
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil,yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
Bir el silah sesi kulaklarımızı sağır ederek yanımdan geçip gitti.. Çığlıklar işte şimdi odayı doldurmuştu. Arkamı döndüğümde Mad'in babası David kanlar içinde yere yığıldı. Masaya bir hayli kan sıçramıştı. Mad acının en kötüsü geçene kadar bekledi, sonra başını kaldırdı ve karşısında duran adama dik dik baktı.
"Hayır," diye hırladı.
Azrail, birkaç saniye beni izledikten sonra namlunun ucunu Mad'in kafasına doğrulttu.
Başımı iki yana salladım. Dudaklarımdan kısık bir sesle, "Hayır," dedim.
Mad'in omzunun üzerinden bir bakış attı. İçerisi loştu, tavanda ki floresanlardan gelen vızıltılar ya da parlaklıklar yoktu. Azrail purosunu yakıp başını salladığında yüzü alevle kıpkırmızı parladı.
Mad bana geri döndü ve bileğimi daha sıkı kavradı.
"Biliyordun değilmi?" diye sordu. Gözlerinde çok büyük kırgınlık vardı. Öyle ki sanki bir daha kimseye kırılamazmış gibiydi.
"Üzgünüm." diyebildim sadece.
"Bana söylemeliydin." diye bağırdı."Vaktin vardı."
Azrail'in sesi yankılandı, "Söylemesi bu sonu sadece geciktirirdi."dedi alayla.
Mad bileğimi daha çok sıktı. Bir ses kulaklarıma ağır ağır doldu. Bir tokat sesi. Yüzüme atılan bir tokatla başım bir kenara savruldu.. Başım bir o yana, bir bu yana sallandı. Duvarlarla yer hızla gidip geldi. Dönmesi duruncaya kadar başımı ellerimin arasına aldım; sonra gözlerimi kaldırdım, göz göze geldik.Şimdi karşımda duran gözleri ilk kez görüyor gibiydim: Gözlerimin içine delercesine bakan, Mad'in annesi gözlerime nefretle bakıyordu.
"Seni ilk görüşte anlamıştım. Geldiğin her yere ölüm getirdiğini daha o kapıdan Mad ile beraber girince anladım." Ölüm titremesi gibi, buz gibi bir ürperti dolaştı bedenimde. İri, güçlü elleri bir kez daha tokat atmak için havaya kalkınca ona hayatının en sert tokatı başka bir yerden geldi.
Azrail kadına öyle sert bir tokat atmıştı ki baygın bir şekilde yere yığıldı. Dudaklarından ve çenesinden kanlar akıyordu. Yüzü de öfkesi kadar sertti. "Çok kadın öldürdüm. Sayısını hatırlamıyorum. Ama fiziksel şiddet asla uygulamadım. Ama senin gibi bir fahişe İlk tokat attığım kadın ünvanını alabilir."
Yanağımda ki acı şokun etkisiyle hissedilemeyecek duruma gelmişti.
Mad yerde baygın yatan annesini kucağına aldı. Gözlerinde ki kırgınlık şimdi öfkeye dönüşmüştü. Bana yumuşak bakan gözleri şimdi öfke doluydu.
Mad, " Son şansın, Maria,"dedi gözlerimin içine bakarak." Ya benimle gelirsin ya da onunla gidersin. "
Derin bir nefes aldım, öfkeli gözlerini görmezden geldim ve hâlâ aynı karanlığıyla karşımda dikilen Azrail ile doğrudan göz teması kurdum. Gözlerinde ilk kez bir istek gördüm. Onunla gitmemi isteyecek cümlelerin dudaklarımdan dökülmesini bekliyordu. Sanki bu adam hayatında ilk kez birinden böyle bir şey bekliyor gibiydi bakışları.
Kahverengi gözlerim onun siyahlığına mesaj gönderdi. Kendisini seçeceğimi her zaman biliyordu.. Mad'i gerçekten arkadaş gibi gördüğümü biliyordu. Bana izin vermesini istedim gözlerimle. Masum bir bakış atıyordum. Konuşmuyorduk ama benim gözlerimden anlamıştı.
Azrailin gözlerinin içine bakmaya devam ederek Mad'in elini tuttum. "Canın acıyor biliyorum. Gözlerinin önünde baban öldürüldü. Bu acıyı benden daha iyi kimse bilemez." kimse benim ailem ölürken gelip elimi tutmamıştı. Şuan Mad'e bunu yapıyorsam kendi çocukluğumun yaşanmamış geçmişi yüzündendi. Belki biri benim elimi tutsaydı bana güzel cümleler kursaydı bu kadar acı çekmezdim.
İki adamın gözlerinde de karanlık vardı. Azrailin bakışları daha sabırsızdı sadece. Elini tutuyor olmam bile onun sinirlerini zıplatmış gibiydi.
"Asla beni sevmeyeceğini biliyordum." dedi Mad. Kahrolmuştu. Canı yanıyordu. Şuan her cümle ağzından çıkabilirdi. "Bu adam babamı öldürdü. Benim babamı. Arkadaşının babasını. Nasıl hiçbir şey olmamış gibi onu seçiyorsun?"
"Bunun kimi seçtiğim ile alakası yok. Seçimi ortaya sen attın. Baban öldüğü için üzgünüm. Ama sen üzüldüğün için beni anlıyor musun? Belki uygun değil bunları söylemem ama baban bunu hak etti. O kötü biriydi. "
Bağırarak sözlerimi kesince susup kaldım. Sesini İlk kez bana karşı yükseltiyordu.
"Lanet olsun Maria! Onun iyilik yaptığını mı sanıyorsun? Para dışında hiçbir şey onun için önemli değil. O burada gördüğün herkesten daha kötü hâlâ anlamıyor musun? Körmü oldun sen?"
Bir anda boğazına dayanan hançer ile sustu. Korkuyu iliklerime kadar hissediyordum.
" Ses tellerini tek tek çıkartma bana orospu çocuğu. Sen beni hâlâ anlayamadın sanırım. "hançeri koluna sert bir şekilde saplayınca engel olmak için geç kalmıştım. Annesini kollarından düşürdü ve diz çöktü. Kolundan oluk oluk kan akıyordu.
Yardım etmek için eğilince karnımdan tutarak beni kendisinden uzaklaştırdı."Git Maria! Tercihini yaptın. Artık benim için önemsizsin."
"Hayır böyle söyleme!" dedim yaralı kolunu tutmaya çalışarak. "Sana zarar gelmesini asla istemedim."
Bir kez daha bağırdı ve bu sefer artık ağlıyordu. "Görmüyor musun? Babam öldü. Onu o öldürdü. Annemi tutamıyorum çünkü beni yaraladı. Ne yapmış olurlarsa olsun onlar benim ailem."
Bu cümleler kalbime bir om misal saplandı. Kaşlarımı çattım. "Biliyordun." dedim öfkeyle. "Ailenin böyle bir pisliği yaptığını biliyordun."
Öfkeyle kolunu tutarak ayağa kalktı. Gitmek için arkasını döndü ama kolundan tutup yüzüme bakması için kendime çevirdim.
"O pisliği yaptığınız her kızın da bir ailesi vardı. Sen.. Sen bunları biliyordun ve sustun. Yardım etmek için bağırdıklarında ne yaptın? Kulağını mı kapattın?"
"Ne duymak istiyorsun?" dedi öfkeyle.
"Gerçekten biliyor muydun? Engel oldum de. O kızlara işkence ederlerken sadece izlemediğini söyle bana.."
Sessizlik. Ve o sessizlik bende bir şeyleri yakıp kül etti. Burada daha fazla kalmanın anlamı yoktu. Azrailin yanına gittim. Başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Beni buradan götürür müsün?"
Sadece gözlerini kapatıp açtı. Arkasını dönünce Mad arkamızdan bağırdı.
"Pes etmeyeceğim seni bitirmek için herşeyim ile saldıracağım sana."
Azrail omzunun üstünden bakarak, "Çokta sikimde." dedi ve çıkmak için döndü. Fazla tahrik edici küfür ediyordu. Arkasından giderken elini sabırsıca bana uzatınca boğazım düğüm düğüm olmuştu.. Elini tutmam için elini uzatıyordu. İnce parmaklarım onun kemikli parmakları ile ilk kez buluştu.
Önce sıcaklık parmaklarım arasında yayılmaya başladı. Sonra kolumdan omzuma tırmandı. Sonra bütün bedenimi ele geçirdi.
Elimi öyle sıkı tutuyordu ki bir daha asla bırakmayacağını o an anladım. O an sadece o ve parmaklarımın arasındaki eli vardı.
O an bir şeyi çok net anladım. Ben bu adama aşık olmuştum. Kara gözlerine, ses tonuna, ulaşmayı çok arzuladığım kalbine aşık olmuştum.
Şuan öyle mutluydum ki bir binanın çatısına çıkarak çığlık atmak istiyordum. Her gün çıktığım yetimhanenin duvarına çıkmak ve dans etmek ve mutluluktan kahkaha atmak istiyordum.
Böyle bir arzuydu benimki. Derin, kesintisiz ve amansızdı hissettiklerim. 'Seni seviyorum' diye haykırmak ve sarılmak istiyordum. Dudaklarını öpmek ve onun olmak için herşeye göğüs germeye hazır olduğumu söylemek istiyordum.
"Maria!" ismimi söyledi. Bir kez daha. "Maria iyi misin?"
Gözlerimi kırpıştırdım. Hangi ara dışarı çıktık ve ne ara arabasının önüne geldim hatırlamıyorum. Sanki hafızamdan silinmiş gibi. Elimi tutuşuna öyle odaklandım ki ondan başka herşey önemini yitirmişti.
Karanlık gözleri gözlerimin önünde dururken derin bir nefes aldım, "İyiyim." diyebildim sadece.
"Bin!" arabanın kapısını açınca koltuğa oturdum. Şoför koltuğuna geçti. Tuttuğu ve az önce bıraktığı elimi bacaklarımın arasına aldım. Hâlâ cayır cayır yanıyordum.
"Buradan gidiyoruz."
"Nereye?"
"Eve." dedi arabayı çalıştırırken.
Eve gidiyorduk. Fısıltıyla, "Benim evim neresi?" diye sordum.
"Kaldığın yere gidiyoruz Maria. Ne demek evim neresi?"
"Orası benim evim değil." dedim önüme bakarak. "Benim evim yok."
Anlamak ister gibi yüzüme baktı. "Sana ev almamamı istiyorsun?"
"Hayır, sadece o ev senin benim değil diyorum."
Söylemek istediğim ya da ona aslında bahsetmek istediğim gerçeklerin acısı boğazıma dolmuştu. Taşıyordu ama çıkamayacak kadar suskunlardı. Çok acayip bir duygu seli yaşıyordum şuan.
Arabayı çalıştırdı ve otobana çıktık. Sessizliği beni üzüyordu. Onunla konuşmak için arzu duyuyordum. Bir şeyleri öğrenmek istemem çok mu yanlıştı?
"Neden elini tutmamı istedin?"
Yüzüne baktım ama ifadesizdi ve yola bakıyordu. Öğrenmek istiyordum.
"Bir cevabı yok." dedi çenesini sıkarak. "Sorma bende bilmiyorum."
Kendi içinde boğuştuğu duygular vardı bunu anlayabiliyordum. Sınırlarını benim için hafifletiyordu bunuda anlıyordum ama bunu neden yapıyordu? Bunu duymak istiyordum.
"Sen herşeyi bilirdin." dedim kısık sesle. Acaba bu adamın dünyada bilmediği bir şey varmıydı?
Direksiyon parmaklarının arasında sertçe döndü.
"Bir şeyler duymak istiyorsun biliyorum. Saygı duyuyorum Maria. Ben annem dışında hiçbir kadına saygı duymadım. Ama sorularının cevabını şuan bende bilmiyorum."
Sanki nezaketin kitabımı yazmıştı. Ses tonu bir insanın bu kadar güzel ve nazik çıkamazdı? Sanki bir zamanlar nezaket dersi almıştı.
Ama nasıl yanı? Gerçekten nasıl bilmiyordu.
"Benim için önemliydi elimi tutman. Sakın öylesine yaptım deme." kızgındım ve kırılmıştım.
"Öylesine değildi yani bilmiyorum. Sanırım. O an yapmak istedim yaptım üsteleme."
"Peki ne anlam taşımalıyım?" ses tonum çok kırgın çıkmıştı. Gerçekten bir anlamı olmalıydı. Bunu çok istiyordum.
"Bir anlam taşıma. Neden beni boğuyorsun sorularınla Maria. Sus ve yolu izle." Önce öfkeyle sonra nazikçe konuştu. "Lütfen."
Neyden kaçıyorsun? Gerçekten bu adam sanki duygu hissetmekten korkuyor gibiydi. İtiraf etse sanki aniden ölecekmiş gibiydi.
"Kendini üzecek sorular sorma." dedi kısık sesle. "Bunu kendine yapma. İşleri dahada zorlaştırma lütfen."
Rica ediyordu. Azrail rica ediyordu. İşte bu tarihi bir andı. Umutsuzca camdan dışarıyı izlemeye başladım. Boğazım yanıyordu ve bir şeyler gırtlağıma oturmuştu sanki.
Camdan öfkeli yansımasını ve ara ara bana bakışlarını yakaladım. Dönüp o an gözlerine bakmayı çok istedim ama yapmadım. Kaçmak istiyordu bu durumdan. Rahatsız oluyordu. Ona izin vermeliydim. Ama bir sorun vardı. Benim zamanım yoktu.
Her an bir kriz geçirerek ölebilirdim. Ansızın ölmekten korkuyordum. Henüz onunla asıl kişiliği ismi ile tanışmamışken ölürsem ruhum huzura eremezdi.
Keskin hır şekilde soluk verdim. Parmağını bile kıpırdatmasına gerek kalmadan beni öldürebilecek bir gücü vardı: her şeye hükmetme gücü. Kendimi ona karşı savunmaya çalışmam bile boş bir çabaydı ve gülünçtü. O ne istiyorsa o olurdu.
Ama o an... Bir şey oldu. Garip. Aniden durdu. Öfkeyle önümüzde duran yolun karanlığına baktı. Yola baktığım da bir şey göremiyordum. Ama Azrail kesinlikle bir şey görüyordu.
"Arabada kal." keskin ses tonu korkmama sebep olmuştu. Konuşmama fırsat vermeden arabadan indi ve karanlıkta kayboldu.
Korkuyla dışarıya bakmaya çalıştım. Ya da en azından lanet karanlıktan bir şey görme umuduyla farları açtım ve arabanın önünde iki silüet vardı. Biri Azraildi. Diğerini sırtından göremiyordum.
Ne konuştuklarını duyamayacağım bir uzaklıktaydılar. Kapıyı açıp arabadan indim ve onlara doğru yaklaştım.
Azrail arkasını döndü ve gözlerini şahin gibi kıstı. Bana arabada kal demişti. Bende her zamanki gibi dinlememiştim.
"Burada neler oluyor?" dedim onlara doğru yaklaşrak. Yüzünde motorsiklet kaskı olan adam elindeki kutuyu Azaile uzattı. Kutunun içinde ne vardı ve bu adam kimdi? Neden yolumuzu kesmişti?
Adamın keskin bakışları arkasını dönmeden benim kahve gözlerime takıldı.. O an anlamıştım bu adamı kesinlikle bir kez daha görecektim. Çok küstah bakıyordu.
Motoruna bindi ve gazlayarak yanımızdan ayrıldı. Azrail kutuyla beraber bana doğru yürüdü. Siyah gözleri öfkeyle kısılmıştı.Bu kadar güzel olmasına, Ay ışığının yansıttığı gölgesi adeta beni tahrik edecek gibi kıvrılarak bana doğru gelirken yeteneklerinin onu bu kadar ölümcül kılmasına sinir olmuştum. Zehirli ama olağanüstü yürüyüşü vardı. Yanımdan geçip gidecekti ama önünde durdum.
"O da kim?" kutuyu işaret ederek "kutuda ne var?" gözlerine derin derin bakarken aramızda mesafe bırakmayarak kafamı kaldırıp kararlı bakışlarla gözlerine baktım.
Cazibesi çok yaklaşmamam için bir uyarı niteliğindeydi ve ben kesinlikle ona fazla yakındım.
"Birinin kafası var görmek ister misin?" sırıttı ve kutuyu bana uzatarak, "Hatta yol boyu neden sen taşımıyorsun?"
"Affedersin?" Numara yapıyordu. Numara olmalıydı.
Bana yaklaştığında geri adımlar attım.. Ama boştaki eli belime dolanıp kendine bastırdı. Kalbim tekliyor,vücudumu saran korku nabzımın düzenini bozuyordu. Ellerimi karnının hizasında kaslarına bastırırken, "Yok kalsın, kimsenin kafasını taşımak istemiyorum. Hem o adam kim banane ki değilmi?" diye açıkladım.
Elini elbisemin altına uzatıp uyluğuma soktu, kalbim bile titriyordu şuan. Bakışları göğüslerimi örten saçlarımdaydı ve bir an için nefes almayı bıraktığına yemin edebilirdim.
" İtaatsizlikte oldukça iyisin.. "dedi.
" Benim üzerimde ne uyguluyorsun?"diye sorarken oldukça sıcak hissediyordum.
" Benim üzerimde kullanmaya çalıştığın şeyi uyguluyorum. "alaycı ses tonu dudaklarımı gıdıkladı." Çok küstahsın değil mi Maria?. " Bu adamın kışkırtmaları yakıyordu. Gözlerindeki karanlığa birde yakıcı dokunuşları eklenince ona karşı savunmasız oluyordum. Kibirli sesi rüzgarla karıştı.
" Seni etrafımda tutuyorum çünkü büyük bir hata yaptım... Bana karşı tahrik oluşunun üstümde gezinen edepsiz bakışlarının farkındayım... "Yüzüme doğru eğildi, kulağıma fısıldayınca nefes almayı unuttuğuma yemin edebilirdim."Ve küçük mücadeleni izlemekten gerçekten zevk alıyorum. "
(Burada kızın kafasına koyduğu çipten dolayı pişmanlığını söylüyor aslında. Asla direk söylemez. 😅)
Bu ... bu ... çok tuhaftı. Kafamı karıştırmak için bir tür oyun oynuyor olmalıydı, değil mi? Eğer öyleyse bu oyunu gerçekten çok kusursuz oynuyordu.
"Bunun farkındasın öyleyse. Neden hâlâ bana dokunmak için arzulayan bakışların aynısını sende görüyorum sevgili efendim." diye meydan okudum.
Hızlı hızlı inip kalkan göğüslerime kısa bir bakış attı. "Ben bir erkeğim." dedi fısıltıyla. "Bir erkeğin bir kadını arzulaması görülecek bir şey."
Ürpermemeye çalışarak, "Benim arzularımda öyle, " diye dürüstçe cevap verdim.
"Neden?" Başını yana yatırıp sanki çok tuhaf bir şeymişim gibi yüzümü inceledi. "Benim gibi bir adamı neden arzuluyorsun? Sana umut mu verdim Maria?"
"Aynı soruyu bende sana sorabilirim." çenemi kaldırdım.
"Ne kadarda küstahsın!"dedi ve gözlerini kısarak bana bakmaya devam etti.
Midem dudaklarını hissettiğim o gecede ki gibi burulmuştu; sanki bedenim bundan sonra yapacağım her hareketin yaşam süremi belirleyeceğini biliyor gibiydi. Maskenin altındaki dudaklarına doğru uzandım. Soğuk metal dudaklarıma değince gözlerimi kapattım. O maske olmasaydı.. Ne olurdu? Bunun merakıyla yanıp tutuşuyordum. Geri çekildim. Ona ne yaparsam yapayım sanki artık izin verececekti. Çünkü oda merak ediyordu.
Sanki içimi görmeye çalışıyormuş gibi bana baktı ve kızacağını düşünerek kızardım. Bakışları sabitti ama önümüzde ki on saniyenin getirebilecekleri karşısında sinirlerim gerilmişti. Beni burada öldürebilir, ya da maskesini çıkarıp dudaklarıma yapışabilirdi. Her şey onun elindeydi. Bende şuan elinin altındaydım. Bu bilinmezlik içimdeki geri çekilme dürtüsünü harekete geçirdi. Kahverengi gözlerimden anladı.
"Çok safsın, Maria." Gözlerindeki öfke yumuşak ama tutkulu perdelerin arkasına gizlendi. "Özellikle benden kaçabileceğini düşündüğünde."
"Kaçmak istemiyorum" dedim sakin sakin. Eli bacaklarımın arasında gezinmeye başlayınca dizlerimin bağı çözüldü ve o an geri adım atmak istedim ama kolları buna izin vermedi.
Onunda o an sesi titredi. "Hareket etme!" Zar zor nefes alabiliyordum. "Bundan sonra ne olacak Maria? Sence devam etmeli miyim?"
Parmakları bütün uzuvlarımı yakacak bacak aramda durmuştu. "Ben her şeye hazırım." dedim inilti gibi çıkan titreyen sesimle.
Küstahlığı sesine yansıdı. "Anlaştık." devam edeceğini bekledim. Arzuladım. İstedim. Yalvarabilirdim. Derin dokunuşları her yerimi kaplamıştı. Vücudum kaskatı kesildi. Sadece dokunuyordu ve bunun gibi bir dokunuşu unutmak zordu. Başımı kaldırıp yukarı baktım. Biraz afallamış halde gözlerimi kırptım. Ama o bunu anladı ve geri çekildi.
Sinsi Şeytan!
Bu sefer olmazdı. Her an ölebilirdim. Artık kendimi tutmak veya geri çekilmek istemiyordum. Bir anda söyledim.
"Sevgilin olmak istiyorum." dedim gözlerine masum masum bakarak. "Bilmiyorum şuan bunu arzuladığımı hissediyorum."
Bu itiraf benden çok onu şaşırtmıştı. Doğru duyduğunu düşünmek için beklemesini izledim. Kafasında tarttı, düşündü. Olacakları seyretti. Bu iyi bir şeydi çünkü bunu ben söyler söylemez reddedilirdi. Ama o düşünmeyi seçti demekki küçükte olsa bir olasılık vardı.
"Benimle sevgili olmak akıllı bir fikir değil güzelim.."
Güzelim, Güzelim, Güzelim. Tam üç defa yankılandı zihnimde. Ama yıllarca susmaması için bu anıyı hafızama kazımıştım. Ve Aman Allah'ım bir cümle ancak bu kadar güzel çıkabilirdi bir insandan. Sanki güzelim cümlesiyle bile savaştı söylerken ama söylemeyi daha çok istemişti.
"Biliyorum sevgili efendim." Biraz utangaç bir ifadeyle gözlerimi göğsüne indirdim. "Size kavuşmanın diğer bir adıda ayrılık."
Bir şair gibi konuşma konuşmuştum. Oysa böyle konuşmayı pek bilmezdim.
Baş parmağı çenemi kavradı ve kaldırdı. "Ölecek bir kadınla neden sevgili olmalıyım?" diye sordu. Aşağılamaktan daha çok kendine kızıyordu. Yaptığı o şey için kendine öfkeliydi.
Küçük serçe parmağımı uzatarak," Söz veriyorum öldüğüm zaman cennette erkek melek istemeyeceğim ve sen ölüp bana cennetimize gelene kadar bekleyeceğim. Bu yüzden ölecek bir kadınla sevgili olmalısın."
Tatlı bir ses tonuyla gülümsedi. "Bazen kafandan neler geçtiğini merak ediyorum. Hem cennete gideceğimi kim söyledi?"
İşte bunda haklı olabilirdi. Benimde belli değildi. Neden böyle bir cümle atmıştım ortaya. Salak Meryem.
"O zaman arafta beklerim sevgili efendim. Sen gelene kadar her yer bana cennettir."
Başını iki yana sallayarak dilini damağına üç kez vurdu. "Bu ikimiz içinde ölüm olur. Benimle sevgili olursan bu hikayenin sonunda ölen yalnızca sen olmazsın."
(Çok merak ederek böldüm burayı. Sizce neyi kastetti burada?)
Bir dakika. Ne? Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırarak. "Neden sen ölüyorsun?"
"Yorgunum." dedi arabaya yürüyerek. "Sen de yorgunsun bunları düşünmeyi bırak." Arkasından aval aval baktım.
Dudaklarımı büktüm. "Neyi bekliyordum ki.."
Duymamıştı.
Arabaya binince kutuyu arka koltuğa bıraktı. Bir aptal gibi davranmıştım. Diğer kadınlardan ne farkım kalmıştı gözünde? Hepsi onunla olmak istiyordu. Benim ne farkım vardı o kadınlardan?
Ama vardı işte. İlk defa bir adamı beklemek istiyordum. Onu sevmek onu sevmenin nasıl olduğunu öğrenmek istiyordum. Beklemeyi, özlemeyi bana dokunmasını.. Ölsem bile bekleyeceğim bir adamdı benim için. Ama sorun bendeydi. Dediği doğruydu her an ölecek bir kadını neden sevmek istesin? Neden dokunsun? Bu gerçeklik canımı fena yakıyordu.
Bu geceyi ve o itirafı hafızamdan silmek istedim. Beni eve bıraktı ve yine gitti. Ne bekliyordum ki. Benimle kalmasını mı? Bu bir mucize olurdu. Gerçek anlamda onun yapacağı şey değildi çünkü.
Sabah penceremden süzülen güneş, ufuk çizgisini yeni taşıyordu. Kısa kollu siyah gömleğimi yatağın kenarından alıp üstüme geçirdim. Siyah bir kumaş pantolonu dün uyumadan ütülemiştim. Bugün dışarı çıkıp alışveriş yapmak istiyordum. Biraz da olsa unutmak için.
Evin kapısında kızları görmeyi beklemiyordum. Hannah ve Nikki. Sarılırken gülümsedim. Onları görmek günümün en güzel kısmıydı.
"Yeni evini ve seni görmeye geldik." ellerinde güller vardı.
"Bunlar benim için mi?" dedim gülleri avuçlarıma alıp koklayarak.
Nikki'nin gözleri parladı. "Bir yeremi gidiyordun?"
Gülümsemekten kendimi alamadım. "Alışverişe gidiyordum."
"Bizsiz alışverişe gitmek hainlik sayılmalı." diye itiraz etti Nikki. Kolumdan tutup arabaya doğru yönlendirdi, "İnan bana modadan anlıyorum."
Gülümseyerek, "O zaman benim için her şeyi sen seçeceksin."
"Elbette tatlım. Ben buradayım. Bugün çok güzel zaman geçireceğiz."
Hannah diğer koluma girdi. "Bize anlatman gereken bir şey varmı?"
İkiside derin derin gözlerime bakıyordu.
Omuzlarımı silktim. "Ne anlatacakmışım?"
"Mad'in nişanında olanları."
"Önemli bir şey olmadı. Tek başına devlet adamlarının yanına gelip adam öldürdü. Kimsede sesini çıkaramadı. Kıyamet koptu hepsi korkudan ölmemek için susuyordu. Daha ne olsun? Çok normal ve eğlenceli nişan partisiydi."
Nikki kıkırdadı," Biz onu sormuyoruz. "
Şaşkınlıkla duraksadım." Peki neyi soruyorsunuz? "
Hannah'ın yüzünde sinsi bir sırıtış belirdi. Nikki'nin elini tutarak," Seni nişanı terk ederken elini tutmasından bahsediyoruz. "
"A, onu? " dedim, "Bende önemli olduğunu düşünmüştüm ama sonra sorduğumda neden böyle yaptım bilmiyorum dedi."
"Özür dilerim!" Nikki'nin gözleri irileşti. "Canını sıkmadık değil mi?"
Yüzümde geniş bir sırıtış yayıldı. "Canım sıkılmadı."
"Mad sana çok kızdı mı?" dedi Hannah.
"Azrail babasını öldüreceğini söylediğinde haber vermeye çalıştım. Ama sonra babasının daha doğrusu ailesinin pislik içinde yüzdüğünü öğrenince haber vermekten vazgeçtim. O kızların çektiği acıları düşündükçe fazla öfkeleniyorum. Mad bana kırgın olabilir ama ailesi hak etti. Beni bir gün affedecektir. "
" Mad'in bütün olaylardan haberi varmıydı? "Nikki'nin sorusuyla yüzüm buruştu.
" Evet, ona kızgınım. Ne olursa olsun haberinin olması ve susması. Bu kabul edilemez. "
" Haklısın, kim bilir kaç genç kız ve çocuk ellerinde can verdi. Vahşete susanda onun kadar suçludur. "
" Ben iyi bir dostu kaybettim. Ama o beni kaybetti kızlar. Sanırım bunu anladığında herşey çok geç olacak. "
İkiside suskun bir şekilde yürümeye devam ettiler. Onları neşelendirmek adına önlerine geçtim ve bir teklif sundum." Neden bu gece kız gecesi yapmıyoruz. Birbirimizi daha yakından tanıyalım mesela. "
Nikki yaramaz bir sırıtışla bir Hannah'a bir bana baktı.
Hannah burnunun kemerini sıktı. "Hm, bize herşeyi anlatacak mısın söz mü?"
"Kesinlikle!" dedim gülümseyerek.
"Aferin," diye fısıldadı Nikki çabucak. Taşıyıcı olduğum zamandan beri kızların yanında kendimi daha mutlu hissediyordum. Unuttuğum aile sıcaklığını hissediyordum. Bunu ansızın kaybedeceğim diye ödüm kopuyordu.
"Bu gece çok güzel olacak." Gülümseyerek geriye doğru bir adım attı Nikki, sonra tekrar bize yaklaştı. "Bunu uzun zamandır istiyordum."
"Maria, senin hikayeni çok merak ediyorum." diye mırıldandı Hannah ve arabaya doğru ilerledik.
Düşünceli bir şekilde kaşlarımı kaldırdım ve en sonunda omuzlarımı silktim. "Pek toz pembe değil."
Arabaya yaklaştığımızda Nikki'nin bakışları bana kaydı ve dudakları konuşmaya devam edecekmiş gibi aralandı ama sonrasında vazgeçti. Sanki henüz vakti olmadığını düşünmüş gibi.
"Bugün alışveriş ve kız gecesi. Kendimize yeni gecelikler alalım." dedim sırıtarak. Kendime kahverengi bir gecelik seçecektim.
"Ben pembe." dedi Hannah.
"Kesinlikle açık mavi." dedi Nikki.
"O zaman güzel. Bugün bizim günümüz ve ne olursa olsun sonuna kadar gülümseyeceğiz."
"Aslında! "dedi Hannah başını iki yana salladıktan sonra düşünceli bir şekilde duraksadı." Şuan zamanı değil ama ben bir şey itiraf etmek istiyorum. "
Nikki ile göz göze geldik. İkimizde esmer şekerin ne itiraf edeceğini düşünüyorduk.
" Söyle hadi çatlatma!" dedi Nikki. Ağzından çıkan her kelimeyi hafızasına saklayacak gibi konsantre olmuştu.
Hannah parmağıyla çenesine dokunup gülümsedi. "Biz Carlos ile beraber olduk."
"Ne?" Nikki ile aynı anda çığlık attık. Öyle şaşırdım ve öyle beklemiyordum ki bu itirafı donup kalmıştım. Tepki bile veremedim.
Ama Nikki ard arda soru sormaya başlamıştı. "Ne zaman oldu? İlk kim adım attı? Tek gecelik mi yoksa ciddi misiniz? Seni kullanıp atmaya çalılıştıysa onu parçalarım."
"Şey," dedi üzüntüyle. "Görevden dönüyorduk. Sonra bir kulübe gittik arkadaşlarının yanına. Fazla içmiştik ve sarhoştuk. Uyandığımda aynı yataktaydık ve üstümüzde kıyafet yoktu. Panikledim ve oradan kaçıp gittim. Yani onunla yattım eminim ama o hatırlamıyor olabilir ya da yattığı kadının ben olduğumu hatırlamıyor olabilir. Çünkü diğer gün hiçbir şey olmamış gibi konuştu şaka yaptı. Kafam çok karışık. "
Nikki şaşkındı. Ben ondan daha çok şaşkındım. Tek kelime edemiyordum.
" Bu sıkıntılı bir durum ama bence bunu onunla konuşmalısın. "dedi Nikki.
" Ama ne diyeceğim? İkimizde sarhoştuk ve ilişki yaşadık. Bundan sonra ne olacak mı? "kendine çok öfkeliydi. Sarhoş olduğu için, Carlos ile beraber olduğu için. Aslında sarhoşken olduğu içindi. Yüzündeki ifadeden anlamıştım.
" Öyle değil tabi. Önce konuşursun bir şeyler hatırlayıp hatırlamadığını sorarsın ve gerçeği öğrenmek zorunda."
Ellerini saçlarından geçirdi. "Kaç gündür kafayı yemek üzereyim. Öyle zor ki anlatamam. Yüzüne bakıyorum ve o geceye dair her şey parça parça geliyor gözlerimin önüne. Utancımdan ölmek üzereyim."
Sonunda kendime gelecek gücü buldum. Nazikçe omzuna dokundum. "Sakin olmalısın öncelikle. Senden tavsiyem direk konuşman. Öyle rahat olacaksın sanki bu hiç umrunda değilmiş gibi. Ve şöyle diyeceksin 'Ben ciddi ilişki düşünmüyorum ve tek gecelik olan bu tuhaf samimiyeti normal hayatımıza yansıtmayalım' bunu söylediğin zaman kabul ederse anlarsın ki Carlos samimi değildi ve gerçekten tek gecelik bakıyordu. Ama itiraz eder ve ciddi düşündüğünü söylerse eğer bunu sende istiyorsan bir şans verirsin. "
" Bu çok mantıklı. "dedi Nikki.
" Sanırım böyle yapacağım. "umutsuzca gözlerini indirdi.
" Hadi ama bugün eğleniyoruz ve yarın seni bu dertten kurtarmak için bir kurtuluş planı yapıyoruz. "dedi Nikki koluna sarılarak.
Bende diğer koluna girdim." Katılıyorum, bütün bunları yarın düşünelim. "
Hannah sonunda gülümsedi arabaya bindik." O zaman alışveriş!. "
☆☆☆
Ay biz bu taş kalpli adamın güzeli mi olduk şimdi. 😍
Bir bölüm daha bitti. Bu sefer sonunu heyecanlı bitirmedim. Zor oldu ama 😅yaptım.
Hannah ve Nikki'nin hikayelerini öğreneceğiz diğer bölümde. İkiside ayrı ayrı acılar çektiler.
Zavallı kuşlarım benim.
Azrail farkında mısınız? Kendiyle çelişmeye başlamış bile. Kabullenemediği sizce ne?
Duygular mı? Yoksa Meryem mi?
Yoksa Meryem'e olan duyguları mı?
Şu kadarını söyleyeyim bizden şuan deli gibi etkileniyor hoşlanıyor bizden. Ama bunun getirecekleri biraz zorluyor onu.
Bu zamana kadar bu adamın zaafı olmamış. Bu yüzden duygularına yüz çevirmek istiyor ama onu yarın biraz teşvik edeceğim. 😅
Sizi çok güzel sıcak bölümler bekliyor. Yarından sonra bize karşı tutumu bambaşka olacak. Eh artık geldi ha o bölümler..
Sizce neler bekliyor sizi?
Azrail gerçekten Meryem'e olan duygularını kabul ederse bu kadını nasıl sever? Nasıl yaralarını kapatır?
Bu adam severse nasıl sever?
Okuyup göreceğiz. Sizlerin yanaklarınızdan öpüyorum. Yarına kadar gününüz çok güzel geçsin.
Muah... 😘😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |