

ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Değil denizler, okyanuslara manzara olur gözlerin..."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
🎧Bölüm şarkısı : Camila Cabello & Shawn Mendes - Senorita 🎧
Leonarda jakuzinin içinde dinleniyordu. Sırtında ki kaslı ve kırbaç izleri yüreğimi burksada böyle bile kusursuz bir çekiciliği vardı. Arkasını dönmeden, "Kendini hazır hissettiğin zaman yanıma gel."
İçeride ki serin hissettiren lale kokusu dikatimi çekti. Sanki yüzlerce lale'yi suda bekletmişler ve serin bir havayla yumuşamış gibiydi.. Muazzam bir kokuydu ve onun çıplak olduğunun farkındalığı yanaklarımı kızartıyordu.
Kelimelerim gergin bir şekilde döküldü, "Ben birazdan geleceğim.."
Sıcak sudan yükselen buhar tavana kadar yükseliyordu. Çıplak sırtından su damlacıkları damlıyordu.
"Neden kıyafetlerini çıkararak başlamıyorsun?"
Sırtı dönüktü ama sırıttığını fark edebiliyordum.. Uzanıp eski ama pahalı bir plaktan bir müzik açtı.. Yavaş yavaş yükselen ve benimde aynı anda nabzımı yükselten bir melodiydi.
Durumu daha çok zorlaştırdığının farkında mıydı acaba? Biz bu gece kendimize nasıl hakim olacaktık?
Düşüncelerimi sorusu böldü. "Sadece düşünmeyi bırak.." dedi fısıltıyla "Ortamın seni cezbetmesine izin ver.. İçine al bu havayı.."
Kalbim güm güm attı bu cümleleri duyunca. Ben şimdiden bayılacak gibi hissetmeye başlamıştım. Buharın sıcaklığı ile aynı anda benim ateşim yükselmişti.
Sonunda üstümdeki elbiseyi çıkardım.. İç çamaşırlarım üstümdeyken karşısına geçip durdum.
Bacaklarındaki o kısmı köpükler kapatıyordu. Onu ilk defa çıplak görmemin şaşkınlığını taşıyordum. Teni bembeyazdı, üzerinde ki su damlaları binlerce elmas varmış gibi parlıyordu. Hiç hareket etmeden suyun içinden beni izledi. Dayanılmaz arzu ikimizin gözlerinde yanıyordu. Siyah gözleri alev alevdi.
"Yaramazlık yapıyorsun.." dedi alt dudağını yalayarak. Hâlâ suya girmemiştim. Utancımdan hareket edemiyordum. Doğrudan gözlerine bakmak yerine edepsizce tenini süzüyordum.
Heykel gibi parlak göğsü görünüyor, çıplak kolları parlıyordu. Gerçekten bir heykele benziyordu.. Sırtında ki izlere rağmen bu kusursuzluğu gözlerimin önündeydi.
"Güzelliğini örten ve aramızdaki uçurumu kapatacak şeyleri neden çıkar mıyorsun?" Sesindeki kibarlık kalbime yumuşak bir pamuk gibi oturmuştu
"Gözlerin açıkken çıkaramam." dedim. Sesim çok titremişti. Şuan titreyen dizlerim gibi.
Gözlerini usulca kapattı. Derin bir nefes aldım ve iç çamaşırlarımı çıkardım. Gözlerini açmadan önce bir elimle göğüslerimi diğer elimle bacaklarımı kapattım.
"Ben.. Hazırım.."
Kapalı gözleri aralandı. Dudakların da sinsi bir sırıtış vardı.
"Benimle oyun oynama güzelim.. Yoksa bu gece kendimi tutmam." dedi uyarırcasına.
Gözlerimi kapatıp kollarımı iki yanıma indirdim.
O an küfür ettiğini duydum. "Siktir! Çok güzelsin."
Dolan gözlerimi araladım. Dudakları titriyor gibiydi. Mest olmuş bakışları en mahrem yerlerimde dolaştı. Gözlerinin aç gözlülükle titrediğini fark edince yutkundum.. Bakışları bedenimi kollar gibi sardı. Titremeye başladım. Oysa dokunmamıştı.. Sadece bakıyordu.
Daha fazla dayanamayarak suyun içine girmek için bir ayağımı suya soktum ama parmağını iki yana salladı.
"Henüz değil.. Biraz daha izin verir misin?"
Alt dudağımı yaladım. Konuşamadım. Sadece itaat ettim. Saniyeler uzadıkça göğsü daha çok yukarı inip kalkıyordu.. Hızlı nefesine kasılan bedeni katıldı.. Gözlerinde iki ateş topu vardı ve sadece bakarak benide yakıyordu..
Nemli teninden buhar yükseldi. Islak saçlarına kadar titrediğini fark edince ağlamak istedim. Ne için olduğu önemli değildi? Bu adamı istiyordum. Hemde herşeyiyle.. Ama bir söz verdim. Tutacaktım. Tutmalıydım..
Göğsünden aşağı süzülen damlaların bıraktığı izleri öpme hissiyle başa çıkmaya çalıştım. Gerçekten çıplak göğsünü öpmeyi arzuluyordum..
Kışkırtıcı sesini duyunca dudaklarına kilitlendim.
"Nesin sen Meryem?" Sesinde keder, mutluluk ve şehvetli duygular barınıyordu. "Bana neler yaptığını görüyor musun?"
" Ben.. "diyebildim sadece. O kadardı. Üç harf. Tek cümle.. Ve acı acı iç çekiş. Dizlerim titremeye başladı.
" Sonsuza kadar izleyebilirim.. Dokunmayı arzulayıp bu tanrısal güzelliğini bozmak istemeyeceğim kadar.. "
İltifat denizinde boğulmaya başladım.. O her konuştuğunda titreyen sesi bacak aramı sızlatıyordu..
"Bana işkence etmek için yaratılmış olmalısın.." dedi göğüslerime bakarak.. "Böyle işkencenin önünde kral olsam bile diz çökerdim." dedi.
Suyun üstünden bana doğru uzanıp ayak bileğimi tuttu. Diğer eliyle bacağımı. Dokunuşu sıcacıktı..
Dudakları tenimi esir almaya başladı. Yavaş ve işkence ederek yükseldi.. Gözlerimi kapattım. Bana yaşadığımı hissettiriyordu..
Sanki ateş dudaklarından yaratılmıştı..
Dokunuşları, dudakları bacağımdan bacak arama kadar beni ateş denizinde boğarak çıkıyordu..
Ateşten dudakları tenimi yakıyordu.. Bayılmak üzereydim. Böyle giderse onun karanlığını içime almak zorunda kalacaktım..
Elleri belime dolandı.. Ve beni tek hareketiyle suyun içine çekti.. Küçük bir çığlık ve inleme titreyen dudaklarımdan firar etti.
Terden ıslanan saçlarımı kulaklarımın arkasına yerleştirdi..
"Bacaklarını aç!" diye emretti..
Titreyerek, "Ama?" dedim.
Yay gibi kaşları çatıldı, "Aç!" sert ve sabırsızdı.
Bacaklarımı açtım. Kendi bacaklarının üstüne oturttu beni.. Ayak bileklerimi tutup kendi yanlarına doğru açtı..
Neyseki henüz hiçbir şey hissetmiyordum.
"Çok güzelsin." dedi gözlerimin içine bakarak..
"Sende." dedim ve hemen sırıttı.
"Güzellik kadınlara özeldir." dedi.
Başımı iki yana salladım. "Ama sende çok güzelsin.. Şey gibi.."
Sinsi sırıtışı yüzünden dudağını öpmemek için kendimi zor tutmuştum.
"Ney gibi?"
"Dikenleri olan siyah bir gül gibi.."
"Dikenleri olan siyah bir gül?"
"Evet, Ama canımı acıtmayan dikenlerden.. Öyle güzel bir gül ki bir sanat eseri gibi.."
Gözlerindeki ışık parladı, "Benim gibi bir adama iltifat ediyorsun. Hemde bir çiçeğe benzeterek."
Çenesine dokundum.. Sonra dudaklarına.. "Siyah gül benim en sevdiğim çiçektir." dedim.
"Senin benzettiğin bir şeyin kötü olma ihtimali yoktur." dedi.
"Peki sen hangi çiçekleri seversin?
Sağ eli suyun altına kaydı ve bacak arama dokundu.. Bir titremeyle koluna tutunmak zorunda kalmıştım.
" Seni seviyorum yetmez mi? "dedi.
Nefes almaktan ve bacaklarımın sızlamasından konuşamayınca elini çekti..
" Bana işkence yapıyorsun. "dedim titreyen sesimle.
" Hayır, buradaki tek kötü sensin.. Sana bakmama izin verip dokunmamı engelleyerek bana dünyanın en büyük kötülüğünü yapıyorsun. "
Masumca kirpiklerimi kırpıştırdım..
" Gerçekten kötü biriyim. "dedim. Gözlerimi ondan ayıramazdım.
İlk başta beni büyüleyen koku, onun kusursuzluğunun yanında sönük kalıyordu. Her an kaybolmasından korkuyordum. Gerçek olamayacak kadar güzeldi... Tereddüt ederek ona uzandım, çıplak göğsünde ellerimi gezdirdim, Saten gibi pürüzsüzdü. Dokunuşlarım yüzünden daha çok heyecanlandı. Heyecanla ürperdim. Ona baktığımda beni izlediğini fark ettim. Kusursuz dudaklarında bir gülümseme belirdi. Gözleri bugün kırmızı, bakışları sıcacıktı.
"Seni korkutmuyor muyum?" diye sordu şakayla karışık, ama sesindeki merakı fark etmiştim.
"Her zamanki kadar"dedim fısıltıyla.
Yavaşça yaklaşıp elini tuttum. Elimin titrediğini fark ettim; bu onun gözünden kaçmamıştı.
"Bir sakıncası var mı?" diye sordum çünkü gözlerini tekrar kapatmıştı. Fazla zorlamak istemiyordum.
"Hayır," dedi gözlerini açmadan. "Bunun nasıl bir şey olduğunu tahmin edemezsin. Dokunuşlarından etkilenmemek için aptal olmam gerek. "
Elimi kaslı kollarında gezdirmeye başladım, bileğindeki damarları parmağımla takip ediyordum.
Her zerresine dokunmak istiyordum. Dudaklarına, kaşlarına çenesine.. Göğsünden akan damlaların bıraktığı şeffaf izlere kadar dokundum.
Her dokunuşum onu daha çok titretti. Nefesi hızlandı, ama gözlerini açmadı. Tereddüt etsemde boynuna doğru uzandım.. Küçük masum ama onu çok etkileyen bir öpücük bıraktım.. Sonra diğer tarafına.. Arzuyla karşılık veriyordum..
Dünya yansa şuan ikimizinde umrunda olmazdı.. Çünkü ikimizin dünyası şuan alev alev çıplak tenimizde yanıyordu.
"Affedersin," diye mırıldandım. Gözleri kapalıydı. "Seni zorlamak istemiyorum. "
Gözlerini açtı. Sessizce gözlerime bakıyordu.
"Bana ne düşündüğünü söyle," dedim.
"Dokunmanı istediğim başka bir yer var ama senden bunu istersem zorlamış ve kaba biri olurum diye korkuyorum." dedi.
Neyi kast ettiğini anlayınca şaşkınlıkla sırıttım.. Utandı. Gerçekten utanınca yanakları kızardı.
Üzülmüştü; "Affedersin, bunu söylemem aptalcaydı." dedi.
"İkimizde aptalız o zaman." dedim.
Ne demek istediğimi İlk kez anlamamıştı. Dudaklarına eğilip fısıldadım.
"Çünkü bende dokunmanın merakıyla yanıp tutuşuyorum." dedim.
"Umarım beni kışkırttığının farkındasındır." dedi.
"Gerçekleri söylüyorum." dedim.
"Sakıncası olmaz mı senin için?" diye sordu.
Cevap vermeden başımı iki yana salladım. Elim suyun altına girince beni kendine doğru nazikçe çekti. Israrcı elim bacaklarının arasındaki sertleşmiş şeye tutundu.
Gözlerini kapattı.. Bende kapattım. Yüzüne bakarak böyle bir şeyi yapamazdım. Her hareketimde titredi. Daha çok yandı ve daha hızlı nefes aldı..
Ben ne yapıyordum? Asla düşünmemeye çalışıyordum.. Düşünürsem şu anı asla utancımdan yüzüne bakamazdım..
Önce sessiz olan nefesi titremeyle daha gürültülü çıktı.. Alnını omzuma gömdü. Sıcak nefesi benim tenimi yakıyordu, bacaklarının arasındaki elimde onu alev alev yakıyordu.
Yaşamadığı bir arzuyu yaşatıyordum ona. Onu mutlu etmek tek hayalim olarak kalacaktı. Elimden gelenin fazlasını yapmaya hazırdım.
Dudakları boynuma doğru indi.. Sertçe, arzuyla öpmeye başladı.. Şimdi ikimizin nefesi buharla bir olup tavana doğru yükseliyordu. Dudakları sertleşen göğsüme doğru indi. Zevkin doruklarındaydık.
İkimizde..
Yanıyorduk.
Cayır cayır.
Kalçalarını benimkilere bastırırken neredeyse sesli bir şekilde inleyecektim.. Eli bacak arama indi ve bu sefer acımasız olan taraf o oldu.
Okşamaları beni delirtmeye başladı.. Yavaş yavaş delirdim. Aynı şeyi ona vermeye çalıştım. Ben beceriksizdim ama o ustaca beni delirtiyordu
Karnım onun sıcak tenine dokundu. Sert ve nefes almaktan hızlanan çıplak göğsüne.. Bacaklarımı daha çok açtım.. Bu beni çıldırtmadan önce durmalıydı..
Elimi aletinden çekti ve kalçalarımdan tutup beni kucağına, sertleşmiş aletine oturttu.. Yüzümü omzuna gömdüm.. Kollarını iki yanıma dayadı. Kendimi onunkine sürtünürken buldum. Gergin boğuk sesi tenimi esir aldı.. O ses bütün zevklerden daha iyiydi. Bir kez daha sürtününce neredeyse içime girmesine izin verecektim. Hızla geri çekildim..
"Hoşuna gitmedi mi?" diye sordu yatıştırıcı sesiyle..
"Gidiyor.." dedim nefes nefese. Sarıldım. Yüzüne bakamadım. Bacaklarımın arasındaki o sıcaklık yenilenmiş bir arzuyla titrememe sebep olmuştu.
"Senin için dünyanın en günahkar zevkinden kendimi mahrum bırakıyorum.. Sadece istemene bağlı prensesim. Sen isteyene kadar kendi isteğinle beni içine alana kadar her türlü duyguyu bastırabilirim.." boğuk sesi kulaklarıma ulaştı.
Kibarlık gösteriyordu. Onun yerinde olacak başka bir adamın kendini tutması olanaksızdı. Gözlerimden bir damla yaş süzüldü.
"Senin ne düşündüğünü bilmek isterdim," dedim.
"Başka?"dedi kısık sesiyle.
"Senin gerçek olduğuna inanabilmek isterdim. Ve korkmamak..."
"Korkmanı istemiyorum." Aslında söylemeye çalıştığı şeyi anlamıştım. Korkmama gerek yoktu,korkacak bir şey yoktu.
"Öyle bir korkuyu kastetmedim." beni kendinden ayırdı. Sırtımı duvara dayadı.. Bacakları yine mahrem yerime sürtündü. Yakındı. Bir iki santim daha.. İçimdeydi. Onun bu beklenmedik yakınlaşmasından kaçabilirdim, belki de geri çekilmeliydim ama hareket edemiyordum. Alev almış gözleri beni büyülemişti.
"O zaman neyden korkuyorsun?"
Cevap veremedim. Soluğunu yüzümde hissettim. Şehvetli, lezzetli..
Yüzümde acı ve şaşkınlık ifadesi olduğunun farkındaydım. Bacak aram sızlıyordu.
"Ben üzgünüm..." dedim usulca. "Senin elimden kayıp gitmenden korkuyorum. Ansızın ölmekten.."
"Şşşt, araştırıyorum. Bir doktor buldum. Profesör.. Daha önce böyle bir hastayı tedavi etmiş ve ameliyat başarılı geçmiş.. Seni yakın zamanda bu dertten kurtacağım." Bu sırada gözlerini benden hiç ayırmamıştı. İki kere derin derin nefes aldı ve özür dilercesine gülümsedim.
" Bir şans varmı? Bizim için.. "dedim.
Taş gibi hareketsiz duruyordu." Evet prensesim.. Küçükte olsa bir umut var."dedi sakince.
Siyah gözleri heyecanla parlıyordu. Saniyeler sonra bu parlaklık söndü. Yüzüne eski zamanlardan kalma bir hüzün çöktü.
"Korkma," dedi, sesi bilmeden de olsa baştan çıkarıcıydı. "Söz veriyorum," dedi tereddütle, "Senin öldüğün gün yanına geleceğim." Sanki benden çok kendini ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Benden çok kendisi korkuyordu.
"Korkma," dedi tekrar bana yaklaşırken. Hiç acele etmeden dudaklarıma doğru eğildi.
"Lütfen beni affet," dedi ciddi bir şekilde. "Yaptılarım için.. Tüm o canını yaktığım lanet günler için beni affet,"
Bekledi ama ben hâlâ konuşamıyordum.Sesimin titremesine ve soluğumun kesilmesine rağmen gülümsedim.
"Seni affediyorum.." dedim.
"Gerçekten mi?" diye sordu kibarca. Yavaş ve dikkatlice elimi tuttu.
Önce sıcak ve yumuşak ellerine baktım, sonra da yüzüne. Gözlerinden pişmanlık okunuyordu. Tekrar eline baktım ve parmak ucumla avucundaki çizgileri takip etmeye devam ettim. Ona dokunmak muazzam bir histi. Sanki böyle bir his daha önce yaratılmamıştı. Başımı kaldırdım ve içtenlikle gülümsedim.
"Evet sevgilim. Seni affediyorum.."
Bana karşılığında mükemmel bir gülümseme verdi.
"Ben bu kadar kaba davranmadan önce nerede kalmıştık?" diye sordu kibarlıktan kırılarak.
Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Açıkçası pek hatırlamıyorum."
Gülümsedi ama ben utanmıştım. "Sanırım bundan." dedi kendini bana bastırarak. Pervasızdı. Sabırsızdı. Yükselen bir hisle alev almaya başladım. Hissettiğim sertliğin daha içime girmemişken hissettirdiği mükemmel hissin bir adı yoktu.
Benimle birlikte yanıp tutuşuyordu. Zevkin en yüksek noktasına ulaşmak istiyordu. Bunu her gece yapmak istiyordu.
Tekrar ve tekrar...
"Seni seviyorum.." diye fısıldadı.. "Ben bir insanı hiç bu kadar seveceğime inanmazdım.. Böyle bir sevginin varlığından haberdar değildim." dedi.
Konuşacak gücüm yoktu. Ama o konuşmak için sabırsızlanıyordu.
"Kendimi uzun süre böyle bir tutkudan mahrum bıraktığım için cezalandırılmalıydım.."
Bir kez daha sürtünmeye başladı. İkimizde utanmanın artık umrunda olmadığı bir evreye geçmiştik. Daha doğrusu ben utanıyordum.
"Korkunç derecede doyumsuzlaştırıyorsun beni.." dedi fısıltıyla.. "Cennette miyim değil miyim ayırt edemeyecek hale geldim."
Dudakları bir kez daha göğsüme indi.. Öpmeye ve diliyle sanat eserini tenime esir bırakmaya başladı.. Konuşmayı unutturmuştu. Diliyle sabırsızlığını tenime bulaştırıyordu.
Bacaklarımın arasındaki aleti daha çok yanmaya başladı.. Sıcaklık sanki altmışın üstündeydi bacaklarımızın arasında..
O sürtündükçe daha çok zirveye çıkıyordum.. Dahada arsızlaşıyor dahada istekliydim. Sırtımı daha çok dikleştirdim..
Dudakları nihayet benimkileri buldu.. Açgözlülükle öpmeye ve ısırmaya başladı. İçimde olmamamın öfkesini dudaklarımdan çıkarıyordu.. Sürtünmesi tutkumuza karşılık vererek daha çok hızlandı..
Onun amansız kasırgası bacaklarımın arasında bir felakete dönüşüyordu. Biraz daha devam ederse kendini tutmayı bırakacaktı.
Mahrem yerimde kabaran sıcaklıkla beraber yanmaya başladım. Fısıldadım, "Durmalıyız.."
Dudakları göğsümden karnıma doğru inmeye başladı. Beni duymuyordu.. Ya da duymak istemiyordu..
"Leonardo.." dedim küçük bir inlemeyle. "Dur lütfen!"
Dudakları üzüntülü bir şekilde uzaklaştı tenimden.. Kendini bir iki santim geri çekti..
Titiremelerim yüzünden konuşamadım. Sanki buzullardaydım ama üşüdüğüm için değil yanmaktan titriyordum.
"Özür dilerim." dedi fısıltıyla.. "Seni zorlamamalıydım.."
Elini tutarak yanağıma bastırdım. "Beni zorlamadın lütfen özür dileme."
Yanağımı şefkatle okşadı.. Sabunu aldım ve ayağa kalkarak arkasına geçtim.. Sırtındaki yaralara dikkatlice bakarken omzunun üzerinden bana baktı.
"Acımıyor.." dedi.
"Biliyorum.." dedim fısıltıyla.. Kapanmak üzere olan yaralarına dokundum. Her birinin üzerinden şefkatle geçerken göğsü nefes almaktan inip kalkıyordu. Ona dokunmama izin vermesi, yaralarını şefkatle dokunmama izin vermesi bendeki ağlama duygusunu ortaya çıkarıyordu..
Arkadan sarıldım.. Çenemi omzuna koydum. Gözleri kapalıydı.
"Göğüslerin çok yumuşak." dedi sırıtarak..
Gülümsememe engel olamadım. "Çok mu sevdin?"
Kahkaha attı, "Evet."
Omzundan öptüm. "Bir daha kendine zarar vermeyeceksin.. Bana söz verir misin sevgili efendim?"
Sesziz kaldı. Sanki elinde değilmiş gibiydi. Kendisine acı vermek gerçekten elinde değildi. Yemek içmek gibi alışkanlık haline gelmişti onda.
"Kendine ceza vermen gerektiği zaman bana gel sevgili efendim.. Cezanı seni öperek vermek istiyorum.. O an her istediğini yapmaya hazır bir Meryem olacak karşında.. Acılarına, aşkımla yanıt vereceğim. Kalbinin kırıklığını sana böyle sarılarak geçireceğim.. Söz veriyorum benimde canım çok acırsa aynısını yapacağım. Beni yaratan yaratıcım adına söz veriyorum sevgili efendim.. Bir gün hayat canımı tekrar ölmeyi isteyecek kadar yakarsa sana geleceğim. "
Önce gülümsedi.. Sonra gözlerini açıp gözlerime baktı." Benden hiç gitmeyeceksin ki... Neden bir gün ayrılacakmışız gibi söz veriyorsun? "
Bir kaç dakika gözlerine baktım." Aklım yerinde olduğu müddetçe kimse beni senden ayıramaz ama olur ya.. Kader farklı bir yol çizer bize.. Bizim anlamadığımız bir zorunlu ayrılık yaşarız.. İstemediğimiz. Mecbur kaldığımız.. Öyle bir andan... "
Sözümü kesti. "Hayır, Biz asla ayrılmayacağız. Bir daha bunu cümle arsında bile kullanmanı istemiyorum.. Beni korkutmaya başladın." dedi dürüstçe.
İlk defa gözlerime melül melül bakan taraf o oldu. Küçük bir erkek çocuğu gibi bakıyordu.
"Korkutmak istemedim." dedim kederle.
"Beni bırakıp gidecek gibi konuşmayı bırak o zaman. Geleceği düşünme. Sadece bu anı düşün. Hep böyle olsun."
Ellerine baktım, parmağımla o pürüzsüz avucuna gelişigüzel bir şeyler çizdim. Saniyeler geçiyordu.
"Ne kadar da çabuk sinirleniyorum," dedi. Gözlerinin içine baktım, ona ait her şeyi beynime kazımak istiyordum. "Konu sen olunca en ufak bir şey beni sinir edebiliyor."
Yıllardır yaşadığı akıl sır ermez deneyimlerden sonra bu onun için de zordu. Bu düşünceden cesaret aldım.
"Haklısın,ben sadece düşünüyorum ve varsayımda bulunuyorum. Senden ayrılmak gibi bir isteğim olamaz. Bu söz konusu değil. Artık sensiz bir hiç olurum ben. " Konuşurken ellerine baktım. Bunu sesli söylemek benim için oldukça güçtü.
"Benimde, " dedi usulca. "Bu kadar kısa sürede bana mutluluğu verdiğin için teşekkür ederim." Gözlerindeki içtenlikten hiçbir şüphem yoktu. "Uzun zaman önce bulmalıydım seni. Aslında arasaydım bulabilir miydim bilmiyorum."
"Bilmiyorum," dedim çaresizce.
"Ama merak etme ben bencil bir yaratığımdır. Senin yanımda olmanı, yapmam gereken her şeyden daha çok istiyorum artık."
"Bunu duyduğuma sevindim."
Arkasını dönüp gözlerime baktı. Dudaklarımı öpmeye başladı. Ama bu sefer daha nazikti.
"Böyle güzel bir yaratığın benim gibi bir canavarı sevmesi mucize olmalı.. Ya da tanrı beni çok seviyor.." Sesi sert çıkmıştı. Onun sert sesi herhangi bir insan sesinden çok daha güzeldi. Onu anlamak çok zordu, bu değişken halleri beni her zaman şaşkınlık içinde bırakıyordu.
" Sen canavar değilsin.. "dedim hüzünle.
Bir an durdu ve göğüslerime baktı.. Dudakları alaycı bir ifadeyle aralandı,"Karşı konulamaz arzularım yüzünden canavar olmalıyım. " dedi.
Bir süre düşündüm.
"Tam olarak ne demek istediğini anladığımı sanmıyorum, özellikle de son söylediğin şeyi,"dedim.
Gözlerime baktı ve muzip bir şekilde gülümsedi, havası tekrar değişmişti.
"Bunu nasıl anlatayım ki?" dedi sesli bir şekilde düşünerek. "Senin tekrar titrememene beni arzulamana sebep olmadan nasıl anlatabilirim... " Aslında düşünmüyordu, elini tekrar suyun altına daldırdı ve yumuşak yerin üzerine koydu, iki elimle omuzlarını sıkıca tuttum. Kendine çekerek parmakları ile okşamaya başladı.
"Bu inanılmaz bir şey, bu sıcaklık..." dedi. Kafasını toparlamaya çalışıyordu. "Herkesin zevki farklıdır biliyorsun," diye sözüne başladı. " Bazıları sadece beş dakikalık zevk için sadece seks yapar. Çok kısa süren şeyin onları zirveye ulaştırdığını iddia ederler."
