
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Tutsağın değildim ama tutsaydın senindim..."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
Sabah kahvaltı için bir binanın en üst katındaki terasa çıktık. Gökyüzü çok açıktı ve mavi bulutlar beyaz pamuk şekerini andırıyordu.
"Sana zarar verdilermi Maria? "
Bay Mad önündeki tabağa dalgın gözlerle baktı. Özel olarak istediği peynirlere henüz dokunmamıştı.
Buna karşın ben bir şeyler anlatırken durup dinlenmeden yemişti ve gözü hala kahvaltı tabağındaydı.
Yanıt vermek için kendime biraz zaman tanıdım ve domates kabuklarından yapılan kırmızı güllere sanki onları hipnotize etmek istiyormuş gibi baktım. Beni buraya getirmeye fazla hevesliydi ama sanki bir şeyler kafasını kurcalıyordu.
"Bay Mad? Her şey yolunda mı?"
Ansızın irkildi. "Ne? Ah, evet, tabii. Sadece düşünüyorum."
Tabağını işaret ettim. "Tadını beğenmedin mi?"
"Yoo, beğendim. Bu . . . " Menünün üzerine hızlı bir bakış attı.
" ... Menemen, gerçekten fena değil." Bu restoranın bunu yapabildiğini görünce oysa çok sevinmiştim. Bana kış günlerindeki annemin yemeklerini hatırlatıyordu.
Yinede Bay Mad'in bu beyaz yalanını bir gülümsemeyle ödüllendirdim. "Bu şey için canımı verebilirim," dedim ve son kalan menemeni ağzıma attım.
Bay Mad hafifçe öksürdü. "Sanırım bundan sonra benimde favorim."
"Ah, öyle mi?"
"Elbette, gerçekten çok lezzetli."
Bira bardağını kaldırdı. Kahvaltıda bira içiyordu. Güne böyle başlaması biraz tuhaftı ama o alışkan gibiydi.
"Beğenmene sevindim. Genelde evde yapmayı daha çok seviyorum. Uzun zamandır kendime yapmıyordum."
"Ah, buna sevindim. Yani elbette burası güzel yapmış ama senin elinden tadını merak etmiyor değilim. Yani yanlış anlama elbette kendimi zorla davet ettirmiyorum. Sonuçta sen istersen... Yani öyle işte.. "
Bay Mad'in yüzü kıpkırmızı oldu. Sanki utanç verici bir dil sürçmesiyle yakayı ele vermiş gibi bir hali vardı.
"Bunu düşüneceğim," diye ona söz verdim ve bununla onu daha çok utandırdığımı fark edince buluşmalarının asıl nedenine geri dönmeye karar verdi. Tabağını ileri iterek öne doğru eğildi.
"Pekala, ne düşünüyorsun? Sence gerçekten peşini bıraktımı?"
"Evet, o yalan söyleyen biri değil. O gün gayet açık ve netti. Özgürüm. Şahitlerimiz bile var. Siz neden bunu bu kadar merak ettiniz? "
Konu değişimi istenen etkiyi gerçekleştirmişti. Bay Mad yine sakinleşti. Alnını kırıştırarak düşünceli bir tavırla burnunu kovuşturdu. Birasından bir yudum alıp başını salladı. "Kuzenim onun taşıyıcılarından biriydi. Ona delirme derecesinde takıntılıydı. Kendi isteğiyle taşıyıcı olmak istediğini dayıma söyleyince kıyamet kopmuştu o gece. Ama baba yüreği kuzenim kendisini öldürmekle tehdit edince istemeye istemeye kabul etti. O kötü biri ve yaşadığı sürede kimseyi umursadığı görülmedi. Varlıklı bir aileyiz. Bunu övünmek için söylemiyorum. Her yerde adamlarımız var. Ülkenin askeri gücünü babam yönetiyor. Dayım deniz kuvvetleri komutanı. Yani anlayacağın kimse bizim aileye bulaşmak istemezdi. Ama onun için rütbenin, veya kraliyet ailesinin bile önemi yok. İstediğini yapar ve hesap sormaya kimse cesaret edemez. Etsen kafana sıkar. Kim onu cezalandıracak bizmi? Ah hayır Maria. Adamları her yerde. Şuan bulunduğumuz bu yerde bile adamları var. Her an izleniyoruz. Kuzenim böyle bir adama aşık oldu ve sonunda canından oldu. Kendi elleriyle... Ona yardım etmeyi çok istedim. Vazgeçmesini. "
"Ona yardım edebildin mi?"
Omuzlarını silkti. "Hayır, yardımımı reddetti. Son görevinde başarısız olunca o cansız bedenini Siyah bir tabut içinde dayımın evine yolladı." Gözlerinde Geçmişin üzüntüsü ve Öfkesi parlıyordu. "O gece bende oradaydım. Hiç aklımdan çıkmıyor."
Tam birşey söyleyecekken, Masaya gelen garson kız ifadesiz bir yüzle tabakları topladıktan sonra başka bir şey isteyip istemediğimizi sordu. Bay Mad bir bira daha söyledi, ama ben teşekkür ederek reddettim. Daha önceki açlığı bu konuyla birlikte yok olup gitmişti. Şakaklarımda hafif bir yanma hissediyordum.
"Eğer istersen sana yardım edebilirim. Nereye gitsen bulur ama bir şekilde bütün gücümü kullanarak bu ülkeden kaçmana yardım etmek istiyorum," diye önerdi. Bir kaç dakika şaşkın bir şeklide söylediklerini düşündüm.
"Bay Mad, beni düşündüğünüz için teşekkür ederim. Ama gerçekten gerek yok. Onun sözünü çiğneyen bir adam olduğunu düşünmüyorum. Dahası kendisi beni özgür kıldı. Üstünden haftalar geçti tekrar göreceğimi bile düşünmüyorum."
"Buna çok sevindim."dedi gülümseyerek ama hâlâ korkuyordu.
Gülümsemesine karşılık verdim, ama sadece kısa bir an için.
''Aslında başka bir şey beni hala rahatsız ediyor, buda sensin."
"Ben mi?"
"Evet, sen. Kendimi sana kaptırmaktan korkuyorum. Üzerimde böyle bir etkin olduğu için sana kızmak istiyorum."
"Bay Mad, ben ... "
"Gerçekten güzel ve akıllı bir kadınsın. Yanlışa sürüklenmeni izlemek istemiyorum. Hatta senin canının yanmasını görmek bile istemiyorum. " Masanın üzerinden bana doğru biraz daha eğildi, sesi endişeliydi. "İşine fazla karışmak istemem ama bir hataya düşüp kendi isteğinle ona dönme. Bu senin sonun olur. Er yada geç diğerlerinin başına gelen acı talihsizlikler seninde üstüne çökebilir. "
Bir şeyler söyleyerek karşı çıkmak istedim, ama Bay Mad beni konuşturmadı.
"Maria, bu olaya kendini fazla kaptırmamalısın. Şimdi ihtiyacın olan, biraz huzurlu bir yaşam. Zamanın varken bunu yap. Bir yanlışa doğru sürüklenmeni görmek dahi istemiyorum."
Bakışlarımı kaçırarak fincanıma gözümü diktim. Yeşil çayımın kalanı artık herhalde acımış olmalıydı.
"Kendimi kaptırmayacağım, Bay Mad. Artık eski hayatıma geri döndüm. Bir daha taşıyıcı olmak istemiyorum veya onun yüzünü görmek."
Bay Mad derin bir iç çekişle arkasına yaslandı. Birasından bir yudum alıp başını salladı. "Biliyorum, Maria umarım mutlu hayatında bir yerim olur. İyi bir arkadaş olarak. Senin beni nasıl görmek istediğine bağlı."
"Siz iyi birisiniz Bay Mad. Ben iyi insanlara önem veririm. Yakınımda iyi insanları görmek beni mutlu eder."
Gülümseyerek birasından bir yudum aldı. "Mantıklı cümlelerin altında eziliyorum Maria. İyi bir kalbin var. Yinede dikkat et."
Kalabalık restoranda çevresine bakındı, müşterileri inceledi.Doğrusunu söylemek gerekirse hepsi normal kişilerdi. Gerçekten bizi izliyorlarmıydı diye düşünmeden edemedim. Bizim hakkımızda rapor verildiğine dair korkunç bir duyguya bile kapıldım o an. Ya Azrail her an kafamdaki çipi aktifleştirirse. Bunun düşüncesi bile tüylerimin ürpermesine yetmişti.
"Kalkalım mı?"
Çantamı aldım. "Evet,"
Arkamda geçip sandalyemi çekerek tatlı bir rövarans yaptı.
"Teşekkürler." dedim gülümseyerek. Sonunda restorandan çıkıp gelmek istediğim ve hayalini kurduğum yere geldik.
Bu gece benim için iyi bir gece olacaktı, çünkü ... Çok geçmeden kendimi şimdiye dek gördüklerimin hepsinden daha değişik hissettiren bir düşün içinde buldum. Sanki ... gerçek değildi. Bir hollowad filminden fırlamış gibi hissediyordum.
Henüz arabadan inmiştim ama önümde duran yarış arabaları ve kocaman pistin ışıklandırılmasının güzelliğine kapılmıştım. Bina cephesinin çoğu koruma altındaydı.
Bay Mad, parlayan gözlerime hayran hayran bakıyordu. "Bu kadar seveceğini tahmin etmemiştim." dedi.
Heyacandan ağzımın içi kurumuştu. Bir çocuk gibi topuklu ayakkabılarımla bir defa zıpladım. Ellerimle ağzımı kapatarak, "Kendimi bir düşün içinde gibi hissediyorum." dedim.
Sıcak gülümsemesi simetrik yüzüne yansıdı. "Ne güzel bir düş." dedi yüzümü inceleyerek.
Utandım ve kendime gelmenin zamanı geldiğini anladım. Kolunu uzattı, "Şimdi gidelim."
Koluna girdim. Bizim gibi çift bir sürü konuk vardı. İzleyicilerin yanına gitmek yerine bizi yarışmacıların olduğu salona götürdü.
" Seni tanıştırmak istediğim biri var." dedi bir gurubun yanına yaklaşırken. Üç kız üç erkek vardı. Yarış kıyafetlerini giymiş ve birbirleri ile koyu sohbete salmışlardı.
"Arthur bu Maria. Maria bu arkadaşım ve tarafını tuttuğum en yakın arkadaşım."
Arthur'un saçları turuncu, mavi gözlü ve yüzünde bir çok çilleri vardı. Boyu en fazla 1,85'di. Ne zayıf ne kiloluydu. Dudağının sağ kısmında belirgin bir yara vardı. Gülümseyince sanki oraya sürme sürülmüş gibiydi. Yinede kötü durmuyordu.
Samimi bir gülümsemeyle elini bana uzattı. "Memnun oldum Maria."
"Bende Memnun oldum Arthur." dedim uzattığı elini tutarak.
"Maria, kısa zamanda tanıdım ama şimdiden hayatımın ortasında güzel bir yeri var." dedi beni överek.
Mahçup bir sesle, "Böyle düşünmen beni utandırıyor." dedim.
Arthur eğilip fısıldadı, "Mad'in yanında yarışlara getirdiği ilk kadınsın. Böyle söylüyorsa doğrudur." dedi göz kırparak.
Ne diyeceğimi bilemediğim için sustum. Bay Mad ile Arthur yarış hakkında konuşmaya daldılar. Lavaboya gideceğimi söyleyerek biraz uzaklaştım. Lavaboyu bulmak için iki kez yanlış koridora girdikten sonra sonunda doğru tabelanın olduğu kapıyı açıp girdim. Kimse yoktu.
Ellerimi yıkadım ve rujumu tazeledim. Son kez elbisemi kontrol ettikten sonra lavodan çıktım. Henüz iki metre yürümüştüm ki yüksek sesli kahkahayla sıçradım. Çevreme bakındım. Bakışlarım takım elbiseli bir adama takıldı, "Carlos," yine takım elbiseli başka biriyle konuşuyordu. Burada ne işi vardı?
Görevmi? İyide bir görev için araba yarışı olan yerde ne işi vardı? Sonra o tanıdığım ayak seslerini duydum. Kendinden emin ve yere sert basan ayak sesleri.
"Azrail," diye fısıldadım. O da buradaydı. İnsanların arasından silüetini görünce saklandım. Beni görmesini istemiyor gibi ürkek davranıyordum. Ya da beni tekrar taşıyıcı olmak için zorlayacağından korkuyordum.
Kahretsin! Buraya geliyordu. Işık hızıyla lavaboya tekrar girdim. Sırtımı kapıya dayadım. Göğsüm hızlı hızlı inip kalkıyordu. On dakika bekledikten sonra kapıyı araladım ve göz ucuyla baktım. Kimse yoktu.
Kapıyı açıp çıktım. Hemen Bay Mad'i bulmalıydım. Azrail'den olabildiğince uzağa gitmek istiyordum. Bir iki adım atmıştım ki onun sesini duydum. Benimle konuşmadığını anlamam üç saniyemi aldı. Duvara yaslandım ve gizlendim. Yanında başka bir kadın vardı.
Kadını süzerken ağzım açık kalmıştı. Allah özene bezene yaratmış dedikleri bu kadınlardan biri olmalıydı. Kırmızı alev rengi saçları beyaz tenine dökülmüştü. Fiziği kusursuz derece güzeldi. Boyu benden en fazla yedi santim uzundu. Giydiği altı santim topukluyla bir mankenden farkı yoktu. Dolgulu dudakları ve hiçbir iz bulunmayan yüzüyle gerçekten güzel bir kadındı.
Kahverengi saçlarıma istemsizce dokundum. Ne saçlarım kırmızıydı nede gözlerim o kadınınki gibi mavi. Tamamen kahveydim. Sıradandım. O kadın kadar asla güzel değildim.
Azrailin onunla yakın bir mesefade konuştuğunu gördüğümde olayı anlamam saniyelerimi aldı.
"Yeni taşıyıcısı bu kadın."
Elim ne zaman ağzıma gitti ve ben ne zaman geri geri adımlar attım bilmiyorum. Tenimin altında kıskançlık karıncaları dolaşıyordu. İkiside kusursuzdu. Yan yanayken herkes onlara bakıyordu. Bir peri masalından fırlamış gibi duruyorlardı.
Arkamı döndüm ve orayı çok çabuk terk ettim. Yirmi dakika sonra yarış pistinin arazisinde yol alıyordum. Sesler uzaklaşmıştı. Yıldızlı gökyüzündeki yarım ayın gri ışığı yolun karşısındaki ağaçların üzerine yansırken orada bulunan boş bir banka oturdum. Yarış başlamadan önce kendime gelebilmek için yalnız kalmak istiyordum. Bankta otururken kendimi daha çok bir korku tünelindeymiş gibi hissediyordum.Ağaçların karanlık dalları korku filmindeki karanlık sesin fısıltısı gibi tepemde hışırdıyordu. Sokak lambalarının ışıkları asfaltın üzerine uzun çizgiler atıyordu. Ağaçların arasından süzülen karanlık ve ışık karışımı gölgeler beni korkutmuyor değildi. Onların yol kenarındaki ağaçların gölgesi olduğunu bilsemde içimde kötü bir duygu uyandırıyorlardı. Ağaçların arkasından uzaklardan bir hayvan homurtusuna benzeyen boğuk bir ses duydum; muhtemelen ormanda dolaşan bir hayvandan başka bir şey değildi.
Ama tüm bu mantıklı açıklamalar, içimde fazlaca yayılan endişeye çare olmuyordu. Çünkü bir tek duygu için açıklama bulamıyordum: Sanki karanlıkta biri tarafından izleniyordum.
"Bu saçmalık," diye kendimi rahatlattım. Telefonumu alıp gitmek için ayağa kalktım ama yaklaşık elli metre önümdeki ağacın yanında uzun boylu bir figür duruyordu. Uzun, zayıf bir adam.
Gözlerimi ovuşturunca o figür kaybolmuştu.
"Ah, biliyordum sadece yorgunum. Artık içeri girsem iyi olacak," dedim kendi kendime konuşarak. Arkamı döndüm ve hızlı hızlı yürümeye başladım.
Ama o figür ile ilgili duyduğu rahatlamam uzun sürmedi. Takip edildiğim ve gözlendiğim duygusunu üzerimden silkip atamıyordum.
Sonunda pistin önündeki park yerine vardım. Çabucak uzaktan kalabalığı görünce adımlarımı hızlandırdım.
Tekrar çevreme bakındım ve bakışlarımı arazide dolaştırdım. Bir şey görmek için fazla karanlıktı; sokak lambaları da bunu değiştirmiyordu.
"Orada kimse yok," diye kendi kendimi yatıştırdım. "Sadece kısa bir an ağaç gölgesini benzetmiş olmalıyım."
Sonra yine yolun karşısındaki ağaçlara doğru baktım.
Kimse yoktu.Elbette yok. Kalabalığın arasında ilerlerken bir kez daha Azrail ve kadını uzakta bir yerlerde gördüm. Dikkatli ve pek konuşkan değillerdi. Onların yanında Carlos herkes ile samimiyet kuruyordu. Azrail her zamanki gibi siyahlar içindeydi. Ayın gümüş rengini almış maskesi pek pahalı görünüyordu. Bu sefer gözlerini açık bırakmıştı. Dağınık saçları gözlerinin kenarlarında sallanıyordu. Görmeyeli sanki yıllar olmuş gibiydi. Bir an için onunla konuşmak ve nasıl olduğunu öğrenmek ister gibi bir arzu doğmuştu içime. Ama hemen bastırdım. Bunu yapamazdım. Artık onun taşıyıcısı değildim. Muhtemelen diğerlerine davrandığı gibi davranırdı. Hiç hayatında var olmamışım gibi beni umursamazdı. Dinlemeye değer görmezdi.
Göğüs geçirdim ve kendimi tehlikeli bir girdabın kıyısında yüzen biri gibi hissettim. Şimdi Azrailin girdabının içine çekilmemek için doğru kulaçları atmam tamamen bana bağlıydı. Ama o an düşüncelerimde kulaç atmaya devam etmek için fazla yorgundum.
O sırada sadece onunla bir kaç kelime konuşmayı istiyordum. Sanki ihtiyacım varmış gibi.
O an düşüncelerimi Bay Mad böldü. "Maria, defalarca aradım. Senin için endişelendim." Gözlerinin içlerinde endişenin çok ötesinde bir şeyler vardı.
"Onların burada ne işi var?" dişlerimin arasından tıslarcasına söylemiştim bu cümleleri. İşaret ettiğim yere baktı ve yüzünü öfkeyle buruşturdu.
"Hiç bir fikrim yok Maria. Bende senin kadar şaşkınım. O seni gördümü?"
"Hayır, saklandım." dedim buruk bir sesle. "Yeni taşıyıcısı ile yeterince meşgul. Etafındakileri önemsemiyor gibi." dedim aynı zamanda küçük bir kıskançlıkla.
Sözlerime alınamayacak kadar şaşırmıştı, sadece sessizce başını salladı.
“Tabii ki hemen bir taşıyıcı bulmuştur,” diye fısıldadı uzun bir sessizlikten sonra.
" Sadece onunla yüz yüze gelmek istemiyorum. Umarım beni görmez." İç geçirdim.Dişlerimin arasından söylemiştim bunu.
"Umarım buradan hızlıca giderler." dedi düşünmeden.
"Bu gece buraya görev için gelmiş olma ihtimalleri nedir?" diye sordum.
Dudak büktü, ifademden olanları anlamaya çalıştı. "Olabilir. Sanırım bunu yaşayıp göreceğiz. Bir yerden ceset çıkarsa anlamış oluruz. Sen az önce nereye kayboldun? "
"Hava almak için biraz uzaklaştım." dedim.
Kabul edercesine başını salladı, ama gözlerinden meraktan öldüğünü görebiliyordum.
"Bu geceyi burada bitirmek ister misin?"diye sordu.
" İstemiyorum. "dedim. Neden ben kaçmak zorundaydım. Buraya gelme nedenim bir yarış izlemekti ve buna kimse engel olamazdı.
Yüzünü buruşturdu.
" Boş ver Maria" dedi. "Biz yarış izlemeye geldik. Tek keyfimizi bozmalarına izin vermeyelim."
“Teşekkürler” dedim rahatlamış biçimde.
"Bir şey sormak istiyorum." dedim alçak sesle.
"Sor dinliyorum."
"Onun hakkında neden kimse bir şey bilmiyor? Kimliğine dair en ufak bilgi bile yokmu gerçekten?"
Aniden gözlerini açtı, gözleri öfke ve acıyla doluydu. "O sorularının cevabı bende yok Maria." dedi.
"Fakat Bay Mad hiçmi bir şey bilmiyorsunuz? Küçücük bir bilgi? " diye sordum, ümütsizdim.
" Neden öğrenmek istiyorsun? Onu unutmak istediğini sanıyordum." Bay Mad sorumdan pek hoşlanmamıştı; gözlerindeki acı gareze dönüşmüştü.
“Evet, unutacağım. Sadece merak ediyorum. Herkes gibi. Kim olduğunu, gerçekte ne iş yaptığını? " Benim utanç dolu bakışlarımı görmezden gelerek alnıma doğru baktı. "Daha uzun yaşamak istiyorsan bu soruların benimle sınırlı kalsın. Yanlış anlama onun hakkında bilgi almaya çalıştığını öğrenirse seni kimse kurtaramaz."
Bunu öylesine kaçınılmaz bir şeymiş gibi söylemişti ki ürperdim.
"Bana zarar vermez." dedim düşünmeden söyleyerek.
Dişleri birbirine kenetlenmişti. "Neden?"
"Başımda beni zaten öldürecek olan çip var. Kendisi yerleştirdi. Her an ölebilirim zaten. Neden birde bana zarar vermekle uğraşsın."
Bu söylediklerimden sonra bir süre sessizce oturduk. Gözlerinde ki endişe ve üzüntü beni huzursuz etmişti. Umarım onunla bu gece buraya gelmeni fazla abartmazdı.
" Bay Mad, bunu duyduğunuz için üzgünüm. "diye fısıldadım.
Yüzüme sanki sonsuz bir süre boyunca baktı.
" Yani yolun sonunda seninde ölümünü göreceğim öyle mi? "Gözlerini kırpıştırdı hızla, yüzündeki öfke dolu ifade ansızın yok oldu." Çipi çıkarmanın bir yolu yokmu? "
" Hayır, yok. "Başımı salladım ve sonrada soğuk bir şekilde gülümsedim." Çip kafatasımın içinde beynime çok yakın bir yerde. Bu beni öldürür. "
Onun tepki vermesini beklemiyordum.
Aniden ayağa kalktı ve elindeki birayı tek hamlede parçaladı. Bira benim üzerim de dahil her yere saçıldı.
"Bay Mad," diye gerilemiştim ki tüm vücudunun titrediğini görerek sustum. Bana üzüntüyle baktı.
Donup kalmıştım, o kadar şaşırmıştım ki hareket etmek aklıma gelmemişti. Dişlerini gıcırdattı. Gözlerini kısmış büyük bir konsantrasyon içerisinde bana bakıyordu; titremesi sadece ellerinde kalana kadar yavaşladı.
"Bunu neden sana yaptı?" diye sordu buz gibi bir tonda.
Cevap veremiyordum; hâlâ korkudan donmuş bakıyordum. Korkmuş olduğumu fark edince ses tonunu düşürdü. Yüzündeki ifadeyi yumuşattı.
"Özür dilerim Maria. Seni korkutmak istemedim." dedi bir iki adım bana yaklaşarak. Ama ben aynı şekilde karşılık verip bir iki adım geri attım.
"Bay Mad, lütfen hemen şuan bu olayı unutalım ve bir daha hatırlamayalım." dedim sonunda rahatlatmaya çalışarak kendimi.
"Haklısın Maria. Unutalım ve bu geceki amacımıza odaklanalım. Yarış başlamak üzere gel yaklaşalım."
Yanında yürüyerek yarış alanındaki oturma yerlerine geçtik. Sağıma oturdu.
"Arthur mükemmel bir yarış sergileyecektir. Birde nişanlısı onu izlerken önünde kimse duramaz."
Güldüm. "Ne şanslı bir kadın."
Benimle birlikte güldü. "Evet, Arthur hem komik hemde beyefendi biri. Nişanlısınada aşık." Sonra da derin bir nefes verdi. "Birbirlerine yakışıyorlar."
Bir an için gözlerim onlara kaydı. Hâlâ aynı masada duruyorlardı. Emindim görev için gelmişlerdi. Peki bu gece kim ölecekti? O kadın birini öldürebilecek miydi? Eğer Azrail beni bırakmasaydı şuan o kadının yerinde ben olacaktım. Karanlık dönemlerimden ne kadar çok şeyi özlediğimi fark etmek beni şaşırtmıştı.
Parmakları elime değdi. "İyi misin?"
Böyle bir temas beklemediğim için aniden elimi çektim.
"Özür dilerim seslendim ama duymadın." Bana umutla baktı, ıslak ve dağınık saçları özür dileyen yüzünün her yanından etrafa saçılmıştı.
"Ah pekala! Affedildin."
Bir süre birbirimize gülümsedik ama sonra yüzü birden bire düşünceli bir hal aldı.
"Seni yarın akşam yemeğe çıkarsam, fazlamı ileri gitmiş olurum?" dedi yavaşça.
Oldukça sakindim. Ama ona benim kafamda biri ile bu tür maceralar yaşamak istemediğimi hemen söylemezsem sonra ileride daha fazla üzülürdü.
"Bay Mad, eğer sadece arkadaş olarak çıkmak istiyorsanız sizinle yemeğe gelmekten mutluluk duyarım. Sadece şunu söylemek istiyorum lütfen bana karşı duygular beslemeyin. Ben her an ölecek biriyim. Zamanımı bir ilişkiye harcamak istemiyorum. Üzülmenizi hiç istemiyorum. "
" Özür dilerim bir an aklımdan çıkmış. Lütfen bu davetimi arkadaşça görün. Sizi zorlayacak hiçbir cümle kurmayacağıma söz veriyorum. "diye fısıldadı.
" Anlayışınız için teşekkür ederim. Gerçekten böyle olmalı. "diye fısıldayarak cevap verdim.
Bana kızgınca baktı." Ve lütfen rica ediyorum benim yanımda ölümden bahsetmeyin. "son kısmında gözle görülür şekilde ürkmüştü.
" Ama bay Mad... "Daha fazla konuşamadım.
Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı."Lütfen bu konu kalbimi kırıyor. Rica ediyorum. "
" Peki, "dedim usulca.
Bay Mad derin ve yavaş bir nefes daha aldı." Ah, sonunda. "
Yüzüne baktım, gözlerini açana kadar bekledim.
" Tanrım! Buraya geliyor. "kaşlarını çattı ve dönüp bana baktı. Konuşmadan gözlerimin içerisine bakıyordu ve o kadar odaklanmıştı ki alnı kırışmıştı.
" Ne oldu kim geliyor? "diye sordum, utandığımı hissediyordum.
İç geçirdi." Carlos! "
Bay Mad tekrar yürümeye başladı. Planlamıyormuş gibi elime uzandı ve tuttu. Sessizce beni buradan uzaklaştırmak istedi.
" Nerede ben göremiyorum? "diye sordum, elimi bırakacak gibi görünmüyordu." Carlos benim arkadaşım. Sorun olacağını düşünmüyorum. "
" Bunun onunla ilgisi yok"
"Peki o zaman sorun ne?"
"Onlardan birinin senin canını sıkmasını görmek istemiyorum." diye kendi kendine mırıldandı.
"Bay Mad," dedim kırılmamasını umarak ve elimi çektim. "Lütfen sakin olalım ve ne için gelmiş öğrenelim."
Devam etmedi. Yaklaşık bir dakika boyunca durdu. Gözlerini kısarak beni şöyle bir tarttı. "Sadece dinleyeceğiz."
İhtiyatlı şekilde kafamı salladım.
Carlos geldiğinde endişeyle gözlerimi kırpıştırdım.. Gözleri bize gelirken Bay Mad'in ellerimi tutuşunda takılmıştı.
Yanımda ki sandalyeye oturdu. Masanın uzun kenarındaki sandalyesinden sözcükleri uzatarak,"Maria, Mad, bu ne büyük bir sürpriz." dedi. Bay Mad'e doğru manalı bir bakış fırlattı.
Bay Mad, Carlos'a ters ters bakıp sandalyesinde kıpırdandı. Bu gerginlikten kaçmak istiyordum ama ellerimi bacaklarımın altına sıkıştırıp iki adama bakmaya devam ettim.
Onlar da öylesine olamayacak kadar dikkatli bakışlarla beni seyretti. Bay Mad, oturduğu yerde biraz toparlanarak, "Biliyorsun bu yarışları ben düzenliyorum." dedi.
"Ve Maria... Buraya onunlamı geldin?"
Geriye yaslanıp sakin ve kısık bir sesle, "Evet, araba yarışlarına ilgi duyuyorum. Sencede hızlı ve öfkeliden fırlamış gibi değiller mi?"
Carlos birkaç kez öksürüp Bay Mad'e baktı. "Ne ara bu kadar samimi oldunuz?" diye açık açık sordu.
Bay Mad, kaşlarını çatarak, "Sence?" dedi. Bir süre sanki söyleyeceği kelimeleri seçmeye çalışıyormuş gibi duraksadı ama sonra vazgeçip sadece, "Sadece onun yarışları sevdiğini öğrenince davet ettim." dedi.
"Öylemi Maria!" dedi imalı imalı. "Arabaları bu kadar sevdiğini bilmiyorduk."
Bilmiyorduk? Derken Azrialimi kastetti.
Bay Mad gözlerini hiç kaçırmadan, "Bir galeride çalışıyor. Patronu bizim müşterilerimizden biri. Araba almak için gittiğimde tesadüfen karşılaştık." dedi.
"Ne kadar tesadüfi bir karşılaşma." dedi sanki bir şeyi ima ediyormuş gibi.
"O kadın..." dedim alt dudağımı yalayarak. "Yeni taşıyıcısımı?" diye sormayı göze aldım.
Carlos güleyim derken genzine bira kaçırdı. Bay Mad gülümsemiyordu.
"Yoksa kıskandın mı?" diye sordu Carlos.
Kekelemeden konuşmak için oldukça yavaş konuşmaya çalıştım. "Tehlikeli görevlere çıkıp bir kaç görevden sonra büyük ihtimalle ölecek bir kadınımı kıskanıyorum." alaycı bir sesle sırıttım. "Kesinlikle hayır."
"Maalesef Maria, o kadın fazla becerikli. Taşıyıcı sınavlarını birincilikle bitirdi. Her spor dalında ödülü var. Anlayacağın uzun bir süre onunla çalışacak."
O an duygularımı daha fazla tutamadım. Kaşlarım üzüntüyle aşağı düşmüştü. "Onu yanına almak için beni gönderdi değilmi? Böyle kusursuz bir taşıyıcıyı yanında istiyordu bu yüzden beni Azad etti?"
Aptalca bir soruydu, ama... ama bilmek zorundaydım.
Bay Mad gerildi. "Görevlerinde başarılar o zaman."
Carlos dikkat çekmek için boğazını temizleyince Bay Mad ona baktı. Ben anlayamasam da bakışlarıyla birbirlerine bir şey anlattıktan sonra Carlos derin bir iç çekerek bana döndü: "Belki öyle belki değil. Onun ilgisi çabuk değişiyor öyle değilmi?"
Bay Mad, "Bu konuda haklısın." diye mırıldandı.
Carlos'un yüzünde yarım bir gülümseme oluştu. "Ben her zaman haklıyım."
O an bakış açıma siyah gözler girdi. Ve bakışlarda ölünseydi bu o anlardan biriydi.
✩✩✩
Ay okurlarım ortalık alev alacak yarın neler olacak neler.. Sabırsızlanıyorum. 🙈
Bu gece bizim kızı biri izliyordu ve bu Azrail değildi sevgili okurlarım. Ama bilinki bu kitabın en önemli kişilerinden biri.
Ara sıra böyle yapacak. Korkutacak. Bizden ve Azrail den bir şey istiyor ve bunu bulmak size kalacak.
Bölümü nasıl buldunuz?
Carlos'un abi gibi kıskanması.
Peki ya Mad? Sizce nasıl biri?
Meryem ve üçüncü erkek karakter arasında neler geçecek sizce?
Diğer bölümde görüşürüz. 🫦🤎
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |