
Merhaba, hoş geldiniz. Oy verip, yorum yaparsanız sevinirim. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar...🍀
Instagram: lavinyaofficial_
***
"Anne doydum bak, gerçekten ya." Dedi Arslan ağızındaki lokmayı çiğnerken.
"Oğlum senin bir şeyler yiyip güç toplaman lazım, aç bakayım ağızını." Diye kaşlarını çatarak konuştu Asuman teyze.
"Anne-" Arslan konuşmak için ağzını açtığı sırada Asuman teyze elindeki parçayı Arslan'ın ağzına tıkıştırdığında ufak bir kahkaha attım.
Aycan da benim gibi kıkırdadığında Arslan kaşlarını çatarak ikimize bakmaya başladı.
Arslan bugün hastaneden taburcu olacaktı. Birkaç saat sonra doktor gelip muayene edecekti.
Odada Arslan, Asuman teyze, Aycan ve ben vardım. Koray ve Meriç dün taburcu olmuşlardı ve onlarda iyilerdi. Görevlerine tekrar geri dönebileceklerdi.
"Anne doydum doydum, yer kalmadı. Hem sürekli bana yedirdin, senin bu iki kızın aç aç gülüyorlar orada. Biraz da onlara yedir." Ellerini ağızının önüne getirerek Asuman teyzenin bir kere daha konuşurken ağzına yemek tıkıştırmasına engel oldu Arslan.
"Ay doğru siz aç kaldınız. Kızım gelin ikiniz de buraya bakayım." Dedi Asuman teyze Aycan'la bana bakarak. Bu sırada Arslan da zafer kazanmış gibi gülerek bize bakıyordu.
"Anne ben evdeyken yedim ya tokum." Dedi Aycan. Asuman teyzenin bakışları bana döndü.
"Valla ben de tokum ama yerim." Dedim Asuman teyzenin yanına adımlarken. Arslan'ın yattığı yatağın üzerine yerleşerek Asuman teyzenin yaptığı poğaçalardan birini alıp yemeye başladım.
Ben birkaç tane daha poğaça yedikten sonra doktor geldi. Arslan'ı muayene ettikten sonra taburcu olabilirsiniz deyip gitti.
Kolu iyileşmişti, iç organlarında da sorun yoktu. İki hafta sonra göreve dönebilirdi.
Arslan'ın yanına gidip kolunu tuttum, kalkmasına yardım ettim. Aycan'da yanıma gelip Arslan'ın kolunu tuttu.
"Niye ikiniz birden tuttunuz? Biriniz tutsun işte." Dedi bay çok bilmiş. Birimiz kaldıramayacağımız için ikimiz tutmuştuk.
"Arslan alınma ama şu kadarcık ayı olduğun için olabilir mi?" Dedim, 'şu kadarcık' derken baş ve işret parmağımı birbirine yaklaştırıp gösterirken.
"İriiis." Dedi uyarırcasına, sondaki i harfini uzatarak söylemişti.
"Efendim ayıcı- pardon Arslan'cığım." Dedim, gülmemek için dudaklarımı ısırarak.
Aycan ve Asuman teyze kocaman kahkaha attığında, Arslan beni bakışlarıyla öldürmeye çalışıyordu tekrardan.
"Gıcıksın bunu biliyorsun değil mi?" Dedi aynı şekilde bakarken, onun da gülmemek için dudaklarını ısırdığını görmesem sinirlendiğini düşünebilirdim.
"Eh işte üzüm üzüme baka baka demişler." Dedim gülerek. Bu sefer o da gülmeye başladı.
Arslan ayağa kalktığında kendi başına yürümeye başladı. Yürümesinde bir sorun yoktu sadece oturup kalkarken canı yanıyordu.
Eve geldiğimizde onlar arabadan inip eve doğru yürümeye başladıklarında bende en yakın eczaneye doğru gitmeye başladım.
Arslan'ın ilaçlarını alıp tekrar eve geldim. Direkt Arslan'ların evine doğru ilerledim, kapıyı Asuman teyze açmıştı.
"Abi sırtın ağrımıyor değil mi? Bir tane daha yastık vereyim mi?" Diye soruyordu Aycan.
"İyiyim papatya, geç otur sende yoruldun yeterince." Dedi Arslan. Salona girdiğimde Aycan, Arslan'ın üzerine battaniye örtüyordu.
"İlaçlar burada, üzerinde ne zaman kullanacağın yazıyor." Dedim poşeti kenara bırakarak.
"Sağ ol kızım, Allah senden razı olsun." Dedi Asuman teyze.
"Amin. Ben bir eve gideyim, dinleneyim. Tekrar gelirim. Bir şey olursa hemen arayın olur mu?" Dedim gülümseyerek.
"Git kızım dinlen güzelce sen." Dedi asuman teyze. Tekrardan gülümseyip evden çıktım.
Evime girdiğimde içeriden gelen sesler kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.
"Senin bu yeğenlerinin de ne yaptığı belli değil. Birisi bir adamın peşinde hastanelerden eve gelmek bilmez, öbürü yıllar sonra hortlar. Bide askeriz diye övünürler." Bu ses enişteme aitti.
"Enişte düzgün konuş!" Dedi Melek sert bir ses tonuyla.
"Yalan mı? Ablan günlerdir eve gelmek bilmiyor, sen yıllar sonra 'ben ölmemiştim aslında' diye çıkıp geliyorsun." Dedi.
Ellerim yumruk şeklini aldığında hızla içeriye girdim. Eniştem olacak şahıs kelimenin tam anlamıyla koltuğa davar gibi yayılmış çayını yudumluyordu.
"Senin ne işin var burada!" Diye bağırdım.
"Ooo adamın peşinde koşmayı bırakıp evine gelebildin sonunda." Dedi yüzündeki pis sırıtışla. Gözlerim Melek'e kaydığında onunda ellerinin yumruk şeklini aldığını gördüm.
"Bana bak düzgün konuş! Ağızındaki bütün dişlerini eline dökerim senin! Defol git evimden!" Son cümleyi söylerken elimle dış kapıyı göstermiştim.
"Vay be ben o kadar yedirdim, içirdim, yatırdım sizi senin dediğine bak. Bana vuracak mısın bir de?" Dedi ayağa kalkarak.
"Yedirdiğini, içirdiğini burnumuzdan getirdikten sonra bir anlamı kalmadı." Dedi Melek.
"Kirayı ödeyememiş ev sahibi de atmış evden, bende burada olunca destek olamadım. Gidecek başka yerimiz yok kızım." Dedi teyzem.
"Senin her zaman gidecek bir yerin var teyzem. Bu ev senin de evin ama ben anne ve babamın evinde, bana yediğim tek lokmayı dahi zehir eden bu adamı istemiyorum! Defol!" diye bağırdım.
Eniştem büyük bir kahkaha attı. "Eee ne demişler besle yetimi-" Sözünü bölen şey Melek'in yumruğuydu. Teyzem şokla ellerini ağzına götürdü.
Kapı çalındığında açmaya gittim, Arslan'lar gelmişti muhtemelen sesleri duymuşlardı. Cam açıktı ve ben çok bağırmıştım duymaları normaldi.
"İris ne oluyor?" Diye sordu Arslan. "Ağzından çıkanları kulağın duysun artık yeter!" Melek'in bağırmasıyla beraber hızla odaya girdim.
Eniştem elini havaya kaldırıp Melek'e tokat atacakken hızla aralarına girip eniştemin bileğini tuttum ve ters çevirdim, kolunu sırtına yasladım. Biraz daha çevirirsem muhtemelen kırılacaktı.
Az önce çay içtiği bardağı da diğer elime alıp eniştemi ittirerek kapıya doğru ilerlettim. Zamanında bana yapmadığını bırakmayan adama evimi açacak değildim.
Kapının önüne geldiğimizde tamamen dışarıya ittirdim. Bileğini önüne getirip avcunu açmasını sağladım, avcunun içine bardağı bırakıp elimi bileğinden çektim.
"On kere yıkasam da mikrobu kırılmaz al sende kalsın. Bir daha evime gelirsen bu kadar nazik davranmam enişteciğim haberin olsun, güle güle." Deyip kapıyı yüzüne kapattım.
Salona geri döndüğümde Asuman teyze, Aycan ve Arslan ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bana bakmaya başladılar. Melek derin nefesler alıp veriyordu. Teyzem koltukta dolu gözlerini yere dikmiş bir şekilde oturuyordu.
"Teyze kusura bakma, dediğim gibi burası senin de evin ama ben bu evde o adamı görmek istemiyorum." Dedim yanına giderek.
"Haklısın kızım. Ben olsam bende istemezdim ama o da benim kocam, bu havada dışarıda kalmasına gönlüm el vermedi." Dedi, derin bir nefes alıp verdim.
Bize acımayan adama acıyacak değildim. Her eve geldiğinde acaba bugün neye laf söyleyecek diye diken üstünde oturduğum günleri, lafları zoruma gitse de Melek üzülmesin diye susup gece sessiz sessiz ağladığım zamanları da unutmaya hiç niyetim yoktu.
"O kendine kalacak bir yer bulur, zerre umurumda değil teyze." Deyip odama doğru ilerlemeye başladım.
Hızla merdivenlerden çıkarken arkamdan Arslan'ın acıyla inlemesini duyduğumda durup arkama baktım. Arslan da merdivenlerden çıkmaya çalışıyordu ama zorlandığı çok belli oluyordu.
"Sen nereye geliyorsun?" Dedim hızla çıktığım merdivenleri aynı hızda geri inerken.
"Senin yanına." Dedi dişlerini sıkarak, canı yanmıştı. Kolundan tutup yavaşça merdivenlerden çıkartmaya başladım.
Odama girdiğimizde Arslan'ı yatağıma oturttum. "Ne oldu daha demin anlatacak mısın?" Diye sordu.
"Eniştemi kovdum işte gördün." Dedim dolaptan eşofmanlarımı çıkartırken.
"Onu gördüm zaten, neden kovdun?" Diye sordu bu sefer.
"Zamanında iki tane şehit çocuğuna evinde fazlalıkmış gibi muamele gösterdiği için. İçtikleri çorbadan, giydikleri çoraba kadar laf söylediği için. On beş yaşımda bu laflara maruz kalmamak için okuldan sonra işte çalışıp, işten gelince de gece yarılarına kadar ders çalıştığım ve iki saatlik uykuyla okula gittiğim için. Melek'e kendi maaşımla aldığım ayakkabıyı görünce çıldırıp bize vurmaya çalıştığı için." Dedim, gözlerim dolmuştu.
Arslan beni kolumdan tutup yanına çekti ve sıkıca sarıldı. Birkaç dakika o şekilde durduktan sonra ayrıldım.
"Özür dilerim, keşke on sekiz yaşıma girmeyi beklemeden gelseydim yanına." Dedi üzgün bir şekilde.
"Senin bir suçun yok ki niye özür diliyorsun?" Diye sordum. Onun hiçbir şeyden haberi yoktu ama özür diliyordu.
"Yanında olamadım, sen ağlarken sana sarılamadım." Dedi daha sonra tekrardan sıkıca sarıldı.
...
"Herkes ne yapacağını anladı değil mi ?" Diye sordum gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirirken.
"Anladık komutanım." Dedi Meriç.
"Tamam ben yine de son bir kez daha planın üzerinden geçiyorum, dikkatli dinleyin. Pusat sen Arslan'ı alıp dışarıda oyalayacaksın. Alaz ve Oğuz siz gidip süs malzemeleri alacaksınız, liste zaten elinizde. Aycan, Koray, Meriç siz Arslan evden gidince gidip Asuman teyzeyle konuşacaksınız, Bizde Gece ile birlikte yiyecek içecek malzemelerini alıp geleceğiz." Dedim.
Hepsi başlarını onaylarcasına salladığında dudaklarım iki yana kıvrıldı. Bu gün, yani 5 Şubat Arslan'ın doğum günüydü ve bizde ona sürpriz doğum günü partisi yapacaktık.
Koray'ın evinde buluşup iş bölümü yapmıştık. Şimdi ise evden çıkıp markete doğru gidiyorduk.
Markette girip malzemelere bakarken telefonum titredi. Pusat, Arslan'ın fotoğrafını atmıştı ve bir mesaj yazmıştı.
"En zor görevi niye bana verdin acaba? Dışarıya çıkmaya ikna edene kadar benim canım çıktı gezip geri döndü."
"Şimdi ben Arslan'ı alıp nasıl pavyona götüreceğim bak gör sen."
"Seni öldürürüm Pusat! Gidin doğru düzgün bir kafede oturun."
"Bulursan öldürürsün canım. Gidip güzel bir pavyonda oturacağız, sende kıskançlıktan çatla orada."
"Kim o?" Diye sordu Gece elindeki sepete sütü koyarken. Sinirli bakışlarımı Gece'ye çevirdim.
"Gördüğüm ilk yerde öldüreceğim sevgilin!" Dedim sinirle. "Ne oldu? Ne diyor benim yakışıklı sevgilim?" Diye sordu anlamayarak, tabi gülmemek için de dudaklarını birbirine bastırıyordu.
"Pavyona gidecekmiş senin yakışıklı sevgilin, onu diyor." Dediğimde Gece'nin anında kaşları çatıldı.
"Nereye gidecekmiş?" Diye sordu daha sonra elimdeki telefonu alıp mesajları okumaya başladı.
"Pavyona." Dedim. Gece ağzının içinde bir şeyler mırıldandı fakat ne söylediğini duyamadım. Daha sonra telefonun ekranına basıp beklemeye başladı. Ne yaptığına baktığımda Pusat'ı görüntülü aradığını gördüm.
Pusat telefonu açıp ekrana bakmadan konuşmaya başladı. "Bak gör sen ben Arslan'ı da alıp pavyonda kadınların arasında dans etmezsem bana da Pus-" Gözlerini ekrana çevirip karşısında Gece'yi görünce cümlesi yarıda kaldı.
"Sevgilim! Ay benim güzel sevgilim de mi oradaymış ya? Güzelim niye baştan ses vermiyorsun ama? Sen bugün ayrı bir güzel olmuşsun sanki ha, gerçi her zaman çok güzelsin ama bugün ayrı bir güzelliğin var. Sevgilim niye beni çekip vuracakmış gibi bakıyorsun bana?" Diye hızla konuşmaya devam etti Pusat.
"Sen gel benim yanıma ben seni çok güzel dans ettireceğim Pusat! Mermilerden kaçarken keklik gibi sekmezsen bana da Gece demesinler!" Dedi sinirle.
"Güzelim ben hiç öyle bir şey yapar mıyım ya? Ben yanındakini kıskandırmaya çalışıyorum, yoksa ben senden başka bir kadına bakar mıyım?" Dedi kendince şirin olduğunu düşündüğü bir gülümsemeyle.
"Pusat beni zorla getirdin buraya kendin dışarıda kimle konuşuyorsun?" Diye seslendi arkadan Arslan.
"Sevgilim aradı, tabi senin güzeller güzeli bir sevdiğin olmadığı için bunun heyecanını anlayamazsın." Dedi Pusat sırıtarak.
"Nerden biliyorsun oğlum? Belki var." Dedi Arslan ses tonundan güldüğü belli oluyordu. Arslan'ın gülerek kurduğu çümle benim gülüşümü soldurdu, boğazımda koca bir yumru oluştuğunda sertçe yutkundum fakat yumru geçmiyordu.
"Var mı?" Diye sordu Pusat ekrana kısa bir bakış attıktan sonra.
"Belki. Olabilir de olmayabilir de." Dedi Arslan. Gözlerimin önü bulanıklaşmaya başladığında ilerideki reyona doğru ilerledim.
Sevgilisi olması çok normaldi, sonuçta yıllardır görüşmemiştik ve bende hiç hayatında biri olup olmadığını sormamıştım. Göz yaşlarımı zar zor durdurduğumda Gece yanıma geldi.
"İris." Dedi telefonu uzatarak. Dudaklarıma yalancı bir gülümseme kondurarak telefonu alıp cebime koydum.
"Gece, damla çikolata mı alalım yoksa şu renkli pasta süslerinden mi alalım?" Diye sordum gülümseyerek. "Ya da ikisini de alalım, evde karar veririz." Deyip damla çikolatayı ve renkli süs malzemelerini sepete koydum.
Diğer malzemeleri de alıp kasada sıra beklerken telefonumu çıkartıp Pusat ile olan sohbete girdim.
"Pusat."
"Eğer doğum gününü sevgilisiyle geçirmek isterse bırak gitsin, zorla tutma."
Yazıp gönderdim. Birkaç dakika sonra telefonum titredi, Pusat yazmıştı.
"O kadar plan yaptık, hazırlık yapıyorsunuz. Şimdi bırakayım mı?"
"Doğum gününü sevgilisiyle kutlamak hakkı."
Yazıp gönderdim, sıra bize geldiği için telefonu kapatıp cebime koydum.
...
"Aycan, Arslan'ın sevgilisi mi var?" Diye sordu Gece. Gece'nin sorusuyla bir saniyelik duraksasamda dikkatimi yeniden önümdeki pastaya vermeye çalıştım.
"Yook, yani benim bildiğim kadarıyla yok. Neden sordunuz komutanım." Dedi Aycan. Demek ki sevgilisini kardeşinden saklıyordu.
"Bugün Pusat'a-" Diye cümleye başladığında cümlesini yarıda kesip konuştum.
"Gece aldığımız damla çikolatalar neredeydi?" Gece duraksayıp yanındaki damla çikolataları bana uzattı.
Aycan salataları, Gece kurabiye, İpek kek, Melek kısır, ben ise pastayı yapıyordum. Asuman teyze, teyzem ve tim içeriyi süslüyorlardı.
Pusat ve Arslan hâlâ birliktelerdi. Pusat mı bırakmamıştı yoksa Arslan mı gitmemişti bilmiyordum ama beraber fotoğraf çekinmişlerdi ve Pusat bunu bana atmıştı.
Pastayı bitirmiştim sadece üzerine yazacağım yazı kalmıştı ve şuan onu düzgün bir şekilde yazmaya çalışıyordum fakat dolu olan gözlerim bana hiç yardım etmiyordu.
Derin bir nefes alıp gözlerimi sıkıca yumup açtım ve yazıyı yazmaya başladım. Sonunda yazıyı bitirdiğimde rahat bir nefes verdim. 'İyi ki doğdun yüzbaşı.' Yazmıştım.
Sevgilisi olup olmaması umurumda değildi şuan sadece çocukluk arkadaşımı mutlu etmeye çalışıyordum.
Telefonum titrediğinde Pusat'ın yazdığını gördüm, gelmek üzere olduklarını yazmıştı. dudaklarıma gün boyunca yaptığım gibi sahte gülümsememi yerleştirip diğerlerine doğru döndüm.
"Geliyorlarmış." Dedim pastanın üzerine mumları yerleştirdiğimde ise kapı çaldı. Gece hariç herkes mutfaktan çıktığında Gece ilerleyip kapıyı kapattı.
"Bence sevgilisi yoktur üzme kendini. Sevgilisi olsa sana bu kadar yakın davranmazdı. Ayrıca bu adam kaç gün hastanede kaldı, sevgilisi olsa bir arardı, sorardı, gelirdi." Dedi Gece kısık ses tonuyla.
"Üzülmüyorum ki, sevgilisi olsa da beni ilgilendirmez. Arslan sadece küçüklük arkadaşım ve silah arkadaşım benim" Dedim, bu bugün söylediğim kaçıncı yalandı bilmiyordum.
Adım seslerinden Arslan'ın salona gittiğini anladığım zaman mumları yakıp pastayı elime aldım. Gece kapıyı açtığında çıkıp salona ilerledim. Herkes alkışlayıp 'iyi ki doğdun Arslan.' derken salona girdim.
Arslan beni ve elimdeki pastayı görünce kocaman gülümseyip yanıma geldi. Tam üfleyecekken pastayı geri çekip birkaç adım geriledim.
"Önce dilek tut." Gülümseyerek kafasını salladı ve gözlerini kapatıp dudaklarını oynattı, okumaya çalıştım ama okuyamadan gözlerini açıp mumları üfledi.
"İyi ki doğdun." Dedim gülümseyerek. "Teşekkür ederim." Dedi, başımı hafifçe eğip pastayı yandaki masanın üzerine koydum.
Herkes aldığı hediyeleri Arslan'a verirken bende çantamdan çıkartıp uzattım. Hepimizin hediyesi pakette olduğu için kimin ne aldığını görmüyordum.
...
Hazırladıklarımızı yedikten sonra oturup çay içmeye başladık. Aycan'a başımla hareket yaptığımda 'ben geliyorum.' deyip evden çıktı. Birkaç dakika sonra ben Arslan'ı dışarıya çıkartmıştım .
"İris nereye gidiyoruz?" Diye sordu. "Ya gel göreceksin zaten." Deyip kurduğumuz hamağın önüne getirdim Arslan'ı.
Cebimdeki fotoğrafı çıkartıp ona gösterdim. "Tekrar çekinmek ister misin?" Diye sordum.
Aslında sevgilisi olduğunu öğrendikten sonra bunu yapıp yapmamak arasında kararsız kalmıştım, ama Arslan ameliyattayken kendime söz verdiğim için yapmak istemiştim.
Arslan kocaman gülümseyip başını onaylarcasına salladı. Aycan sırıtarak yanımıza gelip, "Yatın o zaman da çekeyim fotoğrafınızı, dondum burada dondum." Diye konuştu.
Arslan hamağa uzanırken konuştu "Sen mi söyledin papatya?"
"Ayy abi evet. Hızlıca yatar mısın? Dondum diyorum!"
Arslan kahkaha atıp iyice hamağa yerleştiğinde bende fotoğraftaki gibi Arslan'ın göğsüne yatıp gözlerimi kapattım.
Sevgilisi olmasına rağmen neden bana bu kadar yakın davranıyordu anlamıyordum.
***
Bölüm sonu.🍀
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Oy verip, yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim.
Görüşmek üzere...🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.38k Okunma |
470 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |