
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Onun gözlerine baktığımda gerçeklikten uzaklaşıyorum, tek gerçeğim onun gözleri oluyor..."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
Uyarı! Bu bölümü yalnız ve evde okuyunuz. 🤭
Bir ada. Yalnız ikimiz için satın alınmış bir adada balayına gelmiştik. Adanın ismi Meryem adasıydı. Haritaya bile eklettirmişti. Gösterdiğinde gerçekten şok olup sırıtarak haritaya dakikalarca bakmıştım.
Koca dünyada bir ada vardı. İsmime ait bir ada. Sadece ikimiz vardık. Ne bize hizmet eden hizmetçiler ne de canlı bir varlık.
Kocaman adada yalnız ikimiz olacaktık. Herşeyi yapabilme özgürlüğümüz vardı. Artık evliydim. Dinen. Bu yeterdi. Benim için bu yeterdi.
"Bu mükemmel ev bizim mi?" diye sordum sadece camdan yapılmış devasa malikaneye bakarak. O kadar çok ışık arasında havanın karanlık olduğunun farkına varmak mümkün değildi.
"Senin." dedi valizlerimizi içeri taşıyarak. "Bu adada ve içindeki herşey senin adına alındı. Resmen bir ada sahibisin."
"Bunu hak edecek ne yaptım ben?" bunları söylerken üzülmemiştim aksine mutluydum ama Leonardo üzüldü.
"Dünyanın bir tapusu olsaydı üstüne yapardım. Şimdilik benim dünyamın tapusunu senin ellerine teslim ediyorum Prensesim." dedi gülümseyerek.
"Vaaoh," dedim şaşkınlıkla. "Gün geçtikçe şair oluyorsun farkında mısın?"
Sırıtarak, "Artık şiir yazabileceğim birini buldum çünkü." dedi.
"Utandım." dedim sallanarak. Küçük bir kız çocuğu gibi.
"Bu güzel bir şey. Çünkü utanırken seks yapmak istiyorum. Bunu başarabilirsin değil mi?"
"Sen!" dedim parmağımı uzatarak. Refleksleri kuvvetliydi çoktan koşmaya başladı. Onu kovalarken bir şey dikkatimi çekince durdum.
Önce nefesim kesildi. Sonra adımlarım durdu. Sonra kelimeler boğazıma saplandı.. Bir lale bahçesi.. Beyaz lalerin olduğu bir lale bahçesinin hemen yanında duruyordum.
Adım attığımın farkına varmadan bahçenin içine girdim. Beyaz laleler. Her yerde beyaz laleler vardı.. Bir ses kulaklarımda çınladı. Bomba sesi.. Etrafa saçılan insanlar.. Sanki o güne gitmiştim. Ama ağlamıyordum. Sanki artık korkmuyordum beyaz lalelerden. Sonra onu gördüm.
Kanlı beyaz laleyi. Fanusun içindeydi..

MULTİMEDYA : KANLI BEYAZ LALE
Yine ağlamadım. Sadece boşluk.
"Aslında hiç zararlı değiller değil mi?" hemen sesi kulağımın arkasından geldi. Elimi tutarak herhangi beyaz bir lalenin üstünde gezdirdi.
"Bak ne kadar yumuşak ve ıslak. Dokundukça ne kadar serin olduğunu hissedebilirsin."
Söyledikleri doğruydu. Serindi. Yumuşacıktı. Çok tazeydi ve öyle güzel kokuyordu ki.. Huzur bir kokuda toplansaydı bu şuan olurdu.
"Çok güzel kokuyorlar." dedim diğer bir laleye dokunarak. Çenesi ile boynuma dokundu. Yeni çıkan sakalları tenime batmıştı ama bu güzel hissettirmişti.
"Teşekkür ederim," dedi gülümseyerek. "Bilirsin işte, yeterince güçlü olup olmadığından emin değildim..." dedi başı önde. "Korkularını yenmeni istedim." dedi duraksayarak. " Acılarını alıp götürmek istiyorum. Unutmanı istiyorum. Beni güzel hatırlamanı istiyorum."
Onu daha önce böyle kelimeleri bulmakta zorlanırken görmemiştim.
"O zaman, bu laleler masumlar değil mi?"
"Evet," dedi. "Evet, hep masumlardı." diye tekrar etti gülümseyerek. Dişleri karanlıkta bile parlıyordu.
"Nasıl böyle güzel bir şeyin varlığından nefret ettim." dedim yakınarak.
Bir eli elbisemin altından çıplak karnıma çıktı ve daireler çizmeye başladı. Tüylerim diken diken oldu.
