ee si öyle işte yani o gün ben seni gördüğüm an her şey yerle bir olunca, gurur öfke umrumda olmadı... Olamadı yani.. Bu çok aptalca biliyorum ama.. Off.. öyle işte..."

 

O anlatırken enerjisini kontrol ediyordum. Doğruyu söylüyordu. İçim ferahlamıştı. Anlattıklarından ufacık bir yalan hissetsem gerçekten dağılırdım...

Ortam çok gerilmeye başlamıştı. Azıcık şakaya vurmam gerekiyordu..

"Yani bana aşıksın öyle mi?" Dedim hafif bir kahkaha atarak.

"Yoo bunu sen söylüyorsun ben değil.."

"Ya he he bıraksam sen söyleyecektin zaten."

"Yoo yok öyle bir şey..."

 

İkimizde sürekli gülerek konuşuyorduk. İçimizin heyecanı gözlerimizden akıyordu. Küçük çocuk gibi deli deli bakıyorduk birbirimize... Ben normalde insanların gözüne bu kadar uzun süre bakamazken, gözlerimi bir türlü çekemiyordum gözlerinden. Öyle bir hayran hayran bakıyor ki, gözümü kıparak bile bu enerjinin akışını bozmak istemiyordum.

 

Bu sırada bir kaç ayak sesi duyduğumda parkın girişine doğru baktım.

Hay ağzını kırayım...

Gelen teyzem ve arkadaşıydı. Hemen saate baktım. Saat 23:30 olmuş...

"Uff biz kaç saattir oturuyoruz ya."

"Ne oldu bir sorun mu var?"

"Mustafa şu gelen teyzem biraz yani bazen delidir. Ne olur absürt bir şey söylerse duyma olur mu kale alma.."

Teyzem bu dünyada genelde beni rezil etmek için var edilmiş gibiydi. Bunu biliyordum. O an daha başlamadan bütün rezilliği dibine kadar hissediyordum...

 

"A Mine!" Dedi teyzem bir hışımla... "Sen burda mıydın?"

"Hıhı." Dedim kaş göz yaparak..

"Bu kim?"

"Arkadaşım teyze."

Mustafa hemen ayaklanıp, " merhabalar ben Mustafa." Dedi.

"Kimsen kimsin umrumda bile değil. Siz bu saatte burada napıyorsunuz?"

" sohbet ediyorduk isterseniz buyurun sizde." Dedi Mustafa ve peşine korkulu bakışlarla çaktırmadan bana baktı.

Bir yanım teyzeme deli gibi öfkeleniyor, bir yanımsa şu aptal duruma kahkaha atmak istiyordu.

Teyzem bir süre Mustafayı süzdü. "Senin soy adın, Toprak mı?"

"Evet" dedi Mustafa gayet olgun bir tavırla..

"O zaman abinin ismi de Mehmet Toprak olmalı değil mi?"

"Evette siz.." dedi ve sözünü kestim.

"Sen nerden biliyorsun teyze?"

"Ben onun abisiyle yıllardır sınıf hatta sıra arkadaşıydım. Siması o kadar benziyor ki oradan tahmin ettim."

"Hmm " dedim arkadaşına işaret ederken. Teyzemi götürmesi için kaş göz yapıyordum. O da garibim bir yandan çekiştiriyordu, hadi gidelim, diye..

Birden teyzemin dilinin bağı çözülmüşcesine, "sen utanmıyor musun bu saatte bu yaştaki bir kızla parkta oturmaya." Dedi.

Gözlerimi şok olmuş bir halde kocaman açmıştım.

"Teyze sen ne saçmalıyorsun? Kendine gel abartma şuanda."

"Ben onunla konuşuyorum, seninle değil."

Öfkelenmiştim. Mustafa'nın önüne geçtim.

" O zaman şimdi benimle konuşacaksın teyze! Tanımadığın bir insanla bu uslupta konuşamazsın! Şuan muhattabın benim. O değil."

"O zaten seni düşünseydi seninle bu saate burada olmazdı."

"Teyze saçmalıyorsun kes artık. Ne var saate? Benim eve giriş saatim zaten 12-1 bu benim normalim! Anormal bir durum varmış gibi neden tribe giriyorsun şuanda? Yürü gidiyoruz teyze."

Diyerek kolunu tuttum.

"Zaten ben burada olduğum için rahat oturuyoruz. Ben varken Mine'ye hiç bir şey olmaz." Diye çıkıştı Mustafa.

Hay Allahım sabır ver. İş iyice kızışmadan teyzemi burdan çıkarmalıydım.

"Yürü teyze yürü." Diyerek çekiştirmeye başladım kolundan.

Sert bir tavırla Mustafa'ya döndü.

"Niye sen kimsin kardeşi misin babası mı koruması mı kim? Gerekirse abinle de görüşeceğim."

 

Artık dayanamayıp kahkaha patlattım.

"Ahahahahaha iyice saçmaladın şuanda.. Babam bana yaklaşık 10 yaşından beri karışmıyor sen kim oluyorsun teyze şuanda? Hayırdır?"

Gerçekten delirecek gibi hissettim kendimi. Rezillik desen zaten dizboyu. Hale bak ya. Çocuk bizi nasıl tanımlıyor hale bak. Rezillik...

"Teyze öfkelenmeye başlıyorum ve ben öfkelenirsem çok kötü şeyler olacak. Lütfen yürü." Diyerek teyzemin tekrar kolundan tuttuğum an Mustafa'nın önünde olduğum için Mustafa çaktırmadan diğer elimi tuttu.

Baş parmağıyla elimin üstünü sevdi hızlıca...

Başımı birden Mustafa'ya doğru çevirdim."sakin ol" dedi şefkatli bakışlarıyla...

O an bütün öfkem yerle bir olmuştu...

Onun gözlerine şefkatle bakarken kendimi toparlamam gerektiğini hatırlayıp teyzeme döndüm.

"Hadi." Diyerek kolundan çekip arkadaşıyla birlikte parktan çıkarttık...

 

 

(Gerçekten burada öyle bir rezil olmuş hissetmiştim ki kendimi yani o an hayatımdan silmek isteyeceğim anlardan biriydi aksbsjdjdjdb.)

Bölüm : 19.01.2025 04:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...