32. Bölüm

"32"Kabulleniş.

Kupa Kızı
kupakizii0

 

 

ᥫ᭡ ִֶָ𖤐

 

"Bazen yıllarca kabullenemediği şeyi bir gecede kabullenir insan...( Meryem & Azrail) "

 

ᥫ᭡ ִֶָ𖤐

Bol yorum yapmayı unutmayın sevgili okurlarım. 😍Okurken yaşadığınız duygu değişimlerini merak ediyorum.

🎧Bölüm şarkısı : I wanna be yours. (Arctic Monkeys) 🎧

 

 

Bir kaç saat sonra.

Gözlerimi yatak odamın tavanında açtım. Önce ne olduğunu neden burada olduğumu hatırlamaya çalıştım. Sonrasında sesler düşüncemi böldü.

"Uyandı." Bu Nikki'ydi.

"Maria beni duyuyor musun?" Hannah endişeyle yüzüme bakıyordu. Gözlerime bakıyordu.

Nikki tiz bir sesle çığlık attı, "İnanamıyorum yoksa artık konuşamayacak mı?"

Carlos'un uyarıcı sesi kulağıma doldu. "Daha yeni kendine geliyor. Böyle konuşma."

Sonra bütün sesleri onun sesi bastırdı."Güzelim iyi misin?"

'Güzelim?'

Parmakları alnıma dokundu. Yanağımda gezindi. "Beni duyuyor musun?"

Aniden yatakta oturunca Nikki korkudan Hannah'ın kucağına bayıldı. Carlos ona gülerken ben Azrailin gözlerine baktım.

" Güzelim mi?"

"Kendimi prensesi öperek uyandıran prens gibi hissettim şuan.. "dedi Dudakları, sanki gerçekten öpüşmüşüz ve benim uyanmama neden olan bir sırıtışla kıvrıldı.

" Lütfen tekrarlar mısın? Güzelim mi dedin bana az önce? " diye sorarken ciddi olduğumu anlasın diye gözlerinin içine baktım.

" Söyledim. "dedi gülümseyerek tekrardan." Söyleyemez miyim? Yoksa bana bunu söylemekte mi yakışmıyor? "

"Hayıııır." Başımı iki yana salladım. "Yakışıyor." dedim utanarak.

Yüzüme düşen saçlarımı geri çekerken kendimi cennette gibi hissediyordum. Büyülenmiş gibi gözlerine bakıyordum. Kalbim gerçekten cenneti kazanmışım gibi haddinden fazla hızlı atıyordu.

"Sadece tekrar yaralandığını görmek istemiyorum."dedi yanağımı okşayarak.

Kaburgalarım kalbimi bir mengene gibi sıktı.

" Bana ne oldu? "diye sorarken son anılar hücum etti zihnime. Aman Allah'ım. Haber, Türk bayrağı. Ve Katilimin bakışları. Ben şimdi bu adama bunu nasıl açıklayacaktım. Yapabilir miydim?

Hannah'ın kederli sesi kulağıma ulaştı. Yüzünde ölümü görmüş gibi bir ifade vardı. Benim için çok endişeleniyordu. "Az kalsın... Söyletme lütfen." dedi titereyek.

"Ben sizi üzdüğüm için özür dilerim." dedim gülümseyerek. "Gerçekten şuan iyiyim. Lütfen sizde üzülmeyin."

Azrailin parmakları benimkileri yatağa bastırdı. "Başın ağrıyor mu?" diye sordu.

"Hayır, şuan iyiyim." dedim.

Ama hâlâ endişeliydi. Gözleriyle tartıyordu beni.

Ortamı biraz yumuşatmak için, "Hatta çok açım." diyerek, elini avuçlarımın içine aldım." Salçalı makarna yiyelim mi?"

Bizi hayretler içinde izleyen arkadaşlarım kahkaha attılar. Daha çok utandım. Omuzlarımın içine sindim.

"Çıkın dışarı!" dedi onlara bakarak. Kızlar ikiletmeden çıkarken Carlos söylendi. Yüzünü buruşturarak, " En heyecanlı yerinde. Bu haksızlık." istemeye istemeye dışarı çıktı ve bizi yalnız bıraktılar

Başını iki yana salladı. "Dayak arsızı oldu bu. Hiçbir şey yaramıyor." dedi Carlos'un arkasından.

"Carlos arkadaşın mı yoksa gerçekten sadece iş içinmi yanında tutuyorsun?"

"Benim hiç arkadaşım olmadı. Öyle şeyler için vaktim olmadı daha doğrusu. Çizdiğim yol, kurduğum bu kuruluş bana kimseye güvenmemeyi öğretti. Carlos evet bana sadık biri. Ama arkadaşım değil. Sadece sadik bir asker."

"Peki salçalı makarna yiyecek miyiz?"

Gülümseyerek dudağıma doğru uzanınca elektro şok yemiş gibi donup kaldım.

Siktir! Siktir!

Açgözlülükle dudaklarımı esir aldı.

Tutku, kalp atışlarımı durdurulmaz bir hale getirdi. Sanki evrendeki bütün çiçekler buz tutmuş kalbime çarpmış ve alabildiğine yüzeyde kırılma yaratmıştı. Dudakları tutkumun yükseldiği dudaklarımdaydı. Bütün sınırlarım buz kütleleri gibi parçalandı ve nihayetinde katilimin tenine hapsolmuştu.

Katilime karşı konulamaz şekilde aşık olmuştum. Artık bu adam benim herşeyim olmuştu. Dudaklarının yakıcılığı beni yaktı, yıktı kül etti. Dilinin kıvrımlı sertliğinden çıkan enerji önce kalbime sonra da bütün bedenime yayıldı.

Sanki gökten üç duygu inmişti ve hepsi dudaklarımızdaydı. 'Açlık, Özlem, Tutku.'

Bu üç duygu dudaklarımızın arasında ki nefeslerimize karışıp buhar oluşturuyor ve yine kendi karanlığına kaçmaması için hapsediyordu.

Karşı konulamaz ve geri dönülmez şekilde seviyordum. Onu sevmez­sem başka şeyleri de sevemezmiş gibi yerle bir oldum. Çizdiğim sınırlarımı yerle bir eden adamın dudaklarına mühürlendim. Benim sınırlarımı dudaklarının arasındaki ateş yaktı.

Özür dilerim anne katilime aşık oldum. Özür dilerim baba bir parça mutluluğa yenik düştüm. Özür dilerim kendim... Ben bu adama artık körü körüne bağlıydım.

Sadece birbirimize karşı değil, her şeye karşı kontrolümüzü yi­tirmiştik. Dişleri dudaklarımı ısırıyor ve öpücükleri gittikçe daha iştahlı bir hal alıyordu. Böyle giderse ikinci bir kriz geçirecektim. Gözü dönmüş bir şekilde öpüşüyorduk.

Parmak uçlarım onun ateşiyle titremeye ufaktan başlamıştı. Bunu anlamış gibi geri çekildi.

Santim santim inceledi beni. Sessizliği bo­zan, ilk konuşan kişi olmak istemedim. Bu tutkunun yaydığı gerçekliği bozan kişi olmak istemedim.

Boğazım kurumaya başladı. Susuzluğun bu denli güçlü olduğunu ilk kez böyle derinden hissediyordum. Dudakları benimkileri böyle yetim bırakınca bir daha susuzluğuna doyamayacak gibiydim.

"Senin sevgilin olmak istiyorum Maria." dedi aniden. Birden bire. Öylece.. Öyle şok olmuştum ki doğru duyup duymadığımı veya rüyada olup olmadığımı anlamak için alt dudağımı ısırdım.

"Doğru mu duydum? Yoksa bu zihnimin oyunu mu?"

"Doğru duydun Maria. Sevgilin olmak istiyorum."

Sustum. Evet bende istiyorum deyip boynuna atlamak istiyordum. Ama ya kafamda ki çip.

"Her an ölecek bir kadının sevgilisi mi olmak istiyorsun?" diye sordum fısıltıyla.

"Hayır güzelim. Her an ölecek bir adamın sevgilisi olmanı istiyorum."

Anlamamış bir ifadeyle yüzüne baktım.

"Ben anlamadım. Neden sen ölüyorsun? Ben öleceğim."

"Sen öleceksin ve ben yaşayacağım. Ben adil bir canavarım." dedi sırıtarak.

Kırgınlıkla kendimi geri çektim. "Bana acıdığın için mi söylüyorsun bunları? Eğer bunu yapıyorsan senden nefret ederim."

Parmakları tenimde dolandı. Çıplak omuzlarımda, göğsümün hemen üstünde. "Acınacak biri varsa oda benim. Benim gibi aptal biri, senin gibi kusursuz birinin sevgilisi olmak istiyor. Acınılacak birisi varsa o da benim."

"Bana biraz zaman verir misin?" dedim ayağa kalkarak. Neden böyle davrandığımı biliyordum. Yolun ortasında ben teklif ettiğimde reddetmişti. Birazda o bekleyecekti. Bakalım beklerken bana neler yapacaktı? Ne tür sürprizler mesela?

Benimle birlikte ayağa kalktı." Fazla zamanımız yok. "dedi hemen arkamdan. Sanki kafasında çip olan oydu ve sanki ölecek olan oydu." Ama zaman istiyorsan senin için zaman yaratacağım Maria. " Gözlerimiz birbirinde kilitli kaldı. Parmağını dudaklarıma bastırırken midem düğümleniyordu.

Korkmuş hissetmeliydim. Acı hissetmeliydim. Öleceğim için nefret his­setmeliydim.Hayatta olduğum için rahatlamalıydım. Ölüme çok fazla yaklaş­tığım için ürkmeliydim. Bundan sonra ne zaman bir kriz geçireceğim konusunda endişeli hissetmeliydim.

Hissetmem gereken ve hissedebileceğim o kadar çok şey vardı ki... Ama karşımda duran adamın gözleri, tenimi yakan dudakları benim bütün sınırlarımı yıkan sevgili katilimin, benim sevgilim olması dışında hissetmem gereken o duyguları hisset­miyordum.

Az kalsın ölüyordum. Ama neredeyse gülümseyecektim. Mutluluktan ağlayacaktım.

Kendimi aitlik hissediyordum. Sanki bir evim vardı o evde sıcak yemekler pişiyordu. Sanki bu adam ev gibi hissettirecekti artık.

Çok fazla şey hissetmeliydim ama tek hissettiğim değişimin izle­riydi.Bu adamı kalbime aldığım anda, orada bir şeyler değişmişti. Bütün hayatımdan vazgeçmiştim. Katilim beni öldürmek yerine öpmeyi, sevmeyi tercih etmişti. Aramızda bir şey değişmişti. Burada karşısında savunmasız ve alev alev dudaklarından yanarken aramızda bir şeyler değişti. Bizde bunu kabul ediyorduk.

İnkâr etmek için çok uğraştığım bağ derinleşmiş, karanlık bir gecede gökyüzünü aydınlatan bir ay gibi parlamış, daha fazla bü­yüyüp zihnimdeki her gölgeyi aydınlatmış ve içimdeki tüm belir­sizlikleri uzaklaştırmıştı.

Beni hayatına kabul eden ve beni sevmek için herşeyi göze alacağına emin olan kapkaranlık bir çift gözden gelen herşeyi kabul ettim. Gülümserken dudakları kıvrıldı.

"Bende kabul ediyorum." dedi zihnimi okumuş gibi. Utançla yutkundum.

Ağır adımlarla odadan çıkınca yatağa oturdum. Ben az önce neler yaşadım? Azrail ile öpüştüm ve ilk öpen oydu. Bana güzelim dedi. Sevgilim olmak istediğini söyledi. Bunları yaşıyordum değil mi? Rüya olamazdı. Olmasın lütfen.

O an içeri kızlar girdi. Yanıma koşarak gelince gözleri kocaman açıldı.

Nikki korkuyla, "Yoksa canını mı yaktı?"

Hannah vücudumu kontrol ederken kendime gelmeye çalışıyordum.

"Hayır yaralanmamış. Yoksa canını sıkacak kötü şeyler mi söyledi Maria?"

Carlos omzumdan tutup sarstı. "Kız konuşsana ne oldu? Şoka girmiş. Gören diyecek Efendimiz onu öptü."

Ben çığlık atınca Carlos korkuyla kalbini tutup geri adımlar attı.

"Biz az önce öpüştük." dedim hemen ardından ve elimle ağzımı kapatıp yatağı tekmelemeye başladım.

Sonra benim ardımdan iki arkadaşım çığlık attı. Onlara Carlos da katıldı. Onunki biraz kükreme gibi oldu tabi.

Carlos ellerimden tutup yataktan kaldırdı. "Anlat çabuk ne demek öpüştünüz lan.. Bak azıcık iyi davrandı diye hayal kurmuyorsun değilmi? Çip bunları yapabilir Maria. Hayal görmediğine eminmisin?"

Gözlerimi devirdim. İki elimin parmaklarını öpüşüyor gibi birleştirip açtım. "Gerçekten öpüştük. İlk öpen oydu ve benim sevgilim olmak istediğini söyledi." dedim.

Hepsinin yüzünde şüphe vardı. Aman Allah'ım öyle bir bakıyorlardı ki bir an için hayal gördüğümü düşünecektim ki Azrailin sesi kapının eşiğinden geldi.

"Dedikleri doğru." dedi kurnazca sırıtarak.

Üçüde hazır ola geçti. Gözlerini kaldırıp bakamıyorlardı ama Nikki ve Hannah gizlice gülümsüyordu. Carlos ise çok şaşkındı.

Carlos'un duyabileceği şekilde fısıldadım. "Kudur!"

Kaşlarını çattı ama sesini çıkaramadı. Orta parmak bile çekmek istemiştim o an ama fazla abartı olur diye yapmadım.

"Carlos benimle gel." Azrail çıkınca Carlos işaret parmağını yüzüme doğru salladı, "Sinsi şeytan sonra gösteririm sana ben."

Sadece dilimi çıkardım. Hızlı adımlarla odadan çıkınca kızlar kolumdan tutup yatağa oturttu.

"Her detayını istiyorum." dedi Nikki. Aynı anda Hannah başını yukarı aşağı sallladı. Başta utanarak anlattım ama sonra baya açıldım ve kahkahalar odanın içinde dönüp durdu.

"Peki ne cevap vereceksin?" diye sordu Nikki.

"Kabul edeceğim ama sürünsün istiyorum."

Hannah saçlarını geriye doğru savurarak, "Aferin kızım. Senin için neler yapcak önce onu görelim."

"Bakın kızlar tavsiye vermeyi sevmem ama erkekler çabuk sıkılır ve biz Azrailden bahsediyoruz bence fazla bekletme. Sizi beraber görmeyi çok istiyorum. Acaba sana nasıl davranır? Yani seni nasıl sever acaba?"

"Elbette fazla uzatmayacağım ama bekliyorum bana sürpriz yapmasını bekliyorum. Bu yüzden sonra vereceğim cevabımı."

O gece sabaha kadar uyuyamadım. Gözlerimi kapatsam dudakları gözümün önüne geliyor, gözlerim açık kalsa gözleri.. O yatak bir diken gibi batıyordu tenime. Sanki uykum kuş olup uçmuştu. Öyleki öpüşmemizden sonra sanki bir daha uyuyamayacağım gibi düşünmeye başlamıştım.

Sabah Nikki özel bir görev için ayrılınca Hannah ile dün akşam konuştuğumuz görevi tekrar gündeme getirdik. Nikki'nin nişanlısı Bruce'un mezarını bulacaktık.

Öncesinde Nikki'nin babası ile konuşmamız lazımdı. Bize güvenmesi ve herşeyi ortaya dökmesi için pratik bir plan yapmalıydık. Ama Bir sorun vardı adam kızına bile söylemediği sırrı bize asla söylemezdi. Birde büyükelçiydi.

"Aslında bir hafta sonra özel bir davet var Maria. Ünlüler, aristokratlar, Rusya, Amerika, İngiltere ve bir kaç ülkenin büyük elçilerininde katılacağını duydum. Görünürde siyasi bir davet ama genel olarak özel konular konuşulacak muhtemelen ve bunu örtbas etmek için davet adı altında toplanacaklar. Bu davete katılmanın bir yolunu bulmalıyız."

" Bu bizim için altın fırsat Hannah ama aklıma mantıklı hiçbir fikir gelmiyor. Bizi oraya almazlar. Eminim o davete katılacak garsonlar bile bir ay öncesinden seçildi. Oraya girmemiz neredeyse imkansız. "

Umutlarımız kısa sürede tükenmişti. Girmenin tek yolu varsa Azrailden geçiyordu oda sadece Nikki için böyle bir şeye kalkışmazdı. Kaldı ki sırf öpüştük diye ondan böyle bir şey isteyemezdim. Buna öfkelenirdi. Artık onun gözlerinde öfkeden başka duygular görmek istiyordum.

"Gizlice girmenin bir yolu olmalı."

"Davet nerede olacak?" diye sordum.

"Bir otelde. Arap Birleşik Emirliklerinin en zengin adamının otelinde. Grand Golden Otel. Bir davet mektubu için servet harcayanlar var. Bizdeki parayla otelin ancak önünden geçip gidebiliriz."

Son söylediğine sırıtmıştım. "Bence otelin önünden bile geçemeyiz."

Kısa bir kahkaha attı. "Keşke sihirli bir değneğimiz olsaydı. Otele girmemizi sağlasa yeterdi."

O an kafama bir şey dank etti. Sevinçle parmağımı şıklattım. "Tabi ya bunu nasıl unuturum?"

Hannah yüzüne gelen heyecanın sıcaklığıyla öne atıldı. "Ne oldu ne oldu? Yoksa gerçekten sihirli bir değneğin mi var?"

Başımı yuları aşağı salladım. "Evet var."

Umutsuzca geri oturdu. "Benimle dalga geçmenin sırası değil."

"Dalga geçmiyorum." diyerek merdivenlere doğru yöneldim. "Birazdan göreceksin."

Yatak odama çıkarak çantamı elime aldım ve içini karıştırdım. İstediğim şeyi bulunca beni merakla bekleyen Hannah'ın yanına döndüm.

"Bu ne biliyor musun?" elimdeki siyah kartı gösterdim.

Yüzüne kan gelmişti resmen. "Oha bu da ne?"

"Bu bana her kapıyı açacak bir anahtar. Bunu Azrail bana göreve gittiğimiz zaman vermişti. Bütün kapıları açacak gizli bir anahtar olduğunu söyledi. Bununla gireceğiz."

Kartı elimden alarak arkasına baktı ve tekrar önüne baktı. "X bu bilinmeyen demek. Acaba bu kart sadece efendimize mi ait? Yoksa başka insanlarda da varmı?"

"Hiç bilmiyorum ama ne önemi var. Plan yapıldı. O otele bu kartla giriyoruz. Babasını avlıyoruz ve mezarın yerini öğreniyoruz."

Ellerini teslim olur gibi kaldırdı. "Tamam kabul büyük girişi ayarladık peki adamı nasıl ikna edeceğiz? Kızına güvenmeyen adam bize nasıl güvenecek neden anlatsın herşeyi?"

Omzuna dostça dokundum. "Ah Hannah, bazen taşıyıcı olduğunu unutuyorsun. Bilmelisinki her insanın bir zaafı vardır. Açığa çıkarmaktan korktuğu gizli bir geçmişi. Tek yapmamız gereken bu adamın kirli çamaşırlarını ortaya çıkarıp ona karşı kullanmak."

"Bu mantıklı." dedi. "Peki buna rağmen anlatmazsa. O zaman ne yapacağız?"

"Aslında en basiti bu. B planını devreye sokarız."

Heyecanla, "B planı mı? Bir 'B'planımız mı var?"

Sırıtarak, "Benim her zaman bir 'B' ve Bir 'C' planım vardır."

"Peki söyle bakalım bayan çok planı olan. Planlarımız neler?"

Bir ileri bir geri yürümeye başladım. "A planı : Zaaflarını kullanmak. Bu işe yaramazsa, B planı : Fiziksel işkence. Diyelim bu da yaramadı ki çok zor ihtimal. C Planı : ona ruhsal işkence ederiz. Hiç Çin işkencesi diye bir kitap okudun mu?"

Meraklı gözlerle başını iki yana salladı.

"Bir insanı kendi boyundan daha küçük bir kafese kapatırsın ve her dakika damlayan bir su damlası sesini dinletirsin. Etrafta o su damlasından başka ses asla yoktur. Önceleri bunu önemsemez insan. Panik, korku, kurtulma çabasıyla boğuşursun. En fazla bir iki gün sonra o uzak gelen su damlası sesi artık beyninin içindedir. Seni uyutmaz. Düşünmeni engeller. Git gide hem sağlığın hem ruhun daralmaya başlar. Hücrenin darlığı artık sana bir fare kapanı gibi gelir. Şöyle söyleyeyim yavaş ve en acı şekilde delirirsin. O hücreden kurtulmak için değil sırlarını dökmek kendi bedenini bile satarsın. İşte en ağırı 'C' planı. Umarım bunu uygulamalak zorunda kalmayız. "

Hannah gözlerime öyle hayran hayran bakınca utanmıştım.

" Beni neden 'C' planı heyecanlandırdı?" diye sordu sırıtarak.

" Sen söyle. Birinin bütün kontrolü senin elinde olsaydı bunu izlemek muhteşem olmaz mıydı? Keşke bütün kötü insanlara bunu yapabilseydim. Belki bir nebze bu dünyadan ayrılmadan önce huzurla giderdim. "

" Maria gün geçtikçe sana daha çok hayran oluyorum. Gerçekten bak sana karşı hep böyle hissedeceğim. "

Ellerini tuttum." Hayran olunacak bir tarafım yok. Bunu alçak gönüllü olmak için söylemiyorum. Ben bile bazen ailem yaşasaydı ve ben bunları düşünmek zorunda kalmasaydım hayatım nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum. "

" Biz insanız. Mükemmel değiliz. Seni anlıyorum. Ama sen her fırsatta kötülerin en ağır cezalarını çekmelerini istedikçe hatta iki defa bunu yapınca sana hayran olmadan duramıyorum. "

" Eh hadi biraz öyle olayım. "dedim göz kırparak.

" O zaman hazırlıklar başlasın. Görev Büyük elçiyi yerin dibine sokma görevi olarak kaydediyorum. "

" Ona hayatı zindan edeceğim. Benim arkadaşıma acı çektirmek neymiş görecek. "dedim yumruğumu sıkarak. Hannah'da aynısını yaptı." Bende. "

O hafta Azrail göreve gitmişti yine. Merak etsemde uğraşmam gereken yeni göreve odaklandım. Nikki'nin babası Louis hakkında araştırma yaptım.

Louis, 45 yaşında sarışın, mavi gözlü ve 1.88 boyunda bir adamdı. Fiziksel olarak sağlıklı ve yakışıklıydı. Kendine iyi bakıyordu. Mesleği : Rusya büyük elçisiydi. Babasının mesleğini devam ettirmiş. Bir eşi var ve bir kızı. Nikki. Devlette söz sahibi. Meclis üyesi. Amerika büyükelçisinin birinci taraf kuzeni. İnternette boy boy fotoğrafları vardı. Bu bilgiler göz boyama kısmıydı. Şimdi bu adamın karanlık tarafını öğrenmem gerekiyordu.

Bunu nasıl yapacaktım? Hacker konusunda yeteneğim sıfırdı. Pisliğin zaaflarını varsa nasıl öğrenebilirdim?

Önce sosyal medya hesaplarını inceledim. Bencil ve egolu olduğunu her gün beş tane fotoğraf atmasından anlamıştım. Kaslarını göstermeye bayılıyordu. Hesaplarında eşine ya da kızına ait tek bir fotoğraf yoktu. Normal bir hesap gözüyle baksam ben bu adamın evli olduğuna inanmazdım.

Pekala küçükte olsa şansımı denemeliydim. Fake bir hesap açtım ve fake bir fotoğraf koydum. En iyi yol bazen en kolay olanıdır der atalarımız. Umarım bir belaya düşmezdim.

Önce anlamasın diye sabaha kadar tam sekiz saat boyunca saçma sapan insanlara istek atıp kabul etmelerini sağlamam saatlerimi almıştı ama sonunda başardım. 150 takipçi ve 400 takip edilen yaptıktan sonra isteği attım. Profilimde fotoğraf olmaması biraz şüphelenmesini sağlayabilirdi. Her yolu deneyecektim.

Sonra kaslı fotoğraflarının altına çok açık olmayan bir iki iltifat bıraktım. Egosunu okşayacak ve bencilliğini yükseltecek göz dolduran basit cümleler felan. Umarım işe yarardı.

Sabaha karşı bilgisayarın başında uyuya kalmışım. Sekiz saat uyuduktan sonra uyandığım da her yerimin tutulması bir yana açlık yüzünden bayılacak gibi olmuştum. Mutfağa gidip karnımı doyuracak bir sandviç hazırladım ve bilgisayarı açtım.

Hesabıma girdiğimde bir takip isteği ve yorumlarıma verilen cevapları görünce boğulacaktım neredeyse.

"İşe yaradı. Yemi yuttu salak." dedim heyecanla. Takip isteğini kabul ettim. Ekrana gözlerimi dört açmış bir şekilde bir mesaj atmasını beklerken taş gibi kesilmiştim. Kalbim bir zamanlar ki görev heyacanı ile atıyordu..

Ve on dakika sonra mesajı ekranıma düştü.

Louis : Sinsirella?

Ekrana bakarak kahkaha attım. Fake hesabımın ismini Sinsirella koymuştum.

Ben : Evet, benim.

Yazıyor...

Heyecan dorukta.

Louis : Tanışıyor muyuz?

Sandviçi ağzımda tutarak klavyeye abandım.

Ben : Louis bey, fotoğraflarınızdan gördüğüm kadarıyla çok samimi ve kültürlü bir adam olduğunuzu fark ettim. Doğa fotoğraflarıyla muhteşem uyum içinde olduğunuzu söylemekten çekinmeyeceğim. Bir fotoğrafınız tesadüf eseri önüme düşünce size karşı küçük tatlı bir merak duygusu salgıladım ve istek attım. Cürretimi mazur görün.

Bir lokmayı yavaş yavaş çiğnedim. Umarım bu yazdığımı saçma bulmazdı. Ya da abartı ya da fazla. Umarım duygusal anlamda boş bir anına denk gelmişimdir ve bana cevap vermekten çekinmez.

Yazıyor...

Gözlerimi kocaman açarak ne yazacağını merakla bekledim.

Louis : Öncelikle bu güzel iltifatlarınız için teşekkür ederim. Doğa da bütünleşmeyi ve kaliteli vakit geçirmeyi seven bir iş adamıyım. Tesadüflerin sizi bana getirmesi belkide tanrının isteğidir Bayan Sinsirella. Yakından tanışmak istediğimi söylersem fazlamı abartmış olurum?

İşte bu bingo. Ya bu adamlar fazla salak ya da bende fazlasıyla şeytan tüyü var. Böyle basit bir yeme bu kadar kısa sürede düşmesi olanaksız olmalı. Birde Rusya büyük elçisi olacak. Önündeki üç santimlik organı korntol edemeyen adam ülkenin elçiliğini yapıyor.

Ben : İki olgun insanın sohbet etmesi kadar normal bir şey yok Bay Louis. Tanışmayı sizin kadar bende çok istiyorum.

Louis : Buna memnun oldum. O zaman bana neden kendindan bahsetmiyorsun Bayan Sinsirella. Böyle demem senin için sorun olmuyordur umarım?

Evet senli benliye fazla hızlı geçiş yaptık. Adamın niyeti belli oldu.

Ben : Asla hatta daha çok mutlu oldum Bay Louis. 22 yaşındayım. Küçük aliemden kalan bir kafe işletiyorum. Amerikada doğup büyüdüm. Şuan New York'ta yaşıyorum.

Louis : Ah bayan Sinsirella ben 45 yaşındayım. Sanırım bu konuşma seni zorlayacaktır. Şuan bitirebiliriz. Şunuda söylemeyi istiyorum. Benim için yaşın bir önemi yok.

Pedofili pislik!

Ben : İlişkilerde yaş sadece bir rakamdır. Senin gibi düşünüyorum. Doğru kararlar verildiği takdirde sohbetimiz daha da güzelleşecektir.

Louis : Bunu duyduğuma sevindim. Neden görüntülü konuşmuyoruz?

Oha.. Bu kadarda olmaz. Yani bir anda.

Ben : Sanırım bu şuan sorun olabilir. Erkek arkadaşım yanımda uyuyor. Benim başka bir adamla görüştüğümü duyarsa sanırım ilişkim biter. Umarım başka bir erkekle daha görüşüyor olmam senin için sorun değil. Söylemeden edemeyeceğim hayatımın en güzel anlarını bir erkeğe bağlı olarak geçirmek istemiyorum. Ben biraz doyumsuz bir kadınım.

Beş dakika boyunca cevap gelmeyince son yazdığıma pişman olacaktım ki yazıyor yazısı yüzümü güldürdü.

Louis : Sana katılıyorum. Bende evliyim. Karımı seviyorum ama asla yeterli değil. Umarım buda senin için sorun değildir?

İşte bu. İşte bu Meryem. Yazışmanın bu kısmının fotoğrafını çektikten sonra Hannah'a attım. Bu arada bir cevap yazmadım. Biraz götü tutuşsun pisliğin.

Hannah dan kısa sürede cevap geldi. Destan yazmıştı.

"Maria, birincisi bunu nasıl başardın? Rusya büyük elçisi ile konuşmaya nasıl başladın? Seni ne ara takip etti ve yok artık Rusya büyük elçisiyle flört ediyorsun şuan. Kızım aradan bir gün geçti. Bunu nasıl başardın?"

Mesajı sırıtarak okudum. "Demekki hâlâ iş var bende canım. Adam görüntülüye geçmek istedi ya... Ahahhaha"

"E Ama yuh. Biraz yavaş olsun adi pislik. Karısını aldatıyor şerefsiz. Yüzsüz gibi doyumsuzum diyor."

Kahkaha atmıştım son dediğine. Anında mesaj yazdım. "Yalnız doyumsuzum diyen bendim."

"Hhahaah pardon ama seninki görev canım. Siktir! Kızım bu mesajları Efendimiz görse ne olacak? Biz hiç bunu düşünmedik."

İşte o gülümsemem hızlıca solup gitti.

"E ben bunu düşünemedim. Beni Rusya büyük elçisiyle konuşurken yakalarsa bu sefer hayatta yüzüme bakmaz. Hemde yeni öpüşmüşken. Ben nasıl açıklarım ki.."

" Maria ne yap et öğren sonrada tekmeyi bas. Yakalanırsan seni kimse kurtaramaz. "

" Tamam. "

Görev başına döndüm. Adamın beş tane birden mesaj attığını ve ne kadar sabırsız olduğunu mesajlardan görmüştüm.

Louis : Sinsirella orada mısın? Evli olmam senin için sorun mu? Mesajlarımı görüyorsan lütfen cevapla.. Hey! Sinsirella!! Sanırım ilişkimiz başlamadan bitti.

Ben : Buradayım sadece bu kadar beklemiyordum. Ama sorun etmeyeceğim. Lütfen bana kendinden bahseder misin? Evli olman konusunu hemen kapatmak istiyorum.

Louis : Peki kapatalım. 45 yaşındayım. Bir şirketim var. Evliyim bir kızım vardı.. O konu hakkında soru sorulmasını istemiyorum. Rutin işler, siyasi, plotik. Sıkıcı bulursun.

Ben : Ah, evet politikadan pek anlamam. Özel hayatında neler yapıyorsun?

Louis : İş dışında pek bir şey yapmıyorum. Eve iş taşıyan bir adamım. Evde bile aynı konular dönüyor. Bu arada senin için sorun yoksa hemen konuya girmek istiyorum.

Ellerim titredi. Hayır, bu konuşmayı yapacağıma inanmıyordum. Bir yalan dahi olsa yapamam. Bu kendimden soğumamı sağlardı. Bu konuşmadan kurtulmalıydım ama benim için de büyük bir koz olurdu.

Ne yapacağımı düşünürken bir mesaj daha geldi.

Louis : Sinsirella, özür dilerim acil bir işim çıktı. Sana daha sonra tekrar yazacağım.

Rahat bir nefes almıştım. Ama sonra ne olacak? Nasıl konuşurum böyle bir konuyu bu adamla?

Aniden telefonum çalınca olduğum yerden sıçramıştım. Ekranda onun ismini gördüm. Azrail. Ay yoksa yakalandım mı? Hayır odamda kamera toktu dimi..

"Alo."

"Maria, görev uzayacak."

Ben heyecanla onu beklerken bu lanet görev neden daha çok uzuyordu.

"Sorun değil, ne zaman geri döneceksin?"

"İki hafta sonra."

Bıkkınlıkka nefes verdim. Aynadan üzüntülü yüzüme bakarken omuzlarımın içine sinmiştim.

"Olsun ben beklerim ama.."

"Ama..?"

Acaba bu adamla o tür konuşmalar nasıl olurdu? Aman Allah'ım neler düşünüyorum.

"Yok bir şey." dedim.

Ama ses tonumdan kesinlikle bir şey olduğunu anladı.

"Sorun ne?"

"Bir sorun yok. Sadece.."

Utancımdan yerin dibine girmeden önce sabırsız sesini duyunca ürkmüştüm.

"Söyle, Maria. Bana her zaman ne düşündüğünü söyleyebilirsin."

Bu içimi rahatlatmasımı gerekiyordu. Asla.

"Acaba hiç.. Yani daha önce bir kadınla.." Tek seferde söyle. Tek seferde. "O konuları konuştun mu?"

Heyecandan nefes almayı bıraktım ve sanki karşımda durmuş ve gözlerini kısmış bana bakıyor gibi hissetmiştim. Kıpırdayamıyor ve nefes alamıyordum.

"Yapmak varken neden aptal ergenler gibi konuşayım?" Sonunda sesini duyunca rahat nefes aldım. Sonrasında kendimi aptal bir ergen gibi hissettim.

"Ama bunu istiyorsan denerim." deyince utancımdan yerin dibine girmeyi o an çok istedim. Hemde çok. Arsız Meryem. Utanmaz kadın. Azrail şimdi benimle +18 konuşabilmek için deneyeceğini söyledi öyle mi? Merak içimi kemirdi. Ne yazardı diye meraktan ölsemde bu konuyu hemen kapattım.

"Hayır, sadece merak ettim. Gerçekten yemin ediyorum öyle bir şey istemiyorum."

Aceleci cümlelerim eminim ki daha çok şüphelenmesine yol açmıştı.

"Kim bilir aklından ne geçiyor?" eminimki sırıtıyordu.

"Geçmiyor gerçekten hiç düşünmedim."

"Yalancı." dedi hemen. Devamında, "Beni hayal ettiğini inkar ediyorsun."

Bocaladım.

"Ne.. Neden seni çıplak hayal edecek mişim? Bunuda nereden çıkardın?"

"Çıplak olduğunu ben söylemedim." dedi alaycı bir sesle.

"Kapatıyorum." dedim ama hemen sert sesi beni durdurdu.

"Bekle."

Ekrana bakıyordum. Ne yapacağını merakla beklerken bir mesaj geldi. Titreyen parmaklarım mesajı zorla açtı. Mesajı görünce ağzım kocaman açılmıştı. Kalbim o an sanki durmuştu. Ağzım açık ekrana bakıyordum.

"Bana çıplak fotoğrafını mı gönderdin?"

"Gerçeğinide yakında göreceksin." deyince telefonu kapattım.

Bir elimde telefon öyle ayakta duruyordum. Fotoğrafa bakıp bakmamak arasında gidip geliyordum. Bir gözüm bakıyor diğer gözüm başka tarafa kayıyordu.

Ama Allah'ım poposu çok sıkıydı. O baklavalar da ne? Özenle çizilmişti. Sanki haftalarca düşünülmüştü bu kusursuz yaratık. Sonunda pes ederek fotoğrafı bilmem kaç dakika inceledim.

"Acaba bende bir tane göndersem mi?" aklımdan geçti ve dilimden döküldü ama hemen sonrasından bundan vazgeçtim.

"Hayır çıplak atamam. Ama başka bir şey yapabilirim. O yapıyorsa bende yaparım."

Jakuziyi sıcak suyla doldurdum. Pembe ve siyah köpük oluşturmak için özel bir şampuan vardı. Kıyafetlerimi çıkarıp jakuziye girdim. Köpüklerle mahrem yerlerimi kapatarak fotoğraf çektim.

İlkini beğenmedim. Sonra bir tane daha çektim. Sonra bir tane daha. Saatlerce suda fotoğraf çekip sildim. Sonra bir tanesini beğendim. Bu arada suyun içinde donmuştum. Duş alıp temizlendikten sonra mesaj yerine girdim.

"Ya kızarsa." sonra ben kendime kızdım. "Saçmalama neden kızsın?"

Bir kaç dakika kararsızlığım ile boğuşurken sonunda mesajı gönderdim. Heyecandan yatağı tekmeledim. Çığlık attım ve sonunda yorularak yatağa uzandım.

Bekliyordum. Hâlâ görmemişti. Ya görev boyunca asla telefona bakamazsa. Buda demek oluyor ki iki hafta boyunca fotoğrafı görmeyecekti. Bu beni biraz rahatlatmıştı.

Yorgunluk, utanç ile uyudum. Saatlerdir uykusuzdum. Güzel bir uykuyu hak ediyordum.

Sabah bilgisayar ekranıma Louis'in mesajı yansıdı. Bir fotoğraf göndermişti. Çıplak. Iyyy bu iğrençti. Hemen telefonuma kaydettim ve üstü kapalı konuşmalar ve bir kaç yarı çıplak fake fotoğrafı attım.

Onun iğrenç yazışmaları bana yeterince koz verdiğinde mesajlarına geri dönmeyi bıraktım. Çok önemli bir işim olduğunu ve sonra döneceğimi söyleyerek onu terk ettim.

Bir kaç gün öncesinden otele giriş yaptım. Kartı gösterdiğim gibi suit odanın kapıları bana açılmıştı. Bir haftalık odayı kiraladım. Para bile almadılar. Böylelikle şüphe çekmeyecektim. Hannah davet günü bir arkadaşım olarak beni ziyarete geldi.

Şimdi eski heyecanımı yeniden kazanmışken bu otel ve davet bu gece bizi iyi tanıyacaktı.

☆☆☆

Yazarken ekrana bakıp sırıttım yani sizi düşünemiyorum.

Kızlar biz öpüştük. Skskkss pardon Meryem öpüştü Azrail ile. Biz ancak hayal ediyoruz.

Artık sevgiliyiz. Bölümde ki bütün duygularınızı merak ediyorum yazın buraya.

Okurken ne düşündünüz?

Azrail den çıplak fotoğraf aldık. Eheeheh keşke gerçeğini görsek. Öhömm. Ah nerede.. 😅

Meryem de az değil. Bugünü bekliyormuş..

Ya Carlos kıskançlıktan kudurdu. Ama seviyorum şapşalı. Meryem ve Carlos abi ve kardeş gibiler sürekli didişecekler.

Peki kızlar Azrail bizim Louis ile flört ettiğimizi görürse ne yapar? 😅Orayı okumanız için heyecandan ölüyorum.

Bir tahmini olan varmı? Nasıl şok olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Yarın bizi heyecanlı bir görev bekliyor. Özlediniz görevli bölümleri. Bende size hediye ediyorum.

Sizleri seviyorum. Öptüm muah. 😘

Bölüm : 08.05.2025 12:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...