101. Bölüm

😱

Sümeyye Sarı
kralice7

Aklım kalbim birbirine girmişti. Bir süre etrafa bakındım. Bu yaşanılanlar gerçek miydi? Gerçekten Orhan amcanın oğlu Savaş mıydı? Bir an öfkeyle doğrulmaya çalıştım inip o herifi gebertecektim. Artık her şeyin hesabını verecekti. Ayağa kalktığım sırada aklıma Orhan amcanın, 'evlatlarıma kimse bir şey yapamaz! Yapanın kellesini uçururum. Haksız dahi olsalar yanlarında olurum.' Sözü geldi. Olduğum yerde durdum, banada öyle yapar mıydı? Yok canım benim kellemi uçuracak hali yok ya, beni seviyordu sonuçta. Bir adım daha indim merdivenden.

İyi de oğlunu daha çok seviyordur. Adam o sözleri boşuna mı dedi? Özellikle belirtti, kim olursa olsun! Dedi...

Bir basamak geri yukarı çıktım. Hadi bana kıyamayıp bişe yapmadı diyelim, babam bunu duyduğu an Savaş'ı onun elinden kimse alamazdı. Babam Savaş'a bir şey yaparsa Orhan amca babamın kellesini gerçekten uçururdu. Aklımı oynatacak gibi oldum. Hangisi doğru karar veremiyordum ama tek bir şey biliyorum, babamı riske atamazdım. Önce düşünmeliyim, önce düşünmeliyim...

"Mine hanım?" Dediği anda sıçrayıp arkamı dönüp baktım. Karşımda duranın aşağıda ki koruma olduğunu gördüğüm sırada derin bir nefes verdim.

"Kusura bakmayın, sizi korkutmak istemedim."

"Yo... Yok sorun yok..." dedim kekelerken. Gerçekten boşluğuma gelmişti.

"Bir sorun mu var?" Diye sordum yutkunurken.

"Yok hayır, sizi merdivenin başında duvara bakarken görünce iyi olup olmadığınızı kontrol etmek istedim."

"İyiyim sorun yok, yani biraz değilim. Şey midem bulanıyor hatta çok bulanıyor. Benim dışarı çıkıp hava almam gerekiyor." Diyerek hızlıca merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. Merdiven bittiğinde salonun kapısından hızlıca fırlayıp kendimi dışarı attım. Korumaların hepsi aynı anda bana dönmüştü, her şey yolundaymış gibi yapmak için gülümseyerek sakin tavırlarla ulaştım büyük bahçe kapısına...

Kapıdan çıkıp arabaya bindiğimde telefonumu çıkartıp babamı aradım. İki çalmanın peşine açmıştı.

"Kızım iyi misin? Neden aradın nerdesin?"

"Baba çok midem bulanıyor gelemedim içeri, dışarı çıktım. Gelsen olur mu? Eve gidelim."

"Tamam kızım tamam geliyorum hemen." Telefonu kapatacağı sırada seslendim, "ha baba, Orhan amcaya durumu söyle olur mu? Kusura bakmasın onu görmeden çıktım."

"Hoparlörü açayım kendin söyle."

"Hayır hayır sakın! Sen söyle gel hemen biran önce..."

"Tamam yahu sakin ol." Diyip telefonu kapattı. Babam gelene kadar bir sigara daha yaktım. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı. Aklımı dinginleştiremiyordum. Hızlı hızlı içtim sigaramı. Yarısına geldiğim an babam büyük kapıdan çıkmış, arabaya doğru geliyordu. Hemen arabayı çalıştırdım. Babam bindiği anda daha kapıyı kapatmadan gazı köklereyerek, arkamda büyük bir toz bulutu bırakarak uzaklaştım ordan.

"Mine sakin ol biraz ne oluyor?"

"Bir şey yok baba, midem kötü eve gitmek istiyorum hemen." Diye yanıtladım telaşlı bir şekilde.

"Kızım rengin bembeyaz olmuş, sağda dur ben kullanayım ordan da hastaneye gidelim."

" Hayır baba, sadece eve gitmek istiyorum." Dedim gözümden bir damla yaş süzülürken. Babam anlamasın diye hızlıca sildim göz yaşlarımı ve yola odaklandım.

Eve girdiğimizde direkt odama çıktım. Telefonumu açıp Mustafa'ya mesaj attım.

"Uyuyor musun?"

O kadar uyanmasını istiyordum ki, şuan ona çok ihtiyacım vardı. Telefonu kilitleyip, terasa çıkıp bir sigara yaktım. Dakika da bir telefonu kontrol ediyordum ama mesaj yoktu. Kafam o kadar karışıktı ki, zaten Mustafa uyanık olsaydıda ne diyecektim ki? Savaş'ı nerde gördüğümü söylesem nasıl açıklayacaktım? Bir de üstüne babamlar bizi evlendirmek istiyor mu diyecektim? İyice çıldırırdı. Hadi onu geçtim ya Savaş'a bir şey yapmaya kalkarsa, Orhan amca asla Mustafa'ya acımazdı... Ve ben Mustafa'ya bir şey olmasına bir daha kaldıramazdım. Kalkıp odama gittim çaresiz... Yatağıma yatıp oyuncak tavşanıma sarıldım. İçinde sıkıştığım duruma katlanamıyordum, düşünmekten başım patlayacak gibi oldu. Göz yaşlarıma engel olamıyordum. Gözlerimi sıkıca kapatıp uykuya dalmaya çalıştım ama yapamıyordum. Bir sigara daha içmek için ayakladığımda annemde merdivenlerden çıkıyordu.

"Kızım?"

"Anne?" Göz yaşlarımı hızlıca sildim.

"Ne bu halin?"

Anneme belli etmemek için gözlerimi kaçırırken, birden dayanamayıp ağlamaya başladım. Annem bana sıkıca sarılıp odama geri sokup yatağıma otutturdu.

"Anlat bakalım neler oluyor yine?"

Annemin dizine kıvrıldım, annem de saçımı okşamaya başladı.

"Bizim beraber çözemeyeceğimiz hiç bir şey yok, biliyorsun değil mi?"

"Hı hı." Dedim burnumu çekerken. "Anne çok sıkışık hissediyorum..."

"Bana anlatmazsan hissedersin tabi, söyle bakalım."

Derin nefes alıp anneme her şeyi bir bir anlattım. Annem hiç sözümü kesmeden beni dinliyordu, söylediklerim bittikten sonra annem sanki kendisi anlatmış gibi derin bir nefes verdi. Sessizdi, ikimizde susuyorduk. Normalde annemin bağırıp babamı parçalaması veya tehdit etmesi gerekiyordu. Bu sakinliğini anlayamıştım.

"Anne bir şeyler söylesene neden susuyorsun durum o kadar mı berbat?"

" Şu adamın adı ne demiştin?"

"Orhan Taşdüzer."

"Gel benimle, beraber sigara içelim." Diyerek ayağa kalktı. Yine bir şey geliyordu anlaşılan... Sesimi çıkarmadan annemi takip ettim. O terasa çıktığında bende mutfakta su kaynatıp ikimize birer kahve yaptım ve yanına geçtim. Oturup anneme bardağı uzattığımda, oda bana sigara uzattı. İkimizde sigaramızı yakınca birbirimize döndük.

"Kızım şimdi beni iyi dinle, sana bugün her şeyi anlatacağım."

"Ay bana fenalık geliyor ne oldu yine?"

Sigarasından bir yudum çekti ve kahveye uzandı.

"Ay anne bırak şunları keyif yapmanın sırası mı Allah aşkına?"

"Orhan amca dediğin kişi kim biliyor musun?"

"Kim? Ay anne germe ortalığı kim?"

"Hani hatırlıyor musun bir ara bayram günü akrabalarla otururken uzağa giden birinden bahsediyorlardı. İsim bile kimse vermiyordu."

"Evet, hatta ben o kim diye sorunca herkes konuyu kapatıp beni susturmuştu."

"Evet o, isimlerini söylemedikleri kişi bu adamdı işte, Orhan Taşdüzer." Dedi ve sigarasından bir yudum daha aldı.

"Bir dakika ne alaka anlamıyorum. Neden bu adamı sildiler o zaman babam neden görüşüyor. Kafam karıştı."

"Bu adamın derin işleri yüzünden sülalede birinin ölümüne sebep oldu. Herkes ayaklandı kıyametler koptu. Çünkü herkes ona böyle işlerden uzak durması gerektiğini bin kere söyledi. En sonunda biri canından olunca kimse kendini dizginleyemedi ve kızılca kıyamet koptu işte."

"Yani bu adam senin akraban, kuzenin mi?"

"Evet ama uzaktan kuzenim sayılır."

"Sen görüşüyor musun?"

"Hayır görüşmüyorum. Bende bizimkiler onunla irtibatı kesince kestim konuşmayı. Daha doğrusu bizim onunla aramız çok iyidi, ben onu olaylardan sonra bir kaç kere bu işleri bırakması için uyardım. Oda bundan memnun olduğunu, böyle bir şey yapmayacağını söyleyince bende yavaş yavaş elimi ayağımı çektim. Daha doğrusu zorunda kaldım."

"Neden?"

"Çünkü bulunduğumuz yerleri terk edip izini kaybettirdi. Bir bana vermişti numarasını arada bir ordan halini soruyordum, en son hakkında bildiğim şey biriyle evlenmişti o kadar. Sonra bende ulaşamamaya başladım. İyi de oldu artık bende irtibatı kesmek istiyordum zaten."

"E babam?"

"Biz evlendikten sonra bir kere daha hayırlı olsun demek için aradı, sonra telefonda babanla tanışınca buluşup onunla görüşmek istemişti. Babanda o zaman hatır için görüşmüştü gel gör ki ben o zamanlarda bitti zannediyordum. Demek ki baban hala görüşüyor."

" Uzun zamandır görüşüyor da diyemeyiz şimdi. Daha yeni sayılır araları böyle samimi olduğu..."

" O ne demek?"

"Ben daha önce babamla o ikisi düşman diyebiliyordum ki öyleydide zaten. Biz gizlice Orhan'ın evine girip elinden bir şeyleri almaya çalıştık. Sonra nedense babam bir anda kahve içmeye gidiyoruz falan dedi. Ordada samimilerdi. Şimdi anlaşıldı nedeni... Demek ki daha önce ki bu durumlardan sebepmiş. Salak kafam bende o adam neden bana öyle iyi davranıyor diyorum, senin kızın olduğum içinmiş."

"Seni hep çok merak ediyordu ama ben görüşmediğim için senide göremiyordu."

"Sen onun ailesini tanıyor musun?"

"Hayır, dedim ya ben sadece evlendiğini biliyorum oda sadece biliyorum görmedim bile. Çocuğu var mı? Varsa kaç tane? Hiç bilmiyorum... Demek Savaş onun oğluymuş he..."

"Anne Savaş benim kim olduğumu biliyor o zaman."

"Sanmıyorum çocuklarına bunu anlattığını, bizi öyle tanıdığını falan."

"Ya öyleyse, bu Savaş'a anlatmışsa, o lavukta o yüzden bana kafayı taktıysa?"

"Bilmiyorum ama diyorum ya sanmıyorum. Orhan abi tuhaf işler yapar ama böyle bir şeye müsade etceğini hiç sanmıyorum. O insan sarrafıdır. Oğlunu mu tanıyamayacak? Bizi böyle bir şey için riske atmaz."

"O zaman Savaş bunu tek başına planladı diyorsun."

"Muhtemelen öyle."

"O zaman babam beni kandırdı öyle mi?"

"Kızım baban seni neden kandırsın?"

"Anne o adamı tanıyordu diyorsun bana yeni tanışıyorlarmış gibi yaptılar. Bu beni kandırmaktır. İnanamıyorum bu olanlara ya."

"Kandırmak için değilde seni korumak için yapmıştır."

"Anne ya bırak Allah aşkına. İşine gelince her şeyi bana anlatıyorlar ama..."

"Artık gitmiyorsun babanla hiç bir yere. Yeter. Ben seni sokakta bulmadım."

"Yok bu saatten sonra öyle işler için kılımı bile kıpırdatmam." Bir sigara daha yaktım. Manzaraya bakarak öfkeli öfkeli içmeye başladım. Kendimi gerçekten aptal gibi hissediyordum. Orda dururken herkes gerçeği biliyor bir ben bilmiyordum demek ki... Başımı anneme doğru çevirdim çok üzgün gözüküyordu.

"Anne iyi misin?"

"Şaşkınım, Orhan abi her ne kadar kötü gibi dursa da gönlü pamuk gibi bir adamdır. İyi olana asla dokunmaz derdi kötülerle onun..."

"Ee sorun ne?"

"Öyle bir oğlu olması... Hayret içindeyim. Aklım almıyor bunları yapan kişinin Orhan abinin oğlu olmasını benim aklım almıyor."

Annemin morali biraz düzelsin diye gülümsedim, "belkide Savaş annesine çekmiştir boşversene."

Annem zorla gülümsemeye çalıştı ama hala şaşkın ve üzgündü.

"Belki de" dedi sigarasından derin bir nefes çekerken, "belki de Orhan abinin yaptıklarının bedeliydi bu çocuk. Ne kadar haklı da olsa, iyiler için uğraşıyorda olsa sonuçta yaptığı yanlıştı. Dinen hiç bir şey uygun değildi. Belki de bedel ödüyor bilmiyorum ki..."

"Anne Orhan amcanın böyle bir oğlu olduğundan haberi yok bence. Yani bu çocuk hasta ikili oynuyor. Böyle hasta insanlar yeri geldiğinde çok efendiymiş gibi gözüküp yeri geldiğinde en ala psikopat olabiliyor."

"Doğru orası öyle tabi de... Ne biliyim üzüldüm işte..." dedi dışarıya bakarken.

"Şimdi ne yapacağız peki ben ne olacağım?"

Annem tip tip bana baktı, " o ne demek şimdi?"

" Biri oğluma bişe yapanı vururum diyor, diğeri evlendireceğiz sizi diyor..."

Annem bir den sözümü kesti. "Kızım aptal aptal konuşma." İlk defa bana aptal diyordu bir an kendimi tutamayıp kahkaha attım. Annemde cümlesine devam etti, " ben yaşadığım sürece sana kimse zorla senin istemediğin bir şeyi yaptıramaz. Bu babanda olsa fark etmez, Orhan abi de olsa... Tillahı gelse karşılarında beni bulurlar."

"Heyt be!" Dedim gülmeye devam ederken, "İşte Orhan Taşdüzerin kuzeni be!"

"Ya sus bakayım." Dedi annem gülerek ve devam etti. "Savaş konusuna gelince, onu da polise ihbar edeceğim. Doğrusu bu, herkes yaptığının bedelini ödeyecek. Sıkıyorsa Orhan bey benim kellemi uçursun bakalım." Dedi öfkeyle.

"Tamam reis sakin ol."

Annem ayaklandı, "sen şimdi yat uyu dinlen, bende babana hesap sorayım. Zaten her şey şuramda." Dedi boğazını göstererek.

"Anne adam uyudu zaten şimdilik bir şey demesen, aramızda kalsa olmaz mı? Zaten ilişkiniz pamuk ipliğine bağlı benim yüzümden kavga çıksın istemiyorum."

Oflayarak bir nefes verdi.

"Kızım hiç bir şey senin yüzünden değil, anla artık şunu. Kavga çıkacaksa da çıkacak. Bunu sen yapmadın baban yaptı."

"İyi de anne..."

Tekrar sözümü kesti, "boşanacak olmamız da senin yüzünden değil, kavgalarımızda.."

Başımı eğip derin bir nefes verdim. Annem yanağımdan öpüp terastan çıktı. Yıllardır bitmek bilmeyen ilişkileri hepimizi çok yormuştu. Ha boşandı ha boşanacaklar diye tetikte bekliyordum. Aslında çoktan vakti gelmişti ama annem türlü adım atamıyordu. Babam zaten boşanmak istemiyordu ama annem kararlıydı. Bana kalırsa ben annemi haklı buluyordum, kimse istemediği bir şekilde yaşamak zorunda değildi. Fikirleri hayatları hep birbirlerinden zıttı, yıllarca ne yaptılarsa kendilerine yaptılar...

Derin bir nefes alıp telefonu elime aldım ama bu sefer Mustafa için değil, ablam için aldım. Evet benim bir ablamda vardı ama yaklaşık yedi aydır onu görmüyordum. İl dışında okuyordu, oraya çok alıştığı için buraya pek uğramıyordu. Annemle sık sık telefonla konuşsa da benle pek irtibatı yoktu. Onunla hep kavga ederdik, hep. Bildiğimiz klasik kardeş kavgaları işte ama bu klasik kardeş kavgaları bizi biraz birbirimizden uzaklaştırmıştı. Aynı ailede de büyüsek iki tek başına büyüyen kardeştik biz...

Onun aile de ki travmaları başka, benimkiler çok başkaydı. Belki de oturup her şeyi bir konuşsak her şey geçecekti ama ne onun buna cesareti vardı ne benim... Telefonun kilidini açıp mesaj yazdım.

"Her şey yolunda mı iyi misin?"

Bir kaç dakika sonra cevap yazmıştı.

"İyiyim de asıl sen iyi misin?"

"İyiyim öyle seni merak ettim."

"Sen mi beni merak ettin?"

Ona kalırsa ben vurdum duymazın tekiydim. Umursamıyordum hiç bir şeyi... Ama durum hiç öyle değildi. Ben o benden uzak durmak istediğini düşündüğüm içib mesafeli davranıyordum. Çünkü ne zaman yaklaşsam, konuşmaya çalışsam hep beni reddederdi. Bende istemediğini düşündüğümden artık adım atmıyordum. Hani diyorum ya insanın adı çıkacağına canı çıksın heh bu da o misal... Saygımdan yaptığım her şeyi, herkes serseriliğimden yaptığımı düşünüyor. Ben sadece sınırlarımı biliyorum hepsi o kadar. Çoğu zaman kalbim bir şeylere kan ağlasa bile dimdik durabiliyordum. Çünkü bu lanet olası hayatta yaşayabilmemin başka yolu yoktu.

"Evet edemez miyim?" Diye yanıtladım mesajını, hemen görüldü oldu.

"Edersin de ne biliyim şaşırdım işte."

"Gelmeyecek misin buraya?"

"Geleceğim, son son toparlıyorum işlerimi de okulumuda..."

"İyi peki, sevindim." Yazıp telefonu kilitledim. Yüzümde anlamsız bir sevinç olmuştu gerçekten. Her ne kadar öyle olsakta buralarda olması bana iyi geliyordu belki de. Kahve bardaklarını toplayıp mutfağa götürdüm. Banyoya geçip yıkama jeliyle yüzümü yıkadıktan sonra odama gidip kremlerimi sürmeye başladım. Aynaya bakıp kremi yaydırmaya çalışırken deminki olanları düşündüm tekrar. Annem haklıydı kimse bana bir şey yapamazdı ama... Çok yorulmuştum çok...

Derin bir nefes verip yatağıma yattım...

 

- Sizce neler olacak? Her şey yoluna girebilecek mi?

 

 

Bölüm : 12.03.2025 00:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...