
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Ve yıldızlar huzurla kaydı sanki benim için..."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
Hayatımda hiç hastane koridorunda sevdiğim birinin hayatı için beklemedim. Ellerimde sevdiğimin kanıyla beklemedim. Kalbimde huzurlu bir mutlulukla beklemedim.
Bir mucize istemiştim Allah'tan o da vermişti. Leonardo yaşıyordu. Bu hayatın hatta evrenin mucizesi sayılmalıydı. Haberler, bütün gazeteler bu olayla çalkalanıyordu.
"Leonardo Skywalker, öldükten 26 dakika sonra hayata döndü. İngiltere kraliyet ailesinin varisi bir mucize sonucu yaşama tutundu."
Hastanenin önü öyle kalabalıktı ki sanki bütün ülkenin insanları yığılmıştı. On karargah askerleri hastaneyi koruyordu. Hastanenin üstünde üç helikopter geziyordu.
Ben ise duvara yaslanmış doktorun ameliyattan çıkmasını bana güzel bir haber vermesini bekliyordum.
Hannah ve Nikki yanımdaydı. Hiç ayrılmamışlardı. Koridor taşıyıcılarla doluydu. Ülkenin en iyi hastanesi sadece onun için kapalıydı. Her katta onlarca taşıyıcı nöbetteydi.
"Efendimiz iyi olacak." dedi Nikki.
"Evet, uyanacak ve eski günlerimize geri döneceğiz." diye katıldı Hannah.
Konuşacak gücüm kalmamıştı. Carlos yanıma geldi. "Temizlenmen lazım." dedi.
Ellerimde ve bütün bedenimi kırmızı bir elbise gibi sarmış Leonardo'nun kurumuş kanlarına baktım.
"Ben.. Bir adım daha atamayacak kadar yorgunum." dedim. Sanki o adımı atsam karanlık beni esir altına alacaktı.
"Kızlar ona yardım edin."dedi.
Hanmah ve Nikk'nin yardımıyla hasta odalardan birine girdim. Ben banyo yaparken kapının önünde bellediler. Titriyordum ve kolumu kaldıracak gücüm kalmamıştı.
Duvara sırtımı yasladım ve yere çöktüm. Dizlerimi karnıma çektim. Ellerimden dökülen kanların suya karışmasını izledim.
Ölmüştü.. Leonardo ölmüştü. Bunu kaldıramıyordum. Eğer hayata dönmeseydi.. Bu düşünce beni kahrediyordu. Hiçbir şey bugün den sonra eskisi gibi olamayacaktı.
Bir gün sonra.
Ameliyat tam on sekiz saat sürdü. Ama Doktor bize hayati tehlikeyi atlattı dediğini duyana kadar bir ölü gibi bekliyordum. Leonardo'yu yoğun bakıma aldılar.
Doktordan başka kimseyi içeri almıyorlardı. Enfeksiyon kapma riski yüksekti. Çok kan kaybetmişti. Sürekli kan tedarik ediyorlardı.
Beklemek.. Uyanmasını bir kez daha gözlerimin içine bakmasını beklemek.. Hem işkence hemde heyecanlıydı. Camın kenarında yemek yiyor ve yine burada uyuyordum.
Bir hafta sonra.
"O iyileşecek." dedi Nikki yanıma oturarak. Beni bu süreçte hiç yalnız bırakmadılar. Bir gün Hannah bir gün Nikki geliyordu. Carlos hiç ayrılmadı. Hastane korunuyordu. Dışarısı gazeteci kaynıyordu.
Acı acı gülümsedim Nikki'ye. Carlos kaçan Mad ve Louis'in peşine düşmüştü. Artık Leonardo'nun kimliği ifşa olmuştu.
Bütün haber kanalları İngiltere prensinin kurduğu örgütten ve liderinin kimliğinden bahsediyordu. Ülkeye akın edenlerin sayısı inanılmaz bir boyuta ulaşmıştı.
Bir prensin. Kral olacak bir prensin katil olduğu ve kurduğu örgütün lideri olması dünyada büyük yankı uyandırmıştı.
"Bir iz varmı?" diye sordum Carlos kucağında ki bilgisayardan kafasını kaldırdı.
"Yok. Ülkeden çıkmışlar. Orospu çocukları nereye kaçacaklar acaba?"
"Ne yaparsan yap bul onları. O ikisinide kendi ellerimle diz çöktürüp hükümetin ve teşkilatın önünde öldüreceğim. Sözüm olsun." dedim öfkeyle.
"Artık o kadar kolay olamayacak Maria." dedi.
"Buda ne demek."
"İfşa olduk demek. Ne olacak sanıyorsun? Efendimize bir şey olmaz. Hükümet ona dokunamaz. Peki bize ne olacak? Kurbanlık koyun gibi avlayacaklar bizi." öne doğru eğildi. "Daha kötüsü ne biliyor musun? Kraliyet ailesi onu almak için geliyor. İngiltereye götürecekler. Tehlikeye atmak istemiyorlar."
Birikmiş öfkeyle ayağa kalkıp camdan Leonardo'ya baktım. "Onu elimden almayı denesinler bakayım." Sonra dönüp Carlos'a baktım. "Sadece denemekle kalırlar."
Carlos umutsuzca başını salladı. İçeride ki hemşire birden düğmeye basınca bütün doktorlar apar topar odaya daldılar.
"Bir şeyler oluyor." dedim cama yapışarak. Carlos hemen yanımda bitti. Doktor hemşire ile bir şeyler konuşuyordu. Sonrada dönüp bana baktı. Şuan ağlamak üzereydim. Tek kötü bir şey söylerse oturur saatlerce ağlardım.
Sonra dışarı çıktı. Hemen kollarını tuttum." Lütfen kötü bir haber kaldıramam."
Yalvarır gözlerle yüzüne bakıyordum. Sanki bizim sabrımızı sınıyor gibi cümleleri geveledi. Kalbim ağzımda atıyordu.
"Parmaklarını hareket ettirmiş. Vücut fonksiyonları iyi. Tehlikeli günleri atlattık. Kısa sürede kendine geleceğini düşünüyorum." dedi.
Nikki ile birbirimize sarıldık. Carlos mutluluktan ağladı. Doktorun ellerini tuttum. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim."
"Onu siz kurtardınız. Ben sadece görevimi yaptım. Şimdi müsaadenizle."
Ellerimi cama yasladım. "Biliyordum. Uyanacağını biliyordum."
"Ben söylemiştim." dedi Carlos göz yaşlarını silerek. "O ölmez demiştim."
Gözlerimi devirip yüzüne baktım. "Evet evet hepimizi duyduk." dedim.
"Ne? Şoktaydım tamam mı? Adamın bir kere burnunun kanadığını görmedim.. Şoka girdim."
Yanıma oturdu. " Seni ona söyleyeceğim." dedim kollarımı göğsümde kovuşturarak. "Bir bir anlatacağım."
"Seni sinsi yılan.." dedi dişlerini sıkarak. Sonra ellerimi tuttu. "Söyleme Lütfen. Hem biz arkadaşız öyle değil mi?"
Ellerimi geri çektim. "Öyle miyiz bilmiyorum."
"Öyleyiz sen benim arkadaşımsın sonra Nikki de öyle?"
Nikki heyecanla, "Peki ya Hannah?"
"Hıh." dedi arkasına yaslanarak. "Taşıyıcı işte ne olacak."
"Senin taşıyıcın ama. Hem arkadaş değilseniz nesiniz?" Nikki sıkıştırdı onu.
"Ben kahve almaya gidiyorum."
İşine gelmeyince kaçıp gitmişti. Çok fenaydı çok. Bana diyor ama kendisi sinsi yılan.
"Nikki sende git dinlen canım. Ben buradayım ve artık daha iyiyim."
"Olmaz seni yalnız bırakmayacağız söz verdik."
Ellerini tuttum. "Yarın tekrar gelirsiniz. Git dinlen biraz."
"Peki ama birşey olursa hemen bizi ara."
"Arayacağım söz."
Nikki gidince camdan içeri tekrar baktım. Orada öylece sessiz yatarken ruhum sızlıyordu. Bir an önce uyansın istiyordum. Tekrar sesini duymak. Sarılmak. Herşeyin iyi olacağını söylemek.
Doktoru koridorda görünce koşarak karşısında durdum." Onu görme şansım varmı? Yanına girebilir miyim?"
"Hemşirelere söyleyin sizi giydirsinler ama sadece beş dakika."
"Söz veriyorum. Teşekkür ederim."
Hemşireler hastane önlüğü giydirdiler. Saçlarımı topladım ve maske taktım. Odadan içeri girdiğim ilk an kalbim duracak sandım. Baş ucunda durdum. Uyuyan bedenine baktım. Ağzında bir hortum vardı. Çıplak kolları beyaz çarşafın üstündeydi. Yüzü huzur içinde görünüyordu.
Cildi düzgün, çocuksu ama sertti. Elini tuttum. Yanağıma bastırdım.
"Beni duyduğunu biliyorum. Bilinçaltın burada olduğumu hissedecekmiş. Seni seviyorum. Lütfen uyan artık!"
Gür kirpikleri hareket etmiş gibi oldu bir an. Hemen dolu gözlerimi sildim. Dikkatlice baktım. Hareket yoktu.
Dağınık saçlarına dokundum. Yüzünde parmaklarımı gezdirdim.
" Ben çok iyiyim. Sadece uyanmanı bekliyorum. Hepimiz bekliyoruz. Carlos yaşlı kadınlar gibi söylenip duruyor." dedim titreyen sesimle. Gülüyordum ama gözlerimden yaşlar akıyordu.
Cama doğru baktım. Kimse görünmüyordu. Cesaretimi toplayarak uzandım ve dudağının kenarına bir öpücük kondurdum.
" Bundan daha fazlasını hak ediyoruz. Sevgili efendim, seni çok seviyorum."
O an içeri hemşire girdi.
"Vakit doldu lütfen dışarı çıkalım."
Elini yavaşça yatağın üstüne indirdim. Tam arkamı döndüm ki boğuk bir ses karanlıktan çıkıp beni durdurdu.
"Meryem!"
"Doktor! Uyandı."
Hemşire çığlık atarak odadan çıkınca arkamı döndüm. Bana bakan sımsıcak siyah gözleriyle karşılaştım.
Elimle ağzımı kapattım.
"Maria ne oldu?"
Gözleriyle etrafa baktı. Bir hastanede olduğunu fark edince tekrar bana baktı.
"Sen iyi misin? Bir şey söyle. Yoksa lanet rüyalarımdan birinde miyim?"
Uzanıp elini tuttum. "Gerçekten benim güzel efendim. Buradayım."
O an içeri doktorlar ve hemşireler girdi. Beni ondan uzaklaştırdılar. Bir takım kontroller yapıyordu. Gözlerini bir an benden ayırmadı.
Bir damla gözyaşı yanağımdan aşağı süzülürken bana bakmaya devam etti. Gözleri benimkilere dikilmişken yüzündeki ifade tam bir rahatlama ifadesiydi. Şu durumdayken bile benim için edişelenmişti.
Doktor ona olanları açıklarken çok titizdi. Cümleleri seçerek kullanıyordu.
"Çok yaralıydınız. Kan kaybetmiştiniz. Kurşun sizi zehirlemişti.. Ve kalp krizi geçirdiniz."
Leonardo'nun kaşları yukarı kalktı. "Kalp krizi mi?"
"Evet,"
"Peki sonra."
Doktor rahat bir tavırla, "Öldünüz." dedi.
Sadece gözlerime baktı. Derin ve içten. Elini bana uzattı. Doktoru geçerek elini tutup yanına oturdum.
"Çok korkmuş olmalısın." dedi saçlarımı okşayarak. Hiçbir şey demeden başımı yukarı aşağı salladım. Dudaklarım titreyince herkesin içinde uzanıp öptü. Sert ama yumuşak olmayı başaran tek adam olmalıydı.
"Hayatınızı o kurtardı efendim. Ölmüştünüz ve..."
Geri çekilip ateş gibi gözleriyle adama baktı. "Onun bir adı var. Maria." dedi.
Doktor ona öldüğünü söylüyordu. Onun tek düşündüğü bendim. Ben böyle bir adamı hak edecek ne yapmıştım?
"Özür dilerim efendim. Hayatınızı Maria kurtardı. Tam yirmi altı dakika boyunca ölüydünüz."
İşte o an gözlerime hayran hayran baktı.
" Bunu nasıl başardın güzelim?"
"Bilmiyorum. Sadece umut ettim. Allah'a inandım. Bana yardım etti. Bir mucize oldu. Sen bana geri döndün."
"Bizi yalnız bırakın!"
Oda boşaldı. Oturmak isteyince ona yardım ettim. Yastığını düzelttim.
"Sana bir şey yaptılar mı?"
"Hayır, Carlos yetişti." dedim.
"En son sana doğru koştuğumu hatırlıyorum. Ondan sonrası yok. Ne oldu bana? Anlatmanı istiyorum ama bu seni zorluyorsa anlatma."
Derin bir nefes aldım. "Şuan anlatamam. Anlatırsam ağlarım. Karşında ağlamak istemiyorum. Özellikle de salya sümük."
Kahkaha atmak istedi ama dikişleri ağrıyınca sadece sırıttı.
" Seni her halinle görmek bana verilen asıl mucize olur. "dedi.
Utanarak gülümsedim." Bir yerin ağrıyor mu? "
" Ağrımıyor. Mad ve Louis.. Sakın öldüler deme. "
Aklıma iğrenç suratları gelince yüzümü buruşturdum." Kaçtılar. Ülke dışına. "
" Kaçsınlar. Onları öldürürken bunu eğlenceye çevireceğim."
O an içeri Carlos girdi. Bir çocuk gibi gözlerinden yaşlar akmaya başladı. İki kahve bardağı elinden düştü.
" Uyanmışsın." dedi bize doğru yaklaşarak. Gözlerinden sarılmak için can attığını görünce sırıttım. Ama yapacak cesareti yoktu.
" Rapor ver. "dedi sert bir ses tonuyla.
" Ama tam iyileşmedin."dedim.
" Bu lanet hastanede bir saat daha durmayacağım. Doktorlar işini evdede yapabilirler. "
Ayağa kalkmak isteyince Carlos'un sesi onu durdurdu.
" Ona anlatmadın mı? "
Soran gözlerle bize baktı." Neyi anlatmadı mı? "
" Carlos, beş dakika oldu kendine geleli. Bir çeneni tut. "
" Biriniz konuşsun. "dedi sert bir sesle.
Carlos kısık bir sesle." Maria anlatsın."dedi gözlerini kaçırarak.
Aptal adi!
Yumuşak bir sesle ama cümleleri bastırarak," Söyle güzelim ben uyurken lanet dünyada ne oldu? "
Sırıtarak," Şey artık ifşa oldun. İsmini, kraliyet ailesinda olduğunu öğrendiler. Hastanenin önünde gazeteciler basın mensupları var. Bir haftadır uyuyorsun. Haber kanalları seni konuşuyor."
Yüzünde hiçbir mimik oynamayınca korkmaya başlamıştım. Gözlerini kapattı ve bir kaç dakika açmadı.
" Siktiğimin ülkesini yak ve kaç diyor içimdeki şeytan. "dedi gözlerini açarak.
" Aman sen şeytana uyma sevgili efendim. "dedim gülümseyerek.
" Hadi gidiyoruz. "kolundan serumu çekti. O an doktor içeri girdi." Efendim henüz iyileşmediniz. "
Gömleğini giyerken doktorun gözlerine baktı. Sadece baktı ve şöyle söyledi."Taşşaklarını seviyorsan çekil önümden!"
Carlos ile birbirimize kaçamak bir bakış atıp sırıtttık. Sonra Carlos gözlerini devirdi. Bende bakışlarımı kaçırdım.
Doktor önünden çekildi. Onu arkasından takip ettik.
"Hastane çevrilmiş durumda. Sanıyorum ki taşıyıcılar bile bizi koruyamaz. Halk günlerdir hastanenin önünde nöbet tutuyor."
"Neden? Halk ne bok yiyor burada?"
"Sizi kahraman ilan ettiler. Yüzünüzü görmek için ülke dışından binlerce insan akın ediyor."
Aşağı inerken ses çıkarmadan takip ettim.
"Kahramanmı ben mi?" dedi alay ederek. Sonra ışıklarda karşılaşmamız aklıma geldi o an. Sözlerini hatırladım. Bana o an bu adama aşık olacağımı söyleseler asla inanmazdım.
Durup gözlerime baktı. Aynı şeyleri düşünmüştük. Gülümsedi.
"Ne salakmışım o zamanlar." dedi.
Saçlarımı kulaklarımın arkasına alıp dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Cilvede yaparmış." dedi kıkırdayarak.
Yanaklarım kızarmıştı. Bir anda elimi tuttu. Yanında yürürken kendimi gerçekten çok yüce hissediyordum. Güvende, huzurlu ve mutlu.
Hastanenin arka kapısıda doluydu. Asansörle hastanenin en üst katına çıktık. Carlos telsizde bir adamla konuştu.
Bir helikopter gürültülü bir şekilde bize yaklaştı. İlk defa bir helikoptere binmenin heyecanı vardı içimde. Saçlarım rüzgarda uçuşunca saçlarımı tuttu.
Aşkla gözlerime bakıyordu. "Hiç helikoptere bindin mi?"
"Hayır." dedim utanarak.
"Bu ilk yani."
"Evet."
Bu sırada iniş yapıyordu. Arkadan bana sarıldı. Kolları bedenime dolandı. Onun kokusu ve sıcaklığı içime işledi. Ne kadarda huzur kokuyordu.
"Sana öğretebilirim." dedi.
Şaşkınlıkla, "Helikopter kullanmayı biliyor musun?"
Kibirli bir şekilde, "Havada ve karada bütün araçları kullanabiliyorum."
Hayranlıkla gözlerine baktım. "Çok güzel bir his olmalı."
"Helikopter sürmek mi?" dedi sırıtarak.
"Herşeyi bilmek." dedim.
"Pek sayılmaz. Öğrenecek bir şey olmayınca hayat daha sıkıcı."
"Ama bir şeyi bilmiyorsun."dedim. Bu sırada helikoptere doğru yürüdük.
" Neyi? "
" Yemek yapmayı. "
İç çekti." Evet bir tek o. Neyseki onuda yapacak biri var artık hayatımda. "
Yanaklarımın içini ısırdım. Helikoptere binerken elini uzattı ve binmeme yardım etti. Kısa bir an aşağı baktım. Hastanenin önünde insan seli vardı. Havaya bakıp çığlık atıyorlardı.
Sıcak avucunu belimde hissedince yüzüne baktım. Vücut sıcaklığım arttı.
Burnunu yüzüme sürttü. Beni koklarken gözlerimi kapattım. Üzerimde ki hakimiyeti ve elleri beni çoktan etkisi altına almıştı. Fısıldadı. "Benim güzel prensesim.. Benimle yaşamaya hazır mısın?"
"Evet." dedim.
Eliyle yüzümü tuttu ve omzuna başımı yasladı. "Biraz uyu. Günlerdir uyumamışsındır şimdi."
Kollarıyla beni iyice sardı. Doğru söylemişti. Günlerdir uykusuzdum. Anında uyuyacağımı bilemezdim. Hemen uykuya daldım.
Leonardo'nun gözünden.
" Durum ne kadar kötü? "Maria'nın saçlarını yüzünden çektim. Uyanmaması için fısıldıyordum.
" Karargahlar, teşkilat ve hükümet tarafından ele geçirildi. Bütün adamlarımız ifşa olmadan dağıldı. "
" İletişim var mı? "
Maria kıpırdayınca daha çok sessiz kalmaya çalıştım. Kim bilir öldüğümde nasıl yıkıldı? Onu bu kadar üzdüğüm için nefret ediyordum kendimden. Ona mutlu bir hayat vermeliydim.
" Evet, sizin tek emrinizi bekliyorlar toplanmak için. "
Gökyüzünde kaybolan bulutları izleyerek, "Şuan dikkat çekmemek gerekiyor. Adamlar hazır olda beklesinler. Topyekün saldırı olabilir. Maria hakkında tek haber duymak ya da görmek istemiyorum. Kimliği gizli kalmalı. Bu konuda dikkatli olun. "
"Peki efendim."
Kızarmış gözlerine baktım. Başımı biraz yana yatırarak, "Gerçekten benim için ağladın mı?"
Bu soruyu beklemiyordu. Gözlerini kaçırdı.
"Ne? Benmi.. ahahha. Asla ağlamam ben."
"Siktir oradan ağlamışsın işte Maria söyledi."
Gözlerini kısarak Maria'ya baktı. "Biraz ağlamış olabilirim."
Alaycı bir sesle, "Kız mısın sen?"
Alınmış gibi elini kalbine koydu. "Bu benliğimle yapılmış bir hakaret efendim.." dedi.
Kıkırdadım.. "Karı gibisin. Bir an bana aşıksın sanacağım."
Kahkaha attı. Buda öfkelenmem için bir sebepti. Maria gözlerini açınca Carlos'un ayağına tekme attım.
"Geldik mi?"
Uzanıp yanağını öptüm. "Hayır güzelim uyu sen!"
Başını tekrar omzuma koyup gözlerini kapattı.
"Özür dilerim." dedi Carlos.
"Zaten günlerdir uykusuz sessiz ol."
Boğazını temizledi. "Bende uykusuzum aslında.." gözleriyle dışarı baktı.
"Yok artık Carlos. Senide mi omzumda uyutayım?"
Gözleri ışıkla parladı. "Fena olmazdı." tam kalkıyordu ki Maria gözlerini açtı.
"O gelmesin." dedi Carlos'a öldürücü bakışlar atarak. Ama Carlos çoktan yanımda durmuştu.
"Sanane kız." dedi.
"Ya gitsene, ben uyuyacağım."
Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Gitmiyorum bende uyuyacağım. Hem iki tane omzu var ikimizede yeter."
Başını omzuma koydu.
Kahverengi gözleri gözlerime baktı. İnanamıyorum Carlos'u kıskanıyordu. Kahkahamı tutamadım.
O an Carlos'un saçına yapıştı.
"Kara kedi misin sen?"
"Burak saçımı!"
"Asla." dedi biraz daha çekerek.
Gülmek güzeldi ama dikişlerim patlayacaktı. Maria'nın ellerini tuttum.
"Sakin ol güzelim."
Ellerini çekti. Kızmış bir ifadeyle biraz kenara kaydı. Belinden tutup geri çektim. Utanınca kızaran yanaklarını saatlerce öpüp izleyebilirdim.
"Kedi köpek gibi kavga etmeyin."
Maria dilini Carlos'a çıkararak, "Kedi ben oluyorum." dedi.
"Şimdi ısırırım seni."
"İkinizde susun!" dedim öfkeyle. Korkuyla sustular. Bu hoşuma gidiyordu.
"İkinizde uyuyun kafamı dinleyeceğim."
Maria sol tarafımda Carlos sağ tarafımda uyudu. Şu manzarayı böyle hayal etmezdim... Sanırım Carlos ona gerçek anlamda arkadaş gibi bakabilirdim. Kimse benim için ağlamamıştı. Bu benim için çok önemliydi.
Ama düşünmem gereken konular vardı. Birincisi ifşa oldum. Devlet adamlarının üstüme gelmesi an meselesi. Onlar için kullandığım ne kadar koz varsa bana saldıracaklardı. Krallık onları fazla durduramaz.
Bir ülkeye karşı onlarca ülke. Kraliyet ailesi beni almak için gelecek. Bu durumu dahada çok kötüleştirecek. Maria'yı yanımda götüremem. Ailem o kız olduğunu öğrenirse onu öldürmeye çalışırlar.
Bir çözüm yolu bulmalıydım. İki tarafın zarar görmediği mantıklı bir çözüm yolu. Aslında.. Maria'nın dudaklarına baktım. Bir çocuk herşeyi sustururdu. Kimse ona dokunamazdı. Ama bunu ondan isteyemem.
Gönlünü daha almamışken böyle ağır bir yükün altına sokamam onu. Önce onu iyileştirmem gerekiyor. Bunu ailesinin mezarına götürmek ile başlayacağım.
Son nefesime kadar sürse bile her gün deneyeceğim. Beni ne zaman affedecek bilmiyorum ama denemek bile benim için mutluluk getirecek.
Annem.. Eğer Maria'yı öğrenirse işte o zaman onu istediğim gibi koruyamam. Herkese karşı gelebilirim ama annem. Bütün benliğim ona kırgın. Bir parçam ondan nefret ediyor. Ama Maria, onu herşeyden çok seviyorum. Kendimden bile fazla. Ama ikisi karşı karşıya gelmemeli.
Bana zarar vermek için Maria'yı kullanmalarına izin veremem. Ama Maria'yı bırakıp gidemem. Yanımda götürmeliyim.
Helikopter üzerime kayıtlı olmayan bir malikânenin üstünde durdu. Ölmüş birine aitti. Benden başka kimse bilmiyordu. Ormanın derinliklerinde sessiz bir yerdi. Kuş uçsa haberim olurdu.
Helikopteri burada bıraktırdım. Adamlara gitmesini ve uzaktan koruması emrini verdim. Bu sırada Maria, Carlos, Hannah ve Nikki de bizimle kalacaktı. Onlara ihtiyacım vardı. Şuan bir tek yanımdaki bir avuç insana güvenebilirdim.
Nikki ve Hannah geldiğimizi görünce dizlerini yere koydular. Saygı gösterisi.
"Efendimiz."
"Kalkın!" dedim. Kalktılar ama gözlerime bakmaya çekiniyorlardı.
"Duş alacağım bu sırada sizde dinlenin. Bir saat sonra toplantımız var."
Maria'yı onlarla bırakıp odalardan birine girdim. Duş aldıktan sonra beni bekledikleri salona gittim. Masanın üstünde projeler ve planlar vardı. Carlos detaylı bir şekilde açıklıyordu.
" Türkiye 'mi? "dedi Maria hüzünlü bir sesle." Oradamı saklanıyorlar? "
Kahverengi gözlerinde korku vardı. Yanında durup elini tuttum. Desteğimi fark edince parmaklarını daha çok sıktı.
" Emin misin? "diye sordu Hannah.
" Evet, bağlantılarım kesin bilgi verdi. "
" Bunun o aptal gizemli kişiyle bağlantısı olabilir mi? "
Nikki merakla," Gizemli kişi mi? Şu yargılama günü kutuyu gönderen kişi mi? "
" Evet. "dedim. Göz ucuylada yüzüne gölge düşen Maria'ya baktım.
Çenesinden tutarak yüzünü kendime çevirdim." Endişelenecek bir şey yok. "
" Aslında var. O ülkeye giremem. Girersem çıkamam. "dedi.
Kaşlarımı çattım." Kimse seni benden alamaz. "
Yanağımda ki elimin üstüne elini koydu."Biliyorum ama.. Kırmızı listede aranıyorum. Ülkeye giriş yaptığım an enselerler beni. "
" Meryem olarak girmeyeceksin. Maria olarak gireceksin. "
" Bilmiyorum." dedi kararsızlıkla..
Ellerini tutup öptüm. Gözlerinde tanıdığım ışık parladı.
"Bana güven. Herşey yolunda gidecek. Hem ülkeni özlemiş olmalısın. Gözlerinden okuyabiliyorum."
Gözünden bir damla yaş süzüldü. "Çok özledim." dedi kırık bir nefesle. "Gerçekten burnumda tütüyor."
Saçlarını okşadım. Göz yaşını sildim. Dudakları nasılda titredi. "O zaman sana özlediğin ne varsa yaşatacağım. O ülkeye taşıyıcıların lideri olarak değil İngilterenin varisi olarak gireceğim. Kimsede yanımdaki insanları sorgulayamaz. Savaşı göze alamazlar."
Gözleri eski bir özlemin ışığıyla parladı. Melül melül baktı yine bana.
" Teşekkür ederim. "dedi.
Gülümsedim." Rica ederim. "
O cesareti alınca yüzünde ki keder kayboldu. Korkusunu bastırdı. Ona zarar gelecek herşeyi ortadan kaldırmak istiyordum. Zararı ben veriyorsam bende ölmeliydim.
" Plan ne? "diye sordu Hannah kağıtlara bakarak.
Masanın üstünden bir kaç fotoğraf aldım." Elçilikte saklanıyorlar. Oraya ben girebilirim ama bunun haberi çabuk yayılır kaçacaklar. "
Carlos kollarını göğsünde kovuşturdu."Kaçmalarını istemeyiz."
Haritayı gösterdim. "Elçiliğin saldırı gibi durumlarda acil çıkış kapısı var. Bu binanın kapısı yer altı tüneline çıkıyor. Aslında kaçmalarını istiyorum. Kaçabilsinler ki kucağıma düşsünler."
Hannah sırıtarak, "Denize düşen yılana sarılır.."
Maria gülümseyerek, "Sen bu sözü nereden biliyorsun?"
"Duydum bir yerde. Türkülere ait olduğunu bilmiyordum." dedi.
Sadece sırıttı.
Nikki, "Peki biz bu sırada ne yapacağız?"
"Carlos ve ben binaya gireceğiz. Bunun haberini alınca tünellere gidecekler. Elçilikte adamları olacak ama kimse bir prensin karşısında silah çekemez. Kaçmak en doğru karar olacak. Türklerin de bir avuç aptal için İngiltere kraliyet ailesine silah çekeceğini düşünmüyorum. Muhtemelen geride duracaklar. Bu işime gelir. Bırakın tünellerden kaçsınlar. Tek gidebilecekleri şehirden uzaklaşıp deniz yoluyla kaçmak. "diye anlattım.
Maria denizi gösterdi." Denizde onları yakalamak daha zor değil mi? Ateş etmek onları bir yerde kıstırmak zor olacak. "
" Evet zor olacak ama onlarında kaçması için yer kalmayacak. Her yer su. Açık hedefler. Kaçacak denizin dibinden başka bir yer yok."
"Kusursuz bir plan." dedi Carlos.
"Peki ne zaman başlıyoruz?" dedi Hannah dalgınca. Carlos gözlerini dikti, mavi gözlerini kırpmadan Hannah'a baktı.
"Efendimiz bir kaç gün içinde dikişlerini aldıracak. Ondan sonra başlayabiliriz."
"Bu süreçte ne yapıyoruz?" Hannah'ın sorusuyla Carlos gözlerini kıstı.
"Bir planın mı var?"
Hannah düz bir sesle. "Hayır sadece bizde burada kalacak mıyız onu merak ettim." diye yineledi.
"Evet, sen geceyi başka biriyle mi geçirmeyi düşünüyorsun?" Carlos'un ses tonundaki samimiyet beni şaşırtmıştı. Bir kadını kıskanmak olunca Carlos kaçardı. Umursamazdı.
"Belki öyle belki değil. Sanane." dedi Hannah tersleyerek.
"Devam et," dedi Carlos, yüzünde zorlama bir sakinlik ifadesi vardı. "Bir ara bizide tanıştır."
Hannah parmaklarını masadaki dosya yığınında gezdirdi. "Bunu sanmıyorum." dedi. "Görebileceğin biri değil. Anlatabiliyor muyum?"
"Niye bir hayaletle mi çıkıyorsun?"
Hannah parmaklarını sıktı. "Fazlası, hamileyim." dedi.
Carlos'un yüzü kızardı. Kızlarda şaşkındı. Bende tabi.
"Ne? Kimden?" dedi hemen. Kıskanmıştı.
"Buraya bunları konuşmaya gelmedik. Soruların bittiyse göreve dönelim." diye kestirip attı.
Carlos sustu. Yine şaşırtıcı bir hareket.
"Türkiye, elçilik neden bunları kabul ederek düşman edinmek istesin?"diye sordu Nikki.
Türkiye'den bahsederken Maria'nın gözlerinde beliren parıltı ve ses tonundaki değişim, daha kısık, daha telaşlıydı, heyecanını gizlemek için mimiklerine hâkim olmaya çalışması, dikkatimi çekti. Coşkusu ağzının iki köşesinde beliriyor, gözlerinde parıldıyor, çene hatlarını belirginleştiriyordu. Onu seyrediyor, geçirdiği değişim karşısında mest olmuştum. Duyguları bastırabilmekte ve karşımdakini inandırabilmekte sıkıntım yoktu fakat bir yere kadardı ve Maria'nın bu coşkusuna erişebilmeme imkân olmadığının farkındaydım. Bu sebeple denemedim bile. Bozmadım. Sükûnetimi koruyup izledim.
"İş birliği yada gizli bir anlaşma olabilir." dedim.
"Anlaşma mı?" diye sordu Maria. "Ne tür bir anlaşma iki kaçağı kendi ülkesinde saklamayı göze aldırır?"
"Toprak." dedim hemen. "Ya da bilgi."
"Bu bilginin ne olduğunu sormalı mıyım?" gözlerindeki dikkat ve kafasında ki düşünceyi anlamıştım. Mad ve Louis'in kendisi hakkında bilgiye sahip olabilme ihtimali onu korkutuyordu.
Benim şu anda isteyeceğim son şey onun vazgeçmesiydi. Onu kaybedemezdim. Yeniden doğmuştum onu bulunca. Bundan da iyiydi yeniden doğdum, ve onunla yeni bir hayatı yaşayacaktım.
"Siyaset olabilir." dedim yavaşça, "Devlet işleri, askeri güç.."
Yüzünde beliren gülümseme bir meleği bile imrendirirdi. "Sen öyle söylüyorsan." dedi.
"Peki onları bulunca ne yapacağız?" diye sordu Nikki, sessizliği dağıtmaya çalışıyordu.
"Louis'i elçiliğin önünde öldürmeye kararlıyım." dedim. Babasının ismini duyunca gerildi.. Gözleri doldu. "Bu senin için zor olacaksa bu göreve katılmak zorunda değilsin." dedim.
Yaşlı gözlerle bana baktı, "Katılacağım. Babam.. Yani Louis artık benim ailem değil. Size yaptıklarından sonra, anneme yaptıklarından sonra ölümü hak ediyor."
Planı mahvedebilme ihtimalini düşündüm. Birinin onu yanında kalıp göz kulak olması gerekiyordu.
"Peki ya Mad?" diye sordu Maria.
"Ona henüz karar vermedim. Köpeklere mi parçalatsam yoksa benmi parçalasam bilmiyorum."
Düşünceli bir şekilde, "Neden askeri gücünü almıyoruz?" diye sordu.
"Askeri gücünü nasıl alalım prensesim?" Ona Prenses deyince kızardı. Düşündüğü de aklından uçup gitti.
Bir şeyler uydurmaya çalışırken kıvranışını fark edince gülümsedim.
"Yani askeri gücü işte. Öldürmeyelim onu kuklamız yapalım. Emin ol ölmekten daha korkunç duruma düşecek."
Tek kaşımı kaldırarak, "Bunu başka bir insan üzerinden isteseydin mantıklı bulurdum ama eski arkadaşlığınız yüzünden onu öldürmemek için bunu mu öne sürüyorsun?"
"Hayır, yemin ediyorum sadece kullanmak istiyorum. Acı çekerken çaresiz kalmasını istiyorum." dedi. Gözleri doldu. Böyle düşünmüyordum elbette sadece kızdırmak hoşuma gidiyordu. Kahverengi gözlerini bana dikmiş, kırpmadan bakıyordu.
"Sadece şaka yaptım. Evet kullanalım. Sürüne sürüne ölsün köpek." dedim gülümseyerek. Yüzünde ki rahatlama ifadesine gülümsedim.
"Kraliyet.. Ailen senin taşıyıcıların lideri olman konusunda ve Chris'i öldürmen konusunda ne yapacaklar sence?"
"Artık tek varis benim. Dokunulmazım. Hiçbir şey yapamazlar."
"Ama prensi öldürdün yani kardeşini. Bu konuda ya sana zarar vermeye çalışırlarsa."
"Prensi öldürende bir prens. Üstelik o ölünce varislik bana geçti. Kardeşimi öldürdüm ve tahta geçiyorum. Tarihte böyle olaylar zaten çok konu edildi. Elleri boş dönerler."
"Yinede Annen ve babana dikkat etmeliyiz." dedi.
"O konuda korkma. Sadece konuşabilirler. Babamı öldürüp tahta geçtiğim gün hepsini zindana yollayacağım."
Rahatlamış bir şekilde koluma başını yasladı. "Yanında olmak istiyorum. Her zaman."
İşte bu biraz sorun olabilirdi. Yanımda tutmak istiyordum ama Maria'ya duyduğum ilginin aramızdaki ilişkinin farkına vardıkları an bütün krallık üstüme gelecek. Herşey ile tehdit edecekler.
Yüzünü ellerimin arasına aldım." Sakın yanlış anlama güzelim. Seni kanımın son damlasına kadar korumaya hazırım söz veriyorum. Ama krallık ilişkimizi öğrenirse senin üzerinden tehdit ederler beni. İçtiğin sudan duş aldığın suya kadar zehirlemek isteyecekler. Böyle korku içinde yaşamanı istemiyorum. En azından kral olana kadar ilişkimiz saklı kalmalı. "
Üzülüp ağlamasından korkuyordum ama tam tersi bir tepki verdi. Gülümsedi. Gözlerinde anlayış ve saygı vardı." İnan senden başka hiçbir şey hiç kimse umrumda değil. Tek istediğim yanında olmak. Bütün dünyanın bilmesine gerek yok. Sadece ikimizin bilmesi benim için yeterli." dedi usulca
"Tanrı bana ikinci bir şans verdi Meryem. Ve o şans sensin.. Seni seviyorum."
☆☆☆
Yaaa çok tatlı değiller mi?
Kaç bölüm ağladık bir kaç bölüm güzel ve eğlenceli geçirmek hakkımız değil mi çiçeklerim?
Bence hakkınız. Sizi tatlı ve eğlenceli bölümler bekliyor.
Bölüm nasıldı?
Leonardo'nun sevgisi, Allah'ım bir kadın ne kadar güzel sevilirse öyle sevecek Meryem'i.. Okumanız için sabırsızlanıyorum.
Şimdi krallık işin içine girecek. Şimdi değil önce biz intikamımızı alalım ondan sonra.
Ama Leonardo'nun korkuları yersiz değil. Korkutucu bir ailesi var. Özellikle Annesi ve babası.. Psikopatlar. Birde Maria'nın onların kızları olduğunu öğrendiğinde yer yerinden oynar.
Leonardo krallığa girdiği an onu görme ihtimalimiz zorlaşacak ama bununda çaresine bakarız.
Gerçekten dediği gibi bir çocuk çözümü kökünden halleder ama kızın kafasında çip var.. Bir baş ağrısıyla bile ölebilirken bir çocuğun yükünü kaldırabilir mi?
Sizce Meryem Türkiye ye gittiği zaman neler olacak?
Mad ve Louis gerçekten neden Türkiye ye gittiler. Gerçekten o gizemli şahıs ile alakası olabilir mi?
Diğer bölümde görüşürüz. Muah. 😍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |