
Ertesi sabah uyanıp okul için hazırlanmaya başladım. Dün olanları düşündüm. Anlaşılan uyku beynime hiç bir şey katmamış. Uyandığım anda kaldığım yerden devam ettim düşüncelerime. Aklıma sürekli Mustafa geliyordu. Ayıp ettim. Gerçekten büyük ayıp ettim. Bari söylemeseydim iddiaya girdik diye... off off..
Evden çıktığımda Aslı beni kapıda bekliyordu. Anlamaya çalışır gözlerle sürekli gözlerime bakıyor. Farkındayım dün Burcu yetiştirmiş hemen. Ama Aslı Burcu gibi değildi. Aslı sabreder sormaz. Bekler, doğru zamanı geldiğinde anlatacağımı bilir. Sessizce okulun yolunu tuttuk. Otobüsle gidecektik okula. Yolun yarısında Burcu'nun evinin durağında Burcu da otobüse binip hemen yanımıza geldi. Sessiz olduğumuzu görünce oda sustu.
Hayretler içindeyim Burcu sustu...
Okulun durağına varıp indiğimizde artık Burcu kendini tutamadı.
"Ne oluyoruz Allah aşkına? Ne bu ölüm sessizliği gibi?"
Hepimiz birbirimize baktık. Benim hiç konuşmaya mecalim yoktu.
Yol üstünde bir pastane vardı tam onun önüne vardığımızda, "hadi şurda bi çay içelim öyle gidelim" dedi Burcu.
Saate baktım.
"Burcu 5 dakika var zilin çalmasına"
"Aman ilk derse girmeyiz bizde, bizden önemli mi canım." Diyerek pastaneye girdi. Bizde peşinden gittik. Çaylar geldiğinde , "Evet dinliyoruz seni, dökül bakalım." Diyerek gözlerini bana kitlediler.
"Dün buluştuk işte sonra ben eve gidene kadar derin bir öfke hissettim. Zaten iddiayı kazanıncada ona 'sen artık kendi yoluna bak, benim senle işim bitti' gibisinden aptal aptal konuştum."
"Nasıl yani ne alaka demedi mi?"
"Dedi, bende iddiaya girdik arkadaşımla ve kazandım artık gereği kalmadığını söyledim."
"Ya sen inanılmazsın. Öyle mi dedin çocuğa gerçekten?"
" Tamam yahu bir anlayalım gitme kızın üstüne " diyerek Aslı kolumu sıvazladı. Ve devam etti. " Neden peki bunu ona söyledin amacın neydi?"
"Yaa bilmiyorumm canını yakmak istedim o an..."
"İyi de neden? Sen böyle yapmazdın ki bir şey mi dedi sana?"
"Ya ben onun damarına basınca, beni peşinde koştuğu kızlarla kıyaslayarak, Sende onlar gibi peşimde değil misin o zaman, gibi laf kullanınca bende dellendim. Canı yansın istedim işte."
"Mine bir şey diyeceğim ama kızma."
"Söyle."
" İçinde bir gram onun haklı olduğunu düşünmesen ona bu kadar tepki yine de verir miydin?"
"Yani ben onun peşinde miyim?"
"Hayır arkadaşım peşindesin demiyorum da.. yani hoşlanmış olamaz mısın?"
Çantamdan sigara çıkartıp yaktım. Dumanı dışarı üflerken sigaranın küllerini küllüğün kenarlarına sürüp , sigaranın etrafını temizlemeye başladım. Bir yandanda küllüğe dalmış sigarayı seyrediyordum.
"Bilmiyorum Aslı gerçekten bilmiyorum içim karman çorman. Ya onuda geç öyle bile olsa bu saatten sonra imkansız artık her şey. Bir daha benimle konuşmaz bile. Ki ben olsam asla konuşmam. Bir de yetmedi bana ne dedi biliyor musun?
Yerimde olsa okula gelmezmiş bir daha.. Haspam ne yapacak dövecek mi beni sanki?"
" O nasıl bir cümle harbiden he okula gelme ne demek? Sanki okul onun evi mi?"
Sigaramın ucunu küllüğe batırıp söndürdüm. Kalkın hadi gidelim bakalım neden gitmeyecek mişiz anlarız.
Hesabı ödedikten sonra okula girdik. Herkes dersteydi. Bahçede beklesem yine müdür odasına çağıracaktı. Girsem hocayla papaz olacaktım. Neyse belki insafa gelirde yok yazmaz umuduyla derse giriş yapmayı seçtik..
Tık tık tık.
"Oo üç silahşörler gelin buyrun.."
Hiç cevap dahi vermedik. Sessizce sıramıza geçip oturduk. Ben şimdi cevap versem o da verecek sonra biz yine atışacağız olan benim sinirlerime olacak. En iyisi hiç muhattap olmamak.. O sırada müdür sınıfa girdi.
"Mine burada mı?"
"Evet" diyerek ayağı kalktım.
" Gel benimle" diyerek peşinden gitmem için işaret çaktı. Hay Allah'ım yine ne oldu ya.
Sınıftan çıktığımızda kapıyı kapatıp müdüre baktım.
"Kızım sen neden bu kadar sorumsuz bir insansın?"
"Yani benim sorumluluk anlayışım duruma göre çok değişiyor hocam."
"Sus bana cevap verme."
" Ee soru sordunuz hocam."
"Soruma cevap verip kendi hayat felsefeni anlatmak yerine, ne oldu hocam ne yaptım, diye sormaz mı bir insan?"
" Hee siz onu bekliyorsunuz. Tamam öyle yapalım. Hayırdır hocam ne oldu?"
" 1. Si hocana hayırdır denmez. İkincisi bugün senin nöbetçi günün. Kapıya çıkıyorum sesleniyorum kimse yok. Meğerse hanımefendi daha teşrif etmemiş bile."
" Aa o bugün müydü?"
"Yaa o bugündü." Diyerek elinde ki nöbetçi kartını bana uzattı. "Tak şunu boynuna."
Hızlıca kartı boynuma takıp, müdürün peşinden yürümeye başladım.
Hay salak kafam bunu nasıl kaçırdım ben ya, birini koyardım yerime. Şu halime bak. Ben nöbetçi olacak insan mıyım ya sabır ya. Artık imkansız. Birini koysam direkt anlayacak göze battık bir kere...
"Söylenme , söylenme hadi seri."
" tamam hocam."
Birden arkasını döndü. Bende anında durdum.
Bayağı bir süre baktıktan sonra sıkıldığım için az kalsın kaşımla, hayırdır ne bakıyon , yapacaktım ki kendime mukayyet oldum.
"Bir sorun mu var hocam?"
" Yav sınıfın adını hatırlamaya çalışıyorum... heh hatırladım. Şimdi ilk kata gidiyorsun. Orada ki A sınıfından bana Mustafa Ali Toprak isimli şahısı çağrıyorsun. Odama gelmesini söylüyorsun. Marş marş."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Sümeyye Sarı / Ben Mafyanın Kendisiyim [ Yarı Texting] / İş başa düştü](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/kralice7-ben-mafyanin-kendisiyim-yari-texting-759.jpg)
| 49.38k Okunma |
3.4k Oy |
0 Takip |
94 Bölümlü Kitap |