57. Bölüm

👊

Sümeyye Sarı
kralice7

Kapıyı açan Hakan’dı. “Hop hop, sen kimsin bilader geri çekil.” Diyerek Mustafa’nın kolunu sıkıca kavradı. Öfkeyle bakan gözlerini gözlerime çevirdi.

 

“Mine kim bu lavuk lan neden ikidir ben senin etrafında bunu görüyorum?”

 

“ Öncelikle lavuk mavuk, bırakalım şu kelimeleri Hakan… Sonralıkla da kimse kim seni ve sizi hiç alakadar etmiyor.”

 

“ Mine! Alakadar edecek! … Geçen günde Oğulcan’nın karşısındaydı bu herif ! Kim bu diyorum sana!?”

 

Mustafa bana dönerek, “asıl bu insan görünümlü şahıs kim Mine?” diye sordu. Ya sabır ortalık iyice kızışacak… Tam cümleye giriyordum ki, Hakan birden yükselerek, “Ben ve biz Mine’nin taaaa çocukluğundan beri arkadaşıyız. Hatta kardeşiyiz birader. Asıl sen kimsin?”

 

Mustafa her zaman ki kibarlığıyla, “ Öncelikle memnun oldum ama şunu sormadan edemeyeceğim, çocukluk arkadaşı olman Mine’ye böyle konuşman ve en önemlisi bağırma hakkını vermiyor. O sesini bir düzelt, sonra Mine’yle muhatap ol. “

 

Hakan öfkeden gülmeye başladı. “ Lan sen kimsin nasıl konuşacağıma karar verebiliyorsun!”

“ Hey yeter! Hakan çıkar mısın şuradan! Daha sonra konuşacağız bunu ama şimdi değil. Çık!” diyerek sesimi yükselttim.

 

“ Ben çıkacağım sen burada duracaksın öyle mi? Sende benle geliyorsun. Yürü!” diyerek sıkıca kavradı kolumu ve çekmeye başladı.

 

Mustafa delirmiş gibi bakıyordu. Çok sessiz bir şekilde, “ Mine’nin kolundan elini çek!” dedi dişlerini sıkarak.

 

Hakan Mustafa’ya bir bakış attı ve umursamadı. İstesem şuan hakanı döve döve ağlatırdım. Ama Mustafa’nın yanında bunu yapamazdım. Hakanın gözlerine kilitlenip gözlerimle gitmesi için işaret edip, kolumu geri çekmeye çalışıyordum. Hakan delirmiş gibi kolumu daha çok çekmeye başladı.

 

Mustafa Hakan’ın beni tuttuğu kolunu eliyle sıkıca kavradı ve çekip benim kolumu bıraktırdı. Hakan’ın benden temasını çektikten sonra okkalı bir yumruğu tam gözünün inine yapıştırdı. Oh eline sağlık Mustafa çok bile sabrettin.

Diyemedim tabi…

 

“Hey hey hey.” Diyip eğilip Hakan’ı yerden kaldırmaya çalıştım. Ben Hakan’ı tuttuğum an Mustafa kolumdan çekip, “ Dokunma şuna!” diyerek beni kaldırıp, kendisi Hakan’ı tutup kaldırdı. Hakan eliyle gözünü tutuyordu. Mustafa onu tam ayağa kaldırdığı anda diğer eliyle yumruğunu hazırladığını gördüm. Tam Mustafa’ya vuracaktı ki, elini havada kaptım.

 

“ Yeter Hakan! Yeter! Şimdi buradan çıkıyorsun ve okul çıkışı bu konuyu hallediyoruz!” Diyerek kapıyı açtım ve Hakan’ı oradan çıkarttım.

 

Hemen Mustafa’ya döndüm. “ Gerçekten çok ama çok özür dilerim. Çocukluğumuzdan beri aynılar. Bunu yapmayı bizi korumak zannediyorlar. Özür dilerim bunları yaşamanı istemezdim.”

 

“ Mine şu lavuk yüzünden benden özür dilemeyi bırak, senin ne suçun var? Anlıyorum, arkadaşın kardeşin ama herkes haddini bilecek. Baban bile sana öyle davranamazken onlar kim ve sana nasıl bu üslupta yaklaşıyorlar?”

“ Haklısın. İnan haklısın. Ama daha geçen gün sırf bu yüzden konuşmadım onlarla küstüm hatta… Yine bir şekilde barıştık… Bende düzelirler sandım… Ama bu böyle olmayacak, artık onlarla ciddi ciddi konuşmanın vakti geldi.”

 

“ İstersen bende seninle olayım.”

 

“ Yo yoo bu onları daha deliye döndürür. Ben hallederim.”

 

“ Emin misin? Tek kalmanı istemiyorum.”

 

“ Onlar bana zerre bir şey yapamaz rahat olll… Onların derdi tasası hep dışarısı…”

 

Bu sırada zil çalıyordu. “ Hadi gel çıkalım.” Dedim kapıyı açarak.

 

 

 

İkimizde odadan çıktıktan sonra merdivenden çıkacakken durdum.

“ Ya sen biraz beklesen ben çıksam birkaç dakika sonra gelsen olur mu?” dedim kibarca.

“ İyi olur hadi tamam çık sen, ben de çıkarım birazdan.” Dedi.

Sırıtıp el salladıktan sonra hızlıca çıkmaya başladım basamakları. Merdivenden çıktıktan sonra koridorun sonunda müdürün odası, onun kapısında da benim nöbetçi masam vardı. Kızlar masanın başında etrafa bakınıp beni arıyorlardı. Hızlıca yanlarına vardım.

“ Nerede o lavuk Hakan?!”

 

“ Bilmiyorum.” Dedi Aslı, “demin öfkeli bir şekilde geçip gitti yanımızdan, seslendik ama cevap vermedi. Ne oluyoruz?”

“ O geri zekalı herif beni yine Mustafa’nın yanında rezil etti.”

“ Oo siz Mustafa’yla beraber miydiniz?” dedi Burcu heyecanla.

“ Konumuz bu mu şuanda Burcu?” diyerek gülmeye başladım. Sinirlerim bozulmuştu.

“ Evet bu, Hakan gitmiştir elli kere boş ver sen onu anlat hadi” diyerek elinde ki çayı bana doğru uzattı.

“ Tamam gelin şöyle bahçeye çıkalım.” Diyerek yürümeye başladım…

“ Yahu gerçekten mal bunlar. Mustafa’yla depoyu temizlemeye indik…” Burcu sözümü kesti.

“ Ne alaka kızım siz neden depoyu temizliyorsunuz?”

“ Müdür beyin cins cins huyları orayı nöbetçiler temizleyecekmiş.”

“ Oha Mustafa da mı nöbetçi?”

“ Evet ben nöbetçiyim diye oda nöbetçi olmuş bugün…”

“ Vaayyyyyyy, vayyyy , vayyyyy”

 

Gülümsedim. Bu sefer Aslı sözü devraldı…

“ Hele hele surata bir bakın ne oluyoruz? Ne bu sırıtmalar?”

“ Ya kızlar ben galiba aşık oluyorum… Hatta oldum…”

İkisi de aynı anda kopardılar çığlığı, “ ooooooooo”

“ Ya huuu sussanıza herkes bize bakıyor.” Diyerek ikisinin de bacaklarına vurdum.

“ Ay sen utandın mııı?” diyerek Burcu yanağımdan bir makas aldı.

“ Ya durun, sonra biz Mustafa’yla odayı temizlerken birden Hakan malı odaya girdi ve başladı Mustafa’ya diklenmeye…”

“ Hadi ya bu kötü olmuş.” Dedi Aslı.

“ Daha kötüsü de, Hakan bana bağırıyor ve kolumdan çekiştiriyor diye Mustafa ona okkalı bir yumruk attı.”

“ Ne!”

“ Bizim çocukları biliyorsunuz, o yüzden olay daha da büyümeden benim bu konuyu halletmem gerekiyor.”

“ İyide nasıl halledeceksin? “

“ Bilmiyorum ya gerekirse yine tehdit edeceğim bu sefer harbiden çıkartacağım hayatımdan onları. Yetti artık…”

“ of of…”

Bu sırada yine zil çalıyordu. “ Siz derse geçin hadi kızlar, daha sonra bakarız bu konuya.” Diyerek ikisini de sınıflarına uğurladım.

Bense geri nöbetçi masama geçip, odayı temizlemek için Mustafa’yı beklemeye koyuldum. Hiç gitmek istemiyordum o pis yere… Şimdi bunun kavgasını yapsam müdürle iyice mimlenecektim.

 

“ Şşt , güzellik “

“Mustafa” diyerek ayaklandım…

“ Otur otur hiç kalkma.”

“ Odayı temizlemeyecek miyiz?”

“ Yok ben birkaç görevli ayarladım onlar halledecek.”

“ Ama müdür?”

“ Onunla da konuştum, sen sıkma canını hiç rahatına bak.”

Gülümsedim… Gözlerimi yine onun parıldayan gözlerine diktim… “ Bakma öyle gidemiyorum…”

“ E gitme…”

“ Gitmem gerek…” gülümsedi ve devam etti. “ Akşam çay?”

“ Olur.” Dedim tebessüm ederek…

Bölüm : 25.01.2025 15:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...