
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
"Ve insanlar arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yok.."
ᥫ᭡ ִֶָ𖤐
Hayatımın en önemli kararını dubaide prensin evinin bahçesinde almıştım. Sahte bir nişan. Oysa ben evliydim. Ama buna mecburdum.
Nişan gününe kadar kimse yüzümü görmemeliydi. Konuklar geldikten sonra içeri girip maskemi çıkaracaktım. Ondan sonra Leonardo ile konuşmak için zaman kazanmalı ve onu sarayın içinden kaçırmalıydım.
Kaçırma işini nişan günü yapamazdım, Arap prensini tehlikeye atmak istemiyordum. Ve o krallığa girmem gerekiyordu. Bunu ne olursa olsun yapacaktım.
Nişan için gösterişli bir elbise seçtim. Akılda kalıcı ve göz kamaştırıcı olmalıydım. Hayatımın en önemli gecesinin ilkiydi o gece.
Kraliyet sarayında nişanlanacaktık. Plan buydu. İngiltere kralı, Belçika kralı ve Danimarka kralı davetliydi. Masa büyüktü. Hedef daha büyük.
O kadar kralı nişanlı olduğumuza dair ikna etmek benim için bu hayatta vereceğim en büyük sınav olacaktı. Kralların nasıl yetiştirildiği açıktı. Kusursuz olmaları lazımdı. Bir insana İlk bakışta nasıl biri olduğunu anlamak ve güvenip güvenmemek konusunda yetiştiriliyordu.
Kral olup tahta geçmek zordu. Ama o tahtı elinde tutmak daha zordu. Leonardo için krallığı ele geçirmek istiyordum. Kral olmalıydı. Onun isteği benim için hayaldi.
Pencereden gökyüzüne baktım. Sıcak kahvenin verdiği rahatlatıcı sıcaklığı hissediyordum. Derin bir nefes verdim.
"Sayılı günler kaldı." dedi Carlos yanıma gelerek.
Bir kahve almıştı. "Evet, sayılı günler."
"Bazen taşıyıcı olduğumuz zamanları özlüyorum." diye itiraf etti.
"Bazen bende." dedim. Fakat karanlık dönemlerimden ne kadar çok şeyi özlediğimi fark etmek beni şaşırtmıştı. Açıklıktan kasvetli gökyüzüne doğru baktım. Yağmur tekrar başlamıştı ama köşkün içi sıcaktı.
Parmakları cama değdi. "Bazı şeyler değişti." dedi Leonardo'nun hapsedilişini kastederek.
"Evet, Leonardo'nun şuan nasıl bir durumda olduğunu düşündükçe kalbim sızlıyor." Dudaklarımı ısırdım.
"Efendimizin kafasının içindekileri hiç kimse bilemez."
Gözlerimi devirdim. "Katılıyorum. Bazen kafasının içini görmeyi yada düşüncelerini duymayı istiyorum."
"Ben de." dedi sırıtarak.. "Ama nişan günü Maria, gerçekten tepkisini göreceğiz. Bir tarafım korkuyor bir tarafım meraktan çatlayacak. Ama azarlanacaksın haberin olsun."
Bana sırıtarak baktı, ıslak ve dağanık saçları alaycılık yüzünün her yanından etrafa saçılmıştı.
"Bunu bekliyorum. Ve bende senin kadar merak ediyorum. Düşünsene Arap prensinin nişanlısı diye tanıttığı senin karın.. Ne hissederdin?"
Şimdi böyle söyleyince bir tarafım korkudan neredeyse uyuşmuştu.
"Ben ne yaparım bilmem. Ama önemli olan efendimizin davranışı. Hayatımda hiç bu kadar merak etmemiştim. Umarım kalp krizinden gitmez."
Koluna vurdum. "Deme öyle."
"Neyle besliyorlar seni? Bu nasıl güç kızım.."
Bir süre birbirimize gülümsedik ama sonra yüzü birden bire düşünceli bir hal aldı.
"Kralda orada olacak. Aranızda bir şeyler döndüğünü fark ederse.." dedi yavaşça.
Oldukça sakindim, gerilime karşı verdiğim bir tepkiydi sadece. Leonardo'dan aldığım bir huydu bu.
"Bence kral, Leonardo'nun davranışlarını umursamayacak. Neden umursasınki?" diye fısıldadım.
"Kral çok fenadır. Sinsi bir yılan gibi. Ortada bir şey dönüyorsa kokusunu hemen alacaktır."
"Hiçbir halt anlamayacak," diye fısıldayarak cevap verdim, neden bahsettiğinden emin değildim.
Bana kızgınca baktı. "Bana kralı hafife alıyor muşsun gibi geldi?"
Dişlerimi sıktım. "Ben onları insan yerine bile koymuyorum. Umarım gözlerimin önünde ölürler." Son kısmında gözle görülür şekilde ürkmüştü.
"Maria,"
Daha fazla konuşamadım.
Gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı.
"Ciddi miydin?"
"Evet, "dedim usulca.
Carlos derin ve yavaş bir nefes daha aldı." Sanırım biliyordum."
Yüzüne baktım, gözlerini açana kadar bekledim.
" Bunun ne anlama geleceğini biliyorsun?"Israrla sordu." Sakın kralı öldürmeye çalışacağını söyleme bana. "
" Tamam söylemem. "dedim alçak sesle.
Aniden gözlerini açtı, gözleri öfke ve acıyla doluydu. " Seni idam ederler. Bunu düşünmen bile yasak tamam mı? Leonardo güvende olduğu zaman krallığı ele geçireceğiz plan bu. Annesine ve babasına ne yapacağı Leonardo'nun işi. "
" Yaptıkları yanına mı kalsın? Sevgili kocama neler yaptılar?" diye sordum, ümitsizdim.
Carlos bunu ona hatırlatmamdan pek hoşlanmamıştı; gözlerindeki acı gareze dönüşmüştü.
" Bende o istediğin şeyi yapmak istiyorum. Emin ol bütün taşıyıcılar kralı öldürmek istiyor ama bu sadece düşüncelerimizde kalıyor. Senin gibi dışa vurmuyoruz."
Benim utanç dolu bakışlarımı görmezden gelerek alnıma doğru baktı.
"Tamam, dışımdan da söylemeyeceğim. Onların cezasını Allah versin."
"Bak, sakın Sahtekar denen herifle anlaşma yapmak gibi bir aptallığı girme. Senin yüzünden okuyorum rahat durmayacaksın."
Bunu öylesine kaçınılmaz bir şeymiş gibi söylemişti ki ürperdim.
"Hayır, o Leonardo'ya da zarar vermek istiyor. Asla anlaşma yapmam."
Dişleri birbirine kenetlenmişti. "Böyle olmalı."
Bu söylediklerinden sonra bir süre sessizce durduk..
"Şu nişanı bir atlatalım.. O krallığa girdikten sonra herşey daha kolay olacak. Taşıyıcılar ne durumda?" diye fısıldadım.
Gözlerini kırpıştırdı hızla, yüzündeki öfke dolu ifade ansızın yok oldu." Amerika ve Rusya olmasaydı baskın düzenleyecektik. Ama şuan bekleme durumundalar. "
" Beklemeliler. Krallığın içine girersem o kapıları bizzat ben açacağım. İçeriden savaş başlatacağım."
"Sana hayranım." dedi sırıtarak.
Başımı salladım ve sonrada sıcak bir şekilde gülümsedim.
"Hayran olunacaksa bu ben olmalıyım zaten." dedim. Aklıma gelen kişiyle, "O nerede Ediz?"
"Bodrumda."
Kahve bardağını masanın üstüne bıraktım ve bodruma giden koridora gittim. "Onunla ne konuşacaksın?"
Arkamda bakmadan, "Bilmiyorum ama konuşacak çok şey var."
Bodrum kapısını açıp aşağı indim. Bir sandalyeye zincirlenmişti. Bir ses duyduğu ilk an kafasını kaldırıp gelen kişiye baktı. Beni görünce gözlerinden ateş fışkırıyordu.
"Bu gerekliydi." dedim ağzındaki ipi çıkararak. "Carlos canını çok yaktı mı?"
Onun tepki vermesini beklemiyordum.
"Acı çektiğimi görmeye mi geldin?"
Gerçek bir öfke ile bakıyordu.
"Bana böyle bakma." dedim üzülerek. "Sadece ikimiz kaldık. Sadece ikimiz. Herkes öldü. Birbirimizden nefret ederek mahvetmeyelim."
"Dinlemek istemiyorum. Çık buradan!" diye bağırdı.
"Dinleyeceksin. Mecbursun. Dinledikten sonra hâlâ inanmazsan özgürsün gidebilirsin. Ama geçmişimiz hatrına sadece bir kez dinle."
Başını iki yana salladı. Elleri çözülü olsaydı eminim boğazıma dolanacaktı. Ama ondan nefret edemiyordum. Çünkü tek o kalmıştı geriye. Bir tek o. Kanımdan kalan tek kişi. Kaybedemezdim.
" Seni dinlemek istemiyorum. Nefret ediyorum senden. Annemi öldürdün, babamı öldürdün sonrada kaçıp gittin."
Ağladı, "Annem hamileydi Meryem." dedi ve ben o an sanki bin parçaya bölündüm. "Bir kardeşim olacaktı.. Ama sen onuda öldürdün. Oda mı suçluydu? Odamı kötüydü?"
Duyduklarımın şokuyla dizlerimin üstüne düştüm. "Ben.. Ben bilmiyordum. Yemin ediyorum bilmiyordum. Allah şahidim olsun bilmiyordum."
Göz yaşları sel olmuş akıyordu. "Annem tedavi oluyordu. Çocuğu olmuyordu biliyorsun. Tedavi iyi sonuç vermişti. Dört aylık hamileydi. Bir gün sonra cinsiyet için hastahaneye gidecektik. Ama.. Sen öldürdün. Dünyaya gözlerini açmayan daha yaşamayı bile bilemeyen bir meleği öldürdün."
Dizlerinden tuttum. Onun gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum." Bilmiyordum. Yemin olsun. Asla yapamazdım. Bilseydim.. "
Bağırınca korkuyla sustum.
" Bilseydik herşeyi değiştirirdik hep böyle sanıyoruz. Ama koca bir yalan. Sen annemi öldürdün sonrada aşağı attın.. Sabah ben buldum onu. Parçalara... Parça..."
Konuşamadı. Gözlerini yukarı kaldırdı. Kendini sıkıyordu. Tüm vücudum titriyordu.
"Sen katilsin. Bir meleği öldürdün. Günahların affalonmayacak.. Cehenneme gideceksin."
Kulaklarımı kapattım. Başımı delirmiş gibi iki yana salladım.
"Aileni bile göremeyeceksin Meryem. Onlar cennette olacak sen ise cehennemde yanacaksın."
"Hayır," diye bağırdım. "Böyle söyleme. Ben. Kendimi korudum sadece."
"Kimden korudun kendini? O senin halandı. Seni çok severdi. Benden bile çok."
Göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. "Hiçbir şey bilmiyorsun. Madem çok seviyordu beni neden seninle büyümedim? Açıkla bunu bana?"
"Ben..." diyebildi sadece.
"Çünkü babam öldükten sonra halam annemi suçladı ölümünden. Benden nefret etti. Ailem ölmüştü. Daha mezarını göremeden beni yetimhaneye götürdüler. Halam ne yaptı biliyor musun beni görünce?"
Gözlerime baktı. "Ne yaptı?"
"Tokat attı." dedim.
İnanmadı. "Neden yapsın bunu neden?"
"Bilmiyorum tamam mı? Annemin suçu olduğunu söyledi. Her gün dövdü beni. Her gün bodrum katında hapsetti. Ayaklarıma sopalarla vuruyordu. Her gün nefretini kusuyordu. Her gün yetimhanenin duvarında tek ayak üstünde bekletiyordu. Bir gün karşı çıkmadım. Tek bir gün kötü söz söylemedim. "
Çılgına dönmüştüm. Odanın içinde bir ileri bir geri yürüyordum." Zaten ölmek istiyordum. Denemedim mi sanıyorsun? Kaç kez denedim ölmeyi ama başaramadım. Bir türlü ölemedim. "
Ellerim titriyordu. Kalbim ağır bir sancıyla sıkışıyordu.
" Ama o gece baban geldi.. Halamın odasına gittiğimde babanı gördüm. Bana iğrenç bir şekilde bakıyordu. "
Yüzümde tiksinti ifadesi vardı. Anlatırken midem bulanıyordu.
" Sus! "dedi titreyerek." Babam iyi biriydi. O bir askerdi. Vatanına iyi hizmet eden bir adam, onlarca ödül alan bir adam reşit olmayan bir kızı taciz etti diyorsun? Sana kimse inanmaz. "
Bomboş baktım gözlerine." Bir kadın için bunun ne kadar zor bir itiraf olacağını biliyor musun? Hangi kadın ben taciz edildim diyebilir? Söylesene.. "
Sustu ve gözlerini kaçırdı.
" Bana dokunmaya çalıştı. İğrenç şeyler söyledi.. Bana onu mutlu edersem annenin elinden kurtulacağımı söyledi. "
Öfkeyle gözlerime baktı." Babam annemi çok severdi. Sende biliyorsun. "
" Evet, biliyorum. Ama bu bana söylediklerini ve o iğrenç teklifini yapmadığını göstermez. "
Bir süre sustuk. Başını eğmişti. Gözlerinden akan yaşların gömleğini ıslattığını görebiliyordum.
"Nefsi müdafaydı... Sonra halam geldi ve olanları gördü.. Ben kaçmak istedim. Ama beni yakaladı bırakmadı. Terasa götürdü öldürmek istedi beni. Hakaretler etti. Artık dayanamıyordum.. Canım o kadar acıyordu ki.. Yapmak zorundaydım."
Hiçbir şey söylemedi. Hala bakışları yerdeydi. Sağ bacağı titremeye başladı.
" Ondan kaçtım. Bir yıl boyunca kaçarak yaşadım sonra ismimi görünce ülkeyi terk ettim. Bir şekilde beladan uzak duramadım ve taşıyıcı oldum. Sonra Leonardo'yu tanımadan aşık oldum. Oda bana aşık oldu. Herşeyi inan bende senin gibi yeni öğrendim. Leonardo kaç defa af diledi benden yalvardı. Hatta öldü.. Ellerimde öldü. "
Ellerimi uzattım. Ancak o an kafasını kaldırıp baktı yüzüme." 26 dakika ölüydü. Hayata geri döndürdüm onu. İkimizde çok acılar çektik. "
" Bana o piçi savunma. Aileside oda ölmeyi hak ediyor. Hepsini öldüreceğim. Krallığa gömeceğim hepsini. "
" Ediz, "demiştim ki tüm vücudunun titrediğini görerek sustum. Bana vahşice baktı, göğsünden bir hırıltı yükseldi.Donup kalmıştım, o kadar şaşırmıştım ki hareket etmek aklıma gelmemişti.
Titreme bütün vücudunu sardı, tamamen titriyordu.
" Diyelim ailem sana o iğrençliği yaptı. Diyelim bu yüzden öldürdün onları. Peki nasıl olduda o adama aşık oldun? Bu.. Bu nasıl bir iğrençlik. Onun yüzüne bakarken ailen aklına gelmiyor mu Meryem? Ablan, Serdar, dayım. Annen. Nasıl kaldırabiliyorsun benim midem almıyor? "
Gözlerini kısmış büyük bir konsantrasyon içerisinde bana bakıyordu; titremesi sadece ellerinde kalana kadar düzgün nefes almaya çalıştı.
" Kabullenemiyorum zaten. "dedim buz gibi bir tonda." Ama kalbimede kabullendiremiyorum, ondan nefret etmeyi. "
" Sana acıyorum. Sonra da kendime acıyorum. "dedi kısık bir sesle.
Cevap veremiyordum; hala korkudan donmuş bakıyordum.Gözlerini açtı, içlerinde öfkenin çok ötesinde bir şeyler vardı.
"İğrenç birine dönüşmüşsün. Benim tanıdığım Meryem bunları kabul etmezdi. Benim tanıdığım Meryem ailesi için kendi canından feda edecek biriydi. Sen bu değilsin? Bir şeyler olmuş sana. Değişmişsin." dişlerinin arasından tıslarcasına söylemişti bunu.
Sözlerine alınamayacak kadar şaşırmıştım, sadece sessizce başımı salladım.
" Değiştim, "diye fısıldadım uzun bir sessizlikten sonra." Karşında on yaşında ki kız çocuğu yok Ediz. Artık 20 yaşındayım. Beni bu yaşıma yaşadıklarım getirdi. "
Zehir gibi sözler ağzından döküldü."Keşke düğün günü sende ölseydin. "dedi gözlerime bakarak."Keşke hepimiz o gün ölseydik. Bu şekilde değiştiğini görmektense ölmeyi tercih ederdim. "
Sanki bana tokat atmış gibi geriye doğru çekildim. Bu bir tokattan daha çok acıtmıştı.Ve sonra bu acı beni kendime getirdi, öfkem bir anda ortaya çıktı.
