
Merhaba, hoş geldiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar... ☘️
Insatgram: lavinyaofficial_
***
2 gün sonra
"Ayyy İris ben çok heyecanlandım ya! Ellerim titriyor ya kahveleri dökersem?" Diye konuşmaya başladı Gece maskarasını sürmeyi bitirdikten sonra.
"Dökmezsin dökmezsin, sakin ol." Dedim saçını maşaya dolarken. Gece benim dediğimi yapıp derin derin nefesler almaya başladı.
Pusat dayanamayıp her şeyi hızlandırmıştı ve bir saat sonra Gece'yi istemeye geleceklerdi.
Dün çarşıya çıkıp elbise, takı falan almıştık.
Gece'nin elbisesi kırmızı, kare yaka bir elbiseydi. Belinden aşağısı hafif kabarıktı. İki omuzunda da kurdeleler, sağ bacağında derin bir yırtmaç vardı. Elbisenin her yerinde küçük küçük çiçek detayları vardı ve mükemmel görünüyordu. Gece'ye de çok yakışmıştı elbise.
Boynuna zarif, ucunda minik kırmızı çiçek olan bir kolye vardı, küpeleriyse kolyenin takımıydı. Bileklik takmak istememişti. Saçlarına ise maşayla ufak ufak dalgalar yapıyordum, o da kendine hafif bir makyaj yapıyordu.
Ben de kendime askılı düz yaka, bacağında yırtmacı olan, siyah bir elbise almıştım. Boynumda babamın aldığı ucunda yonca olan kolyem, kulaklarımda gümüş minik halka küpelerim vardı. Saçlarımı düzleştirip, salık bırakmıştım.
Aycan da sarı, omuzları açık, mini bir elbise giymişti. Belinden aşağısı fırfırlıydı. Boynunda papatya desenli kolyesi, kulaklarında ve bileğinde de kolyenin seti vardı, Koray yeni yıl hediyesi olarak almıştı bunları Aycan'a. Saçlarını hafifçe dalgalandırıp salık bırakmıştı.
Melek, lacivert mini elbise giymişti. Kolları tül detaylıydı ve el bileklerine kadar uzanıyordu. Onun da boynunda babamın aldığı yonca kolyesi vardı. kulaklarında ise minik yuvarlak küpeler vardı. Saçlarını yarım at kuyruğu yapmıştı.
İpek de toz pembe, askılı, v yaka, uzun, dar bir elbise giymişti. Elbisesiyle aynı renkte taşları olan kolye ve küpe takmıştı. Saçlarını aşağıdan topuz şeklinde bağlamıştı.
Hepsi harika görünüyordu.
"Kahve var değil mi evde? Aycan bir bakıp gelsene." Dedi Gece rujunu sürdükten sonra. Saçlarıyla işim bittiğinde maşanın fişini çekip masaya koydum.
"Komutanım yarım saat önce baktım ya kahve var. Ondan önce de üç defa baktırmıştınız. Herhangi bir eksik yok." Dedi Aycan.
"Ya eksikse? Melek sen baksana içeriye bi'." Dedi Gece gözlerini bu defa Melek'e çevirerek.
"Abla beş dakika önce baktım, her şey tam." Dedi Melek.
"Ya sen bi' otursana şuraya." Deyip kolundan tuttum ve Gece'yi yatağına oturttum. "Sakin ol, eksik bir şey yok. Telaş yapıp kendini germe." Dedim.
"Gece her şey yolunda kendini strese sokma." Dedi İpek. Gece derin bir nefes alıp başını olumlu anlamda salladı.
"Tamam, sakinim, her şey yolunda. Ama yine de son bir kez daha baksanız?" Dedi Gece.
Bu sırada kapı çalınıp açıldı ve içeriye Gece'nin ikiz kardeşi Gizem girdi.
"Ayy çok güzel olmuşsun Gece!" Deyip hızla Gece'ye sarıldı.
Gizem'in üzerinde siyah kazak ve siyah deri ceket vardı, altındaysa siyah dar kot pantolon vardı. Saçlarını sıkıca balık sırtı örmüştü.
"Gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştım." Dedi Gece, Gizem'e sarılarak.
"Zar zor izin alabildim. O da birkaç saatlik, istemeden sonra geri döneceğim." Dedi Gizem, Mit'te görev yapıyordu.
Gece konuşmak için ağzını açacağı sırada kapı yeniden çalındı ve içeriye tanımadığım bir adam girdi.
"Kusur bakmayın, Gizem Hanım bunu arabada unuttunuz." Deyip elindeki Poşeti uzattı.
"Sağ ol Barış ya." Deyip adının Barış olduğunu öğrendiğimiz adamın elindeki poşeti aldı Gizem.
"Sen kimsin?" Diye sordu Gece, adama bakarak.
"Gizem Hanım'ın görev arkadaşıyım." Dedi.
"Buradan çıkınca birlikte göreve gideceğiz, zaman kaybı olmasın diye bekleyecek beni." Diye açıkladı Gizem poşetin içinden zümrüt yeşili uzun bir elbise çıkartırken.
"Benden sana tavsiye bu adama sırtını dayayıp da çatışmaya girme Gizem, sen arkanı döndüğün an ortalıktan kaybolup seni çatışmanın ortasında dımdızlak bırakıp gidebilir." Dedi Melek öfkeyle adama bakarak.
Bu tavrı kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.
"Ben sizi yalnız bırakmadım Melek Hanım, siz benden uzaklaşıp çatışmaya girdiniz." Diye kendini savundu Barış.
"Sende ortadan kaybolup beni çatışmanın ortasında bıraktın, haber verme gereği bile duymadan!" Dedi Melek sinirle. Bunların arasında ne yaşanmıştı acaba?
"Plan yapıp adamları etkisiz hale getirdim ve seni kurtardım." Dedi Barış, Melek'e kıyasla gayet sakindi.
"Bir saat sonra!" Dedi Melek.
"Adamların etrafını dolaşıp onlara fark ettirmeden tuzaklamak kolay değildi ve zamanımı aldı." Dedi Barış.
Melek sinirle gözlerini devirdi. "Ben hazırlıklara bakayım." Deyip kapıya doğru adımladı.
Melek, Barış'ın yanından geçecekken Barış konuşmaya başladı.
"Rica ederim." Dedi imayla.
Melek kaşlarını çatıp Barış'a döndü. Aralarındaki boy farkından dolayı başını birazcık yukarı kaldırmak zorunda kalmıştı.
"Ne için?" Diye sordu Melek.
"Hayatını kurtardım senin, insan bir teşekkür eder." Dedi Barış.
"Senin yüzünden iki gün bacağımın üstüne basamadım! Bunun için bide teşekkür mü edeceğim?"
"Ben mi vurdum seni?"
"Senin yüzünden vuruldum! Ama çok teşekkür ederim Barış Bey, arkamdan bir anda kaybolup beni açıkta bırakarak yaralanmama sebep olduktan sonra hayatımı kurtardığınız için çok teşekkürler!" Deyip hızla ayrıldı odadan.
"Ben arabada bekliyorum Gizem Hanım." Diyerek gitti Barış.
Hepimiz birkaç saniye boş boş birbirimize bakıp olanları anlamlandırmaya çalıştık.
Melek muhtemelen kendini ölü gösterdiği zamanda yaşamıştı bunları, öncesinde yaşasaydı bilirdim.
"Ne oldu şimdi?" Diye sordu İpek.
"Anlamadım." Dedi Aycan.
"Ben şunu giyinip geleyim. İkizimin istemesine kot pantolon, kazakla katılamam." Deyip hızla odadan çıktı Gizem.
"İstememde kavga çıktı, kesin uğursuzluk var. Eksik bir şey çıkacak kesin!" Deyip elini yelpaze gibi sallamaya başladı Gece.
"Ya yok bu kavga değil komutanım, ufak bir atışma. Uğursuzluk veya eksik bir şey yok." Dedi Aycan.
Telefonumun bildirim sesini duyduğumda masanın üzerinden alıp Arslan'ın attığı mesajı açtım.
-Sevgilim-
"On beş, yirmi dakika sonra oradayız. Hazır mısınız?"
"Hazırız hazırız, bekliyoruz."
Yazıp telefonu kapattım.
Gizem hızla içeriye girip az önce Gece'nin oturduğu sandalyeye oturup önündeki makyaj malzemelerinden kahverengi farı alıp sürdükten sonra hızla rimeli alıp sürmeye başladı.
"On beş, yirmi dakikaya geliyorlarmış." Dedim.
"Ayyy geliyorlar. Melek!" Diye bağırıp odadan çıktı Gece. "Eksik bir şey var mı!" Diye bağırmaya devam ediyordu.
Bu sırada Gizem ruj sürmeye başlamıştı. Çok hızlı yapmasına rağmen hepsini mükemmel sürmüştü ve çok güzel görünüyordu. Saçlarını bozmamıştı, hala balıksırtı şeklindeydi.
Ayağa kalkıp Barış'ın getirdiği poşetten kolye çıkartıp boynuna taktı ve aynadan kendine baktı.
"Mükemmel görünüyorsun." Dediğimde bana dönüp gülümsedi ve elbiseme baktı. "Teşekkür ederim, sende harikasın." Dediğinde gülümsedim.
Birlikte odadan çıkıp salona doğru ilerledik.
Gece salonun ortasında durmuş süslemelere bakıyordu, eksik veya yanlışlık var mı diye kontrol ediyordu.
Gökmen amca yani Gece'nin babası baş köşeye oturmuş somurtarak kızına bakıyordu, Göktuğ da aynı şekilde babasının yanında oturuyordu. İkisi de siyah takım elbise giymişlerdi.
Gülsüm teyze yani Gece'nin annesi, Gece'yi her şeyin yolunda olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. O da mürdüm tonlarında uzun, kısa kollu, küçük taş detayları olan bir elbise giymişti.
Teyzem kahverengi, Asuman teyze de gri elbise giymişlerdi. Oktay Albayda gelmişti, o da lacivert bir takım elbise giymişti.
"Kızım sen emin misin Pusat hergelesini sevdiğinden? Belki aklın karışmıştır?" Dedi Gökmen amca umutla. Sanırım kızını evlendirmek istemiyordu.
"Baba! Seviyorum ya! Aklım falan karışmadı benim. Hem Pusat hergele değil." Dedi Gece, Gökmen amcaya dönerek.
"Baba bence sen 'daha tam düşünemedik şimdi gidin biz sizi düşününce çağırırız.' de, gitsinler." Dedi Göktuğ. Gökmen amca birkaç saniye düşündükten sonra gülümsemeye başladı, sanrım bu fikir hoşuna gitmişti.
"Abi ya! Sussana sen! Baba hayır ya!" Diye bağırdı Gece. "Anne bir şey söyle ya. Babam gülüyor, kesin fikir aklına yattı." Diye devam etti Gece annesine dönerek.
"Gökmen! Göktuğ! Sinirlendirmeyin kızımı! Bu gece aksilik istemiyorum tamam mı?" Dedi kaşlarını çatarak Gülsüm teyze.
"Ama Gülsüm ben kızımdan ayrılmak istemiyorum." Dedi Gökmen amca.
"Aksilik istemiyorum dedim Gökmen. Kızımız sevmiş, istiyor, sende vereceksin." Dedi Gülsüm teyze.
"Peki karıcığım." Dedi Gökmen amca somurtarak.
"Baba kimse beni senden ayıramaz ki." Diyerek Gökmen amcaya doğru ilerlemeye başladı Gece.
Gözlerimin önü buğulanmaya başlayınca hızla arkamı dönüp mutfağa doğru adımladım.
Mutfağa gittiğimde hızla peçeteyle gözlerimi sildim. Keşke bende ailemle böyle olabilseydim... Acaba benim babam da Gökmen amca gibi huysuzluk yapar mıydı? Karşısına geçip Arslan'ı seviyorum dediğimde ne tepki verirdi acaba?
"Abla?" Dedi Melek arkamdan. Gözlerimi son kez silip ona döndüm.
"Efendim." Dedim.
"Geldiler." Dedi.
"Tamam sen git geliyorum." Dedim. Melek mutfaktan çıktığı zaman telefonumun kamerasını açıp gözlerime baktım.
Neyse ki ağladığım zaman gözlerim ağladığımı belli etmiyordu, saniyeler içinde normale dönüp kızarmıyordu.
Mutfaktan çıkıp kapıya doğru adımladım. Gece heyecanla kapının önünde bekliyordu ve arada delikten bakıp kontrol ediyordu.
Gece'nin yanında Gökmen amca, onun yanında sırasıyla Gülsüm teyze, Göktuğ, Gizem, ve Melek vardı. Diğerleri muhtemelen kalabalık olmasın diye içeride bekliyordu.
Melek beni kolumdan tutup yanına çekti. Aynı anda zil sesi duyulmuştu.
Gece kapıyı açtığında kapının önünde sırıtarak duran ve bir elinde çiçek diğer elinde çikolata tutan Pusat'ı gördüm.
"Selamünaleyküm." Diyerek girdi içeriye girdi. Hepimiz selamını alıp 'aleykümselam.' dedik.
"Hoş geldiniz." Dedi Gece gülümseyerek. "Hoş bulduk sevgilim." Dedi Pusat sırıtarak, elindeki çiçek ve çikolatayı Gece'ye uzattı. Gökmen amca uyarırcasına öksürdüğünde Pusat'ın gözleri hızla gökmen amcayı buldu ve uzanıp elini öptü.
Daha sonra Gülsüm teyzenin elini öptü. "Hoş geldin oğlum." Dedi Gülsüm teyze. "Hoş buldum Gülsüm teyze." Dedi Pusat ve Göktuğ'la tokalaştı.
Göktuğ'dan sonra Melek'le de tokalaşıp benim karşıma geldi ve sarıldı. Siyah takım elbise giymişti ama mendili Gece'nin elbisesiyle uyumlu olarak kırmızıydı.
"Çok heyecanlıyım kızım!" Dedi fısıldayarak. Bense sessizce güldüm. "Gece de öyle." dedim. Biz sarılmayı bitirdiğimizde içeriye geçti.
Pusat'ın arkasından gelen Polat amca ve Selma teyze ile de selamlaştıktan sonra Arslan gelmişti.
Gözleriyle hızla üzerimdeki elbiseyi süzdükten sonra elini uzatıp elimi tuttu ve tokalaşıp sarıldı bana, sonrasında içeriye geçmek yerine benim yanımda dikilmeye başladı.
Arslan'da siyah takım elbise giymişti ve onun mendiliyle gömleği siyahtı.
Arslan'ın arkasından Pusat'ların timi ve Anka timi geldi. En son kişi de girince Gece kapıyı kapatıp elindeki çiçek ve çikolatayı Gizem'e uzatıp salona doğru ilerledi.
Kapının önünde sadece ben ve Arslan kaldığımızda bende salonda gidecekken belimde dolanan kol beni durdurdu.
"Çok güzel olmuşsun sevgilim, çok yakışmış elbisen." Dedi Arslan.
Gülümseyerek ona döndüm. "Teşekkür ederim, sende mükemmel görünüyorsun sevgilim." Dedim.
"Ağladın mı sen?" Diye sorduğunda kalakaldım. Anlaması imkansızdı.
"Nereden çıkarttın ağladığımı?" Diye soruyla karşılık verdim.
"Gözlerin çok az da olsa kızarık." Dediğinde daha fazla şaşırdım.
Biraz önce baktığımda bile kızarıklığı çok zor fark etmiştim, ki simdi üzerinden zaman da geçtiği için fark edilemeyecek şekilde olması gerekiyordu ama Arslan fark etmişti.
"Ağlamadım, duygulandım sadece. Nedenini istemeden sonra anlatırım. Geçelim mi içeriye?" Dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı ve içeriye doğru adımlamaya başladık, Arslan'ın eli hâlâ belimdeydi.
Boşta kalan son iki sandalyeye oturduk.
Pusat ve Gece en başta yan yana konulan sandalyelerde oturuyorlardı. Gece'nin tarafındaki üçlü koltukta sırayla Gökmen amca, Gülsüm teyze, Göktuğ ve Gizem oturuyordu.
Pusat'ın tarafındaki koltukta Polat amca, Semra teyze, teyzem ve Asuman teyze oturuyordu.
Timler, Aycan, Melek ve İpek de sandalyelerde oturuyorlardı.
Polat amca ve Gökmen amca arasında havadan sudan bir sohbet oluşmuştu, aynı şekilde kadınlar arasında da ayrı bir 'nasılsın?' sohbeti vardı.
Bu sohbet birkaç dakika sürdükten sonra Gece ayağa kalkarak kahveleri nasıl içtiklerini sordu.
Polat amca, Semra teyze, Asuman teyze ve teyzem söyledikten sonra iki tim de hep bir ağızdan konuşmaya başladılar.
"Şekerli komutanım."
"Orta iyi olur komutanım."
"Ben şekerli içerim komutanım."
"Bana fark etmez komutanım."
"Ben de orta içerim valla."
"Komutanım şekerli olur."
"Bana da fark etmez komutanım."
"Tamam! Hepinize sade yapıyorum!" Deyip çıktı salondan Gece.
Bizde kızlarla beraber arkasından gittik.
"Sen Pusat'ın kahvesini yap sadece. Diğerleri bizde." Dedim.
"Tamam." Dediğinde Gizem, ben ve Melek ayrı ayrı cezvelerde kahve yapmaya başladık.
Kahveler olduğunda tepsiye dizdik.
"Tuz koymayacak mısın komutanım?" Diye sordu Aycan.
"Koymayayım dedim ya." Dedi Gece.
"Aaa olur mu öyle şey, tuzsuz damat kahvesi mi olur?" Dedi Gizem.
"Ama tadı kötü olur?" Dedi Gece.
"Amaç o zaten." Dedim gülerek.
"Hayır ya, bal katacağım ben sevgilime." Dedi Gece.
"Ama eğer tuzlu kahveyi sesini çıkartmadan içerse bu seninle bütün zorluğa göğüs gererim, senin isteklerini karşılarım demek." Dedi İpek.
"Pusat'ın bunları yapacağını biliyorum ama ben, kahveye gerek yok ki." Dedi Gece.
"Ya biliyorsun da adet bu işte koyuver." Dedi Melek.
"Çok az ama." Dedi Gece.
"Tamam tamam koy sen." Deyip tuzluğu uzattı Gizem.
Gece dikkatli bir şekilde koymaya çalışırken tuzluğun kapağı birden açıldı ve tuz kahvenin içine döküldüğünde hepimizin ağzından 'hiiii!' diye bir ses çıktı.
"Yaaa gitti!" Dedi Gece kahveye bakarak.
"Yok yok gitmedi, karıştır iyice sen onu." Dedi Aycan.
"Yeni yapacağım." Dedi.
"Yetişmez, bunlar soğudu soğuyacak. Götürmemiz lazım." Dedim.
"Ya olmaz ki ama, yazık ya sevgilime." Dedi.
"Götür yapacak bir şey yok." Dedi Gizem.
Gece kararsız bir şekilde bir Pusat'ın kahvesine bir diğer kahvelere bakmaya başladığında Gülsüm teyze hızla mutfağa girdi.
"Kızım nerede kaldınız, herkes sizi bekliyor. Hadi!" Dedi.
"Hazır anne, geliyoruz." Dedi Gizem.
"Çabuk olun." Deyip gitti Gülsüm teyze.
"Hadi götür." Dediğimde Gece istemeye istemeye içinde sadece Pusat'ın kahvesinin pardon zehrinin ve suyunun olduğu minik tepsiyi eline alıp çıktı mutfaktan.
Onun arkasından Gizem, Gizemin arkasından ben, benim arkamdan da İpek elinde tepsiyle odadan çıktı.
Gece, Pusat'ın zehrini önüne koyup yanına oturduğunda acıyan gözlerle sevgilisine bakmaya başladı. Pusat ise önündeki kahvenin aslında zehir olduğunu bilmeden sırıtmaya devam ediyordu.
Gizem ailelere kahvelerini dağıtırken bende ilk önce elimdeki tepsiyi Arslan'a uzattım.
"En kısa zamanda tuzlusunu yapmanı istiyorum." Diye fısıldadığında dudaklarım iki yana kıvrıldı.
Timdeki birkaç kişiye de kahve uzatınca tepsideki kahveler bitmişti. Tepsiyi kenara koyup Arslan'ın yanına tekrardan oturdum ve Pusat'a bakmaya başladım.
Acaba kahveyi içtikten sonra ne yapacaktı? Böyle sırıtamayacağına emindim, umarım kusup halıları berbat etmezdi.
"Niye Pusat'a öyle bakıyorsunuz?" Diye sordu Arslan kulağıma fısıldayarak.
"Önündeki kahvenin neredeyse tamamı tuzdan oluşuyor. Tuzluğun kapağı açıldı, ve yarısı kahvenin içine döküldü." Dedim fısıldayarak.
Arslan alt dudağını dudağının arasına alarak gözlerini büyüttü ama neredeyse bir saniye bile sürmedi daha sonrasında sırıttı. "Oh olsun ona. Bugünde bile bana dağ aslanı dedi ya." Dedi Arslan.
Sessizce kıkırdayıp yeniden Pusat'a döndüm. Kahveyi eline almış dudaklarına götürüyordu.
Kahveden büyük bir yudum alıp fincanı dudaklarından uzaklaştırdı ve Gece'ye dönüp gülümsedi.
Nefes dahi almayı bırakmış Pusat'ın hareketlerine bakıyordum.
Gülümsedikten sonra fincanı dudaklarına götürüp kahvenin tamamını tek seferde içti ve hiçbir mimik göstermedi. Normal kahve içmiş gibiydi, yüzü bir santim bile buruşmadı.
Daha sonra cebinden kırmız bir kutunun içerisinde pırlanta bir kolye çıkartıp Gece'ye uzattı. Gece gülümseyerek kutuyu alıp teşekkür etti ve sehpanın üzerine koydu.
Acaba yanlış kahve mi vermişti Gece ona? Kaşlarımı çatıp gözlerimi odanın içindekilerde gezdirdim.
Herkes kahvesini içmişti ama hepsinin yüzü normaldi. Gözlerim timlerin üzerinde gezindi, hepsinin yüzü biraz buruşuktu çünkü onların hepsi şekerli veya orta istemişti ama biz sade yapmıştık bu yüzünden normaldi.
O kadar tuzlu kahveyi içen birinin normal durmasını geçtim kusması lazımdı.
Gözlerim en son önümdeki sehpanın üzerinde duran kendi kahveme gitti. Bir tek ben içmemiştim.
Kızlara baktığımda hepsinin de benimle aynı düşüncede olduğunu fark ettim çünkü hepsi bana bakıyordu.
Korkarak fincanımı alıp kahvemden ufak bir yudum aldım ama benimki de normaldi.
Gözlerim Pusat'ın üzerinde gezinmeye başladı. Az önceki gibi sırıtmasa da gülümsemeye devam ediyordu.
"Ee bir şey olmadı buna?" Diye sordu Arslan.
"Valla midesiz olduğunu biliyordum ama bu kadar midesiz olduğunu bilmiyordum. Şuan kusması lazımdı ama bu gülüyor." Dedim şaşkınlıkla.
Arslan gülüp geri çekildi.
"Gelelim sebebi ziyaretimize. Allah'ın emri, Peygamber efendimizin kavliyle kızınız Gece'yi, oğlumuz Pusat'a istiyoruz." Dedi Polat amca.
Gökmen amca oturduğu yerde daha da dikleşti.
"Kızıma bir soralım, oğlunuzda gönlü var mı?" Dedi Gökmen amca. Bunu son bir umutla sorduğuna emindim.
"Var baba." Dedi Gece gülümseyerek.
"O zaman bize de hayırlı olsun demek düşer." Dedi Gökmen amca.
Derin bir nefes verip gülümsedim.
"Kızım yüzükler nerede?" Diye cümlesine devam etti Gökmen amca.
Gizem hızla ayağa kalkıp yüzüklerin olduğu tepsiyi getirdiğinde herkes ayağa kalktı.
Oktay Albay yüzükleri alıp ilk önce Gece'nin sonra Pusat'ın parmağına taktı ve tepsideki makası eline aldı.
"Allah ikinizi de bir ömür boyu mutlu etsin inşallah." Deyip kurdeleyi kesti.
Pusat dönüp Gece'nin alnından öptü ve sırıtarak geri çekildi.
***
Bölüm sonu.☘️
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu bölüm Gece ve Pusat ağırlıklı oldu, umarım beğenmişsinizdir. Oy verip yorum yaparsanız sevinirim.
Görüşmek üzere... 🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.38k Okunma |
470 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |