89. Bölüm

🚗🍰🍪🥧☕️

Sümeyye Sarı
kralice7

Okul çıkışında arabaya doğru giderken kızlarda bana eşlik ediyordu. Artık otobüs maceralarımıza ara vereceğimiz için gerçekten üzgün hissediyordum. Çünkü üçümüz otobüsteyken deli gibi eğleniyorduk. Aslı'yla Burcu'ya bizimle gelmeleri, onları evlerine bırakmak için teklifte bulundum ama Aslı'nın babası, benim başıma gelenlerden sonra bir süre Aslı'yı o okula getirip götürcekmiş. Yol üstü Burcu'yuda evine bırakacaklarmış.

Bu süreçte bir tek bizimkiler değil, herkesin ailesi çok korktu. Bu yüzden daha fazla ısrar etmedim çünkü bende tedirgindim. Hala yakalanmadılar ve heran ne olacağı belli olmaz. Kızların benimle olmaması aslında onlar için daha doğruydu. Yinede babasının onları alıyor olması bana çok daha iyi ve güvende hissettirecekti...

Arabanın yanına vardığımızda kızlarla sıkıca kucaklaşıp vedalaştım. Kız olmaya bayılıyorum. Sanki yarın görüşmeyecekmişiz gibi her seferinde sıkı sıkı kucaklaşıyorduk. Hoş geçen gün gördük, yarınımızın garantisi yok. Bir anda aralarından kayboldum...

Hayat ne kadar enteresan her an öleceğimizi bile bile yaşamaya gayret ediyoruz. Bazen hiç ölmeyecekmiş gibi birbirimizin kalbini kırıyoruz, bir şeylere gurur yapıyoruz...

Kumar gibi aslında yaşamak, öleceğimizi bile bile yarına umut bağlıyoruz oysa heran kaybediyor olabiliriz ya kendimizi, ya sevdiklerimizi...

"Güzelim?" Diye seslenerek Mustafa camı açtı.

"Canım."

"Neden kızlara öyle hasretle bakıyorsun? Gidiyorlar işte binsene arabaya..."

Derin bir nefes vererek bindim arabaya. "Öyle bakıyordum işte, çok seviyorum onları..."

Mustafa gülümsedi, "onlarda seni çok seviyor." Arabayı çalıştırdı ve u dönüşü yaparak yola çıktık.

Yolda giderken ne kadar mutlu olduğumu farkettim. Hayat bu kadardı işte, sevdiklerimiz yanımızdaysa tamamız. İnsan bir tek onlarlayken tamamlandığını hissediyor... Heyecanımı içimde daha fazla tutamayıp, vitesi sıkıca kavramış olan elini tuttum.

"Ne yani şimdi her sabah seninle mi güne başlayacağım?" Diye sordum ağzım kulaklarımda...

"Evet." Dedi çoşkulu bir sesle, "bir süre bana katlanacaksınız Mine hanım."

"A o nasıl söz, katlanmak ne demek? Ölürüm lan ben sana."

"Aman aman lütfen ölme, kimse ölmesin bir süre, lütfen..."

Gülümseyip radyoya uzandım. Sırayla kanal değiştirip güzel bir şarkı arıyordum. Yaklaşık bir on kanal gezdikten sonra, radyoya uzanmış elimi Mustafa tuttu;

"Güzelim, telefonumuzu bağlasakta istediğin şarkıyı açsan ya bin kere basmasak şu tuşa."

"Yaa öyle olmaz." Diyip çekiştirdim elimi tekrar radyoya uzandım ve kanalı değiştirdim.

"Neden olmuyor?"

"O zaman sürpriz olmaz ki."

"Radyodan ne gibi bir sürpriz bekliyoruz bebeğim?"

"Şarkı sürprizi, yani şimdi karşımıza çıkan ilk şarkı senden bana gelecek. Bu ikimizide sürpriz bir denk geliş olacak. Ama diğer türlü ne açacağımızı biliyoruz ve bu sürpriz olmuyor."

Mustafa dudağının ucuyla gülümseyip bana ufak bir bakış attı.

"E bin kere bastın bu nasıl sürpriz?"

"Yahu adamlar konuşuyor ondan değiştiriyorum. İlk şarkı sesi duyduğum an duracağım, dur biiii..."

"Çok enteresan birisin gerçekten." Diyip sırıta sırıta yola döndü. Bir tuşa daha bastığım anda bir melodi duydum ve anında durdum. Evet sonunda bir şarkıya denk gelmiştim. Hemen sesi açtım.

"Bu şimdi benden sana mı?"

"Evet şşşş." Dedim işaret parmağımı dudağıma doğru götürürken ve sesi açtım...

 

Benimle oynama söyledim sana

Şansını zorlama uğurlar olsun

Benimle oynama söyledim sana

Şansını zorlama uğurlar olsun

Aşkına yürüyen sesimi duyuyorsun

Gittikçe büyüyen dert oluyorsun

Sana söylüyorum farkında mısın

Anla seni seviyorum, ah biliyorsun

Benimle oynama söyledim sana

Şansını zorlama uğurlar olsun...

 

İkimizde kahkaha atmaya başladık.

"Valla dediğin doğruymuş, şarkı cidden benden sana geliyor."

"Niyedenmiş o ?"

" Benimle oynamak istediğin için tanıştık ya..."

Hemen kafamı dışarıya doğru çevirip yolu izliyormuş gibi yaptım.

"Hey sana söylüyorum." Dedi kolumdan dürterek.

"Ne duymadım."

"Duymazsın tabi işine gelmiyor ya, duyma sen..." diyerek gülmeye başladı.

"Ya utanıyorum ne yapayım? Çok ayıptı yaptığım."

"Bencede çok ayıptı."

"Sagol ya ne güzel teselli veriyorsun."

"Ne demek..." dedi yanağımdan bir makas alırken... Geri kalan yolumuzda da bir müzik bir sohbet eşliğinde ilerledik...

Eve vardığımızda ondan hiç ayrılmak istemediğimi fark ettim. Keşke gitmeseydi, hep benimle kalabilseydi... İkimiz beraber indik arabadan, ben bahçe kapısına doğru ilerlerken o da arabasına doğru ilerledi. Aynı anda durup birbirimize döndük, bir kaç adımla yaklaştık birbirimize. "Uf çok sarılmak istiyorum sana..."

" Oldu gülüm, kapının önündeyiz aman ha. Babanla aramızı bozayım deme..."

"Aman buna da bir haller oldu, tamam yaklaşmıyoruz."

"Heh şöyle, hadi bakalım gir eve göreyim."

" Sana bir maçoluk mu geldi bana mı öyle geliyor?"

"Hadi güzelim eve, yürü de meydan bir güzellik görsün."

"Hı hı" diye salak salak sırıtmaya başladım. Şımara şımara yürüyordum arada bir Mustafa'ya dönüp cilveli bakışlar atıyordum.

"Kırıtma kız yürüsene..."

Birden irkilip, hızlıca bahçe kapısını açtım. İki dakika şımarsak ölecek sanki. Tam bahçe kapısını kapatacaktım ki, kapının aralığından dil çıkartıp hızlıca kapıyı kapattım. Bu sırada Mustafa dan bir gülme sesi duydum... Bende gülerek yoluma devam edip eve girdim...

Odama çıktığımda hemen camdan Mustafa'ya baktım. Gitmişti... içimde yanan hasretle, derin bir nefes verip üstümü değiştirdim. Ketıla bitki çayımı yapmak için su koyduğum sırada telefonum çaldı. Arayan Aslı'ydı.

"Efendimmm?"

"Geldin mi eve?"

"Evet geldim, gelsene bitki çayı yapıyordum tam..."

"Ay olur valla bende kahve içelim mi diyecektim. Beş dakikaya ordayım." Dedi ve kapattı. Annem evde yoktu. Babamda muhtemelen birazdan gelirdi. Kaynayan suyu çoğalttım ve iki kişilik fincan koydum. Saçlarımı küçük bir tokayla bir tutam arkadan tutuşturup, önden daha önce maşa yaptığım dalga dalga olan kahküllerimi çıkarttım. Beş dakika sonra Aslı gelmişti. Çaylarımızı yapıp terasa geçtik.

"Mine, aklım hep sende pek detaylıda konuşamadık... Nasılsın arkadaşım, atlatabildin mi?"

"Bilmiyorum ki Aslı, iyi gibiyim ama sürekli kabus görüyorum. Herhalde bilinçaltım daha toparlanamadı." Diyerek çayımdan bir yudum alıp, sigara yaktım.

"Güzelim bu gayet normal, kolay şeyler yaşamadın. Ben bile seni kaybedeceğim korkusunu yaşadıktan sonra sürekli kabus görüp durdum. Sen birde yaşadın o anları..." elinde ki bardağı masaya koyup bana sıkıca sarıldı ve devam etti, " istediğin zaman istediğin kadar anlat. İstersen tekrar tekrar anlat. Bu her nasıl geçecekse onu yap. Ben seni hep dinlerim yeter ki aksın içindekiler..."

Bende Aslı'ya sıkıca sarıldım. "Seni seviyorum, iyi ki varsın..." gözümden bir kaç damla yaş süzüldü. Güçlü durmak zorunda olmaktan o kadar yorulmuştum ki, kalbime kelimeler dokunduğu an, gözlerimde yaşlarını döktü...

"Neyse ki Mustafa var..." dedi gülümseyip geri çekilirken ve devam etti, "Çok mu seviyorsun onu?"

"Çok seviyorum..." dedim göz yaşlarımı silerken, "korkuyordum Aslı, babamla annem gibi olmaktan ya da sevdiğim kişinin babam gibi olacağından... Ama biz onlar gibi değiliz, sürekli kavga etmiyoruz veya Mustafa hiç babam gibi değil. O farklı, hepimizden çok farklı..."

Aslı aile içinde tam bir şeyleri bilmese de tahmin ediyordu. Çoğu zaman laf arasında ağzımdan çıkanlar, şahit oldukları şeylerle bağlantı kurduğunda az buçuk evde neler olduğunu tezhür edebiliyordu. Ama hiç bir zaman bana hissettirmedi, ben kendimi açmadıkça hiç bir zaman kurcalamadı. Her zaman bana öyle saygı duyardı ki, 'sen gerçekten hazır hissettiğinde zaten anlatırsın, ben her zaman buradayım.' Derdi sadece...

"Mustafa'nın herkesten farklı olduğunun farkındayım, ben uzun zamandır arkadaşımın gözlerini böyle gülerken görmemiştim. Bu yüzden ona minnettarım..."

💫

Gece olduğunda babam odama geldi. İyi olup olmadığıma emin olduktan sonra, "Orhan Taşdüzer bize bu süreçte çok yardım etmeye çalıştı. En az bizim kadar endişelendi... O bu eve gelemediği için bizi evine davet ediyor hal hatır sormak için...Ne dersin beraber bir uğrayalım mı?" Diye bir teklifte bulundu.

Zaten uyku tutmuyordu, zorla uyuyup kabus göreceğime Orhan abiyi görürdüm daha iyi...

"Olur tamam hazırlanıyım, kapıda buluşalım." Dedim ayaklanırken...

Bir kaç dakika sonra hazır olmuş bir şekilde kapıya indim. Babam kapıda sigara içerken beni bekliyordu. Beni görünce sigarasını atıp arabaya bindi. Bende yanına oturdum.

"Herhangi bir işimiz var mı?" Dedim, babam garajdan arabayı çıkarırken.

" Hayır kızım, bugün sadece ziyaret için toplanacağız."

Şaşırmıştım, ilk defa sadece benim için bir şey yapılıyordu. Umarım bunun altından da bir şey çıkmaz diye kendi kendime sorgularken dışarıyı seyrettim.

Orhan Taşdüzer'in kapısına geldiğimizde büyük demir kapıyı yine o izbandut gibi adamlar açtı. Bizi kibarca selamladıktan sonra önden giderek bize yolu gösterdiler. Sanki bilmiyorduk... İlla bir hava civa kasacaklar ya, geldik işte kardeşim daha önce çekilde geçelim.

 

İçeri girdiğimizde Orhan Taşdüzer hemen ayaklanıp bizi ayakta karşıladı. Normalde bana elini uzatmayan adam birden sarıldı.

"Çok korkuttun bizi cesur kız." Şaşırmıştım. Tepki vermeden öylece duruyordum. Adama ayıp olmasın diye hafifçe sırtına bir iki teselli vuruşuyla, "neyse ki geçti bitti." Diyerek bir adım geri çekilip gülümsedim.

Peşine babamla tokalaştıktan sonra koltukları işaret ederek, bizi buyur etti.

Masanın üstünde bir sürü şey vardı, cipsten tut çikolatasına, çekirdeğine böreğine, her şey... Masaya göz gezdirirken, "senin için hazırlattık hepsini, istediğini yiyebilirsin." Dedi çok kibar bir şekilde.

"Teşekkür ederim Orhan bey ama inanın hiç gerek yoktu." Diyerek gülümsedim.

"Orhan bey mi? Duymamış olayım, Orhan amcanım ben senin. Aramızda öyle resmiyet olmasın, alınırım bak." Dedi babama göz kırparken...

"Peki nasıl isterseniz." Dedim ve önümde ki duran sıcacık çaydan bir yudum aldım. Anlam veremediğim şeyler oluyordu. Koskoca Orhan Taşdüzer benim için neden börekler hazırlatmıştı ki? Her şey çok saçmaydı...

Bölüm : 27.02.2025 04:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...