"Zaten ölüyorum." dedim soğuk bir şekilde, ayaklarım birbirine dolandı. "Kafamda bir çip var. Ben şuan bile ölebilirim. Bir kaç ayım kaldı sadece. Bir yılın dolmasına bir kaç ayım. İstediğin olacak."
Bunları duyunca sert ifadesi birazda olsa yumuşadı. Bekledi. Sustu
Üzüntü den dolayı titremeye başlamıştım.
"O çipide o yerleştirdi değil mi?" diye sordu dişlerinin arasından.
İç geçirdim. "İlk zamanlardı beni tanımıyordu. Herkese yaptığını yaptı."
"Bana inandığını söyle." Dişlerimin arasından söylemiştim bunu.
"Sen olsan ne düşünürdün? Yerimde olsan bana ne yapardın Meryem?" dedi düşünmeden.
Hiçbir şey diyemedim. Bir kaç dakikadan sonra sessizliği böldüm. "Sana inanırdım. Herşeye rağmen sadece sana inanırdım."
"Benden bunu bekleme." dedi gözlerini kaçırarak. "Nefes alamıyorum. Bunlar çok fazla." dedi itiraf ederek. "Biz nasıl bu hale geldik Meryem. Sen nasıl bu hale geldin?"
Arkasına geçip ellerini çözdüm. "Ne olur soru sorma artık? Git buradan. Beni unut."
Elleri çözülünce yüzünü koluyla kapattı. Elleri ve dizleri titriyordu. İçin için ağlarken sadece arkasından elimle ağzımı kapatmıştım. Ağlayınca kalbim sızlıyordu.
"Lütfen, unut beni Ediz! Ne olur beni geri götürme. Zaten öleceğim. İstediğin olacak. Ne olursun izin ver yaşayayım biraz daha."
Kolunu çekip ayağa kalktı. Bana doğru döndü. Kabul edercesine başını salladı, ama hem nefret ettiğini hemde üzüldüğünü gözlerinden görebiliyordum.
Yüzünü buruşturup." Bunu yapamam."dedi." Artık yaşadığını biliyorlar. Her an rapor veriyordum. Fotoğrafların bilgilerin hepsi ellerinde. Bir elçi gönderip seni aldırmaları an meselesi. Artık herşey bitti Meryem. Kaçışın yok. "
Boğazım düğümlendi." Beni tutuklayacak mısın? Beni idam ederler Ediz. Bunu yapacak mısın? "
Dudağı seğirdi. Bana doğru iki adım atıp durdu. Yumruklarını sıkmıştı. Kararsızdı. Hem tutuklamak istiyordu hemde yapmak istemiyordu.
" Özgürsün. "dedi dişlerinin arasından.
" Teşekkürler" dedim rahatlamış biçimde.
"Bir daha karşılaşmayalım. Sen benim için o düğün günü öldün." arkasını döndü ve yukarı çıkışını izlerken arkasından koştum. Yetişmek istedim ama kısa sürede bahçede karanlıkta gözden kaybolmuştu.
Tek ailemi de kaybetmiştim..
Krallıkta. Leonardo'nun gözünden.
Uyandığımda hala hava karanlıktı. Sersem durumdaydım ama hala sabah olmadığının bilincindeydim. Gözlerimi kapadım ve beton zeminde bir o yana bir bu yana döndüm.
Diğer tarafa döndüm ve zindanın dar penceresinden dışarıya baktım. Bugün dünden daha da karanlıktı, bulutlar ayın ışığının gelmesini engelleyecek kadar yoğundu.
Gözlerimin önüne Meryem ile seçtiğimiz yıldız geldi. Sonra kahverengi gözleri. Kim bilir ne kadardı korkuyordu? Ne kadar ağlıyordu? Kaç gün olmuştu ya da kaç gece.
Hapsedilmiş olmam bile artık umrumda değildi. Tek istediğim Meryem'di. İyi olduğunu bilmek. Son defa görebilmek.
Bütün acılara katlanabilirdim. Onun dışında. Onsuzluğun acısı çok fazlaymış onu anlıyordum.
Ne yaptığını bilememek? Dişlerimi sıktım. Yaşıyor mu bilememek bu canımı çok yakıyordu. Zamanının az kaldığını biliyordum. Bensiz çok korkuyor olmalıydı.
Sesini duymak ve o cennette hissettiren kokusuna hasrettim. Beni zindana attıklarını zannediyorlardı..
Ama asıl zindan prensesimden uzak kalmaktı. Bunu asla anlayamazlardı. Aldığım nefes bile zehir olmuştu. Böyle çaresiz olmak.
Evren yaşamamı istemiyor olmalıydı. Annemin karnına bir çocuk koyarak gerçekten benden nefret ettiğini göstermişti.
"Üzgünüm, " diye mırıldandım, sesim odanın karanlık kısmında yankılandı. "Bana biçtiğin ölümü beceremediğim için üzgünüm."
Zindanın kapısından onun sesi geldi annemin. Kapı açıldı. İçeri girdi ve kapı arkasından kapandı.
"Mutsuz olmalısınız, hâlâ yaşıyorum."
"Son günlerin." dedi karşıma oturarak. "İdam edileceksin."
Gerilmiştim, öfkelenmemi bekliyordu ama havada sadece sessizlik ve bir de onun nefesinin zafer kokusu; son zamanlarda ağzımda acı bir tat bırakıyordu, bu öyle bir şeydi ki o tat ağzımdan gidene kadar varlığını hissetmiyordum.
Aramızda hiç bir gerilim yoktu. Bu durgunluk çok dingindi – bu fırtına öncesi sessizlik değildi ama fırtına tarafından el değmemiş bir gece gibiydi.
"Bir şeyi anlamanı istiyorum." dedi. "Hiçbir zaman senin suçun değildi."
Alaycı bir kahkaha dudaklarımdan kaçtı. "Bu değersiz sözleriniz başımı ağrıtıyor."
Karanlıktan çıkıp bana doğru uzandı ve karanlıkta elimi buldu, beni kendine doğru çekti. Kolları beni sardı, göğsüne sımsıkı yapıştırdı beni.
O kadar şaşkın ve o kadar hazırlıksızdım ki karşı koyamadım. Ya da.. İlk defa bir anne sarılışının nasıl bir his olduğunu kısada olsa tatmak istediğim içindi.. Hangisiydi bilmek istemiyordum.
Anneme, "Bana ilk kez sarılman için idam edilmem gerekiyormuş." dedim alayla.
" Üzgünüm." dedi kulağıma fısıldayarak. "Yaptıklarım için." kollarımı kaldırdım. Bir kez sarılsam ne olur merak ediyordum. Anneme sarılmanın nasıl bir his olduğunu merak ediyordum?
Bütün gururumu ayaklar altına alıp sarıldım.. Güzel kokuyordu. Bir anne her zaman güzel kokardı. Gözlerimden bir iki yaş damlası aktı elbisesine.
"Özür dilerim kraliçem." dedim fısıltıyla. "Göz yaşlarıma engel olamadım."
"Şşşt," dedi saçlarımı okşayarak. "Kapat gözlerini.."
Gözlerimi kapattım. Bütün acılarım, dertlerim hepsi sanki gitmişti. Üzüldüğüm herşeyi bir anda unutuvermiştim. Çok sıcak sarılıyordu. Bir anne sarılışı böyle mi oluyordu? Sanki dünyanın en güzel şeyiydi annemin kollarında olmak.
Ama sonra.. Sonra alışık olduğum metalin sesini duydum. Sırtıma doğru saplanmak için havaya kalkmış olan hançerin sesini..
"Bu gece ölmeliydin üzgünüm Leonardo."
Herşey yavaşladı o an. Sesler, hareketi, kalp atışım ve düşüncelerim bile donuklaştı.. Sırtından bıçaklamak böyle mi oluyordu? Hemde annem tarafından..
Beynime şimşek gibi çakan öfkeyle elindeki hançeri yakaladım. Yüzüme doğru haykırdı.
" Seni canavar! Geber artık. Geber!"
Hançeri yere doğru fırlattım. O an kapı açıldı ve muhafızlar onu dışarı çıkardı. Hala ölümümü haykırıyordu. Hala benden nefret ediyordu. Hala öldürmek istiyordu beni.
Öz annem.
Boğazıma düğümlenen bütün acılarla birlikte yere oturdum. Bu yaşadıklarım koca bir kabus olmalıydı. Bir insan bunu kaldıramazdı. Benim kaldıracak gücüm kalmamıştı artık.. O gece asla uyuyamadım. Öyle soğuk ve öyle hissizdim ki içimde büyüyen ateşe teslim olmaktan korkuyordum.
Başım dönüyor ve şiddetli bir baş ağrısıyla titriyordum. Etrafıma baktığımda sadece bağlı olduğum odayı loş bir kırmızı ışığın aydınlattığını görebildim.
Başka bir zindana taşımışlardı beni. Sürekli yer değiştiriyorlardı. Mühürü bulana kadar hayatta kalmalıyıdım. Bir koku vardı. Koku korkunçtu, lağam gibiydi ve bu daha da çok öfkelendiriyordu beni.
Doğruldum ve ardından bazı zincirlerin gıcırtılarını duydum. Bir elimi zincirlemişlerdi. Diğeri ile onu çıkarmaya çalıştım ama imkansızdı, duvara çivilenmişti. Sakinleşmeye çalışarak oradan nasıl kurtulabileceğimi düşünmeye başladım.
Ama asıl korktuğum mührü bulurlarsa Meryem'e yapacaklarıydı. Babam gözünün yaşına bakmazdı. Dinlemeye tenezzül etmez öldürürdü.
Çaresiz kalmaya başlamıştım. Nasıl bu kadar aptal olmuştum? Dün anneme inanarak nasıl kendimi kandırmıştım?
Şimdi delirecek ve muhtemelen bütün bunlar için kendimi suçlayacaktım. İdamıma kaç gün kalmıştı? Kaç sayılı saat? Yatmaktan tüm vücudum ağrıyordu, bilmiyorum kaç saat önce. Bazen uyuyakalmışım ama sinirlerim birkaç dakikadan fazla bilincimi kaybetmeme izin vermiyordu.
Onu bir daha hiç görmemeyi ya da son kez veda edememek bu bana çok koyuyordu. Tahtı bile umursamayarak ait olduğum yerde, onunla kalmak için her şeyimi verirdim.
Kendimizi aşırı durumlarda bulduğumuzda, sevdiğimiz insanlara söylemek istediğimiz şeyleri ya da hayatın tehlikeli olabileceği bir zamanda pişmanlıklar gün yüzüne çıkardı.
Sonra birinin kapıyı açtığını duydum ve beliren kişi kraldı..
"Uyanık mısın.?"
Uyanık olduğumu görünce, "İyi," dedi içeri girip kapıyı arkasından kapatarak. Odadaki küçük ışık, tıraşlı saçlarında solmuş koyu gözlerini net bir şekilde görmeme izin verdi.
Bu bir yılandı ve tehlikeli göründüğü kadar ürperticiydi.Yatakta yanıma oturmak için dikkatlice hareket etti.
Sahip olduğum küçük alan içinde mümkün olduğunca uzaklaşmaya çalıştım.
"Seni bu yatakta bağlı ve benim insafıma kalmış görmek beni çok huzurlu ediyor, söylemeliyim," dedi öldürücü gözlerle vücudumda gezinerek.
Nefesimi ve beni yatakta taşa çeviren öfkemi kontrol etmeye çalışmaktan fazlasını yapamadım.
"Yarın gidiyoruz." dedi gözlerime bakarak.
Nereye olduğunu sormadım. Muhtemelen idama götürüyorlardı. Konuşarak ona bu zevki vermeyecektim.
"Nereye diye sormayacak mısın?" diye sordu.
Ses çıkarmadım.
"Sen sustuğun zaman pek iyi birine dönüşmüyorsun." dedi korkuyla itiraf ederek.
Sadece sırıttım.
"Yarın Arap kralının oğlu nişanlanıyor. İki krallık ile özelden davetiye aldık. Bu bizim için iyi bir anlaşmanın ön hazırlığı olacak. Bakalım petrol kralı bize ne sözler verecek."
Ancak o an konuştum. "Sizde beni yanınızda istiyorsunuz."
Dişlerini sıktı. "Gönderdiğin videodan sonra herkese iyi olduğunu ve aramızdaki sorunu halletmiş gibi göstermek zorundayım. Senin yüzünden başımız ağrıdı."
"Sizin yüzünüzden benim bir hayatım bile olmadı." dedim öfkeyle.
Hiçbir şey söylemedi. Sadece derin bir nefes aldı. Sonra tekrar yüzüme baktı. "Bana kalırsa Chris yerine seni seçmeliydik." diye büyük bir itirafta bulundu. "Onda kral olmanın vasfı yoktu. Tek pişmanlığım bu. Bunu böyle bil."
