
Müdür gittikten bir süre daha yerimde kaldım. Gerçekten bunu yapabilecek miydim?
Yada sınıfa girip acaba sınıftan birini çıkartıp ona mı çağırtsam?
Ama kesin bu müdür beni kameradan izliyordur işte o zaman kesin biterim. Ayaklarımı sürüye sürüye gittim sınıfın kapısına. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. İçeri girdiğim an Mustafa'yla göz göze geldim. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.
Hemen başımı çevirdim.
"Müdür Mustafa Ali Toprağı odasına çağrıyor." Diyebildim sadece.
Mustafa ayaklandı ve ikimiz sınıftan çıktık. Sessizce yürüyorduk. Çıt çıkmıyordu ama derin bir enerji çarpıyordu kalbime, yine sessiz kaldım.
"Bu da insallah oyunun bir parçası değildir."
"Ne diyorsun be sen?"
" Müdür diyorum, inşallah gerçekten çağrıyordur da beni kandırmıyorsundur umarım."
Cevap vermedim. Tam o sırada müdürün kapısına varmıştık. Ben kapıda ki nöbetçi masasına oturdum. O ise içeri girdi.
Kapıda müdür onu görür görmez, "heh gel oğlum gel, kapat kapıyı " dediğini duydum. Vay be bizim müdür de birilerini sevebiliyormuş demek ki...
5 dakika kadar geçtikten sonra müdür odasına kantincinin iki tane çay götürdüğünü gördüm. Ohh paşam bide çay içsinler tabi yaa, biz o odadana ancak dayak yiyelim paşamız çay içsin...
Okul zilinin sesini duyduğumda boynumda ki tasma gibi duran aptal nöbetçi kartını çıkardım. Şimdi çoluk çoçuğa rezil olmayalım. Burcu'yla Aslı köşeyi döndüler, beni görür görmez , " Ayyy bende diyorum bu kız gitti neden gelmedi meğer nöbet gününmüymüşşş" diye atıldı Burcu.
"Sorma vallahi bide daha demin Mustafa'yı sınırından çağırmamı istedi. Daha dakika bir gol bir."
" E çağırdın mı?"
"Mecbur çağırdım. Bide bana odaya gelene kadar aptal aptal konuştu. Yok inşallah bu sefer doğru söylüyorum muş. Yok buda bir oyun değilmiş dimi. Salak salak çakıcaktım ağzına iki tane."
"Ay aman çakma boşver çocukta haklı bir yandan... Neyse ben bir de sana ne diyeceğim..."
" Heh duraksadığına göre hoşlanmayacağım bir şey diyeceksin."
" Hani Hakan, oğulcan ve Noyan var ya bizim canımız eski dostlarımız..."
"Ee ne olmuş o eski dostlarımıza."
" Şey zil çaldığında sınıfa geldiler seni arıyormuşlar."
"Sebep neymiş?"
"Güzelim kızma işte barışmak istiyorlar."
"Yahu ben barışmak istiyor muyum? Bak Burcu insanlara bazen tek bir şans vereceksin o şansı kullanmıyorsalar bu onların problemi..."
Tam bu sırada Hakanlar köşeyi döndüler.
"Hayde buyrunn.." diyip başımı başka yöne cevirdim. İlk yanıma gelen Hakan oldu.
"Kızım yapma şöyle işte tamam bokunu çıkarttın artık."
"Sana mı sorcam neyi çıkarıp çıkarmayacağımı?"
" Yahu tamam sormayacaksın da..."
Oğulcan atladı aramıza," yeter artık ben sana söz hakkı vermiyorum. Barıştık dedim ve konu bitti."
"Ya oğulcan bir yürü git."
O sırada Oğulcan kolumu sıkıca kavradı. Gözünde ki dehşet saçan öfkeyi görebiliyordum.
"Bu kadar kolay mı ulan bir arkadaşlığın bitmesi. Gelemedik kızım o gün acil işimiz çıktı neden anlamıyorsun."
Oğulcan'ın dik dik gözlerine baktım.
" Ben sizin aptal işiniz yüzünden o gün o kavgaya tek başıma giriştim. Ve bütün suç bana kaldı. Hani özrün neyi düzeltti senin?"
O sırada Mustafa müdürün odasından çıktığında Oğulcan'ın eline doğru baktı. Bende bıraksın diye kolumla hafif elini ittirmeye çalıştım. Oğulcan da daha sıkı kavradı. Sessizce "elini çek kolumdan." Dedim gözlerine ateş atar gibi bakarken.
O sıra Mustafa hepsini kenara itip, "Sorun mu var gençler?" Diye sordu.
Burcu 'eyvah' diyerek alt dudağını ısıyordu.
Sebebinin farkındaydım. Ben her ne kadar deliysem Oğulcanlar benden bin beter deli. Birde onların benden farkı , benden bile gözü karalar. Benim en azından merhametim var ...
Oğulcan yandan bir gülüş yaparak Mustafa'ya döndü. Baştan aşağı piç piç onu süzdü. Artık simdi bende tedirgin olmuştum. Çünkü Oğulcan'ın bu bakışı gerçekten piç bakışı.
Mustafa'nın gözlerine kilitlenip, "Sorun varsa ne yapıcan lolilop?" Dedi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Sümeyye Sarı / Ben Mafyanın Kendisiyim [ Yarı Texting] / Sorun mu var?](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/kralice7-ben-mafyanin-kendisiyim-yari-texting-759.jpg)
| 49.4k Okunma |
3.4k Oy |
0 Takip |
94 Bölümlü Kitap |