
Okul bitene kadar aklım sürekli Mustafa'daydı. Çok merak etmiş olmalı, garibim benden korkusuna sınıfıma gelipte bakamıyor... Tenefüslerde kantine gittiğimde asla Mustafa'yla denk gelemedik. Sonunda çıkış saatinin zili çalmıştı ve hızla müdürün odasına koşup telefonuma kavuşmuştum. Telefonu açtığımda bir sürü mesaj gelmişti, özellikle Mustafa'dan...
Önce onun mesajlarına dönüp durumu anlattım, sonrada kızlarla eve gitmek üzere çıkışa doğru yöneldik...
Bu akşam Mustafayla buluşacaktım ve onunla sevgili olmayı kabul ettiğimi söyleyeceğimi düşündüğüm an ne tepki vereceğini çok merak ediyordum. Son dakika insallah kendime bir yamuk yapmam da teklifi kabul ederim...
Banada pek güven olmuyor malum, kabul edeceğim derim bir anda etmem...
Neyse neyse artık ben kararlı bir insanım ve kararım evet yönünde...
Çıkış kapısına geldiğimizde herkes bir öbek halinde toplu duruyordu. Diğer insanlar dağılıyordu. Ama bir nokta geniş bir kalabalık vardı. Hafif ne olduğunu anlamaya çalışır şekilde aralarından baktım. Bir araba duruyordu. Biraz daha yaklaştığımda arabanın bizim araba olduğunu fark ettim. Kızlara işaret edip arabanın yanına gittiğimde, öğrencilerin 'vay be arabaya bak, birde kadın kullanıyor...'
Diye konuştuklarını duydum. Belli annem gelmişti yine...
Arabanın camından ne olduğunu sormak için meyillendiğimde camını açmış öğrencilere laf atarken buldum onu, özellikle erkekler araba modelini anneme soruyorlardı.
Gri bir jeeple gelmişti annem. Arabanın içide ful krem rengiydi ve üstü cam tavan ve açılıyordu.
Annem onlarla gırgır şamata döndürüyor, öğrencilerin hayranlığı anneme daha çok artıyordu.
Biz zengin bir aileydik fakat bunu yansıtmıyorduk.
Zaten devlet okuluna gidiyordum çünkü babamın işlerinin çokta açığa çıkmaması için normal bir aile gibi davranıyorduk.
Okuldan eve otobüslerle dönüyordum ama bundan gayet memnundum. Otobüsü çok eğlenceli buluyorum, kızlarla geçirdiğim vaktide öyle...
Kalabalığı biraz açtırıp anneme göz kırptım.
"Ne oluyoruz müdür mü çağırdı?"
"Yo burdan geçiyordum, sizide alayım dedim.. Hadi kızlar atlayın arabaya..."
Ben ön koltuğa oturmak için arabanın karşısına yürürken milletin fısıltılarını iyice duyuyordum.
'Olum baksana Mine'nin annesiymiş, belli zaten analı kızlı havalılar. Kanlarında var demek ki..'
'Mine'nin kime çektiği belli oldu.'
Hızlıca arabanın kapısını açıp koltuğa oturup kapıyı hızla kapattım. Kızlarda arka koltuğa oturmuşlardı.
Kalabalık açılsın diye annem bir iki korna çalmak zorundaydı ama bu sayede görmeyende bizi görmüştü.
"Anne neden geldin tam çıkış saati?"
"Kızım dedim ya sizi almaya diye..."
"İyi de anne herkes gördü."
"Neyi ?"
"Yani bu halimizi, şimdi sürekli konuşacaklar."
"Kızım sen ayıp bir şey mi yapıyorsun? Annenin arabasına bindin. Bırak konuşsunlar."
"İyi de beni zengin züppe sanacaklar ve ben böyle anılmak istemiyorum."
Annem birden kaşlarını çattı.
"Ben sana kaç kere insanların ne konuştuğunu duymayacaksın, sen kendi doğrundan eminsen kimseyi umursamayacaksın dedim.. Sen neden hiç beni duymuyorsun acaba hanımefendi? "
"Ya anne..."
"Konu kapandı."
Bana bir bakış attıktan sonra sustum. Dikiz aynasından kızlara da baktı ve
" Bana bakın siz kızsınız bunu genel söylüyorum, siz ahlakınızdan doğru duruşunuzdan emin olduğunuz sürece tüm dünyaya kulaklarınızı kapayacaksınız.
Bu her şey için geçerli.
Yok o şunu demiş bu bunu demiş, sakına ağzınızdan bunları duymayacağım. Siz daima Allah yolunda olduğunuza, hak için uğraştığınıza emin olun, hak yemeyin , ahlakınızı ve saygınızı insanlara karşı koruyun. Sonra başınız dimdik ilerleyin."
"Anne tamam abartma cihad etmiyoruz." Diye gülmeye başladım.
"Edin kızım. Cihadta edin. Sizin neyiniz eksik? Vatan için dininiz için uğraşın koşun sizi tutan ne?"
"Okul."
"Okul mu?"
"He okul anne, çitlerle çeviriyorlar baksana dışarı bile çıkamıyoruz." Diyip gülmeye başladım.
"Aman ne komik." Diye annemde benimle alay ettikten sonra gülmeye başladı ve paketinden bir sigara çıkarıp yaktı. Bende bıraktığı paketi hemen yakalayıp bende bir sigara yaktım. Camları hafif araladıktan sonra külünü sakince dışarıya atıp , " aslında doğru diyorsun Mine biliyor musun?" Dedi.
"Ben her konuda doğru derim anne de, sen hangi konudan bahsediyorsun." Dedim kendimden emin bir şekilde.
"Okul sizin zamanınızdan çok çalışıyor. Zaten biliyorsun, okul sistemini oldum olası saçma buluyorum. Şimdi eğer okula gitmeseydiniz bin tane şey yapardınız. Müzik kursu, resim kursu, terapiler veya herhangi başka bir şey... Yani onca saate çok kaliteli şeyler koyma şansınız varken sizin koyduğunuz şeyler matematikler... Sıkıcısınız çocuklar..." dedi ve sigarasından bir duman çekti.
Bende aslında annem gibi düşünüyordum ama başladık artık bakalım gittiği yere kadar gider diye okulu salmıştım.
"Doğru diyorsun anne ne diyim..."
Annem beni hiç umursamadan radyodan bir şarkı açtı. Gülmeye başladım. Asla umrunda değildi dünya...
"Hadi sıradaki ilk çıkacak şarkı benden size gelsin, sıkı tutunun." Diyerek gazı iyice kökledi. Yol boyu bu şarkı benden şuna, buna gibi oyuna devam ettik.
Kızları evlerine bıraktıktan sonra sonunda eve varmıştık. Eve girdiğimde anneannem çorba yapıyordu.
"Oooo bende diyorum bu mis kokular nereden geliyor?" Diyerek yanağına bir öpücük kondurdum. Hemen kendime bir tabak çorba alarak anneannemle sohbet ede ede çorbamı içtim. Beraber vakit geçirdikten sonra müsade isteyip hazırlanmak için odama çıktım. Yine beyaz şeyler giyecektim. Yaz kış demeden beyaz giydiğim için annem benden bayağı bir müzdarip olsada yinede yapıyordum. Güzelce makyajımı yaptıktan sonra Mustafa'yı arayıp, hazır olduğuma ve çıktığıma dair mesaj attıktan sonra garaja indim. Tam arabaya binecekken Mustafa mesaj attı.
"Sokağın başında bekliyorum."
Arabanın kapısını geri kapatıp, kilitledim. Sokağın başına vardığımda arabada mazlum mazlum oturmuş beni beklerken buldum onu... Mustafa beni görünce hızla arabadan inip kapımı açtı. Gülümseyip kibarca koltuğa oturdum. Oda şoför koltuğuna bindikten sonra soru yağmuruna başladım.
"Ne zamandır bekliyorsun? Çok mu beklettim seni? "
"Ben seni beklmeyi çok seviyorum."
"He beklettim yani?"
" Eh birazcık..."
"Yaaa." Diyerek hafifçe kolunu cimcikledim. Ah, diye bağrıp cimciklediğim yeri tuttu.
"Bayıl bide istersen" dedim kahkaha atarken.
"Kolum, galiba kolum koptu." Diye sızlanmaya devam ediyordu. Bir yandanda araba kullanmaya devam ediyordu.
Sahile vardığımızda, Mustafa dan çıt çıkmıyordu. Belli ne cevap vereceğime emin olmadığı için gergindi. Hiç onu yumuşatmadım, gerginliği iyice hissetmesini sağladım. Gerginlik iyidir adamı diri tutar...
"Mine ben seni çok seviyorum."
"Farkındayım.."
Gülmeye başlamıştı. Artık neye nasıl tepki vereceğini bilmez gibi her cümleme cins cins gülüyordu.
"Sen?" Dedi yürümeye devam ederken...
"Ne ben?"
"Ya Mine bırakalım kelime oyununu artık, kızım çok aşığım diyorum ya neden sevgili olmuyoruz?"
" Sanene be canım öyle istiyor belki."
"Benim canımda seninle sevgili olmak istiyor." Dedi ve yerinde durup bana döndü.
"Sen şimdiden böyle yaparsan biz nasıl evleneceğiz seninle?"
"Daha bir bismillah, sevgili olmamışız evliliği mi konuşacağız?"
"İşte bir he desen, sevgili olsak direkt orayı konuşuruz işte."
"Ya hey Allahım ya..." diye gülmeye başladım. Tam yürümeye devam edecektim ki, kolumdan tuttu.
"Bir şey söyle artık, tamam de, evet de , sevgiliyiz de..."
Gözlerime öyle heyecanla bakıyordu ki, keşke bu anın bir fotoğrafını çekebilseydim. Aşktan gözleri parıl parıldı. Hafiften üşüdüğü için minikte bir titriyordu. Hava gerçekten buz gibiydi.
" Hadi seni dinliyorum, evet mi ? Sevgili miyiz?"
İşin özü evet demeye öyle utanıyordum ki, böyle sevgililikler bana oldum olası cringe gelirdi. Şimdiyse burda kendimi bulmak, beni bir hayli yerin dibine sokuyordu. Ama ona baktığımda her şeye değer olduğunu hissediyordum... Yinede gözlerine bakarak bunu diyemeyeceğim için, boynuna atlayıp sıkıca Mustafa'ya sarıldım. Sarılırken söyleyecektim, yüzüne bakarak değil...
Ona öyle sıkıca sarılırken birden nefesini verdi, rahatlamıştı. Ama yine minik minik nefes alıyordu. Kalbini kalbimde öyle şiddetli hissediyordum ki gözlerimi kapatıp bir süre huzurun sesini dinledim.
Hafif geri çekilip, yanağına ufak bir öpücük kondurup tekrar sarıldım. Evet hazır hissediyordum kendimi...
Derin bir nefes aldım ve aynı hızla bir silah sesi duydum.
Birden sıçradım, ses çok yakından gelmişti. Yüreğim hoplamıştı. Daha sıkı sarıldım Mustafa'ya ama Mustafa'nın elleri beni daha sıkı sarmak yerine benim bedenimden düşüyordu.
"Sarıl bana." Dedim...
Ne olduğunu anlayarak...
Göz yaşlarım hızla akmaya başlamıştı.
"Sarıl bana" dedim tekrar Mustafa'yı dürterek.
Mustafa birden kollarımın arasından kayıp yere yığılmıştı...
Ellerim ayaklarım tutmuyordu. Göz yaşlarım hızla akarken şokla etrafıma bakıyordum. Karanlıktı... Çok karanlıktı göremiyordum. Başım dönüyordu...
Ellerimin tersiyle göz yaşlarımı silip, yere oturdum.
"Mustafa bir şey söyle, kalk hadi kalk. Şaka yapıyorum de. Şaka de. Kalk ne olursun."
Tepki vermiyordu. Kıpırdamıyordu... Yerde ki su birikintisi kanla dolmaya başlamıştı.
Etrafa bakıp bağrıyordum.
"Yardım edin! Biri yardım etsin!"
Kimse yoktu. Kimse sesimi duymuyordu...
Artık hissettiğim acıya dayanamayıp, Mustafa'nın gögüsüne başımı koyup bağıra bağıra ağlamaya başladım.
Şimdi değil... şimdi değil...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Sümeyye Sarı / Ben Mafyanın Kendisiyim [ Yarı Texting] / 🩸](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/kralice7-ben-mafyanin-kendisiyim-yari-texting-759.jpg)
| 49.38k Okunma |
3.4k Oy |
0 Takip |
94 Bölümlü Kitap |