Başımı salladım. Parmaklarını sertçe bastırdı.. Tırnaklarımı bir inlemeyle omuzlarına batırmıştım.
" Ama sen zevkin kendisisin Maria.. Böyle bir zevkin tarifi mümkün değil... Sadece yaşayınca anladığım bir zevksin. Sadece yaşadığım zaman.. "
Ona gülümsedim o da bana karşılık verdi.
"Her insan farklı kokar, her birinin farklı ten kokusu vardır.. Parfüm sıkarsan onun gibi kokarsın.. Ya da kıyafetleri yıkadığın ilaç gibi. Ama senin kokun eşsiz.. Seni her kokladığımda bana yaşamı üflüyorsun sanki. Bu zamana kadar görmediğim sevginin esansını yayıyorsun. "
" Böyle güzel sözleri hiç işitmedim daha önce.. "dedim kısılan sesimle.." Sen çok güzel konuşuyorsun.. "
" Bir şarap gibisin Maria, tadına bilmem için... "Parmaklarını içime soktu.."İçmem gerekiyor.. "
Gözlerimi kapatıp bu ani titreşimle başımı kaldırdım.. Sonra hemen elini çekti. Öyle kısa sürdü ki bir an için bayılacağımı düşündüm..
" Hayır, "dedi arsızca," Bu zevki parmaklarımdan önce tadacak başka birşey var. "
Yüzümü omzuna gömdüm. Bir iki dakika acının geçmesini bekledim. Bana izin verdi. Kendime gelebilmem için..
" Kiliseye gidip günah çıkarmalıyım.."diye fısıldadı kulağıma," Yoksa şeytanı mı dinlemeliyim? "
Nefes nefese," Şeytanı bir süre beklet.."dedim.
Kıkırdadı," Öyle yapacağım. "
Sessizce oturup birbirimizin gözlerine bakıyor, bu çıplaklığımızı izliyorduk.
Sessizliği ilk bölen o oldu. " En sevdiğin renk ne? "diye sordu.
" Sarı.. "dedim.
Saçlarımı okşamaya başladı." En çok ne yapmayı seversin? "
" Hamburger yemeyi.. "dedim.
Durup gözlerime baktı." Gerçekten hamburger mi? "
" Evet, çünkü senden önce hayatım çok sıradandı.. Keder doluydu. Beni o zaman en çok mutlu eden şey sevdiğim yemekleri yemek olurdu.. Bende hamburger yemeyi severdim. Alışkanlık haline geldi. "
" Hmm, peki şuan en çok ne yapmayı seviyorsun? "
" Seninle vakit geçirmeyi.. Her an. Her saniye ne yaptığını bilmek. "
" Ama bunlar benimle ilgili şeyler. "
" Çünkü şuan mutlu olduğum tek sen varsın. Yoksa kartını kullanarak yaramazlık yapmamı isterdin? Aslında heyecanı da seviyorum aksiyon felan.. Mesela araba yarışına katılsam ne dersin? " dedim dalga geçerek, havayı biraz olsun rahatlatmaya çalışıyordum.
Bu çabamı takdir edercesine gülümsedi. "Yok artık seni yanımdan ayırmam. Sonra arkadaşlarının.."
Parmağımla dudağına dokundum. "Unutalım artık şu konuyu.. Midem bulanıyor."
Parmağımı dudaklarının arasına alıp ısırdı. "Emriniz olur.." dedi.
Sonra ısırdığı yeri öptü. Kıkırdadım.
"Peki senin en sevdiğin renk ne?" diye sordum.
Gözlerime bakarak, "Kahverengi." dedi. Masum masum gülümsedim.
"Peki en çok ne yapmayı seviyorsun?"
" Senden önce öldürmeyi çok seviyordum.. Bu benim hayat felsefemdi." Bir anda bana özür dilercesine baktı.
"Özür dilerim," dedi.
"Önemli değil. Lütfen alınacağımı ya da korkacağımı düşünerek endişelenme."
"Ama senden sonra... Sanırım yok. Bir sen varsın ve seni seviyorum. Başka cevap olamaz.."
Islak saçlarından ellerimi geçirdim. "Çok güzel seviyor muşsun.. "dedim.
" Çünkü sevdiğim kişi sensin.. "dedi vahşi bir gülümsemeyle.
Derin bir nefes aldı ve tekrar dudaklarıma baktı.
" Peki benimle en çok ne yapmayı isterdin? "diye sordu..
Düşündüm.. Bir kaç dakika beni izledi.
" Yağmurda dans etmek. Kimsenin olmadığı bir yolda ıslanarak dans etmek isterdim. "dedim.
"Bu kadar mı?" dedi duraksayarak, doğru sözcükleri bulmaya çalışıyordu, " Senin istediğin herşeyi yapmaya hazırım.. Ama dans etmeyi pek beceremeyebilirim.." dedi.
Omuzlarımı silkerek, "İnan böylesi daha güzel olur.. Peki ya sen? "
"Bir adaya yerleşip seninle orada günaha bulanmak isterdim." dedi.
Bu lafı pencereden esen ılık rüzgârda asılı kaldı. Şaşkındım.
"Krallığı ölene kadar yönetmek istediğini düşünüyordum. Krallığı herşeyden çok istediğini.. Yıllarca bunun için eğitmedin mi kendini?" dedim sessizliği bölerek.
Bu yanlış bir soruydu. Yüzü asıldı, elimin içindeki eli yumruk oldu. Başını çevirdi. Bekledim ama cevap vermeyecekti.
"Sanırım yanlış bir şey söyledim," dedim sonunda.
Başını bana çevirdi, gözleri hüzünlü ve yalvarır gibiydi. " Krallığı istiyorum. Evet herşeyden çok istiyorum.. Ama krallık ile senin aranda seçim yapma fikri aklıma geldikçe deliriyorum.. Keşke Chris yaşasaydı ve ben hiç taht için bu savaşı başlatmasaydım diyorum şu son zamanlarda.."
"Chris yaşasaydı biz hiç şu anları yaşamıyor olurduk.. Beni hiç tanımamış olurdun. Gerçekten bunu mu isterdin?"Sesim düşündüğümden de sert çıkmıştı. Ses tonumu kibarlaştırmaya çalıştım, "Chris yaşasaydı onunla kaçmayı düşünmüştüm ben o gece.." dedim.
Sözlerimin şaşkınlığı yüzünden duraksadı.. Bu itirafı duyunca gerçekten afallamıştı.
"Hayır, hayır." Bir anda söylediğime pişman olmuştum. "Gerçekten o gece gitmeyemi karar vermiş..." cümlenin sonunu getiremedi. Gözleri alev alev yanıyordu.
" Bu çok uzun zaman önceydi, o zaman Chris ölüyordu ve ben sadece o an ölmeseydi gitmeyi ve onu kurtarmayı istemiştim. Çok kısaydı. Sadece bir kaç dakika düşündüm. "
Sustu ve ben bunları söylerken dikkatlice beni izlemeye başladı.
"Yani eğer biz karanlık bir sokakta ya da öyle bir yerde karşılaşmasaydık..." dedi. "Sen o gece kaçmayı düşündün Chris ile?"
"Seni tanımıyordum. Öyle biri olduğunu bilseydim senden önce ben öldürürdüm. Ben asla Chris gibi birini sevmezdim." diyerek durdum. "Lütfen kalbini kırmak istemedim."
Büyük bir ciddiyetle bana baktı, "Kısa bir an seni Chris'in yanında hayal ettim. Bu çok acı verdi." dedi dürüstçe.
Onu anlamaya çalışıyordum, o da bana kirpiklerinin altından siyah rengi gözleriyle bakıyordu. Kıskanç ve öfkeyle. Birazda kırgınlık.
" Asla olamazdı.. Benim kaderimde ki kişi sensin Leonardo. Chris sadece küçük bir ayrıntıydı. Bizi birleştirecek bir ayrıntı o kadar. Anlamsız tamam mı?"
Sakin konuşmaya çalışıyordu. "Hiç şüphesiz." dedi.
"Kendimi sana nasıl affettirebilirim?" diye sordum yanağına dokunarak.. "Kalbini yanlışıkla kırdım.."
Gözlerimin dolduğunu fark edince sert ifadesi kayboldu. "Sana kızmadım güzelim. Sadece imkansız olan bir ayrıntı canımı sıktı o kadar. Geçmiş bir şey yüzünden sana nasıl kızabilirim?"
Sarıldım. Sıkıca.. Hemen karşılık verdi.
"Söz veriyorum sensiz bir an nefes almayacağım sevgili efendim.."
"Söz veriyorum sensiz bir an yaşamayacağım sevgili Maria'm..."
☆☆☆
Ay iyi misiniz?
Utandım. Ama gerçekten. Yazdıktan sonra kontrol etmek için okudum ve dedim ki ben bunları nasıl yazdım 🙈🤭
Çok ayıp şeyler yazmışım. 🥹
Şimdi siz okurken ne düşündünüz ne hissettiniz yazın ve utanmayın.
Bekliyorum yorumlarınızı ona göre. 🤭
Yarın görüşürüz. Öptüm sizi. 🫶🏻😍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |