
Merhaba, hoş geldiniz. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar...🍀
Instagram: lavinyaofficial_
***
İleriden gelen arabaları gördüğümde derin bir nefes aldım ve bileklerimdeki ipleri hafifçe çekiştirdim.
"Tuğfan bak, bir yamuk yapmaya kalkarsan Tuğçe'yi yakarsın. Anladın değil mi?" Dedim.
"Anladım asker anladım, anlaşmamıza uyacağım merak etme. Kardeşlerim için." Dedi Tuğfan, arabaları gördüğü andan itibaren kafama dayadığı silahıyla birlikte.
İki araba arka arkaya durduğunda arabalardan beş terörist indi ve silahlarını bize doğrulttular.
"Kim bu Tuğfan?" Diye sordu teröristlerin başı olduğunu düşündüğüm kişi.
"Özel kuvvetlerden yüzbaşı." Diye cevapladı Tuğfan.
"Ne işi var burada?" Diye sordu terörist.
Bir çay, kahve içmeye geldim ya ne işim olacak? Gözlerimi devirmemek içim kendimi zor tutarken Tuğfan konuşmaya başladı.
"Askerlerden kaçarken bunu da kaçırdım, babama hediye. Hem kendimi affettiririm Korsan'a."
Baş terörist arkasındaki teröriste işaret verdiğinde diğer terörist gelip üstümü aramaya başladı.
"Temiz heval." Dedikten sonra Tuğfan'ın üstünü aramaya başladı.
"Temiz." Diyerek yerine geçti. "Gidiyoruz." Dedi baş terörist.
Tuğfan kolumdan tutup beni baş teröristin bindiği arabaya bindirdi. Diğer teröristler de arabaya bindikten sonra hareket etmeye başladık.
Kalbim heyecanla çarpmaya başladı, Korsan'ı yakalamamıza az kalmıştı.
"İsmin ne?" Diye sordu arkaya doğru dönerek baş terörist.
"Sana ne." Dedim ters bir sesle.
"Çok tanıdık geliyorsun asker." Dedi.
"Doğrudur, buralardaki çoğu terörist tanır beni. Az yakmadım canınızı." Dedim.
"Senin dilin çok uzunmuş asker, kesmek lazım." Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Kessene." Dedim.
"Bir gidelim Korsan'ın yanına, keserim." Dediğinde cevap vermedim.
Ellerimde hissettiğim soğuklukla gözlerim Tuğfan'a döndü. Elleme değen soğuk şeyi kavradığımda bunun ufak bir bıçak olduğunu anladım.
Tuğfan tepkisiz bir şekilde camdan dışarıya bakıyordu. Bıçağı nereden bulmuştu acaba?
...
İki gün önce:
"Böyle bir şey olmayacak İris, çıkart aklından bu planı. Seni o çakalların arasında tek başına bırakmam." Dedi sinirle Arslan.
"Başka türlü Korsan'a ulaşamayız Arslan biliyorsun." Dedim onun aksine sakin bir şekilde.
"Komutanım bari siz karşı çıkın bu saçmalığa." Dedi Arslan gözlerini Oktay Albaya çevirerek.
Beni ikna edemeyeceğini anladığında Oktay Albaydan destek bekliyordu.
"Çok tehlikeli bir plan yüzbaşım, ama başarılı olabilir." Dedi albay.
"Komutanım hayati tehlikesi çok yüksek bir plan. Anlarlarsa İris'i öldürürler, Tuğfan babasına her şeyi anlatabilir, bunlar olmasa bile Korsan İris'i gördüğü an öldürebilecek bir manyak, konuşturmaya çalışamayabilir." Dedi Arslan.
"Tuğfan'ın babasına anlatacağını düşünmüyorum komutanım, kardeşleri onun için daha önemli. Tim orada olacak zaten." Dedim.
Şuan Oktay Albayın odasında kurduğum planı tartışıyorduk. Plan şöyleydi: Tuğfan, Korsan'la iletişime geçip, kurtulduğunu ve yanına gitmek istediğini, beni de kaçmak için kullandığını söyleyecekti. Korsan'ın yanına gittiğimizde ise yakalayacaktık.
"Evet hayati tehlikesi yüksek bir plan, ama başarı oranı da yüksek. Tuğfan'ın ihanet edeceğini bende düşünmüyorum." Dedi Oktay Albay.
"Tamam komutanım, İris'in yerine ben gideyim o zaman." Dedi Arslan.
"Sen bir aynada kendine baksana, Tuğfan'ın seni kaba kuvvetle sınır dışına kaçırabileceğini düşünüyor musun?" Dediğimde sinirle bir nefes verip gözlerini kapattı.
"Tuğfan'la konuş İris, eğer seni açığa çıkartacağını düşünürsen plan iptal. Kabul ederse planı timinle paylaş ve operasyon başlasın." Dedi Oktay Albay.
Arslan hızla gözlerini açıp kafasını Oktay Albaya çevirdi.
Ayağa kalkıp selam verdim. "Emredersiniz komutanım." Diyerek çıktım odadan.
Arslan'da hızla arkamdan çıkıp kolumu tutarak durdurdu beni.
"İris yapma, çok tehlikeli. O adama güvenip hayatını tehlikeye atamazsın." Dedi.
"Ben kimseye güvenip hayatımı tehlikeye atmıyorum Arslan. İşimi yapıyorum. Sende orada olacaksın sevgilim, müdahale edersin." Dedim.
Bir cevap vermeden onaylamayan gözlerle yüzüme bakmaya devam ettiğinde arkamı dönüp Tuğfan'ın kaldığı odaya doğru adımlamaya başladım, arkamdan gelen adım sesleriyse Arslan'a aitti.
Odaya girdiğimde Tuğfan kafasını dayadığı masadan kaldırıp bana döndü.
"Naber?" Dedim karşısındaki sandalyeye otururken. Arslan'da sırtını arkamdaki duvara yaslamıştı. Cevap vermediğinde konuşmaya devam ettim.
"Seninle anlaşma yapmaya geldim." Dediğimde kaşları şaşkınlıkla havalandı.
"Ne anlaşması?" Diye sordu.
"Tuğçe'nin ve senin hapishanede özel hücreye alınman için komutanımla konuştum." Deyip bir bacağımı öbürünün üstüne attım ve arkama yaslandım.
"Ve?" Dedi devam etmem için. "Karşılığında ne istiyorsunuz?" Diye cümlesine devam etti.
"Korsan'ı yakalamak." Dediğimde güldü. "Onu yakalamanız imkansız. Yerini bilmiyorum, size yardım edemem." Dedi.
"Yerini bilmiyorsun ama bizi ona götürecek yolu biliyorsun. Şimdi buradan kaçabilsen babanın yanına gitmez misin?" Diye sorduğumda başını iki yana salladı.
"Gitmem. Kardeşim sizin elinizdeyken kaçmam yüzbaşı." Dediğinde yüzündeki her mimiği dikkatlice inceledim.
Doğru söylüyordu bence.
"Güzel." Dedim gülümseyerek. "Ama kaçacak olsan Korsan'ın yanına gidebilirsin değil mi?" Dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı.
"Nasıl gideceksin?" Diye sordum bu sefer.
"Size verdiğim numaradan iletişime geçip onun verdiği konuma giderim." Dedi.
"Seni direkt yanına çağırmaz değil mi?" Dediğimde tekrar kafasını iki yana salladı.
"En az iki veya üç kere kontrolden geçerim, üzerim aranır, telefon ya da telsizim varsa alırlar ve bir süre beni kendinden uzak bir kampta bekletip takip edilmediğimden emin olur." Dediğinde derin bir nefes aldım.
"Kaçacaksın Tuğfan, kaçarken beni de kaçıracaksın." Dediğimde anlamayarak kaşlarını çattı.
"Ne?" Dedi şaşkınlıkla. Gülümseyerek planı anlatmaya başladım.
...
Bugün:
Araba durduğunda teröristler arabadan inip beni de indirdiler. Etrafa baktığımda ağaçtan başka bir şey görmedim, ormanın içindeydik. Yürüyecek miydik acaba?
Kolumu tutan terörist ilerlediğinde bende mecburen onunla ilerlemeye başladım.
Bu kadar ağacın içinde İHA'lar bizi takip etmekte zorlanırdı.
Yarım saat kadar ilerledikten sonra karşımıza üç tane terörist çıktı.
Teröristlerin yanına ilerlediğimizde bizi getiren teröristler karşımızdaki teröristlerle konuşup geri döndüler.
"Bu kim?" Diye sordu koluma girip beni yürüten yeni terörist.
"Asker." Dedi Tuğfan önüne bakarak.
"Asker mi?" Deyip ellerini balık sırtı ördüğüm saçımın ucuna getirdi ve tuttu. "Ne güzel askermiş bu." Dedi. Kolumu kendime çekip uzaklaştım. "Çek lan elini!" Diye bağırdım.
"Sakin ol." Dedi diğer terörist gelip kolumu tutmaya çalışırken. "Kamptakiler bayılacak bu kadına." Diye devam etti.
Görev buraya kadardı demek ki. Kazağımın ucuna sıkıştırdığım bıçağı elime aldığımda Tuğfan kolumu tutan teröristin elinden çekti ve kolumu kendisi tuttu.
"Kadına kimse dokunmayacak, babama götüreceğim onu. Korsan kendisinden önce askere dokunanı yakar." Dedi.
"Emin misin, Korsan askerleri konuşturmakla uğraşmaz." Dedi saçıma dokunan şerefsiz.
"Korsan'ın konuşturmak isteyeceği kadar önemli bir subay bu kadın. Dokunanı öldürmekten beter eder." Dedi ve kolumdan tutup beni yürütmeye başladı.
"Vay be." Dedi hiç konuşmayan terörist. "Rütbesi neymiş?" Diye sordu.
Tuğfan kendisine sorulan soruyu duymazdan gelerek yürümeye devam etti.
Biraz daha yürüdükten sonra karşımıza çıkan arabaya Tuğfan'la birlikte binmiştik.
Öbür üç terörist arabanın dışında biriyle konuşuyordu.
"Korsan'ı arayıp senin burada olduğunu söylüyorlar." Dedi fısıltıyla Tuğfan. Kafamı onaylarcasına salladım.
"Kampta dokunmaz kimse sana merak etme." Dediğinde tepki vermedim. Zaten dokunamazdı, operasyonu anında iptal eder çıkardım o kamptan.
"Korsan'ın yanına mı gideceğiz?" Diye sordum.
"Bilmiyorum ama sanmam. Takip edilmediğimizden emin olmak için bi' süre başka bir kampta tutar." Dedi Tuğfan.
"Nedense her an beni ve timi açık edecekmişsin gibi hissediyorum." Dediğimde güldü, gözlerim dikkatle yüzünün her bir köşesinde gezindi. Soruyu yem olarak atmıştım, vereceği tepkiyi görmek için.
"Normal değil mi?" Diye sordu gülümseyerek. "Normal mi?" Diye sordum onun gibi.
"Bence normal, sonuçta senin gözünde hâlâ bir teröristim." Dedi. "Öylesin." Dediğimde diğer teröristler arabaya binmişti.
"Üzerini aramadık ama telefon veya telsiz var mı sende Tuğfan başkan." Dedi ön koltukta oturan terörist.
"Yok, bizi buraya getiren grup ikimizi de aradı. Sadece silah var bende." Dedi Tuğfan.
"Babamın yanına mı gidiyoruz." Diye devam etti.
"Hayır, yarına kadar kampta kalacaksınız. Yarın Korsan'ın gönderdiği bir grup gelip sizi alacak." Dedi ön koltuktaki.
Kafamı çevirip dışarıyı izlemeye başladım.
...
Yaklaşık dört, beş saat sonra bir kampa gelmiştik. Hava kararmış ve soğumuştu.
Arabadan indiğimde Tuğfan kolumu tuttu ve ön koltuktan inen teröristi takip etmeye başladı.
Etrafta tek tük terörist vardı, onlar da saygıyla Tuğfan'a selam veriyordu ve merakla bana bakıyorlardı.
"Siz bekleyin burada, ben kamp lideriyle konuşayım Tuğfan." Dedi terörist.
"Tamam." Deyip duvarın kenarına ilerledik. Terörist ise tek katlı eve girip gözden kayboldu.
"Sana baya saygı duyuyorlar." Dedim soğuktan titreyen dudaklarımla.
"Ne demezsin." Dedi Tuğfan. "Bak şu ilerideki ateşin başında bize bakan adam var ya, gördün mü?" Diye devam etti.
Gözlerim söylediği adamı bulduğunda konuştum. Keşke bende şuan o ateşin başında olsaydım. "Evet gördüm, şişman ve sakallı olan değil mi?"
"Evet o. Tuğçe, Arslan'ın yanına sızmasın diye babamla kavga ettiğim zaman beni iki saat dövmüştü. Babamın emriyle." Dediğinde şaşkınlıkla ona döndüm.
"Ciddi misin?" Diye sordum. Dudaklarından onaylarcasına bir mırıltı çıktı.
"Onun biraz yanında, kapının önündeki adam." Dediğinde gözlerim söylediği adamı saniyeler içinde buldu.
"Evet?" Dedim.
"Korsan'ın sağ kolu olabilmek için beni vurdu." Dedi. "Bana selam veren ilk adam da ona yardım etti." Diye devam ettiğinde gözlerim ona dönmüştü. Karanlıktan dolayı belli belirsiz yüzüne baktığımda teröristlere öfkeyle baktığını gördüm. "Karanlıkta net göremedikleri için ıskalayıp karnımdan vurmuşlardı ve kamptan uzakta bir yere götürüp öleyim diye bırakmışlardı." Dedi gözlerini onların üzerinden ayırmadan.
Bizi getiren terörist yanında başka biriyle evden çıkıyordu. "Geldiler." Dedim sessizce.
Tuğfan'ın gözleri yanımıza gelen teröristleri bulduğunda ben içimden şansıma lanetler rtmeye başlamıştım.
"Arjin?" Dedi yanımıza gelen adam. Bir işim düzgün gitse olmaz mıydı ya?
"Arjin?" Diye sorarcasına konuştu Tuğfan. "Arjin kim abi?" Diye devam etti.
"Geçin içeri!" Dedi sinirle. Tuğfan kolumdan tutup beni içeri doğru ilerletti.
Bu adam Boran'ı eğiten, Boran'ın abi dediği adamdı. En son Almanya'daki davette görmüştüm bu adamı.
Evin içindeki bir odaya girdik.
"Sen çık dışarıya, işin bitti git." Dedi adam bizimle gelen teröriste.
Terörist bir şey demeden dışarıya çıkıp kapıyı kapattı.
"Abi ne oluyor?" Diye sordu Tuğfan.
"Bu kadın asker mi? Emin misin?" Diye sordu abi denilen terörist.
"Evet abi, karargahta beni sorgulamaya çalışan askerlerden birisi." Dedi Tuğfan.
"Dünya küçükmüş ha Arjin? Gerçek ismi ne?" Diye sorduğunda Tuğfan sessiz kaldı.
"Soru sordum sana Tuğfan!" Diye bağırdı.
"Kıdemli Yüzbaşı İris Tanyeli." Dediğimde adamın gözleri hızla bana döndü.
"Kıdemli Yüzbaşı İris Tanyeli." Diye tekrar etti beni. "Boran'ı sen yakalattın, o hain sendin. Hain!" Dedi sinirle.
"Boran'ı bizzat ben yakaladım. Hain olan da ben değilim sizsiniz, vatan haini olan sizsiniz." Dediğimde bana tokat atmak için elini kaldırdı fakat bana vurmak için kalkan elini Tuğfan tuttuğu için vuramamıştı.
"Abi ne diyorsunuz siz? Ne oluyor?" Diye sordu Tuğfan.
"Bu kadın yıllarca kandırdı bizi, aramıza sızmış!" Dedi.
"Siz de bunu anlamayacak kadar salaktınız." Dediğimde yüzüme inen tokatla yüzüm yana doğru çevrildi.
"Kes sesini!" Diye bağırdı Tuğfan, bana vuran da oydu.
"Seni bizzat ben öldüreceğim." Diyerek çıktı odadan abi denilen adam.
Tuğfan gidip kapıyı kapattı ve yanıma gelerek beni köşedeki minderlere doğru ilerletti.
"Kusura bakma, eğer ben vurmasaydım daha beterini yapardı." Dediğinde umursamadan önüme bakmaya devam ettim.
Oda küçüktü ve hiç pencere yoktu, yerdeki minderler ve ışık dışında hiçbir şey yoktu odada.
"Boran'ın ismini çok duymuştum, demek onu da sen yakaladın. Yakalandığını duyduğumda baya şaşırmıştım." Dedi çaprazımdaki minderlere oturarak.
"Geri zekalının tekiydi, şaşıracak bir şey yok aslında pek fazla." Dediğimde güldü.
"Emin misin geri zekalı olduğuna?" Dedi.
"O ne demek?" Diye sordum. "Babamın en güvendiği adamlarından biriydi." Dediğinde kaşlarım havaya kalktı.
"Hiç duymadım Korsan ismini Boran'dan?" Dedim.
"Babam işlerini gizliden yapar. Boran'ı az önceki adam eğitti. O adamın adını ben bile bilmiyorum, 'abi' diyorum o yüzden." Dediğinde şaşırmıştım ama bir şey de demedim.
Boran da sürekli 'abi' diyordu.
"Tolga'yla nasıl tanıştınız?" Diye sordu.
"Tuğçe gece Arslan'ın yanına gitmek istediğinde Tolga izin vermemiş, kavga etmişler o da ormanlık bir alan var oraya gitmiş. Bende oradaydım, orda tanıştık sonra kafeye falan gittik." Dedim.
"Anladım." Dedi ve arkasındaki duvara yaslandı.
"Şu ellerimi önden bağlasana ya." Dedim bileklerimi çekiştirerek.
"Abi gelip görürse olmaz." Dedi.
"Ya önden bağla, sabaha kadar böyle mi duracağım?" Dedim, kollarım acımaya başlamıştı.
Tuğfan olduğu yerden doğrulup ellerini bileklerimdeki iplere getirip çözmeye başladı.
Bende olan bıçakla kesebilirdim ama geri bağlayamazdık aynı şekilde.
Ellerimi çözdüğünde beliklerimi önüme getirip birkaç saniye ovuşturdum ve bıçağı kazağımın koluna gizleyip bileklerimi Tuğfan'a doğru uzattım.
Tuğfan bileklerimi bağladığında kollarımı kucağıma bırakıp sırtımı duvara yasladım.
"Geçmişe gidebilsen yeniden dağa çıkar mıydın?" Diye sordum.
"Kardeşlerimin hayatı yine tehlikede olacaksa evet, çıkardım yüzbaşı." Dedi hiç düşünmeden.
Cevap vermeden karşımdaki duvara bakmaya devam ettim.
...
Kapı hızla açıldığında kafamı çevirip baktım, abi dedikleri herif gelmişti.
"Gidiyorsunuz Tuğfan." Dediğinde Tuğfan ayağa kalktı ve kolumdan tutup beni de kaldırdı.
"Tamam abi." Deyip yürümeye başladı Tuğfan. Kapıdan çıkacağımız zaman abi denilen adam kolumu tutup kulağıma doğru eğilmeye başladı.
"Bu burada bitmedi asker, Korsan'ın elinden sağ çıkabilmeyi başarırsan görüşeceğiz." Diye fısıldadı ve kolumu bıraktı.
"Görüşelim." Dedim ve yürümeye devam ettim.
Dışarıya çıktığımızda havanın aydınlandığını gördüm, Tuğfan Korsan'ın gönderdiği grupla bir şeyler konuşuyordu.
Gözlerimi hızla karşıdaki dağlarda gezdirdim, acaba tim burada mıydı?
Ben bunları düşünürken gözüme çarpan ışıkla kaşlarım çatıldı ve ışığın geldiği yere daha dikkatli baktım.
Aralıklarla üç kere ışık gözümü aldığında timin geldiğinden emin oldum, bana işaret veriyorlardı. Kafamı belli belirsiz aşağı indirip kaldırdım.
Tuğfan kolumdan çekiştirdiğinde onun gittiği yöne doğru yürümeye başladım.
Arabaya bindim, Tuğfan ve Korsan'ın gönderdiği teröristler de bindiğinde araba hareket etmeye başladı.
Yaklaşık dört saattir yoldaydık ve daha ne kadar yolumuz vardı bilmiyordum. Tim ne yapmıştı acaba?
İleride bir kamp gördüğümde kalbim heyecanla çarpmaya başladı, Korsan bu kampta olabilirdi.
Araba kampın içine girdiğinde kampın ne kadar büyük olduğunu gördüm, etrafta ufak ufak binalar ve onlarca terörist vardı.
Araba büyük bir evin önünde durduğunda Tuğfan arabadan inip beni de indirdi.
Yanımıza yaşlı bir terörist geldiğinde Tuğfan hariç diğer bütün teröristler ellerini önlerinde birleştirip kafalarını hafifçe eğdiler. Bu yaşlı adam diğerlerinden daha üst kademedeydi demek ki.
"Korsan sizi bekliyor." Dedi Tuğfan'a. "Girmeden önce üzerinizi aramam lazım." Diye devam etti.
Tuğfan adama cevap vermeden belindeki silahını çıkartıp uzattı, ellerini iki yanında açtı. Adam Tuğfan'ın üzerini aradıktan sonra benimkini de aradı.
Bileklerimde ip olduğu için koluma dokunmamıştı, bu sayede bıçağı da görmemişti.
"Geçebilirsiniz." Dediğinde Tuğfan kolumdan tutup yürümeye başladı, yaşlı adam da yanımızdan geliyordu.
Evin içindeki merdivenlerden alt kata indik ve karşımıza çıkan ikinci kapıdan içeriye girdik.
***
Bölüm sonu.🍀
Okuduğunuz için teşekkür ederim, umarım beğenmişsinizdir. Oy verip yorum yaparsanız sevinirim.
Görüşmek üzere...🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.38k Okunma |
470 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |