25. Bölüm

"25"Ölmeni istemiyorum

Kupa Kızı
kupakizii0

 

 

ᥫ᭡ ִֶָ𖤐

 

"İyi ya da kötü olman umrumda değil.

 

Bana ne yaparsan karşılığını alırsın... (Meryem.)"

 

ᥫ᭡ ִֶָ𖤐

Beyaz kanlı lalenin yaprakları parmaklarımdan yere döküldü.

Feryat etti, "Hayır!"

O an ölmek hatta kaybolmak istedim. Korkunç bir tepki vereceğine hazırlıklıydım ama bu kadar öfkelisini hiç görmemiştim. Kontrolünü yitirmişti ve bu olduğunda ona çok yakın duruyordum. Yerdeki yaprakları aldı.

"Hayır, hayır." Titreyen öfkeli sesi kalbimi bin parçaya böldü. "Hiçbir yere ait hissetmiyordum. Bir tek bu kalmıştı elimde benliğimi hatırlatan. Onuda aldın elimden."

Dik duran omuzları çöktü. Güçlü ifadesi yok olup gitti.

"Artık herşey bitti." dedi ve çıkardığı silahla ayağa kalktı. Avucundaki yaprakları sıkarak parçaladı. Yüzüme onu öldürmüşüm gibi bakıyordu. Lalenin sahibini ve kendisini öldürmüşüm gibi bakıyordu.

Namlunun ucunu bana doğrultmasını ve hayatıma son vermesini bekledim. Ama bunun yerine kendi kafasına doğrultunca hayatımda daha önce hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum.

Üstüne atladım ve silahı elinden almaya çalıştım. Öyle güçsüzdü ki ikimiz birden yere yığılmıştık. Silahı tutan elini tuttum.

"Bırak silahı!" diye bağırdı. "Başardın işte beni öldürüyorsun."

"Hayır!" dedim ağlayarak. "Ölmeni istemiyorum."

Beni üstünden atmak için omuzlarımdan tuttu ama güçsüzdü. Şuan ondan daha güçlüydüm. Çünkü en çok acıyı şuan o çekiyordu.

"Artık yaşamanın anlamı yok. Onu benden aldın." dedi nefretle yüzüme bakarak. "Beni insan gibi hissettiren tek şeyi benden aldın. Ben seni öldürmeye kıyamazken sen beni öldürdün."

Bir cümle ne kadar öldürebilirse bende şuan ölü gibi korkmuş hissediyordum. Çok acı çekiyordu. Benim yüzümden. Söylediği doğruydu beni öldürmemek için çok çabalamıştı. Sırf bu yüzden beni taşıyıcılıktan bile atmıştı. Hiç yapmadığı bir şeyi yapmıştı.

" Lütfen bırak silahı!" dedim yalvararak. "Yalvarıyorum bırak. Laleye zarar vermedim. O sahteydi. Senin değer verdiğin bir şeye nasıl zarar veririm ben?"

İkimizde donup kaldık. Sıkı sıkı tuttuğum parmakları gevşedi ve silah yere düştü.

"Ne?" dedi çaresizce. "Gerçekten zarar vermedin mi?"

"Hayır, onu sakladım. Sadece canımın nasıl yandığını göstermek istedim sana. Hissetmeni istedim. O güvenli bir yerde."

Eliyle gözlerini kapattı. Üzerindeydim. Hâlâ üzerinde yatıyordum. Adrenalin yüzünden bastırılmış duygularım şuan tenimin altına akın ediyordu. Atan kalbini hissedince yüreğimde bir sıcaklık başlamıştı.

Başımı göğsüne yasladım. Onca acı cümlelere onca sözlere rağmen yine aynı yerdeydim. Sonunda başarmıştım. İki istediğimde olmuştu. Birincisi ona sarılmak. İkincisi beni anlamasını sağlamak.

"Özür dilerim." dedim hıçkırarak. "Bu kadar ileri gitmemeliydim."

O kadar uzun süre sessiz kalınca kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Maskenin altında ne tür bir ifade vardı? Görmeyi çok isterdim. Neden tek bir cümle kurmuyordu? Beni delirtmek istiyordu? Hep bunu yapıyordu?

Elleri omuzlarıma dolanınca titredim. Beni üstünden kaldırdı.

"Nerede?" diye sordu buz gibi bir sesle. "Nereye sakladın?"

Sustum. Gözlerimi kapattım. Yanan kalbimi söndürmem imkansızdı ama susmak bir nebze yağmur oluyordu. Ayağa kalktım önce tökezledim. Sonra dengemi sağladım. Karşı odanın kapısını açtım.

Yere sert basa basa odaya girdi. Işığı açınca bu hayatta en çok değer verdiği şeyi sağlam bir şekilde odanın ortasında görene kadar yüz ifadesi yumuşamadı. Hiçbir şey demeden onu orada yalnız bıraktım ve evi terk ettim. Bir taksi çağırıp olabildiğince hızlı uzaklaştım. Eve girdim kendimi banyoya attım. Ağlamayacaktım. Ağlamak istemiyordum.

Evet dudaklarım titriyordu, evet arkamdan gelmesini bekledim ve bana sarılmasını herşeyden çok istedim, ve evet ben bu adama fena tutuldum.

Hayattaki hiçbir şey bu üç gerçeği değiştiremeyecekti. Kaçmaya çalışmıştım. Ama başaramadım. Sanırım kaderimin en önemli sonu bu adama çıkıyordu. İyisiyle ve kötüsüyle yaşayıp öğrenecektim.

Bir iş görüşmesi daha reddedilmişti. Şehrin dışındaydı ve bazı geceler mesai dışı çalışmamı istiyorlardı. Kafam zaten allak bullaktı, uykusuz geceleri çekecek bedenimin kuvveti yoktu.

Bu haftanın içinde telefonuma bir mesaj geldi. Hannah'dan geldiğini görünce havalara uçmuştum.

"Merhaba Maria, öncelikle özür dilerim. Sana bu kadar geç döndüğüm için beni affetmeni istesem büyük eşeklik yapmış olurum. Ama beni affet. Pardon bizi. Nikki beni sıkıştırıp duruyor. Sana yazmayı çok istedik ama telefonlarımız efendimizin elindeydi. Kesinlikle seninle iletişim kurmamız konusunda bizi uyarmıştı. Karargahtan dışarı çıkmayalı uzun zaman oldu. Nasılsın bilmiyorum ama seni çok özledik. Telefon elime geçer geçmez yazmak istedim. Artık dışarı çıkabiliyoruz. Yeni evini ve seni görmeyi istiyoruz. Müsaitsen bu akşam yemeğe gelmek istiyoruz. "

Heyecandan yerimde duramıyordum. Mesaj atmak yerine aradım. Telefon bir çalmadan sonra açıldı.

" Maria! "dedi önce Hannah. Ardından Nikki bağırdı." Ver bende konuşacağım. "

Hannah kızmaya geçti," Ya daha ben konuşmadım. "

" Hoparlöre al salak! "dedi Nikki.

" Bekle alıyorum. "

Mutluluk gözyaşları dökecektim ki Nikki'nin tiz sesi kulaklarımı çınlattı.

" Maria bizi azarlamakta haklısın. Ama yemin ediyorum sana ulaşacağımız her yolu kapattı. Hatta kaçmayı bile denedik ama kaç haftadır bu yüzden cezalıyız."

"Kızlar." dedim titreyen sesimle. "Sizi çok özledim. Lütfen bu akşam gelin ve hatta bende kalın."

Bir an için sessizlik oldu. "Sizi zor durumda bırakmak istemiyorum. Kalabiliyorsanız bunu çok isterim."

"Bunu Carlos'a söylerim." dedi Hannah. "İzin alabilirse akşam sende kalırız."

Nikki çığlık attı. "Aman Tanrım! Keşke hep beraber yaşasak"

Kıkırdadım. "Nikki çok tatlısın."

"Yaa, duydunmu asık surat. Bana dedi."

Sanırım Hannah saçını çekti ki Nikki bir kez daha bağırdı. "Hep bunu yapıyorsun."

"Sende sus. Kıskanç. Maria akşam gelince daha rahat konuşuruz."

"Tamam görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattım. Hemen akşam için bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Arkadaşlarım ilk defa gelecekti evime. Herşey dört dörtlük olmalıydı. Marketten iki sepet alışveriş yaptım. Öyle kendimi kaptırmıştım ki elime geçeni almıştım. Eşyaları dolaba yerleştirip evi temizlemeye koyuldum. Zaten temizdi ama biz Türk kadınlarının adetiydi bu. Devam ettirmek istedim sadece.

Temizlik bitince yemeğe koyuldum. Önce zor olandan başladım. Yaprak sarma. Markette bir çok Türk gıdası satılıyordu. Biraz uzaktı ama gidip almıştım. Sarmaları sarıp kısık ateşte pişmeye bıraktım. Sonra hazır mantıyı haşladım ve yoğurtla birleştirdim. Elimle yapacak kadar vaktim olsaydı yapardım.

Sonra kayseri yağlaması ve karnı yarık yaptım. Tatlı olarak sütlaç ve marketten aldığım ve tadını beğendiğim pişmaniyeyi servis tabaklarına koydum.

Bütün yemeklerim hazırdı. Masayı hazırladım ve mavi ve beyaz çiçekleri olan bir elbise giydim. Güzel bir Türk çayı koydum ve bu sırada kapı çaldı.

Koşarak kapıyı açtım. Nikki hemen boynuma atladı.

"Maria, seni çok özledim."

Hannah onu çekiştirdi. "Dur kızı boğacaksın." Kollarını boynuma doladı ve Nikki'den daha fazla sıktı.

"Bana diyene bak." dedi Nikki tıslayarak.

"Kızlar sizi özledim." dedim ikisine aynı anda sarılarak.

"Bizde." dediler sımsıcak bir sarılmayla. Hiç değişmemişlerdi. Hannah elinde tuttuğu hediyeyi bana uzattı.

"Sana layık değil ama."

"Teşekkür ederim gerek yoktu." hediyeyi açarken kapıda tanıdık bir yüz daha belirdi.

"Carlos! Burada ne işin var?"

Yanağımdan makas alarak içeri geçti.

"Baktım beni davet etmiyorsun bende sürpriz yapayım dedim."

Hannah gözlerini devirdi ve kulağıma fısıldadı, "Bizi kapıdan dinliyormuş. Tutturdu bende gelmezsem izini koparmam diye. Mecbur kabul ettik."

Nikki fısıldadı, "Hıı mecbur. Ağzın kulaklarında geldin. Kızım bunlar bizi ayakta oynatıyor iki aya gelip ben hamileyim demezse şaşırma."

Hannah ve ben şok olduk. Yanakları kızardı ve sanki gerçekten hamileymiş ve kötü bir şey yapıyormuş gibi mahçup hissetti. Onu üzmemek için bir şey demedim ama açıkcası bende merak ediyordum.

" Nikki ben sana kaç kez sus dedim. Ya yok öyle bir şey. Yemin ediyorum abartıyor."

Nikki kollarını göğsünde kovuşturdu, "Yalan külliyen yalan. İkisini üç gün önce gördüm öpüşmelerine minnacık kalmıştı."

"Seni şuan şurada döverim."

Gülmemek için kendimi zor tuttum. "Kızlar sakin olun hadi gelip bize kızmadan içeri geçelim. Size nefis yemekler yaptım."

Hannah konunun değişmesi ile rahatlayınca gözümden kaçmadı. Nikki doğru söylüyordu aralarında garip bir şeyler olmuştu. Bunu öğrenmem gerekiyordu.

Hannah ve Nikki masadaki yemekleri görünce şok olmuş bir ifadeyle donup kalmışlardı.

" Bu kadar şeyi senmi hazırladın?"diye sordu Nikki.

" Evet. Sadece pişmaniye hazır. "

Nikki söylemeye çalıştı." Ne? Pişminiyi mi? "

Kahkaha attım." Hayır, pişmaniye. "

" Aa Pişmaniye. "

Masaya oturunca servis yaptım. Carlos iştahlı iştahlı yemeğe başladı. Her lokmada" Imm, bunlar çok lezzetli. Biz bu zamana kadar otmu yiyorduk."diyordu.

Üç kadın onu izlerken kıkırdıyorduk. Çocuk ruhlu bir adamdı.

" Yavaş ye boğulacaksın. "dedim.

" Bana bir şey olmaz. Bunun adı ne?"dedi sarmayı göstererek.

" Sarma "dedim.

" Sarma. Aa ben biliyorum bunu şimdi hatırladım. Bu bir Türk yemeği. "

" Evet, bu masadakilerin hepsi Türk yemeği. "dedim mahçup bir şekilde.

" Maria? Türk müsün yoksa? "Carlos'un sorusuyla terlemeye başladım. Bunu kimse öğrenmemeliydi.

" Türk yemeklerini tattıktan sonra başka hiçbir ülkenin yemeğini sevemedim."dedim gerçeği saklayan bir doğruyu söyleyerek.

" Evet bir keresinde bende gitmiştim. Tadları neredeyse aynı. "

" Bu çok iyi. Herkes bilmez. "dedim Carlos'a bir bardak su uzatarak.

" Kızlar siz beğendiniz mi? "

Hannah tabağındakileri bitirmek üzereydi." Hayatımda yediğim en güzel yemekler bunlar. Eline sağlık hepsi çok güzel olmuş. "

Nikki yavaş yavaş yiyordu." Tadı böyle çıkıyor. Tek kelimeyle harika. Daha önce yemediğim için ne kadar şanssızım. "

" Afiyet olsun. Beğenmenize sevindim."

Yemekten sonra tatlıyı ikram ettim. Pişmaniyeyi hem sevdiler hem sevmediler. Dedikleri gibi yiyen pişman yemeyen pişman oldu. Ama sütlaca bayılmışlardı. Carlos üç kase yedi. Yemesi sorun değil midesine bir şey olacak diye korkmuştum.

" Maria, "dedi Carlos gerinerek. Eh karnı doydu şimdi çıkaracaktı ağzındaki baklayı."Bizi her geçen gün daha çok şaşırtıyorsun."

Soğukkanlılıkla, "Tam olarak hangisi için?" diye sordum.

Kızlar kıkırdadı. Carlos onları görmezden geldi.

"Birincisi Samuel. Hâlâ tedavi ediliyor. Gözünü tamamen kaybetti."

Umursamaz bir şekilde, "Hak etti." dedim.

"İkincisi şuan çok ünlüsün. Bir kesim senin taşıyıcılığa geri dönmen için oy bile verdi."

Bu duyduğuma ben bile şaşırmıştım.

"Evet doğru söylüyor, bizim karargahta dahil tam bin kişi geri dönmen için oy verdi. Samuele yaptıklarını canlı canlı izledik. Görevdeydi. Bilki o an herkes çığlık attı tezahüratlarda bulundu. İkincisi yarışlarda efendimize kafa tutman. Herkes cesaretine hayran. "

" Bu kadar sevildiğimi bilmiyordum."dedim.

Carlos boğazını temizledi," Yine de tehlikelisin Maria. Bunu kabul edenlerden fazla seni bir tehdit olarak algılayanlar daha çok. Efendimizin değiştiğini söylemeye cüret bile ettiler. "

Şaşkınlıkla," Kim? "diye sordum.

Carlos'un yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi." Bir çoğu düşünüyordu ama söylemeye tek bir kişi cesaret etti onuda efendimiz yakarak öldürdü. "

" Acı ölümdü. "dedi Nikki.

" Hak etti. "dedi Hannah.

" Onu öfkelendiren ne anlamıyorum?"dedim koltuğa yaslanarak." Bu söylenenleri neden umursuyor? "

" Bu söylediğinde ciddi misin? "dedi Carlos." Nedenini anlamıyor musun? "

Kaşlarımı çattım." Ben bir neden göremiyorum. O adam asla yumuşamaz. Taş kalpli. Üç gündür tanıdığı kadına yumuşayacağını düşünen herkes ağzının payını alır. Tepki vermesine bile gerek yoktu. "

Carlos öne doğru eğildi, "Yaptığın en büyük yanlış ne biliyor musun?" diye sordu.

"Neymiş?" dedim soğuk bir sesle.

" Büyük bir hatanın içine sürüklenmen. Öncelikle Mad'in yanında durman. Hemde bütün çizgisine rağmen seni özgür bırakmış bir adama karşı. Ona hata yaptığını hatırlatıyorsun."

Bu cümleler sinirlerimi bozmuştu. Onun yaptığı gibi öne doğru eğildim. "Ben hata yapmam Carlos, neden biliyor musun?"

Dişlerinin arasından, "Neden?" diye sordu gelişi güzel.

"Çünkü hatamı hata olarak görecek kimsem yok. Yüzüme vuracak beni hor görecek kimsem yok. Ben zaten özgürdüm. Kimsenin beni sorgulamaya hakkı olmadığı gibi kısa hayatımda ne yapacağımada kimse karışamaz. Her sn ölebilirim anlıyor musun beni, iki adamın savaşı onları ilgilendirir. Mad iyi bir adam, bana iyi davranıyor. Böyle bir arkadaşı, benim arkadaşlarım elimden alınmışken itmek ahmaklık olur. "

Carlos öfkelense de beni kırmamak için susmayı tercih etti.

" Siz söyleyin kızlar, ne yapmalıyım? Öylece evde oturup yalnız mı ölmeliyim? Hiç arkadaşım olamayacak mı? "

Gözlerindeki ifade beni haklı buluyordu ama Carlos'un öfkesinden korktukları için tepki veremediler.

"Seni anlıyorum Maria. Ama sende şunu anlamalısın. Mad tehlikeli tarafta."

Küçük bir kahkaha attım. "Mad'mi tehlikeli tarafta. Şuan şu söylediğine sen bile inanmıyorsun."

"Mad tehlikeli demedim. Senin için tehlikeli taraf o piçin yanı dedim. Orada kaldıkça başın beladan kurtulmayacak. Düşmanların bir başkasıysa sorun değil Mad seni belki koruyabilir. Ama efendimize karşı seni kimse koruyamaz."

"Azrail mi? Carlos lütfen bir şeyi açıklığa kavuştur. Azrail o adamla arkadaşlık kurmama neden izin vermiyor?"

Carlos kahkaha attı. "Ne izin vermesi. Seçenek hakkın elbette var Maria. Sen o adamı seçtin. Kimse seni durdurmadı. Azrail onun yanında olursan başına ne geleceğinin küçük bir fragmanını gösterdi sadece."

Üç gün önceki olayı hatırlattı.

"Evet beni neredeyse bir arabayla ezecekti. Peki senin benim ona ne yaptığımdan haberin varmı?"

Anlamamış gibi yüzüme baktı. Demek haberi yoktu.

"Ben açıklayayım o zaman. Dün gece benim ayağıma geldi. Bütün iplerini elime verdi. Herşeyiyle elimdeydi Carlos. Onu öyle bir duruma soktum ki silahı çekip kendi kafasına sıkacaktı. Sence kim tehlikeli tarafta?"

Bana kendilerini öldürmüşüm gibi bakıyorlardı. Bu şaşkınlığın başka bir açıklaması olamazdı.

" Sen ciddi misin? "diye sordu Carlos.

" Ben ne zaman yalan söyledim. Git sor sana anlatsın. "dedim rahat bir tavırla.

Yüzüne gölge düştü." Onun tek bir zaafı var Maria. Onuda bir tek ben biliyorum. Yoksa kanlı laleyemi zarar verdin? "

Kızlar aynı anda," Kanlı lalemi? "diye sordular.

Alaycı bir sesle," Gözlerinin önünde parçaladım. "dedim.

Carlos öfkeyle ayağa kalktı. Çıkardığı silahın namlusunu alnıma doğrulttu. Şu odadaki kimse şunun olacağını bilmiyordu. Kıpırdamadım. Kimseden korkmadığımı görmeliydi.

" Bunu ona nasıl yaparsın? Hemde seni özgür bırakmışken. "

" Yaptım, ve canının yanmasını görünce beni anladığını düşünüyorum. Bana aynısını her yaptığında benim nasıl duruma düştüğümü gördü."

"Seni öldürecek. Yok yok daha beter yapacak Maria. Seni aptal! Kendi fişini çektin. Ondan önce seni ben öldüreceğim. Onun tek insani yanıydı o."

"Öff," dedim bağırarak. "Tehdit tehdit, yeter be. Ben tehdit edersem Azrail ne olacağını gördü. Şimdi sendemi görmek istiyorsun? Seninde mi zaafını bulayım?"

Kaşları titredi. Zaafını bulmuşum ve ona karşı kullanmışım gibi bakıyordu. Demek zaafın vardı Carlos? Neyse bu konu üzerinde sonra düşünecektim.

" Otur Carlos, sen misafirimsin, şayet olmasaydın farklı bir şekilde karşılık verirdim. Hem parçaladığım gerçeği değildi sahteydi. Azrailin sadece canını yaktım. Tek istediğim buydu."

Omuzlarını nefes alıp vermiş gibi kaldırıp indirdi. "Bir gün birisi bana efendimizin kadın versiyonu var dese onu oracıkta öldürürdüm. Demek gerçekten olabiliyormuş."

Kafama silah dayamamış gibi oturdu ve çayını içti. İşte benim hayatım böyleydi. Bir an kafama silah dayayan adam karşımda oturup gülümseyebilirdi. İşin korkunç kısmını duymak ister misiniz?

Bu bana artık normal gelmeye başlamıştı.

" Hayranınım. "dedi Nikki.

" Efendimiz duyarsa görürsün. "dedi Carlos.

Nikki korkmuş bir şekilde içine sindi. Hannah kafamdaki soruyu sordu.

" Efendimiz neden Maria'yı öldürmüyor. Söylediğine göre dün akşam öfkesini düşünemiyorum? "

Bunu bende çok merak ediyordum. Ama Carlos bilse dahi söyler miydi onu bilmiyordum?

Çay bardağını sehpanın üstüne bıraktı.

"Bana kızacaksınız ama bilmiyorum. Sadece bir defasında şunu duydum. Senin için söyledi Maria." dedi gözlerime bakarak. Sanki dünyanın kontrolünü elime verilecek cümleleri duyacak gibi heyacanlanmıştım. Şuan bu duyacaklarım dünyadan daha değerliydi.

" Bu kadın yanımdayken, eski bir duygumu hatırlatıyor. "Gözleri bendeki ilginç şeyleri düşünüyor gibi dalmıştı." O an anlamıştım seni asla öldüremeyeceğini. Yapamayacağından değil Maria. İstemediğinden. "

" Ne anısı? "diye sordum.

" Bilmiyorum. Ama bu cümlemi yanlış anlayıp farklı bir izlenime kapılma. Senin onun zaafı olduğunu düşünüp kullanmaya kalksalar seni gözünü kırpmadan öldürür. Yanlış izlenim senin sonunda ölümünle sonuçlanır. "

Omuzlarımı düşürdüm." Reddetmiyorum Carlos, hiç tutulmamam gereken bir adama tutuldum. Ondan hem korkuyorum hemde hoşlanıyorum. Yüzüne karşıda söyledim. Ama sırf bir kaç cümle yüzünden bana aşık olduğunu düşünecek kadar aptal bir kadın değilim. Aşık olan bir adamın neler yapabileceğini gördüm. Azrail öyle biri olamayacak kadar taş kalpli. "

" Kim o adam? "diye sordu Nikki.

Acı ve tatlı bir tebessümle," Babam."dedim." Annemi öyle çok seviyorduki her gece uyumadan önce tanrıdan canını annem ile beraber almasını isterdi. Her gece ağlayarak böyle dua ederdi. Tanrı dualarını kabul etti beraber öldüler. "

Gözlerim dolunca gözlerimi sildim. Nikki yanıma gelip elimi tuttu. "Baban ne kadar çok seviyormuş."

"Evet," dedim titreyen dudaklarımdan çıkan kırık sesimle. "Birbirleri için yaratılmışlardı. Dünyanın en güzel aşıklarıydı onlar. Ben böyle bir aşkı ancak hayal edebilirim. Böyle bir adamın karşıma çıkmayacağını biliyorum."

"Annen ve baban nasıl öldü?" Carlos'un sorusuyla tüylerim diken diken oldu.

Yalan söyledim. "Trafik kazasında."

"Sen neredeydin?"

"Okuldaydım."

Başını yukarı aşağı salladı. "Anlıyorum üzüldüm."

"Bende üzülmüştüm." dedim. "Ama bende öleceğim yakın bir zamanda artık onların özlemiyle yanıp tutuşuyorum."

Nikki dolu gözlerle boynuma sarıldı. Hannah gelip aynısını yaptı. "Keşke bir yolu olsaydı."

"Kızlar ben üzülmüyorum. Onlara kavuşacağım."

O an kapının zili çaldı. Hannah şaşkınlıkla kapıya doğru baktı..

"Birinimi bekliyordun?"

Bende şaşkındım. Çat kapı misafirim hiç gelmemişti. Carlos'un silahını davrandığını kızlarında her an saldırıya hazır olduklarını fark edince güldüm.

"Sakin olun eminim yanlış zili çalmıştır." öyle olmasını umarak kapıyı açtım. Karşımda elinde çiçekleriyle Mad'i görmeyi beklemiyordum. Kırmızı gül vardı hepsi tazeydi ve çok güzel kokuyordu.

"Selam Maria, üzgünüm habersiz geldim. Ama geçen gece seni yalnız bırakmak zorunda kalmıştım telafi etmek istedim."

Göz ucuyla içeriye baktım. Kavga geliyorum demezdi. Şaşkınlığımı görünce, "Yanlış bir zamanda mı geldim?" Sonra aklına ne geldiyse ben daha davet edemeden yanımdan geçip içeri girdi.

"Senin burada ne işin var?" Carlos'un yenilenen öfkesi ile aralarına girdim. Ama Mad çoktan silahına davranmıştı.

"Asıl senin burada ne işin var pislik?" Mad silahını Carlos'a doğrulttu.

"Sakin olun beyler. Benim evimdesiniz ve hepiniz misafiriniz. O silahları indirmezseniz defolun buradan!" çok ciddiydim ve ikiside silahını indirmek zorunda kaldı.

"Arkadaşlarım onlar benim. Seninde olduğu gibi Mad. Onları yemeğe davet ettim sadece bu kadar."

Carlos tısladı, "Birde açıklamamı yapıyorsun? Yoksa sevgili misiniz? Gecenin bir saatinde genç bir kadının evine ne amaçla geliyorsun?"

Ben bir şey diyemeden Hannah bağırdı. "Sanane Carlos! Sen ne hakla karışıyorsun kıza?"

Carlos böyle sert bir tepki beklemediği için susup kalmıştı. Ama yüzündeki öfke her an patlayacak gibi duruyordu.

"Olanları duydum Maria. Kaza olayını diyorum. Azrailin arabalarından birine ait." dedi Mad.

"Mad! Sen kimin hakkında konuştuğuna dikkat et. Ailenin bir gece ansızın ölmesini istemiyorsan orası ayrı tabi." diye başladı ve sesinin alı­şılmamış sakin tonu hepimizin tüylerini ürpertti. "Haddini bil!"

Mad'in tek gözü seğirdi. İkisinin arasında oldukça geriliyordum.

" Efendine söyle hazırlıklı olsun. Bu sefer susmayacağız. Ülkenin iç dış güçlerini kontrol ediyorum. Siktiğimin ülkesinde size her yeri cehenneme çevireceğim." Mad'i hiç böyle öfkeli ve kararlı görmemiştim. Onun için korkuyordum. Azraili tanımıyordu.

​​​​​​" Sen kimi tehdit ediyorsun orospu çocuğu? "Carlos üstüne atılmak için ayağa kalkınca Hannah önüne geçti. Bende Mad'i tutmaya çalıştım.

​​​​​​" Ya bi sakin olun. "diye bağırdım.

"Ben yine de bu işin iç yüzünü . . . " diye söze girdi Mad, ama Hannah antipatik bir hareketle onun sözünü kesti.

"Mad, lütfen arkadaşımızı görmek için uzun yoldan geldin. O anlamıyor bari sen anla."

"Benmi anlamıyorum gereksiz kadın!" diye bağırınca Hannah'ın gözleri doldu. "Sen kim oluyorsunda benim hakkımda konuşuyorsun?"

Nikki korkudan titriyordu.

"Ben sadece ortam sakinleşsin.." Hannah'ın sözünü kesti. Bileğinden tutup sertçe kendine çekti.

"Bir daha ben biriyle tartışırken benim hakkımda böyle konuşursan sonuçlarına katlanırsın." öfke, şiddet. Şuan Carlos herşeyi yapabilirdi. Bu adam çok karmaşıktı. Bir an gülüyorsa diğer an patlayabilirdi. Onun konusunda her an şaşırıyordum.

Carlos'u kolundan tutup geri savurdum."Asıl sen kim oluyorsunda bir kadının ve benim arkadaşımın canını yakıyorsun?"

Ben bağırınca Hannah'ın ovaladığı bileğine baktı. Kızarmıştı. Neredeyse ağlayacaktı. Korkudan konuşamıyordu.

"Beni küçük düşürmeye çalışan kim olursa siker atarım anladın mı?" diye bağırdı yüzüme. Çok öfkeliydi.

"Sakin ol şampiyon." omuzlarından tuttum. "Kötü bir şey söylemedi. Sen şuan fazla öfkelisin. Yanlış bir şey yapmadan önce git dışarda kendine gel öyle gel."

Öfkeli sesi koridorda devam etti. Söylene söylene dışarı çıktı.

Hannah umutsuzca koltuğa çökünce Nikki sarıldı. "Boşver o salağı." dedi.

"Mad özür dilerim. Carlos sadece Azraile düşkün. Senden rica ediyorum sakin ol ve bir daha Azraili onun yanında tehdit etmeye çalışma."

"Artık umrumda değil Maria. Topla tüfeklede olsa onları yerle bir edeceğim. Seni öldürmeye çalışmasına göz yumamam."

Bıkkın bir şekilde koltuğa oturdum. "Artık onu göreceğimi sanmıyorum." dedim. Bir daha beni görmek isteyeceğini düşünmüyordum. Son yaptığımdan sonra olmazdı.

Neredeyse yapmacık bir yavaşlıkla çayımdan bir yudum alıp bardağı masaya geri koydum.

"Neden böyle söyledin?"

"Çünkü.. Boşver işte artık rahat olabilirsin. Ben ölene kadar yüzünü bile göreceğimi düşünmüyorum." sesimin titremesi ve üzüntüm gözümden kaçmamıştı.

Carlos sakinleşmiş bir şekilde geri geldi. Tekrar oturdu. Gözlerini titreyen Hannah'a dikmişti.

" Kızlar bu gece yanımda kalabilir mi?"diye sordum konuyu değiştirerek.

Gözlerini Hannah'dan ayırmadan,"Kalabilirler. Ama yarın görev var. Sabah dokuzda ikinizde karargahta olun. Bir devlet adamını yakalamak için görev aldım az önce." Göz ucuyla Mad'e baktı.

Yanımda nasıl gerildiğini hissedince elini tuttum. "Sakin ol! Başka biridir." dedim.

" Belkide babandır, ya da amcan ya da dayın?"

"Ne istediğinizi biliyorum," diye araya girdi Mad. "Bu asla olmayacak. Bu uğurda ölmeye hazırız."

"Hadi bakalım, bu işi bitirelim Mad, sonunda onun önünde diz çöküyor olacaksın."

"Bana söylemek istediğin bu, değil mi?" Mad sakin kalmaya çalışıyordu.

"Ondan ne istiyorsunuz Carlos?" diye sordum ve bu arada ısrarla Carlos'a bakıyordum.

"Sen bu işe karışma Maria. Zaten yeterince bulaştın. Arada kalmak istemiyorsan tarafsız ol."

"Ama ben... "

"Senin bulaşman onu sadece kızdırır bunun kimseye iyi bir yararı yok. Karışma diyorsam seni düşünüyorum."

Carlos'u dinlemekten başka başka bir ça­rem kalmamıştı. Azrailin öfkesi ölümcül olabilirdi.

"Çok iyi." Carlos açıkça hoşnuttu. "Anlaşacağımızı bili­yordum. Bu tarafsızlığın sana iyi geleceğini göreceksin."

Carlos deri koltuktan kalkarak Mad'e küçümseyen bir gülümsemeyle baktı. "İkiniz de güzelce dinlenin. Bu konuya kapanmış gözüyle bakalım."

Mad'de ayağa kalkmıştı, ama kesinlikle bu kadar çabuk atlatılmak istemiyordu. "Bir şeyi bilmek isterim."

"Neymiş?"

"Maria'dan neden uzak durmamı bu kadar istiyor?"

"Çünkü ailenin ve senin nasıl pezevenkler olduğunu biliyoruz. Maria biraz daha yaşasın diye bıraktı. Şimdi senin yüzünden ölüp gidecek." çaresiz bir hareket yaptı, "Ona yakınlığın efendimizi kızdırıyor."

"Ben ailem gibi değilim. Maria sadece benim için arkadaş." Bunu söylerken öyle üzülmüştüki kendini zorladığını görünce bende üzülmüştüm. "Onu sizin düşüncelerinizin aksine korumaya çalışıyorum."

"Sen korumaya çalışma. Kuzeninide korumaya çalıştın. Şimdi mezarda kemikleri bile çürümüştür."

Artık Mad sabırsızlanmaya başlamıştı. Önce kol saatine,sonra Carlos'a baktı. "Sanırım biraz işim var sonra gelirim Maria."

Kolunu tuttum. "Seninle konuşacaklarım var kalır mısın?"

"Tamam." dedi oturarak.

"İyi o halde." dedi Carlos koltuğun ardından çıkarak kapıya yöneldi. "Herşey için teşekkür ederim Maria. Yemekler harikaydı, özellikle tatlıya bayıldım. İş beni bekliyor. İyi geceler kızlar."

"Rica ederim, arada gelirsen yaparım."

"Mutlaka geleceğim."

Carlos kapıdan çıktığında benim için belli olan iki şey vardı: Birincisi rahat durmayacaktı, Mad'e sorunlar çıkaracaktı. İkincisi burada olan herşeyi gidip Azraile anlatacaktı.

Şimdi Mad ile önemli bir konuşma yapmanın zamanı gelmişti.

​​​​​☆☆☆

Bir bölümün daha sonuna geldik. Evet evet "Ben sana kıyamazken sen beni öldürüyorsun" dedi. Hadi itiraf edin ne hissettiniz?

Meryem'in herşeye rağmen dik durmaya çalışması kendini ezdirmemesine bayılıyorum. Birazcık örnek almam lazım bu kızdan.

Dedikleri gibi bizim Azrailin kadın versiyonu. Aynı öfke aynı ihtiras. (Bihter ziyagil. Ahahha öyle aklıma geldi.)

Sizce Mad'in ailesi ne tür kötülükler yapıyor? Meryem neden uzak durması gerekiyor bu aileden?

Carlos ve Hannah arasında neler yaşanacak?

Carlos nasıl biri? Karakterini nasıl buluyorsunuz?

Ya Nikki? Ortamın en tatlısı değil mi sizce de?

Hannah ve Nikki'nin de acı dolu hikayeleri var. Bir bölümde onlarında hayatlarını kısaca yazacağım. Şimdi değil. Onlarında acıları büyük. Zavallı yaralı kuşlarım.

Diğer bölümde görüşene kadar hep gülümseyinnnn. 😍

 

 

 


​​

Bölüm : 01.05.2025 12:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...