
Cuma günü olduğu için okul saati bittiğinde müdür herkesi bahçede topladı. İstiklal marşı için hazırlandığımız sırada anons geçti,
" çocuklar şimdi biraz sessizlik istiyorum. Edebiyat klübünden Mustafa Ali arkadaşımız bizlere şiir okuyacak."
Gözlerimi devirip Burcu'yla Aslı'ya baktım. "Ay bir bu eksikti gerçekten..."
Mustafa mikrofonu teşekkür ederek müdürün elinden aldı. Hafif bir tebessümle bütün herkese şöyle bir bakış attı. Anında ciddiyete bürünen yüzüyle şiiri okumaya başladı. Okuldan çıt çıkmıyordu. Özellikle kızlardan. Pür dikkat kürsüye kilitlenmişler Mustafa'nın ağzının içine düşecek gibi avanak avanak ona bakıyorlardı. "Salak bunların hepsi" diye içimden geçirdim. Şiirin daha ikinci kıtasına başladığı an sıkılmaya başlamıştım. Cebimden telefonu çıkartıp bir şeylere bakınmaya başladım. Bu aptal sahneyi izleyecek olgunluğu kendimde gerçekten bulamıyordum. Bir iki dakika kadar telefona bakındıktan sonra Burcu kolumu dürtü. " Mustafa sana bakıyor."
" Yav he Burcu he" diyerek başımı kaldırıp Mustafaya doğru baktım. Gerçektende bana bakıyordu. Yan sıralarda ki kızlar da nereye baktığını farketmiş olacak ki yavaş yavaş başlarını bana doğru çevirmeye başladılar. Sinir olmaya başlamıştım. Bu duruma kendimi sokamazdım. Şu herkesin peşinde olduğu aptalla adımı anmaları bile bana hakarettir. Hepsi kendisi gibi sanacak beni. Anında bağcığım açılmış gibi yere çömeldim.
"Napıyorsun Mine " diyerek bir hışımla Burcu baktı.
"Sus çaktırma burda olduğumu konuşma şşş"
"Hey Allah'ım sen bana sabır ver." Dedi ve önünü dönüp bir avanak gibi Mustafay'ı izlemeye koyuldu. Arkamdaki bir iki kızın," oha kızım baksana Mustafa bana bakıyor galiba ayyy inanmıyorumm hihihi" diye ciyakladığını duydum. Ah safkoloz kızlarım ah bu herkese zaten mavi boncuk dağıtıyor neyin sevinci bu bu kadar...
Bir iki dakika sonra Allah'tan anlamsız şiiri bitti ve herkes çılgınca bir alkış kopardı. Bende ellerimi cebime koymuş alkışın bitmesini bekliyordum.
Alkışın hemen ardından müdür tekrar mikrofonu alarak İstiklal Marşı anonsu yaptı ve çok şükür güzel vatanımın güzel marşı diyerek okumaya koyuldum. Her seferinde bu marşı dinlemekten haz alıyordum. Kanıma kadar hissettiriyordu vatanın varlığını.
Marş bittikten sonra herkes dağılmaya başladı. Biz kenarda biraz kalabalığın bitmesini bekledik. Bu cümbüşe hiç giremeyecektim gerçekten... Kızlarla dakikalarca sohbet ettikten sonra sonunda sakinleşmişti ortalık. Okulun büyük kapısından çıktığımızda köşede tenha bir yer vardı, oradan geçerken bir kızın ağlayışlarını duyduk. Aynı anda durup o bölüme baktık. Kimse gözükmüyordu.
"Kızlar sizde duyuyorsunuz değil mi?"
"Evet ama nerden geliyor ses anlayamadık."
"Gelin biraz içeri doğru girip bakalım."
Tenha kısma doğrun iyice girdik bir bina altı gibi L şeklinde biryerdi köşeyi döndüğümüzde bir erkekle bir kızı gördüm. Önce durumu anlamaya çalışırcasına gözlemledim. Kız ağlıyor bir şeyler bağrınıyordu ama ağladığı için ne dediği anlaşılmıyordu.
"Hayırdır bize mi bakıyorsun güzellik?" Diye sordu karşımda ki lavuk.
" Evet sana bakıyorum tipsizlik abidesi. Öncelikle o kız neden ağlıyor sonralıklada bir daha bana güzellik dersen senin ağzını yırtarım."
"Hahaha" diye bir kahkaha patlattı. Karşısında ki kız başını arkaya, bana doğru çevirdi. "Mine.. Mine bu" diyerek hızlı adımlarla yanıma geldi.
Kızı tanımıyorum ama belli ki o beni biliyor, hemde tam olarak biliyor yanıma böyle koştuğuna göre...
"Ne oluyor bir sorun var mı?" Diye sorarak muhattabım olarak kızı seçtim.
" Bana vurdu" dedi sessizce. Kızın yanağına baktım kıp kırmızıydı. Doğruyu söylüyor belli. Saç diplerime kadar öfke hissediyordum. Ama sakin kaldım.
" Neden böyle bir şey yaptı?"
"Onunla yemeğe çıkmayacağımı söylediğim için." Dedi.
Sinirlerim alt üst olmuştu .
Kızı kolundan hafifçe iterek bizim kızların yanına doğru ittim.
"Hayırdır ne bu şiddet bu celal delikanlı?" Diyerek yavaş yavaş üstüne yürümeye başladım.
Çocuk bundan fazlaca haz duruyordu. Ama birazdan o avanak gibi sırıtan suratını dağıtacağımdan haberi yoktu tabii..
" Ne oldu güzellik kıskandın mı? Tamam senlede çıkarız yemeğe ayıpsın" diyerek ağzını gevşeterek gülümsedi.
" Ay çıkar mıyız gerçekten" diyip gülümsedim bir kaç adım daha yavaş yavaş yaklaşıyordum.
"Sen iste yeter ki" diyip beni baştan aşağı bir süzdü. "Belinde bayağı inceymiş, severim.." dedi..
İyi yapıyordu iyi. Benim kanımı iyice deli akmasına sebep oluyordu.
"Hm sever misin gerçekten? Gel biraz daha şu tenhaya geçelim." Dedim gülümseyerek.
"Hay hay" diyerek ufak içeri daha girdi. Arkama bakındım ve kızlar bizi görmüyordu. Tekrar önüme döndüm. Saçlarına doğru nazikçe elimi yaklaştırdım. Avucumla saçlarını kavradığım gibi arkasında ki duvara kafasını sertçe vurarak yapıştırdım. Serseme dönmüştü. Ellerimle dudaklarını kavrayıp yukarı aşağı sertçe çektim. " Sana birdaha bana güzellik dememen için uyarı yapmıştım." Diyerek yırtmaya devam ettim. Deli gibi anırıyordu. Tam elleriyle beni kavramaya çalışmıştı ki bir adım geri çekilip iki elinide tutup arkadaki duvara dirseklerini sertçe vurdum. Dirsekten aşağısı uyuşmaya başladığı için artık kollarını kullanamıyordu. Dizimle uçkuruna birtane tekme attım. " buna güveniyosun ya bakalım bu olmayınca neyine güveneksin?" Diye bir daha vurdum. Bir elimle saçlarını sertçe tutmaya devam ediyordum. Dizlerini kapatarak kendini korumaya çalışıyordu bir yandanda bağrıyordu.
"Yardım edin! Manyak bu yardım edin."
"Aa konuşcak ağzın kaldı mı ya senin?" Diyerek ağzına bir tane yumruk daha attım. Dudaklarının iki kenarı zaten yırtılmış ufaktan kan sızıyordu, bir de dudağı patladı.
" Bir daha herhangi bir kıza dokunduğunu, zorla bir şeyler yaptırdığını, vurduğunu duyarsam birdahakine bu kadar kibar olmam." Diyip kafasını arkadaki duvara bir kere daha vurdurup bıraktım.
Cenin pozisyonunda yere yatmış ağlamakla sızlamak arasında bir şeyler yaşıyordu aptal. Onu bırakıp köşeyi dönüp kızların yanına geçtim.
"Burcu ıslak mendil versene"
" Haaa elin kanıyor."
" Elim kanamıyor güzelim merak etme elim kan oldu sadece, ver hadi."
Ellerimi güzelce sildikten sonra cebimden telefonu çıkarıp ambulansı aradım. Adresi verdikten sonra hep birlikte eve gitmek üzere yürümeye devam ettik.
"Çok enteresan birisisin." Dedi Burcu ve Aslı' da ona katılırcasına başını salladı.
" Neyim enteresan ?"
" Yani anlayamıyorum hem bu kadar güzelsin, fiziğin desen on numara. Buram buram dişil enerji akıyor her yerinden. Bir bakan bir daha bakıyor. Nasıl oluyorda bi halde insanları o hale getiriyorsun anlayamıyorum."
" Teknik biliyorum diyelim.."
" Bir de yine de kıyamayıp ambulansıda çağırman yok mu? Ahahaha bayılıyorum kızım sana."
" Ne yapayım, ben adalet istiyorum katil olmak değil ki... Hem ayrıca bende sana bayılıyorum.." diyerek sırıttım...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Sümeyye Sarı / Ben Mafyanın Kendisiyim [ Yarı Texting] / Ben adalet istiyorum. Katil olmak değil.](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/kralice7-ben-mafyanin-kendisiyim-yari-texting-759.jpg)
| 49.4k Okunma |
3.4k Oy |
0 Takip |
94 Bölümlü Kitap |