"Ne kadar aşağılıksın." dedim tıslayrak. "Dün kraliçe tatlı sözler söyleyip öldürmeye çalıştı şimdi sende yalan söyleyerek kalbime mi hançer saplayacaksın?"
Başını iki yana salladı. "Kraliçe, senden nefret ediyor. Ben o kadar etmiyorum. Bir annenin oğlundan böyle nefret etmesi bana da normal gelmiyor. Chris'i seçtiği ilk an nefret etti senden. O an çok şaşırdım. Sanki kendisi doğurmamıştı seni."
"Bu saçmalık." dedim zincirleri harekete ettirerek. "Normal bir baba oğul gibi dertleşecek misin benimle? Benim ne annem var ne de babam. Ben sizi reddedeli yıllar oldu. Şimdi bana acıyarak şu kısa zamanımı mahbetmeyin."
Sakince ayağa kaktı. "Pekâla, Seni zindandan çıkaracaklar. Rahat dur."
Kapıyı açık bırakıp gitti. Muhafızlar zincirim çıkarınca onlar olmadan kendi evime gittim. Gün ışığı bana zehir gibi geliyordu artık. Duş aldım. Yemek yedim. Sanki hiçbir şey olmamış gibi o bir günü normal geçirmeye çalıştım.
Dubai ye gittiğimizde bir yolunu bulup kaçacaktım. Meryem'i ve mührü alıp kayıplara karışacak ve bir daha asla geri dönmeyecektim.
Umarım iyidir ve umarım hala yaşıyordur.
Bir gün sonra. Dubai Arap kralının sarayı.
Bu nişan hayatımı kurtarmıştı. Mucize gibi. Bunu kullanacaktım. Fırsatını bulduğum ilk an kaçmayı deneyecektim.
Arap kralı benimle konuşmanın fırsatını kolluyordu. Soru sormak için can atıyordu. Ama ben hiç kimseyi umursayacak vaziyette değildim.
İş, siyasat, toprak devirleri herşey konuşuluyordu masada. İki kralın iki prensi karşımda oturmuş dehşet içinde bana bakıyorlardı. Sormak istedikleri onlarca soru vardı ama cesaret edemiyorlardı.
Krallar bile soru soramıyordu. Basın uzaktan flaşa basmaktan bitkin düşmüştü. Bu masa onlar için elmas değerindeydi.
Birazdan nişan başladığın da o karmaşada kaçacaktım. Adamları ayarladım. Hâlâ benim için çalışan krallıkta adamlarım vardı. O an anons yapıldı.
"Prensimiz ve nişanlısı içeri giriyor." krallar ayağa kalktı, basının ilgisi kapıya çekildi. Herkes alkışlarken fırsatımın bu olduğunu biliyordum. Masadan uzaklaştım ve salonun diğer kapısına yürümüştüm ki bir isim beynimin her yerinde duyulmaya başladı.
" Maria Murshell, nişanımıza hoş geldiniz sevgili konuklar."
Bu benim kadınımın sesiydi.
☆☆☆
Yaa geldi o an işte. Ay kalbim Leonardo'nun şaşkınlığını kaldıramıyor maalesef.
Ehejehhe böyle dediğime bakmayın yarınki bölüm fena geliyor.
Kızım kralların arasında neler yaşayanacak neler?
Meryem rolünü mükemmel oynayacak. Güveniyorum kızıma.
O sarayın kapılarını açacak ve... Ve.. Neyse şşşt spoi yok.
Ediz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında iyi biri. Meryem'in neler yaşadığını az çok anladı zaten bir insanın hemen kabul etmesini beklemek olmaz. Bütün hayatını intikam için adadı. Beyni yıkandı. Şimdi araştırıp kendisi bulduğu zaman yanımızda olacak.
Öyle bir anne ve babanın Ediz gibi mükemmel bir oğlu var. Ediz iyi biri sadece alışmasını bekleyelim.
Şimdi yarın ki bölümü yazmam için Allah bana yardım etsin. 🤭İnanın Leonardo için elim titriyor ama mükemmel olması için elimden geleni yapacağım..
Hadi bir spoi. Yarınki bölümün ya birazını ya da tamamını Leonardo'nun gözünden yazmayı düşünüyorum.
Peki siz nasıl düşünüyorsunuz? Sizce bu iyi olur mu?
Sizleri seviyorum. Yanaklarınızdan öpüyorum. ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.25k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |