13. Bölüm

12. Bölüm

Lucy
kupalaralayiksin

Yine Galatasaray Adasındaydım. Fakat bu sefer 1905 GSYİAD'nin her yıl sonu düzenlediği ödül törenindeydim. Yaşanan olaylardan sonra ne ben Mete ile ne de Naz Mert ile eskisi gibi olmadı. Normalde buraya gelme gibi planım da yoktu ama hem Filiz ablanın " buraya düzenleyene kadar canım çıktı" Demesi gem de Naz'ın dışarı çıkıp beni tek bırakması ile ikna olup gelmiştim. Şu anda Meteler takımla birlikte onda otururken Ben de arkalarda bir yere yerleşmiştim. Henüz tören başlamamıştı. Arkada çalan marşa kendi kendime eşlik ederken bir yandan telefonla ilgileniyodum. Aniden önüme koyulan bardakla irkilip kafamı kaldırdım. Galatasaray muhabirlerinden biri olan Emre abiyi görünce ufak bir gülümse yerleştirdim yüzüme. O da bana gülümsedi ve " Merhaba avukat hanım oturabilir miyim? " kafamı Tabii ki der gibi salladığımda Gülümsemesi büyüdü ve karşıma oturdu. Telefonumu kapatıp masaya koydum önüme koydu bardağa işaret ederek "alkollü mü?" Olumsuz anlamda kafasını salladı. Tekrardan nazikçe gülüp bardaktaki içeceği içmeye başladım. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı

" Nasıl gidiyor hayat? "Omuz silktim. "Aynı her şey. Bildiğin gibi. Senin ki nasıl abi? " O da aynı şekilde cevap verdi ama "Metehan" Diye ekledi. Bu sefer onun sözünü kesip konuştum. " Abi sen bilirsin haberler gerçek miydi Doğru söyle bana? " derince bir nefes aldı. " bize de birileri tarafından aynı fotoğraf ve videoları atıldı ama ben hiçbirini yayınlatmadım fakat sordurdum kimsede ne başka bir video ne başka bir fotoğraf var Muhtemelen yalan yani" Onu yine kafamla onayladım Emre abinin söyledikleri kafamı allak bullak etmişti. Gözlerimi masadaki bardağa diktim, ellerim masanın kenarını sıkıca kavramıştı. "Yani," diye başladım, kelimeleri ağzımdan zorla çıkarıyormuş gibiydim. "Hiçbir şey kesin değil, öyle mi?" Emre abi bir an tereddüt etti, sonra kararlı bir şekilde konuştu. "Nehir, bu tür şeyler genelde büyütülür. İsim yapmış insanlarsınız, bu tarz haberler prim yapar. Metehan ve Mertcan'ın o gece yanlış anlaşılma kurbanı olduklarını düşünüyorum. Ama tabii ki buna sen karar vereceksin. Sana yalan söylemeyeceğim, benim elimde de bir kanıt yok." Derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım. "Bilmiyorum abi, bilmiyorum. Metehan'ı seviyorum, ama... güven çok zor kazanılan bir şey. Bir kere kırılınca toparlamak kolay olmuyor." Emre abi "Bu konuda haklısın," dedi gözlerini benden ayırmadan. "Ama kalbini dinle, Nehir. Belki de her şey senin düşündüğün kadar kötü değildir."

 

Onun söylediklerine karşılık veremedim. İçimdeki karışıklık daha da büyümüştü. Bir yandan Metehan'ı özlediğimi hissediyordum, ama diğer yandan ona tamamen güvenememek kalbimi sıkıştırıyordu. O sırada tören başlama anonsu yapıldı.Emre abi nazikçe gülümseyip "Hadi bakalım, en sevdiğimiz kısım başlıyor," dedi ve bardaktaki içeceğini bitirdi. "Sana iyi bir gece diliyorum, Nehir. Umarım aradığın cevapları bulursun." Teşekkür ederek onu uğurladıktan sonra, gözlerim istemsizce Metelerin oturduğu masaya kaydı. Takım elbisesiyle her zamanki gibi şık görünüyordu, ama yüzünde eskisinden farklı bir ifade vardı; bir ağırlık, bir endişe... Göz göze gelmemeye çalıştım ve bakışlarımı başka bir yere çevirdim.

__________________________________

Sunucunun neşeli anonsları ve sahnede verilen ödüller geceye bir hareketlilik katmıştı. Ancak benim için zaman yavaş ilerliyordu. Metehanların masasına uzaktan bakarken, onun da gözlerinin ara ara beni aradığını fark ettim. İçimde garip bir huzursuzluk vardı. Törenin sonlarına doğru, Metehan birden sahneye çağrıldı. Bir ödül alacaktı ve bu durum beni daha da gerdi. Sahneye çıkarken gözlerini bir an bana çevirdi, sonra konuşmasını yapmak üzere mikrofonu eline aldı.

"Öncelikle, bu ödül için herkese teşekkür ederim," diye başladı, sesi kararlıydı ama içinde bir duygu saklıydı sanki. Metehan’ın sesi salonda yankılanırken nefesimi tutmuş, dikkat kesilmiştim. Gözleri salonda dolaşıyor ama sanki bir şekilde hep bana odaklanıyordu. Konuşmasına devam etti: "Futbol, sahada verilen bir mücadele ama aynı zamanda hayatın her alanında da bir mücadeleyi temsil ediyor. Hayatta hatalar yapabiliyoruz, yanlış anlaşılabiliyoruz, bazen istemeden insanları kırabiliyoruz. Ama önemli olan ne olursa olsun doğrulardan vazgeçmemek ve bunu göstermek için çabalamak." Sözleri ağır ağır içime işliyordu. Sanki sadece ödülü değil, benim kalbimi de kazanmak için bir konuşma yapıyordu. Devam ederken yüzü daha ciddileşti: "Bugün burada yalnız değilim. Takım arkadaşlarım, kulüp çalışanları ve bizi destekleyen milyonlarca taraftarın kalbi burda . Ama en önemlisi, bu mücadelede benimle birlikte olan insanlar var. Yanımda duranlara ne kadar teşekkür etsem az." Bir an sustu, gözleri bir kez daha beni aradı. Kalabalığın içinde onun ne demek istediğini yalnızca ben anlayabilirmişim gibi hissettim. Sahne ışıkları altında yüzü hem güçlü hem de bir o kadar savunmasız görünüyordu. Konuşmasını tamamladıktan sonra alkışlar arasında sahneden indi. Kendi masasına geçip oturdu. Yutkunurken telefonumu elime aldım. Uzun süredir bakmamıştım hem.

___________________________________

 

Tören sona erdiğinde herkes ayaklanmış, salon yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Ben ise yerimde hareketsiz oturuyordum. Kalkıp gitmek istiyordum ama sanki ayaklarım beni bırakmıyordu. Törenin sonlarına doğru artık alkollü içkiler içmeye başlamıştım. O sırada arkadan gelen tanıdık bir sesle irkildim. "Nehir," dedi Metehan. Yanımdaydı. Gözlerimdeki kararsızlık yüzüme de yansımış olmalıydı, çünkü bir an duraksadı. Sonra devam etti: "Konuşmamız lazım. Lütfen." Derin bir nefes alıp ona baktım. "Mete, şu an konuşmak için uygun bir zaman değil"

 

"Başka bir zaman olmayacak," dedi ısrarla, ama sesi yumuşaktı. "Ben artık dayanamıyorum. Kötü hissetmemek için beni dinlemen gerekiyor." Bir an duraksadım ve düşündüm. Onu dinlemeye cesaretim var mıydı? Ya söyledikleri daha fazla kırılmama sebep olursa? Metehan’ın kararlı bakışları altında bir an için sustum. Sanki yüreğimdeki tüm duygular dışarı çıkmak için birbiriyle yarışıyordu. "Tamam," dedim sonunda, gözlerimi ondan kaçırarak. "Ama uzun sürmeyecek." Metehan, derin bir nefes aldı ve hafifçe gülümsedi. Sesi yumuşak ama ciddiydi. "Sadece beni dinle. Sonra ne yapacağına sen karar ver." Tam konuşmaya başlayacakken çantamdaki telefon titremeye başladı. Telaşla telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Naz arıyordu. Telefonu açtım, ancak Metehan’a dönüp, "Bir dakika," işareti yaptım.

 

"Naz?" dedim endişeyle. "Nehir, lütfen eve gelir misin?" Naz’ın sesi kırılgan ve sarsılmıştı. "Gerçekten iyi değilim.Sana ihtiyacım var." Kaşlarım çatıldı. "Naz, ne oldu? Neredesin şimdi?" dedim, sesimdeki endişeyi gizleyemeyerek. Metehan, karşımdan dikkatle beni izliyordu. "Evdeyim. Ama konuşmaya ihtiyacım var. Lütfen," dedi Naz, sesi titriyordu. Bir an tereddüt ettim. Metehan’a dönüp bakarken, içimde bir çatışma başladı. Ona bunu şimdi söylemek istemiyordum ama Naz’ın halini de göz ardı edemezdim. Naz telefonu kapatınca ona baktım. "Mete," dedim sonunda, gözlerimi ona dikerek. "Naz iyi değil. Eve gitmem gerekiyor." Metehan, gözlerindeki hayal kırıklığını gizlemeye çalışarak başını salladı. "Tamam. Ama lütfen... bir ara konuşalım. Daha fazla dayanamayacağım, Nehir." Sadece kafamı ufak bir şekilde salladım " şu an gitmem lazım." Hızla eşyaları topladım ve konukların karaya dönüşleri için duran ufak tekneye bindim. Metehan’ın bana bakışlarını sırtımda hissediyordum, ama durup geriye dönmek istemedim. Naz’ın yanına gitmek, ona destek olmak zorundaydım.

 

__________________________

Evin kapısnı açıp içeri girdiğimde hızla ayakkabılarımı çıkarıp loş ışığın yayıldığı salona adımladım. Naz koltukta oturmuş ayaklarını da kendine doğru çekmiş oturuyordu. Sağındaki tekli koltuğaa otururken kabanı çıkarıp onun oturduğu gibi oturdum. " Noldu?" diye sorduğumda yavaşçamiç çekip göz yaşlarını sildi. Hafif ve buruk bir gülümse yayıldı yüzüne. " Yoruldum, bıktım, tükendim." Sadece 3 kelime duyuluyordu ancak çok şey ifade ediyordu. Yastığı kucağıma alıp "Bende" diye mırıldandım. O kafa sallayıp gülümsemeye devam ederken " Babam aradı.'Sen o itle mi konuşuyorsun?' dedi. Sesindeki nefret ve tiksintiyi anlatamam. Sanırsın adam öldürdüm." Duraksayıp kırgın bakışlarını gözlerime sabitledi. " Çok mu kötü bir şey yaptım Nehir?" Kafanı hızla hayır anlamında iki farklı tarafa salladım. "Saçmala . Klasik baban işte. Nerden duymuş haberi ?" Omuz silkti " Nerden duyduğu umrumda değil. Beni dinlemeden yargılaması ve " Duraksadı ve gözlerini kaçırdı. O tekrar konuşmayınca ben konuşmaya başladım. " Babanın Galatasaray nefetini cümle alem biliyorum ondandır. Sen çok kırılmışsın. Ama sakin ol. Bir anlık sinirle konuşmuştur. " Onun gözlerinin yeniden dolmasıyla bende üzgün gözlerle baktım." Bilmiyorum artık hiçbir şey bilmiyorum. " Derince nefes aldım. " Mert ile görüşmek ister misin? Hem ne zamandır seninle konuşmak istiyordu kafanda dağılır. " Dudak büzdü. "Sence en iyisi bu mu? Omuz silktim. " Senin kararın. " onu düşünmesi için Sessizce duvara odaklandım.

Yaklaşık 5 dakika sonra "ara gelsin ama sen nereye gidiceksin? " konuşmaya başlamasıyla ona döndüm. "Benim de galiba Mete ile konuşmam gerekiyor Eğer müsaitse onun yanına giderim. " masadan peçete alıp Burnunu silerken beni onayladı. Bu sefer muzip bir gülüşle "bir öpücüğe affetme " Dedi. Onun söyledikleriyle Ben de gülüp " Dinime küfür eden Müslüman olsa. " Benim söylediklerimle gür bir kahkaha attı. Telefonumu alıp Mert'i aradım. İkinci çalışta açıldı. "Efendimm" Ona gülümseyip "naber mert? " Dedim. Mert’in sesi enerjik ve neşeliydi. "İyiyim Nehir, senden naber? Hayırdır, bu saatte bir avukattan gelen telefon? Birinin başı mı belada?" diye espri yaptı. Gülümseyerek cevap verdim: "Hayır, bu kez ciddi bir iş için aramıyorum. Naz biraz morali bozuk, seninle görüşmek ister misin? Belki biraz kafasını dağıtırsınız." Mert’in sesi aniden ciddileşti. "Tabii ki isterim. Naz iyi mi? Bir şey mi oldu?" Kısaca bişeylerden bahsedip onunla görüşmesinin iyi olacağını düşündüğümü söyledim. "Sen neredesin?" diye sordu. "Evdeyiz," dedim. "Tamam, hemen geliyorum," diyerek telefonu kapattı. Naz’a döndüğümde, Mert’in geleceğini haber verdim. "Umarım konuşmak iyi gelir," dedim nazikçe. Naz, biraz daha rahatlamış gibi görünüyordu ama gözlerinde hâlâ bir kırgınlık vardı.

 

Mert’in gelmesi uzun sürmez diye hızla odama geçip üstümü değiştirdim. Zil çaldığında Mert'e kapıyı açtım ve Naz'ı öpüp hızla evden çıktım. Metehan’la konuşmanın kolay olmayacağını biliyordum ama Naz’ın yaşadıkları, benim de kendi meselelerimle yüzleşmem gerektiğini hissettirmişti. Telefonu elime alıp Mete’yi aradım. İlk çalışta açtı. "Efendim, Nehir," dedi, sesi hafif bir endişe taşıyordu. "Konuşabilir miyiz? Şimdi," dedim tereddüt etmeden. Hızlıca cevap verdi. "Tabii ki. Neredesin, seni alayım." Görmemisine rağmen kafamı hayır anlamında sallayıp "Ben çıkıyorum, senin neredeysen oraya geleyim," dedim kararlı bir şekilde. "Hayır, bekle, seni evden alırım," dedi ve ekledi. "Lütfen, başka bir yerde konuşmayalım." Onun bu ısrarı karşısında daha fazla diretmedim. Evin önündeki bankta otururken duyguları bastırmaya çalışıyordum. Yaklaşık 15 dakika sonra kapının önündeydi. Arabanın içindeki duruşu bile gergindi. Hala üzeinde takım elbisesi vardı. Ben arabaya binerken muhtemelen bunaldığı için ceketini çıkarıp arkaya koydu. Burnuma dolan kokuyla anlık olarak duraksadım. Montumu sıkıca tutup kapıyı kapattım. İkimiz de bir süre sessiz kaldık. Mete sonunda yutkunup "Hoşgeldin" dedi. Kafamı sallayıp kemerimi taktığımd o da arabayı çalıştırdı ve kendi evine sürmeye başladı.

Bölüm : 13.12.2024 00:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...