
Sahilde bir kafede oturmuş denizi izlerken Mete'nin gelmesini bekliyordum. Denize dalmışken karşındaki sandalyenin çekilmesiyle kafamı kaldırıp baktım. Yorgun, dağınık, üzgün Metehan'ı görünce yutkundum. Neredeyse fısıltı gibi bir ses tonu ile konuştum "hoş geldin" . O ise sadece kafasını sallamakla yetindi. "Bir şey içer misin? " dedim bu sefer sesim biraz daha yüksekken. Öyle konuşmak yerine kafasına Hayır anlamında salladı. Bu sefer bende 'tamam' anlamında kafamı sallarken konuya nasıl gireceğim bilmiyordum. Ama karşımda oturan adam sabırsızca bana bakıyordu. Önde duran kahvemden bir yudum aldım. Derince nefes alıp konuşmaya başladım. "Neden çağırdım biliyorsundur" Mete yeniden bir kınıkla kafa sallarken ben sinirlenmeye başlıyordum. İçimden kendimi telkin edip konuştum "Bu basına yaptığın açıkla-" bu sefer sözümü kesip konuştu. " içimden o an onları söylemek geldi ve söyledim. Bir kere de yazılı olmayan bir metin harcı içinden gelenleri söyledim suç mu? " gözlerimi devirmemek için kendimi çok zor tuttum. " Sakin ol önce zaten ne başına geliyorsun şu ani parlamaların yüzünden geliyor. Bugün senin yaptığın açıklama yüzünden kulüpte ciddi bir toplantı yapıldı. Kötü bir dönemden geçiyorsun bunu anlıyorum. Kafanda binlerce şey dönüyor bunun da farkındayım ama onun sinir ve stresiyle böyle şeyler yapmaya hakkın yok Metehan. Yarın muhtemelen kulüpte senden bu sorumsuzluk yüzünden savunma isteyeceklerdir. " Yan sandalyede duran çantamın içinden yazdırdığım birkaç dosyayı çıkardım. Yavaşça önüne koydum. " İlk dosyada kulübe yapacağın savunma için bazı metinler var ikincisinde ise sosyal medyada paylaşman için örnek metinler hazırlattım sen okuyup kendine en uygununu seç. " Önce önüne koyduklarıma boş boş baktı sonra yüzünde sorgular ifade ile bana baktı. " Haftalardır o kadar tartışma yaşıyoruz. Dün en büyüğünü yaşadık ve ayrıldık. Sana haksız olmama rağmen o kadar şey söyledim. Ben bile artık kendimi düşünmezken sen neden beni düşünüyorsun? "
O konuşurken tuttuğum nefesimi verdim. Yutkundum haklıydı. " Ben seni hala çok seviyorum . İki elim kanda dahi olsa senin için her şeyi yaparım bu bir. İkinci olarak sen bu kulübün altyapısından çıktı ve kendi emeğinle buralara kadar geldin. Ben bunların hepsini biliyorum bir sinir ve saçma sapan düşünceler ile bu emeklerinin boşa çıkmasını istemiyorum. Bunu asla izin vermem. " Bu sefer gözlerinde hüzünü gördüm " Nehir. Ben özür dilerim ço-" bu sefer sözün arasına ben girdim. " Şu an bunları konuşmanın zamanı değil olayları bir atlatalım söz veriyorum konuşacağız" Bu sefer o kendinden emin şekilde konuştu. "Ben dün geceden beri nefes almıyor gibi hissediyorum .Şu an bunu da konuşmamız lazım sana yazmaya bile yüzüm yokken sen bana yazınca neler hissettim anlatamam. Ben son zamanlarda çok stres yaşıyorum yani bu sakatlık falan da gelince üstümde çok daha fazla baskı yarattı. Bir de ben gerçekten seninle olduğumdan beri ilk defa böyle duygular hissediyorum. Ilişkimiz gitgide daha da ciddi bir hal alıyordu ben bilmiyorum Çok garipti. " Masada kağıtların üzerinde duran elini tuttum elleri çok soğuktu tuttuğumda anlık olarak kasıldı. "Zaman çoğu şeyin ilacıdır. Sen ilk başta sahaya odaklan oradaki problemleri çöz . Hem bizim ilişkimize de zaman vermiş oluruz böylesi daha iyi olacak Güven bana. " Elini ovmaya başladığımda bir anda oflayarak elimi sıkıca tuttu. "Seni çok seviyorum ben" gözlerimi dolarken gülümsedim sakince. " Şimdi eve geçince otur onları oku ve karar ver. "
" Senin için okuyacağım ve karar vereceğim. Teşekkür ederim beni düşündüğün için." gülümsemem büyüdü. "Rica ederim." Ellerimi ellerinden çekmeden gözlerine odaklandım o da bana gülümseyip odaklandı. Kısa süre sonra mırıldandı. " Biliyorum yanlış. Belki de kabul etmeyeceksin ama bu gece gelip bende kalsan olur mu? Çok ihtiyacım var" Bu sefer aklım yerini kalbimi dinleyecektim yanlış olduğunu biliyordum ancak onun kötü olduğunu da biliyordum. " Tamam . Ama akışına bırakacağız sonra . Ne olması gerekiyor ise o olacak" Adeta bir çocuğa çok istediği bir oyuncak alınmış kadar mutlu olmuştu. " Teşekkür ederim ve söz veriyorum. Sen ne istersen öyle olacak. " Ben elim yavaşça çekerken o istemeyerek bıraktı . Önümde soğuyan kahvemi içip ona baktım "Ben benim arabayla gelirim araba burda kalmasın" Başta itiraz edecek gibi oldu ama sonra kabul etti. Sahildeki o huzur sesini dinlerken benden önce sabırsızca "gidelim mi? " Dedi. Onu onaylarken ayağa kalktım kasaya geçip hesabı ödedim. Mete de dosyalarla birlikte yanıma gelince arabaları yürümeye başladık. Arabamın yanına park etti arabasıyla gülümsedim. Bir şey demek ister gibi ağzı aralandı ama sonra geri kapandı. Gülümseyip arabama bindim ve yerleştim. O önde ben de arkada onun evine giderken Naz'a bir ses kaydı attım ve interneti azar yememek için kapattım.
___________________________________________
Arabamı park ederken Mete'nin beni beklediğini gördüm. Elinde dosyalarla arabasının önünde duruyordu. Yanına gidip kapımı kilitledim. Sessizce eve doğru yürümeye başladık. Apartmana girerken asansörün önünde bir an duraksadım. Bu gece burada kalacak olmamın içimde yarattığı karmaşayı ona belli etmek istemesem de, huzursuz olduğumu anlamış gibiydi.Asansör kapısı açıldı, içeri girdik. Mete’nin gözleri dosyalara takılmıştı. Sessizliği bozdu: "Bu dosyaları hazırlattığın için gerçekten teşekkür ederim. Ne kadar stresli olduğumu bilsen de, böyle destek olman beni şaşırtıyor." Gülümsedim. "Birinin sana bu dönemde destek olması gerekiyor, Metehan. Bunu yapacak biri varsa, o da benim." Kapının önüne geldiğimizde cebinden anahtarlarını çıkardı. Kendi dairesinin sessizliğine adım atar atmaz üstümdeki ağırlığı hissettim. O da aynı hissi paylaşıyor gibiydi; ceketini çıkarıp sandalyenin üzerine bıraktı, bir an arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı "Evim bile bana yabancı gibi hissettiriyor.," dedi. "Her şey üstüme üstüme geliyor. Buraya geldiğin için gerçekten minnettarım." Onun yorgun bakışlarına bakarken bir şeyler söylemek istedim ama sessizliği bozmam doğru gelmedi. "Bir şeyler içer misin?" diye sordu. "Su alabilirim," diye yanıt verdim. Mutfağa yöneldi, ben de salonda koltuğa oturdum. Kısa süre sonra elinde bir bardak suyla geri döndü ve yanıma oturdu. Bardağı bana uzattığında, elinin hâlâ soğuk olduğunu fark ettim. "Mete," dedim yavaşça, "kendine bu kadar yüklenmeyi bırakmalısın. Her şeyi aynı anda düzeltemezsin. Bir yerden başlaman gerekiyor." Başıyla onayladı ama yüzündeki ifadeden sözlerimin tam olarak ulaşmadığını hissettim. "Haklısın," dedi alçak bir sesle, "ama nasıl yapacağımı bilmiyorum." Oturduğum yerden eğilerek elini tuttum. "Başlayacağın yer burası," dedim, onun gözlerine bakarak. "Öncelikle sakinleş ve bu dosyaları oku. Kulüpteki savunmanı ve sosyal medya paylaşımlarını hallettikten sonra stresini azaltacak diğer şeylere geçeceğiz. Zorunda değilsin ama ben buradayım, yanındayım. Bunu unutma." Mete bir süre hiçbir şey söylemedi, sadece elimi sımsıkı tuttu. "Nehir," dedi sonunda, "böyle güçlü ve sabırlı biri olduğun için şanslıyım. Ama seni bu kadar üzmek istemiyorum. Yarın her şeyi yoluna koymaya çalışacağım. Sana söz veriyorum." Gülümsedim, "Bu kadarı yeterli. Şimdi bunları düşünmeyi bırak ve biraz dinlen. Sana da iyi gelecek."
_________________________________________
Saat ilerlerken Mete’nin gözlerindeki yorgunluğu daha net görüyordum. Dosyaları masanın üzerine bıraktı ve kanepeye yaslanarak derin bir nefes aldı. "Sanırım kendime biraz dinlenmek için izin verebilirim," dedi gülümseyerek. Odanın sessizliği ikimizi de sararken, Mete’nin daha iyi hissettiğini görmek bana da huzur verdi. Bu gece burada kalma kararımın doğru olduğunu düşünmeye başlamıştım. Önemli olan, Mete’nin kendini toparlaması ve ona bu süreçte destek olmamdı. Ama aklımın bir köşesinde, bu geceden sonra aramızdaki her şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Gözlerimizi birbirimize kilitledik. "Sana ihtiyacım var," dedi bir kez daha, bu sefer çok daha sakin ama derinden gelen bir tonla. "Ben buradayım," diye yanıt verdim. Bacğıma yatmasına yavaşça bacağıma vurdum. Ufak ve acı bir gülümseme ile kafasını bacağıma koydu . Ellerimi saçlarına yerleştirip masaj yapmaya başladım. Mete’nin başı bacağıma yaslanmış, gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Ellerimi saçlarının arasında gezdirirken onun rahatladığını hissettim. Sessizlik ikimizi de sarmıştı. O an, içimde bir sıcaklık belirdi. Onun bu kadar kırılgan ve savunmasız bir hâlde olması beni hem üzdü hem de daha fazla koruma isteği uyandırdı.
"Mete," dedim alçak bir sesle, "Bazen güçlü olman gerektiğini biliyorum ama kendini bu kadar yalnız bırakmamalısın. Kendine izin ver, destek almaktan çekinme." Gözlerini yarı açık şekilde bana çevirdi. "Seni hak etmiyorum, biliyorum. Ama her şeyden çok seni kaybetmekten korkuyorum," dedi. "Kimse mükemmel değil," diye yanıt verdim, onun gözlerine bakarak. "Önemli olan, hatalarını fark edip düzeltmeye çalışman. Ben seni her hâlinle kabul ettim, ama ilişkimizi yıpratmamak için ikimizin de çaba göstermesi gerekiyor." Mete’nin gözlerindeki hüzün biraz olsun dağılmış gibiydi. Elimi tuttu ve hafifçe sıktı. "Sana söz veriyorum, Nehir. Daha iyi biri olacağım. Sadece senin için değil, kendim için de." Bir süre daha sessizce oturduk. Onun nefes alışverişi yavaşlayınca uykuya daldığını fark ettim. Saçlarını okşamaya devam ettim, bu hâliyle bile huzursuzluğu yüzünden okunuyordu. Yavaşça başını yastığa koydum ve üzerini bir battaniyeyle örttüm. Mutfaktan bir bardak su alıp salona geri döndüğümde Mete’nin yüzündeki sakinlik beni rahatlatmıştı. Koltukta oturup dosyalara göz gezdirmeye başladım. Hazırladığım metinlerin onun durumunu yeterince ifade ettiğinden emin olmak istiyordum.
Zaman ilerlerken Mete uyanıp hafifçe doğruldu. "Uyuyakalmışım," dedi mahcup bir şekilde. "Dinlenmen gerekiyordu," dedim gülümseyerek. "Kendine çok yükleniyorsun." "Sen yanımdayken bile yükümü hafifletiyorsun, Nehir. Bunun için teşekkür ederim," dedi samimi bir ses tonuyla. "Artık yarın için hazırlanmalısın," dedim, masadaki dosyalara işaret ederek. "Ama şimdi biraz daha dinlen. Sabah her şeyle birlikte bakalım." Mete hafifçe gülümseyerek bana baktı. "Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum." Bu sözleri duymak kalbimi ısıtmıştı, ama aynı zamanda üzerimde bir sorumluluk hissettirmişti.
Salonda oturmuş, Mete'nin sessizce tekrar uykuya dalmasını izlerken, düşüncelerim kafamda dönüp duruyordu. Her şeyin bu kadar karmaşık hale gelmesi beni de yormuştu ama bu ilişkide pes etmek istemiyordum. Mete'nin kendini toparlamasına yardım etmeliydim, ama aynı zamanda kendi sınırlarımı da korumam gerekiyordu. Ayağa kalktım, mutfaktan kendime bir bardak daha su aldım ve pencerenin önünde dışarıyı izlemeye başladım. İstanbul'un gecesi her zamanki gibi büyüleyici görünüyordu; parlak sokak lambaları ve uzaktan duyulan hafif araba sesleri… Mete ayağa kalktı, masadaki dosyalara kısa bir bakış attıktan sonra bana döndü. "Yatağı sen al, ben burada yatarım," dedi kararlı bir sesle. Başımı iki yana sallayarak gülümsedim. "Hayır, Mete. Bu gece sen yatağında uyuyacaksın. Ben burada gayet rahat ederim." onaylamayarak baktı "Sana bunu nasıl kabul ettirebilirim ki?" dedi hafif bir sitemle. "Şu an sana itiraz etme şansı vermiyorum," diye yanıtladım. "Hadi, toparlan ve yatağına git. Sabah erkenden bu dosyaları birlikte gözden geçiririz." Mete biraz daha itiraz etmeyi düşündü ama sonra vazgeçti. "Peki," dedi teslim olmuş bir ifadeyle. Onun giyinmre odasına yöneldiğini gördükten sonra derin bir nefes aldım ve kanepeye yerleştim. İçimde hâlâ bir huzursuzluk vardı, ama Mete’nin daha iyi bir ruh haline büründüğünü görmek beni rahatlatmıştı.
Kısa bir süre sonra telefonum titredi. Naz’dan bir mesaj gelmişti: “Nehir, iyi misin? Sana o ses kaydı yüzünden ve şu an onun evinde olman yüzünden kızıcam ama şu an deil. Aramızda neler oluyor bilmiyorum ama Mertcan’la bu gece uzun bir konuşma yaptık. Artık işler ciddileşiyor… Çok karmaşık hissediyorum.” Mesajı okurken istemsizce gülümsedim. Naz’ın hikayesi farklı bir şekilde ilerliyordu ama onun da en az benim kadar mücadele ettiğini biliyordum. Ona kısa bir yanıt yazdım: “Sabah konuşalım. Şimdi uyuman lazım. Her şey yoluna girecek, eminim.” Telefonu masanın üzerine bıraktım. Bu sırada Mete'nin salona gelip benim burdaki pijamalarımı bırakması ve lambayı kapatıp tekrar odasına geçmek için adımlamadan önce bana döndü.. Göz göze geldiğimizde, yüzünde minnettar bir ifade vardı. "İyi geceler, Nehir," dedi yumuşak bir sesle. "İyi geceler, Mete," diye yanıtladım. Koltuğa uzanıp üzerime battaniyeyi çektim. Gözlerimi kapatmadan önce, yarın sabahın her şeyi biraz daha netleştireceğine dair umut hissettim. Şu an için yapabileceğim tek şey, biraz dinlenip yeni bir güne hazır olmaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |