
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Bazen insan istese de istemese de düştüğü bu çukurdan kendini kurtarmak için, düştüğünü zannettiği zindanlardan sıyrılabilmek için gereğinden fazla efor sarf eder ; bunun adına yaşamak denir."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
Saate baktım. Kırk dakikadır kırkıncı kez bakıyordum. 'Gözlerini üç kez kırp,diyordu gelen mesaj.' Birazdan yarış başlayacaktı. Bütün herşey plana uygun gitmişti ve ilk yarışıma birazdan çıkacaktım.
Benden ona gitmemi istiyordu. İşbirliği yapmamı. Buna vasıfları uygun muydu? Bana sevgili efendime gidecek bir planımı vardı? Hiç sanmıyorum. Benim planım başarısız olursa belki deneyebilirdim ama şuan planım başarılı ilerliyordu.
"Hazır mısın?" diye sordu Carlos.
Terleyen ellerimi peçeteye silerek çöp kutusuna attım. "Hazırım." sonra dudağımı ısırdım. "Sanırım."
Carlos gelip omuzlarımı ovalamaya başladı. Sanki bir ringe çıkıyordum.
"Ne demek sanırım. Sakin ol sen herşeyi yapabilirsin."
Alayla, "Evet, yapabilirim ama evren izin vermezse bir boka yaramaz." dedim derin nefesler alıp vererek.
Yarışcılar yavaş yavaş içeri geldiler. Hepsinde ego bir havalar.. "Sanki bana dünyanın en önemli yarışına katılacaklar. "dedim söylenerek.
Carlos eğilip yüzüme baktı." Öyle zaten canım. "
" Sağol ya çok sakinleştim. "dedim gözlerimi devirerek.
" Hem gerçekten bu kıyafetle mi çıkacaksın? "
Üstümde ki kırmızı seksi elbisemi düzelttim." İddia bunu gerektirir canım. "
Carlos elini çenesine koyup baştan aşağı süzerek," Bence aptallık gibi görünüyor. Muhtemelen öleceksin."
"Ha ha." dedim dalga geçerek. Sonra aklıma gelen soruyu çekinerek sordum. "Acaba Leonardo görecek mi beni?"
Carlos iç çekti. "Umarım görmez. Senden önce beni öldürür. Çocuğumun yüzünü göremeden ölürsem ruhumla seni lanetlerim." dedi söylenerek.
"Asıl sana değil beni kimse kurtaramaz. Ya beni boşarsa." dedim dudaklarımı büzerek.
Omuzlarımdan destek olur gibi tuttu. İyi bir şey söyleyeceğini bekleyerek gülümsedim.
"Muhtemelen boşar." dedi sırıtarak.
"Ya.." Carlos'un telefonu çalınca kızamadım.
Karşı tarafı sessizce dinledi. Gözleri bir an için öfkeyle bana baktı. Sonrada küfürler etti.
"Neler oluyor siktiğimin krallığında." deyince kalbimde bir çarpıntı başladı.
"Ne oluyor Carlos!" dedim korkuyla.
Carlos uyarır gibi elini kaldırdı.
"Ne zaman olmuş bu?" diye sordu karşı tarafa.
"Ne olmuş krallıkta söylesene." diye bağırınca herkes bize baktı bir an. Ama Carlos ısrarla cevaplamıyor küfür ediyordu. Telefonu elinden çekip kulağıma götürdüm.
"Efendimize ne oldu? Krallıkta ne oldu?" diye bağırdım.
Karşı tarafta ki telefon aniden kapandı. Carlos'un yakasına yapıştım. Yüz ifadesi çok kötü bir şey olduğunu gösteriyordu.
"Bana ne olduğunu anlat Carlos!"
"Meryem bunu nasıl söyleyeeğim?" dedi kederle.
"Söyle hemen. Ne olduysa duymak istiyorum."
Biraz düşündü. "Kraliçe hamileymiş."
Şaşkınlıkla, "Ne var bunda? Hem bunun Leonardo ile ne alakası var?"
"Bu yeni bir varis demek Maria. Artık Leonardo'ya ihtiyaçları kalmadığına göre onu.."
Gerisini duymak istemediğim gözlerimi kapattım. "Sus daha fazla duymak istemiyorum."
Boğazım düğümleniyor nefes alamıyordum.
"Yoksa öldü..." söyleyemedim. Bir anda bacaklarım boşalmıştı. Carlos kollarımdan tuttu.
"Hayır, mührün sende olması onu hayatta tutan tek şey. Acele etmemiz lazım Maria. Bu Yarışı kazanıp planı acilen devreye sokmamız lazım."
Kendimi toparlamam için bir kaç dakika gözlerimi kapattım.
"Kazanacağım. Bunu başaracağım." dedim öfkeyle.
"Sana güveniyorum. Herşey sana bağlı."
O an anonsu resmen beynimin içinde duymuştum.
"Yarışcılar yarış pistine geçebilir."
Öfke ve intikam ateşiyle yanıyordum. Şimdi kimse beni durduramazdı.
Carlos bana sarılarak, "Sana hep güvendim. Şimdide güveniyorum. Bu yüzden aklımda tek bir şüphe olmadan seni gönderiyorum."
Kollarımı beline doladım. Yüzümü omzuna gömdüm. "Teşekkür ederim Serdar." Bir anda ağzımdan kaçtı. Sanki o an Carlos'a değilde ikiz kardeşime sarılmıştım. Sanki kardeşim dirilmişti.
"Rica ederim Meryem." dedi. Söylediğime kızmaktan daha çok gurur duyuyordu.
"Hadi şimdi git tribünü ayağa kaldır kızım. Onlara bir Türk kadını nasıl yarış kazanır göster." dedi gaz vererek.
Dolan gözlerimi sildi. "Efendimiz için. Kocan için kazanacaksın."
Başımı yukarı aşağı salladım. Derin bir nefes alıp yarışçılarla birlikte piste doğru yürümeye başladım. Bir an için arkama döndüm. Carlos bana el salladı. Bana bu kadar güvenmesi gerçekten de bana büyük destek vermişti.

MULTİMEDYA : MERYEM.
Arabam çok güzeldi. Milyarlar harcanmıştı. Yarışlar için özel tasarlanan kırmızı siyah bir ferrariydi. Geçen hafta sürekli pratik yapmıştım. Adına katıldığım Merliyn gerçekten bana yardım etmişti. Bu yarışa onun adına katılıyordum.
O sırada anons eden adına girdiğim kızın ismini söyledi.
"Şunada bakın, Merliyn kendine çok güveniyor. Giydiği kırmızı elbise çok kışkırtıcı. Hiçbir güvenlik önemli almadan adını tarihe yazdırmaya mı geldi?"
Tribünde ismimi haykırmaya başladılar.
"Merliyn, Merliyn, Merliyn."
Başım dik bir şekilde arabama bindim. Emniyet kemerimi taktım. Topuklu ayakkabımı yan koltuğa bıraktım. Yanımdaki çantadan spor beyaz ayakkabımı ayağıma geçirdim. Dikiz aynamı kontrol ettim. İlk yarışta on tane araba yarışacaktı. Tam on tur. Yüz kişiden on kişi sonraki yirmi yarışmacı ile yarışacaktı. İkinci turda kazanıp prens ile yarışacaktım.
O an elektronik bayrak önümüzde belirdi. Geri sayım başladı. Direksiyonu sıkı sıkı kavradım.
"Başaracağım." dedim kendime güç vermeye çalışarak. "Bunu senin için kazanacağım sevgili efendim."
"3,2,1"
Bir ses. Bütün arabalar aynı anda gaza bastı. Onların yaptığının aynısını yaptım. Gaza bastım ve piste çıktım.
Vites atarak gaza biraz daha bastım. arabadan beşincisini geçtim. Vitesi yükselttim bir kez daha gaz verdim. Dördüncüsünü de geçtim.
Sevinmek için çok erkendi. Bir dönüşe geliyordum. Ya yavaşlayacak yada geçtiğim an hızlanarak daha iyi bir dönüş yapacaktım.
Vitesi küçülttüm. Bir metre kala direksiyonu önce yavaş sonra hızlı çevirdim. Tekerleklerimden alev çıktığını aynadan görünce kalbim çok hızlı atıyordu.
Dönüşü ustalıkla geçince vitesi değiştirip gaza bastım. Önümde siyah bir bugatti vardı. Sollamaya çalıştıkça beni engelliyordu. Önüne geçmemi engelliyordu.
Vitesi bir kez daha yükseltip gaza bastım. Yarışcıyı arkadan sıkıştırmaya çalışıyordum. Adam bana öyle odaklanmıştı ki ikinci dönüşü fark edemedi ve erken direksiyonu çeviremedi. Ben ayağımı gazdan çekip frene bastım.
Aadamın arabası önce kaydı sonrada takla atarak beton duvara çarptı. "Umarım bugattiye bir şey olmamıştır." Tekrar vites atıp gaza bastım. Bunu yaparken arkadaki yarışçılar bana yetişmişti.. Ama sorun değildi.
Önümde sadece iki araba vardı ve bitiş çizgisine yaklaşmıştık. Büyük bir atak yapmam gerekiyordu. Son bir dönüş kalmıştı.
Derin bir nefes aldım. Vitesi en yükseğe aldım. O sırada anons eden nefes nefese bağırıyordu..
"Merliyn ne yapıyor öyle? Çok hızlı dostum. Kaza yapıp pistten çıkabilir. İnanamıyorum büyük risk alıyor. Merliyn dönüşe son hızmı girecek."
Sanki tribün ayağa kalkmıştı. Herkes ismimi haykırıyordu. Üç arabayla yan yana gelecek kadar hız yapmıştım. Arabanın camını açtım. Çok hızlı hareket etmem gerekiyordu.
Aniden ayağını gazdan çekip frene basınca araba kaymaya başladı. Kameraların beni çektiğini biliyordum. Elimi öperek ekranlara doğru salladım.
İsmim resmen tribünlerden göğe doğru yükseliyordu. Ama son saniye herşeyden daha önemliydi. Beton duvara çarpmadan üç saniye kala arabam yavaşladı ve ben gaza kökledim.
Zikzak çizerek bitiş çizgisine yaklaşıyordum.
Anons adam bu sefer bağırıyordu.
"Kan ter içinde kaldım sevgili seyirciler. Bu kadın ateşle dans ediyor. Merliyn bitiş çizgisine yaklaştı. Ve Merliyn kazandı."
Bitiş çizgisini geçtikten sonra dirift atarak biraz işi görsele döktüm.
"Merliyn, Merliyn, Merliyn."
İsmimi söyleyen seyircilere arabadan çıkıp reverans gösterdim. Çığlıklar, tezahüratlar gökyüzüne ulaşıyordu.
Her taraftan övgüler duymaya başladım.
"Sen bir harikasın."
"Seni seviyorum Merliyn."
"Mükemmelsin."
Ağlayanlar bile vardı. Saçlarımı savurdum ve pistten ayrıldım. Carlos beni dinlenme odasında bekliyordu. Benim geldiğimi görünce kollarını açtı.
"Harikaydın kızım."
Koşarak sarıldım. "Başardım." dedim gülümseyerek.
"Başaracağına emindim."
O sırada yarışçılar yanıma gelip beni tebrik ettiler. Geriye kalan doksan yarışcının maçını izlemek yerine dinlebdim. Kafamı toparlamam gerekiyordu.
İkinci tur için tekrar piste üç saat sonra çıktım. İkinci turda biraz zorlanıyordum. İki araba sürekli anlaşmış gibi beni sıkıştırıp önlerine geçmeme izin vermiyorlardı. Sağ tarafımda İtalyan bir formula vardı. Francesco Bernoulli. Bir zamanlar hayran olduğum bir arabaydı. Sol tarafımda bir Nissan Silva vardı.
Bir hamleyle işlerini bitirmem gerekiyordu. Beni yine aralarına alınca bu sefer aralarında kaldım. Birisi sağdan vuruyor birisi soldan.
Her vurduklarında sarsılıyordum.
Anons yapan adamın sesi her yerden geliyordu.
"Bu sefer Merliyn zor durumda. Onu sıkıştırdılar. Sanırım Merliyn için yarış buraya kadardı. Seni tanıdığımıza sevindik Merliyn."
İnsanı satmak bu kadar basitti işte. Ama daha son hamlemi görmemişlerdi.
İki araba aynı anda uzaklaşıp tekrar çarpmak için son güçlerini kullanınca ani firen yaparak aralarından çıktım ve iki araba birbirine girerek alevler içinde pistten çıkıp beton duvarlara çarptılar.
"Merliyn! Bu inanılmazdı. Bu harikaydı sayın seyirciler. Merliyn, resmen onlarla alay etti. Tam bitti derken son sözünü söyledi."
Adamın beni övgüsünü gururla kabul ettim . Tekrar gaza bastım ve diğer yarışçılara yetiştim. Son dönüşü diğer sefer aynı hamleyle geçtikten sonra önümde son bir araba vardı. Fairlady Z. Göz alıcı bir arabaydı.
Bu sefer ilk kanı ben akıtacaktım. Gaza köklendim ve arabaya arkadan önce yavaş bir darbe vurdum.
"Merliyn, bu sefer kimseye acımıyor sayın seyirciler. İkinci darbe daha büyük geldi. Merliyn tekrar vurmak için hazırlanıyor."
Dediği gibi üçüncü darbeyi çok hızlı vurdum. İkimizde dönerek sürüklenmeye başladık. İkimizinde arabası istop etti. Arabayı çalıştırıp yarışa döndüm. Ama adamın arabasının önünden alevler çıkıyordu. Yanından geçerken direksiyonu yumrukladığını görmek beni tatmin etmeye yetmişti.
"Merliyn, bitişe gidiyor. Son gaz gidiyor. İnanamıyorum bu yıl bu gözler neler gördü. Sayın seyirciler bu kadın muhteşem. Ve Merliyn bitiş çizgisini geçti."
Arabayı durdurdum. Aynı tezahüratlar eşliğinde pistten ayrıldım. Son tur için bir saat dinlenme arası verildi. Bu sırada anons eden adam dinlenme odasına girdi yanıma yaklaştı.
" Sen harikaydın Merliyn. "Bana sarıldı."Gerçekten hiç beklemediğim bir başarı bu. Seni tebrik ediyorum. "
Alçak gönüllü davranmadım. "Kaybettiğim hiç olmadı."
Adam boğazını temizledi. "Gerçekten mükemmeldin. Bu arada özel değilse neden maske taktığını öğrenebilir miyim?"
Yüzümün yarısını kaplayan maskeye dokundum. "Bu yarış akılda kalsın istiyorum. Kazandığım zaman beni böyle hatırlasınlar istiyorum."
Adam kazanma ihtimalimi düşünmedi. "Prens ile yarışacaksın. Daha önce hiç kaybetmedi."
"Bende kaybetmedim." dedim sert bir sesle.
"Bu ülkenin prensini kazanmaya çalışmak sence biraz kabalık değil mi?Neden zirvede bırakmıyorsun."
İç çektim. "Ben zaten zirvedeyim." dedim adamı küçümseyen bakışlarla. "Hem bu zamana kadar prens adaletsiz mi kazanıyordu bunumu iddia ediyorsun?"
Adam tam bir şey söyleyecekti ki bir tane adam bize doğru koşarak yaklaştı. Bir garsona benziyordu.
"Sizi gökdelene davet ediyor onur konuklarımız. Sizinle tanışmak istiyorlar."
Sinsi bir gülümsemeyle anonscu adama baktım. Adam gözlerini devirdi. "Sakın bununla övünme. Kurtlar sofrasına gidiyorsun." dedi.
Adamı aşağılayan bir kahkaha attım. "Kurtlar sofrası mı?" adam çok büyük bozuldu. " O zaman bir aslan görecek kurtlar sofrası." Göz kırparak adamın şaşkın bakışları arasında yanından ayrıldım.
Gökdelen otuz kattı. Asansör ile çıkmamız resmen dakikalar almıştı. Sonunda otuzuncu kata çıktım. Önümde kırmızı ve üzerinde balık resmi olan bir kapı vardı. Derin bir nefes alıp içeri girdim. İçerideki insanların sayısı düşünüldüğünde, beklediğim gibi on koruma vardı.
"Buyrun." Garson eliyle kibarca uzattı.
Yuvarlak bir masa etrafında toplam sekiz kişi oturuyordu. Kaliteli içki yudumluyor ve kıyafetlerinden yağmur damlası gibi elmaslar düşüyordu. Onlara bakılınca benim elbisem resmen bit pazarından alınmış gibiydi. Daha şık bir şeyler giymeliydim.
Ben onlara doğru yürürken aynı anda başlarını sallayarak selam verdiler, bana yakın olanlardan biri ayağa kalktı.
Prens tam karşımda duruyordu.. Benim tarafa hiç bakmaması dikkatimi çekmişti. Pencerenin kenarında bekliyor, içki içiyordu. Üç kadın ve dört adam masada oturuyorlardı ama beni gördükleri anda hızla ayağa kalktılar.
"Onur konuğumuz gelmiş." bana doğru kollarını açan ve altın kaplama dişlerini göstererek sırıtan adam tanışmak için elini uzattı.
"Broke."
"Merliyn." dedim.
"Bir saat içinde yarış yapacaksın nasıl hissediyorsun?" eliyle aşağıdaki pisti gösterdi.
"Sakin." dedim sakin bir sesle.
"Kendimi tanıştırayım." Sanırım kadının doğal beyaz küllü saçları vardı. Hayran olmamak elimde değildi. Gerçekten güzel ve parlak saçları vardı. "Nina Crouse."
"Merliyn, memnun oldum bu arada saçlarınız muhteşem. Bu konuda sizi daha önce öven oldu mu?"
Gözleri bu övgüyle parladı. "Teşekkürler. İlk zamanlar kendimi dışlanmış gibi hissederdim ama sonrasında gerçekten bunun bana özel olduğunu görünce bununla gurur duymaya başladım."
"Gerçekten öyle görünüyor." dedim sıcak bir gülümsemeyle.
Aralarında tek sıcak kanlı kişi sanırım Nina olmalıydı. Diğerleri zenginliklerini ve yaptıkları yatırımlardan bahsedip bununla övünüyorlardı.
Ancak benim ilgilendiğim tek kişi prensti ve onun benim olduğum tarafa bakmak gibi niyeti yoktu. Hiç ilgilenmemesi biraz özgüvenimi düşürmüştü.
Elindeki telefona bakıyor ve etrafındakilerin konuşmalarına pekte önem vermiyordu.
Broke tekrar ilgimi çekmek için bir soru yöneltti ve herkes tekrar bana baktı. Bu sefer merakla.
"Ne işle meşgulsün Merliyn?"
Hepsinin meraklı ve küçümseyici gözlerine baktım. "Bir kumarhane yönetiyorum. Bilirsiniz işte gündüzleri otel geceleri eğleneceğiniz kumarhaneler."
Bu söylediğim gerçek anlamda hepsinin ilgisini çekmişti. Soru yağmuruna tutmuşlardı. Ama ne yazıkki istediğim kişi bana tamamen ilgisizdi. Bu benim için büyük sorundu. Benimle konuşmazsa yüzüme bile bakmazsa onunla nasıl anlaşacaktım? Oysa iki hafta önce hiçte bu kadar kibirli ve umursamaz biri gibi durmuyordu.
"Peki özel hayatın nasıl? Görüştüğün kaç adam var?" Broke bu soruyu sorunca hepsi alayla ve aşağılayıcı gözlerle baktı.
Yüz ifadem nezaketten öfkeye kapıldı.
"Senin gibi adamlarla görüşmeyeceğim kesin." dedim. Bu aşağılanmamın altında ezildi ve morardı.
Hepsi onunla alay geçerken elindeki viski bardağını sıktığını fark edince yüzümde sinsi bir sırıtış belirdi.
"Özür dilerim," dedim yapmacık bir sesle. "Sizi bu sözlerle fazla mı hırpaladım?"
Herkes kahkaha atınca Broke öfkeyle yüzüme bakıyordu. Ancak o an Prensin bakışları bana çevrildi. Onu şimdi daha iyi tanımıştım. Klasik ilgisini çekmiyordu. Herhangi biri onun gibi birinin ilgisini çekmezdi. Hangi kadın bir milyarderi aşağılardı karşısında?
Beni baştan aşağı süzdüğünü fark edince gözlerimi asla kaçırmadım. Gözlerime baktı ve zaten ona baktığımı fark edince yakalandığı için hiçte huzursuz hissetmedi kısa bir şaşkınlığın arasından tekrar telefonuna döndü.
"Seni sevdim Merliyn." dedi Nina. "Çok tatlısın."
Başımı sallayıp etrafıma baktım. "Teşekkür ederim. Bir dakika lavaboya gitmem lazım."
Yanlarından ayrılıp lavaboya gittim. Saçlarımı düzelttim. Aynadan kendi yansımama bakarken Herşeyin iyi olacağını söylüyordum.
Kapıdan çıkınca biri ile çarpıştım. Kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü bir adam ile. Boyu, 1.90 olmalıydı. Gerçekten yüzüne bakmak için kafamı kaldırmam gerekmişti. Çok kısa bir an bir tanıdık his yaşadım. Sanki daha önceden görmüştüm. Konuşmuştum. Çok sıcak bir his doğdu o an içime. Anlam veremedim.
"İyi misiniz?" diye sordu kibarca.
"Evet, iyiyim teşekkür ederim sorduğunuz için."
Yanından geçip gidecektim ki sesi beni durdurdu.
"Bu arada siz o kendini bilmeze aldırmayın. Hep böyle konuşmak ile övünür."
Kafa karışıklığıyla ona baktım ama sonra kendimi toparladım, "Aldırmam." dedim.
Cebimdeki telefon titredi. Telefonu çıkarınca içimde büyümeye başlayan endişe dağılmaya başladı.
"Maria, neredesin?"
"Birazdan geliyorum."
"Seni göremeyince merak ettim. Gökdelende misin?"
Bu arada adam dikkatlice beni izliyordu. Bu bakışlarda bir şey vardı. Hem korkmam gerektiğini hissediyordum, hemde onun gibi uzun uzun bakmak istiyordum.
"Orada mısın?" Carlos'un sesini duyunca, "Buradayım kapatıyorum."
"Rahatsız etmiyorum umarım," dedi kibarca gülümseyerek.
"Etmiyorsunuz." gitmek için hazırlandım ama önüme geçti. Mahçup bir ifadeyle, "Ne demek istediğini ses tonunla ifade etme konusunda çalışman gerekiyor. Tonlaman berbat." dedi.
"Pardonda bunu size mi soracağım?" hemen terslemeye geçtim. Çünkü önümde duruyor olması bile sinir bozucuydu. Ama ne dediğimi ciddiye almamıştı.
"Böyle araba kullanmayı nasıl öğrendiniz Merliyn?" yüzüme doğru eğilerek, "Yoksa Maria'mı demeliydim? Yok hayır Meryem."
Kan beynime sıçradı sanki o an. Kimdi bu adam?
"Sende kimsin?" diye sordum.
"Kendimi tanıtmadım değil mi?" ne kadar da kabayım? "Sahte bir gülümsemeyle elini uzattı." Ben Ediz Burkan. Rümeysa Burkanın oğlu ve senin kuzenin. "
Ağzım açık halde bakakaldım. Ne tepki vereceğimi bilemiyordum.
Çenemde parmaklarını hissedince elektrik çarpmış gibi geri adımlar attım.
" Bu imkansız." dedim. Bu delilikti. Doğru anlamış olamazdım. "Ediz öldü. Ogün patlamada öldü." dedim ve lavabonun kapısına döndüğümde omzumdan tutup beni duvara bastırdı.
"Ölseydim şuan mezarda olurdum değil mi kuzen?"
Gözlerinde açık açık nefret vardı. Kin, intikam hırsını gözlerinde görebiliyordum.
"Neden şimdi?" dedim çaresizce. "Neden şimdi ortaya çıkıyorsun?"
Başını iki yana salladı. "Bana sarılırsın diye beklemiştim. Şimdi seni öldürecekmişim gibi bakıyorsun?"
"Gözlerinden anlıyorum. Beni öldürmek istiyorsun?"
"Evet," başını eğip yanağını yanağıma dayadı. Geri çekilmek istedim ama karnıma dayanan bıçağın sivri ucu buna izin vermedi. "Seni öldürmek istiyorum. Annemi ve babamı öldürdün ve sonrada kaçtın. Cezanı çekmelisin. Babamın yerini aldım. Karşında bir orgeneral duruyor."
"Uzak dur benden!" dedim öfkeyle.
"Seni bulmuşken asla bırakmayacağım. Yaşayan tek ailemsin ve bunun acısını hapiste çürüyerek geçireceksin.. Yıllardır seni arıyorum. Günlerce, aylarca düştüm peşine. Ama öyle kusursuz ilerdedin ki seni ben bile bulamadım."
"Yaşadıklarımı biliyorsun." dedim titreyen sesimle. "İkimizde ailemizi kaybettik. Herşeyimizi. İntikam almana gerek yok."
"Hayır," dedi öfkeyle. "Fikrimi değiştirmem için beni teşvik etmen boşa." Elini uzattı ve parmağıyla çenem boyunca bir çizgi çizdi. "Senin sonunu kendim hazırlayacağım."
"Asla." dedim ve avucumu çenemi okşayan elinin üzerine koydum. Sonrada ittirdim. "Bana dokunamayacaksın."
"Beni kim durduracak senmi?"
"Gerekirse tırnağımla dişimle evet." Gözyaşlarımı uzak tutmak için gözlerimi kırpıştırdım. "Bir insan böyle bir şeyden nasıl kurtulur? O patlamadan nasıl sağ çıktın? "
"Ben hiç orada bulunmadım. Asla düğün salonuna gitmedim. Trafik vardı yoldaydım. Şansa bak iyiki de orda değil mişim?"
"Neler yaşadığımı bilmiyorsun?" dedim ağlamamaya çalışarak. "Ailenin bana neler yaptığını bilmiyor..." ağzımı eliyle kapattı.
"Sus! Yalanlarını asla dinlemeyeceğim. Annem seni benden daha çok severdi. Babam üstüne titrerdi. Onları öldürdün. Acımasızca."
Başımı iki yana salladım. Gözlerimden yaşlar geliyordu. "Hayatımı mahvettiler. Annen her gün bana işkence yapıyordu. Dövüyordu hakaretler ediyordu."
Saçlarımı tutup çekince başım geriye doğru kaydı. "Yalan! Hepsi. Cinnet geçirip öldürdün onları. Öyle yazıyor kayıtlarda. Polis ve kanıtlar yalan söyleyemez. Yaşadığın travma yüzünden hayal gördün."
"Baban bana tecavüz..." Parmağını dudağıma bastırdı.
"Senden iğreniyorum.. Babam saygılı bir adamdı. Seni kendi kızı gibi seviyordu."
Öfkeden patlayacak bir bomba gibiydi.
"Sana yalan söylemişler." dedim ittirmeye çalışarak. "Bir defa ziyaretime gelmedin. Bir kez. Neden ha söylesene?"
"Yaşadığını sen ailemi öldürene kadar bilmiyordum." dedi itiraf ederek. İntikamı farklı bir duyguyla yer değiştirdi. Üzüntüyle. "Annem o patlamada öldüğünü söyledi."
"Bak annen yalan söylemiş sana. Çünkü o patlamadan sonra hep beni suçlu buldu. Her gün dövdü hergün. Ölmem için yetimhanenin çatısına çıkarıp işkenceler yaptı bana. Annen çok değişmişti. Aynı zamanda babanda."
O öfke tekrar geldi. "Sen delirmişsin. Kanıtlar asla yalan söylemez. Hem madem bu kadar işkence görüyordun neden gitmedin polise neden anlatmadın?"
"Bunu denenedim mi sanıyorsun?" gözlerim doldu. Nefes almakta zorluk çekiyordum. "Kaç defa gittim polise. Ama baban yüzünden bütün delilleri kararttılar. Baban gibi birini kimse karşısına almadı. Kaçmayı denedim buldu. Ben dayanmaya çalıştım. Ama o gece. Baban bana."
Elini dizlerine koydu. Benim gibi nefes alamıyordu. Bu zamana kadar çok sevdiği ailesinin bir anda böyle bir şey yaptığına inanması zor geliyordu. Anlıyordum onu. Ama ben doğruları söylüyordum.
Omzuna dokundum." Bir anda öğrendiğin için özür dilerim. "
Elimi ittirdi ve duvara yumruk attı. "Sakın konuşma! Sen eğer iyi biri olsaydın ailemizi katleden adamın oğluna aşık olmazdın? Sen yalancısın?" diye bağırdı.
Sanki kalbim ve aklım yer değiştirmişti.
"Baban kaç gün hastanede can çekişti biliyor musun?" dedi öfkeyle. Gözlerimden yaşlar boşaldı. "Baban yaşıyordu Meryem. Ama kiralık katil tarafından hastanede vahşice öldürüldü. Acı çekerek öldü. İsmini sayıklaya sayıklaya. Ben yanındaydım."
Bir anda bütün acılar hücum etti zihnime. Kalbimi ellerine aldılar, göz yaşlarımı akıttılar. Nefes alamadım. Dizlerimin üstüne düştüm.
" Ben ne yapacağımı bilmiyorum. "dedim korkuyla." Ben her gün ölüyorum zaten. "
Omuzlarımdan tutup sarsmaya başladı."Karşıma geçmiş timsah gözyaşları dökme. O adamın oğluna aşık oldun. Onunla birliktesin. Kim bilir babanın kemikleri nasıl sızlıyordur? "
Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım. "Leonardo o gün ailemi kurtarmaya çalıştı. O da oradaydı. Benim yanımda. O kötü biri değil."
"Sen kendini bu yalana inandırmışsın çoktan. Sana acıyorum. Baban iyiki ölmüş ve bu olanları görmemiş."
İki tarafı keskin bir hançer kalbime saplandı. İki tarafıda yaktı canımı. İkiside bütün yaralarımı yeniden açıp avucuma bıraktı. Ağlamayı bırakıp gözlerinin içine baktım.
" Sen ne biliyorsun ki? "dedim titreyen sesimle." Sen benim çektiğim acıların birazını bile çekseydin kendini öldürürdün. "
Gözlerini kapatıp açtı. Sesi çok kısık ve kırılgan çıktı." Keşke sende bu düşündüğünü yapsaydın. Kendini öldürseydinde bütün sülaleni canlı canlı yakan adamın oğluna aşık olmasaydın. "
Dünya kısa süreliğine sessizliğe gömüldü.Omurgamdan aşağı bir ürperti geçti.
"Gerçek şu ki, sen bir zavallısın. Onun gibi bir katilsin."dedi.
"Öyleyim." diye fısıldadım. "Bir katilim, yalancıyım. Evet ailemi öldüren bir adamın oğluna aşık oldum. Ben buyum. Ne yapacaksın bana? Benim gibi katil olabilecek misin?"
Parmağını çenemin altına koyup başımı kaldırdı. Bakışlarımız kesişti. “Bu sorunun cevabını gerçekten bilmek istiyormusun?"
O an Leonardo'nun güzel gözleri geldi gözümün önüne. O karanlık derinliklere baktım ve kendimi dünya üzerindeki en büyük ikiyüzlü gibi hissederek başımı iki yana salladım. Hayır, bilmek istemiyordum.
" Umrumda değil. "
" Bu çok komik. "dedi elini çekerek."Tamda senden beklediğim gibi davranıyorsun. Bir an için inanacaktım sana. "
" Benim senin inanmana ihtiyacım yok."diye iç geçirip içeri girmek için ayağa kalktım.
Kolumdan tuttu ve ben o sesi duyunca kafamdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Kelepçe sesi.
" Meryem Erdemoğlu, seni Türkiye'de işlediğin üç cinayetten tutukluyorum.. "
☆☆☆
Korktuğumuz başımıza geldi. Sonunda yakalandık. Hemde kuzenimiz tarafından.
Sizce Ediz'in Sahtekar olma ihtimali yüzde kaçtır? 😏
Ediz olan bitenden habersiz. Ailesinin nasıl pislik insanlar olduğunu bilmiyor ve bir anda buna inanmasını beklememek gerek.
Ama zamanla umarım inanır. İnanmazsa türkiyeye gidersek işte o an geri dönüşümüz olmaz.
Tamda en önemli anda çıkageldi?
Sizce Meryem bundan nasıl kurtulacak?
Yarışabilecek mi?
YOKSA tutuklanacak mı?
Kraliçe hamile. Leonardo'yu hemen kurtarmazsak korktuğumuz herşey başımıza gelebilir.
Heyecanlı bölümler bekliyor sizi. 😍
Diğer bölümde görüşene kadar, kalplerinize iyi bakın. ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |