9. Bölüm

9. Bölüm

Gelmemeye Giden Kadın
kupakizii

 

Sanki bir karanlığa hapsolmuş gibiydim. Bataklık git gide beni en dibe çekiyordu.

 

Bir keresinde Hüseyin ile beraber paralarımızı biriktirip bisiklet almıştık. Öğretecek kimsemiz yoktu. Kendi kendimize öğrenmeye çalışıyorduk.

 

Babamın öğrendiğinde o bisikleti sabaha kadar parçalarına ayırdığını hatırlıyorum.

 

Çocukluğumun her anı, her dakikası benim için sadece yaraydı. Bütün yaralarımın kabuk bağlamaması için o kadar uğraşmıştım ki. Sırf kabuk bağlayıp unutulmasın diye hepsinin üzerine tuz basmıştım defalarca kez. Belki de bundandı dirençli oluşum, yaranın acısına alışmam, acıya alışmış olmam. Lakin yeni yaralar açılmasına karşı koyamıyordum.

 

Ben de yeni yaralar açıldıkça ben inadına başkalarına yara oluyordum.

 

"Uyanıyor galiba."

 

"Uyansın bir zahmet, üç yüz sekiz tane serum verdik."

 

"Neden peki bu abartma için üç yüz sekiz gibi sikim sonik bir sayı seçtin Kuzey?" Demir'in sesi.

 

"Bilmiyorum, bir an çok havalı geldi."

 

"Susun da uyansın kız dingiller."

 

"Konuştu kızıl maymun."

 

"Döverim seni Kuzey."

 

Önce sesler doldu kulağıma ardından görüntüler netleşti; başımda bekleyen üç kişiyi gördüm. Demir, Kuzey ve Açelya.

 

"Hazal." dedi yanıma oturan Demir eliyle saçlarımı okşayarak. "İyi misin güzelim?"

 

"İyiyim." diyebildim en sonunda. "Ne oluyor?"

 

"Salonda baygın halde bulduk seni." diye açıkladı Açelya.

 

"Nasıl? Uyuyordum ben en son."

 

Hiçbir görüntü netleşmiyordu kafamda. Sadece salona gidip uyuduğumu hatırlıyordum. Uyurken nasıl bayılmış olabilirdim ki?

 

"Örgütten bir iki kişi devlet hastanesine sızmıştı." dedi Kuzey. "Kanını onlara gönderdim, sonuçların gelince anlarız neyin olduğunu."

 

Kafamı sallamakla yetindim. Bir eksik vardı..

 

"Ateş nerede?"

 

Sorumla birlikte imali imalı güldü Açelya bana bakarak.

 

"Yok ortalarda. Bir işleri var ama çözemedim. Ege de yanındaydı."

 

Kuzey kesti lafını. "Birlikte değillermiş, Ege aradı. Buraya geliyormuş."

 

"Güzel, ben Hazal'a yiyecek bir şeyler hazırlayayım." deyip kapıya yöneldi Açelya. Daha çok kaçmak ister gibiydi.

 

"Yardım edebilirim istersen?" diyen Demir'e çevirdim bakışlarımı.

 

Demir makarna yapmayı bile bilmezdi.

 

"Zehirlenmeyeceğinin garantisini verirsen neden olmasın Savcı?" dedi Açelya gülerek kapıdan çıkarken. Demir de arkasından gitti.

 

"Demir adam son günlerde vitesi son seviyeye takıyor yavaş yavaş."

 

"Ne?" dedim anlamayarak.

 

"Ege diyorum." dedi Kuzey el kol hareketleri yaparak. "Hepimizi siker."

 

"Ege ve Açelya ayrılar?" diye sordum sorgular gibi. "Ve Ege Açelya'dan nefret ediyor."

 

"Nefreti kalbine sahip çıkıyor çoğu zaman. " Göz kırptıktan sonra eli cebine gitti. Küçük bir çakı tutuşturdu elime. "Ateş'in haberi yok, gerekmedikçe kullanma. Örgüte ait değil." diyerek odadan ayrıldı.

 

Çakıyı inceledim. Sahiden üstünde örgüte dair biz iz yoktu, hatta üzerinde K harfi yazılıydı. Bana kendi çakısını vermişti.

 

"Teşekkür ederim."

 

Kuzey Yaman, renklerle bezeli kara bir kutu gibiydi.

 

Peki benimle uğraşan kişi kimdi? Babam olabilir miydi? Ama beni bulması imkansızdı. Dün bayılmamla bunun bir ilgisi var mıydı? Kaç gündür doğru dürüst yemek yemiyordum, belki de ondandı.

 

Kafamdaki bütün düşünceleri bastırmak adına yorganı kafama kadar çektim.

 

-------------------

 

-İlahi Bakış Açısı-

 

Eve yaklaşırken arabasını kenara çekti Ege. Cebinden de bir dal sigara çıkardı. Aşağıya iner inmez ucunu yaktı. Gri duman havaya karışıyordu. Arabasının bagajından siyah çantayı çıkardı.

 

Karşıdan gelen beyaz arabayı gördüğünde eliyle silahlarını kontrol etti. Beyaz araba tam karşısında durdu, içinden maskeli 6 adam indi.

 

"Liya yine korkup sizi mi gönderdi?" dedi duruşunu bozmadan.

 

"Selamını iletmemizi istedi." dedi içlerinden biri silahını ona doğrultarak. "Çantayı yolla."

 

Ege içinde örgütün kasasında paraların olduğu çantayı onlara doğru fırlattı. Ardından adamların uzaklaşmasını bekledi. Eli hala silahındaydı.

 

Adamlar uzaklaşırlarken arkasına dönüp arabasına yöneldi.

 

"Liya bir şey daha iletmemizi istedi."

 

Duyduğu sesle olacakları tahmin edermiş gibi derin bir nefes verdi ve arkasına döndü yavaşça.

 

Ege kaşlarını çattı. Eli silahına gitti ancak çok geçti. Arkasından gelen adam çoktan silahı alıp kollarını sarmıştı.

 

Ege adama çevik bir şekilde tekme atıp kurtuldu ancak hepsine yetişmesi zordu. Adamların hepsi birer birer yumruklarını ve tekmelerini ona indiriyordu.

 

Ege on dakika boyunca adamlara direndi ancak yediği son yumrukla dengesini kaybedip sendeledi ve yere düştü.

 

Yağmur damlaları kan damlalarına karışırken gözlerini kapattı.

 

"Yaralılar'a selamı var. Asıl Savaş daha yeni başlıyor."

 

-------------------

 

"Ateş'ten hala haber yok." dedim karşımda oturan Açelya'ya. Kuzey ufak bir görev olduğunu söyleyip çıkmıştı. Demir, ben ve Açelya masada oturuyorduk. Ege de hala yoktu.

 

"Telefonları açmıyor, örgüt evinde de değilmiş. Bilmiyorum."

 

Tekrardan aradım Ateş'i. Yine kapalıydı.

 

Kapının açılma sesiyle üçümüz de ayaklandık. Ateş gelmişti.

 

Bir kolunda yarı baygın olan, yüzü gözü kan içinde Ege vardı.

 

Ege'nin diğer koluna Demir girdi, içeriye taşıyıp koltuğa bıraktılar.

 

"Ne oldu ona?" diye sordu Açelya telaşlı bir sesle ilk yardım çantasını açarken. Elindeki beze bir şeyler döküyordu.

 

"Bilmiyorum." Ateş nefes nefeseydi. "Liya'nın işi olmalı."

 

"İstemez, çek." dedi Ege doğrulmaya çalışırken Açelya'nın elini iterek. "İyiyim ben."

 

"Sırası değil Ege."

 

"Canımı emanet edeceğim son insan bile değilsin Eylem."

 

"Ameliyat etmeyeceğim, sadece ufak bir pansuman."

 

"O kadar bile güvenmiyorum sana."

 

Açelya derin bir nefes vererek elindeki şırıngayı havaya kaldırdı.

 

"Sakın." dedi Ege "Denemeye dahi çalışma." Açelya'nın küçük şırıngayı ona bastırmasıyla cümlesi yarıda kesildi, kafası düştü.

 

"Gerçekten." dedi Ateş nefes nefese. "Tam bir ruh hastasısın. Kuzey nerede?"

 

"Görevde. Dün konuştuğumuz konu ile ilgili yol çiziyor bize şimdiden."

 

Açelya Ege'ye pansuman yaparken göz ucuyla Demir'e baktım. Full odak onu izliyordu.

 

"Liya fazla sessiz bugünlerde. Çınar'ın dosyasını almadan rahat durmayacak." Ateş kendini koltuğa attığında yanına oturdum.

 

"İyi de dosya bizde değil, o aptal müdür kaptırmış onun dosyasını." dedi Açelya pansumana devam ederken.

 

Demir ile göz göze geldik. Dosya ondaydı.

 

"Bulsak da ona veremeyiz. O dosyalarda örgüte ait şifreler var. Onlar çözemediler, Liya çözebilir mi?"

 

"Liya'yı çok hafife alma Ateş. Sessiz duruyorsa büyük bir planı vardır, tetikte olmalıyız." Sanki onu yıllardır tanıyor gibi konuşuyordu Açelya

 

"Bir şeyler sürekli ters gidiyor son günlerde." diye mırıldandı Ateş. Cevap verecek halim yoktu. Açelya yanıtladı yine.

 

"Başka bir sorun mu var?"

 

"Örgüt evinde kargaşa çıktı. Sabahtan beri onunla uğraşıyorum. Çocuklar birbirine girmişler."

 

"Sebep?"

 

"Bahçede aktif olmayan bir bomba bulmuşlar. Herkes birbirini suçlayınca olay büyümüş."

 

"Ben de bir bakarım."

 

Açelya eşyaları toplayıp çantaya koydu ve Ege'ye bir ilaç daha verdi.

 

"Uyanınca sinirlenecek, hiç çekemeyeceğim. Ben dışarı çıkıyorum. İşlerim var. Hem bombaya da bakarım."

 

"Görüşürüz." dedi Demir Açelya'ya. Açelya gülümseyip evden çıktı.

 

Demir de odasına çıktığında salonda baygın yatan Ege, ben ve Ateş baş başa kaldık.

 

"Bayılman bana hiç normal gelmiyor Hazal. Canın bir şeye mi sıkkın, yemek mi yemiyorsun, uykusuz musun?" Elini elimin üstüne koydu.

 

"Hayır, bir problemim yok." diye geçiştirdim. Ama ben de bu sorunun cevabını deli gibi merak ediyordum.

 

"Hazal." Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Parmak uçlarıma kadar gerildiğimi hissediyordum. "Bir şeyin varsa benimle paylaşabilirsin."

 

Gözlerinin mavilikleri etkileyiciydi. İlk defa bu kadar incelemiştim.

 

"Yok Ateş, gerçekten hiçbir şey yok."

 

Sessizlik. Aramızda uzun bir sessizlik oldu ama o bakışma bozulmadı.

 

Dudaklarıma doğru daha da yaklaştı sırada bir ses bütün ortamı mahvetti.

 

"Napıyorsunuz siz lan?" Ege yattığı yerden doğrulurken bir yandan kafasını tutuyordu.

 

"Geri bayıl Ege." dedi Ateş sinirli bir ses tonuyla.

 

"Ulan gerçekten tam karşımda yapmaya teşebbüs etmek zorunda mıydınız?"

 

"Kes sesini kardeşim. Sen niye bu kadar çabuk uyandın amına koyayım?"

 

"Aptal yine iğneleri karıştırdı. Bilerek bayıldım. Ayrıca kendini çabuk kaybetmeye başladın Ateşciğim."

 

"Sanane bundan Egeciğim."

 

Ege'ye kocaman bir kapak çekmemek için zor duruyordum. O ise bana güvenmediğini haykıran bakışlarını üzerimde tutmaktan çekinmiyordu.

 

Başım hala dönüyordu. Karnımı doyurmuştum zaten, biraz daha dinlenmeliydim belki de. Boğazımı yakan bir şeyler vardı sanki.

 

"Ben biraz daha dinleneyim." Ateş'in yanağına küçük bir öpücük bırakarak ayağa kalktım. Hızlı adımlarla odama çıktım. Kapıyı kilitleyip yatağa attım kendimi.

 

Aşık olamazdım, Ateş Yaman'a karşı beslediğim en ufak duygu kırıntısı bile yoktu.

 

Bu yola neden çıktığını hatırla Hazal.

 

İntikam.

 

Sonuna kadar izleyeceğim tek çizgi buydu. Ateş'e ne kadar yakın durursam intikamım o kadar büyük olacaktı.

 

Ben çoktan o kumarın bir parçası olmuştum.

 

 

 

 

Bölüm : 09.02.2025 01:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...