"Hey, burada mı?" dedim.
Başını arkaya atarak sessiz ama coşkulu bir kahkaha attı.
"Neden olmasın?" dedi parmağının ucuyla burnuma dokunarak.
Sonra birdenbire ciddileşti.
"Deniyorum," dedi, sesinde acı vardı. "Eğer cok ileriye gidersek ki gidebileceğimden eminim."
Kaşlarımı çattım. Gitmek lafından hiç hoşlanmıyordum.
"Yarın daha da zorlaşacak ,"diye sözlerine devam etti. "Bütün gün bekledim, tenimde tenini hayal ettim ve inanılmaz derecede duyarsızlaştım.."
"O zaman devam et," dedim. Sesimdeki özlemi saklayamamıştım.
"Bana uyar," diye cevap verdi. Yüzünde yumuşak bir gülümseme belirdi. "Artık senin mahkûmunum."Konuşurken büyük elleri bileklerimi bir sarmaşık gibi sardı.
" Lalerin içinde biraz komik olmaz mı?"diye sordum dokunuşlarından mayışmış vaziyette.
Sessiz ve tatlı bir şekilde güldü. Bu gece, şimdiye kadar ondan duyduğum kahkahaların toplamından fazlasını duymuştum.
"Her zamankinden daha iyi davranıyorsun, bana dünyaları veriyorsun, seni daha önce hiç böyle görmemiştim."
"Böyle olması gerekmiyor mu?" dedi gülümseyerek. "İlk aşkın zaferi ve tüm bu olanlar. İnanılmaz değil mi? Birbirimizi bulmamız mucize değil mi?"
"Mucize, " dedim ona katılarak. "Tahminimden çok daha güçlü bir şey."
"Duygusuz bir adama duyguyu öğrettin." dedi eliyle göğsüme doğru çıkarak. "Örneğin," diyerek söze başladı, kelimeler ağzından hızla dökülüyordu. "Kıskanma duygusu. Bununla ilgili yüz bin tane şey okudum, binlerce defa oyuncuların tiyatrolarda ya da filmlerde bunu sergilediklerini gördüm. Bunu iyice anladığımı düşünüyordum. Ama şey olduğunda çok şaşırdım. Ama yaşayınca aslında çok zor ve beni vahşileştiren bir duygu olduğunu denemek için bana bunu sen yaşattın. " dedi gülerek
Onaylarcasına başımı salladım.
" Çok ahlaksız bir kadınsın Maria. "dedi boynumu öpmeye başlayarak." Benide kendine benzettin. "
"Sonra," diye fısıldadı, " Bana Azrail diyorsun ama sen tam bir şeytansın. Küçük şeytan."
İç geçirdim. İçime işleyen duygu o kadar sersemletici ve tahrik ediciydi ki. Avuçları göğsümü tuttu.Bir an durdu, muhtemelen deli gibi atan kalbimi dinliyordu.
"Ama kıskançlık çok tuhaf bir şey. Düşündüğümden çok daha güçlü ve mantıksız bir şey!" dedi öfkeyle. "Bir daha kıskanmak istemiyorum. Eğer bu olursa içinde olduğumuz dünyayı yakmak zorunda kalırım." göğsümü sıktı. Sert ve arzu doluydu. "Beni anladığını söyle."
"Anlıyorum.. Ben dikkat ediyorum edeceğim." diye söylendim kendi kendime.
"Aferin küçük şeytanım.."
"Gerçekten kıskanınca ne hissettin?"
"Ben bu konuda acemiyim, sen içimdeki insanı uyandırıyorsun ve her şey yeni olduğu için bana çok daha güçlü geliyor."
"Doğruyu söylemek gerekirse," dedim dalga geçerek, "Kıskanırken gerçekten görmek isterdim. Tabi dünyayı yakmayacaksan."
"Bu bir oyun değil." Beni göğsüne yasladı. Elimden geldiğince hareketsiz durmaya çalışıyordum, hatta nefes alırken bile son derece dikkatliydim.
"Bunun bir oyun olmadığını biliyorum," dedim sıcak tenine doğru. "Ama seninle oyun oynamayı seviyorum. Ben oyunları severim."
Parmakları meme uçlarımı sıkınca inledim. İstediği buydu. Duymak istediği buydu.
"Ben sevmem. Bu yüzden kiminle oyun oynadığına dikkat et güzelim."
"Bu hiç de adil değil," dedim. Başım hâlâ göğsündeydı, nefes alıp vermesini dinliyordum.
"Haklısın," dedi heyecanla. "Bunu senin için kesinlikle daha zorlaştırmalıyım," Islak saçlarımı tepeden belime kadar yavaşça okşadı.
"Oyun oynamak istiyorum." dedim başımı geri atarak.
"Ne oyunu?"
"Kurallarını ben koyacağım. Şartları benim elimde. Oyunu bir tek ben bileceğim."
Kaşlarını çattı. "Ben bu oyunun neresindeyim güzelim?"
Dudağına doğru eğildim. Aralık dudakların dan içine nefesimi üfledim. "Oyun sensin kocacığım."
"Vahşi." Sesinde eski zamanlara ait bir tahrik edici sertlik vardı.
Geri çekilip yüzüne bakmak istedim ama kollarıyla beni sımsıkı sarmıştı.
"Ne..." diye başladım söze, "Yapamaz mıyım?"
"Yaparsın tabi. Ama dikkat ette oyunun içinde boğulma. " diye tısladı.
Sakin nefes alıyordum. "Ben yüzme biliyorum."
Uzun bir dakika geçti. Kulağımın arkasındaki dudaklarını hissettim.
"Sen çok kötü bir oyuncusun. Bence bu konuda bir kariyer yapamazsın."
"Lanet olsun!" diye söylendim. Kalbim göğsümden fırlayacak gibiydi.
"Sen öyle san. Oyuna başladığım zaman çok şaşıracaksın."
"Tabii tabii," dedi gülerek. " Şimdi benim oyunuma başlayalım." dedi ve elbisemin ipini tek hamlede açıp lalerin üstüne fırlattı. Sütyenimi açarken titremeden duramadım. Karşısında tamamen çıplaktım. Dakikalarca beni süzdü. Gözleri iştahla parlarken nefesi çok hoyrattı.
"Sende çıkar." dedim ama çok utanarak çıkmıştı ses tonum.
"Peki." dedi ses tonumu duymazdan gelerek. Nefesim kesildi.
"Ama ya senin çıkarmanı istiyorsam." Güldü.
İlk önce cevap veremedim. "Bilmiyorum," dedim güçlükle.
"Karar verdiğin zaman, bana haber ver." dedi tekrar beni süzmeye başlayarak. Her yerim yanmaya başlamıştı.
Sıcak nefesi göğüslerimdeydi. Ve bir sonraki an dili göğüslerimdeydi.. Güldü ve derin bir nefes aldı.
"Ne yapmak istediğine karar verdin mi? " diye sordu.
Cevap vermek yerine beceriksizce pantolonunun kemerini çıkardım. Özellikle bakmamaya çalışıyordum. Gömleğini çıkarırken bileklerimi tuttu.
"Uzan!" dedi emredeci bir ses tonuyla. "Ve bacaklarını aç."
Üstündekileri çıkarınca çıplaktı. Alt dudağımı ısırdım. Canım çok acıyacaktı. Gerçekten çok. Dizlerimi tutup bacaklarımı ayırdı.
"Ne zaman itaat etmeyi öğreneceksin Maria." dedi ama gözlerimden daha çok bacaklarımın arasında yanan yere bakıyordu.
"Şimdi gözlerini kapat ve ben diyene kadar açma!"
"Ama!" dedim titreyerek. Bacaklarımdan tutup sertçe kendisine bastırınca gözlerimi kapatmak zorunda kaldım.
"Duymak istediğim cümleler değil Prenses. Sadece inlemelerini duymak istiyorum."
Tenime parmaklarının keşfi başladı. Her dokunduğu yeri yakıp geçiyordu. İzler bırakıyordu. Bazen parmaklarının yerini ateş gibi dili alıyordu.
Nefes.
Nefesini bacak aramda hissedebiliyordum. En hassas yerimde oyalanmaya başladı. Boynum karıncalanıyor, damarlarımdaki kan o noktaya hücum ederek alışık olmadığım bir alevle tutuşturuyordu. Her bir nefesi o alevleri arttırıyordu.
"Sen nasıl bir yaratıksın?" diye söylendi.
Kalbimin teklediğini hissederken parmaklarımı neredeyse toprağa geçirmiştim. Parmakları ile bacak aramı okşamaya başladı. Kıvranma isteğine karşı gelerek nefes alışımla inip kalkan göğüslerim dışında hareketsiz kaldım. Vücudum daha şimdiden uyuşmaya ve karıncalanmaya başlamıştı. Üstümdeydi ama ağırlığını bedenime bastırmadan öylece duruyordu.
Bir kez daha nefesini içime üfledi.
O nefes. İnlememe sebep oldu. Neden oyalandığını merak ediyordum. Bana işkence ediyordu. Nefesi baş döndürücüydü. Onu tatmak istiyordum. Neden beni mahrum bırakıyordu?
Meme uçlarımı dişleyince bir kez daha inledim. Nasıl hissettireceğini merak ediyordum. Tenime tüm dünyanın görebileceği, zevki vereceği kesindi. Beni yakacaktı ve oda yanacaktı. Ama bekliyordu. Keyfimi çıkarıyordu.
Dünya göremezdi. Ama ben yaşayacaktım
Dayanamadım ve gözlerimi açtım. Görmek istiyordum. Bir sigara yaktığını görünce şaşırdım.
"Bana böyle bakma!" dedi terleyen saçlarını geri atarak. "Böyle manzara karşısında başka ne içebilirdim?"
Bakışlarımı yukarı kaldırarak muhteşem siyah gözlerle buluştum. Siyah gözlerinin etrafı hafifçe kararmıştı, bu konuda ciddi olduğunu ve numara yapmadığını gösteriyordu. Leonardo tahrik olmuştu, hem de çok fazla. Nefesleri derin, ağır ve kontrollüydü.
Ama bakışları öyle yoğun bir şehvet ve özlemle parlıyordu ki...
"Neden istediğimi vermiyorsun?" dedim kısık sesle.
Yüzü ifadesiz kalırken kaşı sinir bozucu bir şekilde havaya kalktı. "Leonardo yok." dedi.
"Ne?"
"Benim Azrail." dedi bir sigara daha yakarak. Ben ne dediğini anlamıyordum.
Sonra gülümsedi. "Bir gün anlayacaksın.. Sana göstereceğiz." dedi ve yüzüme doğru eğildi.
Kaba bir şekilde, "Sadece aletimin tadına bakacaksın. " dedi utanmadan. Bedeni öfke ve arzuyla yanıyordu. Bu iki duygu birbirine öyle karışmıştı ki, sınırları ayırt edemiyordum.
Elini bacak aramdan çekti. Gözleri kısılmış olsa da hareket etmiyordu. "Acıtacağım güzelim. Ve durmayacağım. Ama bundan zevk alacağına söz veriyorum."
İçimdeki ateşi daha da körükledi, Sırtımı dikleştirdim. "Acımasını istiyorum." dedim cesur cümlelerle.
Çektiği sigara dumanını dudaklarıma üfleyerek, "İşte benim kızım." dedi.
Şehvet ve nefretin karışımı olan bakışlarla, ifadesiz yüzüyle, başını yana eğmiş bir halde göğüslerimi izliyordu.
Yalvaracak duruma gelmemi istiyordu. İnlememi. Benden duymak istiyordu. Sadece beni kısılmış gözleriyle izlemeye devam etti.Bu kadarı da yeterli olmuştu.
"Beklemek istemiyorum." dedim. Dudakları boynuma daldı. Şehvetle sertçe emmeye başladı. Tutku midemi kasıp kavururken titriyordum. Bedeni artık tüm o duyguları içimde tutmakta zorlanıyordum. Patlamaya hazır bomba gibiydim.
Bana istediğimi verirse etrafımızdaki her şeyi ve herkesi beraberinde yok edecekti. Zevkin doruklarına çıkaracaktı. Dudaklarıma yapıştı.
Nefes almadan. Öyle sertti ki. Dudaklarının altında titremeye başladım. Aleti bacak arama sürtünmeye başlayınca sanki dünya kaymaya başlamıştı. Kendimi şehvetle onun ellerine bırakmıştım.
Geri çekilip bakışları kıpkırmızı olan tenimde dolaşmaya başladı. Boynumdan başlayarak yavaşça , yükselip alçalan göğüslerime, kalçalarıma, ayak parmak uçlarıma inerek beni inceledi. Karnımın altında biriken sıcaklıkla kalbimin hızlandığını hissedebiliyordum, göğüslerim ağırlaşırken uçları utanmazca sertleşmişti.
Sonra kendi değerlendirmeme başladım. Bakışlarım yüzünde ay ışığı vuran sert, erkeksi göğsünde gezindi. O göğsün pek çok kez göğsüme bastırıldığını hissetmiştim, duş aldığımız günde çıplak halini ilk kez görmüştüm. Erkeksi tenini yalamak istiyordum. O damarlı boynu, göğüs kaslarını, dudaklarını arzuluyordum.
"Ne hissediyorsun?" diye sordu titreyen sesiyle. "Beni böyle arsızca süzerken ne düşünüyorsun?"
"Yakıyor." dedim nefes nefese. "Ve daha fazla yakmasını istiyorum."
Tahrik edici bir şekilde kahkaha attı. "İşte şimdi benim kadınımsın."
Nefesim kesildi. Ellerini kalçalarıma yerleştirerek genişçe açıp bacaklarımın arasına yerleşti. Yüzüm ondan sadece birkaç santim uzaktaydı. Bakışları o şehvet ve nefret karışımıyla parlıyordu. Ancak bu kez o yoğunlukta bana duyduğu nefretten fazlası vardı. Kendinden mi nefret ediyordu? Beni istediği için miydi?
Bedeni bir kez bacak arama çarpınca şimdi gerçekten nefesim kesilmişti. Aletini tam merkezimde hissedebiliyordum. Sert ereksiyonu tatlı bir işkenceyle sinirlerime sürtünüyordu. Islanmıştım, aramızdaki her sürtünmeyle biraz daha ıslanıyordu.
Leonardo duraksarken gözleri öfkeyle parladı. "Bunun sonsuza kadar sürmesini isterdim." dedi.
Parmaklarımı soğuk toprağa bastırdım.
Eli boğazıma sarıldı, boynumu esir aldı. Tutuşu sıkı olsa da tehditkâr değildi,eliyle baskı uygulayarak yüzümü yukarı kaldırıyordu. İri, sert avucu alev alan boğazımdaydı.
Nabzım daha şiddetliydi artık. Acı ve arzu dayanılmaz boyuttaydı.
Hipnotize edici bakışlarından gözlerimi kaçırmadım.
"Oyun oynamak isteyen sendin prensesim." dedi nefes nefese. Sesi yumuşak, ölümcül ve hislerimi uyuşturan ölümün nefesi gibiydi. Başımı döndürüyordu.
"Böyle bir oyun değil." diye cevap verdim.
Leonardo hiçbir şey söylemedi. Kara gözleri sadece kısıldı ve aşağı doğru baktı. Elini doğruca bacaklarınımın arasına götürdü. Parmakları hızla içime akın etti. Sırtım yay gibi gerildi. Tenim ve duygularım bir akıma kapılmış gibiydi.
Bir eli boynumu kavramıştı, diğer eli ustalıkla kıvrımlarımda dolaşırken bakışları gözlerimi esir almıştı.
Ne muhteşem üçleme..
Biraz oynama sırası bendeydi. Bunu yapabileceğimi gösterecektim. Aletini tıpkı boynumu tuttuğu gibi kavradım ve bir kez sıktım.
Gözleri zevkle parladı. Çok hoşuna gitmişti. Parmakları içimde daireler çiziyor, aletini içime alacak girişi çevreliyor, en çok ihtiyacı olan noktadan kaçınıyordu.Vücuduma yayılan zevk dalgaları öyle derin ve mutlak bir ihtiyaçla yanmama neden oluyordu ki, inlemelerim daha çok titremeye başladı. Şu anda kendimi zorlukla kontrol ediyor, ihtiyaçla sızlanıp yalvarmamak için kendimi zor tutuyordum.
Aletini tutan parmaklarımı sıklaştırarak karşılık verdiğimde Leonardo'nun göğsünden bir hırıltı yükseldi. Ses o kadar alçaktı ki, çok yakın duruyor olmasaydım bunu duymazdım. Aleti avucumun içine sığmıyordu, tek eliyle kavrayamayacağım kadar büyüktü. Kadınlığım ona duyduğum açlıkla, arzuyla kasılmaya başlamıştı.
Bedeninin kontrolünü kaybederken, onun benim üstümdeki hakimiyetine taç çıkarılırdı. Kalbim hızla çarparken nefeslerim kesik kesikti.
Leonardo durdu. Bir sigara daha yaktı. İki elinide çekti.
"İç!" diye emretti dudaklarıma götürerek.
"Ama.."
"Çekme bana doğru üfle." dedi.
Parmaklarının arasında ki sigara dudaklarıma deydi. Onun dudaklarıyla ıslanmıştı. Dumanı içime çekerken savaş veriyordum.
"Şimdi aletime üfleyeceksin. Eğer beni tatmin edersen işte o zaman istediğini veririm. "dedi nefes nefese.
Bu sözleri bedenime başka bir sıcaklığın kontrolsüzce yayılmasına neden olmuştu. Bu gidişle içime girmeden alev alacaktım.
Ben daha hareket edemeden eli ani bir hareketle tekrar boynuma ulaştı..
" Şimdi üfle! "dedi alev gibi parlayan gözleriyle. Bir heyecan dalgasının esiri olmuştum. Eğilerek sertleşen aletine bütün dumanı üfledim.
" Siktir! "dedi titreyerek. Omuzlarımdan ittirip kadınlığıma aletini soktu.
Bir kalp atışı kadar süre geçti.Tek hareketiyle tamamen içime gömülmüştü.
Kendimi durduramadan ağzımdan hafif bir çığlık yükseldi. Parmaklarımın arasındaki toprağı sıktım. Önce bir acı hissettim. Dayanılmaz ama kısa saniyeler içinde geçti. Yerini yanma hissi, ve aletini kayganlaştıran kendi ıslaklığım, tek seferde içime sızan aleti nefesimi kesiyordu.
Boynumda ki eli göğüslerimi sıktı. Kadınlığımda ki sıcaklık tenimi ele geçirdi. Bu zamana kadar mutluluğun böyle bir şekilde hissedeceğimi asla bilemezdim. Bu zamana kadar mutlu olmadığımı sadece rol yaptığımı fark ettim o an. İçimdeki baskı kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Geri çekildi ve sonra tekrar sertçe içime girdi.
Gözlerimi kapattım. Saç uçlarıma kadar yanıyordum ve bu hiç bitmesin istiyordum. Dudağımı sertçe ısırarak zevk çığlığımı serbest bıraktım. Sert hareketleri göğüslerimin yükselmesine, beni bir yanardağın ortasında yanıyormuş gibi hissetmeme sebep oluyordu.
Geri çekilip tekrar girerken beni parçalara ayırıyor, bunu yaparken hem acıtıyor hemde zevk veriyordu. Sanki elinin altında ki bir yapbozdum. Her parçası zevk vermeye başlamıştı.
İçimde yıldızlar parlıyordu. Zevk dalgaları baştanbaşa bedenimi geziyor, nefeslerimiz gittikçe hızlanıyor, Leonardo'nun kalbi daha da vahşice atıyordu. Seks ve odunsu kokusu içimi doldurmuştu.
Dudaklarımdan çıkmakta olan bir çığlığı dudaklarıyla kapattı. Titeyerek boğuk bir inilti çıkardım.
Sertçe bir kez daha girip çıktı. Hızlanmaya başladı. Karmaşık duygular yerini tutkuya bırakmıştı.
Her hareketiyle biraz daha ıslanıyordum. Hiç bu kadar ıslak olmamıştım. Bedenim doruğa ilerlerken saf zevk iniltilerini zorlukla bastırıyordum.
Bedenim sonuna kadar gerilmişti. Hafif sersemlemiş zevk ifadesi olan yüzüne bakarak gülümsedim. Ay ışığı yüzündeki terleri sanki elmasa dönüştürmüştü.
Hızlanan nefeslerimiz ve inleyen seslerimiz adada yankılanıyordu. Kalp atışlarımı kulaklarımda duyabiliyordum.
"Senin içindeyken arka plandaki her şey anlamını yitiriyor Maria." dedi titreyen sesiyle.
Daha sert, daha hızlı bir ritimde hareket etmeye başladı. Sonsuza kadar iltifatlarını duymak istiyordum. Sonsuza kadar bu zevke karşılık vermek.
"Seninle olan bütün duygularım şuan yanıyor sevgili efendim." dedim inleyerek.
Sırıttı. İçimdeyken kontrol edilemez bir sel gibi akan duyguların içinde boğuluyordum ve hoşuma gidiyordu. Tutkusu ve şehveti içime akıyordu.
Sanki elektrikli bir telden kıvılcımlar saçılıyor, içimde bir nabız gibi atıyordu. Daha önce hiç olmadığım kadar doldururken böyle bir zevki ancak hayal edebilirdim.
Her geçen an biraz daha sertleşiyor. İçimden çıkarak daha sert girdi.
Ani hareket karşısında içgüdüsel olarak inlemek üzere dudaklarımı araladığımda dudaklarıyla ağzımı kapatarak sesimi içine bastırdı. Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
Şiddetli bir açgözlülükle daha da hızlandı, artık oyunuyla kime daha fazla eziyet ettiğinden emin değildim. Bana mı yoksa kendine mi?
Kalçalarını bir kez daha ittirince içimde öyle bir noktaya bastırmıştı ki, gözlerimin geriye doğru kaydığını hissettim.
Bende onu isteyerek kabul ediyordum. Hareketlerinin hızı aniden artmıştı. Bir insanın hareket edebileceğinden de hızlıydı, içime o kadar şiddetli bir şekilde girip çıkıyordu ki artık nefes alamıyordum.
İçimde kabaran his karşısında nefesim kesilmişti.
" Nefes almalıyım." dedim fısıltıyla.
Leonardo dudaklarıyla göğsümü kapatarak bu konuda ki fikrini ifade etti. Asla durmayacaktı. Sertleşmiş meme ucumu ısırdı. Daha önce düşüncelerim tutarsızsa, şu anda düşünme yetişim tamamen kaybetmiştim. Sürtünme hissi, kalçalarının baskısı, gerçekten de tenim alev alevdi. Parmaklarımı sert kaslara geçirmiştim, hızına uyum sağlamaya çalışsam da bunu yapamadım. Öyle hızlı, o kadar çevik hareket ediyordu ki... Toprağın üstünde olduğum yere çivilenmiş halde içime girip çıkmasına izin vermekten başka hiçbir şey yapamıyordum.
Kontrollü, ilkel ve şehvetliydi.
Parmaklarım omuzlarını daha sıkı kavradı. Gökyüzündeki yıldızlar sanki içimdeydi. Hareket ediyor ve yakıyorlardı..
Farkındalık omurgamı bir titremeyle uyardı. Göğüslerim hızla yükselip alçalıyor, ter damlaları göğsümden aşağı akıyordu.
İçime dolan sıcaklık herşeyimi alt üst etti. Ateşli ve vahşiydi. Acımasız ama zevkli. Dışarıda ki dalgalar, içime çarpan dalgalara karıştı.
Leonardo yukarıya doğru hamle yapmaya başladı. Zihnimdeki tüm düşünceler silinmişti. Hareketlerinin gücünü iliklerime kadar hissediyordum.
Göz kamaştıracak kadar parlak olan hisler ve sıcaklık içimde hareket ediyor ve beni bir mahkum gibi esir alıyordu. Beyazlığı ile içimi boyuyordu. Beni yıkıyordu.
Dudakları bir çığlığı mı daha içine çekmek için benimkilere kapandı. Bundan zevk alıyordu. Karnımdaki sıcaklık giderek artarken sertçe içime girmeye devam etti.
Yangın vardı. Hem içimde hem dışımda. Isı dalgası bacaklarımdan boynumda duran parmaklarına kadar çıktı. Korkunç derecede doyumsuz hale gelmiştik.
Leonardo'nun son hamlesiyle bütün vücudum kilitlendi. Nefes almayı durdurdum. Bedenimde hiç hissetmediğim bir ateşle içimdeki her şey patladı. Başımı istemsizce arkaya doğru yatırdım, kaslarım gerilip orgazmın gücüyle yükselirken dudaklarına hapsolan dudaklarım sessiz bir çığlıkla açıldı.
Ona tutundum. Aşkına kollarımı sardım. Ateşiyle yanıp tutuştum. Kalçaları hareketine devam etti, içime girip çıkarak aynı noktaya tekrar tekrar temas ediyordu.
İçimdeki patlamalarla sarsılıyordum.Farkına varmadan tırnaklarımı omuzlarına bastırmıştım. Yoğun zevkin esiri olmuştum. Sesli inleyişim havaya karışıyor ve gökyüzüne ulaşıyordu.
Leonardo'nun aldığı her nefes tıpkı benimki gibi hızlı, seri ve titriyordu.
Tükenmiştim. Tamamen. Yüzümü ve ayaklarımı hissedemiyordum. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım.
İçimden çıkarken neredeyse bir kez daha inlememe sebep olmuştu.. Kendini yorgun bir şekilde yanıma bıraktı. Kapalı gözleri ve inip kalkan göğsüne baktım..
"Bu çok güzeldi." dedi sırıtarak. Gözlerini açıp gözlerime baktı. "Nazik olmadığım için özür dilemeyeceğim."
Doğrulmaya çalıştım ama bacaklarım isyan ediyor, uyluğumda ki kaslar yanıyordu. Hassastım ve zonkluyordum.
" Nazik olmadığın için teşekkür ederim." dedim sonunda titreyerek.
Kahkaha atarken çıkan gamzesinden öptüm. Hep bunun hayalini yaşamış, Beklemiştim. Tepki vermedi sadece gülmeye devam etti.
" Hadi bir dilek tut." dedi elimi tutup dudaklarına götürerek."Gerçekleştireceğim. "
" Bir dileğim yok. Bütün dileklerimi zaten bana yaşatıyorsun." dedim ve sonra gülümseyerek, "Senin dileğin varmı?"
Cevap vermeden önce tereddüt etti. " Ne olursa olsun beni sevmekten vazgeçme! Tek dileğim bu." dedi.
Hareketsizce durdum, sessizliğe gömüldüm. "Yoksa beni seks için kullanıp kaçacak mısın?" diye sordu.
"Hayır." dedim kahkaha atarak. "Seni asla sevmekten vazgeçmeyeceğim. Söz veriyorum."
"Başka bir dileğin yokmu?" diye sordum.
"Tam olarak bu değil."
"Başka ne diliyorsun?"
"Benimle yaşlanmanı diliyorum. Seni izlerken yaşlanmayı."
Bana anlattığı bu imkansız şeyleri düşünmeye başladım. Ben düşünürken sabırla bekledi. Ölecek birinden imkansız bir şey diliyordu.
"Deneyeceğim." dedim kısaca. "Biz mucize olur ve iyileşirsem de söz veriyorum dileğini yerine getireceğim."
Kısa bir süre sustu.
"Uyumaya hazır mısın?" diye sordu bu kısa sessizliği bölerek.
"Uyuyalım." dedim.
"Dinlenmen lazım, Daha yarın var, ertesi gün var, ondan sonraki gün var..." dedi. Bu düşünceye coşkuyla güldüm.
Beni kollarının arasına alıp yatmadan önce banyoya götürdü. Daha fazla zorlamak istemediği için gidip başka bir banyoda duş alacağını söyledi. Duş aldıktan sonra odamıza döndüm. Çoktan yatağa girmişti. Yanına gidip uzandım ve elini yanağımın altına koydum. Yine kitap okuyordu.
Kitaptan kafasını kaldırıp avucuma bir şey bıraktı. Elini çektiğinde bir tür damga olduğunu fark ettim.
"Bu ne? Güzel bir şeye benziyor." dedim inceleyerek.
"Bu benim şu hayatta verebileceğim en değerli hediye. Benim için şu dünyada cansız en önemli obje.. Benim için saklamanı istiyorum." dedi gülümseyerek.
"Çok değerli olmalı. Nedir ki bu?"
Üstündeki bir simgeyi gösterdi. "Kraliyet mührü."
Gözlerim kocaman açıldı. "Kraliyet mührünü neden bana veriyorsun?"
Yanağımı okşadı. "Sadece saklamanı istiyorum. Benim için saklar mısın?"
"Saklayacağım. Bu senin bana emanetin sevgilim." dedim gülümseyerek ve mührü avuçlarımda sıktım.
"Şimdi uyu ve dinlen. Yarın güzel bir gün olacak."
Bir kaç dakika sonra yorgunluk ve onun sıcaklığı ile uykuya daldım..
Sabah altı suları..
"Maria!"
Sesi hemen arkamdan geliyordu. Burnuma gelen yemek kokularını içime çekerken gözlerimi açamadım.
"Benim için kahvaltı mı hazırladın?" dedim gözlerimi açmadan. Kollarımı kaldırıp bir bebek gibi gerindim.
"Maria, özür dilerim." dedi ve bu sefer sesinde değişiklik vardı. Gözlerimi açtım.
"Siktir!" dudaklarımdan çıkan küfüre ben bile şok oldum.
Açmamış olmayı diledim. Bir an için kabusun içinde olup olmadığımı düşünerek yanağımın içini ısırdım. Gerçekti.
Odamızın içi silahlı adamlarla doluydu ve bütün silahlar yüzüme doğrultulmuştu.
☆☆☆
Bu kadar mutlu bölümlerin sonuna geldik sanırım.
Sizce ne oldu sonda?
Çılgınca tahminleri olanlar varmı?
Şuraya yazın bakalım ne çıkacak?
Sonunu düşünmezsek bölüm çok ateşli değil miydi? 🤭E artık karı kocayız her anlamda.
Bakalım Meryem'in bu kafasında ki çipten bir kurtuluş varmı?
Şimdi size kesin bir şey söyleyeceğim. Çip asla ve asla çıkarılamaz. Çıkardıkları an ölür Meryem. Yani Leonardo bütün profesörleri getirsin o çipe ulaştıkları an beyin ölümü gerçekleşecek Meryem'in.. 🥺
Ama size bir şeyin sözünü vermiştim hatırlıyor musunuz? Bu kitapta karakterler ölmeyecek.
Şimdi iyice kafanız karıştı. (İstediğim zaten bu🤣)
Bakalım Meryem bu çipten nasıl kurtulacak? Sizden daha çok heyecanlıyım finali okumanız için. Bu arada az kaldı yaklaşıyoruz finale.
🥺🥺
Sizleri seviyorum. Kaç bölümdür heyecanlı bitirmemiştim. Özür dilerim bunun heyecanıyla cebelleştim kaç gün. Yarın görüşmek üzere.
Sizleri çok seviyorum. Muah muah. 😍🫶🏻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |